Kamera Lensi

By themeadow

19K 1.7K 1K

Evren hergün insanlara beklemediği şeyleri vermekle meşgul. Hayat sürpirzlerle dolu lafı klişe ama doğru. Min... More

Hafıza Kartı
En Azından
Kafam Karışık
Yanıl ama Kaybetme ya da Canı Cehenneme
Birini Sevmek
Özel Bir İnsan
En Kısa Zamanda
İlk Kez Ama Son Değil
Seni Sonra Gözetlerim
Sana Zaten Bir Kahve Ismarladım
Hem Soy İsmimi Hem Kahvemi Çalmış
Gelirken Yanımda Arkadaşta Getirebilir Miyim?
Seoul'den Incheon'a
Her Şey İçin Teşekkür Ederim
Gözlerindeki Milyonlarca Yıldızdan Biri Olsam
Başlangıç Noktası
Ölü Doğan Cümleler vs. Geride Kalan İnsanlar
Süt Mecburiyeti
Tek Noktadan Bütün Vücuda
Bana Daha Çok Yakışıyor
Kalbin Parmak İzleri
Kelebek Avı
Bunu Bana Değil Ona Söylemen Gerek
Hayal Ettiğim Gibi
Dökül Bakalım
Düzgünce Sorsan
Ters&Düz
Tanışman Gereken Biri
Son ya da Değil
Mutlu Ol
Can You Make Me Scream (M)
Geçen Sene Bugün
Hayatın Teklifleri
Motor! Ekşın!
Mış Gibi Yapmak
Sonsuzluk ve Ötesine
Po-po Popolin
Susana Kadar Bekle
Senin Cümlelerin
Aşktı Bu
Sonrası

Yakından Yani Bu Kadar Yakından

516 49 13
By themeadow

Çalışma masasının üzerinde karakalem ile yapılmış bir sürü resim duruyordu Kibum kendine geldiğinde. Daha önce hiçbir şeyi -ailesi hariç- ikinci kez bile çizmemişti ama kendisini gözetleyeceğini söyleyen çocuktan oluşan bir koleksiyon duruyordu karşısında. Aniden panikledi ve resimleri toplamaya başladı onları kimsenin görmesini istemiyormuş gibi davranıyordu zaten etrafında onları görebilecek kimse yoktu ama yine de saklamak istedi Kibum tanımadığı adamın resimlerini. Doğru düşünemiyordu ve bu onun en nefret ettiği şeylerden biriydi. Hayatının kontrolünü kaybetmek hem en korktuğu hem en nefret ettiği şeydi.

Yalnız olunca kontrollü olmak zorundaydı insan hata yapma lüksü yoktu çünkü arkasını toplayacak biri yoktu. 7 milyar nüfuslu dünyada nasıl yalnız kalabilir ki insan! Bal gibi de kalınıyordu işte öyle yalnız olunuyordu ki yalnızlık bile yalnız bırakıyordu sizi. Bir akraba eş-dost hiç mi yok diye düşünmeden edemiyor insan. Belki vardı belki yoktu ama Kibum bunları hiç bilmiyordu. Ağabeyi her zaman böyle şeyleri saklamıştı ondan 'Benim senden başkasına ihtiyacım yok' derdi ne zaman bu konu açılsa ve kaşlarını çatardı. Ağabeyi kaşlarını çatmaktan nefret ederdi ve Kibum bunu bilirdi o yüzden sormazdı. Daegu'dan Seoul'e geldiklerini biliyordu ve evlerinin hala orada olduğunu... sadece bu kadardı. Eğer kanından biri varsa o arayıp bizi bulmalı diye düşünmeye alışmıştı küçükken ve hala öyle düşünüyordu. 

Resimleri dosyaların altına bir yerlere saklayıp gözlerini kapadı ve vücuduna bir titreme yayıldı. Ayak parmak uçlarının çorapların içinde olsa bile mor olduğunu hissedebiliyordu kalkıp termostratı kontrol etti. Her kış başında olduğu gibi yine bozulmuştu. Seninle sonra ilgilenirim benim acilen ısımaya ihtiyacım var diye düşünüp banyoya ilerledi. Sıcak bir su her şeye yardımcı olurdu ısınmasınada, düşüncelerinden kurtulmasınada...

Henüz kafasında havlu sarılıyken bir anda karardı odanın içi, hatta mahallede bile bir ışık belirtisi yoktu. Kibum eve geldiğinden beri devam eden yapmur şiddetlenmiş ve elektriklerin kesilmesine sebeb olmuştu. Karanlığı sevmezdi Kibum o yüzden ıslak saçlarını umursamadan soğuk yatağına uzandı ama yarın o küçük burnunun ren geğiyi gibi kızaracağını ve vücudunun alev alev yanacağını bilmiyordu.

Ertesi sabah uyandığında bir kamyon dayak yemiş gibi hissediyordu Kibum sanki kocaman bir pense başını kıstırıyor gibiydi. Midesi bulanıyordu ve dengede durmakta zorlanıyordu tüm bunlara rağmen hazırlanıp yola çıktı. Kendisine yalnız olduğunu her fırsatta hissettiren evinde uzun süre kalamazdı. 

Sabah içinde endişeyle uyandı Minho dün yaptığı saçmalıklar yüzünden birkaç gün Kibum'un etrafında görünmesem iyi olur diye düşünüyordu. Her ne kadar huzursuz hissettirsede yine de güzel sanatlar fakültesinin her zaman olduğundan biraz daha uzak bir köşesinde beklemeye başladı. Çok geçmeden Kibum göründü ama tuhaftı. Sanki bacakları birbirine dolanıyormuş gibi yürüyordu. Cildi her zaman olduğundan daha beyaz görünüyordu ve burnu daha kırmızı. Bir insan nasıl bu kadar beyaz olabilir diye düşündü Minho. Şimdi içinde sabah olandan daha çok endişe vardı. Büyük kapıdan içeri girip kayboldu Kibum ve tüm endişesi ile birlikte derse yetişebilmek için adımlarını hızlandırdı Minho.

Arkadaşlarının öğle arası olduğunu haber veren sesini duyana kadar bir an olsun Kibum'u ve görüntüsünü aklıdan çıkarmamıştı Minho. Acaba hasta mı oldu? Yolda gelirke başına bir şey mi geldi? Düşmüş olabilir mi? Bir sürü ihtimal geçmişti aklından midesinin şiddetle guruldayan sesine daha fazla karşı koyamayıp kafeteryaya doğru ilerledi. Kapıdan içeri yeni girmişti ki geniş alanın karşı tarafında içecek makinalarının olduğu yerde sarı saçlarıyla dünyasını aydınlatan ama bugünkü tuhaf görüntüsüyle kalbini parçalayan genci gördü. 

Sonrasını hatırlamıyordu, eğer insanlar süper kahraman ya da süper güçlü olabiliyorlar ise o an Minho'ya olan aynen oydu. Kapının oradan buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu, Kibum'un elinden düşen plastik bardağı ve elleriyle tutunacak bir yer arayan çabası gördüğü son şeydi. Birkaç saniye sonra, Kibum Choi Minho'nun kaslı kollarına düştü. Yüzleri birbirinden sadece birkaç inç uzaklıktaydı, ve Minho'nun kalbi olabildiğice hızlı atıyordu. Kafeteryadaki yüzlerce çift gözün bakışları eşliğinde - ki Minho için şuan dünyada ikisinden başka kimse yoktu- kucakladı Kibum'u Minho ve üniversitenin revirine kadar taşıdı.

Kibum gözlerini araladığında gördüğü ilk şey beyaz bir tavandı. Bir kamyon değil on kamyon dayak yemiş gibi hissediyordu, kımıldamaya çalışırken acıyınan eline bakınca bir seruma bağlı olduğunu gördü. Sonrasında  'Uyanmışsın' diyen tiz bir ses yayıldı odada ve kulaklarında. Olabildiğince başını çevirip sesin geldiği yöne baktı ona doğru gelen beyaz üniformalı bir hemşire elini alnına koyup koltuğunun altığından dereceyi çekip çıkardı. Kibum onun orada olduğunu bilmiyordu bile sonra hemşire serumla ilgili birkaç ayarlama yaptı Kibum elinden başlayarak damarlarında dolaşan ilacı hissedebiliyordu ve acıyla yüzünü buruşturdu.

'Sonunda düşmüş ateşin.Çok ciddi bir şey değil soğuk algınlığına yakalanmışsın ama buraya geldiğinde çok ateşin vardı ve su kaybetmiştin serum o yüzden takılı.' diye açıklama yaptı kadın odanın öbür ucundaki masaya yönelip bir şeyler not etti. Kibum buraya nasıl geldiğini merak ediyordu ama etrafta hemşire ve kendisi dışında kimse görünmüyordu.

Biraz sonra hemşire yeniden gelip serumu çıkardı ve sordu. 'Kalkabilecek misin?' Kibum sadece başını salladı ve biraz destek alsada oturur pozisyona geçmeyi başarmıştı. Hemşire yeniden masasına yönelip elinde bir torba ile Kibum'un yanına döndü. 'İçindeki ilaçları düzenli kullanırsan çabuk atlatırsın hem aldığın serumda yardımcı olacaktır. Terlemeye çalış ama üzerinde kurumasına izin verme olur mu?' Kibum yeniden başını salladı ama merak ettiği şeyler vardı çantasına ulaşıp insanlarla iletişime geçme mecburiyeti olduğu zamanlar için yanında taşıdığı not defterini çıkarıp yazmaya başladı.

'İlaçlar revire mi ait yoksa onları biri mi aldı?'

Hemşire kendisine gösterilen notu okudu. 'Ah ne yazık ki bu kadar yüksek miligram ilaçları revirde tutamıyoruz. Seni buraya getiren çocuk burda olmadıklarını öğrenince eczaneye gedip aldı. İyi bir arkadaşın var Kibum-shi seni yere düşmekten kurtarıp kafetertadan buraya kucağında getirmiş, onu gerçekten endişelendirmiş olmalısın.' diye gülümseyerek cevapladı. Kibum'un kafası karışmıştı elinden bardağı düşürdüğünü ve tutunmaya çalıştığını hatırlıyordu sonrasında etrafını saran bir şey hissetmişti ama o his çok tanıdıktı tıpkı ağabeyi gibi o yüzden Kibum onun ateşi yüzünden hissettiği bir halüsilasyon olduğunu düşünmüştü. Aceleyle bir not daha yazdı.

'Kimdi peki? Düşerken yanımda kimse yoktu.' aslında beni buraya kadar kucağında taşıyacak bir arkadaşım yok demeliydi ama hemşirenin özel hayatını bilmesi gerekmiyordu.

'Aslında burada ayılmanı bekliyordu ama bir başkası gelip Bay Son'un onu çağırdığını söyledi. İsmini söylediğini hatırlamıyorum ama gelen kişi sanırım ona Choi demişti.' Bu açıklamadan sonra ilaç torbasını ve diğer eşyalarını alıp teşekkür için eğildikten sonra yavaş adımlarla revirden ayrıldı Kibum. Hafızasını kurcalıyordu ama  üniversitede Choi soy isimli birini tanıdığını zannetmiyordu. Paltosunun içinde olabildiğince küçülüp eve doğru yürümeye başladı.

Televizyonda birkaç adam futbol yorumu yapıyordu ama Minho'nun izlediği tek şey elleriydi. Hala sıcak hissediyordu Kibum'un tenine değen yerlerini ve sanki hala kollarının arasındaymış gibi geliyordu. Gerçekten çok sıcaktı vücudu muhtemelen ateşi yüzüdendi.

Yakından yani bu kadar yakından kokusu daha eşsizdi daha büyüleyici o kokuyu özlemişti çünkü her gün kokladığı fuların kokusu giderek kayboluyordu. Yakından yani bu kadar yakından daha dolgun görüüyordu dudakları ve daha pembe ayrıca ne kadar fotoğraf çekerse çeksin dudağının üzerindeki küçük kalp şeklini fark etmemişti. Yakından yani bu kadar yakından daha uzundu kirpikleri ve gözleri daha çok kedilerinkiler gibi. Yakından yani bu kadar yakından daha kabarıktı saçları daha yumuşak daha dokunulası. Yakından yani bu kadar yakından yine de güzeldi Kibum daha güzeldi en güzeldi.

Hasta olmasına tabi ki üzülmüştü ama eğer bu olay olmasaydı belkide asla Kibum'a dokunamayacaktı bu kadar yakından bakamayacaktı. İyileşmesi için gerekli olan ilaçları almış ayılmasını bekliyordu ama biri gelip Bay Son'un onu çağırdığını söyleyince sadece kısa bir süreliğine ayrılmıştı. Bu Bay Son'un Minho'nun Kibum'lu anlarını ikinci kez bozuşuydu. Zamanı mıydı yani neden haftalardır üniversite dergisi için yeni fotoğraf vermemesinin nedenini sorgulamanın. Sorularından olabildiğince çabuk kurtulmaya çalışsada geri döndüğünde Kibum'u görememişti Minho üzülmüştü hayal kırıklığı olmuştu onun için boş yatağı görmek ama hemşireden eve gidebilecek kadar iyi olduğunu duyunca rahatlamıştı.

Yatağında iki sebep yüzünden dönüp duruyordu Minho biri Kibum'u kollarıyla sarmanın mutluluğuydu diğeri acaba şimdi nasıldır diye beynini kemiren meraktı. 

Continue Reading

You'll Also Like

149K 13.5K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
802K 65.4K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
804 68 14
"o salak çocuktan asla hoşlanmam. umrumda da değil. istediğini yapsın benden ya nefret etsin ya da etmesin beni ilgilendirmiyor nasılsa ondan hoşlanm...
3.5K 419 10
kageyama: ya sen niye bana böyle davraniyorsun hinata: ben böyleyim begenmiyorsan ikile amcik Kageyama hinataya plotoniktir ama ona yazmaya basladig...