Aşk'ı kıyamet

By Crazy_Mama_007

567K 32.3K 18.8K

Ünlü bir iş adamı ve bir hayat kadını... Olacak şey miydi? Yolları kesiştiğinden beri biliyordu olmayacağı... More

1.Hayatın sonu gibi...
2.Bilseydim!
3.Kimsiniz siz?
4.Yeni Hayat...
5. Huzur...
6. Ömer ve Ali
7. ÖMER VE MELEK
8. Ömer ve Melek Part 2
9. Arka Kapı!
10. Leyla'nın kararı
11.Bana Böyle Dokunma!
12. Hani Benim Gençliğim Anne Part 1
13. Hani Benim Gençliğim Anne Part 2
14.Otur Baştan Yaz Beni
15.Leyla'nın kaderi
16.Korunuyormusun?????
17.Hangimiz Düşmedik Kara Sevdaya
18.Sonun Başlangıcı...
19.Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş
20.İşte Gidiyorum
21. Neredesin Sen (Hakan & Bahar)
22. Leyla'nın Korkusu (Hakan & Bahar)
Anneler Gününe Özel (Gelecekten Bir Alıntı)
23. Sol Yanım Benim
24. Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini
25. En Güzel Aşk Zor Olandır (Şeytan!)
26. Ben Ne Zaman Büyüdüm Anne
27. Yak Gel
28. Kalbimin Tek Sahibine
Duyuru!
29. Aşkın Bana Değdi Değeli (Huysuz ve Tatlı Kadın)
30. Acıyı Sevmek Olur mu!?
31.Anneler ve Evlatlar
32. Kim bu Leyla
33. Vay Yine mi Keder
34.Benim Hayatım
35. Kurşuna Gerek Yok!
Duyuru: Kuzumun resimleri
36. Gitme!
Duyuru Yeni Hikayemiz
38. Gidiyorum Bütün Aşklar Yüreğimde
39.Yazımı Kışa Çevirdin (Yeni Hayat)
Aşk'ı Kıyamet İzmir Karakterler
40.Öf Öf!
Hadi Gelin Biraz Dertleşelim
41. Tuzak
42.Tuzak Part 2
43. Hoş Geldin Bebek
44. Son Mektup...
45. Herkes Yaralı!
46.Kader Diyemezsin!
47. Pişmanım!
48. Git
49. Hasretinle Yandı Gönlüm
50.Kalbimdeki Deniz
51. Emri Olur
52. Bitmeyen Sevda
53. Ben Yoruldum Hayat
54.Nenni Bebek Oy
55. Devlerin Aşkı
56. Aşıklar Şehri
57. Sevgilim
58. Kıyamet!
59.Ben Bir Adam/Kadın Sevdim (FİNAL)
Dudaklarında Arzu Kollarında Yalnız Ben

37. Aşk'ı Kıyamet (Hayatın Sonu Gibi)

7.2K 524 404
By Crazy_Mama_007

İyi okumalar :)

Yine de olmaz kızım üzülen, acı çeken, terkedilen sen olursun. Herkes yaşar da, hayatı biten sen olursun.

Nergis annenin bu sözleri sürekli beyninde yankılanırken elleri ile kulaklarını kapattı Leyla. Ne kadar da haklıydı, herkes hayatına devam ederken acı çeken kendisiydi.

"Yeter artık sus Nergis anne sus, sus, sus!" Leyla bu durumdan kurtulmak ister gibi ayağa kalktı. Boş boş etrafına baktı, sonra gözü acısına acı katmak ister gibi yine gazeteye gitti, yetmedi eline aldı. O lanet olası yazıyı okumadı bu sefer, sadece resme baktı, resimdeki kıza. Çok ama çok güzeldi, asil bir duruşu vardı, Ömer'in yanına da nasıl yakışmıştı. Sonra baktı baktı ve kızın silueti silindi, sadece Ömer kaldı resimde. Eli gitti resmin üzerine, sevdi sanki hissetti o canına yandığı yüzün her bir hattını. Sonra ıslandı gazete, ıslandı Ömer'in yüzü, ıslandı Leylanın yüzü, gazete elinden düşerken kendi de dizlerinin üstüne çöktü. Artık hıçkırıkları evin bütün duvarlarındaydı. Kimse duymadı, kimse yoktu yanında, ağladı içindeki acıyı atabilecekmiş gibi feryat figan ağladı ama geçmedi. Leyla duruldu Leyla yoruldu ama acısı bir gram eksilmedi. O anda duyduğu zil sesiyle irkildi, kim kim gelmiş olabilirdi ki? Nergis anne? Ali? Bu isimler aklından geçerken aklına gelen diğer ihtimalle dünya dönmeyi bıraktı sanki. Ömer! Gelmiş olabilir miydi?

("Tabi ya bu haberi okuyup üzüleceğimi tahmin etmiştir, o gelmiştir")

Umut fakirin ekmeği idi, Leyla'nın hep fakir kalmış kalbi yine bir umuda tutunarak açtı kapıyı ve her zamanki gibi kırıldı umutları bir bir.

"Banu"

"Leyla senin bu halin ne!?"

"Sen... geleceğini bilmiyordum"

"Bırak şimdi beni senin bu halin ne?"

"Yok bir şeyim" Bunu derken bile gözünden akan yaşlara bakan Banu gözlerini devirdi.

"Ah ya tüh külahımı evde unutmuşum, yoksa ona anlatırdın" Dedi Banu alayla. Acısına rağmen güldü Leyla bu sözlere.

"Hadi gelsene içeri"

"Oh Allaha şükür bende hiç davet etmeyeceksin zannettim" Birlikte içeri girdiklerinde sordu Leyla.

"Kahve içer miyiz?"

"İçeriz tabi" Leyla kahve yapmak için mutfağa geçtiğinde, Banu'da onu takip etti. Mutfağa girdiklerinde Ahu masaya oturdu Leyla'da kahve yapmak için tezgaha geçti. İki kadında sessizdi, Leyla ne diyeceğini bilmiyor, Banu ise zaman veriyordu. Leyla kahveleri yapıp birini Banu'ya verdi ve kendisi de karşısına oturdu. Banu kahvesini masaya koyarken yerde ki gazete çekti dikkatini. O anda gözlerine gelen yaşı ustalıkla geri itti, yere eğilip gazeteyi alırken o resim çekti dikkatini. Sanki ilk defa görüyormuş gibi şaşkınlıkla baktı Leyla'nın yüzüne.

"Ne demek oluyor bu Leyla, siz ne zaman ayrıldınız?"

"İki hafta önce"

"Ama biz iki haftadır kaç kez konuştuk, neden hiç söylemedin?" Leyla arkadaşının yüzüne acıyla baktı.

"Gelir sandım, özler, pişman olur sandım"

"Ama gelmedi" Banu baktı kader arkadaşının yüzüne, gözünden akan her bir damla yaş canını yaktı. Kalktı yanına gitti arkadaşının, yüzünü tutup kendine çevirdi.

"Yapma Leyla sana değer vermemiş bir adam için değer mi?"

"Ne diyorsun sen Banu? Ben ölüyorum"

"Leyla kendine gel saçmalama adam gitmiş nişanlanmış, sen şimdi ne yapacağını düşün"

"Bilmiyorum ama bildiğim tek şey varsa ben onun nefes aldığı bu şehirde nefes alamam" Leyla o anda aklına gelenle baktı Ahu'ya.

"Sen arabanla geldin değil mi?"

"Evet"

"Banu beni bankaya götürür müsün?" Bu isteğe şaşıran Ahu merakla sordu.

"Götürürüm de ne yapacaksın?"

"Son bir miktar param var onu çekip yarın bu şehirden gideceğim"

"Nereye gideceksin Leyla?"

"Bakacağım Banu buradan uzak olsun da neresi olursa olsun"

"Tamam hadi gidelim o zaman, nasıl olsa bu gün birlikteyiz konuşuruz" Leyla kendine biraz çeki düzen verdikten sonra iki kadın arabaya binerken Banu dikkatini çeken şeyle Leyla'ya döndü.

"Leyla adamlar nerede?"

"Ömer kendisiyle birlikte onları da götürdü, artık tehlike yokmuş"

"Anladım, peki Selçuk o da gitti mi?"

"Yok o yanımda ama kız kardeşi hastalanınca memlekete gitti"

"Ömer'in bundan haberi var mı?"

"Hayır, yok, olmasına da gerek yok!"

İki arkadaş işlerini halledip eve geri döndüklerinde, hep kötü hissettiklerinde yaptıkları gibi kendilerine mükellef bir sofra hazırlayıp dertleştiler. Kâh canları yandı ağladılar, kâh unuttular acılarını güldüler. Leyla artık yorgun düşüp koltukta uyuklamaya başladığında Banu onu koltuğa yatırıp üzerini örttü. Arkadaşını hiç bırakmak istemese de sahnesi olduğu için gitmek zorundaydı. Ömer onu arayıp Leyla'nın yanına gitmesini istediğinde öğrenmişti her şeyi, bir ara arayıp rapor verdiğinde sırf gururundan arkadaşının çok iyi olduğunu söylemiş hatta Selçuk'un burada olmadığından bahsetmemişti.

Leyla derin uykusunun arasında duyduğu kokuyla kıpırdanmaya başladı. Sonra saçında gezinen elleri hissetti. Her ne kadar bu kokuya ve dokunuşa aşina olsa da imkansız olduğunu düşündüğü için korkuyla irkildiği sırada kulağına gelen fısıltı ile neredeyse nefesi kesildi.

"Şşşşş ben geldim güzelim"

"Ömer sen!"

"Evet güzelim ben, sana geldim"

"Ben artık gelmezsin sandım"

"Gelmeyecektim zaten ama olmadı, sensiz olmadı Leyla"

Leyla mutlulukla kalkıp boynuna sarıldı. Daha sonra aklına gelenle soran gözlerle baktı Ömer'e.

"Ama nasıl, sen bu gün nişanlandın?"

"Evet bu gün nişanım vardı ama yapamadım"

"Yani nişanlanmadın mı?"

"Hayır Leyla, sana geldim güzelim, seni seviyorum" İki aşığın gözleri birbirine değerken, nefesleri sıklaştı. Ömer Leyla'nın dudaklarını esir aldığında, karşılık alması gecikmedi. Leyla öylesine mutluydu ki, hâlâ inanamıyordu bu olanlara. Öpüşleri derinleştikçe tenlerde arzuyla sarmalandı ama yanlış giden bir şeyler vardı, Leyla nefes almak için geri çekilmek istediğinde Ömer buna izin vermedi. Leyla anlam veremediği bu duruma bir son vermek için elleriyle göğsünden ittirmeye çalıştı ama olmadı. Burnundan aldığı nefeste yetmez oldu, büyük bir panikle kurtulmak için çırpınıyor ama Ömer bana mısın demiyordu. Şimdi bu adamın dudaklarında son nefesini verecekti. Tam artık her şey bitti diye düşündüğü sıra sesli bir nefes alarak doğruldu yattığı koltuktan. Sık aldığı nefesleri arasında etrafına baktı ama Ömer yoktu. Leyla o anda farkına vardığı gerçekle bir kez daha yıkıldı, tabi ya Ömer hiç gelmemişti. Gördüğü lanet olası bir rüyadan başka bir şey değildi. Gözlerine hücum eden yaşlarla sinirle kalktı ayağa, odasına girdiğinde gözü önce yatağına gitti sonra yine bir yumru oturdu boğazına. Banyoya girdiğinde gördüğü ilk şey Ömer'e ait olan eşyalardı. Yüzünü yıkamak için lavaboya yaklaştığında aynada gördüğü suretine baktı bir müddet, sonra Ömer'le geçen o güzel günleri hatırladı. Ona kendini ne kadar kaptırdığını, onunla evleneceğine ne kadar inandığını, o güçle Nergis anneye ve Hanife hanıma nasıl üstten üstten konuştuğunu. Nergis annenin haberi var mı bilmiyordu ama Hanife hanım kesinlikle zaferini kutluyordu. Artık sicim gibi akan yaşlarla aynaya bakarken öfke ile doldu içi.

"Kimsin sen? Nesin onun için?

Bilmiyor muydun gideceğini? Biliyordun, en başından beri biliyordun. Söylemedi mi sana bunu? Ne zannettin sen kendini? Aptal! Ne zannettin? Sana iki üç kere Leyla dedi diye Leyla mı oldun? Sen onun gözünde hep Ahu'ydun!

Ömer'in artık gelmeyeceğini biliyordu Leyla. Onun nasıl bir adam olduğunu biliyordu. Evlenince karısını asla aldatmayacağını biliyordu. Ancak en çokta alyanstaki isme içerlenmişti. Leyla'ydı evleneceği kadının adı... Bir an nefes alamadığını hissetti. Çantasını ve ceketini alıp, sokağa attı kendisini. Ayakları onu Ömer'le geçirdiği en güzel güne götürdü. Önce kendini karaoke barda buldu. İçerideki müzik ona iyi gelmişti. İki gencin eğlenceli müziği bittikten sonra usulca yanaştı mikrofona. O an ruhuna iyi gelecek tek şarkıyı seçti ve söylemeye başladı. AŞK-I KIYAMET!...

Bir anda barda alkış kıyamet koptu. Yaşadığı ruh haliyle o kadar hissederek, o kadar kendinden geçerek okumuştu ki, alkışlarla birlikte kendine gelmişti. Gözlerindeki yaşları silerken, beklemediği bir soruyla karşılaştı.

"Affedersiniz, bir yerde çıkıyor musunuz? Sizi dinlemeyi çok isterdik."

"Yok, hiçbir yerde çıkmıyorum. Uzun zaman önce bıraktım... Bırakmaz olsaydım."

"Bence de bırakmasaydınız keşke. Sesiniz o kadar güzel ki, yazık olmuş."

Ufak bir tebessümle teşekkür etti Leyla, karşısında duran sevimli ve güzel kıza. Nereden bilebilirdi ki kız, onun en derin ve hala kanayan yarasına tuz bastığını. Yavaş yavaş aşağıya indi ve bardan çıktı. Biraz sahil kenarında yürüdükten sonra Ömer'le birlikte konuştukları, uzun süre ışıkların yansımasıyla denizde oluşan muhteşem manzarayı izledikleri banka oturdu . İlk defa burada, o gün kendini Ömer'le evlenecek bir çiftmiş gibi hissetmişti. Çünkü ilk defa o gün, Ömer ona farklı davranmıştı. Sonra yine bugün geldi aklına... Onsuz geçecek bir ömür düşüncesi, içinde kocaman bir boşluk hissi yarattı. Artık o boşluğu hiçbir şey dolduramazdı. Gecelere onsuz girmek, sabahlara onsuz uyanmak hayatın sonu gibiydi. Sonrası yine gözyaşıydı.

Eli gayrı ihtiyar çantasına gitti telefonunu çıkarıp resimlere baktı. nasıl unutacaktı bu adamı? Kalbine oturan bir ağırlıkla araladı dudaklarını.

"Ne yapacağım Allah'ım? Nasıl dayanacağım? Olmaz onsuz... Olmaz... Olmaz... Olmaz!"

Nasıl bir acıydı bu? Doktora gitsen, var mıydı bir çaresi? Bu acının bir ilacı var mıydı?

Leyla, bu acıyla nasıl baş edeceğini bilemiyordu. Sırtını yaslayacağı ve dertleşebileceği kimse yoktu hayatında. Bakışları, ruhunda kopan fırtınalara tezat sakince dalgalanan denize takıldı. Bu haliyle bile huzur doldu.

Bir an düşündü...

Şimdi kalksa ayağa, bıraksa kendini karşısındaki serin sulara... Biter miydi her şey? Kurtulur muydu acısından, özleminden, hasretinden?

Hipnoz olmuş gibi ayağı kalktı ve denize doğru yürüdü, Denizin kıyısına geldiğinde aşağıya baktı önce elindeki telefon düştü suya. Bir adım, tek bir adım daha onunda bitecekti bütün acısı ve gözlerini kapatıp o adımı attığı anda belinden sarılan güçlü kollarla geri sürüklendi vücudu. Leyla'yı kurtaran adam Leyla'yı biraz önce oturduğu banka oturttu. Kendisi ve yanında olanları korkuyla izleyen eşi de yanına oturdular. Leyla yaşadığı şoku üzerinden attıktan sonra yanındaki iki yabancıya baktı. kadın Leyla'nın biraz olsun kendine geldiğini görünce elini tutarak sordu.

"Daha iyi misin kızım?"

"Değilim! Niye kurtardınız beni niye!?" Bu sefer cevap veren adamdı.

"Daha çok gençsin be kızım, asıl ölümü düşünmek niye?

"Çünkü başka çarem yok! Çünkü yaşamak için bir sebebim yok!" Adam kendisine çok tanıdık gelen bu ruh halini iyi biliyordu.

"Ah be kızım ölüm hiç bir şeye çare değil, bu seni gerçekten sevenleri üzmekten başka bir işe yaramaz" Leyla duyduğu bu sözlerle öfkesine yenik düşüp bağırarak konuştu.

"Yok benim kimsem yok, duydun mu!? yok annem, yok babam! Ya bir tek şu kalbime aldığıma tutundum, bir tek ona güvendim o da bana ihanet etti! Niye yaşayayım ya niye!" Şimdiye kadar sessiz duran kadın bu sözlerle öfkeyle kalktı ayağa ve Leyla'yı da kolundan tuttuğu gibi kaldırdı.

"Şımarıklık senin bu yaptığın duydun mu? Şımarıklık! Bu kadar mı güçsüzsün sen kızım!? İyi o zaman hadi gel hep beraber atalım kendimizi. Bizde iki sene önce yavrumuzu kaybettik hem de karnında bebeği ile! Ölüm çareyse hadi gel hep birlikte atlayalım hadi!" Leyla kadının gözünde gördüğü acı ile utandı. Karşısındaki insanlar evladını kaybetmişti, bu bir anne babanın yaşayacağı en büyük acıydı ve kendisi bu insanlara bağırmıştı. Leyla utançla baktı karşısındaki insanlara ve yutkundu.

"Ben... ben özür dilerim" Kadın şefkatle tuttu Leyla'nın kollarını.

"Bak kızım bu gün seni yalnız bırakmam, seni bırakabileceğimiz kimse yok mu?"

"Yok ama merak etmeyin bir daha kalkışmam zaten, ben gideyim" Kadın Leyla'yı bırakmak istemedi çünkü gördüğü kadarıyla ölen kızının yaşlarında olmalıydı ve bu yüzden bana ne diyemedi.

"Olmaz dedim ya yalnız bırakmam seni, biz eşimle biraz ileride otelde kalıyoruz gel bu gece benimle kal kız kıza dertleşelim olmaz mı?" Leyla bu insanlara sebepsizce güvenmişti, hem güvenmese ne olacaktı ki, kim bilir belki de yabancı tarafsız bir insanla dertleşmek iyi gelirdi.

"Bilmem ki yani ben rahatsız etmeyeyim sizi" Kadın sevecen bir tavırla elini Leyla'nın sırtına koydu.

"Etmezsin merak etme, hadi kızım gidelim hadi"

Hep birlikte otele geldiklerinde kadın Leyla ile odaya çıkarken adamda kendine ayrı bir oda tuttu. İki kadın odaya geldiklerinde Leyla koltuğa oturdu.

"Karnın aç mı kızım yemek söyleyelim mi?

"Yok aç değilim teşekkür ederim"

"Peki o zaman ben kahve yapıyorum içeriz birlikte" Leyla bu teklifi başını sallayarak kabul ettikten sonra etrafını inceledi. bu oda kesinlikle kral dairesiydi çok güzel dizayn edilmiş olan bu yer oturma odası, yatak odası ve küçük bir mutfaktan oluşuyordu. Kadın elinde kahvelerle gelip servis yaptığında kendisi de Leyla'nın karşısına oturdu.

"Şimdi daha iyi misin kızım?"

"İyiyim teşekkür ederim" Kadın hâlâ çekingen duran kıza bakıp gülümsedi. Tabi ya kızı öylece alıp gelmişlerdi, daha tanışmamışlardı bile. Tam söze girecekken çalan kapı ile ayağa kalktı. Kapıyı açtığında eşini görmesiyle gözleri parladı kadının, yıllar hiç eksiltmemişti aşklarını.

"Canım gelsene"

"Hımmm mis gibi kahve koktu"

"E gel sana da yapayım"

"Vallahi hayır demem, müsaade var mı?"

"Müsaade senin hadi geç otur ben yapayım kahveni"

"Yok yok siz kahvelerinizi soğutmayın, ben yaparım kahvemi"

"Peki öyle olsun" Adam mutfağa geçerken durup Leyla'ya baktı.

"Nasılsın kızım, daha iyi oldun mu?"

"İyiyim teşekkür ederim ama ben gideyim artık, sizin de düzeninizi bozdum" bu sözlere cevap adamdan geldi

"Bak kızım bu gece kal yarın nereye istersen götüreceğim seni" Leyla bu sözler üzerine gözleri buğulandı.

"Bu acıdan kaçabileceğim bir yer yok ki" Dedikten sonra artık gözyaşını engelleyemedi. Bunun üzerine Leyla'nın yanına oturan kadın onun saçlarını okşadı.

"Bak kızım hiç bir acıdan kaçamazsın, ama azalır zamanla azalır. Dinmez, unutulmaz ama azalır"

"Azalır mı bilmiyorum ama benim tutunacak bir dalım bile yok"

"Ah be kuzum şu genç yaşında ne çektin de bu kadar karamsar oldun hadi anlat bana"

"Genç yaşım mı? Benim hayatım 16 yaşımda bitti zaten, ondan sonra ilk defa insan olduğumu hissettiren bir adam tanıdım ama o da sonunda kim olduğumu hatırlattı bana"

"Olsun sen anlat bir çaresini buluruz belki" Leyla karşısındaki çift yabancı olsa da anlattı, anlattıkça rahatladı. Her şeyi olduğu gibi anlatırken Ömer'in isminden ve iş adamı olduğundan bahsetmedi. Sadece ailesinin istemediğini ve o yüzden terkedildiğini söyledi. Anlattıkları ile Leyla rahatlarken karşısında ki çift yoruldu, hüzünlendi ve bittiğinde gözyaşları içinde kalmış kadın sıkıca sarıldı Leyla'ya, kaybettiği kızı geldi aklına daha sıkı sarıldı. Adam ise öfkeliydi daha küçücük yaşında neler yaşamıştı bu kız ama şimdi duygusallığın sırası değildi, bu kıza nasıl yardımcı olabilir onu öğrenmeliydi.

"Kızım bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum ama burada kalmak istemiyorum"

"Peki Üniversite sınavının sonuçlarını biliyor musun?"

"Evet İstanbul harici bir iki şehirde daha istediğim kısmı kazandım. Tabi niyetim İstanbul'da okumaktı" Adam Leyla'nın yanına oturdu ve sordu

"Bak kızım, biz aslında İzmir'de yaşıyoruz buraya aile dostu ziyaretine geldik. İzmir'de inşaat malzemeleri ve mobilya tasarım üzerine ufak bir şirketimiz var, eğer istersen yardımcı olabilirim" Leyla şaşkınlıkla baktı adama tesadüfün bu kadarı olamazdı kazandığı üniversiteler arasında İzmir ekonomi üniversitesi de vardı.

"Aslında İzmir olabilir, orayı da kazanmıştım"

"O zaman yarın akşam bizimle İzmir'e geliyorsun, orada boş bir dairemiz de var oraya yerleşirsin, eğer istersen bizim şirkette Part Time çalışabilirsin" Leyla şaşkındı, daha karşısındaki insanların isimlerini bile bilmiyordu ama sanki yıllardır tanışıyormuş gibiydi. Nasıl olsa gitmeyi düşünüyordu biraz daha erkene almanın bir zararı olmazdı. Hem üniversiteyi dışarıdan bitireceği için oturacağı bir yere de ihtiyacı vardı. Evet artık kendi ayaklarının üzerinde yeni bir hayata başlamanın zamanı gelmişti, o yüzden bu teklifi geri çevirmedi. tanışıp her şeyi planladıktan sonra adam gitmek için ayaklandığında Leyla'ya döndü.

"Kızım biz yarın aile dostlarımıza kahvaltıya gideceğiz istersen sende gel, sonrasında evinden bir şeyler almak istersen alır akşam üzeri çıkarız yola"

"Yok ben gelmeyeyim ve mümkünse lütfen benden kimseye bahsetmeyin. Bende zaten burada tanıdığım kimseyle vedalaşmayacağım. kimsenin nereye gittiğimden haberi olsun istemiyorum"

"Tamam kızım senden bahsetmeyiz kimseye merak etme"

Adam gittikten sonra kadın ve Leyla çok yorgun oldukları için yattılar. Yarın Leyla için yeni bir hayat başlayacaktı. Yusuf ve Gülizar karacan çiftiyle yeni bir hayat!

























Continue Reading

You'll Also Like

369K 31.8K 37
Pusat Ali Şahoğlu, en yakın dostunun kız kardeşi Gökbeyaz Çakır'ı kurtarırken istemeden katil olur. Onun için hapse girer, dört sene yatar, elinden b...
DİLVAN By Helin

General Fiction

3.8M 189K 56
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
117K 5.9K 20
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
Zeynep By Jutenya_

General Fiction

552K 38.9K 34
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens...