BİR SEPET BAHARAT

Bởi SumeyyeDemirkan

2.8M 266K 86.7K

Bir gün, Seversem seni Vazgeçme benden Çünkü muhtemeldir ki, Seni bulduğum zaman Gitmiş olacaksın kalbimden. Xem Thêm

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0 (Final)

3.4

47.7K 4.9K 1.7K
Bởi SumeyyeDemirkan

Duke Dumont - Ocean Drive

Evin kapısını kapatıp ayakkabılarımın bağcıklarını bağladıktan sonra apartmandan inmeye başladım. Dış kapıdan çıkıp okula doğru yürümeye başladığımda cebimdeki telefon titremeye başladı. Duraksamadan onu kavradım ve ekranda gördüğüm isimle yüzümdeki sırıtışa kucak açtım.

''Alo?'' diye konuştum sırıtarak.

''Arkandayım,'' dedi sakince.

''Ha?'' diye döküldü dudaklarımdan şaşkınca. Sonra olduğum yerde durup arkamı döndüm. Sinan geliyordu. Telefonu kulağımdan indirmeden konuşmaya devam ettim. ''Kapatıyorum ben, yazmasın.''

''Yazsın,'' diye güldü.

''Ay,'' dedim gözlerimi devirerek, ama bir yandan dev gülüyordum. İçim kıpır kıpırdı. Karşımda durduğunda telefonlarımızı kapattık. ''Günaydın,'' diye mırıldandım utanarak.

Yanağım doğru yaklaştı ve öpüp geri çekilerek gözlerimin içine baktı. ''Sana da günaydın.''

''Sinan ama,'' dedim etrafa bakarak. Kimse de yoktu. ''Neyse,'' diye geçiştirdim sonra. Yüzümdeki tebessümü elden bırakmıyordum. ''Gidelim haydi okula.''

''Okulu eksek ya?'' diye sordu kaşlarını yukarı kaldırırken. Gözlerimi irileştirdim.

''Ay hayır tabii ki. Zaten azıcık kaldı bitmesine, of sınavda yaklaşıyor delirmek üzereyim.''

Bana saf saf bakıp ağzına fermuar çekti. ''Sustum tamam, Allah belamı vermesin sustum lan.''

Güldüm. ''Salak.''

Güldü ve karşımdan çekilip yanıma geldi. Elimi tuttu. Bunu sorgulamadım ama utanıyordum. Rahat rahat tutamıyordum, çünkü başındaydık ve birinin görüp dedikodu yapmasını istemiyordum. Gerçi Sinan zaten bunu bizzat kendi yapmıştı ama neyse... Kızamam ona.

''İlk ders ne?'' diye sordu sakince.

''Tarih,'' dedim sakince.

''Of derse bak,'' diye homurdandı. ''Kaçın benden kaçın diye bağırıyor.''

Gülümsedim ve yüzümü yüzüne çevirdim. Boyu benden biraz uzun olduğu için gözlerim ilk önce çenesine değmişti. ''Sinan?'' diye sordum sakince.

''Hım?''

''Hangi bölümü istiyorsun?'' Bunu bilmiyordum. Onun hayallerini, ideallerini ve düşüncelerini. Bu beni bir miktar üzmüştü ama cevap vereceğini biliyordum.

''Puanım nereye yeterse,'' diye geçiştirdi. Yüzüne bakmaya devam ettim lâkin bu biraz düz olmuştu.

''O ne ya?'' dedim. ''Hayvan gibi matematiğin, geometrin var ve sen puanın nereye yeterse oraya yerleşeceksin yani öyle mi?''

Bana bakıp dudağının kenarını kıvırdı. ''Puanım hukuka yeter belki.''

Duraksadım ve kaşlarımı çatıp güldüm. ''Ya.'' Bana bakmaya devam etti. ''Korkma, sevgilin boş beleş adamın teki değil.''

''Öyle demek istemedim ki,'' diye ifade ettim. Kendimi şu an kötü hissetmiştim. Ekledim. ''Ben merak ediyorum seni. Hayallerini, ideallerini... Hedeflerini. Bana aslında kendinle ilgili çok az şey anlattın sen.''

''Çünkü diğer Sinanla henüz tanışmadın.''

''Anlamadım?'' dedim yürümeye devam ederken. Birbirimize bakmıyorduk, ikimiz de karşıya doğru ilerliyor ve önümüze bakarak konuşuyorduk. Sanırım böylesi daha iyiydi çünkü gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamıyordum.

''Anlamayacak bir şey yok,'' dedi düz bir sesle. ''Diğeriyle tanışmadın henüz.''

''Diğeri ne ya?'' dedim alay eder gibi. ''Vampir misin yoksa kurt adam mı? Gündüzleri iyi geceleri kötüyü mü oynuyorsun?''

''Kısmen.''

''Komik değil.''

''Çünkü şaka yapmıyorum.''

''Sinan,'' diye durdurdum onu. Durduk. Ellerimi çekmedim çünkü şu an için aşırı gereksiz bir davranış olurdu. Gözlerine baktım ve daha derine inmek için korkmaya başladım. Dudaklarımı ıslatıp çekerken ona bir adım attım. ''Bir şey mi var?''

''Ne gibi?''

''Bilmiyorum,'' dedim kafamı sallayarak. ''Biraz... Şey...''

''Tuhaf?''

''Hı-hım,'' diye aşağı eğdim kafamı. Sanırım doğru cümle buydu. ''İyisin değil mi? Moralin düzgün?''

Gülümseyerek elini omuzlarımdaki saçlarıma götürdü ve uçlarını hafifçe parmağına doladı. Çok güzel bakıyordu ama... İnsan kalbini kırmaya korkardı. ''İyiyim. Moralim de güzel. İnan ki.''

''İnanıyorum elbette,'' dedim çabucak. ''Ama verdiğin cevaplar beni kötü etti biraz. Ne bileyim işte...''

Daha geniş güldü. ''Sinir bozucuyum değil mi?''

Tek gözümü kıstım ve biraz düşündüm. ''Biraz.''

Gülüşü küçüldü ama dudaklarından temellice kaybolmadı. Konuşmadık. Bir şeyler konuşabilirdik ama bunu yapmadık. Daha sonra da okula yürüdük. Derse girdiğimizde Ahmet'in yanında Ela'nın oturduğunu gördüm. Bu durum bende hiçbir etki oluşturmamıştı bilakis Ahmet için sevinmiştim.

Onları uzaktan izlerken Sinan, ''Bak bulmuş hemen birini,'' diye konuştu. ''Onlar eskiden beraberdi zaten,'' dedim ona karşılık verir gibi. ''Ama sanırım araları yumuşamaya başladı.''

Soğuk soğuk güldü. ''O kadar şaşırmadım ki...''

''O ne demek?'' diye sordum yüzümü yüzüne çevirerek. Dudaklarını sarkıttı ve omzunu silkti. ''Boş ver. Ya bırakalım şunları zaten, bize ne.''

Sustum ve önüme dönerek sıranın üzerindeki kalemi elime alıp oynamaya başladım. Elimi çenemin altına aldığımda derin bir iç çektim. O esnada hoca içeri girdi. Bir takım yoklama mevzularını hallettikten sonra sınıfa döndü. ''Yarın öğleden sonraki ilk derste sınavınızın olduğunu biliyordunuz değil mi?''

İsmail, ''Size de günaydın hocam,'' diye konuşup ekledi. ''Biz öyle ölmeyiz, siz gülle atın gülle.''

Hatice derhal karşılık verdi. ''Tabii ki biliyoruz hocam!''

İsmail, ''Ne kadar şaşırdım ne kadar şaşırdım kız Hatçe,'' diye dalga geçti.

Hatice sadece gözlerini devirmekle yetinirken Rıza Hoca ayaklanarak tahtanın orada belirdi. ''Nerede kalmıştık?'' diye sordu sınıfa dönerek. Hatice direkt cevap verdi. ''Kore Savaşları'nda hocam!''

İsmail, ''Aynen hocam,'' dedi. ''Ayla güzel filmdir. Tavsiye ederim.''

Bu beni hafifçe gülümsettiğinde elimdeki kalemle oynamaya başladım. Rıza Hoca otoritesini bozmadan bu tarafa doğru baktığında gözleri beni buldu. ''Senin yerin neden değişti Mine?''

Afalladım. Sınıftakilerin gözleri beni bulduğunda, ''Öyle gerekti hocam,'' diye konuşabildim.

Sinan, ''Bir sorun mu var hocam?'' diye sorduğunda gözlerim usulca Ahmet'in sırasına kaydı. Bana bakmıyordu. Bu artık can sıkıcı olmaya başlamıştı. Sanki kötü bir şey yapmıştım. Dişlerimi sıkıp gözlerimi oradan çevirdiğimde Rıza Hoca, ''Hayır,'' dedi. ''Yıllardır Ahmet ile oturur. Şaşırdım.''

Sinan'ın zoraki bir şekilde gülümsediğini fark ettiğimde dizlerinin üzerindekini elini yumruk yaptığını gördüm. Bu beni telaşlandırmıştı.

Ahmet, ''Şaşırılacak bir durum yok hocam,'' dedi. ''Bazıları hak ettiği yerde.''

Yüzümde kocaman ve hemen beliren hayal kırıklığı Sinan'ın benden daha fevri davranmasına engel olamamıştı. ''Ne diyorsun lan sen?''

Rıza Hoca, ''Sınıftayız!'' diye konuştu.

Ahmet buraya döndü. Yüzünde uzak bir mana gizliydi. Onca yıllık dostumun yüzüne bakmaya korkar olmuştum. ''Gayet açık ne dediğim. Sen de bunu kanıtladın zaten.'' Önce sınıfa sonra da Rıza Hocaya döndü. ''Haberiniz vardır belki hocam! Sinan ve Mine beraberler. Kutladınız mı?''

''Ne?'' dedim şaşkınca. O kadar ama o kadar kötü hissetmiştim, kırgınlığım kemiklerime bile batıyordu. Ahmet'in yüzünde gördüğüm o saf öfke ve kinin onu bu kadar kendinden çıkaracağını düşünememiştim.

Sinan derhal öne atılıp, ''Ayıp ettin,'' dedi. ''Bir büyük açmıştın bizim için. Hatırlat ileride kart yollayalım sana.'' Öfkeyle fısıldadığında bunu sadece ben duydum. ''Şerefsiz, piç!''

Ahmet sözlerin üzerine bir şey demediğinde kalbim deli gibi ağrımaya başladı. Rıza Hoca'nın gözünde ne konumda olduğum umrumda değildi ve bu onu ilgilendiren bir konu da değildi. Benim kırgınlığım Ahmet'eydi. Nasıl olur da bu kadar büyütür ve marifetmiş gibi bir şeyler gevelerdi?

Rıza Hoca yüksek sesle bağırdı. ''Okulda olduğunuzu unutuyorsunuz sanırım!''

Sonra buraya döndü. Bize baktı. ''Kimsenin ne yaptığı beni alakadar etmez. Okulda olduğunuzu bilin yeter.''

Sınıftaki homurdanmalar ve gözler usul usul üzerimizden çekilmeye başladığında Rıza Hoca elindeki tahta kalemin kapağını açıp, ''Başlıyoruz derse,'' diye komut verdi. Sinan'ın öfkesini aldığı nefeslerden anlayabiliyordum.

Yüzümü Ahmet'in sırasına çevirdim. Bana baktı. İlk kez ondan uzak düştüm, ciddi manada onu tanıdığımı düşünmemeye başladım. Bana kaşları çatık bir halde bakarken dudaklarımda buruk bir tebessümle mırıldandım. ''Yazık!''

🍷

İyi geceler. 🌸

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

25.3M 902K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
567K 25.1K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
124K 8.8K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
330K 28.5K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...