Here With You | KookMin

By YSRSL0

169K 16.7K 25.2K

Jungkook'un bir erkekte aradığı üç özellik vardı: Olgunluk, uzun boy, dar kalçalar. Ve ardından Park Jimin il... More

UYARI
Bölüm Bir: Jeon Jungkook'un Çıtır Kılavuzu
Bölüm İki: Jeon Jungkook'un Prestiji
Bölüm Üç: Jeon Jungkook'un Kriterleri
Bölüm Dört: Jeon Jungkook'un Seçimleri
Bölüm Altı: Jeon Jungkook'un Sevgilisi
Bölüm Yedi: Jeon Jungkook'un Karmaşası
Bölüm Sekiz: Aşık Olmanın İlk Demleri
Bölüm Dokuz: Son Şarkı
Bölüm On: Jeon Jungkook'un Sarsıntısı
Bölüm On Bir: Jeon Jungkook'un Yalpalayışı
Bölüm On İki: Jeon Jungkook'un Acısı
Bölüm On Üç: Jeon Jungkook'un Yüzleşmesi
Bölüm On Dört: Jeon Jungkook'un Bekleyişi
Bölüm On Beş: Jeon Jungkook'un Kaybedişi
Bölüm On Altı: Jeon Jungkook'un Batışı
Bölüm On Yedi: Min Yoongi'nin Duraklayışı
Bölüm On Sekiz: Jeon Jungkook'un Bitişi
Bölüm On Dokuz: Jeon Jungkook'un Gerçekleri
Bölüm Yirmi: Jeon Jungkook'un Hayatı | FİNAL
Teşekkür Ederim!
Özel Bölüm: Zamanı Geriye Sarmak

Bölüm Beş: Jeon Jungkook'un İkiyüzlülüğü

8.1K 858 1.4K
By YSRSL0

Sting - Shape Of My Heart

Park Jimin'i en çok tanımlayan sözcükleri şunlar olarak gösterebiliriz; Kimseler üzülmesin diye düşünen o adam ruhunun orta yerinde ölü bulunmuş.

Jeon Jungkook / Aralık 2018

Noel günü basit bir sabaha uyandığımı sanıyordum. Aslına bakılırsa her şeyimi tamamen kaybedeceğim zamanın kilit noktasındaydım.

Ve ısrarla anahtarı yanlış yöne çeviriyordum.

Hoseok hyung beni aradığında saat öğleden sonra üçü gösteriyordu. Evin temizliğini bitirmiş sadece kalan birkaç prizi siliyordum. Telefonumun melodisini duyduğumda elimdeki bezleri kenara bırakmış ve cevaplamıştım.

"Alo hyung?"

Telefonu kulağımla omzum arasına sıkıştırıp kalan son prizi de silip bezleri kirli çamaşırların üstüne bıraktım.

"Jungkook, bu akşam saat sekizde sahil kenarındaki restoranda iki kişilik bir rezervasyon yaptırdım. Sen kas kafalı olduğun için bunu akıl edemezdin ama artık Jimin'den de hoşlandığına göre-"

Teknik olarak burası yanlıştı. Ondan hoşlanmıyordum sadece arkadaşımdı. Flört ettiğim bir arkadaşımdı.

Hoseok hyungun diretmelerine katlanamadığımdan 'Ben de Jimin'den hoşlanıyorum.' diye saçma sapan bir cümle kurmuş ve ona karşı olan düşüncelerimi tamamen farklı ifade etmiştim.

"Hyung, tamam. Noel'deyiz bu yüzden senin canını bağışlıyorum. Jimin'i çıkartacağım konum at bana."

Hoseok hyungun tarafından birkaç hışırtı geldiğinde sinirle iç çekip önümde duran yastığa kafa atmıştım. Hemen ardından kılıfının ütüsü bozulmasın diye düzeltmek zorunda kalmıştım.

"Son bir şey Jungkook. Jimin birazdan evinin önünde olacak."

Söylediği şeyle beraber içimden küfür etmeye başlamıştım ama eğer bunu suratına söylersem hayatımı yıkacağını biliyordum. Gerçi tüm bu Jimin olaylarıyla beraber yapıyordu ama.

"Ne-"

Çalan zille beraber telefonu kapatıp kenara attım ve hızla kapıyı açtım. Birkaç saniye ardından soğuktan kızarmış Jimin'in vücudumdaki bakışlarını ve şaşkınlığını fark etmiştim. Bunun sebebi sanırım üstüm çıplak olmasıydı. Ellerimle vücudumu sardım ve kıkırdayan Jimin'i içeri alıp odama koşuşturdum.

Salonumda oturan çocuğun varlığı yeterince garip değilmiş gibi çıplak olmam da ek olarak saçmaydı. İç çekip içeri girdiğimde çocukluk fotoğraflarımı eline almış inceliyordu. Beni fark edince hafifçe gülümsemiş ve çerçeveyi yerine bırakmıştı.

"Küçükken daha sevimliymişsin."

Elini ağzına kapatıp kıkırdadığında ben de sahte bir gülüş atmıştım. Yanına oturduğumda bana daha çok yaklaşmıştı ve ben de belini kavramıştım çünkü neden yapmayayım? Sanırım biraz adiceydi.

"Napıyorsun?"

Kafasını göğsüme yasladığında saçlarını okşamaya başlamıştım bu sırada Jimin konuşmaya başlamıştı.

"Noel'e karşı bir saygım olmasaydı uyurdum. Gerçekten çok uykum varmış gibi geliyor."

Bana daha çok sokulduğunda mırıldanmıştı. Bunun üzerine bedenini kendime çekip koltukta uzanır hale geldik. Ona karşı olan tabularım azalıyordu ve gerçekten istediği muhtemel erkek arkadaş modeline dönüşüyordum. Tüm bu duruma katlanma seviyemi arttıran şey Taehyung'du. Çıkmaza düştüğümde yanına gidiyordum ve stresimi atıyordum.

"Gece uyudun mu?"

Üstümde uzanan bedeninin kıpır kıpır olduğunu hissediyordum. Bana karşı olan tavrıları artık rahatsız etmiyordu. Umursamayı ve empati yapmayı bırakmıştım çünkü vicdan azabı çekmek istemiyordum.

"Uyudum ama böyle mayışmış gibiyim."

Jimin'in mırıldanmasıyla belindeki elimle sırtını hafifçe ovmaya başladım. Göğsümdeki kollarını boynuma doladığında derin bir nefes alıp belindeki elimi sıklaştırmıştım.

"Uyuyalım mı?"

Kafasını boynuma sakladığında başımı onun başına yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. Kabul etmem gerekiyordu ki Jimin ile uyuyabiliyordum. Taehyung ile birlikte uyumaya çalıştığımda gecenin bir yarısı uyanmış ve koltuğa geçmiştim. Onu kabullenemesem de Jimin'in bedeninin farklı bir aurası vardı ve beni rahatlatıyordu.

"Uyuyalım."

Bunun üzerine bana daha çok sokulmuş ve huzurlu nefeslerini alıp vermeye başlamıştı. Ona uyum sağlamam çok uzun sürmezken uyuyakalmadan önce duyduğum son şey Jimin'in sessiz mırıldanışı olmuştu.

"Kalbin çok hızlı atıyor. Sanki pıtı pıtı yapıyor."

-

Gözlerimi araladığımda Jimin'in yeniden sarıya boyattığı saçları yüzümü gıdıklıyordu. Elimi saçlarına atıp kabarıklığını indirdiğimde saate bakmayı akıl edebilmiştim. Saatin çoktan yedi olduğunu fark edince üstümde yatan Jimin'in vücudunu da kendimle beraber oturduğum yerde doğrultmuştum.

Hâlâ kucağımda uyuklayan Jimin'i koltuğa bırakmıştım çünkü uyanık olmadığında o kadar da samimi olmamız gerekmiyordu.

"Hey Jiminie, uyanmalısın."

Saçlarını elimle düzeltirken ortalama bir ses tonuyla konuşmuştum. Birkaç mırıldanmayla gözlerini araladığında yüzünün şişliği daha net anlaşılmıştı. Gülümseyip elimi saçlarından çekmiştim.

"Seni bir yere götüreceğim, saat sekizde rezervasyonunumuz var. Bence uyanmalısın."

Bunun üzerine gözleri tamamen aralandı ve bir süre etrafta gezindi. En sonunda beni bulduğunda hafifçe gülümsedim ona ve çömeldiğim yerden kalktım.

"Bunu biliyordum, Hoseok hyung bir şeyler sızdırmış olabilir."

Kahkaha attığında bende sahte bir sinirlenişin ardından gülmüştüm.

"Kıyafetlerim yanımda."

Tek kaşımı kaldırıp bir süre onu süzdüm. Meydan okuyan ifadesini takındığında gözlerini, gözlerimden ayırmadan bir süre öyle kalmıştı.

Burnunun ucuna dokunduğumda utangaçça gülümsemişti. Bunun gibi küçük ve sevimli hareketleri artık beni rahatsız etmiyor aksine hoşuma gidiyordu. Böylece yanında daha rahat olabiliyordum. Sanırım bu iyi bir şeydi.

"Hadi hazırlanalım."

Ayağa kalktığında elimi beline yerleştirmiştim. Belinden kavramak Jimin üzerinde tamamen alışkanlık edindiğim bir şeydi. Bana sokulduğundan ya da sarıldığında ya da yürüdüğümüzde belini sıkıca kavrıyordum. Bu tuhaftı.

"Misafir odasında giyinebilirsin Jimin."

Beni başıyla onaylayıp benim odamın yanındaki odaya girmişti sekerek.

Gözlerimi devirip kendi odama girmiş ve takım elbise ve siyah gömlek giymiştim. Saat ve düzgün bir saç taraması ardından hazırlanmam bitmişti bile. Parfüm sıkıp bir süre aynada görünümü düzgün olmayan bir yer kalmış diye bakmıştım ve bir sorun olmadığını anlayınca rahatlıkla odadan çıkmıştım.

Jimin'in kapısı hâlâ kapalı olduğu için hafifçe tıklatmış ve kendimi kapıya yaslamıştım.

"Hey, hazır mısın?"

İçeriden birkaç takırtı ve Jimin'in sessiz lanetlerini duymuştum. Kıkırdayıp kapıyı açtığımda sırtı bana dönük olan Jimin korkakça bana dönmüştü.

"Ah, şey ben de hazırım."

Üstünde sadece saten sıfır kollu bir gömlek varken bunu söylemesi beni güldürecekti. Az kalsın güldürecekti çünkü süt beyazı teninde gözlerim takılı kalmıştı. Beyaz ten sevdiğim ve sanırım takıntılı sayıldığım bir konuydu. Bu yüzden görüş alanımda olan kaslı beyaz bacakları yutkunmama sebep olmuştu.

"Yani hazır sayılırım."

Bacaklarını içe büküp birbirine bastırdığında gözlerimi ondan ayırabilmiştim. Sahte bir şekilde öksürüp başımı önüme eğmiştim ve odadan hızla çıkmıştım.

Kendimi koltuğa attığımda nefesimi tuttuğumu fark etmiştim ve kızardığında emin olduğum yanan yüzüm sinirimi bozmuştu. Elimle kravatımı çekiştirdim. Onun gerçekten bu yönden ateşli olduğunu kabul ediyordum. Yani bu yönüyle ilk kez karşılaşmıştım ama aniden hissettiğim cinsel arzu artmıştı.

Birkaç kez o bembeyaz bedenle beraber yattığım ve neredeyse sevgili olmak üzere olduğumuz gerçeğiyle gözlerimi yummuştum. Sakin olmalıydım. Sakin olmalı ve düşünmeyi kesmeliydim. Jimin'in bedenini düşlememeliydim. Tanrım, şunu kesmeliyim!

"Ben hazırım."

Jimin'in sesiyle beraber ellerime diktiğim bakışlarımı ona çevirmiştim. Genel olarak siyahın hakim olduğu kıyafetlerin içinde bedeni parıldıyordu.

Boynuna taktığı tasma kolye ve gümüş rengi takılarıyla gerçekten tamamen farklı bir havaya girmişti.

Ben de ayaklandığımda zaten kısa olan Jimin, giydiğim ayakkabı yüzünden daha da kısalmıştı. O da bunu fark etmiş olacak ki kıkırdamıştı.

"Ceketini al çıkalım."

Paltomu giyerken hâlâ içeride olan Jimin'e seslendim. Beni onayladığında üstümü düzeltip ayakkabılarını giyen Jimin'i izledim.

"Gidelim."

Jimin sonunda üstünü düzelttiğinde kapıyı birkaç kez kilitleyip kapandığından emin olduğumda bana tuhaf gözlerle bakan Jimin'e omuz silkmiştim.

Arabaya binip restorana varana kadar çok konuşmamıştık. Radyoda çalan Troye Sivan şarkısına ara sıra eşlik etmiştik.

Restorana girdiğimizde adıma olan rezerve yer buranın en pahalı masasıydı. Hoseok hyungun bu kadar parayı nereden bulduğunu merak ediyordum!

Diğer masalardan ayrı bir tarafta soğuk olmayan ama çepeçevre açık ve camla kaplanmış ve manzarayı gösteren masa özenle hazırlanmıştı. Jimin'in gözleri irice açıldığında iyiliği kendi üzerime almanın çok da kötü olmadığına karar verip ona dönmüştüm.

Arkamızdan kapıyı kapattıklarında hafifçe gülümseyip hâlâ şaşkın olan Jimin'e yaklaşmıştım. Belinden kavrayıp kendime çektiğimde ellerini zarifçe omuzlarıma yerleştirmişti. Ses sisteminden rahatsız etmeyen bir şekile Shape Of My Heart çalıyordu.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz Bay Park?"

Mırıldanışımla başını önüne eğip tebessüm etmişti.

"Tabi ki Bay Jeon. Memnuniyetle."

Elim belini daha sıkı kavrarken ağır ağır ve herhangi bir tempoya uymadan salınmıştık bir süre.

Başını kaldırıp tam gözlerimin içine baktığında hafifçe yutkunmuştum.

"Bunların hepsini sen yapmadın değil mi?"

Yüzünde oyuncu bir ifade vardı. Hafifçe omuz silkip ben de yüzümü onunkine yaklaştırmıştım.

"Biraz yardımdan kimse ölmez ya."

Gülümseyip biraz daha hareket etmiştik müzikle beraber.

"Yemek hazır olmak üzere."

Dudaklarım neredeyse onunkilere değecekti ve mırıldanışımla biraz gerilemiştik ikimiz de. Ayakkabıları zeminde tok bir ses bırakıyordu ve bu düzenli ses içimi sıkıntıyla kaplamıştı.

Önümüze konulan bir sürü yiyecek ve beş dakika kadar önce patlayan pembe şampanya sayesinde çok güzel bir ortam sayılırdı.

"Bu gece neye kadeh kaldırmak istiyorum biliyor musun?"

Her zaman gördüğüm Jimin'den daha farklı bir tavırla mırıldanmış ve parmağını bardağın ağzında dolandırmıştı.

"Söylersen, yardım edebilirim."

Girdiği gizemli havaya uyum sağlayıp sandalyeme yaslanmıştım. Ceketini çıkarıp sandalyesine astı ve kadehi kavradı.

"Sana, Jungkook ve bana. Belki de aşka?"

Onu tamamen bir aptal yerine koyuyordum ve Jimin buna o kadar uyum sağlıyordu ki kendimi suçlamayı kesiyordum.

"Sana bana ve aşka, Jimin."

Kadehlerimiz birbirine çarpınca birkaç damla, sıcak yemeğin üstüne dökülmüştü ama ikimiz de bunu umursamıyorduk.

Gece yarısına yakın zamandaydık tahmini birkaç dakika kalmıştı. Sandalyemden kalkıp Jimin'in yanına oturalıysa on dakika kadar oluyordu.

"Yılın ilk karı yağıyor."

Mırıldanmamla beraber hafifçe dikleşiyor. Bir eli göğsümde ve üstüme eğilmişken fazla yakındık.

"Yılın ilk kar yağışında, eğer sevdiğin kişiyle dışarıda olursan, o zaman gerçek aşkın filizleneceğine inanılır. Sanırım ben de buna inanıyorum."

Dudaklarımız arasındaki mesafe gittikçe kısalırken ben de onun üstüne eğilmiştim ve dudaklarımız birbirine değmişti.

Bir süre hareket etmeden dursam da dudaklarımın üzerindeki kalın dudakların varlığıyla içimdeki dürtüye engel olmadan alt dudağını kavramıştım. Sessiz bir öpüşme içine girdiğimizde elim yüzünü kavramıştı.

Arkada geri sayım yapılırken ve havai fişekler patladığında dudaklarımız ayrılmamıştı. Dudaklarımız ayrıldığında hafifçe gülümseyip bana sarılmıştı. Onu ters çevirip sırtını göğsüme yaslamıştım ve kollarımı etrafına dolamıştım. Hâlâ devam eden havai fişek gösterisini izledikten sonra aramızda bir süreliğine sessizlik olmuştu. Rahatsız edici değildi.

Her şey bir mesajla bozulmuştu. Jimin'i orada bırakıp bir sürü yalan söylememe ve apar topar Taehyung'un yanına gitmeme sadece bir mesaj sebep olmuştu.

Taehyung:

Sana ihtiyacım var.

O gece Jimin'i tekrar aramamıştım, aramalarında da dönememiştim. Onun yerine kollarımda çıplak olan Taehyung ile defalarca kez sevişmiştim. Sadece ufak bir suçlulukla sıyrılmıştım.

Hoseok hyung'a anlattığına göre o gece hiçbir taksi gelmemiş ve restorandaki bir garsonun sonunda soğukta titreyen bedenini fark etmesiyle birlikte yurda dönebilmişti.

Ben ise onun aramalarına dönmeyip onu o soğukta bırakmıştım. Benimle görüşmeyen abim de hasta falan değildi.

Sevgili olduğumuz on üçüncü dakikada onu aldatmıştım. Bu hatadan asla ders almayışım beni hayatım boyunca takip etti, ediyor.

Keşke bilseydim olacakları doya doya sarılır, ayaklarına kapanıp özürler dilerdim.

Beni affetmesini istemek yapamayacağım bir şey çünkü ben bunu hak etmiyorum. Jimin'in sevgisinin dışında nefretini bile hak etmiyorum.

Selam, neden buradayım onu bile bilmiyorum ama umarım bölümü sevmişsinizdir.

Sorularınız, önerileriniz var mı? Beni eleştirin lütfen ya da öneri verin, boşluktayım.

Sizi seviyorum ve öpüyorum.

İyi günler 💘

Continue Reading

You'll Also Like

382K 35K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
26.9K 1.2K 38
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
98.7K 6.2K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
260K 24.5K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...