Kara Yazım (Tüm bölümleriyle...

Galing kay asli1909

791K 45.3K 4.1K

"Ben, bana yasak olana dokundum. Bununla da yetinmeyip, cennetten çaldığım meleği kendi cehennemime atarak gü... Higit pa

Arka Kapak Yazısı
1. Bölüm-Güçlü Kollar
2. bölüm-Savaşçı
3. Bölüm-Sahaf
4. bölüm SİYAH GÜL
5. Bölüm-Akıllı Kadınlar Asla Özür Dilemez
6. Bölüm-SENİN İÇİN
7. Bölüm-EVLEN BENİMLE!
8. bölüm-SENELER ÖNCE
9. bölüm-SENİN CEHENNEMİN
10. Bölüm-CAHİDE
11.Bölüm - KİLİTLİ KAPILAR
12. Bölüm MUTFAK
13. bölüm CEZA
14.bölüm DÜĞÜN
15. Bölüm VİCDAN
16. bölüm BALAYI
17. bölüm KARMAKARIŞIK
18. Bölüm
19. Bölüm TUZAK part 1
19. Bölüm TUZAK part2
19. Bölüm TUZAK part 3
20.bölüm GİDEMEZSİN part1
20.Bölüm GİDEMEZSİN part 2
21.bölüm ARAŞTIRMA
22.bölüm MEKTUP
23. bölüm TUTSAK
24.Bölüm FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK
25.Bölüm İTİRAF
26. Bölüm VEDA part1
26.Bölüm VEDA part2
27.Bölüm ARAYIŞ
28.bölüm CENNETTEN BİR MELEK ÇALDIM
29.Bölüm NİKAH part1
29. Bölüm NİKAH part2
31. Bölüm NİLDA'NIN KIYAMETİ
32. Bölüm FİNAL
KARA YAZIM KİTAP KAPAĞI

30.Bölüm BENİMLE EVLENİR MİSİN?

12.8K 1.1K 84
Galing kay asli1909

Nilda sabah uyansa da yataktan çıkmadı. Gözleri kapalı hâlde Mehmet'le yaşadığı son birkaç günü düşünmek için kendine izin verdi. Onunla geçirdiği her an yüzünde kocaman bir tebessüme dönüşürken telefonunun alarmı çaldı. Çalıştığı kreşe gitmek için hazırlanma vaktiydi. Bugün minik arkadaşlarıyla geçireceği son günüydü. Vedaları sevmese de artık sevdiği adamla yeni bir hayata başlayacağından mecburdu.

Ancak öncesinde yapması gereken bir şey vardı. Her sabah yaptığı gibi Mehmet'in yaşadığı eve bakmak için pencereye gidip perdeyi açtı. Ve karşılaştığı sürprizle hem duygulandı hem de mutlu oldu. Neredeyse pencerenin büyüklüğündeki balona bakarken nemlenen gözlerini sildi. Mehmet ise üzerinde seni seviyorum yazan balonun ipine sıkıca tutunarak aşağıdan ona bakıyordu. Nilda'nın dikkatini çekmek için el salladı. Sonra balonu almasını işaret etti. Genç kız mutlulukla pencereyi açıp balonu içeriye aldı. Aşağıdan ona bakan Mehmet'e kısık sesle, "Ben de seni seviyorum," dedi. Her ne kadar yüksek sesli söylememiş olsa da genç adam dudak hareketlerinden ne dediğini anlamıştı.

Nilda elindeki balonla koşarak, aşağı kata inip, kapıyı açtığında, onu bekleyen sevdiğine sımsıkı sarılıp teninin kokusunu içine çekti. Bir kere daha, "Ben de seni seviyorum!" dedi.

Mehmet ise geri çekilip Nilda'nın ellerini tuttu. "Bu, bana evet dediğin anlamına mı geliyor?"

Genç kız onun ne söylemek istediğini anlamadı. "Evet derken?"

Onun şaşkın bakışlarına karşılık, Mehmet balonu elindenalıp salladı. "Keşke seni seviyorum yazısının altına benimle evlenir misin yazsaydım!" diye içinden geçirirken Nilda o an balonun içindeki tek taş yüzüğü fark etti. Ne söyleyeceğini, ne tepki vereceğini bilemezken aklına ilk gelen şeyi söyledi. Şirinlik yaparak, "Ama yüzüğü almamız için onu patlatmamız gerekecek," dedi.

Genç adam gülümseyerek, ellerini kendi saçlarına götürüp karıştırdı. "Vallahi bunu hiç düşünmemiştim. Benden romantik bir koca olmayacağını da böylece anlamış olmalısın. Her neyse, ben sana üstünde başka şeyler yazan yeni balonlar alırım."

Onun açıklamasıyla Nilda işveyle kıkırdadığında, "Mesela ne yazan?" dedi.

Mehmet bir eliyle balonun ipini tutarken, diğer eliyle beline sarılıp onu kendine çekti. "Mesela aşkım," dedi ve Nilda'nın yanağını öptü. Sonra geri çekilip, kömür karası gözleriyle gözlerinin içine bakarak, diğer yanağını öperken, "Her şeyim de olabilir," dedi. Daha sonra bir kere daha çekilip, boynunu usulca öperken, "Hayatım," diye devam etti. Bir kadın nasıl olur da bu kadar muhteşem kokabilirdi? Onun her kelimeyi yeni bir öpücükle süslemesi genç kızı heyecanlandırırken Behiye bahçe kapısından girdi. İki âşık hızla birbirlerinden geri çekilirken Behiye Mehmet'e göz kırptı. "Anlaşılan evlilik teklifi yapılmış."

Genç adam mahcup bir şekilde, "Sayılır çünkü hâlâ bir cevap alamadım," dedi.

Nilda ateş basan yüzünü elini sallayarak, rahatlatmaya çalışırken bir yandan da annesine sitem eder gibi baktı. "Demek senin haberin vardı?"

Behiye onların nihayet bir araya gelmelerine seviniyordu. Kendisi hiçbir zaman Reha ile aşkını doyasıya yaşayamasa da kızı onunla aynı kaderi yaşamamıştı. İçinden Allah'a şükrederek, "Seninle evlenmek için önce benden izin istedi," dedi.

Mehmet gibi odundan bu kadar duygusal, anlayışlı bir adam çıktığına inanamıyordu. Yaşadıkları her an, bozulacak bir rüya gibi o kadar olağanüstü geliyordu ki tekrar gözleri doldu. Sevdiği adama bakarak, "Ama akşam ablanlarla beni istemeye gelecektiniz zaten," dedi.

"İsteme başka, evlenme teklifi başka bir şey. Âdet yerini bulsun istedim."



Birbirlerinden neredeyse hiç ayrılmayan Mehmet ve Nilda, düğüne bir hafta kala son prova için gelinliğin dikildiği modaevine gittiler. Nihayet bekledikleri gün gelmek üzereydi. Sonunda birbirlerine kavuşsalar da ikisi de alışık olmadıkları mutluluklarından korkuyorlardı.Nilda kabinde gelinliği denerken Mehmet telefonla konuşuyordu. Onun Oktay'la buluşmak için randevulaştığı sırada, genç kız üzerindeki gelinlikle dışarıya çıktı. Sevdiği kadını hayal ettiği gibi beyazlar içinde görmek, hissettiği heyecanı daha da arttırdı. Bu hâliyle tıpkı bir kuğuya benziyordu. Zarif ve asil... Nilda kendi etrafında döndükten sonra durdu. "Eee, nasıl buldun?"

Genç adam dili tutulmuş gibiydi. Söyleyecek söz bulamayınca konuşmak yerine ıslık çaldı. Sonra da aklına ilk gelen kelimeyi söyledi. "Harika!"

Düğün hazırlıklarına yardımcı olmak için Müzeyyen ve Behiye'nin yanına Gülseren de dâhil olunca, Nilda'nın günleri daha hareketli geçmeye başladı. Bu durumun olumlu yanları olduğu kadar olumsuz yanları da vardı. Mesela sevdiği adamla aralarına koymak zorunda oldukları mesafe gibi...

Mehmet'le bir türlü yalnız kalamadıklarından aynı ortamda bulundukları zaman, yasak aşk yaşayan iki sevgili gibi mesajlaştıkları oluyordu. Onun böyle zamanlarda elinin ayağına dolaştığını fark eden Mehmet'in, sevdiği kadının yanaklarının al al olması çok hoşuna gidiyordu. Hatta onu daha da heyecanlandırmak için arada azıcık edepsiz mesajlar yazdığı da olmuyor değildi. Özellikle hep beraber yedikleri akşam yemeğinde, Mehmet'in karşısında oturan Nilda'ya, "Şu an seni çıplak hayal ediyorum," yazmasıyla içtiği su az daha boğazında kalacaktı.

Yemek sonrası Nilda Mehmet'e kaş göz işareti yaparak bahçeye çıktı. Mesajı alan genç adam da arkasından gitti "Neden bana öyle uygunsuz şeyler yazıyorsun? Beni utandırdığının farkında değil misin?"

Genç kızın kızararak, azarlamasına karşın Mehmet onu kendine çekip tutkuyla öptü. Birilerinin görmesinden çekinen Nilda, çırpınarak geri çekildi. "Biri görecek, yapma!"

"Görsünler. Üç gün sonra evlenmeyecek miyiz? Hem ben mesajıma neden kızdığını anlamadım. Seni daha önce de çıplak görmüştüm. Ve inan bana, en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum, hafızamda kazılı."

Sevdiği adam konuştukça daha da utandı. Evet, daha önce birbirlerini çıplak görmüşlerdi. Hem de defalarca... Üstelik üzerinden bir yıl gibi bir zaman geçmişti. "Yine de öyle şeyler yazma!"

Mehmet onun bu çocuksu hâllerini çok seviyordu. Tekrar öpmek için bir hamle daha yapacağı zaman, yine Nilda'nın engellemesiyle karşılaştığında aklına gelen fikirle sırıttı. "Seni öpmemi istemiyorsan bir şartım var."

Zihninde ilk tanıştıkları gün canlanan Nilda, onun yeni şartını merak etti. Ancak duyacaklarından çekinerek, "Ah senin şu meşhur şartların, sormaya korkuyorum! Bu sefer ne istiyorsun?" dedi.

Mehmet'in dudaklarından tek kelime çıktı. "Seni!"

Nilda şaşırdı. Elleriyle kendini işaret ederek karşılık verdi. "Beni mi?"

Genç adam, onun heyecanlı ve şaşkın hâlinden faydalanarak, kolundan tutup kendine çekti. Kulağına eğilerek fısıldadı. "Doğru duydun, seni. Bu gece seni istiyorum. Bana gelir misin?"

Mehmet'in söylediği çılgınlık, çılgınlıktan da öte delilikti.Herkes evdeyken nerede, nasıl olurdu, hayal bile edemiyordu. Hem heyecanlanıyordu hem de sanki yanlış bir şey yapmaya hazırlanıyormuş gibi tedirgin oluyordu. Onu kendinden uzaklaştırarak, "Senin bu söylediğin hayatta olmaz. Hele de düğünden önce hiç olmaz!" dedi.

Mehmet kendine acındırmak için boynunu bükerek yere baktı. Çünkü yüzüne bakarsa her an gülebilirdi. Kullanacağı sözcükleri iyi seçmesi gerektiğinin farkında olarak konuşmaya başladı. "Ben de yarın iş için şehir dışına çıkacaktım. Seni göremeyeceğim yirmi dört saat için küçücük bir hatıraya ihtiyacım vardı. Ecel bu, hadi yolda ölsem, zoruna gitme..."

Onun cümlesini tamamlamasına izin vermeyen Nilda, eliyle Mehmet'in ağzını kapattı. "Allah korusun! Öyle şeyler söyleyip korkutma beni! Hem düğün arifesi nereden çıktı bu iş seyahati?"

Genç adam, onun ellerini avuçlarının içine alarak öptü. "Bir iş anlaşması. İmza atıp döneceğim. Yani küçük bir toplantı. Şimdi bana istediğimi verecek misin? Çok özledim seni, anla işte"

Nilda düşünüyor gibi yaptı. Böyle bir isteği dile getirmek, bir erkek için ne kadar da kolaydı. Bu kadarı onun için çok fazlaydı. Ama ya dediği gibi başına bir şey gelirse o zaman ömür boyu vicdan azabı çekmez miydi? Aslında vicdan kısmı sadece kendi isteklerine uydurduğu bir kılıftı. Her ne kadar inkâr etmeye çalışsa da o da sevdiği adamın sıcak tenini hissetmek istiyordu. O da çok özlemişti "Ama nasıl olacak? Bizde annelerim var, sizde ablan ve Hazal." Sonuçta yasaklar tatlıydı.

Zafer çığlıkları atmamak için kendine engel olmakta zorlanan genç adam, "Sen orasını bana bırak. Sadece söyleyeceklerimi uygula yeter," dedi.





Gece yarısından sonra herkes uykuya daldığında Nilda gizlice evden çıktı. Bahçeye indiğinde ağaçların gölgesinden bile ürküyordu. Bahçe kapısını açınca kulağına gelen köpeklerin havlama sesleriyle daha da tedirgin oldu. Tam vazgeçip, geri dönecekken karşı evin kapısında Mehmet belirdi. Ona eliyle gelmesini işaret eden genç adam, sokak lambalarının ışığının altında duran kadınının ürkek hâlini görebiliyordu. Yanına gidip onu kendine çekti. "Hadi gel. Ablamlar çoktan uyudu."

Suçluluk hissine kapılıp pişman olan Nilda için artık çok geçti. Birilerine yakalansalar ömrünün sonuna kadar o anı unutamazdı. İnsanlar onun hakkında ne düşünür, ne söyler düşünmek bile istemiyordu. Mehmet'in elinden tutup, yönlendirmesiyle dudaklarını kemirerek peşine takıldı. İki hırsız gibi sessizce karanlık eve girdiler. Üst kata çıkmak için merdivenlere yaklaştıklarında genç adam uyardı. "Üçüncü basamağa dikkat et, düşme. Ev tadilattan geçti ama bugün basamak tekrar oynuyor."

Birlikte yukarı çıkıp, Mehmet'in yatak odasına girdiklerinde, hemen kapıyı kapatıp Nilda'yı kendi bedeni ve duvarın arasına sıkıştırdı. "Seni o kadar çok özledim ki!"

Genç adam, ayların açlığıyla sevdiği kadını hoyratça öperken dudakları boynuna, elleri ise eteğinin altına kaydı. Mehmet'in ellerini çıplak kalçasında hisseden genç kız, daha önce hissetmediği heyecanla soluk soluğa kalsa da yaşadıklarının doğru olduğundan emin değildi. Kesik kesik çıkan nefesiyle, "Mehmet, bu yaptığımız yanlış!" dedi.

Mehmet onun gibi düşünmüyordu. "Bence değil. Yasak aşk yaşamadığımız gibi bunu düşünmek için de çok geç kaldın, bebeğim." Nilda geri çekilmeye çalışsa da artık mümkün değildi. Ne kadar karşı koymaya çalışsa da en az Mehmet kadar istiyordu. Üzerindeki kıyafetler yavaş yavaş odanın her bir yanına saçılırken hayatının en kıymetli hatırasını almak için sonunda kendini serbest bıraktı. Dakikalar içinde sevdiği adamın vücudunun her yerine iz bırakan dudakları ve dokunuşlarıyla inledi. Mehmet sevdiği kadına sahip olurken inlemeler duyulmasın diye her defasında Nilda'nın ağzını kendi dudaklarıyla örttü. 

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

14.5K 1.2K 30
.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür...
21.2K 1.7K 12
Arkadaş serisinin 3. kitabıdır :)
964K 53.1K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
4.6K 586 19
Kendi gözünüzde mükemmel olan hayatınızın aslında ne kadar boş olduğunu öğrenseydiniz ne yapardınız...... Peki sevdiğiniz adamın sizi aldattığını ken...