KARANLIK LİSE

Av theearyaa

25.8K 1.8K 341

Bazı anlar vardır yaşamak istemediğimiz, bazı anlar vardır ki yaşayıp da unutmak istemediğimiz. Mer

TANITIM
1. Bölüm: Seminer
2. Bölüm: Sinema
3. Bölüm: Cinayet
4. Bölüm: Hafta Sonu Planı
5. Bölüm: Ceset
6. Bölüm: Sorgu
7. Bölüm: Küçük Bir Not
8. Bölüm: Trafik Kazası
10. Bölüm : Soruşturma
11. Bölüm: Kamera Kayıtları
12. Bölüm: Yeni Kız
13. Bölüm: Film Gecesi
Soru
14. Bölüm: Merve
15. Bölüm: İntihar mı? Cinayet mi?

9. Bölüm: Ölüm Ve Yaşam

974 114 6
Av theearyaa

Bölümü okuyup bitirdikten sonra oy vermeyi de unutmamanızı umuyor ve keyifli okumalar diliyorum. Seviliyorsunuz.

9.Bölüm: Ölüm ve Yaşam

***************

" Yaşamak öyle bir şeydi ki ölümden daha beterdi. "

Ölüm ve Yaşam...

Yaşam neydi? Ya da diğer adıyla hayat neydi?

Hayat, üç saniyede bile değişebilen, büyük sonu olmayan karanlık bir boşluk gibiydi. Hayat zamanla insanları yaşadığı ve yaşattığı sorunlarla o büyük karanlık boşlukta kaybolmasına sebep olan tek şeydi.

Hayat üç saniyede değişir miydi?

Değişirdi. Hem de hiç aklımıza bile gelmeyecek bir şekilde değişirdi.

Benim hayatım ise üç saniyede değil her saniye de değişiyordu. Benim aklıma gelmeyecek şeyler şuan başıma geliyordu.

Yaşamak ya da ölmekti tek seçeneğim.

Kaçamazdım, ne peşimdeki katilden kaçabilirdim ne de ölümden. Ölümden kaçabilmek için daha dört, beş saat önce deli gibi koşmuştum, ama hiçbir fayda etmemişti. Etmemişti çünkü, şuan da başka bir ölümün kucağına düşmüştüm. Tıpkı şuan ki gibi.

Ben Aslı Soykan

Ölüm ve yaşam arasındaki çizgide kalan kız.

" Aslı kızım, annecim bırakma beni." " Sakın, sakın ölme ben sensiz yaşayamam kızım. "

Defalarca elektroşok cihazıyla beni hayata döndürmeye çalışmışlardı. Ama onca müdahaleye rağmen duran kalbim hala atmıyordu.

Dönmeli miydim?

Hayata, aileme, arkadaşlarıma, okuluma geri dönmeli miydim?

Ya da her şeyi geride bırakıp sonsuzluğa, o karanlık sonsuzluğa gitmeli miydim?

Gidemezdim, o karanlığa gidemezdim. Ailemi bırakamazdım.

" Bu aileme ilk vedamdı, ama şunu biliyordum ki son olmayacaktı. "

Doktorların bütün çabalarına rağmen kalbim yeniden atmamıştı. O kadar çok beni hayata dönderebilmek için uğraşan doktorlar yeniden atmayan kalbim doğrultusunda birbirlerine umutsuzca bakarak yanımdan yavaş, yavaş ayrılmışlardı. Yanımdaki bir doktor tam üzerimdeki beyaz örtüyle tam yüzümü örtecekti ki.
Kapı bir anda şiddetli bir şekilde açılmıştı.

Kapıdan içeri giren annemdi. Odada ki doktorlara dönüp son bir kez daha dedi.

" Son bir kez daha çalıştırın şu zımbırtı makinayı. Kızım bu sefer hayata, bu sefer bana geri dönecek biliyorum. "

" Hanımefendi Kızınız... "

" Doktor! " " Şuan sen bu hastanenin en iyi doktoru olabilirsin, ama ben bir anneyim. " " Ve orada yatan kız senin için sıradan bir hasta olabilir, ama orada yatan kız benim canımdan benim kanımdan bir parça o yüzden tekrar yapın şimdi. "

Annemin ses tonu o kadar kararlı ve kurduğu cümleden o kadar çok emindi ki geri döneceğime .

Yanı başımda dikilen doktor anneme tamam dercesine kafasını sallayıp, hemen ardından elektroşok cihazını yeniden eline alıp son bir kez daha beni hayata, beni aileme geri dönderebilmek için son bir kez daha denemişti.

" Hazır, Çekilin. "

Doktorumun son bir kez daha denemesiyle vücuduma bağlı olan makinadan dakikalar sonra yeniden kalp atış seslerim gelmişti.

Hayata geri dönmüştüm. Anneme ve babama geri dönmüştüm. Dakikalardır atmayan kalbim şimdi yeniden atmaya başlamıştı. Belki de annem o cümleyi inanarak son bir kez daha demeseydi, belkide şuan da çoktan morgun o buz gibi olan soğuk cenaze dolapları arasından birinde yatıyor olucaktım.

Annem haklıydı onlar için sadece sıradan bir hastayken, annem için canından bir parçaydım.

Ben evin tek çocuğuydum. Evin tek çocuğu olmak bir o kadar güzel olduğu kadar da acıdır. Acıdır, çünkü sana bir şey olunca arkanda geride yıkılacak bir ailen vardır. Zordur, çünkü ayakta durmak için tutunabilecek başka çocukları yoktur.

Dakikalar sonra yeniden atan kalbimin ardından annemin yüzünde buruk bir gülümseme belirmişti.
Buruktu, çünkü hala uyanmamıştım. Buruktu, çünkü ona annem deyip sarılamamıştım. Dakikalar sonra atan yeniden kalbim annemin yüzünde küçük bir gülümsemeye sebep olmuş olsa da içindeki burukluğu giderememişti.

Kalbimin yeniden atmaya başlamasıyla annem doktorlara dönerek işte bir o kadar güçlü ve bir o kadar güçsüzlüğü simgelen o cümleyi kurmuştu.

" Demiştim size hayata geri dönecek diye. Benim kızım, benim Aslı'm güçlüdür. Benim güzel kızım bir trafik kazasıyla mı yıkılacaktı güldürmeyin beni. "

Annemin yanı başım da dikilen doktorlara bu cümleyi kurmasıyla gözlerimden birer damla yaş akmıştı.

Şuan annemin içindeki gözyaşlarını bu cümleyle bastırmaya çalıştığına emindim. Karşımda güçlü durmaya çalışıyordu, ama ben şunu da çok biliyordum, benim annem zaten güçlü bir kadındı.

" Şşş... Aslı'm ağlama annem." " Şuan da bu yatakta yatıyor olabilirsin ama beni duyduğunu ve varlığımı hissettiğini biliyorum, biliyorum çünkü bende aynısı hissediyorum güzel kızım. "

" Mine Hanım sizi dışarı alalım artık, bırakalım da Aslı biraz dinlensin. " "Artık yapabileceğimiz birşey yok sadece uyanmasını bekleyeceğiz."

Annem yanı başımda dikilen doktora parmağıyla bir saniye diyerek kulağıma işte o güzel cümleyi söyledi. O cümle güzeldi, çünkü o cümleyi güzelleştiren annemdi.

" Aslı'm güzel kızım seni çok seviyorum, bunu sakın ama sakın unutma olur mu? "

Hiç unutur muyum annem? Şuan boynuna atlayıp sana öyle sımsıkı sarılmak istiyorum ki, ama işte gel gör ki olmuyor be annem.

Dakikalar sonra yattığım yoğun bakım odasından annemin ve babamın odadan çıkmasının ardından yanımdaki doktorlarda çıkmıştı. Koskoca yoğun bakım odasında sadece ve sadece ben kalmıştım, tıpkı o kaza anındaki gibi.

" Hanımefendi bakar mısınız? " "Aslı Soykan hangi katta yatıyor acaba? "

" İkinci kattaki yoğun bakım ünitesinde yatıyor, ilk oda. "

Şuan merdivenlerden koşuşturarak çıkanlar Kerem, Koray, Mert, Meriç ve Merve'ydi. Benim için gelmişlerdi, beni görmek için gelmişlerdi. Oysaki ben onlarla bir daha asla yan yana olamayacağımı düşünmüştüm.

Mert ve Meriç'in saçma ama komik diyaloglarını. Koray'ın ise ciddi duruşu ama bir o kadar komikliğini. Kerem'in ise o yüzündeki sempatikliğini asla ama asla unutmayacaktım. Merve hakkındaki düşüncelerime gelecek olursak, Merve sen bana bu dünyada kan bağı olmadan da birer kız kardeş olunabileceğini öğreten tek kişisin ve seni asla unutmayacağım.

Evet, onlarla kısa bir zaman içerisinde tanışmıştık. Ama zamanın kısa olması onların benim için özel biri olmayacağı gerçeğini değiştiremezdi.

Onlar içinde öyleydim galiba, yoksa neden benim için hastaneye koşuşturarak beni görmeye gelsinler ki.

" Mine, teyze."

" Mine benimde sizler kimsiniz çocuklar. "

" Bizler Aslı'nın okuldan arkadaşlarıyız. Aslı'nın kaza geçirdiği duyduk." " Aslı nasıl iyi mi? Kötü bir şeyi yok değil mi? "

" Sakin olun çocuklar durumu şuan iyi, doktorlar sadece uyanmasını bekleyeceğimizi söyledi. "

" Tamam, biz de bekleriz o zaman. "

" Çocuklar isimleriniz nedir sizin? "

" Benim ismim Kerem, bunlarda Koray, Mert, Meriç ve Merve. "

" Evet Merve'yi tanıyorum zaten. "
" Sizlerle de tanıştığıma da memnun oldum, ama isterseniz evlerinize gidin hem saat çok geç oldu aileleriniz merak eder. " Siz bize numaralarınızı bırakın biz sizi Aslı uyanınca ararız. "

" Yok, biz burada bekleyelim. Hem hastaneye gelirken ailemize haber verdik. "
" Peki çocuklar, siz bilirsiniz "

Şuan burada benim uyanmamı bekleyen tam yedi birbirinden değerli insan vardı. Ve ben bu yoğum bakim odadan sağ salim çıkmalıydım. Bu yoğum bakım odasından sağ salim çıkıp hepsine teker, teker sarılmalıydım.

Sarılmalıydım, çünkü buna ihtiyacım vardı.

Peki ya bu yoğum bakın odasından çıkabilecek kadar, yeniden ayağa kalkabilecek kadar güçlü müydüm?

Güçlüydüm. Tam da annemin dediği gibi ben güçlü bir kızdım. Evet güçlüydüm, ama şuan daha da fazla güçlüydüm çünkü yanımda artık dev bir kadro vardı. Sorunlarımın, başıma gelen olayların üstesinden gelebilirdim. Gelemesem bile de beni o sorunlarla dolu moloz yığınlarının altından kaldıracak insanlar vardı yanımda.

Evet, şuan da bu yattığım yoğun bakım odasında kendime bir söz vermeliydim. Kendimi asla ama asla o sonu olmayan karanlığa ve de o sonu olmayan karanlığın getirdiği umutsuzluga kaptırmayacaktım.

Artık herşey den önemlisi ise katilin karşısında dimdik ayakta durmalıydım ve asla boyun eymemeliydim. Eh netice de cinayeti işleyen oydu, ben değildim. Aslına bakarsanız kaçması gereken de oydu, ben değildim.

( Bir süre sonra )

Geçirdiğim trafik kazası yüzünden hastaneye yatalı tam iki hafta olmuştu. Hastanede yattığımın sekizinci gününde durumum iyiye gittiği için normal bir odaya alınmıştım.

Şuan ise normal odada geçirdiğim altıncı günümdü ve artık hastaneden çıkıyordum. Kendime verdiğim sözü tutmuş ve yeniden ayağa kalmıştım ve şuan da ailemle birlikte evime gidiyordum. Doktorum yazdığı bir haftalık dinlenme raporunun ardından da okuluma dönebilecektim. Aslına bakarsanız bu rapor benim içinde iyi olmuştu. İyi olmuştu çünkü, hem biraz daha dinlenip hem de bir nebzede olsa kendime gelebilecektim.
Yani öyle umuyordum.

( 1 Hafta Sonra )

" Aslı, kızım daha kalkmadın mı? Okula geç kalacaksın kalk hadi. "

" Tamam anne, kalkıyorum. "

Yattığım yatağımdan kalkıp hemen banyoda bir duş aldıktan sonra üzerime okul kıyafetlerimi giydim. Aynanın karşısında saçlarımı acaba bağlasam mı? Yoksa açık mı bıraksam? Diye düşünürken bir anlık bağlamaya üşenip saçlarımı açık bıraktım. Dolaptan çıkardığım montumu hemen üzerime geçirip, sonra da okul çantamı alıp koşar adımlarla aşağıya indim.

" Anne, ben çıkıyorum. "

" Aslı, nereye gidiyorsun. "

" Anne az önce odama gelip beni okula geç kalacaksın Aslı kalk diye uyandırmadın mı? "

" Evet, uyandırdım. "

" Ee anne o zaman nereye gidiyor olabilirim? " " Hmm dur senin yerine ben düşüneyim." " Aa anne buldum nereye gittiğimi, kesin okula gidiyorumdur ben. "

Annem kurduğum bu cümleden sonra karşımda büyük bir kahkaha atmaya başlamıştı. Annem karşımda dikilmiş büyük bir kahkaha atarken, bense ona ne manaysa bakışı atıyordum.

" Aslı, okula gitmene daha kırk beş dakika var. "

" Eh be anne, madem kırk beş dakika var beni ne diye acele, acele uyandırdın. "

" Neden mi? " " Acaba okula giderken on saat hazırlanamadığın için olabilir mi? Aslı "
" Bence şuan abartıyorsun anne. "
" Diyosun... "

Annemin bu cümlesine yüzümde yamuk bir gülüş atıp, peşinden mutfağa doğru ilerledim.

" Günaydın Babişkom. "

" Günaydın güzel kızım. "

Mutfağa girer girmez babamın yanağına bir öpücük kondurup hemen yerime oturup kahvaltımı yapmaya başladım.

" Aslı, kızım boğulacaksın yavaş yesene. "

" Anne açım. "

" Sen doğduğundan beri açsın zaten. " " Bir doyuramadık seni. "

Babam annemin kurduğu bu cümleye masada büyük bir kahkaha atmıştı.
Hemen ardından babamın kahkasına annem de eşlik etmeye başlayınca ikisi de biran da gülmeye başlamışlardı.
Bense annemin ve babamın bir anda masa da deli gibi kahkaha atmaya başlamasıyla acaba çıldırdılar mı düşüncesini bir kenara bırakıp kahvaltımı yapmaya devam ettim.

Bir beş dakika hızlıca kahvaltımı yapıp bitirdikten sonra, hemen evden çıkıp okula gitmek için Merve'yle birlikte cadde de yürümeye başladık.

Kısa bir yürüyüş yolculuğun ardından sonunda okula gelmiştik. Okulun dış kapısından okulun bahçesine girmemizle bir kez daha şok olmamız bir olmuştu.

Şok olmuştuk, çünkü okulda bir sürü polis ekipleri vardı.

Polis ekiplerini görmemle ağzımdan çıkan tek kelime " Yine mi? " olmuştu.



**************************
Hoşçakalın, sevgiyle kalın.
**************************

Fortsett å les

You'll Also Like

İHTİLAL Av Fatma Demir

Mysterium / Thriller

772K 27.3K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
2.5M 167K 87
#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. A...
22 | GECENİN SANRISI Av Eylül

Mysterium / Thriller

2.8M 211K 38
*14 Kasım 2023 güncellemesi* İlerleyen bölümlerde yorumlarda birçok spoi ile karşılaşabilirsiniz. Her ne kadar uyarı geçsem, o yorumları silsem de ma...
14.8M 600K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...