Domestic

By dodoomsdey

780K 36.3K 11.4K

-Tamamlandı- Bu kitap ailesiz bir kız olan Jenny ve kurt melezi olan Martin'in hikayesini anlatmaktadır. Mar... More

《1》
《2》
《3》
《4》
《5》
《6》
《7》
《8》
《9》
《10》
《11》
《12》
《13》
《14》
《15》
《16》
《17》
《18》
《19》
Diğer Kitaplarım Ve İçerikleri
《20》
《21》
《22》
《23》
《24》
《25》
24 (Görmeyenler İçin Tekrar)
《27》
《28》
《29 Part-1》
《29 Part - 2》
《30 - Final》
Martin

《26》

21.8K 1K 307
By dodoomsdey

Bunca zaman bölüm beklemenin hatrına bolca yorum lütfeeen.

Hemen yanımda oturan ve kitabını okuyan Martin'i rahatsız etmeden oturduğum yerden kalktım. Birkaç gündür zamanımız böyle sakin ve huzurlu geçiyordu. Haftalar önce yaşanan kriz ile güzelce başa çıkmış ve Hazel'ı hayatımızdan çıkarmıştık. Onu hayatımızdan çıkardığımızdan bu yana her şey daha iyiydi. Martin gittiği kursu başka bir tanesi ile değiştirmiş ve okuluna hazırlık yapmaya devam ediyordu, Jakson ile Amanda ise gittikleri tatilden dönmüşlerdi. Ağustos ayı sakin ve huzurlu bir şekilde geçiyordu işte ve bu ayın bitmesine az bir süre varken Martin'in yirmi olmasına da pek bir şey kalmamıştı.

Yıl içerisinde iki yaş büyüyen bu çocuğa her seferinde hediye düşünmek ve bir şeyler organize etmek de bir hayli yorucuydu. On sekiziden önce her ay ona seçtiğim hediyeler aklıma geldiğinde bunu nasıl yapabildiğimi sorguluyordum artık çünkü şu sıralar aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

Su içmek için kalktığım yerden telefonumun çalması ile geri dönmüştüm. Arayan numara daha önce Martin hakkında bilgi aldığım kadına aitti. Telefonu açıp bahçeye çıktıktan sonra kadının sesini duydum.

-Bayan Stark?

-Evet buyurun benim?

-İyi günler, nasılsınız?

-İyiyim, sorduğunuz için teşekkür ederim. Siz?

-İyiyim teşekkür ederim.

Kadının arama sebebine gelmesini beklerken bahçe takımının yanına gelmiş ve sandalyelerden birine oturmuştum.

-Bugün Martin ile aynı sebepten hastaneye yatırılan bir melez için Martin'in dosyasına baktığım sırada yakın zamanda yirmi yaşına gireceğini fark ettim.

-Evet, ay sonunda.

-Geçen sefer melezlerin kızgınlık dönemleri hakkında bir bilginiz olmadığı için beni tekrar aramıştınız hatta Martin ağır ateşlenmişti değil mi?

O anlar aklıma geldiğinde gözlerimi kapattım.

-Evet öyle olmuştu.

-Peki daha sonra kızgınlık dönemi hakkında bilgi sahibi oldunuz mu?

Dedikleri karşısında kaşlarımı kaldırmadan edememiştim. Daha fazla bilmem gerken ne vardı ki?

-Hayır ben o dönemi atlattığımızı düşünmüştüm.

Kadının derin bir nefes aldığını duydum.

-O dönemi atlatmış olabilirsiniz ama o zaman geçirdiği ön kızgınlık ile yetişkin olduktan sonraki kızgınlık dönemleri birbirinden farklı olacaktır.

-Nasıl yani?

Bütün bunlar ne demek oluyordu. Martin tekrar mı ateşlenecek ve tekrar mı hasta olacaktı?

-Şu şekilde Bayan Stark, melezler iki aşamalı olarak kızgınlık yaşarlar. Birincisi insanlarda olduğu gibi ergenlik dönemi geçirirler ve ilk kızgınlıkları yani ön kızgınlık gerçekleşir, ikinci olarak ise yetişkin olduktan sonra girdikleri kızgınlık aşaması gerçekleşir. Yirmi yaşından yirmi beş yaşına kadar bu kızgınlığa girebilirler ve bu onlar için tehlikeli olabilir.

-Ne tür bir tehlike?

-Kızgınlığa girdikten sonra sahipleri ile yakın ilişki kurmak isteyecekler, sahipleri onları kabul etmez ise iç güdüleri sonucu onları sahiplenecek birini isterler. Ama söz konusu Martin gibi baskın bir melez türü olduğunda büyük ihtimalle o sahibini korumak ve sahiplenmek isteyecektir. Üzerinize fazla düşmeye başlayabilir ve ilginizi üzerinde tutmak için çaba gösterebilir.

-Anlıyorum ama bu bir tehlike barındırmıyor.

Martin'in üzerime düşmesine ve ilgi istemesine alışkındım eğer bunu isterse vermekten çekinmezdim. Ayrıca aramızdaki ilişki sahip ve melez ilişkisinden daha fazlasıydı bu nedenle onun beni sahiplenmesi de çok normaldi.

-Bunlar kızgınlığın bir kaç belirtisi. Kızgınlığa iyice yaklaştışında ilgi isteği büyük bir arzuya dönüşecektir. Sahibi ile olan ilişkisinde cinsellik isteyecek ve bir sonuç alamazsa vücudu buna tepki verecektir. Melezler terk edildikleri zaman depresyona girerler bunu biliyorsunuz ve tekrar sahiplenilmezlerse içten içe intihar ederler. Bu dönemde de durum bununla paralel gerçekleşiyor. Dürtüleri onları büyük bir cinsel açlığa itiyor bu açlık doyurulmadığında ilk olarak ön kızgınlıktaki gibi fiziksel hastalıklar meydana geliyor. Ateş, terleme, titreme gibi. Daha sonra ise fiziksel hastalıkları ortadan kalkıyor ve depresyon dönemi başlıyor. Bunun sonucunda ise çoğu melez bu dönemi atlatamıyor.

Duyduklarım ile donup kalmıştım. Bu dönemi atlatamamaları demek... Martin e bunun olması imkansızdı. Bunun olmasına izin vermezdim. Sahip olduğum tek kişi oyken saçma bir kızgınlığın onu benden almasına asla izin vermezdim.

-Martin ile aramızda sahip melez ilişkisi hiçbir zaman olmadı bu nedenle bu dönem için endişelenmeli miyim bilmiyorum. Yakın zamanda aramızdaki ilişki duygusal anlamda ileri bir seviyeye taşındı o yüzden benden bu tür şeyler beklemesi normal olacaktır.

-Ah anlıyorum. Aranızdaki ilişki duygusal bir boyuttaysa bu konuda endişe etmeniz yersiz olabilir ama bilgisiz olsaydınız ve meleziniz sizden böyle bir beklenti içerisine girdiğinde siz onu o anlık bile reddetmiş olsanız durum kötü hale gelebilirdi. Bu dönem anlattığım gibi çok hassas o yüzden sözlerinize ve davranışlarınıza dikkat etmenizi öneririm. Martin'in asabi bir melez olduğunu size kırılırsa depresyon dönemine girebileceğini unutmayın lütfen. Melezlerin bazıları bu dönemi sahipleri ile duygusal ilişkiye girmediği için atlatabilse bile duygusal ilişki içerisinde olanlar maalesef atlatamıyor. Çünkü duygusal ilişki açlıklarını artırıyor ve depresyon hallerini çok üst düzeye çıkarıyor.

Söyledikleri son anda dank ettiğinde ne kadar haklı olduğunu fark ettim. Onu kısa bir an için bile reddetsem bu döneme girdiğini anlamadığım an bu davranışım kötü sonuçlar doğurabilirdi.

-Şimdi telefonu kapatmam gerekiyor
Lütfen söylediklerime dikkat edin.

-Dikkat edeceğimden emin olun. Çok teşekkür ederim.

-Rica ederim. İyi günler.

...

-Jenn?

Bana seslenmesi ile elimdeki kaşığı bırakmış ve ellerimi dahi silmeden mutfaktan salona geçmiştim. Dönemi hakkında öğrendiklerimden sonra diken üzerindeydim. Başlarda bu Martin' in dikkatinden kaçmasa bile değişmeyen tavrım ile buna alışmış ve sorgulamamaya başlamıştı. Üzerine düşmem ve ilgi göstermem hoşuna gidiyordu.

-Efendim bebeğim?

Beni bir anda karşısında bulduğunda önce yüzüme baktı sonra ise krep hamuruna bulanmış ellerime.

-Ben sadece bana aldığın çantayı soracaktım.

-Ah öyle mi?

Kafasını salladığı sırada rahat bir nefes aldım. Sorduğu çanta geçen hafta doğum gününde aldığım sırt çantasıydı. Aklıma hiçbir hediye gelmemesi sebebiyle bulabildiğim en kaliteli ve kullanışlı sırt çantasını ona almış güzel bir yemeğe çıkarttıktan sonra evde doğum gününü kutlamıştım. Kimseyi çağırmamış ve gözümü üzerinden hiç ayırmamıştım ama bir şey olmamıştı. Daha sonra bu dönemi araştırdığımda kızgınlıktan önce belirtilerin başladığını ve ilgisizliğin bu dönemi şiddetlendirdiğini öğrenmiştim. Boşuna o kadar endişenelendiğim için kendime kızsam bile hala tedbiri elden bırakamamıştım.

-Çantanı dün senin dolabına yerleştirdim çünkü diğerine sığmadı.

Onunla berbar benim odamda kalmaya başladıktan sonra odadaki gardırop günden güne onun da eşyaları ile dolmuş ve bize yetmemeye başlamıştı. Yakın zamanda daha büyüğü ile değişmesi gerekiyordu.

-Tamam. Krep mi yapıyorsun?

Hımmladığımda ayağa kalkarak yanıma geldi.

-Hemen odaya çıkıp çantamı alıp mutfağa geliyorum. Acele etmezsem geç kalacağım.

Yanağımı öptükten sonra koşar adım merdivenleri tırmanmaya başladı. Dediklerinin ardından bende mutfağa dönerek hızlıca ilk krebi pişirmiş ve tabağa bırakmıştım. Martin zaten iki tane yediği için diğerini de hızlıca halletmiş ve mutfağa gelir gelmez ilkini bitiren çocuğun önüne bırakmıştım. Onu da acele ile yedikten sonra hızla yerinden kalmış çantasını da alarak mutfaktan çıkmıştı.

Onun bu telaşlı hali beni güldürdüğünde kendi krebimi yapmak üzereydim. Martin mutfaktan çıktığı telaşlı hali ile mutfağa geri dönmüş elini çeneme atıp dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakmıştı.

-Geç kalacaksam bu yüzden olsun.

Tekrar hızla mutfaktan çıktığında hala arkasından bakıyordum. Bu çocuk benim kalp krizi sebebim olacaktı. Hazel ile gittiği kurstan ayrılıp diğerine kaydolduğunda kursun eve uzak olmasının onu bu kadar zorlayacağını tahmin edememiştik. Başta değiştirmek istese bile içine girdiği arkadaş grubu sayesinde kalmaya karar vermişti. Bu seferki arkadaşlarının üçü de erkekti ve bu yüzden içim daha rahattı. Onların da Hazel vakasına dönmemesi için dua ediyordum sadece.

Kahvaltımı yaptıktan sonra şu haftalar sadece Martin ile ilgilendiğimden dolayı aksattığım işler hakkında bilgi almak için Andrew amca ile kısa bir telefon görüşmesi yapmış ve şirkete gelmememi istemesi üzerine hazırlanıp evden çıkmışım. Şirkete vardığımda önce havadan sudan konuşmuş ve Andrew amcanın sitemlerini dinlemiştim. Şu sıralar herkesi ihmal etmiştim ama sebeplerim belliydi. Martin hakkında onunla konuşamayacağım için konuyu değiştirmeye çalışmıştım, başarılı olunca da iş hakkında eksik kaldığım bilgileri almıştım.

-Şimdi bende çıkacağım işten, eve dönmeden biraz bize uğramanı istiyorum. Margaret da seni merak ediyordu. Hem Blake ile bile haberleşmemişsiniz yakın zamanda.

Onlar için en azından bunu yapabileceğimi düşündüğümden teklifini kabul etmiştim.

-Tamam gidelim.

Martin' e bunun hakkında kısa bir mesaj atıp bir iki saate geleceğimi söylemiştim ama işler hiçte umduğum gibi gitmemişti.

Eve girdiğim ilk anda yediğim azarlar sonucu her ayrılma çabam Margaret teyzem ile bertaraf edilmişti. Geçen saatler, kararan hava ve dönen muhabbetlerden sonra nihayet evden ayrılabildiğimde saat gece yarısını geçiyordu.

Arabayı çalıştırdığım sırada çantamda olduğunu hatırladığımda telefona uzanmıştım. Bu süre içerisinde onu kontrol etmeyi dahi unutmuştum.

Bebeğim'den 5 cevapsız arama, 6 mesaj.

Yakın zamanda Martin in zoru ile onu bu şekilde kaydetmiştim. Bu yüzden ilk anlamasam da mesaj ve aramaların ona ait olduğunu anladığımda paniklemiştim. Arabayı hızlandırıp telefonda da onun numarasına tıklamıştım. Uzun uzun çalan telefona cevap gelmediğinde arama kendiliğinden düşmüştü. Üst üste yaptığım aramalar da yanıtsız kaldığında mesajlarına girdim.

"Jenn, nerdesin?" (17.33)

"Ben yemek yedim, neden cevap vermiyorsun?" (19.22)

"Jenny merak ediyorum." (20.17)

"Cevap ver artık." (20.53)

"Sana bir şey olduğu düşüncesi aklımda dolanıyor, korkuyorum. Aramalarımı da açmıyorsun." (21.25)

"Jenn,ben iyi hisetmyrum " (21.56)

Gözlerim korku ile telefonun ekranındaki saate kaydığında korku ile yutkundum. (01.32) Şu zamanların onun için ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğim halde telefona bakmayı akıl edemediğim için aptalın tekiydim. Onun için bu kadar korkarken onu yalnız bıraktığım için aptalın tekiydim.

Son hız eve doğru ilerlediğimde bir yandan da onu arıyordum. Panik hat sayfadaydı. Önümü görebilmek adına ağlamamaya çalışıyordum ama çok korkmuştum. Uyuyakalmış olması için dua ediyordum. Sadece uyuyakalmış olsun ve attığı son mesajın hiçbir kötü senaryosu olmasın diye dua ediyordum.

Evin önüne rast gele arabayı bırakıp kendimi bahçeye attığımda nefes nefeseydim. Kalbim göğsüme öyle bir baskı uyguluyordu ki, ben birazdan bayılacakmış gibi hissediyorumdum. Anahtarı zorla takıp kapıyı açtığımda içerisi zifiri karanlık ve çok sessizdi.

-Martin?

Seslenmeme cevap alamadığımda koşarak üst kata, odamıza çıktım. Ses çıkar mı diye dikkat etmeden kapıyı açtığımda içerisi de en az evin girişi kadar karanlıktı. Pencereden yansıyan ışık onu aydınlatıyordu. Yastığıma sıkıca sarılmış ve terden sırılsıklam olmuş olmuş bedenini sokak lambasının ışığı aydınlatıyordu sadece. Elim duvarda titreyerek gezindiğinde odayı ışıklandırmıştım ve o... Tanrım o çok kötü görünüyordu.

-Bebeğim?

Titrek adımlarım onun önünde durdu. Üzerinde sadece siyah iç çamaşırı vardı ve bütün vücudu terden dolayı parlıyordu.

-Martin?

Ne yapacağımı bilememiş şekilde ona sesleniyordum ve o öylece yatıyordu. Aklıma dolan eski anıları def etmek adına serçe kafamı salladım. Sakin olmalıydım. Bu yüzden elimi omzuna koydum ve kendine getirmek adına sarstım.

-Martin, uyan hadi.

Onu sarsmam sonucu zorla gözlerini açmıştı. Gözleri öyle baygın ve yorgun bakıyordu ki içim sızlamıştı. Kızgınlığın onu bitireceği bu halinden belli oluyordu.

-Jenn?

-Burdayım bebeğim.

Kucağındaki yastığımı bıraktığı gibi zorla doğrularak bana uzanmıştı. Kollarımı ona sarıp yatağa oturdum. Derin nefesler alırken kendimi sakinleştirmeye ve ne yapmam gerektiğini hatırlamaya çalışıyordum. Doğum gününden önce yetkili kadınının beni araması sonucu kızgınlık dönemi ile ilgili araştırma yapmıştım ve hatırladığım kadarıyla şu an Martin'in kızgınlığı yeni başlamıştı. Fiziksel hastalıklar ilk açığa çıkan belirtilerdi. Arabadayken o kadar korkmuştum ki, onu depresyon döneminde ve benden uzaklaşmış şekilde bulacağım diye ödüm kopmuştu. Çünkü aramalarına ve mesajlarına dönmediğim anda bundan korkmuş ve kendisini kapatmış olabilirdi. Öğrendiğim kadarıyla melezler bu durumda yani sahiplerinin onlarla ilgilenmediğini hissettiği durumlarda sahiplerinden kaçıyor ve kendilerini sahiplerini gördükleri zaman daha kötü hale gelecek durumlara sokuyorlardı. Böyle olduğunda da kendilerini yalnız hissediyor içten içe intihar ediyorlardı. Çok şükür böyle olmamıştı.

Yapılması gereken ilk şeyin şu anlık Martin in ateşini düşürmek olduğunu hatırladığımda soğuk kanlı kalmaya çalışarak elimi onun yüzüne koydum.

-Martin, kalkalım ve seni soğutalım tamam mı?

Zar zor gözlerini aralayıp kurumuş dudaklarını ıslattı.

-Neredeydin?

Evet şu an onun için önemli olan bu sorunun cevabıydı.

-Bebeğim sana haber vermiştim ya. Şirketten sonra Andrew amca ile evlerine gittik. Margaret teyze beni biraz azarladı ve daha fazla kalmam için ısrar etti. O sıra nasıl oldu bilmiyorum ama telefonum çantamda olduğu için kontrol etmek aklıma gelmedi. Onlardan çıktığımda zaten saat çok geçti. Seni merakta bıraktığım için özür dilerim.

Islak anlına öpücük bıraktığımda gözleri kapanmıştı.

-Şimdi şu ateşini düşürelim hadi.

Kafasını salladığı anda ona destek olarak yatakta doğrulamasını sağlamış ve önce ben ayağa kalkıp ardından onu kaldırmıştım. Bir anda halsiz düşmüştü.

-Tutun bana.

Kolunun altına girdiğimde belime sarılmıştı. Onu zorlanarak da olsa banyoya getirdiğimde o klozetin üzerine oturmuştu. Ayakta durmaya hali yoktu. Endişemi ona yansıtmamaya dikkat ederken bir yandan da duşakabine girip suyu ılık olcak şekilde ayarlanmıştım. Ateşini bu şekilde düşüremezsem ambulansı arayacaktım ama bu durumun normal olduğunu defalarca okumuştum. Kızgınlığın en belirgin özelliği ateş ve bir anda artan vücut ısısıydı.

Suyu ayarladıktan sonra gözleri kapalı duran Martin in yanına ilerlemiştim.

-Hadi kalkalım. Gel.

Gözlerimi zor açık tutuyordu. Ateşten dolayı uykusu olduğu belliydi. Uzattığım kollarıma halsizce tutunduğunda onu suyun altına ilerlettim. Zaten iç çamaşırı hariç çıplak olduğu için bedenini suyun altına gönderirken tereddüt etmemiştim. Ilık suyun altına girdiği anda titreyen bedenine kısık seli mırıldanmaları eşlik etmişti.

-Ah, soğuk.

Değildi. Sadece vücudu o kadar sıcaktı ki bu su ona soğuk geliyordu. Martin in hep normalden sıcak olan bedeni şimdi yanıyordu. Kurt melezlerinin vücut ısılarının bu dönemde çok fazla artabileceği araştırdığım her yerde yazıyordu. Önemli olan ısının şiddeti değil de onu düşürmekti.

Duşakabinin dışında onun ıslanan bedenini izlerken dikkatliydim. Ayakta duramaması gibi bir durum olduğunda onu tutmam gerekirdi, bu yüzden duşakabinin dışında ama ona olabildiğince yakındım. Öyle ki vücudundan sıçrayan sular üzerimi ıslatıyordu. Her yerinin iyice ıslandığına emin olsam bile birkaç dakika daha onunla durdum ve en sonunda elimi uzatarak onu kendime çektim.

-Üşüyorum.

-Biliyorum.

Islak bedeni bana tutunduğunda uzanıp kapattığım suyun ardından köşedeki dolaptan banyo havlusu almak adına ona birkaç adım attırdım. Aldığım havluyu etrafına sardığımda geldiğimiz hızda odaya dönmüştük. Bana tutunan bedeni pencerenin yanındaki tekli koltuğa oturduğunda benden uzaklaşmıştı. Havlu ile iyice kurulamaya çalıştığım bedeni titriyordu.

-Jenn.

Adımı sayıklaması içimi acıtıyordu. Bu haliyle bana o kadar muhtaçtı ki.

-Burdayım. Şimdi üzerini giydirelim sonra da saçını kurtulalım tamam mı?

Cevap beklemeden giysi dolabına yöneldim. Temiz bir iç çamaşırı ile dizine kadar gelen şortlarından ince olanı aldıktan sonra yanına dönmüştüm. Onu nasıl giydireceğimi düşünürken yanaklarım yanıyordu. Şu an hasta olması utanç duygumun önüne geçmeliydi ama geçmiyordu işte.

-Martin ayakta durabilir misin?

Fırsat bulduğu anda kapanan gözleri yine kapanmıştı. Şu an tek istediğinin uyku olduğunu adeta bağırıyordu. Gözlerini açmadan koltuğa tutunup ayağa kalktığında ona yardım ettim. Zorla ayakta duruyordu. Düşünmeme fırsat vermeden önünde diz çöktüm ve ıslak olan iç çamaşırını aşağıya indirdim. Gözlerim çıplaklığına kaydığında lanet olsun ki nefesimi tutmuştum.

-Jenny?

Kafamı kaldırıp ona baktığımda kısık gözleri üzerimdeydi.

Ağzımdan kaçan nefes dirket olarak oraya çarpmıştı.

Martin kısık sesle sızlandığında kendime gelerek ıslak parçayı ayaklarından çıkardım. Kuru olanı elime alıp yavaş hareketlerle ayaklarından teker teker geçirdiğimde gözlerim sadece yerdeydi. Kumaşı yukarıya doğru kaldırığım sırada bende yavaşça ayağa kalkmıştım. Kalçasından yukarıya çıkan kumaş tehlikeli bir yerdeydi. Kafamı kaldırıp onun yüzüne baktım, kısık gözleri hala üzerimdeydi. Son kez kumaşı yukarıya çekiştirdiğimde parmak uçlarıma değen sıcaklığı hissetmiştim. Aynı anda martin in elleri ellerimin üzerine kapanmış ve kumaşın üzerinden çekmişti. Kumaşın geri kalanını kendisi üzerine geçirdiğinde benimde ateşim çıkmıştı. Ellerimin nereye değdiğini düşünmek istemiyordum.

-Tamam. Şimdi otur saçını kurutalım.

Şortu ona giydirmeyi unuttuğumu fark ettiğimde umursamadım. Sadece az öncenin utancını üzerimden atmak istiyordum. Kurutma makinesini fişe takıp önüne dikildiğimde o tekrar oturmuştu. Duştan sonra biraz kendisine gelmiş gibiydi. En azından ben saçını kuruturken gözlerini açık tutabiliyordu.

-Daha iyi misin?

Kafasını salladığında saçlarını kurutmayı bitirmiştim. Kurutma makinesini bırakıp saç fırçasını elime aldığımda oturduğu yerde biraz yayılmıştı. Bacakları iki yana açılmış kafası ise koltuğun sırt kısmına yaslıydı. O, o an o kadar dağınık ve iyi görünüyordu ki yanına gitmeye tereddüt etmiştim. Yavaş adımlarım hemen önünde durduğunda bacakları arasına girdim.

-Saçlarını tarayalım, sonra sevmiyorsun.

Islakken taranmayan saçları sonradan hafif dalgalandığı için bu görüntüyü sevmiyordu. Oysa ben seviyordum. Yaslandığı yerden kafasını kaldırdı ve dik bir konuma gelmeye çalıştı. Elimi boynunun altından ensesine doğru koyup ona destek oldum. Diğer elim ise sakince saçını fırçalamaya başlamıştı.

-Nasıl hissediyorsun?

Boynunda olan elimden dolayı vücut ısısının düştüğünü anlamıştım ama hala biraz halsiz duruyordu.

Soruma karşılık koltuğun kenarlarında duran kollarını belime sarmış ve kafasını da göğsüme gömmüştü.

-Uykulu ve ilgiye muhtaç.

Söylediklerine gülümsesem bile geri çekilmeye çalıştım ama izin vermedi.

-Üzerim ıslak bebeğim. Çekil hadi.

Kafasını iki yana salladığında burnu karnım üzerinde gidip gelmişti. O öyle dururken son kez fırçayı saçlarına değdirmiş ve bırakmıştım.

-Hadi uyuyalım.

Kafasını kaldırmadan derin bir nefes almış sonrasında ise ayağa kalmıştı. Göğsüme yaslandığında üstten baktığım çocuk ayağa kalktığında kafamı kaldırmama sebep oluyordu. O çok uzun ve çok güzeldi. Önünden çekiliğimde yanımdan geçip gitmek yerine elimi tutmuş ve kendi ile birlikte beni de yatağa çekmişti.

-Dur, bekle bir saniye. Geleceğim bende ama önce üzerimi değiştirmem gerekiyor.

Beni dinlemeden yatağa geçtiğinde yatağa oturmuş ve beni yine önüne çekmişti. Elleri önce üzerimdekini kavrayıp çıkarmış sonra ise pantolonuma uzanmıştı.

-Martin?

Ne yaptığını sorguluyordum.

-Ben kendim değiştirebilirim, sen hastasın bırak hadi.

Beni umursamadan pantolonumu çıkardığında ona itiraz edemiyordum. Ya yanlış anlarsa diye korkuyordum. Kızgınlığa girmiş olması bu korkumun tek sebebiydi. Karşısında iç çamaşırlarım ile kaldığımda elleri sütyenime uzanmış ve üstünden dokunmuştu.

-Nemli.

-Tamam ben değiştireyim, pijamamı giyip geliyorum.

Uzaklaşmak istediğimde tekrar koluma uzanarak engelledi. Tanrım cidden utanıyordum.

-Üşüyorum.

Ne yapmak istediğini bir türlü anlayamıyordum. Dikkatle her istediğine izin veriyor ama anlamıyordum.

-Ne istiyorsun anlamıyorum ki.

En sonunda pes ederek itiraf ettiğimde gülümsedi.

-Isıt işte beni.

Ellerini belime koyarken bunu söylemişti. Daha sonra belimi okşayarak yukarıya ordan da sırtıma çıkan elleri kopçamı kavramış ve ben engel olamadan asıldığı sütyeni üzerimden atmıştı. Gözlerimden göğüslerime kayan gözleriyle yutkundu. Şu an biz neden bu haldeydik diye düşünüyordum. Kulaklarım uğulduyordu. Heyecandan öylece önünde duruyor ve bana yaptıklarına izin veriyordum.

Bir süre orada gezinen gözleri en sonunda kapanmış ve kendini sırt üstü yatağa bırakmıştı. Gözlerini açmadan kollarını açtı.

-Gel.

Ayakta put gibi dururken derin nefesler alıp verdim. Durduğum süre uzadığında kendimi onun kolları arasına bırakmıştım. Çıplak göğsüm çıplak göğsüne sürttüğünde nefes alıp verişim öncekinin aksine hızlı ve sesiydi. Onunki de benimkinden farklı değildi. Yan dönüp beni kolları arasına iyice çektiğinde burnu saçlarım arasında geziyordu.

-Jenn.

Sesi, sesi öyle bir çıkmıştı ki. Sızlanır gibiydi. Bir şey yapmamı ister gibiydi. Bende istiyordum, bende ona sızlanmak ve bir şeyler yapmasını söylemek istiyordum ama sustum. Çıplak göğsüme değen teni aklıma geldiğinde susmak zorlaştı. Kabaran göğüs uçlarım o kadar hassaslaşmıştı ki Martin bir an hararet ettiğinde oluşan sürtünme ile dişlerimi dudaklarıma geçirmiştim.

-Göğüslerin tenimi dürtüyor güzelim.

Gülerek söylediği şeye karşın gözlerimi utançla kapattım.

-Ama sanırım bende seni dürtüyorum.

Kastettiği şeyi ilk başta anlayamasamda beni kendine iyice çektiğinde karnımda hissettiğim o sertlik ile neyden bahsettiğini anlamıştım. O kadar, o kadar utanıyordum ki ölebilirdim. Yapabileceğim tek şeyi yaptım ve bütün yüzümü onun boynuna gömdüm. Ateşi yoktu, her zamanki gibi vücudu sıcaktı ama ateşi yoktu.

-Uyuyalım, lütfen.

Kısık sesle fısıldadığımda cevap alamadım. Kabul ettiğini düşündüğüm anda gün boyu en çok utanmamı sağlayan şeyi söyledi.

-Jenn?

-Hım?

Boynuna gömdüğüm yüzümü kendini geri çekerek oradan ayırdığında yüz yüzeydik.

-Bugün seninle olmak istiyorum.

Yüz ifadesi o kadar ciddiydi ve o kadar seksiydi ki yutkunamadım.

-Bugün birbirimizi tamamen keşfedilim istiyorum.

Kastettiği şeyi anlamamak mümkün değildi.

-Keşfedelim mi?

Ne kızgınlıkta olduğu için ne de o üzülecek diye düşündüğüm için sadece bunu en az onun kadar istediğim için dudaklarına uzanırken konuştum.

-Keşfedelim.

Selam

Yıllardır buraya yazmadığım için çok zorlandım ve beceremedim. Sadece sizi daha fazla bekletmemek adına atıyorum bu bölümü.

Bir sonraki bölüm görüldüğü üzere yetişkin içerik daha sonra ise final var. Domestic yakın zamanda bitiyor arkadaşlar :)

Umarım beğenirsiniz ama Beğenmezseniz söylemekten çekinmeyin.

Ne düşünüyorsunuz lütfen paylaşın.

Sizi seviyorum 😘

Continue Reading

You'll Also Like

19.6K 857 21
Nefes ailesini kaybettiği için babaannesi , dedesi ve halasıyla beraber yaşıyor. Tahir ise mafya ve Nefes'in dedesi Tahir'in ailesini öldürdüğü için...
15.1K 760 19
Beni sevmeyen Prens ile evlenecek ve genç yaşımda öldürülecektim. Ondan kurtulmanın tek yolu da daha güçlü olan İmparator ile evlenmekti. Düşünmeden...
6.5K 324 100
"Yakında evleniyorum." Bir an yanlış duyduğunu sandı. Dana çok geçmeden bunu yapmadığını fark etti. Ve çok geçmeden onu boğdu. Dana'nın acı çektiğini...
1.1K 178 52
Senden ölesiye nefret ediyorum ama birbirimizi bırakamayız., Ölümüne savaşsak bile, asla ayrılmayız ve her zaman geri döneriz, Sen benim kurtuluşumsu...