YAKAMOZ

By mangaokuru

1.2M 73.8K 91.4K

Tüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... More

GİRİŞ
1.BAMBAŞKA BİR DÜNYA
2.BEN İNSAN DEĞİL MİYİM?
3.BİR İNTİKAM BİR CEZA
4.FIRSATLARI DEĞERLENDİR
5.HAİN KİM?
6.DÜĞÜN ŞARKISI
7.KİTAP vs İDEOLOJİ
8.İKİ DELİ
8.İKİ DELİ (TEKRAR)
9.İSTİHBARAT SAĞLAM
10.VE CÜCE UZAR...
11.YAKAMOZ GRUBU
12.SENDE SAKLI DÜŞLERİM
13.1.NASIL AZRAİL OLUNUR?
13.2. DORUKLARA SEVDALANDIM
14.BİR REİS VE BİNLERCE YAKAMOZ
15.HER SEVDA BİR HARESEDİR ASLINDA
16.ALP REİS>>MENEMEN
17.REİSİN KALBİNDE TALİM,TEŞKİLATTA KÜRT YARİ VAR
18.DOĞUM SANCISI
19.DİYARBEKİR'DE AKŞAMÜSTÜ
20.KARANFİLLER ATEŞTE DE AÇAR
21.DAVASI BÜYÜK OLANIN SEVDASI
22.ACIYA NEDEN GÜLÜNÜR?
23.YILDIZLAR SİZİN İÇİN İNTİHAR EDER
24.MEKTEBİN BACALARI
25.KURŞUNDAN SÖZLER
26.AÇTIĞIN YARAYI KİM KAPATIR?
27.BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
29.AZRAİLLERİN ARASINDAKİ BOZKURT
30.KARANLIK GELECEK
31.UÇSUZ BUCAKSIZ ÖZLEM
32.YAĞMUR KISKANIR SENİ
33. DÜŞ DEĞİL ALP SOKAĞI
34.KIŞIN AYAK SESLERİ
35. SİNİR KRİZİ VE ENKAZ
36.DİRHEM DİRHEM AZALIRSIN
37.KARANLIĞA YENİLEN YILDIZ
38.ADIMIZA SÖYLENEN TÜRKÜLER
39.OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE
40.FİNAL
ALP'TEN MEKTUP VAR
'HAYAT'IMA HOŞ GELDİN
ACEMİ BABALAR VEDAYI SEVMEZLER
mangaokuru'ndan mektup var

28.HANGİ İZ ACITMAZ?

27.1K 1.3K 1.9K
By mangaokuru

Zeki Müren'in muazzam sesiyle dile getirdiği bir cümle vardır.

"Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?"

Bu aslında beni çok düşündürmüştür. Yani sonuçta sabah olunca doğal olarak güneş de olur ve siz isteseniz de istemeseniz de onunla uyanırsınız. Peki Sanat Güneş'imiz bunu neden sorma gereği duymuştu? Bunun cevabını ne zaman bulurum bilemiyorum ama Emre bulmuş gibiydi. Çünkü arkasından sarıldığı adamla uyanırken güne güneşiyle başlamıştı.

Kaşık pozisyonunu bozmadan çam kokusunu ve güneşi; doğal olarak baharı bir odada, yatağında uzanırken, önüne seren adama daha sıkı sarıldı. Yüzünü onun boynuna gömerken kokusunu derince soluyup sesli bir öpücük bıraktı. Uyanalı dakikalar olmuştu ve Alp'i arkasından ne kadar görebiliyorsa o kadarla yetinip ufak ufak öpücükler kondurmuştu saçlarına, boynuna ve yüzünün sol yanına. Ama genç adam bana mısın demeden uykusuna devam etmişti. Alp'in uykucu hallerini çok seviyordu ama saat 10 olmuştu ve gitmeleri gereken bir okul vardı. Tamam, 3 saat boyunca uyuyan bir adamı taciz ettiği aramızda kalsın. Sonuçta aşık bu oğlan canım!

Garip mırıldanmalar eşliğinde yavaş yavaş uyandığını belli eden adamın boynunun her yanına öpücüklerini konurmaya devam etti, hem de en sulu olanından. Alp'in yastığın altındaki eli Emre'nin saçlarını bulurken genç adam sevdiğinin ensesini hedef almıştı. Bu hareketin altın vuruş olacağını, kısa gencin tamamen ayılacağını bildiği için öpücüğü olabildiğince uzun tuttu. Sarıldığı adamın vücudundan geçen ürpertiyi, aldığı derin nefesi kendiymişçesine hissederken dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. Sonunda dudaklarını çekip sevdiğini rahat bırakınca konuştu.

"Hassas noktanın bu kadar mükemmel bir şey olduğunu tahmin bile edemezdim."

Alp, yüzünü kendisine dönerken tüyleri hala diken dikendi.

"Senin ağzına sıçayım Emre. Ulan vicdansız, insan böyle mi uyandırılır? Sabah sabah neye uğradığımı şaşırdım lan!"

Uyku mahmurluğu bile yoktu Alp'in sesinde. İşte buna ensenin gücü denirdi.

"Yarim, saatlerdir kibar kibar uyandırmaya çalışıyorum, uyanmayan sensin."

Kafasına yediği tokatla saçları havalanırken en kısa zamanda tıraş olmayı aklının bir kenarına yazdı. Alp'ten ayrı kaldığı zamanlarda saçı da sakalı da hiç sevmediği kadar uzamıştı.

"Siktir git, sanki bilmiyorum fırsattan istifade her yerimi yaladığını. Pezevenk!"

Emre'nin yüzünde hin bir sırıtış olurken Alp daha ne olduğunu anlamadan gencin üzerine çıkmıştı bile. Ellerini Alp'in başının iki yanına koyup göz göze gelmelerini sağladı.

"Bunu bildiğine göre halinden memnundun ki uyumaya devam ettin."

Alp'in gözlerinden alaycı bir parıltı geçerken masum bir yüz ifadesine büründü.

"Ben namuslu bir adamım, tacize uğradığımı bilsem hemen polisi arardım."

Emre tam gülecekken dudaklarını birbirine bastırıp kendini dizginledi.

"Ben de polise 'Kocam değil mi, severim de döverim de,' derdim."

Alp'in elleri üzerindeki gencin tişörtünün yakasını bulurken gözlerini Emre'nin açıktaki boynuna dikti.

"Tacizle dövmek aynı şey mi? Tabi ki beni haklı bulurlardı."

Emre, sol elini yataktan çekip sevdiği adamın boynuna getirdi. Yavaş yavaş ellerini aşağı doğru hareket ettirirken dokunuşları altında Alp'in nefesini tuttuğuna şahitlik ediyordu. Kumaşın altındaki tenin ellerini nasıl yaktığını da anlamaya çalışıyordu aynı zamanda. Tişörtün eteğine vardığında baş parmağını tişörtten içeri sokup hafif tüylü teni daireler çizerek okşamaya başladı.

"Peki hangi hareketler tacize girer?"

Gözleri koyulaşan adam yükselip Emre'nin boynunu öperken genç adam yığılmamak için yatağa sıkıca tutundu. Alp'in aniden kendine gelmesi gayet mantıklıydı. Çünkü Emre'nin hassas noktası da boynuydu ve şu an tüm hücreleri ayağa kalkmıştı.

"Sen bir başla, ben söylerim."

Başını tekrar yastığa koyup gözlerini Emre'nin griye dönmüş yeşillerine dikti. Kahvenin en koyu tonunda gördüğü arzu, zaten kaynayan kanını fokurdatırken tişörtü Alp'in karın kaslarını fethederek yukarı doğru sıyırdı. Alp'in seyrek kahve tüylerle kaplı beyaz teni açığa çıkarken birkaç morluk da kendini göstermişti. Bu izler ayrı kaldıkları dönemde reisin kendini ne kadar kaybettiğini gösteriyordu. Emre'nin kalbi, sanki o izlerin en az üç katı kendi vücudunda yokmuş gibi sızlarken bir daha asla ama asla birbirlerinden uzak durmamaları gerektiğine emin oldu. Sonuçları iyi olmuyordu aksi takdirde.

Tişört Alp'in göğsünde kalırken az önceki şehvetten biraz uzaklaştığını hissetti Emre. Çünkü şu an kalbindeki şefkat ön plandaydı. Elleriyle dokunduğu morluklara eğilirken Alp'in elleri boynundan saçlarına yükseldi. Dudakları her izin üzerinde yerini alırken morluklardan daha kalıcı izler bırakıyordu. Hem iz bırakıp hem iyileştirmek de ancak sevdiğinle mümkün olurdu zaten.

"Neden olduğum her yara için özür dilerim."

Böylesine yalın bir cümle tüm yaralarınızı sarıp, kırıklarınızı tamir edebiliyordu. Sözleri değerli kılan söyleyendi çünkü. Alp'in kalbi tüm hızıyla atmaya devam ederken Emre'nin saçlarına daha güçlü asılıp genç adamın başını kaldırmasına neden oldu. Yüzlerini aynı hizaya getirirken gözleri de dudaklarındaki tebessüme eşlik ediyordu.

"Senin vücudundaki izler için ben özür dilemem. Çünkü bencil bir adamım ve sevildiğimin kanıtı olan her şeyi severim."

Emre başını sağa sola sallarken iflah olmaz bir asiye aşık olduğunu kabul ediyordu. Ama onu her haliyle, her durumda seviyordu. Buna yaralar da bencillik de dahildi. Alp'in dudakları sevdiğinin dolgun dudaklarını bulurken bacakları belini sardı. Ani ve güçlü bir hareketle yerlerini değiştirirken yatağın sarsılmasına neden oldular. Bu defa Alp, Emre'yi kollarıyla kafese alırken onun gözlerindeki şaşkınlığa aldırış etmedi.

"Ve şimdi o izlere yenilerini ekleyeceğim. Tabi bunların diğerleri gibi acı vermeyecek olması da benim etkim oluyor."

Çapkın bir gülümsemeyle Emre'nin boynuna uzanırken geç kaldıkları okula biraz daha geç kalacaklarını biliyorlardı. Eh ne demiş atalarımız;

"Geç olsun, sevgiden olsun!"

********

İstedikleri kadar inkar etsinler her insanda bir miktar güce duyulan hayranlık mevcuttu. Bu bazılarında çok, bazılarında fazla fazlaydı. Hatta bir kısımda bu hayranlığı aşıp zaafa dönüyordu. Bunun örneği üniversitlerde de mevcuttu. Sırf Reis'in sevgilisi olup Asena olmak için kendini ülkücü olarak gösteren kızlar da, Başkan'la birlikte olup normalde fazlasıyla asi olan solculara lafını geçirmek için Sosyalizmi savunanlar da bunlardandı. Bu kızları tavlamak için Reis ve Başkan'ın kuyruğu olanlar da onlardan farklı değildi tabi.

Emre, önündeki manzarayı izlerken kendine hakim olmaya çalışıyordu. Çünkü tam bahsettiğimiz gibi insanlarla çevrili sevgilisini kolundan tutup sürüklemesi an meselesiydi. Kızlar, Emre'yi çıldırtma noktasına getirmişti. Hem gerizekalılardı hem de yavşaklardı. Şimdi diyeceksiniz ki bu kızların sırf reis için teşkilata girdikleri ne malum? Şöyle söyleyelim; laf arasında birinin Ülkü Ocakları kurucusu ve başkanının Devlet Bahçeli olduğunu söylediğini duymuştu. Teşekkürler, kanıtımız bu kadardı.

Ayaklarını saniyede 1500 defa sallarken sinirden kan basıncının yükseldiğini hissediyordu. Zaten kendisine sırnaşmaya çalışan Asena da cabasıydı. Fazlasıyla sıcaklarken tişörtünün üstüne geçirdiği gömlek fazla geldiğinden çıkarmaktan başka çare görmedi. Haki gömleği sıyırıp sandalyenin arkasına asarken geldiğinden beri konuşan kızın susması dikkatini çekti. Sebebini merak etmezken tekrar önüne dönüp Alp'i ve çevresindeki gereksiz sürüsünü izlemeye devam etti. Bir dahakine Alp'in olduğu masada diğer uçta değil, yanında oturacaktı. Yoksa adamın etrafının akbabalarla sarılması dakikasını almıyordu. Bu sırada göz göze geldiği adam önce ona sonra Asena'ya bakıp sırıtırken Emre'nin kaşları çatıldı. Cücenin bu sırıtışı hiç hayra alamet değildi.

"Emre?"

Yan tarafından yükselen şaşkınlık ve soru işareti dolu sesle gözlerini zorlukla reisten ayırdı. Kıza dönerken yüzündeki şok olmuş ifadeye anlam veremedi.

"Ne oldu?"

Genç kız boynunun sağ tarafına bakarken yutkundu. O kadar garip bakmıştı ki Emre'nin eli kızın gözlerini takip edip hedefini buldu. Boynunu sararken kızın konuşmasını bekledi.

"Sevgilin bayağı sert biri galiba?"

Hassiktir! Sabah Alp'in ısırıp emdiği yeri söylüyordu. O kadar kendini kaybetmişti ki iz kalabileceğini düşünememişti bile. Zaten banyo yapıp hemen çıkmışlardı ve bu yüzden aynaya bakma firsatı bile olmamıştı. Göz ucuyla Alp'e baktı. Beyefendi kasıla kasıla gülerek onları izliyordu. Şerefsiz, bilerek yapmıştı.

"Boyu kısa ama marifeti büyük maalesef."

Genç kıza dönüp konuşmuştu fakat sesini hedefine ulaştırmak adına yükseltmişti. Laf yerini bulmuş olacak ki Alp araya girdi.

"Niye maalesef? Sıkıldın mı hemen sevgilinden?"

Emre, Alp'e dönüp göz göze gelmelerini sağladı. Tek kaşını kaldırırken meydan okuyan bir şekilde gülümsedi.

"Yok da o, canına susadı. Etrafı akbabalarla doluyken benim çevremdeki sülüklere taktı çünkü."

Alp etrafına göz atıp tekrar Emre'ye döndü. Kaşları çatılmıştı, sevdiği adamın neyi ima ettiğini anlamış olmalıydı.

"Senin kuruntun bence."

Sinirden gülerken geri kalan herkesi unutmuş gibiydi.

"Ben onu kuru kuru... yola getiririm."

Alp'in kaşları olabilecekmiş gibi daha fazla çatıldı.Sözünü tamamlar tamamlamaz birinin öksürük sesi duyulurken sesin kaynağına dönmek zorunda kaldılar. Çünkü yalandan başlayan öksürük ciddiye dönmüştü. Bu salaklığı da ancak Yavuz yapardı zaten. Sözde Alp ve Emre'yi uyarmak için başlayan öksürüğü şu an onu boğulma noktasına getirmişti.

Emre'nin tanımadığı biri, sırtına vurulan gence masadaki herhangi bir suyu uzatırken yüzü kıpkırmızı olmuştu Yavuz'un. Zorlukla aldığı suyu kafasına dikerken Emre gözlerini devirdi. Harbiden bu çocuk niye böyleydi yaa? Fakültede namıyla korku salan Reis'le tanıdığı Yavuz arasında uçurum vardı.

"İyiyim, iyi!" Sırtına hafifçe vuran çocuğa elini kaldırıp durmasını işaret ettikten sonra Alp ve Emre'ye baktı. Nefesi yavaş yavaş düzene girerken Emre gülmekten kendini alamadı. Gülüşü giderek sesli bir hal alırken ona Alp de katıldı. Hem birbirlerine hem de kumral gence bakarak gülerlerken Yavuz somurtmakla meşguldü. Zaten geri kalanların neler olduğuna dair en ufak bir fikri dahi yoktu.

Onlar gözlerinden yaşlar gelene kadar gülerlerken Emre'nin aklı hala Alp'in etrafındaki akbabalardaydı. Reis bu meselenin kapandığını sanıyorsa yanılıyordu. Önce ona kızların hesabını soracak sonra kızlarla hesabını görecekti.

Azrail grubunun çok güzel bir sloganı vardı.

"Eceli gelmeyenin canını almayız!"

Emre de eceli gelenin canını alacaktı ama herkes sırasını beklemeliydi.

********

Arkadaş için ciğ tavuk yenirdi de çiğ marul yenir miydi, emin değildi. Nefret ediyordu, hain kıvırcıktan ölümüne nefret ediyordu.

"Sizin yüzünüzden o gerizekalıya maruz kalacağım. Gelmişinizi, geçmişinizi, evveliyatınızı, yetmiş iki sülalenizi, arkadaşlığınızı sikeyim yaa!"

Emre önündeki koladan bir yudum alırken bar&cafe tarzındaki mekanda canlı müzik yapacak ekibin hazırlıklarını izliyordu. Ses sistemi hazırlanmıştı, müzisyenler yerine geçiyordu şimdi.

"Adama bak ya, takmıyor bir de beni!"

Elindeki bardağı masaya bırakıp Alp'e döndü.

"Ulan dedikoducu teyzeler gibi susmadın iki dakika be! Ne istiyorsun?"

Geleli yarım saat bile olmamıştı ama Alp bir saniye susmadan sitem etmeye devam ediyordu. Yavuz ve Sezer'le buluşacaklardı sözde ama ikili hala gelmemişlerdi. Ve Alp'in dırdırını çekmek de zavallı Emre'ye kalmıştı.

"Beni o hainle aynı masaya oturtacaksınız daha ne olsun?"

Emre, solunda kalan adama bakıp gözlerini tavana dikti.

"Yüce Rabbim, yıllarca kullanmadığım sabrımı bu herife tükettirecek kadar ne günah işledim ben?"

Herhangi bir cevap gelmeyince vazgeçip Alp'e döndü tekrar. Onun sinirli bakışlarına bıkmış haliyle cevap verdi.

"Anasını satayım, ben sanki çok meraklıyım senin bitmeyen serzenişini dinlemeye! Yavuz istedi, geldik. Ben ne yapayım? Götün yeseydi de ona deseydin gelmek istemediğini."

Emre haklı olduğu için somurtarak bakışlarını kaçırdı kısa genç. Geçen haftasonu Yavuz'un istediği gibi bir buluşma olmadığından bu defa resmi bir randevu ayarlamıştı kumral. Ergenler gibi çift buluşmasına maruz kaldıkları gerçeğini ise göz ardı etmeye çalışıyorlardı. Neydi? Evet, çiğ tavuk!

Bu sırada kapıda görünen kıvırcık ve kumral iki genç Alp'in bozuk moraline mum dikmekten başka işe yaramamıştı. Keyifle sohbet ederek masalarına ulaşan çift Emre ve Alp'in aksine mutlu görünüyordu.

"Selamün aleyküm beyler."

Uzatılan elleri sıkarkan "Aleyküm selam," diye cevap veren gençlerin keyfinin yerinde olmadığı gayet açıktı. Herkes selamlaşırken Alp ve Sezer'in birbirlerini görmezden geldiklerini söylemeye gerek var mıydı?

Emre ise zaten Alp'e şu kızlar yüzünden sinirliydi, üstüne bir de saçma sapan Sezer meselesi tuz biber olmuştu. Yavuz'a kıyamadığı için tüm sinirini sevgilisinden çıkarıyordu Alp. Adalet bunun neresindeydi?

Sezer ve Yavuz karşılarına otururken anlamsızca ikiliye baktılar.

"Hayırdır, yüzünüzden düşen bin parça?"

Kumral genç deri koltukta kolunu kıvırcığın arkasına atmıştı, sahiplenici erkek duruşu.

"Senin gevşek sevgilinin adı bile ortamı bozmak için yeterli diyelim."

Alp'in lafına herkes göz devirirken Emre içten içe gülüyordu. Belli etmese de sırf sevgilisiyle arası bozuldu ve Emre istedi diye aralarını daha fazla bozmamak için Yavuz'a patlamıştı. Bu adamı deli gibi sevdiğini söylemiş miydi?

"Reis bir nefes alsaydık sonra onu soluk borumuzda tıkardın."

Yanlarına gelen garsonla cevap veremedi Alp. Bira siparişlerini alan garson uzaklaşınca konuştu Alp.

"Benim derdim tek solukla değil, bu hainin tüm soluğuyla. Bir kere kessem ebediyen ihtiyacı olmayacak nefes almaya."

Sezer, bayık bakışlarını Alp'ten çekip Emre'ye döndü.

"Dünyadaki tek vasfı gereksiz oksijen tüketimi olan bir herife katlanmak zor olmuyor mu?"

Emre sırıtırken Yavuz da bıyık altından gülüyordu.

"Öyle ama ben zoru severim."

Karnına yediği dirsek darbesi ve tekrar gelen garson masada kısa süreli bir sessizliğe neden oldu. Garsonun uzaklaşmasıyla Sezer söze girdi.

"Oğlum zoru seviyorsan git Everest'e falan tırman. En azından ulaşacağın bir zirve olurdu. Böyle yerin dibiyle uğraşmazdın."

Emre, hemen şimdi karar vermişti. Bundan sonra canı sıkılırsa bu iki deliyi yan yana getirecekti. Laf dalaşına girdiklerinde çevrelerine inanılmaz bir seyir keyfi sunuyorlardı çünkü.

"Emre'yi değil ama seni yerin dibine sokmama az kaldı kıvırcık. Biraz daha zorla sabrımı, sadece biraz daha."

Sezer yerinde kıpırdanıp Yavuz'a yanaşırken sırtını göze çarpmayacak şekilde kumrala yasladı.

"Beyler yeter, sakin olun."

Alp derin bir nefes alırken Emre'nin dediği gibi sakin olmaya çalıştı ancak Sezer bu akşam onu delirtmeye kararlıydı anlaşılan. Emre'ye dönmeden önce Alp'e göz kırptı. Geliyordu kıvırcığın hayattaki son cümlesi.

"Erkeklere ilgi duyduğunu bilseydim şansımı denerdim. Seni de bu heriften kurtarmış olurdum."

Alp'in burun delikleri genişlerken gözlerinden öyle bir ifade geçti ki karşısındaki Sezer dışında biri olsaydı kesinlikle ama kesinlikle korkudan altına yapardı. Ama neyse ki ona gerek kalmadan Yavuz koltuk başındaki elini sevgilisinin omzuna koyup var gücüyle sıktı.

"Peki, bu gece seni benim elimden kim kurtaracak marul efendi?"

Yavuz'un buz gibi ses tonu Sezer'in yutkunmasına neden olurken şirince sırıtmaya çalıştı. Etrafta gözlerini gezdirdikten sonra kumralın kulağına dudaklarını yaklaştırıp bir şeyler söyledi. Bu sırada çalmaya başlayan müzik sesi Sezer'in duyulmasını tamamen engellerken Yavuz dudaklarını yalamıştı. Bu da demekti ki kıvırcık, kumralın gönlünü tek lafıyla almıştı bile. Onlar kendi alemine dalarken Alp de sevdiği adama döndü.

"Bu erkek kaşarıyla bir metreden fazla yakınlaşırsan ağzına sıçarım."

Emre kolunu Alp'in yaslandığı başlığa koyarken yüzünü sevdiği adama yaklaştırdı. Yüzleri arasında santimler kalırken sesini biraz yükseltti. Çünkü hareketli bir müzik mekanı doldurmuştu.

"Sen önce kendine bak. Etrafın 360 derece sarılıyken beni, kardeşinin sevgilisinden kıskanman kadar saçma bir şey yok."

*Medyadaki müzik😍*

Bu sırada Ahmet Kaya'nın şarkı sözlerine girmişti solist.

"Yapma bana bu nazı
Kırarım şimdi sazı
Suratını asıp da
Kışa döndürme/ Cehennem etme yazı"

Bu kadar yakınken tartışmak biraz zor oluyordu ama tüm iradesini toplayıp cevap verdi Alp.

"Kimse benimle şansını denemek istediğini söylemiyor ama."

"Hadi bize gidelim yar
Şişeleri dizelim yar olmazsa
İçelim içelim ölümüne içelim
Karakola düşelim yar"

Ulan tüm hafta kıskançlığından geberen Emre'yken şimdiki duruma bakın hele.

"Canına yandığım, o kızlar bir şey demiyor mu? Bir seni yatağa atmadıkları kaldı lan!"

"Bakma öyle gözüme
İnanmadım sözüne
Ben ne hatunlar/avratlar gördüm
Güvenilmez sözüne"

Alp kaşlarını çatarak Emre'ye bakarken solistin cümlesi cuk oturmuştu mevzuya.

"Ahmet Kaya'nın da dediği gibi yarim, hatunlara güven olmaz. Sen yine de uzak dur onlardan."

"Gecelere gidelim yar
Ödülleri alalım yar
İçelim içelim ölümüne içelim
DGM'ye düşelim yar"

Çocuğunu tembihleyen ebeveyn gibi konuşması Alp'i güldürürken Emre de güldü. Birbirlerine uzun süre kızgın kalamıyorlardı, Asena vakasını saymazsak tabi.

Onlar birbirlerine aşkla bakarken arka fonda çalan şarkının son sözlerine Emre'nin telefonuna gelen bildirim sesi karıştı. Emre aralarında, deri koltukta unutulmuş telefonunu alırken açtığı bildirimle yüzüne inanılmaz bir gülümseme yayıldı. Sonra da Alp'e döndü.

"Salı günü memleketime, Diyarbekirspor'un yarı final maçına gidiyoruz."

O zaman yolunuz açık, şampiyonluk maratonunda şansınız bol olsun Azrailler.

~~~~~~

Sizi daha fazla bekletmemek için düzenlemeden atıyorum. Hatamız varsa affola. Sizi accaip seviyorum😍😍

Continue Reading

You'll Also Like

525K 52.4K 40
Kimsenin yüzünü görmediği bir katil. Parmak uçlarında tehlikeyi taşıyan acımasız bir adam, merhameti olmayan bir suikastçı. Kod adı, Duman. Ve Duman...
ILLEGALS By TUTİ

Fanfiction

6.6K 533 20
"Bir kere..." Chanyeol en sonunda konuştu. Boğazını temizledi ve devam etti. "Bir kere sarılabilir miyim?" titreyen sesiyle zar zor konuştu. Baekhyun...
60.1K 262 6
evet seni istiyorumm
DEVA By Khalesi

General Fiction

1.3M 147K 48
[TAMAMLANDI] Bela'nın devam kitabı.