Cunning Child | Jikook

By jikookgezegeni

250K 25.5K 15.3K

"Bu çocuk için soyumuzu tehlikeye atmanıza izin vermeyeceğim." More

Prologue
1.Bölüm: "Cehennem Bebeği."
2.Bölüm: "Küçük Bela."
3.Bölüm: "Küçük lanet."
4.Bölüm: "Bundan sonra benimlesin, küçük."
5.Bölüm: ''Geleceğini, geleceğimizi gördüm Jungkook.''
6.Bölüm: "Gurur duyduğun biri olmak istiyorum."
7.Bölüm: "Bundan zevk aldım."
8.Bölüm: "Jungkook. Ne yaptın sen?"
9.Bölüm: ''Jungkook'u kurtarma şansım... Olur muydu?''
10.Bölüm: ''Onu kaçıracağım.''
11.Bölüm: "Ama ilk olan, son olmayacaktı."
12.Bölüm: ''Cehennemde görüşürüz.''
13.Bölüm: "Toz. Kan. Acı."
14.Bölüm: "Seninle savaşmak istemiyorum."
15.Bölüm: "Ölümler artık bizi incitmiyor."
16.Bölüm:"Kabul et küçüğüm,"
17.Bölüm: "Yanından ayrılmamı istemiyorsun."
18.Bölüm: "Buna ihtiyacın var."
19.Bölüm: Hayatta kalması için fedakarlıklar yapman gerek."
20.Bölüm: "Ölüm Makinesi"
21.Bölüm: "Onun kanına bağımlı."
23.Bölüm: "Beni bu hale kim getirdi?"
24: "Benim ailem sensin."
25.Bölüm: "Aylar geçmişti."
26.Bölüm: "Tatlı dokunuşları altında."
27.Bölüm: "Veda busesi."
28.Bölüm: "Sürgün"
29.Bölüm: "Sakın beni özlemediğini söyleme."
30.Bölüm: "Tanrıların laneti."
31.Bölüm: "Hasta kral."
32.Bölüm: "Sana ihtiyacım var."
33.Bölüm: "Tavşan çocuğum."
34.Bölüm: "Tüm gerçekler."
35.Bölüm: "Kozmik orgazm."
36.Bölüm: "Küçük Jungkook ve papatyalar."
37.Bölüm: "Bedel."

22.Bölüm: "Benim olan."

6.6K 694 751
By jikookgezegeni

22.Bölüm

"Odasında mı?" Oluşan uzun sessizlik sonunda Jungkook'un tek söylediği buydu.

"Hayır. Kızın odasında." Dedi Yoongi.

Yangına körükle falan mı gidiyordu? Eğer öyleyse başarmıştı.

Çünkü Jungkook, bütün dünyayı yakıp küle çevirecek kadar büyük bir ateşe sahipti şu an.

Bakışlarını Yugyeom'a çevirip,

"Beni oraya götür." Diye emretti.

Yugyeom'un ikiletmeye niyeti yoktu, tek istediği arkadaşı için en iyisini düşündüğü bu lanet olaydan en az hasar ile kurtulmaktı.

Saniyeler sonra kapıya ulaşıp kapıyı hışımla açan  Jungkook, yatakta oturmuş, kızın ellerinden birini nazikçe kavrayarak o bilekten gelen kanı içen Jimin ile şaşkınlıkla kalakaldı.

Eh, kapının gürültüyle açılması ve kapıdaki Jungkook, genç kızın bileğini korku ile geri çekip, Jimin'in de yaptığı işi yarıda kesmesine neden olmuştu.

Oysa genç kız az önce halinden oldukça memnun görünüyordu.

Jimin,
"Onun bir suçu yok!" Diye atıldı. "Ona zarar vermen gereken bir durum yok ortada. Yalnızca bana yardım ediyordu." Neden onu koruyordu? Damarlarındaki öfkenin arttığını hissetti.

"Elbette." Dedi Jungkook. "Elbette yalnızca sana yardım ediyordu." Yugyeom ile aralarında kısa süreli bir bakışma geçti.

"Kızı götür buradan." Dedi Yugyeom'a. "Bizi Jimin ile yalnız bırakın."

Yugyeom kızı odadan çıkarır ve Jungkook ile Jimin yalnız kalırken, Jungkook önce Jimin ile olan meselesini halledecekti.

Gülümsedi.

Kız, kan kokan mahzende Jungkook  gelmek isteyene dek ölümü için  bekleyebilirdi.

"Yugyeom sana anlattı mı?" Diye sordu Jimin huzursuzca.

"Anlatmadı. Ama öğrendim.'' Diye cevap verdi Jungkook. Neden benden gizleyip Yugyeom ile arkamdan iş çevirdiniz?"

"Kana ihtiyacım oluyordu. Hayvan kanı yetmiyordu. Öğrenseydin kan ihtiyacımı senden karşılamamı isteyecektin."

"Elbette." Dedi Jungkook. "Elbette öyle yapacaktım! Şimdi yapacak olduğum gibi."

"Bunu yapmanın gücünü zayıflattığını biliyorsun! Kazanma isteğiyle yanıp tutuşuyorken böyle basit saçmalıklar yapıp bunu tehlikeye atmaya bir son ver. Bu kıskanman gereken bir durum değil."

"Kıskanmıyorum ben." Dedi gözlerini kaçıran Jungkook. "Ortada yaptığım bir saçmalık falan da yok. Gücümün zayıflaması önemli değil. Lider benim. Ama oyunun içinde kalması gereken adamım sensin. Bana savaş galibiyetleri getiren sensin. Benim kanımla beslenmek senin için daha iyi olmaz mı? Benim gibi bir hybridin kanı seni daha güçlü yapmaz mı?"

Duraksayan Jimin, hiç bu yönden düşünmemişti.

Düşünceler denizine girmesine fırsat bulamadan yeni bir soruyla karşılaştı.

"O kızla aranızda ne geçti?"

Duydukları, yere diktiği bakışları şaşkınca Jungkook'a çevirmesine neden oldu.

"Ne?" Diye sordu anlamayarak.

"Yattınız mı?" Dedi Jungkook bir çırpıda. "Onunla kan ihtiyacını karşılamak dışında başka bir şey yaptınız mı?"

"Tanrı aşkına!" Diye bağırdı Jimin şaşkınca. "Ondan sadece beslendim. Daha fazlası yok!"

"O halde neden bir hafta boyunca her lanet gün yanında onu istedin? Neden  onun pis kanına muhtaç hale geldin?"

"Ben," dedi Jimin. Allak bullaktı. Jungkok gereğinden fazla sakin davranıyor, ara sıra yaptığı ani çıkışlar dışında karakterine tamamen tezat bir şekilde Jimin ile sakince konuşup ona sorular soruyordu.

"Söyle bana." Diye emretti Jungkook. "Neden son bir haftadır her lanet günde, yanında onu istedin?"

"Çünkü kanı, bana ihtiyacım olan şeyi veriyor." Dedi Jimin dürüstlükle.

Duvara sert bir yumruk geçirdi.

Pekala.

Jungkook kesinlikle son noktaya geliyordu.

Adımlarını, yatakta oturan Jimin'e yönlerdi.

"Demek, sana ihtiyacın olan şeyi veriyordu." Her bir kelimenin üzerine duraksamış, kendine sindirme payı vermesine olanak sağlamıştı.

Jimin ne diyeceğini bilmiyordu.

Ne yapacağını da öyle.

Bir kukla gibi duruyor ve Jungkook tarafından gelecek hareketi bekliyordu.

Jungkook, yatakta, Jimin'in önüne gelerek durdu.

Giydiği siyah bol gömleğinin düğmelerini tek tek açmaya başladı.

En sonunda gömlek, bir hırka görevi görecek şekilde üzerinde duruyordu.

Ancak gövdesi davetkar derecede çıplaktı.

Jimin'i omuzlarından kavrayan Jungkook, bekletmeden Jimin'in kucağına çıktı.

Jungkook inkar etsin ya da etmesin, Jimin tarafından gelecek tüm ilgiye muhtaçtı.

Ani gelen hareket, Jimin'i şaşırtsada, elleri refleks olarak kucağındaki adamın beline doğru kaymıştı.

Jungkook, kalçasını bilerek ya da bilmeyerek, büyük bir yavaşlıkla oynatıyor ve oturduğu kucağa tam anlamıyla yerleşmeye çalışıyordu.

Gözleri seğirmeye ve zor durumda kaldığını hissetmeye başlayan Jimin,

"Kes şunu." Diye tısladı.

"Neyi keseyim?" Diye sordu Jungkook. Bu sırada soğuk elleri, aynı soğukluktaki boynu kavrayıp kendine doğru çekmiş, bedenlerinin iyice birbirine yaslanmasına neden olmuştu.

"Kıpırdanmayı." Diye hırladı. "Lanet olası kalçalarını üzerimde kıpırdatmaya son ver Jeon!"

Elleri, Jimin'in göğsü üzerinde bir yol izlerken, kıpırdanmayı bir saniye olsun kesmiyordu.

"Bunu mu keseyim?" Diye sordu usulca.

"Yaptıklarımın bedelini ödetmeyi çok iyi biliyorsun değil mi?" Diye sordu Jimin.

"Kes konuşmayı da kan ihtiyacını gider." Dedi Jungkook sertçe.

Jimin daha fazla beklemeye gerek görmedi.

Jungkook pürüzsüz boynunu ilk kez olduğu gibi yine cüretkarca ona sunuyordu  ve o bu daveti geri çevirmek  için bir sebep görmüyordu.

Dişlerini taptığı boyna sertçe geçirdiğinde, şahdamarından ağzına dolan kan ile inledi.

"Hiçbir kan," diye mırıldandı, "Hiçbiri..." gözleri kaymış, konuşamayacak kadar fena uyarılmıştı. Erkekliği kontrolü dışında, ondan bağımsızca daha fazlası için çıldırıyordu.

Jungkook'un da ondan bir farkı yoktu.

Konuşmuyor, yalnızca kendini ona teslim etmiş halde anı yaşıyordu.

Kucağındaki Jungkook ile birlikte ayağa kalktığında, Jungkook büyük bacaklarını itaatkarca kucağında olduğu bele doladı.

Bedeni sertçe duvara yaslandığında, Jimin: ellerinden birini tuttuğu kalçadan çekerek Jungkook'un saçları arasından geçirdi.

Yaptığı hareket ile arkaya doğru itilen Jungkook'un kafası, Jimin'in kesik kesik içtiği kanı daha rahat içmesi için olanak sağlamıştı.

Durması için hiçbir sebep yoktu.

Ona doyamamıştı.

Henüz.

Ancak Jungkook, sımsıkı sarıldığı bedenden ani bir hareket ile ayrıldı ve az önce hakimiyeti altında olduğu adamı kendinden mahrum bıraktı.

Ani bir çeviklikle Jimin'i arkaya doğru ilerleterek, bedenini  geniş yatak ile buluşturdu ve üstüne çıktı.

Sıra ondaydı.

"İstiyor musun?" Diye sordu. "Kanıma daha fazla sahip olmak istiyor musun?"

Jimin, baygın bakışları arasından,
"İstiyorum." Diye mırıldandı.

Jungkook, Jimin'in pantolon kemerine asılı küçük bıçağı sert elleriyle bulunduğu yerden çekerek eli üzerinde derin bir kesik açtı.

Kendi kanını kendi dudakları ile buluşturduğunda, vakit kaybetmeden Jimin'e yönelmişti bile.

Birbirlerinin ağızlarına doğru inlediler.

Islak bir sesle birbirlerinden ayrıldıklarında, Jungkook, altında boylu boyunca yatıyor olan altın saçlı adamın çenesini sertçe ısırdı.

Altında kıvranır olan adam daha fazlasına ihtiyaç duyuyor ve bunu belli etmekten çekinmiyordu.

"Devam et." Diye bağırdı Jimin. "Bana daha fazlasını ver."

Burada kesemezdi öyle değil mi?

O da daha fazlasını istiyordu.

Ancak kesti.

Elleri ile Jimin'in kasık bölgesinden destek alarak yavaşça ayağa kalktı.

Bu, altında kıvranan adamın erkekliğinin daha fazla sertleşmesinden başka hiçbir işe yaramadı.

"Bu," diye konuştu Jungkook. "Bir daha başka birinin kanını kabul etmemen için almış olduğun küçük bir ders." Dudaklarında kalan kanı dilinin ucuyla yaladı. "Tekrarı olmasın Park. Çünkü bir dahaki sefere zevkten kıvrandığın bir ceza değil, durmam için yalvardığın bir ceza veririm."

-
Çürümüş et.

Mahzenin kokusu tam olarak buydu.

Metalik kan, çürümüş et ve ölülerin ölmeden bir kaç dakika önce korku dolu nefretinin duvarda bıraktığı his.

Kıvranan, saçları dağılmış genç kızın tam önünde diz çöktü.

Kızın bakışları yerdeydi ve ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu.

Bir kaç dakika önce altına kaçırmış, yüzünden yer yer akan kan ve midesinden gelen kusma isteği ile baş etmeye çabalıyor gibi görünüyordu.

"Benim suçum değildi." Dedi kısıkça. "Ben, sadece bana denileni yaptım."

"Sen," dedi Jungkook. "Sadece benim dediklerimi yapmakla yükümlüydün. Ama arkamdan iş çevirip beni çiğnedin. Benim olanı, kendine bağımlı hale getirdin."

Genç kız hafifçe ayağa kalkmaya yeltendi, kaçmalıydı. Nasıl yapacağını bilmiyordu. Ama bunu yapmalıydı.

Ancak ayağa kalkmaya uğraştıktan kısa bir süre sonra dizlerinin bağı çözüldü ve kendini tekrar yerde buldu.

"Neden senin kanın?" Diye sordu merakla. "Neden diğerlerinin değil de senin kanın?"

"Ben..." dedi içli içli ağlamaya başlayan kız. "Bilmiyorum. Lütfen, lütfen bırak beni."

"Sedyeye." Dedi tok bir sesle. "Uzan."

Korku dolu gözlerini kocaman açan kız, "Hayır!" Diye bağırdı. "Lütfen! Yalvarırım!"

Bu sırada Jungkook'a doğru atılmış, narin elleri ile yalvarırcasına Jungkook'un dizine tutunmuştu.

Saniyeler içinde bakışları yumuşayan Jungkook ve kızı yavaşça ayağa kaldırmasındaki naziklik tüyler ürperticiydi.

Kız bile ne olduğunu anlamamış içli içli çektiği nefesi ve gözlerinden akan yaşları kısa bir süreliğine durdurmuştu.

Jungkook'u gerçekten tanımıyor olan biri bu bakışlarda bir acıma ve merhamet bulabilirdi.

Ama gerçek öyle değildi.

Ustaca harmanlamış bir sakinlik ve arkasında kalan öfke nöbetinin gölgesinde Jungkook yavaşça sordu.

"Sen," dedi. Bu sırada genç kızın sağ elini kendi eline kenetlemiş, büyük elleri arasında kalan narin ele öfke ile bakakalmıştı. "Ne cüretle bana, benim isteğim dışında dokunursun?" Dili yanakları içinde turlarken,
"Sen, ne cüretle benim olana sahip olursun?" Diye ekledi.

Kızın, elleri arasından kurtulmak için çırpınan elini daha sıkı kavrayarak, yakınındaki dağılmış kızın gözlerinin tam içine doğru baktı.

Orada dallanan nefret sinirlerini dahada uyarıyor, tüm bu korku ve üzüntünün ardında her şeyi yapabilecek bir kız görüyordu.

Daha fazla düşünmeden kızın baş parmağını kesti.

Kız, boğazından hayvani bir ses çıkardı.

Yırtılırcasına attığı çığlıklar ve kesilen soluğu başlangıçtı.

Çünkü Jungkook, aynı işlemi diğer parmaklar içinde yapıyor ve kızın bedenini sertçe sedyeye yatırıp asıl işkencesine başlamaya hazırlanıyordu.

Bölüm sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

274K 18.6K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
2.5M 77.4K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
7.1M 644K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
22.2K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...