28.Bölüm
"Jungkook burada mı?"
Tek düze bir hayır.
Saatlerdir her yerde aradığı sevgilisi hiçbir yerde yoktu ve Jimin, akşamın ilk saatlerinde adamlarıyla birlikte yasak bölgeye olan yolculuğuna başlayacaktı.
Genç sevgilisi zaten günlerdir kötüydü ve Jiminden olabildiğince uzak duruyordu. Jimin, bunun çıkacak olduğu uzun yolculuk nedeniyle olduğunu biliyordu.
Jungkook üzgündü ve ondan uzaklara gitsin istemiyordu.
Ama mecburdu.
Jimin gelecekleri için bu yolculuğa çıkmak zorundaydı.
Yine de Jungkook bu tavırlarıyla son günlerini ilişkilerine zehir etmiş, bahane ettiği işleri ve soğuk tavırlarıyla ne geceleri yataklarına; ne de gündüzleri Jimin'in yanına uğrar olmuştu.
Jimin sinirle soludu.
O sırada geniş adım sesleriyle koridorda görünen Yugyeom,
"Burada dikilmiş ne yapıyorsun?" Diye sordu. "Son hazırlıkların kontrolünü yapmak için kışlaya gitmen gerekiyor."
"Kontrolleri yapmak için benim yerime sen git." Dedi Jimin. "Sana güveniyorum. Benim gidip Jungkook'u bulmam gerek."
"Hala ortalarda yok mu?"
"Saatlerdir kimse görmemiş."
"Tamam." Dedi Yugyeom. Bakışlarında saf bir tedirginlik gizliydi. "Sen Jungkook'u bul. İşleri ben hallederim."
"Teşekkürler Yugyeom." Harekete geçmek için hazırlanan bedeni, kolunu sertçe kavrayan bir el tarafından durduruldu.
"Jimin." Dedi Yugyeom. "Dikkatli ol."
"Ne için dikkatli olayım?" Diye sordu.
Omuz silken Yugyeom, "Sadece dikkatli ol işte." Diye konuştu.
Yugyeom bir şeyler biliyordu. Ama Jimin'in sorgulamaya fırsat bulamayacak kadar acelesi vardı.
Hem son dönemde Yugyeom ile kurdukları yakınlık sayesinde biliyordu ki, ciddi bir tehlike altında olsaydı arkadaşı ona uyarmaktan fazlasını sağlardı.
Dakikalar sonra taşlık yoldan geçip eski evlerine ilerlemeye başlamıştı bile.
Bakmadığı tek yer burasıydı.
Jungkook'u burada bulacağını düşünüyordu.
Tavşan çocuğu üzülmüş ve soluğu muhtemelen eski evlerinde almıştı.
Evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde açık camları ve pencerede görünen kısa süreli karaltıyı fark etti.
Evet. Tavşan çocuğu oradaydı.
Jimin'in onu bulmasını bekliyordu.
Adımlarını hızlandırarak evlerinin önüne ulaştı.
Kapı aralıktı.
Aralık kapıdan gördükleri, Jimin'in içinin endişeyle kavrulmasına yol açmıştı.
Yerdeki cam parçaları ve dağılmış oda, Jungkook'un ruh halini feci derecede belli ediyordu.
"Jungkook!" Diye endişeyle içeri koşan Jimin, tavşan çocuğunu yerde buldu.
Cam parçaları arasında.
Elinde bir iğne tutuyordu.
Vampirler için tehlikeli olan bir iğne.
Jimin gergince yutkundu.
Ve anladı.
Jungkook'un öfkesinin nedeni gidiyor olması değildi, bizzat kendisiydi.
Onun hakkında öğrenmemesi gereken şeyler öğrenmişti.
"Jungkook?" Soluk soluğa ayak ucuna çöktü. Kıpırdamadan durdu ve sorunu anlamaya çalıştı.
"Jungkook-"
"Seni öldürmeliyim." Diye fısıldadı. "Seni öldürmeliyim Park."
Jimin dakikalar ilerledikçe gerilmesi gerekirken, aksi bir şekilde sakinleşiyordu.
Belki de ruhu bu yüzleşmeyi uzun zamandır bekliyordu.
Hazırdı.
"Bana sorunu söyle sevgilim." Dedi. "Bana ne öğrendiğini söyle."
"Yasak bölgede bulmayı umduğunuz şey," dedi Jungkook gülerek. "Benden çok daha güçlü ve yetenekli hybridler. Değil mi? Tahtımı tehlikeye sokacak hybridler."
"Onları bulmak istememin nedeni bu değil Jungkook."
"Bana söylemedin. Çünkü buna engel olacağımı biliyordun."
"Hayır, hayır!" Diye karşı çıktı Jimin. "Onları bulma nedenimi açıklasaydım, onları bulmamı bizzat kendin isterdin. Ben her şeyi ikimiz için yapıyorum."
"Bahsettiğim tek şey lanet olası hybridler değil!" Diye bağırdı Jungkook. "Babandan bahsediyorum." Histerikçe güldü. "Plânlarınızdan bahsediyorum. Her şeyi biliyorum Jimin. Ve en önemlisi, babamı öldürdüğünü biliyorum. Benim hakkımda kurduğun planları biliyorum. Ve kısacık ömrüm bitipte öldüğümde, tahtımı nasıl sonsuza dek devralmak istediğini biliyorum."
Jimin ne diyeceğini bilemiyordu.
Bir zamanlar doğru olan gerçekleri yalanlamaya yüzü yoktu. Tek bir hücresi bile durumu ona nasıl doğru şekilde anlatır bilmiyordu. Jungkok hassas bir çocuktu. Yaralıydı. Ve her şey Jimin'in aksine işliyordu.
Jungkook, Jimin'in hamle yapmasına, kendini açıklamasına bile fırsat vermeden, iğneyi sevgilisinin boğazına sapladı. Tek bir an bile düşünürse vazgeçecekti. Vazgeçmemeliydi. Karanlıklar arkasına gizlenmiş muhafızlarını çağırdı.
-
Gözleri bağlıydı. Bedeni, kumlu topraklar arasına yatırılmıştı.
Yüzüne damlayan damlacıklar kandan başka bir şey olamazdı.
İlahi bir ses tam tepesinde duruyor ve ona fısıldıyordu.
Jungkook.
"Lidhje të forta."
Güçlü bağımızı bozuyorum.
"Sampeyan ke, ot se be si, säästän."
Seni kendimden, kendimi senden kurtarıyorum.
"Muista. Olet rikkonut solmion. Olet pettänyt minut ja jättänyt minut poistumaan sielustani."
Unutma. Bağı sen bozdun. Bana ihanet ettin ve ruhumun ruhundan ayrılmasına sebep oldun.
"Nous n'en avons plus. Vous et moi sommes ici."
Artık biz yok. Yalnızca sen ve ben varız.
"Séparément."
Ayrı ayrı.
Jimin'in göz bağını çözdü, sınırdaydılar.
Yasak bölge sınırında.
"Biliyor musun sevgilim?" Dedi Jungkook. "Geçmişten bugüne dek pişmanlıklarım ile kavrulup durdum. Küçük bir çocuğu en masum anında koruyamayan sana karşın, dönüştüğüm şey için kendimi suçlayıp durdum. Oysa arkamdan çevrilen işler... Tüm bunlar.."
Jimin'in bedenini, serçe karşı sınıra doğru itti.
"Canını bağışlamıyorum Park Jimin, kendi kendinin ölümü olmanı sağlıyorum. Seni sürgün ediyorum. Ve ruhunu, ruhumdan tamamen ayırıyorum."
Bilincini toparlamaya fırsat bile bulamayan Jimin, yediği yeni bir darbeyle sarsıldı. Ve bir kez daha gözlerini bilinci dışında kapadı.
Arkasında, güçlü durmaya çalışan bir tavşan çocuk bıraktığından habersizdi.
Sert yüz hatlarıyla adamları önünde ilerleyen Jungkook'un içinde, fırtınalar kopuyordu.
Ağlamak ve Jimin'i dinlemek istiyordu.
Ona açıklama yapsın istiyordu.
Kalbine engel oldu.
Hatırladı.
Öğrendiklerini hatırladı.
Jimin'in babasını öldürdüğünü,
kendisini öldürmek istediğini ancak sonrasında Jungkook'un yapacak olduğunu bildiği katliamları yapıp kendi kuracak olduğu krallığın önünü açmasını sağlayacak oluşunu...
Onu hiç sevmeyişini hatırladı.
Arkasından çevirdiği ihanet planlarını hatırladı.
Ve adımlarını, gözlerini gerçeğe açmasına yardımcı olan büyücü arkadaşına doğru konumlandırdı.
"Jungkook," dedi genç ve güzel büyücü kız. "Benim güzel adamım. Doğru olanı yaptın."
Bölüm sonu.