RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)

By Artemis_Deanna

12.3K 1.6K 3.9K

Kader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40 - FİNAL

Bölüm 26

192 23 112
By Artemis_Deanna

Impala yine sessizliğe bürünmüştü. Sam tek kelime etmiyor, Dean ise açıkçası bir şey söylemek istiyor ama nereden başlayacağını bilmiyordu. Sadece gözlerini yola odaklamış, Sam'in öfke fırtınasının dinmesini bekliyordu.

Her şeyin başladığı zamanlardaki Sam'e dönüşmüştü yine küçük kardeşi. Artık onunla nasıl baş edeceğini bilmiyordu.

Sam: Nereye gidiyoruz?

Dean: Vay canına, sen konuşabiliyor muydun?

Sam: Dalga geçme.

Dean: Sakinleştin mi? Sakın arabamın içinde yeşil bir deve dönüşüp tavanı parçalayayım deme.

Sam: Kapa çeneni Dean!

Dean: Sürtük.

Sam: Pislik!

Dean: İşte benim adamım.

Sam: Sorum hala değişmedi. Nereye gidiyoruz?

Dean: Biraz hava alıp, kafa çekeceğimiz insansız bir yere.

Sam: Ne o? Seni dinlemezsem beni uçurumdan atmakla mı tehdit edeceksin?

Dean: Serseri! Vazgeçtim, inene kadar konuşma lütfen. Nasıl olsa birazdan başlayınca susmayacaksın.

Sam: Sen bilirsin.

Sam'in öfkesinin asıl sebebini biliyordu Dean. ÖLÜM'le yaptığı görüşmeden bahsetmemişti. Bu sefer de Diana'yı kurtarmak için yine ne fadakarlık yaptığını merak ediyordu. Bu devi sakinleştirmenin tek yolu, olan biteni anlatmaktı ona. Yapacaktı da Dean.

Ama karşılığında alacağı tepkiden korkuyordu. Hoş, daha kendi de karar vermemişti ama Sam duyunca yine küplere binecekti. Gerçekten ne yapacağını bilmiyordu Dean. Böyle bir yükün altına girmek kolay değildi. Kimse için de olamazdı zaten.

Yine arap saçına dönmüştü olaylar. Son şansı ÖLÜM'de ona restini çekmişti. Açık kapı bırakmış olsa da, o kapıdan geçmek cesaret gerektiriyordu ve bu sefer Dean kendinde o cesareti bulacağından emin değildi.

Sonunda, Diana'nın sürekli geldiği o uçuruma ulaşmışlardı. Dean isteksizce arabayı durdurdu ve aşağı indi. Rüzgar o an içine işlercesine esmişti. Titretmişti onu.

Hemen ardından Sammy'de indi ve Impala'nın kaportasına oturup, beklemeye başladı.

Sanki biraz önce uğuldayan rüzgar şimdi gitmiş, yerini tatlı bir meltem almıştı, adeta okşuyordu yüzünü Sam'in.

Burayı sevdiğini düşündü.

Dean bagajın kapağını sertçe kapatıp, elinde iki birayla Sam'in yanına geldi.

Dean: Al bakalım.

Sam: Sağol.

Sam gözlerini kısıp, birkaç yudum aldı birasından. Derin derin nefesler alıyordu.

Dean öfkelendiğinde böyle yaptığını biliyordu ve artık konuşması gerektiğinin farkındaydı.

Dean: Öfkenin sebebini biliyorum.

Sam: Öyle mi dersin kardeşim?

Kardeşim kelimesini öyle bir imayla söylemişti ki, duyan yıllardır birbirlerini görmemiş ya da düşman kardeşlerin ilk konuşması zannederdi.

Sam'in demek istediği; ''Ben senin kardeşinim, bir şeyler saklaman gereken son kişi yani.''

Anlamı büyük ve yaralayıcıydı Dean için. Diana dolayısıyla Sam resmen bir kenara atıldığını hissediyordu. Tıpkı Jessica öldüğünde Sam'in ona davrandığı gibi kendisine davranıldığını düşünüyordu. Ne kadar yanıldığının farkında bile değildi aslında.

Yine de çocukça bir korkuydu bu. Onu ilk kaybetmeye, gerçekten kaybetmeye yaklaştığı anı hatırladı. Ağabeyine bir şey olursa, ne yapacağını Jess'ten sonra ilk kez düşünmüş, resmen aklı başına gelmişti.

Dean: Beni asla kaybetmeyeceksin Sammy, sonuna kadar yakandayım.

Sam: Ben de paçanda.

Dean: Eski günlerdeki gibi desene.

Sam: Öyle davrandığım için üzgünüm.

Dean: Endişeli olduğunu biliyorum, açıkçası bende öyleyim. Ne yapacağımı bilmiyorum Sam, bu sefer gerçekten zor. Onu seviyorum, yanımda olmasını istiyorum ama yapabileceğimden emin değilim.

Sam: Ne istedi?

Dean: Biraz tahmin yürüt bakalım.

Sam: Yine yüzüğü takıp Azrail olmanı mı?

Dean: Bu sefer biraz daha farklısını.

xxx

3 gün önce;

Dean gözlerini açtığında kendi bedenine baktığını gördü. Bir sürü kablolara bağlı, öylece yatıyordu. Sam ve diğerlerinin yüzündeki endişeye baktı birkaç saniye ve sonra hemen silkelenip ne için öldüğünü hatırladı.

Hayalet olmak garipti onun için, avladığı bir şeydi. Ama alışması zor olmadı. Kapıdan geçip, merdivenlerden aşağı yöneldi. Kasap tıpkı biraz önce bıraktığı gibiydi.

Onu nasıl çağıracağını düşündü. Ne demesi gerekiyordu? Son defasında öylece karşısında belirmişti, yine öyle mi olacaktı?

''Hey, ÖLÜM. Seninle konuşmalıyım.''

Saniyeleri sayıyordu resmen ama bir şey olmuyordu. Değil ÖLÜM, Tessa bile gelmemişti. Aslında bu gibi seslenişler Castiel üzerinde işe yarıyordu.

''Hadi ama, senin için öldüm. Bana birkaç dakikanı ayıramaz mısın lanet olası?''

-Daha nazik olmayı denersen belki Dean.

Dean: Şey...

-Yine ne istiyorsun?

Dean: Eminim biliyorsun.

-Bu sefer patates kızartması yok mu?

Dean: Zamanım çok dar.

-Neden? Benim bölgemdesin, istemezsem zaten geri dönemeyeceğini bilerek kalkıştın bu işe değil mi?

Dean: Yardımına ihtiyacım var.

-Şu kız...

Dean: Evet, konuyu biliyorsun. Kıyamet yine kapımızda, ben ve Diana bunu engelleyebiliriz.

-Ama sadece biriniz hayatta kalabilir.

Dean: Bunu değiştiremez misin?

-Kader Dean, bunu en iyi sen bilirsin.

Dean: İstersen yapabilirsin ama. Sadece bir tolerans.

-Zamanı geldiğinde herkes ölür.

Dean: Ben ölmüyorum ama.

Dean o yeşil gözlerini kocaman açmış, tabiri cazise ÖLÜM'ü ikna etmek için binbir takla atıyordu. ÖLÜM o her zamanki soğukluğuyla rahat ve ürkütücü ses tonuyla Dean'ın beynini oyuyordu adeta.

Kendisini birçok defa zor durumlardan kurtaran ÖLÜM'ün bunu yapacağını düşünse de, konuşmalarından korkmaya başlamıştı.

Ümidi ve gardı giderek kırılıyordu.

-Ölüm doğanın bir kanunudur Dean, engellenemez. Ben bile yapamam.

Dean: Bedeli neyse ödeyebilirim?

-Şimdi benim dilimden konuşmaya başladık.

Dean: Ne oldu sana böyle? Kıyametin kopmasını, onların geri gelmesini mi istiyorsun?

-Ben değil sizler düşünün. Bana zarar veremezler Dean, hiç kimse veremez.

Dean: Ah, biliyorum. Sen Tanrı'dan bile yaşlıydın değil mi?

-Hafızan kuvvetliymiş.

Dean: Sen ÖLÜM'sün sadece istemen bile yeter. Ölmesini istemiyorum.

-Sen öl o zaman.

Dean: Buna izin vermez. Ne istersen yapacağım. Yine o yüzüğü takmamı mı istiyorsun? Pekala, kabul.

-Ben öyle bir şey demedim.

Dean: O zaman ne? Söylesene lanet olası herif, iki saattir dil döküyorum burada.

-Tanıdığım Dean geri geldi, bende değiştiğini düşünmüştüm oysa.

Dean: Ne istiyorsun?

-Evet, bunu yapabilirim. Onun yaşamasını sağlamak, sadece düşüncemle bile olabilir. Ama doğanın bir kanunu var, var oluşun kanunu. Bunu ben bile engelleyemem. Sadece yönlendirip, biraz oynama yapabilirim.

Dean: Yani?

-Diana yaşar ama birinin ölmesi gerekir.

Dean: Etraf katiller ve sapıklarla dolu.

-O kadar basit değil evlat.

Dean: Nasıl peki?

-Fedakarlık Dean... Ve vicdan.

Dean: Ne?

-Bir kişinin yaşaması için, kaç kişiyi feda edersin söylesene? Onun için, bir çocuğun gözlerinin içine bakıp canını alabilir misin? Ya da Bobby'i, Sam'i öldürebilir misin?

Dean: Sen ne saçmalıyorsun?

-Sana bir değiş tokuş öneriyorum Dean. Sevdiğine karşılık, sevdiğin birinden vazgeçeceksin. Onun canını sen alacaksın. Senin için gerçekten önemli birini istiyorum. Bobby veya Castiel gibi... Lisa, Benjamin ya da... Bu yükü taşımayı göze alabilecek kadar çok seviyor musun onu? Yapabilecek misin?

Dean: Neden?

Dean sadece bunu fısıldayabilmişti. Nasıl yapardı? Diana için babası kadar yakın olan Bobby'i mi yoksa onu cehennem azabı dahil onlarca acıdan kurtaran tek arkadaşını m öldürecekti? Bunu asla yapamazdı.

Neden bu sefer sadece yüzüğü takıp, başkalarını öldürmesini istememişti ki? Oysa buna hazırlamıştı kendini Dean. Ama şimdi yıkılmıştı.

-Ne oldu Dean?

Dean: Başka yolu yok mu? O yüzüğü takıp, onlar dışında herkesi öldürebilirim. Yemin ederim yaparım.

-Şartlar ortada, ben hamlemi yaptım. Sıra sende Dean. Sen piyonsun, hamlen geleceği değiştirebilir.

Dean: Benim dilimdeki açıklamasını söylemelisin?

-Biliyorsun zaten, artık veda zamanı. Ah, gitmeden bir şey daha. Diana öldükten sonra üç gün içerisinde yapacaksın. Karar senin, düşün.

Dean: Canın cehenneme seni aşağılık herif. Şeytanla yaptığım anlaşma bile bu kadar kötü değildi.

-Ben zaten şeytan değilim.

Dean: Melek olduğunu idda etmeyeceksin değil mi?

-Ben her şeyim Dean. Melek, Şeytan, Cennet, Cehennem.

Dean: Amacın ne? Bunu istemendeki çıkarın ne ÖLÜM?

-Sadece zamanı geldiğinde elimin güçlü olmasını istiyorum. Açık konuşacağım Dean, vakti geldiğinde benim yerime geçmesi gerekenin sen olmasını istiyorum. Eğer sevdiğini öldürebilirsen, herkesi öldürebilirsin.

Dean: Sen neden bahsediyorsun?

-Ne anladıysan o.

Dean: Üzgünüm ama ben rezervliyim. Unuttuysan hatırlatayım, ben Mikail' in kılıcıyım.

-Bunun sorun olduğunu sanma sakın, sen evet dersen her şey biter Dean.

Dean: Ne yani benden vaz mı geçer?

-Senden anlamanı beklemiyorum zaten, sadece yapabileceklerimin bir sınırı olmadığını bil. Yakında görüşürüz evlat. Iyi düşün.

Dean'a tek bir dokunuşuyla,  Dean acıyla açtı gözlerini. Diana'nın yemyeşil gözlerini gördü başını kaldırır kaldırmaz. Konuştukları beyninin tüm hücrelerine elektrik şoku verilmişçesine acıtıyordu canını.

Yine bir çıkmazdaydı, asla yapamazdı böyle bir şeyi. Sonsuza kadar yasamayı, sevdiği hatta dünyadaki herkesin ölümünü gormeyi ve belki de baska dünyaların yaratıldığını gorecek kadar uzun yasamak istemiyordu.

Diana'nın nemli gözlerine bakıp, ölümünü seyredeceğini düşündü. Öylece seyredecek, elinden bir şey gelmeyecekti.

Nefesi boğazında düğümlendi, lanet üstüne lanet okudu hayatına ve bir de herkesin almak için sıraya girdiği lanetli bedenine küfürler savurdu.

xxx

Dean konuşmayı en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı Sam'e. Bitirdiğinde Sam'in ifadesi anlaşılmazdı onun için.

Sam: Şaka yapıyor olmalısın? Böyle bir şey yapmayacaksın değil mi?

Dean: Yapabilir miyim sence?

Sam: Özür dilerim. Başka bir yolu yok mudur?

Dean: Keşke bilsem. Benden siz hariç nefes alan her şeyi öldürmemi istese bile yapardım ama bu olmaz.

Sam: Ona söyleyecek misin?

Dean: Bilmiyorum. Öylece beklemek dokunuyor.

Sam: Crowley yapamaz mı?

Dean: Onun kendine hayrı yok.

Sam: Bak ölmesini bende istemiyorum ama...

Dean: Asla yapmam Sam. Ne olacağını biliyorum.

Sam: Diana da yapmanı istemezdi zaten. Bilse yani.

Dean: Evet, eminim. Bedenim artık kaldırmıyor, Sammy. Yoruldum...

Sam: Dean öyle söyleme.

Dean: O kadar çok kişiyi kaybettim ki! Sevdiğim herkesin ateşini ben yaktım. Cayır cayır yanarken ağlayamadım bile. Karşılığı ne oldu peki? Oradan oraya sürünüp, bir teşekkür bile almadan kendimize bir sürü düşman edindik işte.

Sam: Birinin yapması gerekiyor Dean.

Dean: O biri neden biziz Sam? Ha? Biz kurtarsak da, kurtarmasak da insanlar ölüyor. ÖLÜM'ün dediği gibi, doğanın kanunu bu. Biz kanunları bozup duruyoruz, acısını da yine biz çekiyoruz.

Sam: Aklında ne var adamım?

Dean: Hiçbir fikrim yok. Oluruna bırakacağım sanırım.

Sam: Anı yaşa.

Dean: Anı yaşa kardeşim, sonsuz hayat felsefemiz bizim.

Dean artık Diana'yı kurtaramayacağını kabulleniyordu ya, yine de hala umudu vardı. Son ana kadar da olacaktı. Belki bu bir sınavdı, en zor olanından.

Geçemediklerinden biri daha olmaması için son saniyeye kadar çırpınacaktı. Şu ana kadar hangisini geçmişti ki zaten?

Kimsenin haberi bile olmadan, onlar yataklarında mışıl mışıl uyurken yine Dünya'yı kurtaracaktılar. Ama gel gör ki; masum, cesur ve aşık bir kızın kurtulması için kimse kılını bile kıpırdatmıyordu. Kendisi hariç.

Güneş tekrar doğup, onlar gözlerini açtıklarında bunu Diana'ya borçlu olduklarını asla bilmeyeceklerdi.

Bazen gerçekten herkesin her şeyi bilmesini istiyordu. Savaşmasını, öylece izlememesini..

Ya da hepsinin yok olmasını.

Daha ne kadar kurtaracaklardı bu lanet, dipsiz kuyuyu? O kuyuda daha ne kadar düşecekler, sevdiklerini kaybedeceklerdi?

Bunu hak etmiş olmak için nasıl bir günah işlediğini hala anlamıyordu Dean.

Hala, yaramazlık yaptığı için annesinin öldüğünü düşünen o çocuk hali kadar masumdu düşünceleri ve ona acıyan gözlerle bakan büyüklerin, avutmak için verdiği şekere sevindiği için pişmandı hisleri.


Continue Reading

You'll Also Like

877K 70.4K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
172K 20.5K 63
"Ilk Kitap Tamamlandı" O Mozo'ydu. Tecrit edilmiş olan! O bir kara elfti: Ölümcüllerin en ölümcülü. Kara elfler kıtanın geneline yayılmıştı. Ölüm ve...
73.9K 5.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
64.7K 11.5K 200
LOHP- 2.kitap:Saşkına Dönen Zihinler.. İsmi ile serinin devamıdır.. kütüphane görevlisi olan bir adam, bir yangında öldükten sonra başka bir dünyaya...