Elyora | JJK ✓

De Elyios

660K 81.3K 44.2K

"Hiç kolay olmayacak." Erkek olan iç çekerek konuştuğunda, kız en yakın arkadaşının sesindeki hüzün içinde b... Mais

Elyora | JJK
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Final Part/1
Final Part/2
Final Part/3
YENİ KİTAP: DEEPER

Bölüm 60

8.2K 934 411
De Elyios

Jungkook'un Anlatımından

Gözlerimi açtım.

Tanıdık lambaya gözüm takıldı önce, daha sonra yavaş yavaş gözlerimi etrafta gezdirdim. Odamdaydım, tekrar.

"Jungkook?"

Mihera'nın sesi hemen yanımdan geliyordu, gözlerimi birkaç kere kırparak yattığım yerden doğruldum. Güneş odama dolmuştu, yine de sokaktan herhangi bir ses gelmiyordu.

Saat daha erken olmalıydı.

Mihera'ya döndüm ve tıpkı bıraktığım gibi olan haline baktım. Gülümsedim, beni taklit edercesine yüzünde küçük bir gülümseme oluştu.

Saniyeler sonra onu kollarıma almıştım.

Kalp atışlarını göğsümde hissederken, tekrar huzurla gözlerimi kapattım. Buradaydım, tekrar ait olmadığımı düşündüğüm yere dönmüştüm ama artık her şey daha basit görünüyordu.

Mihera buradaydı, o yanımda olduğu sürece nerede olduğumun pek bir önemi yoktu.

Teşekkür ederim.

İçimden geçirdiğim şeyi duyduğunu belli edercesine kollarını biraz daha sıkı bana sardı. Keşke böyle kalabilseydik, sonsuza dek.

İkimizin de ömrünün birer sonsuzluk olması gerekirken, kader bizden bu şansı almıştı. Yalnızca birimizin yaşayacak sonsuz zamanı vardı.

Ben bir gün öleceğim düşüncesi ile yaşamıştım, şimdi elimde sonsuz bir hayat vardı ama Mihera'yı yanımda tutmak dışında istediğim hiçbir şey yoktu.

Ben sonsuza dek yaşamak istemiyordum, o yanımda olmadıkça sonsuzluğun bir anlamı yoktu.

Bu yüzden bir çözüm bulamazsak, ölenin o olmasına izin vermeyecektim. Bedeli ne olursa olsun hayatta kalanın o olmasını sağlayacaktım.

Kurban edilecek bir ruhtan fazlasıydım onun için, bunu bilmek bana yeterdi. Gözlerimi kapatacaksam, ruhum diğerlerinin arasına karışacaksa bile önemli değildi.

"Baban ve abin uyanmadan gideyim ben."

Mihera'nın kısık sesini duyunca kollarımı ondan ayırdım. Söylediğine göre zaman algısı iki evrende çok farklıydı, biz orada günler geçirmiştik ama dünyada sadece bir gece bitmişti.

"Seni bırakayım mı?" Kafasını iki yana salladığında ayağa kalktım. O da kalktığında kapıya yöneldik, sessiz evde sadece adım seslerimiz duyuluyordu.

"Vay be, resmen seninle kaç gün geçirdim ama babamların haberi bile olmayacak." Merdivenden inerken Mihera'ya baktım. "Ben bu zaman olayını sevdim, arada kaçamak falan mı yapsak?"

Sırıtıyordum ve cümlemin sonunda göz kırpmıştım. "Neden bu sırıtışın altında kötü şeyler olduğunu düşünüyorum?" Dış kapıya ulaştığımızda, kapıyı açtım ve dışarı çıkmasını bekledim.

Kapıyı arkamdan aralık bırakarak, onu takip ettim ve basamakların sonunda durması için kolunu tuttum. "Kötü şeyler derken?" Muzip bir tavırla sorduğumda derin bir nefes verip gözlerini kaçırdı. "Kötü şeyler işte Jungkook."

"Kötü şeyler demen biraz kalbimi kırdı," Yüzüm onunla aynı hizaya gelsin diye hafifçe eğildim ve gözlerini gözlerime sabitledim. "Ben gayet iyi şeyleri kast ediyordum, hatta baya iyi ve eğlenceli."

Kısa bir süre dudaklarına bakarak, tekrar gözlerimi gözlerine çıkardım. Onunla böyle oynamak çok eğlenceliydi, bir kızın utanmasının bu kadar hoşuma gideceğini önceden biri bana söylese, yüksek ihtimalle siktiri çekerdim.

Şu an Mihera'yı utandırmak en büyük hobim olma yolunda ilerliyordu.

Gözlerini aniden gözlerimden çekerek, gerilemesi ile doğruldum ve şaşkınlıkla yere bakan Mihera'yı izledim. "Beni okuyorsun değil mi? Ben de diyorum ki neden bu kadar dibime girdi, çok fırsatçısın Jungkook!"

Ne?

Mihera yapabiliyorum diye gerçekten her an onu okuduğumu mu düşünüyordu?

Böyle giderse bir haftaya kalmaz paranoyak olup çıkardı.

"Seni okumuyordum, öyle bir şey düşünmedim." Kafasını iki yana salladı. "İnandırıcı değilsin, bal gibi de okuyordun işte." Derin bir nefes vererek, elimi çenesine koydum ve bana bakmasını sağladım.

"Okumuyorum, benim hakkımda istediğin kötü şeyi düşünebilirsin." diyerek güldüğümde, elimden kurtuldu ve somurttu. "Kötü bir şeyler düşündüğüm için söylemedim."

"Kesin öyledir."

Bana laf yetiştireceği sırada, telefonunun sesi sokakta yankılandı ve Mihera tüm mahalleyi uyandırmamak için hızlı davranarak telefonu açtı.

"Jae?"

Ben de diyorum ki hayat neden bu kadar güzel, meğer gereksizleri kısa bir süre olsa bile hayatımızdan çıkardığımız içinmiş.

"Mihera, Ji Eun burada. Taeyong ile ilgili önemli bir şeyler var." Nefes nefese konuşuyordu, sesini sanki telefon kulağımdaymış gibi alıyordum. "Hemen buraya gel, hızlı ol."

"Tamam, geleceğim."

Telefonu kapattığında bana dönen bakışlarında saf endişe görüyordum. "Gitmem lazım Jungkook, Jae diğer melezle ilgili bir şeyler olduğunu söyledi."

"Diğer melez Taeyong mu?"

Bu anlamsız bir şekilde beni asla şaşırtmamıştı.

Başından beri o çocukta bir farklılık seziyordum, en son karşılaşmamız hala aklımdaydı ve bana benzediğini tüm benliğimde hissetmiştim.

"Ji Eun, onun mühürlü olduğu Ely. Bir şeyler olmuş olmalı." Kafamı salladım, Mihera yerinde kıpırdanırken elini tutarak onu yönlendirdim.

"Gidelim o zaman."

İtiraz edecek gibi olsa da, onu yalnız bırakmayacağımı anlamış olacak ki sessiz kaldı. Bomboş sokaklarda yürürken karşılaşacağım durumu gerçekten merak ediyordum.

...

"O, bir şeylerin farkına vardı. Hissediyorum, değişiyor. Gücü o kadar arttı ki, kendimi gerçekten her şeye hükmedebilecek kadar güçlü hissediyorum."

Ji Eun oturduğu yerde endişeli bakışları ile konuşuyordu. Hemen yanında Jaehyun gereksizi, karşılarındaki koltukta da ben ve Mihera oturuyorduk.

"Her şeyin tamamen farkına varmış olabilir mi?" Mihera korktuğunu belli etmemeye çalışarak, dik bir duruşla oturuyordu ve sesi oldukça kontrollüydü.

Ben ise korktuğunu hissediyordum.

"Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum. Artık beni yanına bile yaklaştırmıyor."

Jaehyun elini kafasının arkasına atarak, saçlarını kaşıdı. "Onu kendine aşık edemediğin oldukça açık, görevi şimdiye tamamlamış olman gerekirdi. Bizden daha önce geldin, süren bitmek üzere." Kıza bakarken, derin bir iç çekti. "Onu çoktan öldürmüş olmalıydın."

Jaehyun, Lisa'yı öldürdü.

Gözlerimi kapatarak, içimdeki sese kulak vermemeye çalıştım. Sinirlendiğimi hissediyordum, kendime hakim olmak ise şimdilik mümkün görünüyordu.

"Biliyorum ama işler her zaman seninki kadar kolay gitmiyor," Ji Eun bakışları ile beni işaret etti. "Lisa hiçbir şeyi fark etmedi, sen şanslıydın. Mihera ve benim ise işimiz hep daha zordu."

Sinirlenme, bu onların görevi.

"Taeyong çok büyük bir tehdit," Jaehyun'un bakışları bana döndü ve göz göze geldik. "Jungkook'un onun kadar tehlikeli olduğunu sanmıyorum."

Mihera bu meleze aşık olmamış olsa, çoktan ölmüş olacaktı.

Düşünceleri beynimde yankılandığında, sinirle güldüm. Neden güldüğümü hiçbirinin anlamadığını biliyordum, umursamadan Jaehyun'a odaklandım. "Tehdit olduğuna sadece öylece bakarak mı karar verdin Jaehyun?"

"Melezler bizim için her zaman tehdit, Taeyong ise çok daha büyük bir tehdit. Kendinin farkına varması demek bizim sonumuz anlamına gelebilir, Lisa'nın yokluğunu çoktan fark etmiştir."

Lisa'nın yokluğundan o kadar rahat bahsediyordu ki, sanki kızı öldüren o değilmiş gibiydi.

"Farkına varmaması demek de onun sonu anlamına gelir, adil bir şeyler oluyor demek ki." Mihera'nın koluma dokunan kolunu hissederek, ona döndüm. "Ne demek istiyorsun Jungkook?"

"Hiçbir şey."

Siz bizi basitçe kendinize aşık edip kurban ederken, her şey çok adil görünüyordu. Peki biz farkına varınca neden direkt tehdit oluyorduk?

Onları suçlamaya başladığımı fark ediyordum ama bunu durduramıyordum. Haklı olmadığımı söyleyen bir tarafım vardı ama asla onun baskın çıkmasını sağlayamıyordum.

"Taeyong şimdiye kadar ölmeliydi, dünyada kalmamız artık çok daha riskli." Jaehyun düşünceli bir sesle konuşmuştu.

Onun ölüp ölmeyeceğine, kötü bir insan olup olmadığına burada oturup bu orospu çocuğu mu karar veriyordu?

Taeyong, benim gibiydi. Biliyordum, tıpkı Lisa gibi o da bana benziyordu.

Biz kaderi bir olanlardık, Taeyong bu kaderin dışına çıkmak istediği zaman kim onu suçlayabilirdi ki? Kim ölmek isterdi, üstelik çocuğun aşık olduğu biri bile yoktu.

Sadece var olmuştu ve artık bir tehditti, kötü bir insan olması ya da olmaması buradaki hiç kimsenin umrunda değildi.

Lisa iyi biriydi, Jaehyun yine de onu öldürdü.

"Lisa'ya aşık olması elimi çok bağladı, ne yapacağım bilmiyorum." Dudaklarını dişleyerek konuşan kıza Jaehyun cevap verdi. "Ben de Mihera ve seninle ne yapacağımı bilmiyorum, emin ol."

Sadece sakin ol, sakin ol.

Ona zarar vermeyeceksin, sakin ol.

Jaehyun bakışlarını bana çevirdiğinde ve tekrar göz göze geldiğimizde, ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama kaşlarını kaldırmıştı.

Keşke ikisi de Lisa kadar aptal olsaydı, çoktan evimize dönmüş olurduk. Sadece iki melez, ölüp gitmelerinin neyi bu kadar zor olabilir ki?

"Orospu çocuğu." Okuduğum düşünceleri sanki beni tutan son ipleri de kesmiş gibi ayağa fırladım ve yakasından tutarak onu yerinden kaldırdım.

"Jungkook, ne yapıyorsun?" Mihera'nın dehşete uğramış sesini duyuyordum ama cevap vermekten çok uzaktım. Jaehyun'un bakışları değişirken, hızla yakasını bırakıp yüzüne sağlam bir yumruk attım.

O, Lisa'yı öldürdü.

Masum bir melezin canına kıydı, şimdi ise içinde bir parça bile pişmanlık yok.

"O kızın suçu neydi?" Bir yumruk daha atacağım sırada elimi tuttu ve hızla karnıma sıkı bir yumruk geçirdi. Normalde iki büklüm olmam gerekirken üstümdeki tek etkisi, daha fazla sinirlenmem olmuştu.

Lisa'nın, Taeyong'un ve senin doğmuş olmaktan başka hiçbir suçunuz yok.

Tekrar ona vurduğumda, yere düşmüştü. Tekrar üstüne eğilirken beni tutmaya çalışan kollar hissediyordum ama etkili olmaktan çok uzaktılar.

Beni durdurabilecek hiçbir şey yoktu, biliyordum.

Arka arkaya yüzüne yumruklar atarken, bana karşılık veremiyor olması umrumda değildi. Beni Nlyera'dan kurtar. Lisa'nın sesi kafamda yankılanırken, daha güçlü vurdum.

Onu öldürebilirsin, Lisa'nın ruhu nasıl yok olduysa sen de onu yok edebilirsin.

Onu yok etmelisin.

"Seni öldüreceğim." Sesim sanki bana ait değilmiş gibi geliyordu kulağıma ama umrumda değildi. Gördüğüm kanlar içindeki yüz umrumda değildi, etraftan gelen bağırışlar umrumda değildi.

Biz Jaehyun'un hiçbir zaman umrunda olmamıştık, bunu biliyorken onu umursama fikri çok çok uzak geliyordu.

"Seni geberteceğim."

"Jungkook!" Koluma sarılan bir el hissettim, düşüncelerim bulanır gibi oldu ama hiçbir şey net değildi. "Onu gerçekten öldürebilirsin, kes şunu!" Elinden kurtulup, bir yumruk daha attığımda tekrar bir ses duydum. "Onu öldüreceksin!"

Onu öldürürsen Mihera seni asla affetmez.

Onu öldüremezsin, kader yolunu çoktan çizdi ve sen buna karşı gelemezsin.

Havada kalan elimi yavaşça indirdim, artık gözleri kapanmış bedenin üstünden kalktım ve geriye doğru adımlarken Mihera'nın yüzü görüş açıma girdi.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Onu öldürebilirdin gerizekalı, sana bunu kaç kere söyledim! Nasıl böyle bir şey yaparsın?"

O kadar çok bağırıyordu ki, sözcükleri anlamak konusunda zorluk çekiyordum. "Onu savunmayı kes, nasıl biri olduğunu sen de çok iyi biliyorsun." Ji Eun çoktan Jaehyun'un yanına eğilmişti, Mihera ise dolmuş gözleriyle bana bakıyordu.

"Git buradan, defol bu evden!"

Onun nasıl biri olduğunu biliyorsun, bizden ne kadar nefret ettiğini. Beni ne kadar sevmediğini, Lisa'dan ne kadar tiksindiğini.

Yine de yaptığından gurur duyan bir katili savunmayı tercih ediyorsun.

O, Jaehyun'a doğru ilerlerken arkamı döndüm ve evden çıktım.

Lisa istemeseydi kurban olmayacakken, ben kendimi Mihera için kurban etmeye dünden hazırken, neden her şeyin acısını Jaehyun'dan çıkarmıştım?

Continue lendo

Você também vai gostar

203K 20.3K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
131K 11K 23
•tamamlandı•Yanlış bir adamla, yanlış bir zamanda yaşadıklarına; onu doğru adamla, doğru zamanda karşılaştırdığı için minnettardı.
89.8K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
48.5K 3.7K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...