HİCRAN

By BetlEldoan

108K 7.5K 1.6K

Bir kadın yağmurlu bir akşam saat 21:12 ağlıyordu. Kaybettiği yıllara, kaybolan hayallerine, sevdiği insanla... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM 2. PART
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM 1.PART
22. BÖLÜM 2. PART

7. BÖLÜM PART 1

2.9K 286 55
By BetlEldoan

Bahar geldiği gibi yerini hızlıca yaz yağmurlarına bırakmıştı. Şehre inen puslu hava her yeri sarıp sarmalamış şehre hakim bir noktada duran iki katlı müstakil evin büyük salonunda genç kız çevresini seyrediyordu. Annesi hemen arkasında telaşlı sesiyle sürekli söylenip duruyor babası içtiği purosunu çok önceden söndürmüş ama kokusu hala genzini yakacak derecedeydi.

"Hanımefendi evlenecek insan yokmuş gibi tanıdığımız etmediğimiz bir insanı çıkarıyor!" Ali Hancı lafı edildiğinde ağır üsluba sahip bir elçiydi. Türkiye'ye sık sık giderek Ankara'da ki konferanslarda sözü dinlen, cemiyet hayatında da eşi onu temsil etmek için sosyetenin her zaman göz bebeğiydi. Kızları Şehrazat'ın bütün kıyafetlerini

"Dilini bile bilmediğimiz bir coğrafya üstelik!" diye araya giren Ayla hanım hızlıca kızının elini kavradı.

"Lütfen yavrum bir kere daha düşün, olacak iş mi bu yaptığın kuzum? Bir Arap hem, şeriatla yönetilen bir ülke orası!"

"Hayır anne! Orada şeriat yok, sadece resmi dini Müslüman hem bizde Müslüman değil miyiz?"

"Şuanda asıl konumuz dini düşüncemiz değil küçük hanım! Ülkesinden eşinden izni olmadan çıkamadığın bir ülkede yaşamak istediğini söylüyorsun"

"Biz Ahmed'le birbirimizi çok seviyoruz, ailesi orada ve o ailesine çok önemsiyor-"

"Ya biz! Biz ne olacağız? Sen bizim tek yavrumuzsun, aklın alabiliyor mu hiç tanımadığın etmediğin bir yerde yaşamak?"

"Çok zor olmasa gerek annecim" dedi Şehrazat gülümseyerek.

"Hayatımın neredeyse tamamını bilmediğimiz etmediğimiz ülkelerde yaşayacak geçmedi mi?"

"Bu aynı şey değil!" diye itiraz etti Ayla hanım. Koyu kestane saçları omuzlarına dökülmüş önüne çektiği dalgalı röflesi bozulmuştu.

"Bu evlilik asla gerçekleşmeyecek Şehrazat!" diye hızlıca ayağa kalktı Ali bey. Şehrazat anne ve babasının arasında kalmış vaziyetteydi.

"Sadece bir kere onu görseniz onun nasıl iyi bir insan olduğunu anlarsınız lütfen babacım bu akşam yemeğine gelsin?" Şehrazat gözyaşlarının her an akacağını hissediyordu. Babasının yüzü şimdi kan kırmızısıydı. Öfkeli sesi bütün odayı dolduruyordu.

"Katiyen! Bu izdivaç asla gerçekleşmeyecek Şehrazat!"

***

"Ah benim akılsız gızım, gönderil mi hiç erini öyle ellere?" Anasının sürekli dizlerini vurup vurup ona kızmasını sineye çekiyordu İnci. Üzerine giydiği al elbisenin eteklerinde ki ince boncuklar oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandıkça ses çıkarıyor, ses canını sıkıyordu. Anasını görmeyeli iki ay olmuştu. Gelir gelmez onu evin en serin odası olan taş sofaya buyur etmişti. Taş sofa ismini ilk geldiğinde anlamıştı, konaktaki en küçük misafir odasıydı, Meryem ananın anlattığına göre de Alaz serin diye bu odadan çıkmazmış küçükken. Soğuk taş duvarlarının serin yüzüne baka baka taş sofa koymuşlardı odaya. Odada ki ahşap mobilyalarının kiremit rengi kumaş kaplamanın üzerinde altın kumaş detaylarıyla tamamlanıyordu.

"Alaz da istemedi ana hem endişe ediyor bir şey olur diye" yutkundu, yalan söylediği ortaya çıkmasın yine kızardığı yanaklarını sakındı ananasından. Kadıncağız kızının elini kavradı.

"Seni el üstünde tutan erine bi bebe vereydin, doktora gidicez demiştin gittiniz mi?"

"Gittik" diye yalanına devam etti.

"Ee?" dedi kadın heyecanla.

"İkimizde de bi sorun yok ana, sadece stres falan işte"

"Allah Allah, ne stresiymiş bu?"

"Off ana sürekli bizden mi konuş duracağız sen anlat Ayşe hamile demiştin telefonda"

"Ay sorma onu, bizim küçük Ayşe bu mu dersin" yaşlı kadın güldü bir süre sonra.

"Reşat utamasa köy yerinde kızı sırtında taşayacak, erkek dediydiler ama karnı hiç erkek gibi değil"

"Allah hayırlısını ihsan eğlesin, erkek kız ne önemi var"

"Var elbet" dedi kadın itiraz ederek. İnci soğumuş kahvesinden bir yudum alıp anasına döndü.

"Evde beş delikanlı oğlun var ana sen söyle bir hayrını gördün?"

Kadın sus pus kaldı kızının karşısında. İnci gördün mü der gibi güldü bu kez.

"İbrahim abinin karısı ikinci düşük yaptı kızım üzüntüden işten çıktı abin"

İnci delirmemek için dişlerini sıktı. Kumara olan düşkünlüğünden gitmemiştir işe diyemedi.

"Ana Alaz'ı zor ikna ettim de girdi o işe. Çay taşı da kolu mu yoruldu? Kaldı ki yengem düşük yapmadan çıkmış işten!"

"Ne diyem kızım, küçük abinde o çalışmazsa ben de çalışmam diye tutturdu." Kadının yüzünde ki kırışıklıklar her geçen gün daha fazla artmıştı.

"Allah bana beş oğlan verdi de birisi bi kızım etmiyor, sana el açtık kaldık.."

"Olur mu ana, elbette ki veririm sana para niye vermeyeyim?"

"Aman diyeyim kızım Alaz oğluma deme, abinler tekrar çalışmaya başlayınca ben geri dönerim sana"

İnci anasını teselli etmek için başını salladı yanında getirdiği parayı anasına doğru bıraktı. İnci biliyordu ki beş abisi de asla çalışmayacaktı, beye kız verdik çalışıp ne yapacağız diye gerim gerim geriliyorlardı köyde. Dededen kalma tarlayı süren babasına yardım bile etmezler analarının zoruyla bir iki kere sürerken yardım eder geri yatarlardı.

"Kız görüyon mu az daha unutuyordum" anası telaşla çantasında bir şeyler aramaya başladı. Çıkardığı bir siyah poşete sımsıkı sarılı şeyi kızının eline tutuşturdu.

"Al bunu"

"Bu ne ana?" dedi İnci merakla.

"Ayşe'nin kaynanası verdi" Kadının heyecandan dili damağı kurumuştu. İnci endişeli bakışları poşete tekrar çevirirken anası aç ısrarına dayanamamıştı. İçinden çıkan bir iki avuç dolusu dikenli kurutulmuş otlara bakarken kuzguni bakışlarını anasına doğru çevirdi.

"Ayşe'nin bebesi bu otlar sayesinde olmuş dediydi kadın, hiç üşenmedi kalktı topladığını verdi. bunları bi güzel kaynatıp-"

İnci dahasını dinlemedi, anasına yok dese anası kıyameti koparır kızardı ona.

"Anladım ana, içeriz"

"Yok içmeyeceksin! Alaz oğlum içecek sende iki rekat namaz kılıp-"

"Ana" dedi İnci yorgun bir şekilde. Yaşlı kadın kızını incelerken daha çok canı sıkıldı.

"Bana bak dokunmuyo mu bey sana yoksam?"

"Yok ana olur mu hiç! Öyle değil, Alaz daha gelmedi hem bende artık eskisi gibi bebek falan istemiyorum" diyebildi.

"Töbeler olsun, kız sen yengen ikinciye hamile kaldığında hüngür hüngür ağlamadın mı telefonda?"

"Ağladım ama sevinçten"

"İnci'm kınalı kuzum belli ki bi derdin var da demiyon anana, hadi söyle de üzülme artık.."

İnci başını ahşap oymalı koltukluğun başlığına dayadı. Artık tükenmiş yorulmuştu, bebeği olmuyor diye kısır diye adı çıkmıştı da susmuştu. Anasına babası kusuru onda arayacakken Alaz'a dil uzatan abileri de cabasıydı.

"İbrahim abin dedi ki beyin kusuru vardır diye-"

"Ana! Alaz'ın ne kusuru olacak daha bana dokunmadı bile-" sustu İnci, iki eliyle ağzını kapayana kadar anası ağzı açık bir şekilde haykırdı.

"Aboo! Ne demek dokunmadı daha İnci!"

"Sus ana, bak ne olursun kimselere deme! Alaz duyarsa kimseden koyar beni kapıya zaten zor kabullendi" Yaşlı kadın iki gözü iki çeşme ağlayan kıza ne diyeceğini bilmeden başında ki siyah eşarbını çıkarıp ellerini dizlerine vurdu.

"Kız beş yıl oldu ne demek daha dokunmadı diye!"

"İstemiyor işte, zorla evlendim diye Meryem anama kaç kez bağırdı" İnci içli içli ağlarken kapıda onları duyan Esma'dan bi haberdi. Genç kız küçük dilini tutmuş şekilde iki adım geriledi. Hemen arkasında beliren Çiçek hanım kızın soluk tenine bakındı.

"Esma ne oldu gızım, neyin var?"

"Y-ok Çiçek teyze bi şeyim"

Bu konakta herkesin bildiği sırrı açık eden gelin kızı söylemedi Esma. Çiçek teyzeden korkmuş elinde ki tatlı tabaklarıyla dolu tepsiyi unutmuştu.

"Ee girsene içeriye!" dedi Çiçek hanım öfkeyle.

"Çiçek teyze" dedi Esma endişeyle.

"Ne oldu kız, çatlatacan mı beni?"

"Gelin hanım içeride anası şey dedi.."

Yaşlı kadın dik bir pozisyonda eğilir gibi yaklaştı genç kıza.

"Kapı mı dinleyon artık!"

"Yok valla dinlemedim, kapıyı çalacaktım ki anasına derken duydum.."

"Ne dedi?" dedi endişeyle yaşlı kadın.

"Beyim dokunmuyor ondan bebem olmaz dedi.."

"NE!"

***

Alaz üzerinde ki siyah paltosuna sinen isli kokudan rahatsız olmuştu da çıkarmıştı. İnce keten kumaşından sızan soğuk sırtından sızıp ciğerlerine işlemiş ara sıra öksürüp duruyordu. Bütün gün onlarla dolanan Hicran yüzünden üşüttüğünün farkında bile değildi. Öğlen bir şeyler yemek için kampın girişine geçtiklerinde aralarında iki kadın daha katılmıştı. Hicran Aslı hemşireyle iyi anlaşmış kadınla konuşurken sık sık gülümsüyor Alaz da bakışlarını kızdan çekemiyordu.

"O halde gel bize de biraz yardım et Hicran" dedi Aslı hemşire. Yaşına rağmen çok bilgili, tecrübeliydi. Necati doktor özellikle onun gelmesi konusunda hassasiyetini göstermişti.

"Hicran hanımın becerileri sadece mimari anlamda değil demek ki" diye mırıldandı kendince.

Aslı'nın hemen yanında oturan Fatma isimli kadın ona tuhaf tuhaf bakıp duruyordu.

"Aslı hemşire annem sizinleydi?" dedi Alaz aniden aklına anasına gelmişti.

"Alaz bey annenizin biraz migreni tuttu, istirahat etmek için ayrıldı yanımdan" Alaz birden ayaklandı, anasının bütün gün ayakta durduğunda başı hep ağrır ilaçlarını alması için de önce yemek yemeliydi.

"Ben ona bi bakayım" Bir tabak dolusu çorbayı kavradı önce onu inceleyen zümrüt yeşili gözlere kaçamak bir bakış attı.

"Hicran hanım ekmeği uzatır mısınız?"

Fatma hanım kızdan önce davranıp verdi ekmeği Alaz'a. Kadının değişmeyen yüz ifadesine sadece başını salladı. Alaz yürürken asla arkasına dönüp bakmadı ama iki kadınında bakışlarında yatan yoğunluğu hissetti. Fatma hanımın da bir Türk olduğunu öğrendiğinde işlerin daha da enteresan bir hal almasına şaşırmıştı Alaz. Ayağında ki kar botları yerde sesler çıkarıyordu, az ötede su için kurulan depoda oturan adamı gördüğünde Alaz duraksadı biraz. Çorba soğumuştu çoktan soğumuştu, adımlarını hızlandırdı.

"DUR!" dedi adam kendi lisanında. Alaz adamın İngilizce bilmediğinin zaten farkındaydı.

"Ne oldu?" dedi hızlıca. Hamza elinde ki sigarasını yere fırlatıp başına dikildi.

"Nişanlımla yakın olmanı istemiyorum" Alaz adama gülecekken durdu biraz, bi Fas'lı her Türk erkeği gibi kadını başka bir erkekle yan yana istemezdi. 

"Yakın değilim" diyebildi sadece.

"Yoluna çıkıp durma o halde!" dedi adam öfkeyle.

"Sen benden mi korkuyorsun yoksa seni istemeyen bir kadının seni bırakmasından mı?" Alaz adamın karşısında asla yüzünü yere eğmeden konuşuyordu. Hamza adamın yakasından tutup sarstığında elinde ki çorba dolu tabağın bir kısmı döküldü. Alaz öfkeyle iki elinde ki nimete bakındı.

"Haram kılınana gözünün ucuyla bakmayız biz Fas'ta!"

"O halde sen de sana haram olandan uzak dur"

"Ne diyorsun sen?" dedi Hamza aynı öfkeyle. Alaz alaycı bakışlarını uzun uzun üzerinde gezindirdi.

"Hicran seni istemiyor"

*-*

Ay Alaz'la Hamza arasında sürtüşmenin devamı büyücek  gibi görünüyor :) Sınır 140 vote ve bol yorum hemen 2. part geliyor 💕

En çok hangi çifti istiyorsanız yorumlarda belirtin lütfen :)

ALAZ 💟HİCRAN 👫 💕

ALAZ 💟 İNCİ 👫 💕

HAMZA 💟HİCRAN 👫 💕


Continue Reading

You'll Also Like

78.8K 378 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
Atlas By m

Romance

45.9K 3.9K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.
155K 11.6K 18
"Abin falan dinlemem. Eğer o odaya gelirsem, sabaha kadar çığlık attırırım sana."
68.5K 5K 13
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...