Zakkum

By cherrygum143

364K 20.3K 1.9K

- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi... More

Siyahın En Güzel Tonu
Fotoğraflardaki Gölge
Beni Mi Takip Ediyorsun?
Kendi Köşende Kal
İnanmaya Hazırsın
Hatırlamaya Çalışma
Rüya
Papatya
5 Soru
Bir Sır
Vur!
Ben insan toplarım
Söz Veremem
Kusmuk Şelalesi
Güven Bana
Sahip Çıkmak
Mezarlık
Şah ve Mat
Zoru Severim
Haberi Bile Yok
Fırtına
Baba Problemleri
Davraz Gezisi : İlk Gün
Sadece Bir İdda
Oyun
Sanırım Bayılacağım
Geceden Kalma
Yılbaşı
Neden Yalan Söyledin?
Kapılara Dikkat Et
Zakkum
Bencillik Olur
Duramıyorum
Sor
Fotoğraflar
Basket Maçı
Seni Tutan Bir Şey Yok
Gerçek Kusmuk
Boks
Final Oyunu
Hiç Çocuk Olmamış ve Hep Çocuk Kalmış
7-1-20-25-14
Kaçak
'' Ben Geldim Bebek!''
Futbol
Sadece 3 mü?
Hayatımın Şoku
Doğum Günü
5 Soruya Hoşgeldiniz!
Tuhaf Akşam Yemeği
'' Gitme''
Geri Dönüş
İyi Yolculuklar
Geçmişten Gelen Hayalet
Gölgelerdeki Yabancı
Kerem
Bir Bere Bir Anı
Mesaj
Eksik Parçalar
Görgü Tanığı
Sorgu
Cenaze
Plan
Sonuçta Arkadaşız
Şubatın Ortası
Beni Özledin Mi?
Alo?
Gözüm Üstünde
Mesajımı Almışsın
Yapmak Zorundayım
Biraz Eğleneceğiz..
Şeytanla Anlaşma
Sana Yakında Görüşürüz Demiştim
Yardım Edin
Asla..
Bir Güne Bile Razıyım
Bir Daha Geliriz
Mezuniyet
7 Ay Sonra
4 Yıl 6 Ay
Keşke
3 Yıl Sonra
5 Yıl Sonra
FİNAL

Tesadüf

8.7K 502 33
By cherrygum143

Rüyamda sadece o ve ben vardık.. ıssız bir yerde. Zaman , mekan kesinlikle net değildi ama o o kadar netti ki. Sanki karşımda duruyormuş gibiydi. Ona dokunmak için elimi uzatıyordum fakat o kaybolup gidiyordu. Ama saçma bir rüyadan başka bir şey değildi ve aklımın derinliklerine böyle işlemesine izin verdiğim için kendime kızdım.

Cumartesi günleri genelde babamın evine gideriz. Mahkeme kararına göre babam bizimle bir gün geçirebilir. Tabi çoğu zaman bu buluşma gerçekleşmez. Eskiden daha çok görüşürdük ama dedim ya asla iyi bir baba-kız ilişkimiz olmadı.

Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra poyrazıda alıp babamın evine gittim. Otobüste sanki o güne geri dönmüş gibi oldum. Sanki Poyraz yine dengesini kaybedecekti ve o da onu tutmak için orda olacaktı.

Babam kapıyı gülümseyerek açtı ve poyrazı kucaklayıp beni öptü.

-          Odalarınızı hazırladım. Akşamda pizza söyler film izleriz.

-          Harikaa!

Poyraz babamın boynuna atlarken ayakkabılarımı çıkarıp içeriye geçtim. İyi ki annemler ayrıldıktan sonra bu evi babama vermişiz. Bu evi hiçbir zaman sevmezdim. Gereğinden fazla büyük , boş ve soğuktu. Bu evde hiç güzel anım yoktu..

Odama geçip çantamı yatağımın üzerine koydum. Poyrazın çantasınıda onun yatağının yanına yerleştirip yatağa oturdum.. babam kapımı tıklatıncaya kadar orda öylece kaldım.

-          Tatlım.. iyi misin?

-          Hıhı. Noldu ki?

-          Poyrazla wii oynayacağız istersen sende gel.. uzun süredir oynamamıştık.

-          Benim yazmam gereken bir kompozisyonum var ama biter bitmez gelirim.

Başını sallayıp odanın kapısını kapatırken gülümsedi. Poyraz doğmadan önce her şey çok daha zordu. çünkü o zamanlar babamla ‘’gerçekten’’ vakit geçirmem gerekiyordu. Ama şimdi babamla benim vakit geçirmem sadece onu Poyrazla yalnız bırakmamı ve odada kalmamı içeriyordu.

Çantamdan bilgisayarımı çıkartıp açtım. Aslında tabi ödevlerim vardı ama tüm öğrenciler gibi bende son güne bırakma taraftarıydım. Bunun yerine bilgisayarımı açıp önce biraz facebookta dolaştım..

Kızlar arkadaşlarıyla buluşmuş ve bu soğuk havaya rağmen denize girerken ki bikinili fotoğraflarını atmışlardı. Biraz daha dolaşıp Melisa’yla konuştum ve daha sonra Facebook’u kapayıp bilgisayarı asıl açma nedenime yöneldim.

Geçen sene yurt dışında geçirdiğim zamanın inanılmaz ve harika olduğunu söylememe gerek yoktu sanırım. Ve bir daha gitmek istiyordum. daha ordan yeni geri döndüm biliyorum ama dönmeden önce bile araştırmalara başlamıştım.

Başka bir program bulmuştum ve bu programla oraya gidebilir ve sınavı verirseniz üniversiteyide okuyabilirdiniz. Yurt dışında üniversite! Bu harika olmaz mıydı? Tabi anneme bunu söylemedim.

Çünkü buna karşı çıkacağını on ikinci sınıfıda burda okuduktan sonra üniversite kaydımı dondurup öyle gitmemi söyleyeceğini biliyordum. Ama ben o kadar beklemek istemiyordum. Orası burdan çok farklıydı. Çok değişik. Kendimi çok iyi ve özgür hissetmiştim.

Annemlere söylemeden başvurumu doldurup gönderdim ve derin bir nefes aldım. Kendi başıma böyle işlere kalkışmamalıydım. Ama 3 ay içinde 18’ime girecektim ve ondan sonra ailemin imzası bile gerekmeyecekti.

Onlardan izin almam gerekmeyecekti ve her şeyi kendim yapıp sonuçlar belli olana kadar onlardan saklayabilirdim. Tabi öğrendiklerinde deli gibi kızacaklardı ama olsun. Buna değerdi.

Babamların beni rahatsız etmemiş olmasından faydalanıp bir film izleyebileceğimi düşündüm. Poyrazın yatağının yanındaki minik komidine doğru yürüdüm ve alt çekmeceğini açtım. Filmlerimiz burda olurdu.

Ön kısımdakilere bakıp bir şey beğenemeyince arkadakilere uzandım ve o sırada elim hiçte CD ye ya da CD kaplarına benzemeyen bir şeye değdi. Yumuşak , dokunduğumda hışırtı sesi çıkaran bir şeye.

Önce tereddüt ettim ama daha sonra o şeyi elime almaya çalıştım. Ama sanki komidinin tepesine yapışıkmış gibi bir türlü gelmedi. Biraz çekince bir kıtırtı sesi duydum ve sanırım elimdeki her neyse onu tahtaya bağlayan bantlar kopuverdi.

Bir avcumun içi kadar olan şeyi alıp çıkardım ve incelemeye başladım. Elimdeki o ufak paket o kadar tanıdık geliyordu ki. Bunu daha önce görmüştüm biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum ama sadece nerde ve ne zaman olduğunu hatırlayamıyordum.

Babamın bir anda odanın kapısını açması üzerine düşüncelerim bölündü.

-          Tatlım pizzan neli o..

Gözleri elimdeki pakete kayınca cümlesi yarım kaldı. Paketin komidine yapışık olmasından bile gizlenmek istendiği açıkca belli oluyordu ve şimdi babamın gözlerindeki o bakışı görünce tamamen haklı olduğumu anladım.

-          Baba bu ne?

-          Hazal elleme onu.

-          Neden?

-          Benim değil de ondan. Serkan abinin. Yarın almaya gelecekti.

-          Peki içinde ne var?

-          Bilemiyorum hiç bakmadım. Onun özeli sonuçta. Hadi onu bırakta gel.

Paketi elimde çevirip incelemeye devam edince babam yanım gelip paketi elimden kaptı ve sinirli bir şekilde bana baktı.

-          Kardeşinin yanına git.

Merakımı bastırmaya çalıştım. Karşı gelmenin anlamı yoktu çünkü ben ne olduğunu anlayamadan o paketi alıp saklayacaktı. Odadan çıkıp salona poyrazın yanına geçtim. Bilgisayardan hani pizzayı söyleyeceğine karar veriyordu. Yanına oturup gözlerimi boşluğa diktim.

-          Abla.. abla?! Seninki her zamankinden mi?

Gözlerimi boşluktan ayırmayarak başımı salladım. Bu paketi nerden hatırlıyordum. O kadar tanıdık geliyordu. Gözlerimi kapatıp bir süre düşündüm. Rüzgar.. rüzgarın dün parkta adamdan bir zarfla beraber aldığı paketin aynısıydı.

Ne yani Rüzgar babamı ya da Serkan abiyi tanıyor muydu? İçinde ne olabileceğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Çünkü işleriyle ilgili bir şeye benzemiyordu. Ha unutmadan söyliyim. Babam araba tasarımları yapar ve kocaman bir galerileri var. Her ne kadar dandirik de dursa oldukça iyi bir iş.

Ve babamın ne kadar panik olduğuna bakılırsa muhtemelen içinde ne olduğunu o da biliyordu. Ve bir başkasının görmemesi gerekiyordu. Ama bu hala babam , rüzgar ve serkan abi üçgenindeki gizemi çözmüyordu. Sanırım Rüzgar sandığımdan daha gizemli biriydi. Pembe dizilerden çıkma çocuklardan olmadığını zaten tahmin edebiliyordum.

Akşam yemeğimizi yedikten sonra direk odama çekilip yatağıma girdim. Eğer  birazcık enerjim olsaydı kalkıp köşe bucak evin içinde o paketi arardım. Ama babamın panikle dolu gözleri onu benim göremeyeceğim bir yere saklayacağını işaret ediyordu.

Ve bu konuda babamla konuşmak istemiyordum. Bunun hakkında açıklama yapmasını ve içinde ne olduğunu bilmediğini söylemesinide istemiyordum. İçinde ne olduğunu bildiğini görebiliyordum. O kadar salak değildim.

İnsanların ben fark ettikten sonra bile bana yalan söylüyor olmaları hoşuma gitmiyordu. Bu onlara olan güvenimi daha da azaltıyordu. Kulaklıklarımı takıp yatağıma gömüldüm. Saat 1 e gelirken babam poyrazı yatırmak için odaya girdi.

Gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım. Uyuyup uyumadığıma baktığını görebiliyordum. Anlamışsada bir şey demeden ışığı kapatıp odadan çıktı. 15 dakika kadar karanlığa gözlerimi dikip baktıktan sonra dikkatimi poyraza verdim.

-          Abla.. uyudun mu?

-          Hayır neden?

-          Ben korkuyorumda.. yanına gelebilir miyim?

Gülerek örtümü kaldırdım ve poyraz altına girincede kapatıp ona sarıldım. Yavaşca saçlarını okşarken gülümsedim. Poyraz bana o kadar iyi geliyordu ki. Sanki dünya hep iyiymiş ve hep iyi kalacakmış gibi. Saf güzel ve mutlu. Hiç büyümesin istiyordum.

Başını yavaşca öpüp gözlerimi kapadım.

-          Tatlım hadi kalk kahvaltıya gideceğiz sonra da sizi eve bırakacağım.

Yavaşca gözlerimi araladım. Saat 10 a geliyordu. Ne kadar uykucu bir insan olduğumu söylememe gerek var mı? Sanki daha gözlerimi kapatalı beş dakika olmuş gibi hissediyordum. Oysa oldukça uzun bir süre uyumuştum.

İnsanın uykusundan yorgun uyanması mümkün müydü? Sanırım mümkündü ve bende bunun kanıtıydım. İsteksizce örtüyü üstümden attım ve üstümü giyinmek için çantamı açtım. Dünki kıyafetlerimi üstüme geçirdikten sonra Poyrazın yanına salona geçtim.

-          Rahat uyudun mu?

-          Evet.

-          Kabus falan görmedin dimi?

-          Hayır. Ama bir ara baya sayıkladın.

-          Ne?

-          Evet. ne dediğini anlamadım ama biraz korkunçtu.

-          Üzgünüm.

Hafifce gülümseyip içeri giren babama baktım. Ellerini ovuşturup gülümsedi.

-          Pekala nereye gitmek istersiniz?

-          Big Man!!

Poyraz oranın kahvaltısına bayılırdı. Evde ordakinden çok daha güzel kahvaltılar hazırlayabilirdik ama sanırım bir kere oraya gitmeye alışmıştı. Tahmin ettiğim cevabı verince gülümsedim.

Poyrazın çantasınıda omzuma astıktan sonra çıktık. Çantaları arabaya koydum ve BigMan’e gidene kadar sessizce dışarıyı izledim. Sabah sabah deniz manzarası görmek gerçekten iyi gelecekti. Deniz manzaralarının insanı rahatlattığı bir gerçekti.

-          Tatlım iyi misin? dün akşamda beri pek sessizsin.

-          İyiyim.

Babamı başımdan savıp kafamı cama yasladım ve akıp giden görüntüyü izledim. İyi olmadığımı ve deli gibi o paketin içinde ne olduğunu merak ettiğimi biliyordu. Tabi bende bana asla söylemeyeceğini biliyordum.

Bu tuhaftı. Şu an babama baktığımda gözüme her zamankinden daha farklı görünüyordu. Kim bilir bizden daha neler saklıyordu? Neden o kadar paniklemişti?

Big Man’e gelince arabayı uygun bir yere park edip dışarı çıktım. Dün akşam yağmur yağdığını ancak o zaman fark ettim. Havadaki o güzel , temiz kokuyu ciğerlerime çektim ve birkaç adım atarak denize baktım.

Dümdüz mavi bir çarşaf gibi görünüyordu. Harikaydı. Bir kez daha derince bir nefes çektiğim sırada Poyraz’da yanıma gelip önce denize sonra da bana baktı.

-          Baya güzel dimi?

-          Evet. öyle. İnsana huzur veriyor.

Poyraz’ın karnının guruldamasıyla gülerek ona döndüm ve yavaşca karnına vurdum.

-          Sanırım sen tokken daha huzurlu olabiliriz.

Kıkırdayarak bana sarıldı ve babamı takip ederek içeriye geçtik. Açık büfe olduğu için Poyrazın tabağını doldurma görevide ya babama ya da bana düşüyordu ki babamın bu konuda pek hevesli olduğu söylenemezdi.

Bu yüzden çantamı sandalyeme yerleştirip Poyrazın tabağını aldım ve beraber açık büfede peynirlerin olduğu yere gittik.

-          Hangisinden istiyorsun?

-          Şu uzun olandan.

-          Çeçil mi?

-          Adını bilmiyorum.

Tabağına bir ka tane koyarken gülümsesin.

-          Bilgin olsun. Onun adı çeçil.

-          Peynir peynirdir. Gideceği yer aynı işte.

Gülerek başını okşadım. Çoğu şeye bu kadar basit bakmasına bayılıyordum. Haklıydı. Çeçil , ezine ne fark eder ki? Hepsi peynir işte ve gideceği yerde belli. Biraz daha ilerleyip yumurtaların olduğu bölüme geldik. Yani Poyraz’ ın en sevdiği bölüme.

-          Prensimiz bugün nasıl bir yumurta ister? Omlet , haşlama.

-          Kırılmış olabilir mi?

-          Neden olmasın.

Haşlanmış yumurtaların durduğu tezgahın arkasında yumurtalarla uğraşan kişiye seslendim.

-          Bakar mısınız? Bir kırılmış yumurta alabilir miyiz acaba?

Ve yüzünü gördükten sonra tesadüflere daha da fazla inanmaya başladım. Hafif bir sırıtmayla elimde durduğum tavaya spatuladaki yumurtayı bıraktı ve gözlerini yavaşca benden ayırıp Poyraz’a baktı.

-          Tabiki..

Poyraz gülümseyerek ona bakarken ben elimdeki tabağı sürekli titreyen elimden düşürmemek için kendimi zor tutuyordum. Beyaz teni giydiği siyah t-shirtün içinde sanki ışıldıyor gibiydi. Burda çalıştığını bilmiyordum.

Hoş ben adından başka bir şey de bilmiyordum. Ama keşke bilseydim. Bakışlarına maruz kalmadığım birkaç saniye içinde kendime sordum. Burda çalıştığını bilseydim gelir miydim? Muhtemelen gelirdim.

Çünkü onu gördüğümde içimi kaplayan sıcaklığı hatta cevap veremediğim ve aklımdan atamadığım soruları bile seviyordum.

allahım test çözmeyi yeni bitirdim hemen yb yazmaya geçtim allahtan sabırlı insanlarsınız. tabi bide çok okuyan yok ama :D neyse umarım beğenirsiniz. okuyan herkes kısacık bir yorum yaparsa gerçekten çok mutlu olurum. çok teşekkürler iyi okumlar <33

Continue Reading

You'll Also Like

540K 35.3K 28
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
22.5K 1.4K 61
Kim bilebilirdi ki?? OĞBAH ALEY
Sen ve Ben By 𝓮

Teen Fiction

5.4M 258K 63
"Hâlâ köpek gibi bana aşıksın," diyerek canımı yakacak bir kahkaha attı. "Biriyle kol kola okula gireceğim diye ödün kopuyor, birinin yanına ilerledi...
1.4K 100 21
DİKKAT KİTAP ÇOK FAZLA +18 İÇERMEKTEDİR "Ne yaparsan yap sen bana olur demedikçe sana dokunmam." Diyince aklımdaki tilkiler yine yaptı yapacağını. Ü...