Falling For You Again • Jikoo...

By tuzlujelly

231K 20K 7.7K

Jungkook, hayatının son beş yılının tüm anılarını unutur. Jimin ise Jungkook onu tekrar sevmeyeceği için kork... More

Prologue
Chapter 1
Chapter 2
Chapter 3
Chapter 4
Chapter 5
Chapter 6
Chapter 7
Chapter 8
Chapter 9
Chapter 10
Chapter 11
Chapter 12
Final Chapters no.1
Final Chapters no.2
Final Chapters no.3
Final Chapter

Final Chapters no.4

11K 942 188
By tuzlujelly

No4:Intentions

Yağmur yağıyordu. Jungkook Jimin'i yakınına çekti, şimdi ona yaslanıyorken midesindeki düğümlerin gevşediğini hissediyordu. Bazı anlar, Jimin sürükleniyordu -fiziksel olarak değil, ama aklı başka yere gidiyordu, Jungkook bunu düşünmemeye çalışıyordu çünkü iyi olmayacağından emindi, ve onu geri getirmek için dil dökmesi gerekiyordu. O küçük nöbetlerini geçirirken Jungkook korkuyordu çünkü bu Jimin'in kendisi için en kötüsünü hissettiği zamanlardı; büyük olasılıkla banyoya alelacele koştuğu ya da tabağını ittiği ya da yansımasına bakarak kendisini küçük gördüğü.

Bunun olduğu ilk zamanlar Jimin'i rahatlatan kişinin Hoseok olması Jungkook'a çaresiz hissettirmişti. Sonraları, Jimin rahatlamak için sevgi istedi. İlk olarak diğer hyunglarına gitti. Asla Jungkook'u seçmedi.

Onu önemsemeyeceğimi mi sanıyor?

Jimin'in rahatlamaya ihtiyaç duyduğu zamanlar ona hazırlıksız bir hakaret edip etmediğini ya da ona vurup vurmadığını merak etti Jungkook. Muhtemelen yapmış olduğuna dair kötü bir his doğdu içine. Yüksek ihtimalle bunu fark etmemişti bile.

Onu hak etmiyordu, ve şimdi kader de hak etmediğine emin olmasını sağlıyordu.

"Geri dönüş yolunda benimle yürüdüğün için teşekkür ederim. Gelmek ister misin?" diye sordu Jimin binanın merdivenlerine bakarken, kirpiklerinde gözyaşı damlaları kalmıştı. "Jungkook?"

Jungkook yutkundu ve başını salladı. Komplekse varıp da Jimin'in küçük dairesine adım atana kadar sessizce Jimin'i takip etti. İki bavul kapının yanında, gitmeye hazırdı. Tüm hayatı paketlenmişti, Jungkook'suz bir başlangıç yapmak için hazırdı.

Jimin'in anne ve babası Busan'a taşınması için onu ikna etmişti, ve üstelik bunu gerçekten de hiç istemiyordu, birkaç aylığına gidip ne var yok diye bakınmaya karar kılmıştı. Elbette Jungkook ailesinin Jimin için nasıl endişelendiğini biliyordu ama Jimin'in asla geri dönmemek üzere gidecek olmasından korkuyordu -belki sadece ziyaret için dönerdi ve sonrasında kaçınılmaz bir şekilde yabancı olurlardı. Jungkook'un zamanı tükeniyordu.

"Normal daha sessizsin." diye mırıldandı Jimin kendisine bir bardak su doldurup tezgaha yaslanırken, geniş gözleri rica eder gibi bakıyordu. "Bilirsin... çok iyi... hissetmesem bile, hala seninle konuşabilmeyi istiyorum."

Jungkook dağınık saçlarını alnından çekerken alt dudağını ısırdı.

Jimin onun sessizliği yüzünden hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu. "Benim için üzgün hissetmene gerek yok."

"Biliyorum." diye fısıldadı Jungkook en sonunda, sesi kısıktı.

Jimin Jungkook'a da bir bardak su koyarak dikkatini dağıttı, tezgahın üstünden ona doğru sürükledi ve göz temasından kaçındı. İç çekti ve kendi bardağına baktı. "Geçtiğimiz birkaç ayda bana çok yardımcı oldun, Jungkook-ah. Teşekkür ederim. Gerçekten benim için çok şey yaptın."

Jungkook'un göğsü ağrıdı. Ama o da Jimin'in canını çok yakmıştı -umursamaz kelimeleri ve reddeden hisleriyle tekrar ve tekrar, onun inceliğini yüzüne geri fırlatmıştı.  Ta ki Jungkook Jimin'in aslında kim olduğunu
-güvencesiz, kaygılı ve bir çeşit kabullenme isteyen- görene kadar. Kibirli ya da gösteriş yapan birisi değildi ve Jungkook'a olan yapışkanlığı yalnızca bir hoşlantıydı — bunda yanlış olan neydi? Saldırgandı ve evet, birkaç kez sinir bozmuştu ama bu bir şakaymış gibi davranmak zorunda değildi, Jimin sadece bir şakaymış gibi.

"Sorun yok." dedi Jungkook, ama vardı. Daha fazlasını yapmalıydı, Jimin'in güveneceği kişi olmalıydı. Hala şansı varken itiraf etmeliydi.

Jimin derin bir nefes aldı, sahte bir gülümseme yüzünü süsledi. "Pekala, yarın erkenden gideceğim için gidip duş almalıydım. En azından artık seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim, değil mi?" Sesi boştu ve çalışılmış bir rahatlıkla kaplıydı.

Jungkook çekindi. "Bu — bunu söyleme."

"Önemli değil, sakin ol, şaka yapıyorum." Jimin kıkırdadı ama şaka yapmıyordu. Tabiiki de yapmıyordu. Tezgahtan ayrılıp yürümeye başladı ve Jungkook sesindeki üzgün tınıyı yakaladı, gözlerini düşürüşü ve biraz daha oyalanmasıyla Jungkook'un lafını bölmesini, araya girmesini umuyordu. "Seninle görüşürüm. İyi geceler."

Beni ne zaman göreceksin? Geri döndüğünde mi?

Jimin banyosuna doğru giderken Jungkook'un boğazı sıkıştı. On iki saatten daha az bir sürede, Jimin Busan'a giden ilk trende olacaktı. Başkasıyla tanışabilirdi, daha kibar birisiyle, duygularına gülüp geçmeyen ya da onları kabul eden birisiyle. Jungkook'un olabileceğinden çok daha uzak birisiyle. Jimin'i kaybedemezdi, ona sahip olabilme şansından önce değil.

"Jimin-hyung."

Jimin durdu ve omzunun üzerinden ona baktı. "Evet?"

Sanırım sana aşık olabilirim.

Jungkook boğazındaki yumruyu yutkundu.

"Gitme."


Jungkook gözleri sulanmış bir şekilde uyandı, gözlerimin arkasında hala yorgunluk vardı ama yataktan kalkabildi ve sendeleyerek uykulu bir halde banyoya gitti. İçgüdüsel olarak jilet ve tıraş kremine uzandı. Jimin ona milliyeti tanıtırken bu bilinçli olarak yaptığı bir şey değildi evet, şimdi kremlemesi gerekiyordu ama bu saniyesinde geri dönen bir alışkanlık gibiydi.

Bitirdikten sonra, Jimin'in tezgahta oturup telefonuyla ilgilendiği ve çayını yudumladığı yere, mutfağa gitti. Midesinde arzulu bir kıvranma vardı ve Jimin'i görmek bu kıvranmayı güçlendirmişti.

Jungkook çok düşünmedi, uyandıktan birkaç dakika sonra bunu asla yapmazdı, ve yüzünü Jimin'in taze şampuan kokan saçlarına gömdü. Her zaman güzel kokardı, bu Jungkook'un gerçekten mutlu ederdi. "Günaydın."

Şaşırtıcı bir şekilde Jungkook ona sokulduğunda Jimin korkmadı, ve Jungkook bıraktıktan birkaç saniye sonra kaskatı kesildi, şaşkınlığı görmemezlikten geldi. "Hey. Aç mısın?"

Jungkook ağzını Jimin'in saçlarından boynuna götürürken boğazının gerisinden bir ses çıkardı. Sabahları Jimin'le ilgili bir şeyler karşı konulmazdı, belki yanaklarının hala biraz yumuşak ve saçların dağınık olmasındandı, ya da büyük beden pijamalarının içinde hala harika görünmesi yüzünden.

Jungkook bu kez içinde gittikçe büyüyen isteği geri tutamadı, ne yaptığının farkında değil gibiydi. Daha az mantıklı tarafı neden olmasın? Bu Jimin, erkek arkadaşım. diye düşünüyordu.   Bir diğer yanı ise ufak, acınası bir sen onun Jungkook'u değilsin. bırakıyordu.

Jungkook Jimin'in belini kavradı ve göğsüne çekti, dudaklarının teninin üzerinde gezinmesine izin verdi. Siktir et.

Jimin'in nefesi yavaşça kesildi, bedeni gergindi ama isteksiz değildi. "Kook-ah, n'apıyorsun?"

"Bebeğim..." Jungkook kısıkça mırıldandı ve dişlerini boynuna geçirdi, tam da Jimin'in hoşlandığı yere. Beklendiği gibi, Jimin dokunuşuyla eridi ve küçük bir inleme bıraktı, ona daha fazla alan yaratmak için boynunu geriye yatırdı.

Jungkook o bölgeyi emmeye başladığı sırada Jimin'in nefesi pütürlü ve düzensiz olmaya başladı. Başını Jungkook'un geniş omzuna yatırırken göğsüne eğilmeye başlamıştı, gözleri kapalı ve dudakları aralıktı. Jungkook'un elleri Jimin'in tişörtünün altına kaydı ve pürüzsüz, ateşli teniyle yumuşak ve sertlikle karışık kaslarını hissetti.

Jimin, Jungkook'un başının arkasını tuttu ve onu daha iyi bir görebilmek için geriye büküldü, Jungkook'u tenindeki çiçek açan güzel kırmızıdan koparmaya mecbur bıraktı, bunun yerine dudaklarıyla buluştu. Bu tarz ufak anılar göz kapaklarının ardında canlanırken öpücüğün içine inledi, ama hala bu anın içindeydi. Onun Jimin'iydi.

Jimin'in dudaklarını yakaladı ve hafifçe ısırdı, ona uzun bir inleme kazandıran kısa bir çekişmenin ardından dilini Jimin'in ağzına kaydırdı, onunkiyle buluşturdu ve oyuğu hevesle keşfetti. Bu süre zarfında Jimin onu daha iyi ölebilmek için döndü, kollarını boynuna sardı ve kalçalarını birbirine yasladı. Jimin dilini emip elleriyle saçlarını kavrayınca Jungkook kükredi. Daha derin öpebilmek için onu kendine çekti. Jungkook avucunu Jimin'in sırtı boyunca yukarı aşağı gezdirdi ve pantolonun Kemer'inin altında-

"Jungkook, bekle." diye fısıldadı Jimin dudaklarına karşı, nefesini bulurken, ama geriye çekilmedi.

Jungkook ona gözlerini dikti, sersemlemişti. Jimin kızarmıştı ve Jungkook'un tüm odaklanabildiği kırmızı yanaklarıyla titreşen kirpikleriydi. Elini Jimin'in sırtına götürdü, sınırı aşıp aşmadığını merak etti.

"Çok mu ileri?"

"Hayır, ondan değil. Sadece... şey için anlaşmıştık... yapmamalıyız, ta ki..." Jimin yine bu hareketi geri çevirmeye hazırlanıyordu, ama bu defa, Jungkook yapamadı.

"İstediğim için yaptım." Jungkook kendisini bile şaşırtan bir özgüvenle söyledi. "Ve bundan öncekilerin her birini de."

Jimin dudağını ısırdı.

"Yani, bir kalemde silme. Niyetim hakkında varsayımlarda bulunma, ya da ben... ben o değilim diye niyetimin samimiyetsiz olduğunu sanma. Jimin ona geniş gözleriyle bakarken Jungkook acıyla mırıldandı.

En sonunda, başını salladı ve onu yanağından öpmek için eğildi, bu ufak hareket Jungkook'un göğsünü sıkıştırdım. Dudakları yumuşak bir şekilde yanağına dokundu ve tırnakları boynundan köprücüklerine indi, bedenine tatlı bir ürperti gönderdi. Bitirdiğinde, tamamen meleksi ve muhteşem olan özür dileyen bir gülümseme verdi ona. "Üzgünüm. Seni kaybediyorum diye çok korkuyordum."

"Sanki sana izin verirdim." diye aptalca cevapladı Jungkook, bir gülümsenin onu böylesine kolayca savunmasız bırakmasından korktu.

Her nedense Jimin ona sersemlemiş gibi bakıyordu, ama neticede konuşmayı bir başka büyüleyici gülümsemeyle bitirdi ve iş için hazır olması gerektiğini söyledi.
 
Jungkook onun kollarının arasından çıkmasına izin verdi ve anında yokluğunu hissetti. Bu fark etme anına ne denildiğinden emin değildi.

Bilmesi gerekiyormuş gibi hissetti. Daha öncesinde de buradaymış gibi hissetti.

Bunun duygularının geri geldiği an mı yoksa yalnızca o hislerin yeniden güçlenmesi miydi emin değildi.

Jungkook muhtemelen artık bir önemi olmadığını düşündü.



__

#finaliscoming

Sonunda ilk aşna fişnemizi de okuduk huuuuuh!

Sevgiler saygılar öpücükler❣️

Continue Reading

You'll Also Like

33.2K 4.7K 28
"Diyelim ki sana yardım edebilirim... Bunu neden yapayım?" "Çünkü bunu yapmazsan seni öldürmek zorunda kalırım." uzaylı!jungkook insan!jimin
91.9K 17.7K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
2K 260 10
Wang Yibo iki yıldır birlikte olduğu sevgilisini bir konu hakkında sürekli reddetmekteydi.
11.8M 576K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...