32.Bölüm

5.5K 324 33
                                    

"Girdi! Girdi değil mi?"

Ellerimi gözüme sper ederek beyaz topun gittiği yere bakıyordum, heyecanla Emir'e dönerek gülümsedim.

Rol yapmaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim?

Dışarıdan ne kadar mutlu bir kişiliği yansıtsamda bu durumdan nefret ettiğimi zar zor gizleyebiliyordum, neden böyle bir kişilik tasarlamıştım bilmiyorum ama şuan pişman olmanın sırası da değildi.

Gider gitmez bizi çok tatlı bir şekilde karşılamışlar ve bavullarımızı alıp odamıza götürmüşlerdi, evet telefonlarında ne işe yaradığını öğrenmiştim, güvenlik amaçlı dedikleri için daha alalı yarım saat bile olmayan telefonlarımıza bir haftalığına el koyulmuştu ve ben o telefonların normal bir telefon olmadığına emindim.

Şimdi ise hayatımda oynamadığım sadece film izlerken gördüğüm, genelde entel takılan zenginlerin oynadığı bir oyunu oynuyordum, Golf... Neresini güzel buluyolar anlamıyor ama ben kendimden uzakta belirlenmiş bir noktayı hedef alıp top fırlatmayı sevmemiştim.

Zaten düzgün atışlarda bulunmayı yeni öğrenmişken topun hedefin kıyısından bile geçmeyişine bir şey diyemiyordum.

"Hayır Camila'cım hedefin dışarısına gitti, bence biz Badminton oynayalım ne dersin?"

Safir mavilerine bakmakta olan gözlerimi elinde Badminton takımı tutan Linda'ya çevirdim. Gülümseyerek yüzüme bakıyor beyaz yüzü güneşin altında daha çok kendini sergiliyordu.

Kulağının arkasına sıkıştırdığı saçları ile kulaklarının sivriliğinide yaklaşık yarım saat önce farketmiştim, görünüş olarak bahsedilen kişiliklere benziyorlardı ama şuana kadar Adrian'ın kitaplarda veya filmlerde bahsedildiği gibi hızlı bir şekilde hareket ettiğini veya top almaya koşarken bu vampir hızı denilen özelliği kullandığını görmemiştim.

Bu da demek oluyorduki Ada'nın söylediği gibi sadece isim olarak yansıtıyorlardı.

"Olur, hem Badminton'ı severim Golf'ü pek beceremiyorum."

Gülüşerek elindeki raketi aldım ve aramızda biraz uzaklık bırakarak yeşillikte geriye doğru adımladım, güzel bir yere gelmiş güneş açmış ve hava tertemizdi, yavaş yavaş zevk aldığımı hissediyordum.

" E bizi bırakacağınızı biliyordum ama bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim,"

Adrian tek eliyle saçlarını geriye atarak güneşin daha çok belli ettiği beyaz sivri dişlerini göstererek bize doğru gelirken arkasından gelen safir mavilerine kaydı gözlerim, ifadesiz bir yüz ve sert bakan gözlerini üzerimden çevirmiyordu, bir anda ne olmuştuda böyle davranmaya başlamıştı anlamıyordum.

"Siz gibi değiliz aşkım çok çabuk sıkıla biliyoruz."

Linda'nın yalan olduğunu bildiğim ilişkileri içerisinde Adrian'a karşı böyle aşk meşk sözcükleri kullanıp birbirleri arasında oynaşmalarına geldiğimizden beri alışamamıştım  ama şuan bu bile bana rahatsızlık vermiyordu.

Çünkü düşüncelerim bana doğru gelen safir mavileri ile çok meşguldüler.

Emir yanıma gelerek beni kendine doğru çektiğinde duruma ayak uydurabilmek için belime dolanan kolları üzerine ellerimi koydum, ne yapmaya çalıştığını anlamak bu oynadığımız oyun ile daha çok zorlaşıyordu.

"Üzerine biraz dikkat et bebeğim, benden başka hiç kimsenin seni görmesini istemiyorum."

Üzerime giyinmiş olduğum siyah uzun kollu ince kazağın uçlarını zar zor belime yetişen eteğimin içerisine yerleştirebilmiştim, elleri yavaşça kazağımın altından tenim ile temas ederken bu ani yakınlaşmaya karşı düşüncelerim durmuş safir mavileriyle bile ilgilenemezler olmuşlardı.

SAAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin