Alpha and Vampire King - Taek...

By Darkangelhome

234K 15.1K 12K

Jeon Jungkook en genç alfaların alfası olarak doğal düşmanlar asla eşleşmezler diye düşünüyordu. Ama kısa bir... More

1. Bölüm - Kaos
2. Bölüm - Karşılaşma
4. Bölüm - Sır Canavar
5. Bölüm - Eş Bağı
6. Bölüm - Meydan Okuma
7. Bölüm - Dövüş
8. Bölüm - Güneşte Yürüyen
9. Bölüm - Büyük Gün
10. Bölüm - İsyan
11. Bölüm - Bölünmüş
12. Bölüm - Üçüncü
13. Bölüm - Gazap
14. Bölüm - Wrath
15. Bölüm - Lider
16. Bölüm - Zehir
17. Bölüm - Geçmişin Sırrı
18. Bölüm - Minik Kuş
19. Bölüm - Yangın
20. Bölüm - Kafes
21. Bölüm - Silahların Lordu - FİNAL!

3. Bölüm - Hediye

14.2K 1.1K 1.4K
By Darkangelhome

Bir şey hissedebiliyordu. Derinlerine, çok derinlerine karışmış bir şeyi... Onu asla görmemişti. Sadece birçok katmanın altına gizlendiğini biliyordu. Burada ne vardı? Canavarını bu kadar delirtecek ne olabilirdi? Bakışlarını göğsüne indirdi.


Artık dışarı çıkmaya hazır mısın?


////****////


Vücudunun bu alışılmadık kokuya dramatik bir şekilde tepki vermesi, başkalarına dokunma düşüncesinin kabul edilmemesi... Bunlar normalde gerçek eşlerin birbirlerini bulduklarında hissettikleri şeylerdi. Ve Jungkook gerçek eşinin burada olmadığından emindi.


////****////


Şerif çaresizce Jungkook'a baktı. " Bana bir şey ver Jeon. Vampir kralı ölüm cezası uygulayacak. Bunu uyguladıklarını biliyor muydun? "


" Hayır, bilmiyordum."


////****////


" Ben de seni hissedebiliyorum."


Jungkook düzinelerce vampirin odaya girerek onlara saldıracağını düşünüyordu ama sadece iki tanesi içeri girdi ve hangisinin aklını zapt etmiş olduğunu hemen anladı.


Vampirlerin Kralı...


Şimdiye dek gördüğü en güzel, en seksi adam...


Ama nasıl?



*******************************************



" Nasıl olduğunu bildiğini düşünüyorum. "



Taehyung elinde olmadan şaşırtıcı derecede çekici kokuya doğru ilerlemeye devam etti. Yüzlerce yıl boyunca hiçbir kan onu böyle çağırmamıştı. Eğer disiplinli ve kendi kontrol edebilecek kadar güçlü bir vampir olmasaydı dişlerini çoktan karşısındaki değişkenin boynuna gömmüştü. Çünkü onundu.



" Kim olduğumu biliyorsun. Değil mi? "



Hala bağlarını kullanıyordu. Alfaların alfasıyla birlikte odada olan diğer kişinin neler olup bittiği hakkında hiçbir fikri yokmuş gibi görüyordu. Alfaların alfası ona cevap vermedi. Sadece büyük bir şokla hatta dehşete düşmüş gibi bir ifadeyle ona bakmaya devam etti. Sonunda konuştuğunda sesi sarsılmış bir adamın fısıltısıydı, neredeyse dua eder gibi " Benim... Eşim... Olamazsın..." dedi.



Taehyung'un içinde adeta bir yanardağ patladı. İçi yanıyormuş gibi acı çekerken derinlerinde bir şeylerin acıyla sızlandığını hissetti. Reddedilme duygusu başından aşağı boşalırken çektiği acıya rağmen yüzünü ifadesiz tutmaya çabaladı. Fakat yeterince başarılı olamamış olmalıydı çünkü kaptanı dirseğini kavrayarak onu arkasına doğru çekmeye çalıştı.



Şiddetli bir hırlama odayı doldurdu hatta büyük ihtimalle bütün bina ve çevresinde bile duyulmuş olmalıydı. Alfaların alfası birçok değişkenin hareket edebileceğinden daha hızlı bir şekilde harekete geçti ve bir an sonra kaptanının yanındaydı. Boğazından yakaladığı adamı fazlasıyla agresif bir şekilde duvara çarpmıştı. O kadar ki duvardan patlayan molozlar alfanın ayaklarının dibine döküldüler. Taehyung'un kaptanı tıslayıp silkelendi ama yaptığı hiçbir şey onu alfanın tutuşundan kurtaramadı. Alfa isteseydi efor bile sarf etmeden kaptanının boynunu kolayca kırabilirdi.



" Ona dokunma! BENİM! Bozuk ruhunu görebiliyorum. "


Çırpınan vampire hırlarken alfanın kurdu gözlerinde kıpkırmızı parladı. Kurdun keskin dişlerinin uzayarak dudaklarından çıkmaya başladığını görebiliyordu.


" Jungkook! Ne yapıyorsun? Adamın gitmesine izin ver! "



Jungkook... Betasını duyuyormuş gibi görünmüyordu hatta onu gördüğünden bile emin değildi. Taehyung flaş hızında bir anda alfanın yanında bitti. " Kaptanımın gitmesine izin ver. Sadece beni korumaya çalışıyordu. Bilmiyor. " Sesini olabildiğince alçak ve sakin tutmaya dikkat etmişti. Jungkook'a dokunmayı çok istiyordu ama nasıl karşılanacağından emin değildi. Sözleri onu kabul etmemiş olabilirdi ama şu anda başka birinin ona dokunmasına tepki veren içindeki hayvanıydı. Daha fazlası değil. Alfanın kurdu Taehyung'u benim diye çağırmıştı. Ama Jungkook... İnsan tarafı bunu yapmamıştı. Alfanın insan tarafı kader onunla alay ediyormuş gibi davranmıştı.


 

Taehyung alfanın kaptanını bir çöp yığını gibi yere bırakışını ve geri adım atıp, az önce yaptığı şeylere inanamıyormuş gibi başını sallamasını izledi. Sonra tükürür gibi " Lanet olsun! " diye tısladı. " Bak, seni tanımıyorum ama üzgünüm tamam mı? Bunu yapmaya hakkım yoktu. Neden böyle yaptığımı- Demek istediğim..." " Jungkook gitmemiz gerekiyor. " Büyük beta kurt alfayı uzaklaştırmaya çalışıyordu. Taehyung'dan uzağa... Kelimeleri duyana kadar gitmesine izin veremezdi. Jungkook söyleyene kadar...



" Ben Chanyeol, Alfaların alfasının ilk betası ve kardeşiyim. Neden olduğunu bilmiyorum ama şu anda pek kendinde değil. Buluşmayı daha sonraya ertelememiz gerek. "



Taehyung diplomatik ve her şeyi düşünmeye çalışan saygılı betayı takdir etti, ancak bunun diğer değişkenlerle veya vampirlerle hiçbir ilgisi yoktu... Sadece ikisiyle alakalıydı. Taehyung'un beş dakikaya ihtiyacı vardı. Veda etmek için. İçini ezici üzüntü kapladı. Jungkook çözemediği bir ses çıkardı ama Taehyung alfanın içindeki kurdun sinirlendiğini ve incindiğini anlamıştı.



" Seninle birkaç dakika özel olarak konuşabilir miyim? "



Taehyung soruyu Jungkook'a sormuştu ama kardeşi öne çıkarak onun yerine cevap vermek istedi. Belki bu durum sürülerde normal bir şeydi ama Taehyung betanın aralarına girmesinden memnun değildi, canavarı da öyle. Birden görüşünün değiştiğini ve etraflarındaki renklerin farklılaştığını fark etti. Canlı renkler donuklaşmışlardı. Taehyung tekrar tekrar gözlerini kırptı, görüşünü temizlemeye çalıştı. Göğüs titriyor ve gürlüyordu, bu durum neredeyse dengesinin kaybetmesine neden olacaktı, sanki iki yaralı ruhu birden rahatlatmaya çalışıyordu.



Gözlerini yeniden açtığında Jungkook'un ona ne kadar yakın olduğunu fark ederek nefesi kesildi. Uzun ve sert bakışlarla gözlerine bakıyordu şu anda, ancak ona bakan bir insanın değil kurdun gözleriydi. Çok yakınındaydı. Odadaki başka hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. Taehyung titreyen elini kaldırarak Jungkook'un göğsüne, tam kalbinin üzerine koydu. Bir güç dalgası adeta elinden koluna geçerek kalbine ulaşmıştı. Jungkook çok sıcaktı ve hayat doluydu. Taehyung alfanın sıcaklığın ne kadar derine indiğini asla bilemeyeceğinden korkuyordu.



" Nesin sen? "



Jungkook'un homurtusu bile çok seksiydi. Büyük ter damlaları harcadığı efor yüzünden alnından yanağına ve oradan boynuna akıyordu. Aralarında olanları inkar edebilmek için çok çabalıyordu. Belki adam ter içinde kalmış inatçı pisliğin teki olabilirdi ama lanet olsun ki fazlasıyla lezzetli kokuyordu. Taehyung kendini adamın baskın ses tonuna teslim etmek istedi. Yüzünü alfanın göğsüne sürtmek, kokusunu içine çekip kendini kokusuyla işaretlemek istiyordu, buna ihtiyacı vardı. Neden bilmiyordu ama bu kadar yakın olmaları içindeki canavarı da sakinleştirmişti. Taehyung şimdi her zamankinden daha emindi, içinde yaşayan bir şey vardı ve Alfaların Alfası bu şeyle bir şekilde iletişim kurabiliyordu. Taehyung'un sırrını yalnızca bir kişi biliyordu ve o da hala okyanusun ötesinde, binlerce mil uzaktaydı.



" Seo Joon, dışarıda bekle. " diye kaptanına emretti. Alfanın saldırının getirdiği şoktan kurtulmuş ve çoktan iyileşmişti, şimdi arkasında durmuş alfaya hançere benzer bakışlar fırlattığını hissedebiliyordu. " Şimdi. "


Jungkook da kardeşine döndü. " Kapının önünde bekle lütfen Chan. Polislerin de buraya girmesine izin verme. Onlara oluşacak herhangi bir hasarın parasını ödeyeceğimizi söyle. "



İkisi de birbirlerine dönmeden önce kaptanın ve betanın odadan çıkmasını beklediler. " Beni istemiyorsun. " diyerek direkt konuya girdi Taehyung. Asla utanmayan, daima kendine güvenli ve sorumluluklarını bilen biri olmuştu ama şimdi bu cümleyi zorlukla kurabilmişti. Şu anda sadece kaçıp gitmeyi istiyordu. Taehyung yumuşak bir sızlanma duydu ve nereden geldiğini merak etti.



" Sen bir değişken misin? "



Jungkook ona daha da yaklaştı ve etrafını kokladı, göğüsleri arzu ettiği gibi birbirine değiyordu. Taehyung erkekliğinin ilgiyle zonkladığının farkındaydı ve arzusunu gizlemek için hiçbir şey yapmadı. Farkında olmadan dişleri dudaklarının arasından çıkmaya başlamıştı. Tatmaya ihtiyacı vardı, ondan beslenmeye... Kendini toparlamaya çalışarak kaşlarını çattı.



" Hayır. Neden? Demek istediğim... Görebiliyor musun? Yani yapabilir mis-"


" Hissedebiliyorum. Benimle konuşuyor. " Jungkook zorlukla yutkunarak kalçası odadaki masaya çarpana kadar geriledi. " Kurdumla konuşuyor. Durdur şunu. "


" Nasıl? Neden? Ne diyor? "


" Eğer sen bilmiyorsan ben nasıl bilebilirim? " diye bağırdı Jungkook. " Birkaç dakika önce kurdum dışarı çıkmak için her şeyi yapıyordu ama şimdi uzak ve sessiz. Senin bilmediğini iddia ettiğin hayvanınla iletişime geçtikten sonra böyle oldu ve bana ne dediğini mi soruyorsun? BİLMİYORUM! "



Taehyung ellerini teslim olmuş gibi ellerini kaldırarak çılgına dönmüş adama mesafe vermek istercesine geri çekilmeye çalıştı. Uzağa çekilmek yapması gerekenin aksiymiş gibi hissediyordu. Yapmak istediği şeyin tam tersiydi. Bu çok kafa karıştırıcıydı ve cevaplara ihtiyacı vardı, Jungkook'un sahip olduğunu düşündüğü cevaplara. Taehyung da neler olup bittiğini bilmiyordu ama birlikte çözmeleri gerektiğinden emindi. Aksi halde, Doğa Ana bunu onlara neden yapmıştı? Taehyung sevinmek, kutlamak istiyordu. Her zaman böyle olması gerektiğini düşünmüştü.



" Üzgünüm ama daha henüz yeni bir araya geldik. Jungkook... Bu senin adın, değil mi? Jeon Jungkook? "


" Bir araya geldik çünkü türün genç kurtlarımı rahatsız ediyor. "



Senin türün... Taehyung başka bir açıdan yaklaşmayı denedi çünkü açıkça görüldüğü üzere alfa bu konuda konuşmak istemiyordu. Aslında adamın ne istediğini bile bilmiyordu. Daha fazla ne yapabileceğini ve bu durumu nasıl düzeltebileceğini bilmiyordu. Uzaklaşmanın düşüncesi bile içinin acıyla burkulmasına neden oluyordu. Neredeyse onu öldürecek kadar hem de. Bir şekilde Jungkook'a ulaşmak zorundaydı.



" Benim adım Bentley Kim Taehyung. "


" Adın Kim mi? Hiç Koreliye benzemiyorsun. "



Lanet olsun bu neden onu incitmişti ki? Jungkook adını sevmemişti ama Taehyung onunkini çok sevmişti. Kulağa güvenilir ve asil geliyordu. " E-Eğer beğenmediysen sadece Taehyung veya Tae de diyebilirsin. Hatta öyle demeni tercih ede-"


Jungkook " Sana hiçbir şey dememe gerek yok. " diyerek onu tersledikten sonra sanki büyük acı çekiyormuş gibi elini göğsünün üzerinde yumruk yaptı. " Tek yapmamız gereken türlerimizle alakalı sorunu çözmek ve sonra benim... Benim biraz zamana ihtiyacım olabilir. "



Taehyung olduğu yerde donup kalmış halde, acı içinde Jungkook'a bakıyordu. Hareket edemiyordu. Zamana ihtiyacı mı vardı? İnsanlar vampirlerin bir kalbi veya ruhunun olmadığını düşünüyorlardı. O zaman neden şimdi kırılıyorlardı? Neden ruhu sadece onun kaderi olan bu adamın birkaç cümlesiyle yıkılmıştı? Göğsü sanki bir şey dışarı çıkmak için savaşıyormuşçasına gibi acıyordu. Aniden kendini fazlasıyla zayıf ve aç hissetti. Boğazı, Jungkook'un kanının boğazından aşağı akışını hissetmek istercesine yanıyordu. Karşısındaki alfanın damarlarında akan yaşam gücünü hissedebiliyordu. Kulaklarını çınlatacak kadar yüksek sesle onu çağırıyordu. Alfanın boğazına bakarken bilinçsizce dudaklarını yaladı.



" Düşünme bile! Hayatta olmaz! "



Jungkook o kadar tehditkar bir şekilde hırlamıştı ki Taehyung geriledi, geriledi, reddedilme hissi dayanılmaz hale gelinceye kadar geriledi. Kaçana kadar. Flaş hızı onu kalabalık karakoldan, kasabadan çıkarıp, sekiz bin fit yüksekliğindeki dağların zirvesine birkaç dakika içinde götürdü, hiçbir kimsenin göremeyeceği kadar hızlıydı. İnsanların tek fark edebildiği bir bulanıklığın rüzgar hızında yanlarından geçip gittiğiydi. Taehyung tepeye ulaşıncaya, kederden nefesi kesilene kadar durmadı. Ne kadar koştuğundan emin değildi ama değişkenlerin toprağının ve kaldığı yerin ters istikametinde olduğunu biliyordu.



Kaptanı muhtemelen şu anda küçük bir isteri krizi geçiriyordu ama Taehyung umursamıyordu. Dizlerinin üzerine düştü ve parmaklarını toprağa gömdü. Bütün bunları anlayabilecek veya ona olanları açıklığa kavuşturması için yardım edebilecek tek kişiden kaçmıştı, çünkü onu istememişti. Ondan nefret ediyordu. Sadece Taehyung'u düşünmek bile Jungkook'u hasta ediyordu. Ondan iğreniyordu.



Taehyung takım elbisesinin batmasına aldırmadan ağaçların arasındaki açıklığa uzanarak gökyüzüne baktı. Artık hiçbir şey önemli değildi. Cansız ve ruhsuzdu artık. Kader onu neden böyle bir şeyle kutsasındı ki? Doğa Ana'ya ne kadar seslenirse seslensin ona daha önce hiç cevap vermemişti. Şimdi de vermeyeceğini biliyordu. Taehyung lanetli bir vampirdi o kadar, Doğa Ana'nın favorisi kurt adamlardan biri değildi. Ama nedense her zaman daha fazlasına sahip olduğunu hissetmişti. Babasının yaptıklarından bile daha büyük şeyler yapabilecek biri olduğunu düşünmüştü.



Yatılı okulunun ilk zamanlarında ormana kaçar, hayali bir çağrıya cevap vermek istercesine doğanın sessizliğine sığınırdı. Yüz yıl boyunca Doğa Ana'nın onunla bağlantıya geçmesini, içine yerleştirdiği, kıvranan ve çıkmak isteyen canavarı ona açıklamasını beklemişti. Neden vahşi yaşama bu kadar çekildiğine dair cevapları olan birini beklemişti.



Ve kader ona bir umut ışığı verir vermez onu parçalamıştı. Dışarıda yalnızdı ve uzun zamandır ilk defa korkuyordu. Taehyung'un ruhu ağlıyordu.



" Sevgili... Eşim..."



***********************************



Jungkook eşinin çağrısına cevap vermek isteyen kurduna zorlukla engel olabilmişti. Kaldıkları binanın balkonunda durmuş karanlık ormana bakarken vampir kralının karakoldaki odaya girmesinden sonra olanları adeta yeniden yaşarcasına en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu.



" Sevgili..."



Jungkook dudaklarından kaçan acı dolu bağrışı durduramadı. Her iki dizinin üzerine düşerken kurduyla yaptığı mücadele onu nefessiz bırakmıştı. Vampire gidemezdi, eşinin çağrısına cevap vermezdi ve kurdu bu yüzden onu parçalara ayırıyordu. Dışarı çıkmak istiyordu. Eşinin rahatlamaya olan ihtiyacını hissedebiliyordu ve Jungkook bunu yapmasını engelliyordu.



Henüz kendini bir ilişkiye adamaya hazır değildi. Sorumlulukları vardı. Zamana ihtiyacı vardı ama kurdu önceliklerinin sırasını değiştiriyordu, vampiri zirveye yerleştiriyor, Jungkook'a vampir olmadan başka bir gün daha hayatta kalamayacak gibi hissettiriyordu. Eş çekimi bu kadar hızlı olmamalıydı. Her şey çok anlamsızdı. Ayrıca, gerçekten eşleşmeden telepatik olarak iletişim kuramamaları da gerekirdi. Neler olduğunu bilmiyordu. Anlayamıyordu.



" Jungkook! "


Jungkook betasına cevap veremedi. Chanyeol kapısını omuzluyordu ve eğer homurdanmaktan ve inlemekten başka bir şey söylemezse, saniyeler içinde kapıyı indirecekti.


" Alfa? " Başka bir endişeli ses kulaklarına ulaştı. " Sürüm çok endişeli. "



Oh hayır... Şimdi Humboldt'un alfası Mikel de kapısındaydı. Herkes muhtemelen Jungkook'un mücadelesini duyabiliyor ve acısını hissedebiliyordu. Jungkook kurdunu içeride tutmak için gücünün her parçasını kullanırken kokusunu korumaya odaklanamamıştı.



" Sevgili, lütfen..."



Jungkook yine duymuştu. Duyduğu en seksi aksanla onu çağıran sese ve içgüdülerine karşı direnirken dişlerini sıkmaktan çenesi ağrımaya başlamıştı. Kurdu içinde uzun uzun uluyordu ama Jungkook onu içeride tuttu. Kurdu göğüs kafesine atlayıp duruyordu ve göğsünden çıkan davul gibi sesleri, öfkeli hırıltıları duyabiliyordu. Bu arada eşi onu çağırmaya devam ediyordu ama Jungkook ona cevap vermedi. Bağlarını susturmayı hatta kapatmayı denedi ama başaramadı. Yaptığı tek şey, kendi kendine daha önce hiç hissetmediği ve bir daha hissetmek istemediği, beyin bölücü bir baş ağrısı vermekti o kadar.



Vampir kralını hala kafasının içinde hissedebiliyordu. Onunla ve kurduyla konuşuyordu. Taehyung'un acısı aşikardı, endişeli ve korku içindeydi. Sadece Jungkook'un kurdu değil, vampir de acı içindeydi. Bentley Kim Taehyung onun eşiydi, diğer yarısıydı. Ama nasıl? Bu mümkün değildi.



Vampirler ve değişkenlerin asla eşleyemeyeceklerini düşünmüştü. Şimdiye dek hiç vampir/değişken eşleşmesi duymamıştı. Tıpkı kimsenin bir köpekbalığı ve bir aslan eşleşmesi duymadığı gibi. Nerede yaşayacaklardı? Tek bir ortak noktası olmayan tamamen farklı türlerdi. Jungkook'un tek istediği rehberlik etmesi için Doğa Anaya dua etmek, kardeşlerine danışmak için birkaç gündü. Kolay olanı yapmayacak, arzu ettiği şeyi öylece gidip almayacaktı. Bu ilişkide kendi bencil isteklerinden daha fazlası vardı. Her iki türü de etkileyecek sonuçlara neden olabilirdi. Bir kez daha elleri ve dizlerinin üzerine düşerken kapının parçalara ayrılarak dağıldığını duydu. Zihninde kendi kendine emir veriyordu.



Değişme... Değişme... Savaş onunla.



" Jungkook! Aman tanrım! "



Jungkook başını kaldırdı, gözleri odaklanamıyordu, bir kurt görüşüne, bir insan görüşüne geçip duruyordu. Chanyeol ve Mikel kaşları çatılmış halde yanına koştular. Hoseok'un beti benzi atmış halde " Burada çok fazla güç var. " diye fısıldayarak odadan geri çıkmasını izlerken yutkundu. Çektikleri acıyı görebiliyordu ama ne kardeşlerini ne de Mikel'in sürüsünü sakinleştirebilecek bir şey yapamıyordu. Sadece bu bile alfaların alfası olarak onu öldürüyordu.



" Herkes dışarı çıksın! " diye emretti Chanyeol onu ayağa kaldırmaya çalışırken. " Luhan, sürünün korkusunu hafifletmek için yardım et. Alfaların alfasının şu anda betaları ile olduğunu ve iyi olduğunu söyle. "


" Ama-"


" Şimdi! " Jungkook kardeşinin aceleyle aşağı koştuğunu duydu. Chanyeol hemen önüne diz çökmüştü. " Konuş bizimle JK. "



Jungkook konsantre olmaya çalışarak nefeslerini yavaşlatmaya çalıştı. Dudaklarını aralar aralamaz çığlık atmayacağından emin oluncaya kadar konuşmadı. Yorgunluktan bitap düşmüştü. Eşiyle tanıştığından bu yana sadece üç saat geçmişti ve şimdiden onun için çok büyük bir ihtiyaç duyuyordu. Jungkook bununla mücadele edemeyeceğini hissetmesine rağmen mücadele edebileceğini düşünüyordu. Kesinlikle yeterince güçlüydü. Kurtlar isterlerse eşlerini inkar edebilirlerdi. Gerçek eşlerde böyle bir şey hiç duyulmamış olmasına rağmen. Gerçek eşe sahip olmak görmezden gelinemeyecek kadar harika ve etkileyici bir şeydi. Herhangi bir kurt adam gerçek eşini bulursa Doğa Ana'ya özellikle onlar için yaratılmış bir eş verdiği için yıllarca teşekkür ederdi.



Bir anda fark etti ki artık kafasının içi sessizdi. Taehyung'un gittiği veya bir şekilde bağlarını koparttığı düşüncesi Jungkook'un yıkılmasına ve itiraf etmesine neden oldu. Bunu yalnız başına yapamazdı. Tükenmiş halde yığılmadan önce fısıldadı.



" Vampirlerin Kralı... Benim eşim. Benim gerçek eşim. "



************************************



Hiçbiri cevaplanmamış yedi çağrı.



Alfaların alfası çağrılarının hiçbirine cevap vermemişti. Acaba değişkenler eşlerine karşı vampirlerin çekildiği gibi çekilmiyorlar mıydı? Vampirler eşleştiği kişiye gerçek eş demiyor, sevgili diyordu ve vampir dünyasında sevgiliyi bulmak çok çok nadir görülen bir durumdu. Sevgililer çok değerliydiler. Eğer herhangi biri bir şekilde Taehyung'un sevgilisi tarafından reddedildiğini öğrenirse, kesinlikle en kısa sürede birileri ona saldıracaktı. Ve onu yeneceklerdir de. Çünkü eğer gerçek eşinin kanını emmezse zamanla zayıflayacak ve sonunda bu durum onu öldürecekti.



Taehyung şimdiden onun için açlıktan ölüyordu. Eğer Jungkook ona dokunmamış olsaydı... Gözlerine bakmak için eğildiğinde göğüsleri birbirine değmişti ve bu bile yeterliydi. Başka hiç kimse artık Taehyung'u tatmin edemezdi. Asla bir başkasından beslenemezdi. Kanları onu zehirlerdi. Jungkook ona yaklaştığında bunun hakkında hiç düşünmemişti. Ona dokunmasına engel olmak aklından bile geçmemişti. Jungkook'un dokunuşunu asla reddetmezdi.



Yattığı yerden bir saat içinde doğacak güneşin görkemli bir şekilde kendini göstereceği noktaya doğru baktı. Belki de yatmaya devam etmeli, güneşin altında kavrularak ölümünü hızlandırmalıydı. Kaçınılmaz olanı geciktirmeye gerek yoktu. İçi ölümcül derecede sessizdi. Hiçbir şey hissedemiyordu, kalp atışlarını, nefesini, canavarını... Sadece yalnızlık. Acı. Gözlerini kapatarak kendini sonuna teslim ederken " En azından ölmeden önce sevgilimle küçük bir temas kurabildim. " diye düşündü.



" Sana en büyük kreasyonlarımdan birini verip sadece küçük bir temasla yetinmene izin vereceğimi mi sanıyorsun Taehyung? "


Taehyung sıçrayarak doğrulduğunda melek gibi bembeyaz parıldayan bir figürün karşısına indiğini gördü.


" Ayağa kalk canım ve oğluma verilen gerçek eş ol. "



Taehyung acı yüzünden hayal görüp görmediğini düşündü. Gördüklerinin hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Aç olabilirdi ama açlıktan halüsinasyon görecek kadar değil. Henüz... Uyanık olduğunu ve güzel, uzun saçlı bir kadınının sadece birkaç metre ötesinde olduğunun farkındaydı. Büyülenmiş gibi cennetten gelmişçesine parlayan varlığa baktı. Çok tanıdık görünüyordu. Taehyung ayağa kalkarak takım elbisesindeki yaprak ve toprak artıklarını silkelerken gözlerini kadından ayırmadı.



" S-Sen Doğa Ana mısın? " Başka ne olabilirdi ki?



Kadın içten bir kahkaha attı. Taehyung içindeki varlığın yeniden hayata döndüğünü hissetti. Hissettiği rahatlama yüzünden neredeyse dizlerinin üzerine düşecekti. Ne zaman içindeki diğer parçaya güvenebilecekti?



" Hayır, ben Doğa Ana değilim ama bu onun sana iletmemi istediği mesajıydı. O bu akşam senden daha inatçı başka birini ziyaret edecek. Ben de gelip seni ziyaret etmeye karar verdim. " Kadının yüzündeki gülümseme silinmiş ve yerini hüzünlü bir ifade almıştı. " Kalbim senin için kırılıyordu. Yenilmiş hisseden ruhun için. Oğlumun çok gururlu bir adam olabileceğini biliyorum. Ne de olsa babasının oğlu ve aynı zamanda..." Kısa bir an durakladı. " Daha fazlasını söyleyemem. Sen ve Jungkook birlikte çözmek zorundasınız. Yola gelecek, sana söz veriyorum Taehyung. Lütfen pes etme. "



" Jungkook'un annesi misiniz? "


" Öyleyim. " Kadının gülümsemesi geri dönmüştü. " Ve Doğa Ana beni sana gönderdi. O her zaman seninleydi Taehyung. Kaderini gerçekleştirme zamanı gelmeden önce öğrenmen gereken çok şey vardı ama seni asla yalnız bırakmadı. Sen ve oğlum, birlikte harika şeyler yapmak için yaratıldınız. "


Taehyung acıdan boğulur gibi hissederken başını iki yana salladı. " O beni istemiyor. Beni aşağılık bir yaratık olarak görüyor. Ondan beslenmeme izin vermek yerine ölmeyi tercih eder. "



Kadın ona yaklaşırken Taehyung sakinleştirici esintiyi ve beraberinde getirdiği toprak kokusunu memnuniyetle karşıladı. " Çok fazla söylememeliyim ama buna ihtiyacın var. " Sözleri sanki sakince esen rüzgarın sesi gibiydi. Sır gibi. " Jungkook'un kurdu, gelmiş geçmiş ve bundan sonra gelecek olan kurtların en güçlülerden biri. Belki içindeki insan tarafı vampirle eşleşme fikriyle mücadele edebilir ama kurdu eşini talep edecek, sahip olmak isteyecek ve Jungkook da sonunda başka bir yolu olmadığını fark edecek. Jungkook'un kurduna ulaşabilmek için Doğa Ana tarafından içindeki hayvanla kutsandın. "



" Nasıl? "


" Onların iletişim kurduklarını hiç hissetmedin mi? "


Taehyung jeti indiğinden bu yana hissettiği çekim hissini hatırladı. Sanki çağrılıyormuş gibi...


" Canavarın sonunda eşiyle tanışmaya hazır. Uzun yıllardır uykudaydı ama her zaman bir amacı vardı. "



Ayaklarının altı gök gürültüsüyle titredi, Jungkook'un annesinin gözlerinde çakan şimşeğin yansımasını gördü. Aynı anda Taehyung içindeki varlığın hayatla dolduğunu hissetti. Geçmiş yıllar boyunca hissettiği şey gibi değildi, şimdi Taehyung onun gözlerinden dünyaya baktığını hissedebiliyordu. Mavi gözleriyle eşleşen mavi gözleri çok daha parlaktı.



" Nasıl-" Birden tıslayarak başını göğe kaldırdı. Güneş doğuyordu.



Bakışlarını Jungkook'un annesine indirdi. Son gördüğü şey ona gülümsemesiydi. Bir an sonra kendini yumuşak çarşafların üzerinde buldu. Kabindeki yatağında yatıyordu. Taehyung etrafına bakınarak neler olduğunu anlamaya çalıştı. İçinden bir ses şu anda yapması gereken tek şeyin dinlenmek olduğunu, yakında her şeyin açığa çıkacağını fısıldadı. Taehyung'un bunu yapmaktan başka çaresi yoktu. Uzanarak kendini uykuya teslim etti.



*************************************



Jungkook bütün gece huzursuz bir uyku uyumuştu. Doğa Ana ona gelmiş ve kulağına devamlı " Kurduna güven. " diye fısıldamıştı. Vampir kralıyla aralarındaki bağlantı da aniden sessizliğe gömülmüştü. Jungkook bundan hoşlanmamıştı ama en azından eşinin devamlı olarak üzgün ve streslenmiş bir şekilde onu çağırışını duymaktan iyiydi. Mücadelesi yüzünden o kadar yorgun düşmüştü ki sürüyle birlikte yapacağı sabah koşusunu ve büyük ihtimalle kahvaltı zamanını kaçıracak kadar uyuyakalmıştı.



" Jungkook, sana biraz yiyecek getirdim. " Luhan kapıyı hafifçe tıklatarak birkaç saniye bekledikten sonra kapıyı açtı. Cehenneme gidip dönmüş gibi hissediyordu ama Luhan içeri girdiğinde nefesi kesilip bir eliyle ağzını kapatacak kötü göründüğünü düşünmemişti. " Oh JK..."



Uzanarak kardeşinin elindeki sosis, domuz pastırması, salam, yumurta ve kızarmış patates yığınıyla dolu büyük tepsiyi aldı. Hepsi harika görünüyordu ama midesi sanki tepsiye biri sıçmış gibi isyan etti. Ne oluyordu böyle? Jungkook yutkunarak tepsiyi odasındaki küçük masaya koydu. Belki de iştahını kaybetmesine neden olan stresiydi.



" Neden gerçek eşini inkar ediyorsun Jungkook? Hepimizin istediği şey bu değil mi? Bir gerçek eş. " Luhan kardeşinin çatalıyla yiyeceklerini dürtmesini izlerken yatağa zıplayıp bacaklarını altında topladı. Heyecanlı görünüyordu. Şarkı söyler gibi neşeli bir ses tonuyla anlatmaya başladı. " Dün gece biraz araştırma yaptım ve ne buldum biliyor musun, kurt adamlar arasında gerçek eşini en bulan çift 2012 yılındaymış. Vampirler içerisindeyse iki binli yıllarda sadece bir tane rapor edilmiş. Sadece 1 tane. Pekala, onlar eşlerini gerçek eş diye çağırmıyorlar, sevgili diyorlar. Ne kadar romantik değil mi? "



Jungkook çatalını bırakarak sonunda kardeşine döndü. Fazlasıyla tükenmiş hissediyordu. Luhan'ın bahsettiği kelime, son altı saattir zihninde yankılanmaya devam eden kelimeydi ve duyduğu anda adeta midesi takla atmıştı. " Şaka mı yapıyorsun? "


" Çok ciddiyim. " Luhan aniden ayağa kalkınca inanılmaz gücü yatağın başını duvara çarpmıştı. " Eğer eşini inkar etmeye devam edersen hepimizi lanetlemiş olacaksın. Daha şimdiden işe yaramazın tekine döndün. Aptal olma. "



Kardeşi ona böyle bağırırken kurdunun sessiz kalıp tepki göstermemesi çok ilginçti. Kurdu normalde kendinden alçak kademede biri tarafından azarlanınca, bu kardeşi bile olsa onu savunmak için ortaya çıkardı. Jungkook kaşlarını çatarak çok da kızgın olmayan bir sesle " Dikkatli ol. " diye uyardı kardeşini.



" Gördün mü?! Sürüdeki en zayıf alfa benim, beni bile sindiremiyorsun. "


" Luhan, beni rahat bırak lütfen. "


En sabırlı ve yumuşak başlı kardeşi bu durumdaysa sürüsünün kalanı kim bilir ne haldeydi. Sürüsünün ve ülkenin her yanındaki değişkenlerin gücünü hissetmesi gerekiyordu. Şu anda, Jungkook kurtlarının ne hissettiğini bilmiyordu.


" Kurdum kurduna meydan okudu ve hiçbir şey yapmadın. Şu anda beni biraz bile korkutmuyorsun JK! "


" Dominant kanı uzun nesiller boyunca devam eden bir kandan geldiğini unuttun galiba? Zaten kolayca korkutulmaman gerekirdi. " diye mırıldandı Jungkook sanki olanlar umurunda değilmiş gibi.


" Jungkook lütfen. İçgüdülerini dinle. Doğa Ana hata yapmaz. "



Sonunda Jungkook " Kimse beni buna zorlayamaz! " diye kükreyince Luhan korkuyla sindi. Chanyeol ve Hoseok kapıdan içeri koşup çabucak Luhan'ı dışarı çıkardılar. Jungkook zayıf bir özür mırıldanmak istediyse de Hoseok izin vermedi.



" Jungkook böyle devam edemezsin. Farkındasın değil mi? Yirmi dört saat bile olmadı ama çoktan bu durum seni deli etmeye başladı. "


Jungkook içini çekti. " Namjoon nerede? "


" Şamanı görmeye gitti. "


" Sürümdeki kimseye, özellikle de kardeşime şamanı ziyaret etme izni vermedim. "



" Namjoon ne zaman aradığı bilgiyi bulmak istediği zaman senden izin istedi ki? Ne zaman birbirimize yardım edebilmek için izin almayı bekledik? Vampir kralının nasıl gerçek eşin olduğunu hiçbirimiz anlayamıyoruz ama bu durumun kozmik bir açıklaması olmalı. Bizim anlayışımızın ötesinde bir şey. Hiç birimiz nasıl oluyor da şimdiden yarı bağlı olduğunuzu ve onunla telepatik iletişim kurabildiğini bilmiyoruz. Ama emim ki şu anda yaşam tarzlarımızı tehdit eden bir davanın ortasındayken vampir kralının kaderin, gerçek eşin olduğunun ortaya çıkmasının bir şaka olmadığının farkına varacak kadar zekisindir. Bir kral Jungkook! Winchester Bentley'nin ilk ve tek doğal doğan oğlu ve halefi. Yani, hadi ama! Doğa Ana seni ucuza satmamış kardeşim. Neden oyalanıyorsun? "



" Sen her zaman büyük resmi görmekte başarısız olmuşsundur Hobi. Düşmanla eşleştiğim ortaya çıktığında beni kim takip edecek? Kendi türünü bile ikinci kez düşünmeden öldürme emri verebilen biriyle? Bu kadar güçlü ve yetenekli ama böylesine güvenilmez bir adamın değişkenlerimin etrafında olmasına nasıl izin verebilirim? Koruyacak yavrularımız var Hoseok. Vampirin niyetlerinden kesinlikle emin olmalıyım, yoksa onları tehlikeye atmış olacağım ve bu, nefes aldığım sürece asla, ama asla yapmayacağım bir şey. " Baş ağrısı yavaş yavaş geri dönmeye başlamıştı.



" Alfa haberlerim var! " Mikel izin almadan odasına dalıverdi.


" Sorun ne Mikel? "


" Sürü üyelerimden biri Henderson Havaalanında çalışıyor ve vampir kralının eskortunun kralın özel jetine biniyor olduğunu rapor etti. Uçuş planı Londra Havaalanı'na tek yönlüymüş. Ama-"



Alfa " Aggghhh CHAN YARDIM ET! " diye acıyla bağırırken bir anda yere yuvarlandı. Taehyung'u hissedememesi şaşırtıcı değildi. Eşinin ulaşamadığı bir yerde olduğu düşüncesi, kurtları psikotik bir çılgınlığa sürüklerdi. Jungkook iki büklüm olurken yumrukları tırnaklarını avucuna sokacak kadar sert bir şekilde sıkıldı. Eşi gitmişti, Jungkook onun kaçmasına neden olmuştu ve şimdi kurdu durumu düzeltinceye kadar ona işkence edecekti.



" O hala burada Alfa! " diyerek aceleyle raporunu tamamladı Mikel. Kardeşleri onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. " Korumalarının tamamı jete binmedi. Yedi eskort üyesi, kralın kaptanı ve kralın kendisi yoktu. Gitmedi. Yani henüz değil. " Mikel ciddi bir yüzle Jungkook'un omuzlarını kavrayarak onu kendine bakmaya zorladı.


" Sürüm korkuyor alfa. Eşini çağır ve kurdunu rahatlat. Belki hemen arkanda durmayacak değişkenler olabilir ama ben ve iki yüz elli sürü üyem yanındayız. Bu senin için çok önemli bir avantaj olacaktır. Yolun sonuna kadar seninle olacağız. Ama sürüm şu anda tamamen panik ve telaş içinde. Değişenlerin sana ihtiyaçları olduğunu söylüyor Jungkook. Alfaların alfasına ihtiyacımız var. Eşinin çağrısına cevap vermeni istiyoruz. "


Jungkook yutkunarak başını eğdi. Eşinden uzak durmanın sorumluluklarının bir parçası olduğunu düşünmüştü. Ama anlaşılan o ki eşiyle birlikte olması da sorumluluklarının bir parçasıydı.



***************************************



" Sadece kayıtlara doğru geçirmek için tekrar söylüyoru-"


" Zaten iki kez söyledin. Haber vermeden değişkenlerin topraklarına gitmeyi onaylamıyorsun. " diyerek kaptanının lafını kesti Taehyung. Sıkıntısı ses tonundan anlaşılıyordu. " Ama başka seçeneğin yok, bu yüzden konuşmayı kes. "


" Kralım yanınızda kalmaktan, sizi ve sevgilinizi desteklemekten onur duyduğumu bilmenizi istiyorum. Sizinle birlikte savaşacağım efendim. "



Taehyung uzun zamandır yanında olan koruma lorduna gülümsedi. Kral olarak taç giydiği zamandan beri yanındaydı ve o zamandan beri yanını asla terk etmemişti. Sert, güçlü ve sadık bir askerdi. Ayakta kalmak ve savaşmak ölümsüz olmadan önce bile bu adamın damarlarına işlemişti. Oh Sehun ölümcül bir yara aldığı için vampire dönüştürülmeden önce Kore savaşında bir teğmendi. Bu yüzden savunmaya inanan bir vampirdi ve aynı nedenden Taehyung'un korumasıydı.



" Özverin için teşekkür ederim Sehun. Minnettarım ama savaşmayacağız. Seni ve diğer beş korumamı ben sevgilimin güvenini kazanmaya çalışırken Kaptan Park'la birlikte arkamda durmanız için seçtim. Hiçbir koşulda, şimdi veya gelecekte herhangi bir değişkene karşı düşmanca davranmayacaksınız. " Taehyung yolcu koltuğunda dönerek korumalarının her birinin gözlerinin içine baktı. Bakışlarına gerekli uyarıyı yerleştirdiğinden emindi. " Durumlar kızışsa bile misilleme yapmayın. Değişkenlere zarar veren olursa bizzat tahta kutu içerisinde sonsuzluğa uğurlayacağımı bilsin. "



Hepsi anlayışla başlarını salladılar. Büyük aracın içerisindeki adamların hiçbirinde korku veya endişe yoktu, sadece görevlerine odaklanmışlardı. Zaten korkmaları da gerekiyordu. Taehyung ve kaptanının seçtiği bu adamlar türlerinin en iyi askerleriydiler. Alfaların alfasının kaderindeki sevgili olduğu konusunda onları bilgilendirdiğinde anında sadakatlerinin kırılmaz olduğunu ve ne olursa olsun ona bağlı kalacaklarını ilan etmişlerdi.



" Sevgilinin kokunuzu ilk aldığı anda size derinlemesine değer vermesi ve size güvenmesi gerekmiyor muydu? " diye sordu arka koltuktaki korumalardan biri.


Aslında Taehyung eşiyle bağlarında bir arıza, sorun olduğunu düşünen kişilerden hoşlanmıyordu ama adam sorusunda haklıydı. Teknik olarak söyledikleri doğruydu. Eşi onu çoktan özlemiş olmalıydı. Jungkook'un acı çektiğini düşünüyordu, çünkü Taehyung şu anda endişesinin kokusunu zorlukla maskeleyebiliyordu.


" Jungkook ve ben sıradan ruhlar değiliz. O alfaların alfası. Hemen kollarıma düşmesini, başını eğip boğazını benim için sunmasını beklemek aptallıktı. "


" Asla mücadeleden kaçmadınız efendim. " Kaptanının keskin gözleri girdikleri değişken arazisinin üzerindeydi.



Güneş hala parlıyordu ama hızla batıyordu. Karartılmış pencerelerin ardında Taehyung ve vampirleri güvendeydi. Keskin bir virajı döndükten sonra karşılarına kütükten yapılmış binalar ve kabinler çıkmaya başladı. Ana giriş kapısının önünde dört iri cüsseli değişken dikkatle yaklaşmalarını seyrediyordu. İçlerinden biri hızla telefonunu çıkararak birini aradı.



" Muhtemelen Alfaların Alfasını aradı. " diye yorumları koruma lordu.


" Ben de öyle olmasını umuyorum. Birkaç metre önlerinde duralım. "



Kaptanı emrettiği gibi yaptı. Değişkenlerden biri cama yaklaşınca Taehyung güneşin direkt onlara çarpmayacağından emin olduktan sonra camı biraz indirdi. " Alfaların alfasına bir hediye getirdim. Sanırım burada olduğumu zaten biliyordur. " Diğer iki değişken bir anda kurda dönüşerek arazi içinde koştular ve birkaç dakika içerisinde geri döndüler. Olumlu yanıt almış olmalıydılar ki kapıyı açarak arazinin içine girmelerine izin verdiler. Aşınmış toprak yolda ilerlerken yükselen uyarı ulumalarını duyabiliyorlardı. Alınmaya gerek yoktu. Vampirler topraklarındaydı, tabii ki sürünün güvenle saklandığından emin olacaklardı.



Taehyung Humboldt sürüsünün arazisinin güzel manzarasına baktı. Ağaçlardan temizledikleri topraklarda çiftçilik ve hayvancılık yapıyorlardı. Ağaçları da evlerini inşa etmek için kullanmışlardı. Her yerde kabinler vardı ve iki okul görmüştü.



" Biraz düşmanca görünüyorlar kaptan. " derken koruma lordu her açıdan etrafı incelemeye çalışıyordu.


" Sadece merak ediyorlar. Daha fazlası değil. Muhtemelen vampirler her gün sürülerini ziyaret etmiyordur. "



Taehyung kaptanıyla aynı fikirde olduğunu belirtmek üzereydi ki araçları devasa kütüklerle inşa edilmiş, sarmaşıklarla kaplı geniş bir sundurması olan iki katlı bir binanın önünde durdu. Adeta masallardan fırlamış gibi görünen, Taehyung'un şimdiye dek gördüğü en ince işçilikle inşa edilmiş binaydı. Sundurmadaysa kurt adamlar sürü hiyerarşisine göre pozisyon almıştı. En önde sevgili, ardında betaları, elmas şeklinde dizilmişlerdi.



Jungkook'un solundaki kişi büyük ihtimalle bu sürünün alfasıydı çünkü sağındaki kişiyi karakoldan hatırlamıştı. İlk betası ve kardeşi. Herkes olacaklara hazır, güçlü ve tetikte görünüyordu. Bunun dışında arazi tamamen boştu. Sürü üyeleri uzaklaştırılmıştı. Karartılmış camlara rağmen kurt adamların onu görebildiğini biliyordu. Güneş neredeyse tamamen kaybolmak üzereydi. Sadece geceye dönüşmeden önce gökyüzünü turuncuya boyadığı zaman dilimi kalmıştı. Beklediği an da buydu.



Taehyung Jungkook'la olan bağını kullanmaya çalışmamıştı. Kontrol ettiğinde bağın artık orada olmadığını öğrenmekten korkmuştu. Sevgiliden gelen bu kadar farklı olmalarına rağmen nasıl birlikte yaşayabileceklerine, nasıl birlikte olabileceklerine dair endişeyi hissetmişti. Taehyung en az eşi kadar muhteşem bir yaratık olduğunu ona gösterecekti.



Taehyung kapıyı açtı ve dışarı çıktı, güneş suratına çarptı. Başını kaldırıp romantik bir görüntüye bürünmüş gökyüzüne doğru gülümsedi. Sıcaklık, normal olarak soğuk olan cildi üzerinde çok hoş hissettiriyordu. Bir anda kurtların nefeslerinin kesildiğini, şaşkınlık içerisindeki fısıltıları duydu. Sevgili dahil herkes şok içindeydi.



" Güneşte yürüyebiliyor musun? "



Taehyung'un dizlerinin bağının çözülmemesi için bütün gücünü kullanması gerekmişti. Aralarındaki bağ hala orada olduğu için Doğa Ana'ya şükranlarını gönderdi. " Yapabileceğim çok şey var. Belki sana göstermeme izin verirsin. " Taehyung içini çekti. İlk kez Jungkook kendi isteğiyle bağlarından ona ulaşmıştı ve ilk kez alfanın gergin duygularını hissetmiyordu. " Sürüne hitap edebilir miyim Jungkook? "



Jungkook öne çıktı, sağ tarafındaki erkek kardeşi sadece bir adım arkasındaydı. Chanyeol harikulade bir alfaydı ve gerektiğinde Jungkook'u savunacağı açıktı. Taehyung kendi ekibinin güneşin kaybolup olmaları gerektiği gibi yanında durabilmek için saniyeleri saydıklarından emindi. Eşi ona dikkatle bakarken başıyla bir kez onayladı. Taehyung alfanın gözlerinde gördüğü özlem ve arzu dolu bakışlardan gözlerini ayırmak istemiyordu ama sonunda mavi gözlerini ondan çevirdi. Alfanın arkasındaki değişkenlerin yüzlerine ezberlemek istercesine dikkatle baktı. Hepsi yakında onun da insanları olacaklardı. Saten gibi ipeksi, derin bir ses tonuyla ve büyüleyici bir gülümsemeyle hepsine basit ama kibar bir şekilde hitap etti.



" Selamlar. "



Bağları aracılığıyla bile onunla konuşurken sesi şarap gibiydi ama şimdi Jungkook resmen olduğu yerde eriyordu. Aksanı onu soylu biri gibi gösteriyordu ki zaten öyleydi. Daha önce hiç böyle bir aksan duymamıştı ve eşinin söylediği her kelimeyi içercesine dinlemeye çalışıyordu. Neredeyse kafasının içinde birbirleriyle konuşan kardeşlerini tersleyecekti. Hepsi eşinin hitabından fazlasıyla etkilenmişlerdi.



Hoseok " Buraya geldiğine inanamıyorum. Ve gün ışığında yürüyebiliyor, bunu görüyor musun? Bu oldukça havalı JK! "


Jungkook " Kapa çeneni. Dinliyorum. "


Luhan " Çok yakışıklı. Sana da çok, çok güzel kokuyor mu? "


Chanyeol " En azından bu kez onu dinle JK. "


Hoseok " Ben hiçbir şeyin kokusunu alamıyorum. Siz alıyor musunuz? "


Chanyeol " Hayır. Alfalar gibi kokularını koruyabiliyorlar. "


Hoseok " Harika. Hmm... Dişlerinin ne kadar keskin olduğunu merak ediyorum. "


Jungkook " Susup ne söylediğine dikkat edecek misiniz? "


Luhan " Şu arabada ikinci koltukta oturan yakışıklı dışarı çıksa da güzelce bakabilsem. "


Chanyeol " Bizi iğrendirme lütfen. "


Jungkook " Teşekkürler. Şimdi susun. "


Hoesok " Sana anlatabileceklerini düşün JK. İsa'nın nasıl göründüğünü falan. "



Hepsi birden kafasının içinde kahkahalarla gülmeye başladılar. Hatta Namjoon'un bile sessiz kıkırtısını duyabiliyordu. Şu aptallar yok mu... Jungkook kardeşlerini susturabilmek için üzerlerine biraz güç itti. " Sessiz olun dedim. "



Bundan sonra kimse Jungkook'un kafasının içinde konuşmadı.



" Sadece Sevgili'me değil aynı zamanda sürüsüne de bir hediye getirdim. "



Taehyung kaptanının arabadan çıkarak kaputun önüne ilerlediğini duydu. Duruşu açık ve tehditkar değildi. " Korumalarımın büyük bir kısmını evime geri gönderdim. Burada gördükleriniz türümüzün en bilinen, disiplinli, saygın vampirleridir. En etkili olanlar. Elit ve seçkin. Yerel sürüler ve vampir yuvaları arasındaki sorunu gidermek için ben ve kaptanım tarafından bizzat seçildiler. " Taehyung dönerek araçlarının çektiği ufak treylere doğru yürüdü.



Giydiği takım genç adamın vücut hatlarını sıkıca sarmıştı ve görüntü Jungkook'un göğsünün titremesine yol açtı. Hoseok kıkırdayınca dudaklarından kaçırdığı sesin farkına vararak toparlanmaya çalıştı. Hoseok duyduysa eşi de duymuş olmalıydı. Başını eğerek eşinin onun için getirdiği şeyin kokusunu almaya çalıştı. Ama römorklardan gelen hiçbir şeyin kokusunu alamamıştı. Neydi-?



" Kokularını maskeledim, böylece kimse onları buraya getirdiğimizi bilmeyecekti. Onları güvenli bir şekilde iade ettiğimden emin olmak istedim. "



Taehyung karavanı açtı ve geri çekildi. Jungkook sekiz kurt adamın araçtan inerek Taehyung'un yanına dizilmelerini şaşkınlıkla seyretti. Jungkook ve ekibinin serbest bırakılması için çok uğraştığı, tutuklanan kurtlardı.



Ve gerçek eşi vampirlerine saldıran kurt adamları ona getirmişti.



Hediye olarak.




SÖZCÜK : 5.101



HADİ BAKALIM PAMUK ELLER KLAVYELERE~


Continue Reading

You'll Also Like

122K 11K 71
Dükün oğlu, kekeme Jungkook babasının zorlamasıyla düşük seviyeden bir şövalye ile evlendi. İlk gecelerinden sonra kocası hiçbir şey söylemeden bir s...
West Coast By Vex

Teen Fiction

717K 74.9K 36
Tamamlandı | Delta Taehyung ve küçük alfası Jeongguk. Ateşten daha ateşli hissediyorum. Söylemedim, bilmen gerek, arzuladığım sensin...
72K 4.5K 16
[Mini fic] Beta Jungkook, Delta Taehyung tarafından mühürlenmişti.
69.1K 8.2K 18
Sürüsünün diğer kasabasına taşınan Jeongguk, orada yaşanan cinayetlerden habersizdir. Öğrenmesi ise onun için hiç iyi olmamıştır. Omegaverse,, Başlan...