SAAT

By AyzaOnal

428K 20.1K 4.8K

Olacaklardan habersiz bir genç kız... Aylardır beklenen ekibin yeni üyesi... Kaderin oynadığı oyunlar hiç bu... More

1.Bölüm (DA:2/2)
2.Bölüm (DA:2/2)
3.Bölüm (DA:1/2)
4.Bölüm (DA:1/2)
5.bölüm (DA:1/2)
6.bölüm (DA:1/2)
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
Duyuru! Lütfen Okuyun
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
DUYURU!
44.Bölüm Part 1

28.Bölüm

6.1K 332 44
By AyzaOnal

Saniyeler kalbinizin hızına yetişemez hale geldiğinde utancın hangi evresinde yer aldığınızı anlayamazsınız. Bacaklarımın altına yerleştirmiş olduğu kollarının sıcaklığını adeta tenimde hisseder olmuştum, dudaklarım tenine temas ederken bir anlığınada olsun onun gibi yapmak istedim.

Kumsalın üzerinde hiç utanmadan ve çekinmeden beni öptüğünde bende bir anlığınada olsa utangaçlığımı atmak istedim, zor olmamalıydı tıpkı şu duruma gelmemizin küçük bir sarsıntıdan meydana geldiği gibi.

Dudaklarımı teninden çekmedim, hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ediyordu ama tutuşundaki gerilmeden bu olayın onun içinde farklı bir durum oluşturduğunu anlamıştım.

Küçük bir öpücük ile geri çekildim sıcak teninden, daha az önceye kadar utancımı bir kenara bırakmayı düşünürken şimdi ise başımı boyun girintisinde kaldıramıyordum.

"Bunu küçük bir ödeşme olarak mı kabul etmeliyim?"

Sesinden gülümsediği belli oluyordu, konuşması ile başımı koyduğum boynundan hafif titremeyi hissettiğimde gülümsedim.

"Evet, küçük bir ödeşme."

°°°~°°°

"Emir buraya bir bakar mısın?"

Önümdeki çimlerin içerisine gizlenmiş olan demir oymayı üzerindeki otları yolarak temizledim, yere sabitli olduğu için elimede alamamıştım ama tuhaf bir şey vardıki etrafı mermer taşa benzer bir malzeme ile çember içerisine alınmıştı, asıl tuhaf olan ise bu mermerlerin ve demir oymanın üzerinde çim yetişmesiydi.

Uzun ve meşakatli yolculuğun sonunda tuhaf bir yere gelmiştik, kırmızı noktanın olduğu yer bir uçurumdu ve aşağısında çok güzel bir manzaraya şahitlik ediyordu.

"Ne buldun?"

Diz çökmüş oymanın üzerini temizlerken yanıma gelen Emir de diz çökerek bulduğum demir oymaya bakıyordu. Gözleri parladı, istediği yapılan bir kişinin gözlerindeki parıltıdı bu.

"Bunu tahmin etmiştim. Kaç tane boşluk var?"

Bir yandan Emir serçe parmağında yüzüğü aktif ederek bir şeyler yaparken ben ise oymaları saymaya başladım. Demir oymanın üzerinde yuvarlak boşluklar vardı ve bir atoma benzer dizlimi ile ortaya doğru ilerliyorlardı, ortada ise diğerlerine nazaran daha büyük bir yuvarlak vardı ama bu yuvarlak mavi bir top ile kaplanmıştı.

Diğer yeşil ve kırmızı miskete benzer taşların içerisini doldurmadı yuvarlakları saydım.
Birbirleri ile örüntü oluştaracak gibi de dizilimleri yoktu.

"Toplam beş tane,"

Başımı çevirerek Emir'e baktım, daha deminden beri uğraştığı yüzüğünü bırakmış, şimdi ise avucundaki yeşil ve kırmızı küçük toplar ile ilgileniyordu. Evet, bu toplar demir oymanın üzerinde bulunan topların aynısıydı.

"Bunları nerede bulduğunu sormayacağım,"

Kesinlikle daha önceden gelemediğim ve hiçbir şey bulamadan elim boş döndüğüm o evden bulmuştu.

Merakla Emir'in ne yapacağını bekliyordum, söylediklerim ile suratında küçük bir tebessüm oluştu. Önündeki Demir oymaya elinde tuttuğu topları yerleştirmeye başladığında suratımda oluşan tembel bir gülümseme kaybolmuş, merakım onun yerini çoktan sahiplenmişti.

Bu oyunu oynamak gibi bir deliliği neden yapmıştım bilmiyordum.

Tüm topları yerleştirdiğinde ana top olan mavi topun gövdesine doğru bütün küçük toplardan mavi bir ışık yöneldi, ince ve desenliydi.

"Şimdi ne olacak?"

Sorum ile bakışlarını bana çevirdi ve elini mavi topun üzerine koydu.

"Göreceksin,"

Elinin altındaki topa bastırdığında yer kımıldamaya başladı ve önümüzdeki demir oyma yukarıya doğru silindir gövdesi ile çıktı.

Yaşadıklarım ile çığlığıma engel olamazken yere tutunarak sabit durmaya çalıştım, etrafını saran mermerden oluşan çemberde bizimle beraber yükselmişti.

Gözlerimle yerden ne kadar uzaktayız diye bakmaya çalıştım, çok fazla denecek kadar yüksekte değildik, yakşalık bir metre veya beş on santim fazlası olabilirdi.

"Dilay ayağa kalkabilirsin."

Kolumdan tutarak beni nazikçe ayağa kaldırdığında elim ve ayağımda durduramadığım titremeler var olmuştu.

Ne kadar yükseklikte olduğumuzu tahmin etsemde resmen etrafı kuş bakışından görecek kadar yüksekliğe çıktığımızı fark edememiştim, kafam allak ballaktı, Emir ise sakince kolumdan tutmuş bana bakıyordu.

Geçekten nasıl beceriyordu böyle sakin kalmayı? Ah! Tabii ya sakinliğinide görmüştük...

"Kendine geldiysen devam edeceğim?"

Yüzümü buruşturarak etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Tekrar mavi gözlere döndüğümde yüzüme merakla bakıyorlardı.

"Kötü bir şey olmayacak değil mi?"

"Bilemiyorum Dilay bende siz gibi ilk defa oynuyorum."

İlki ve deneyimsizliği buysa Emir ile diğer oyunlarda karşılaşmamayı umuyordum. Bilmediği bir oyunda bile bu kadar profesyonel şekilde harekey etmesi bir tepriği hatta fazlasını hak ediyordu.

Yüzümdeki telaş ile etrafa bakarken bir şey olacak diye demir oymadan da tutunamıyordum, çaresiz bir şekilde ortada kalmış ne yapacağımı kestiremiyordum.

Emir elini çekmediği büyük mavi topu oynattığında hızla etraf önümüzde dönmeye başladı, hızdan dolayı özgürlüklerine kavuşan bazı saç tellerim delicesine dans ediyorlardı.

Ya da çığlıklarına uydurdukları bir beden dili mi demeliyim?

Yerimden bir santim bile ayrılmamış ve şu ana kadar bedenimin dengesi bozulmamıştı, dönme bizi pek fazla etkilemiyordu ama kalbim hakkında bir yorumda bulunamayacaktım.

Dans eden saçlarım ve korkum yüzünden ağzıma gelen kalbim ile eğilerek demir oymanın silindir gövdesine sarıldım, şu dönme işi midemi bulandırmaya başlamıştı ve başımın dönmeye başlaması ise bedenimin verdiği sinyallere göre çokta uzak görünmüyordu.

"Dilay ayağa kalkar mısın? Bir şey yok sakin ol düşmezsin."

Bacak kısmını gördüğüm Emir'in yüzünü görmek için kafamı kaldırdım ve başımı iki yana salladım, yaptığı işe çok iyi bir şekilde konsantre olmuştu ve tıpkı işi ile uğraşırken bir yandan da kızı ile ilgilenen babalar gibiydi, bende bu durumda sorun çıkaran bir evlat oluyordum.

"Biraz daha dönmeye devam ederse kendimi tutacağımı zannetmiyorum. Şu iş bitene kadar buradan ayrılmayacağım."

"Peki ya puanlar?"

Puan mı? Sanırım Emir'in benim ile uğraşması için eline çoktan bir koz vermiştim.

"Umurumda değil!"

Şu durumdayken birde puan düşünecek halim yoktu, sarıldığım gövdeye iyice sinerek gözlerimi kapattım tek istediğim çabucak bu oyunu bitirip eve dönmekti.

Dakikalar sonrasında yüzümü içine alan sıcak ellerin varlığı ile gözlerimi açtım, böyle nazik davranışları gerçekten işleri tepe taklak etmekte oldukça ustaydılar. Yüzlerimiz bu kadar yakınken birde avuçlarının içerisinde olmak ise tamamen farklı duyguların girdabında kaybolmak gibiydi.

Birde bendenimi bakışları ile tamamıyle ele geçirmeye çalışan safir mavisi gözleri yok muydu...

"İstersen bitirebiliriz?"

Bütün oyunu sırf kötü hissettiğim için mi durduracaktı? Kafamı olumsuz anlamda salladım eğer öyle bir durum olsaydı Ada ile başımıza gelenlerden sonra çoktan koltuğun üzerinde uzanıyor olurdum.

"Hayır devam edelim buraya kadar geldik sonuçta."

Elimi tutarak ayağa kaldırdığında etrafın dönmüyor oluşu içimi biraz olsun rahatlattı, artık böyle bir oyuna heves edipte oynarmıydım bilmiyorum.

Koruma amaçlı bir elini belime koyup beni yanına çekti bir şey demeden yanında ilerlemeye başladım, bir odanın içerisinde olduğumuzu şuan fark ediyor olmam normal miydi?

Tamamıyla taş duvarlardan oluşan odanın içerisinde köşelerden geçen demir veya bakıra benzer uzun ince dikdörtgenler birbirleri ile  bağlantılı bir şekilde tavanda buluşup yere kadar iniyorlardı.

"Böyle bir yere geleceğimizi tahmin ediyor muydun? Doğrusu ben gördüğüm her şeyde ayrı bir şaşkınlık geçiyorum."

Emir beni yanından ayırmadan etrafa bakınırkem bende onunla beraber incelediği yeri inceliyordum.

"Diğer oyunlara göre içeriği biraz daha maceraya kayan ve zorlu bir oyun, bu türde bir oyunu bende beklemiyordum."

Etrafı saran hafif karanlığın altında tıpkı demir oymanın üzerinde bulunan mavi ışık gibi bir ışık aydınlatmaya başladığında bu ışığın kaynağını aradım. İkimizinde yüzükleri aynı anda mavi bir ışık saçarak parlamaya başlamıştı.

Emir belimdeki elini çekerek önüme geçti, elimi yüzüklerimiz yan yana gelecek şekilde tuttuğunda önümüzde oluşan ekran ile üzerinde beliren mesajı okumaya çalıştım.

"Sesli bir mesajınız var, açmak istiyorsanız..."

Emir robot sesli kadının konuşmasını dinlemeden ekranda bulunan küçük kutuya bastı, aynı anda Deniz'in telaşlı sesi kulaklarımı doldururken gözlerimiz buluştu.

Ters bir şeyler oluyordu.

"Emir oyundan çabucak çıkmanız gerekiyor, göreve sadece bir saatimiz kaldı, dışarıdan iptal etmeye çalıştık ancak sadece oyuncular istediği zaman oyunu oynarken durdurabiliyorlarmuş."

Emir sinirli olduğunu belli eden gözleri yetmezmiş gibi üzerine kaşlarını çatarak o güzelim safir mavilerini acımasız denizlere çevirirken tıpkı robot kadında olduğu gibi konuşmayı yarıda keserek ekranı kapattı.

"Oyundan ayrılmamız gerekiyor,"

Hızlıca kafamı sallayarak onayladım, söyleyeceğim herbir kelimede daha çok sinirlenecekmiş gibi hissediyordum, sinirlenmesini istemiyordum çünkü o safir mavilerinde her sinirlendiğinde oluşan değişiklik hoşuma gitmiyordu.

Önümüze çıkan yüzüklerimizden bağımsız ekran bir kapı genişliğindeydi.

"Oyundan çıkış yapılacak, eminmisiniz?"

"Evet, çıkış yapılsın."

Emir bana dönerek bakışlarını yumuşattı, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu, saçlarını tek eliyle geriye doğru yaslarken diğer eli ile elimi tutarak yanına biraz daha yaklaştırdı.

"Burada bitmesini bende istemiyorum ama sonrasında kaldığımız yerden devam edebiliriz."

Söyledikleri ile biraz şaşırmıştım, böyle bir derdim yoktu, aslında oyunun yarım kalıp kalmaması şu saatten sonra umurumda bile değildi ama bir şey demeden usulca kafama salladım tek istediğim şu görevi sorunsuz bitirebilmekti.

Biliyordum ki onun içinde oyunun hiçbir önemi yoktu, aklında dolanan bütün düşünceler tek bir sonuca odaklanmış görevin hatasız bir şekilde bitmesini istiyordu, aynı fırtınaları kendi içimde de yaşarken birde ben yük olamazdım düşüncelerine.

°°°~°°°

Karşımdaki kulakları dolduran bu kötü sahneye eşlik etmekten ne kadar nefret etsemde elimden bir şey gelmiyor yüzümü buruşturmaktan başka bir şey yapamıyordum.

"Zırvalamayı kes Deniz! Zaman ayarına bakmadan oyunun başlatılmaması gerektiğini benden daha iyi biliyorsun,"

"Biraz sakin olur musun? Biliyorum bakmam gerekiyordu ama oyun diğer oyunlara göre daha farklı dediğim gibi ayarlarıda değişmiş."

Emir safir mavilerinin sevmediğim tonu ile Deniz'i köşeye sıkıştırmış ezerken Deniz ise olayı anlatmaya çalışıyor bu yükü üzerinde atmaya çabalıyordu.

"Tamam, olmuş artık yapacak bir şey yok, şimdi boşu boşuna burada zaman harcayacağımıza son kalan zamanımızıda görev için harcayalım."

Ada konuya bir el atmış oratmı biraz olsun sakinleştirmeyi başardığında sesiz bir şekilde olanları uzaktan izliyordum, böyle kavga ve gürültü olan ortamlarda bulunmak hoşuma gitmezken birde bu zaman kadar çektiklerimden sonra burada da bir kavga çekecek kadar yerim kalmamıştı.

En sonunda ortak noktayı bulmuş ortalıkta esen gerginlik bulutları yok olduğunda Ada ile hızlıca hazırlanmak için odaya geçtik, bir saatin içerisinde umarım her şeyi yetiştirebilir ve düzgün bir şekilde görevi tamamlayabilirdik.

Öncelikle hızlı bir şekilde makyajı tamamladıktan sonra saçlarımı yaptık, Ada ne kadar örgüde başarısız olsada makyaj ve diğer saç modellerinde gayet başarılı ve yetenekliydi, saçlarım içinde ayrı bir teknolojinin olduğundan emindim ama bu küçük şeyler içinde teknolojiden yararlanmak ise tembelliğe kaçardı.

"Sen bekle burada ben elbiseyi alıp geliyorum,"

Ada hızlıca odadan ayrıldığında aynanın karşısında şaşkınlıkla duruyordum, saçlarım yapılmış, makyajım güzel bir şekilde suratımda kendini gösterirken Ada'nın böyle zamanlarda bu kadar hızlı olacağını tahmin etmiyordum.

Birkaç saniye aynada bakışmamdan sonra kapı tekrardan açıldı, Ada içeriye kafasını uzatıp elleri ile kapıdan tutunurken bana bakıyordu.

"Boyunu sormayı unuttum, bilekliğinden bir bakarmısın canım elbise için gereklide."

"Sanırım en son baktığımda bir yetmiş bir gibi bir şeydi..."

Bir yandan bilekliğimi açarken bir yandan da yarım kalan cümlemi tamamlamak istiyordum, bilekliği açtıktan sonra kişisel bilgilere girerek fiziksel ölçülerimin yazdığı sayfaya geldiğimde gözlerim hayretle açılmıştı, üç santim daha uzayacağımı tahmin etmiyordum.

"Bir yetmiş dört santimetreye ulaşmışım, boyumun bu kadar çabuk uzayacağını tahmin etmemiştim."

"Bende de öyle oldu benden sadece bir iki santim uzunsun sanırım, her neyse ben getireyim şu elbiseyide Emir'i daha fazla kızdırmayalım."

Kapı tekrar kapanıp gözlerim aynadaki yansımam ile buluştuğunda suratımdaki hafif gülümseme yavaş yavaş kayboldu, hayatımda rol yapmayı sevmezdim ama bugün başıma neler geleceğini bilmeden Emir ile evli bir çiftin rolünü oynayacaktım, onunla beraber o seviyede bir yakınlık yaşamak şimdiden tuhaf ve bilmediğim duygulara içerisine sürüklüyordu.

Rol icabı olsa bile.

Komidinin yanına yaklaşarak çekmeceyi açtım, kutusuna koyduğum yüzüğümü çıkartarak yavaşça parmağıma takdığımda biraz olsun daha iyi hissetmeye başlamıştım, tuhaf bir şekilde bu yüzüğü her taktığımda güvende ve kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum.

Dakikalar sonrasında Ada elinde üzeri siyah ve sanırım belinden sonrası koyu yeşile çalan turkuaz renginde bir elbise ile geldiğinde giymediğim için üzerindeki detayları tam olarak göremiyordum.

Elime tutuşturulan elbise ile bir hevesle banyoya girdim, üzerimdekileri çıkartırken saçım ve makyajımın bozulmaması için özen gösteriyordum neyseki üzerime giydiğim tişörtümüm yakası genişti.

Üzerime tam oturan elbise belimden sonra hafif bir kabarıklık ile bileklerime kadar iniyordu, o kısımdan pek fazla açık değildi ve bu hoşuma gitmişti ama önü straplez olan elbisenin bana zorluk çılartacağı şimdiden belli oluyordu,  peki ya sırt kısmındaki açıklık? Evet, sanırım ben bu elbiselerin sırt kısımları ile sorunumu bu gidişle çözemeyecektim.

Sol yanımda duran küçük elmas şeklinde fermuarı çekerek aynanın karşısına geçtim, üzerinde siyah yumuşak kumaşın desenleri parıldıyordu ve ben bunu yeni fark ediyordum, etekleride öyle...

"Dilay giyindin mi canım?"

Kapının tıklanması ile elbiseyi incelemeyi bırakarak kapıya yöneldim.

"Şimdi çıkıyorum,"

Kilitlemediğim kapıyı direkt açarak dışarı çıktığımda Ada üzerimdeki elbiseyi incelemeye koyuldu, eli ile birkaç düzeltleme sonrası suratındakı gülümseme belirdi, elbiseyi benim kadar Ada'da beğenmişe beziyordu.

"Düşündüğümden de güzel gözüküyorsun, gözlerinin rengi bu elbiseyle daha da güzel orataya çıktı."

Ada elimi tutarak beni etrafımda döndürdüğünde yüzümdeki saf gülümseme ile kıkırdadım, ne kadar bir görev için gidiyor olsak bile bu beni saçma bir şekilde mutlu etmeye yetiryordu.

"Ada bu elbise çok güzel ama başka bir elbise giysem olmaz mı? Çok zorluk çıkartacağı belli."

Elbisenin önündeki straplez yerinden tutup yukarıya doğru çekerek düzelymeye çalıştım, her saniye yavaş yavaş aşağı doğru iniyormuş gibi hissediyordum.

"Maalesef tatlım bu özel bir elbise görev için tasarlandı, kumaşlarının üzerinde gizli kameralar etrafı görmemize ve daha birçok yerde işimize yarayacak."

Ne yani giydiğim elbisenin kumaşlarında gizli kameralarmı vardı?

Etek kısmındaki kumaşı elime alarak incelemeye başladım, küçük küçük parıldayan noktalar kamera olabilirmiydi?

"Tamam anladım ama bu kameralar elbiseyi giyenin bedenine kadar göstermiyor değil mi?"

Eğer böyle bir şey oluyorsa görevi şuracıkta bitirmek benim için zor olmazdı. Ada söylediklerim ile gülerek tuttuğum kumaşı elimden alarak elbisenin etek kısmını düzeltti.

"Tabikide hayır Dilay, sence seni çıplak bir şekilde Deniz'e göstereceğimi mi sanıyorsun?"

Rahat bir nefes vererek Ada'nın gülümsemesine eşlik ettim, en küçük detayına kadar ayarlanan bu görevde hiçbir şeyin kolay olmayacağını biliyordum.

Suratımdaki hafif makyajımdan dudaklarıma sürülen hafif koyu kırmızı ile bordonun arasında kalan renkteki ruj kendini açıkça belli ederken göz makyajım ise abartısız ve sadeydi ama bu halim sırtıma dökülen uzun yapılı saçlarımla çok güzel bir uyum oluşturuyordu.

Sonunda tüm hazırlıklar yapılmış kulaklarımıza yerleştirilen iletişimimizi sağlayacak aletler aktif edildiğinde mutfağın önünde Emir'i bekliyorduk.

Odasından çıktığını belli eden kapı sesi duyulduktan birkaç dakika sonrası Emir içeriye girdi, tüm gözler üzerindeyken o ise koluna taktığı saati ayarlıyordu, ve evet oda yüzüğünü takmıştı.

İtalyan kesim siyah ve lacivert arası renklerde gezinen bir ceket giymiş ve ona uygun pantolon ve yelekle kombinini tamamlamıştı. Saçları özenle yapılmış ve sol tarafa yatırılmış olsada birkaç tutam gene yapacağını yapmış özgürlüklerini anlında sonlandırmışlardı.

Gözlerim üzerinde takılı kalmış hayranlıkla onu incelerken bakışlarını saatinden çekerek gözlerimde buluşturdu, yavaş ve sakin bir şekilde hiç utanmadan baştan aşağıya bedenimi incelerken yutkunmadan edemedim, elimde tuttuğum çantamu sıktığımı daha yeni fark ediyordum.

"İkinizde çok güzel ve şık görüküyorsunuz, umarım her şey yolunda gider."

Ada Emir ile benim aramda bakışları sık sık değiştirirken Deniz'in seslenmesi ile yanımızdan ayrıldı. Şu oyun konusundan sonra Deniz'i hiç görmediğim kadar işine odaklanmış bir şekilde görüyordum öyleki yanımıza bile gelmemiş ayarları yapmak için toplantı odasında çalışıyordu.

Burnuma hoş bir parfüm kokusu geldiğinde başımı sabitleniş olduğum kapıdan çevirerek Emir'e yönelttim, önüme gelerek sol elimi tutmuş ve yüzüğümün üzerine baş parmağını gezdiriyordu.

Safir mavileri bir başka bakıyordu sanki bana... Kalbimin bir başka türde atmasını sağlıyordu. Bu sefer yutkunamadım, sanki büyük bir günah işleyecek gibi hissediyordum, o büyük günahım ise şu anki ortamı bozmak kadar kötüydü.

Diğer elini belime koyarak beni yanına biraz daha yaklaştırdığında itirazsız yaklaştım. Giymiş olduğum topuklular olsada genede benden uzundu. Kafasını eğerek boynuma yaklaştığında nefesini tenimde hisseder oldum.

Ellerimi nereye koyacaktım ben, ya da nasıl nefes alınıyordu?..

"Çok güzel görünüyorsun Camila Parter... Nefesimi kesecek kadar."

Bedenimdeki bütün kanın toplanıp yanaklarıma hücum etmesini engelleyemedim, zaman durmuş söyledikleri cümleler kulaklarımda yankı yaparken kararsız kaldım ve her karasız kaldığımda içten içe beni tüketen cümlelere bir söz bulamadım.

Kadın olmak bunu mu gerektiriyordu? Fazla düşünmek veya bir sonuç bulma çabasında bulunmak, halbuki bunu herkes yapardı. Hiç ummayacağınız kişiler bile.

Eğer şuan rol icabı bunları söylüyorsa neden ben böyle hissediyordum? Ellerim titriyor... Yanaklarım kızarıyor, kalbim ise bir başka alemlerde atıyordu sanki...

Ama bu sefer fazla düşünmek yerine, ne hissettiysem öyle davranacaktım, tabiiki de düşüncelerim buna izin vermeyecekti ama en azından deneyecektim.

Başımı, boynuma eğmiş olduğu başına yaslayarak kokusunu içime çektim, benden böyle bir tepki bekliyormuydu bilmiyorum ama benim beklemediğim kesindi. Nefesimi beyaz ve narin kumaştan olan gömleğinin yakasının üzerinden hafifçe üfledim. Şimdi parfüm kokusunu daha yakından alıyordum.

Onun yerine ben titriyordum sanki...

"Senin kadar etkili olduğumu hiç zannetmiyorum Austin."

Belimde duran eli ile beni biraz daha kendine çekti, boşta duran elim anında bu beklenmedik atak karşısında tutanmak için omuzuna oradanda boynuna ulaştı.

Bir görevdeydik ve bizim oyunumuz şimdiden başlamıştı, evet hoşuma giden bir oyundu ve bundan onunda hoşlandığını biliyordum.

Birden kişiliğimden uzak bir karaktere bürünmüştüm, kim bilir belkide içimde sakladığım o küçük çocuğun gelecekti halini yaşıyordum, ama bundan şikayetçi değildim. Camila mı olacaktım? Bence gayet güzel oluyordum.

Seveceğimi düşünmezdim ama sevmiştim işte.

Bedenlerimiz birbirine değerken sadece Camila oldum, hissettiklerim ise kendi benliğimin duygularıydı, tenime değen dudaklardan sona az öncesine nazaran daha kısık bir şekilde fısıldadı. Tenime değen nefesi az önce okşarken şimdi ise adeta yakıyordu ve geriye tatlı bir sızı bırakıyordu.

"Gitsek iyi olacak."

°°°~°°°

Evet arkadaşlar her bölümün sonunda olduğu gibi artık kalıplaşmış cümle sayılacak kelimeleri tekrar söylemek üzere buradayım.
😄

Umarım bölüm hoşunuza gitmiş ve beğenmişsinizdir, vote ve yorumlarınızı bekliyorum.💜💙💜💙

Bir daha ki bölüme görüşmek üzere sizleri seviyorum💕💕❤❤

Continue Reading

You'll Also Like

21.2K 1.7K 50
"Akıllısın çocuk." Dedi thanos River'ın başını okşarken, sonra koca kütlesini River'a biraz daha yaklaştırdı. River ise thanos'un heybetli duruşuna r...
923K 44.3K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
724K 47K 45
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
119K 10.6K 32
Anneleri zoruyla aynı evde kalan hyunlix çifti Yan shipler: Minsung Yeobin Chanmin Jeonbin İlk ficim olduğu için tecrübeli değilim yazım yanlışı fa...