Bay Jeon

By TaehyungLove00

383K 23.8K 8.7K

🌹Resim Öğretmeni Bay Jeon'un yan komşusu, Aynı zamanda ögrencisi Yu Jin ve Ona değer veren Öğretmeni.?🌹 . ... More

a
b
c
d
e
f
g
ğ
h
ı
i
j
k
l
m
n
o
----
ö
p
r
s
ş
t
u
ü
p
r
s
ş
t
🌙
u
yine duyuru
v
y
z(Final)
SADECE BAKIN⬇

ü

6K 362 354
By TaehyungLove00

Gece boyunca nezaret hanede kalmıştım.Annem ve Ha Neul'da bildiğim kadarıyla hastanede kalmışlardı.
Annem krize girince yorgun düşüp bayılmış ve Ha Neul da annemle kalmıştı.
Sabahın köründe nezarethaneden(umarım doğru yazmışımdır.Yanlışsada shshshsj)kelepçeler eşliğinde çıkarılıp mahkemeye götürülmüştüm.
Annemin bana tuttuğu özel bir avukat ile birlikle polisler eşliğinde konuşuyorduk.

Jungkook Bey,sizi elimden geldiğince savunup cezanızın azaltılmasını sağlayaca-

Sadece annemin sana verdiği paralar derecesinde konuşup git.Suçumu kabul edicem.

Yüzüme şaşkın bir biçimde baktı.

Ama benim işim b-

Sussana!Sananeki benim suçumdan ha!?Paranı alıp defol işte!Bende hapse gireyim!
Dayanamıyorum.

Gözümden bir yaş düşmüştü bile.Bütün gece Ay'ı izleyip ağlamıştım.Evet ağlamıştım.Aklımda hep aynı sahneler canlanıp durmuştu.Onunla uyuduğum gece...

Şuan berbat hissediyordum.Sanki şu hayatta gereksiz biriymişim gibi.Belkide öyleyimdir.Bilmiyorum.
Avukata o kadar çok bağırmama rağmen sesini bile çıkarmadan yanımdan ayrılmıştı.Bende tam arkamı dönmüş mahkeme salonuna ilerliyordum ki karşımdaki annemle duraksadım.
Annem bana yaklaştı ve beni iyice süzdü.Yüzüne acı bir gülümseme getirdi.

Sen eski masum oğlum değilsin artık.

Söylediği şeyle sadece sessiz kalabildim.Ama annem susmadı.

Sen benim gurur kaynağımken,artık utanç kaynağım oldun.

Söyledikleri çok ağırdı.Çok.Eğer konuşmaya devam ederse ölecek gibiydim ki konuşmaya devam etti.

Ama hapse girmene izin veremem.Asla...
Hapishanede bir kız yüzünden çürümene izin vermeyeceğim.

Dediği şeyle dolmuş gözlerim daha fazla dayanamadı.Ha Neul da kendi tespitlerini anneme anlatmış!Sinirleniyordum.Yu Jin'in konusu açılınca sinirleniyordum!

Anne,
Artık o kız yok.

Dedim ve anneme güçlü bir şekilde sarıldım.Annemde kollarını bana doladı ve sırtımı sıvazlamaya başladı.

Lütfen mahkemede dürüst ol oğlum.Gizli birşeyler kalmasın.Sana herşeyden daha çok değer veriyorum.Meleğim.

En son söylediği kelime kalbimde minik bir sarsıntıya sebep olmuştu.

Yalan.

Bu sözcük kalbimde büyük bir deprem yaratmıştı.

Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladığında mahkeme salonuna gittim ve oturmam gereken yere oturdum.Mahkemeyi izlemeye gelen kişile şöyle bir göz gezdirdim.5 kişiyi geçmiyorlardı.Aslında umrumda bile değildi.

Oturmam gereken yere oturdum ve sadece donuk bir ifadeyle duvara baktım.Baktım...

5 dakikaya kalmadan başlayan kararlandırma mahkemesi hiçte korku yaşatmamıştı bana.Çünkü beni etkileyen birşey yoktu.Ben hertürlü acı çekecektim.Çekiyordum.

Avukat ordan konuşuyordu,sonra mahkeme bir yandan konuşuyordu.Ara sıra annem ve Ha Neul konuşuyordu.Benim mahkememde konuşmayan tek kişi bendim.Dedikleri kulağıma uğultu gibi geliyordu.Duymak istemiyordum ve duymuyordumda.

Hep aklımda aynı anıları canlandırıyordum.

Elinin üstünden kalemi tuttuğum günü,sornada bana laf sokuşunu.

Beni benden daha güzel çizdiği resimleri,

O lanet herifin onu gözümün önünde öptüğü gün.

Onunla uyuduğum gece,onu izleyip yüzünün her saniyesini izlediğim gün.

Hakimin bağırmasıyla dalıp gittiğim duvara bakmayı kestim.

Jeon Jungkook!

İsmimi bağırdığında sanırım konuşmam gerektiğini anladım.Arkamda bana umutla ve beklentiyle bakan 2 çift göz vardı.Annem ve kardeşim.
Ama sanırım onlarıda kaybetmiştim.Sonuçta,hangi anne katil olmuş çocuğunu eskisi gibi severdi?Ya da hangi kişi,katil bir abiye sevgi beslerdi?Artık meleğimde yoktu zaten.Muhtemelen meslektende atılmıştım.İnsanların gözünde 5 para etmez şerefsizin biri gibi görünürdüm artık.Gururum da tükendiğine göre artık kaybedecek birşeyim kalmamıştı sanırım.Dudaklarımı oynattım ve kısık-sessiz salonda rahatlıkla duyulabilecek-bir sesle cevap verdim.

Onu ben öldürdüm.

Dediğim şeyden sonra yerime oturdum.Arkadan annemin hıckırıklarını ve Ha Neul'un ağlayış sesini duyabiliyordum.
Benim ise gözümden sadece bir yaş akmıştı.

Sanırım duygusuzdum ben.

Bu hayatta gereksiz kişilerden biri olmaya başlıyordum.

Ya da böyle hissediyordum.

Ama kesin bir şey var,

Kalbimin kırılacak yanı kalmadığı.

☆☆☆

Mahkeme sonuçlandığında berbat bir duygu içerisinde oturduğum yerden kalktım.

Tahmin edildiği gibi,
Hapse girecektim.
Avukat sayesinde azaltılmış cezayla,
5 yıl civarındaydı.

Mahkeme çıkışına polisler eşliğinde ilerlerken yakama yapışan Ha Neul'la duraksadım.

Senden nefret ediyorum!

İnan bende kendimden nefret ediyorum Ha Neul.

Bu kadarmı kendine olan saygın!?

Ardından yanağıma yediğim cüsseli tokatla yüzümü sağ tarafa döndürdüm.Bir tokat daha yemiştim.

Hayat bana hep tokatlarlamı yaklaşmak zorundaydı?

Tokatlar yanağımdan çok kendime olan gururumu ve kalbimi zedeliyordu.

İçimdeki canı acımış,kırılmış,hırpalanmış duygularım dayanamayıp kendilerini dudaklarımdan çıkan sözlerle Ha Neul'a ulaştılar.

Bende kendimden nefret ediyorum!İnanki bende mutlu değilim!Elimden gelse şuracıkta ölmeyi dilerdim!Sana,anneme çektirdiğim acıları keşke ben çekseydim!Ama olmuyor Ha Neul!Ölemiyorum!Acı çekiyorum Ha Neul!
Acısız ölmeyi istiyorum Ha Neul!

Dolan gözlerimi kısa süreliğine kapadım ve açtım.Ha Neul kızarmış gözlerle bana bakıyordu.Aslında bakışlarında acıma vardı.Bana acıyordu.
Zaten acınacak bir insandım.
Gurur yoksunu birine bürünmüştüm zaten.Sanırım daha kötü hissedemezdim.

Ardından Ha Neul'un kulağına fısıldadım.

Berbat bir abi olduğum için üzgünüm...Gökyüzüm.

Yavaş adımlarla arkama bakmadan mahkeme salonundan çıktım.

Her an ağlamaya hazır bir şekilde polis arabasına bindirildim.Penceren annem ve Ha Neul'a bakmaya çalışıyordum ki yolun öbür ucundan arabay doğru koşan bir bedenle bakışlarımı bedene sabitledim.

Yu Jin koşuyordu.Saçlarını savura savuru arabaya doğru koşuyordu.Daha hızlı koşmaya başlamıştı ama...

Arabanın moturunun çalışma sesi duyuldu.

Bütün umutlarım yerle bir olmuş,
O çok özlediğim-beni terkeden- kişinin yüzünü 5 saniyeliğine olsa bile görmenin hayalini kuruyordum.

Berbat bir hisse kapılmıştım.Tam gözlerim dolmuş,arabada yavaş yavaş ilerlerken onun bağırma sesi yankılandı sokakta.

Gitme Jungkook!Gitme!

Güçlü bir şekilde bağırmıştı.Rahatlıkla duymuştum.
Duyduğum an dolan gözlerim daha fazla dayanamayıp kristal parçaları yanaklarıma döküldü.
O an şunu farkettim.

Sesini bile özlemişim...

☆☆☆

Hapishaneye getirilirken de demir kelepçeler bana eşlik etti.
Gardiyanların yanından da geçirilerek büyük bir odaya getirildim.4-5 tane ranza olan bir odaydı.Bir köşedede mutfağa benzer bir bölüm vardı.Rutubet kokan duvarlar vardı.

İçeriye girdiğim an benden yaşlarca büyük insanlarla karşılaştım.Biraz korkmuştum.

Polisler gittiğinde diğer mahkumlar yanıma yaklaştı ve yüzlerine sinsi bir sırıtış getirdiler.

Ne de yakışıklı bir suçlusun.

Dedi aralarından biri.Hepsi gülüşmeye başladılar.O an dikkatimi çeken ranzaların birinde oturan bir mahkumdu.
Yalnız başına oturmuş öylece bana bakıyordu.

Muhtemelen benim yaşlarımda falandı.Neyse,
Şuan önümde 4 tane iri yarı adam vardı.Onlarla ilgilenmem gerekti.

Adamlar yüzümü aval aval bakarken ne yapacağımı bilemedim.Sadece ismimi söyleyebildim.

Ben Jeon Jungkook.

Dedim ve yanlarından ayrılıyordum ki kolumdan tutulduğumda işlerin ciddi olduğunu anladım.

Hadi ama,
Şu filmlerdeki gibi zorba çete bana bulaşmış olamazlardı değilmi!?

Kolumdan tutan adam lafa atladı.

Neden buraya geldin?Yaptığın suç ne?

Yutkundum ve boğazımdaki yumruğu es geçerek konuştum.

Ben birini öldürdüm.

Dediğim şeyle adamlar yüzüme saçma saçma baktılar.Ardından aralarından biri konuştu.

Yaşın kaç ki böyle bir işe karıştın?

Ilk önce tereddütte kalsamda sonradan cevap verdim.

24 yaşındayım.

Dedim ve yanlarından ayrılıp boş olan yataklardan birine atladım.

Arkamdan bir sesleniş duyduğumda atladığım yatakda dikleştim.

Yeni çocuk!Orası benim yatağım!

Şu 4 lü adamlardan biri bana bağırdı üstüme üstüme gelmeye başladı.Nereden onun yatağı oluyormuş burası?Boştu burası bikere.

Yataktan kalktım ve cevap verdim.

Nerden senin yatağın oluyor?Tapulu malın mı?

Dediğim şeyle yüzünde sinsi bir sırıtış oldu.Ardından bıkmışça nefesini verdi ve aniden bağırdı.

Kaşınıyorsun!

Dediği şeyle kocaman bir kahkaha patlattım.Ardından konuştum.

Ben birini öldürmüş bi katilim,bence benden uzak dur Bayım.

Dediğim şeyle minik bir sırıtış yüzündeki yerini aldı.

3 kişi öldürdüm.Sevdiğim kadını,annesini ve babasını.Senden daha pisliğim anlayacağın.

Adamın gözleri dolmuştu.Ardından yanağından bir yaş süzüldü ve yavaşça yürürken arkadaşları üstüme üstüme gelmeye başladılar.

Ona nasıl eski anılarını hatırlatırsın ha!?Şimdi gözümüzün önünden uza,yoksa seni bir güzel uzatırız yanımızdan!

Adamın dediklerinden sonra biraz korkmuştum.
Allahım nereye gelmiştim ben böyle.
Tam yataklardan birine oturacaktım ki 2 saattir orada öylece oturmuş beni izleyen çocuk kolundan tuttu.

Beni hızla yanına çekti ve yatağa oturttu.

Bence bu kadar cesur olma Jeon.

Dediği şeyle yüzüne baktım sadece.Çocuk konuşmaya devam etti.

Az önce kavga ettiğin kişiler bu hapishanedeki en belalı kişiler.
İsimlerini öğrenmene gerek yok.
Az önce sana bağıran adam,
Eski anıları onun en zayıf noktası.Eski anılarını hatırladıkça fenalık geçiriyor.

Dedi ve konuşmasına ara verdi.

Bu arada ben Sehun.

Tamam anlamında kafamı salladım.Ardından Sehun konuşmaya başlamıştı ki şu zorba adamlardan biri Sehun'a bağırdığında konuşmasını durdurdu

Yagh!Sehun!Buraları sen temizle!Canım istemiyor.

Bu nasıl bir mantıktı?Sehun kafasını sallamış ve yataktan kalkmıştı ki kolundan tuttum.

Bu işi yapmak zorunda değilsin!

Bağırdığımda şu Sehun'a bağıran adam yanıma geldi ve yüzüme cüsseli bir yumruk attığında kendimi yerde buldum.

Zarzor yerden kalktım ve adama sıkı bir yumruk geçirdim.

Ardından kolumdan çekildiğimi hissettim.Sehun beni tuvalete sürüklüyordu.

Tuvalet kapısını kapadı ve sinirle ellerini saçına geçirdi.

Bu hapishaneden arkadaşlık denilen birşey yok!Anladın mı!?Birdaha sakın beni korumaya falan çalışma!!Şu az önce kavga ettiğin adamlarla aranı bozma.Gerekirse köleleri ol.İstedikleri her şeyi yap!
Bu hapishanede iyiler kazanmıyor Jeon...
Bu hapishanede hep kötüler kazanıyor.

Dediği şeylere karşı pekde şaşırmamıştım.Sonuçta belalı tipler hep böyle olurdu.Ardından Sehun üstündeki tişörtün yaka kısmını açmaya başladı.Hop!Noluyo!?

Omzundaki belirgin olan yara izi gösterdi ve konuştu.

Hapishaneye yeni geldiğimde hep iyi bir kişliğim vardı...
İyiydim ben...
S-sonra anladım ki
İyilerin kazanacağı bir yer değildi burası.
Benim canımı acıttılar.
Senin canını acıtmasınlar Jeon...

Dediği şeylerden sonra kendini toparladı.Elimle yediğim yumruğun kanattığı dudağımı sildim.
Tuvaletten çıkarken arkasını dönüp son bişeyler söyledi.

İyiliği bir kenara bırak ve kötü ol Jeon.Yoksa güçlü kalamazsın.Kırılırsın...

Kırılmak?Paramparça olmuş kalbim daha ne kadar kırılabilirdi acaba?
Sehun tuvaletten ayrılırken kolundan tuttum.

Sehun...onu çok özledim.

Sayıkladığım şeyler üzerine kolumdan tuttu ve beni binbir odası olan hapishane odalarından birine soktu.
Nispeten daha iyi bir odaydı.Kütüphane gibiydi,sanırım öyleydi.

Otur.

Dedi sert sesiyle.Gözlerim yavaş yavaş buhulanmaya başladığından anladım ağlayacağımı.2 gündür içimde kopan fırtınaları dindirmeye hazırlanan ben daha fazla dayanamadım ve düğüm olmuş boğazıma ihanet edercesine bir cümle kurdum.(Bu ne uzun cümle shsjzjzjsj)

Birini nasıl unutabilirim?

Dediğim şeyle gözlerimin içine baktı ve cevap verdi.

Unutamazsın.

Dediği şeyle anladım.Onunda içinde kopmuş fırtınalar vardı.Kalbi kaç tane deprem geçirmişti kim bilir?Onunda canı yanmıştı.Sesinden belliydi işte.O benden daha çok acı çekip tecrübelenmişti.

Peki onu nasıl düşünmemeye çalışabilirim?

Dediğim şeyle yüzündr minik bir gülümseme oluştu.Ardından gülümsemeyi kesti ve cevap verdi.

Onu düşünmek istemiyorsan bişeylerle uğraş.Mesela buraları falan temizle ya da bişeyler yap demek isterdim ama unutamazsın.Ne yapsan unutamazsın.
Boşu boşuna sana teselli vermeyeceğim.

Bana baktığında dolmuş gözlerini gizlemeye çalışıyordu.Tabiki gizleyemedi.Ilk başta sormaya tereddüt etsemde sordum.

Kim o kişi?

Dediğim şeyle dolmuş gözünden bir yaş geldi.

Kız kardeşim.

Ardından yutkundu ve masadan kalktı.

Ben ağlarken zarzor ağaya kalktım ve yine kolundan tuttum.

Bana yardım et,
Onu unutmak istiyorum.

Dediğim şeyle acı ve buruk bir şekilde gülümedi ve konuştu.

Benim yüzümden kız kardeşim öldü Jeon.Benden tavsiye alma.
Çünkü yanlış bir tavsiye vereceğim.

Ardından kütüphanemsi odada yalnız kaldım.Sandalyeme geri oturdum ve ağladım.

Sadece bunu yapabiliyordum işte.

☆☆☆

Kütüphanede öylesine oturmuş deli gibi ağlıyorken içeriye giren Sehun'la sustum.

Ziyaretçin varmış.Yürü.

Yerimden kalktım ve kapıya yürüdüm.

Polis eşliğinde ziyaretçi odasına gidiyordum.Odaya geldiğimde ilk dikkatimi çeken bomboş bir oda olmasıydı.Bir tane sandalye vardı.

Oraya oturdum.Tam karşımda şeffaf bir duvar vardı.Sadece aralarda minik delikler vardı.

Gelecek kişiyi bekliyordum.

Ellerimi önümdeki minik masaya uzattım.Kafamıda ellerime gömdüm.Uykum vardı.
Tam mayışmıştım ki karşımdaki duvarın ardındanki hareketlenmeyle başımı kaldırdım.

İşte şuan yarama tuz basılması daha iyiydi.Ne yüzle buraya geldiğini düşünüyordum.
Ama itiraf etmeliydim,
Bakışını bile özlemiştim.

1 dakikalık sessizliğin ardından konuştu.

Gözlerin...
Onların yerini bile hiç birşey tutmuyor.

Ağlıyordu.Ne demeliydim?
Kalbimimi dinlemeliydim?
Kalbim "onun sesini bile özlediğimi,ellerini tutup hiç bırakmak istemediğimi" söylemem gerektiğini söylüyordu.

Peki beynim?

"Ne yüzle buraya geldiğini,öylece terkedip beni burda harabeye çevirdiğini,bana olan aşkın bu kadarmıydı?,birdaha gelme!"
Tarzında birşeyler demem gerektiğini söylüyordu.

Sakin Jungkook...
Doğru kararı ver...
Onu kaybetmek mi yoksa gururunu hiçe sayıp seni terkeden kızı özlediğini söyleyip cevap beklemek mi?...
Az süren kaldı Jungkook,
Çabuk karar ver,

Unutma o senden ayrıldı...
Duygularını hiçe saydı,
Seni öylece bıraktı...
Acımadı...
Kalbini kırdı...

Ama o senin herşeyin.

Düşündükten sonra ağzımdan birkaç söz çıktı.

Sen herşeydin Yu Jin,
Ama benim hesaba katmadığım birşey vardı...
Herşeyin bir sonu vardır.
Sencede bu çok acımasız bir son değil mi?

Burnunu çekti ve konuştu.

Jungkook,böyle yapma.Seni sev-

Sözünü kestim.

Sevmek bazen yetmiyor Yu Jin.
Bak,
Sen beni seviyorsun,
Bende seni,
Peki mutlumuyuz?

Aramızdaki incecik,şeffaf duvarın üstüne elini koydu.

Seni çok özledim.

Diye fısıldadı.Gözlerinden akan yaşları bir kenara itti.
Eli hala şeffaf duvarın üstündeydi.

Yavaşça bir adım attım.
Bir adım daha...

Elimi açtım ve şeffaf duvarın arkasındaki elinin üstüne bastırdım.

Aramızda bir duvar vardı.
Ama o duvar büyük bir engeldi.
O duvar yıkılmayacaktı.

Seni çok özledim.

Dediğimde hıckıraraka ağlamaya başladı.

Hayatını "hiç" yaptığım için özür dilerim.Sevgilim.

İkimizde ağlıyorduk.
Bu ağlayışlar ikimiz içinde farklı anlamlar taşıyordu.

Onun pişmanlığını süslüyordu bu ağlayışlar.
Benimse özlemimi.

Yu Jin aramızdaki sessizliği bozdu.

Ben senin Ay Kız'ınım.

Dediği şeyden sonra kalbim 3 kat hızlı atmaya başladı.Sonunda ögrenmişti.

Biraz geç öğrendim biliyorum.
Çok mutluyum.

Dediği şeyden sonra gözyaşlarının arasına bir tane daha katıldı.
Acı bir gülümseme belirdi yüzünde.

Bana aldığın Ay'lı kolyeye sahip çıkamadığım için üzgünüm.
Ama inanki bunu daha çok sevdim.

Ardından eliyle boynundaki kolyeyi tuttu.

Sana doğru düzgün itiraf edememiştim Sevgilim...
Seni... çok seviyorum.

Ardından hıckırıklara boğuldu.Benim kalbim ise durmuş gibiydi.Bir sözüyle öldürüyordu işte.

Ağlaması az sakinleşince elini duvardan çekti ve yüzüme bakıp gülümsedi.

Ardındanda elini kendi boynuna yöneltti.Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.

Kolyesini mi çözüyordu?

Evet.

Kolyesini çözdükten sonra şeffaf duvarlardaki parmak genişliğindeki yerden bana sarkıttı.

Seni hakedemedim Jungkook.
Sen çok iyisin...
Ben...senin hayatını kararttım ve sana acı çektirdim.

Dedi ve kolyeyi bıraktı.Sessiz odada yankılanan kolyenin yere düşme sesinden sonra Yu Jin tekrar konuştu.

Ay Kız'ın olamadığım için üzgünüm.Çok üzgünüm.

Hıckırıklarının arasında zarzor nefes aldı ve gidiyordu.

Tam koridoru dönerken bağırdım.

Meleğim gitme!Lütfen!Yu Jin!

Sesim bütün heryerde yankılandı.Ama Yu Jin duymazlıktam gelip arkasını bile dönmedi.

Yere çömelip bana bıraktığı kolyesini aldım.

Deli gibi ağlıyorken odaya dalan polis kolumdan tutup kaldırdı.

Yürü.

Yürüyemedim.Yapamadım.Hala deli gibi ağlıyordum.
Bir polis daha geldi.Ikiside kolumdan tutup beni o kötü odaya götürüyorlardı.

Bende sakin sakin sakin gidiyordum.

Beni odada bıraktılar ve gittiler.

Odaya geldiğimde hemen yanımda Sehun belirdi.

Jeon!

Beni kolumdan tutuo kaldırmaya çalışıyordu.Kaldırdıda.

Yatağa oturttu.

Kendine gel!

Gelemiyordum.Hıçkıra hıckıra ağlıyordum.Arasıra derin derin nefes alıyordum.Sehun beni sarstığında hala ağlıyordum.

Sus!Ağlamasana!

Yüzüme yediğim tokatla kendime geldim.Sehun neden tokat atıyordu ki şimdi!?

Ne yapıyorsun!?

Diye bağırdığımda o da bana bağırdı.

Sonunda kendine gelebildin!Ne olduysa bitti!Tamam mı?

Ardından bana sarıldı.Sırtımı sıvazlıyordu.Bende artık uyuma seviyesine gelmiştim.Yorgun hissediyordum.

Sehun yataktan kalktı ve kapıya doğru gitti.

Nereye gidiyordu bu şimdi?

Polisler eşliğinde dışarıya çıktığında aklım yanmıştı.

Şu zorba adamı dürttüm ve sordum.

Sehun nereye gidiyor?

Adam bana bakıp cevap verdi.

Hergün çarşıda cam satışları yapıyoruz.Hapishanedeki kadınlar cam atölyesinde camdan takılar falan yapıyorlar.Satış yapma sırası bugün Sehun'daydı.

Başımı tamam anlamında salladım.
Ardından yatağıma geçip elimdeki onun kolyesini incelemeye başladım.
Sessiz sessiz gözümden dökülen her damla canımı daha çok acıtırken yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı.

En sonunda elimdeki kolyeyi yanıma koydum ve uyumadan önce kendi kendime fısıldadım.

I miss you...

☆☆☆

Birkaç tıkırtı sesiyle gözlerimi açtım.Gözümü ovuşturdum ve yanımdaki kolyeyi boynuma geçirdim.2 kolye...

Tam yan yatağımda yatan Sehun beni görünce hemen yatakta oturur pozisyonu aldı.

Jeon sonunda uyandın.5 saattir uyuyorsun.

Sehuna döndüm ve konuştum.

Satışlar nasıldı?

Bir süre cevap gelmedi.

Bugün satışların en güzel günüydü Jeon.

Ardından kendi kendine kıkırdadı.Sehun'a birşeyler olmuş ama neyse.

☆☆☆

Yemekhaneye götürülmüştük.
Oturmuş yemek sırasını bekliyorduk.

Sehunla yemeklerimizi aldık.
Ben yemeğime gömülmüş yiyorken biranda Sehun konuştu.

Bugün melek gibi biriyle tanıştım.

Yediğim yemeği ağzımdan püskürtmem bir oldu.
Peçeteye gömüldüm.

Jeon,o çok güzeldi.

Bakışlarımı Sehun'a çevirdim.

Sen?Aşık olmak?Hemde ilk görüşte?Sen sert çocuk değil miydin?

Ardından tekrar geri yemeğime gömüldüm.

Çok farklı hissettim.

Agh...bu çocuğun beni taktığı yoktu.

☆☆☆

Yemeğimin son demlerine gelmiştim ve Sehun bir milyon saattir kızı anlatıyordu.

Garsonluk yapıyormuş.Kafede.
Çok güzelmiş.Melek gibiymiş.

Ezberledim artık.İlk görüşte aşık olmuş.Kalbi tuhaf olmuş.

Yeter.

Sehun...anlatmasan artık.Canım acıyor.

Dediğimde Sehun sanki beni duymuyorcasına devam etti.

Melek gibiydi o.

Ben burda geldiğim günden beri aşk acısı diye ölüyorum.Ve şuanda karşımda aşk anlatıyor.Kalbimin acıdığını bile bile.Sabrım artık taşmıştı.

Boş olan yemek tepsisini Sehun'un üzerine fırlattığımda bana şok olmuşçasına baktı ve elinde su bardağını tam koluma doğru attı.

Büyük bir acıyla yere düştüm.

Aghhhh...!

Kolum acıdan uyuşmuştu.Koluma baktığımda kanların süzüldüğünü gördüm.Bardak kolumda parçalanmıştı.

Hayvan!Ben ona plastik tepsi atıyorum o bana içi su dolu camı fırlatıyor!

Zarzor yerden kalkmaya çalışırken mahkumlardan 2 tanesi beni kaldırdı ve koluma peçete koymaya başladılar.Derin kesiklere etkileri olmuyordu.

Biranda revire götürülmeye başladım.

Koluma pansuman yapılmıştı.Tam revirden çıkıyorken odaya Sehun'un girmesiyle durdum.

Jeon...ben çok özür dilerim.Biliyorum,canın çok yandı ama cidden ö-

Sehun.

Dedim ve ona sarıldım.

Şu kolumdaki çizikler bile onu hatırlatırken sen karşımda aşkını anlattığında canım çok yandı.

Sehun sırtımı patpatlıyordu.

Özür dilerim Hyung.

Hyung?Bu zamana kadar aynı yaşta değil miydik?Vay saygısız vay,bana başından Hyung demesi lazımdı.

Hyung?

Dediğimde sarılmayı bıraktı ve bana döndü.

Aramızda 2 yaş var havalanma hemen.

Kendi kendime gülümsedim.

22 yaşındasın demek...

Bana baktı ve bunalmış bir nefes verdi.

Hyung demesem olur mu?Saçma geliyor.Hem Jeon daha havalı.

Başımı sağ sola'olumsuz anlamda' salladım.

Peki...Jeon Hyung nasıl?

O da güldü ve kolumdan tuttu ve revirden çıktık.

☆☆☆

Sabahın köründe uyandırıldım.

Jeon Hyung!Kalk!Cam satışı görevlisi bugün sen ve ben mişiz!Geç kaldık!

Hızla yataktan kalktım ve üstümü değiştirmeye başladım.Dün olan olay yüzünden kolum felaket yara içindeydi ve kabuk tutmuş yaralar fazlasıyla çirkin duruyordu.Biraz utanç vericiydi ama alışmalıydım.

☆☆☆

Sonunda yetişebilmiştik.Şuan şehrin merkezindeki minik cam dükkanına gidiyorduk.

Dükkana geldiğimizde Sehun'un dikkati çok dağınıktı.En son elini 2 tane cam kolye verdiğimde ikisinide yere düşürmüşve kırmıştı.

Şimdi de ikimizde sandalyede oturmuş gelip geçen insanları,dükkanları izliyorduk.

Sehun gözlerini bir yere dikmişti.
Tam karşımızdaki minik bir kafeydi.

Yoksa şu bahsettiği kıza mı bakıyordu?

Sanırım.

Sehun nereye bakıyorsun?

Başını hemen bana döndürdü.

Cennete....

Bu kadar romantiklik midemi bulandırsada sabır...
Sabır...

Sehun omzuma dokundu ve konuştu.

Kafenin içindeki kadın garsonlara bak...

Başımı kafeye çevirdim.Görünürde 2 tane kadın garson vardı.

Birazdan şu masaya gidecek.Yüzünü göstereceğim.

Arkasına dönük olan kız diğer masadan aldığı bardakları götürdü ve ardından yeni bardakları cam kenarındaki bize dönük masa için götürmeye hazırlanıyordu.

Arkasını döndüğünde kalbim sıkışmıştı.

Gözlerim dolmuş ve elim boynumdaki kolyelere gitmişti.

O çok özlediğim meleğim...

Tam o sırada Sehun konuştu.

Şu karadelikte,Güneş gibi.

O bir Güneş değildi!O sadece benim Ay'ımdı.Zarzor nefes aldım.Ne yapmalıydım?Ne yapmamalıydım?Onun,benim sevdiğim,beni ağlatan o kiz olduğunu söylemelimiydim?

Cevapsız kaldım.Ve dolan gözlerimi saklamaya çalışarak ayağa kalkıp rafları düzeltme bahanesiyle kolyelerin yanına gittim.

Dayanamamıştım.

Ağlıyordum.

Dünyada onca insan varkem neden Yu Jin di!Onu sevemezdi!Yapamazdı!Hayır.

O sırada yanıma Sehun geldi ve raflardaki kolyeleri dizmeye başladı tekrar.

Aynı zamanda konuşuyordu.

Çok güzel değil mi?

Başımla onayladım ve elimle yanağımı sildim.

Dayanamıyordum.

Sehun da hiçbirşeyden habersiz öylece duruyordu işte.

Aslında ona kırgın falan değildim.

Sadece yüzünü birkaç yumruk atmak istiyorum o kadar.

Bide şurdaki cam kolyelerin hepsini yüzüne fırlatmak istiyorum.

Ben bunları hayal ederken kapı açılma sesini çok takmadan işime devam ettim.

Arkama dönme gereği bile duymamıştım.

Lakin kulağıma gelen sesle duraksadım.

Sehun Bey kahveleriniz.

Arkamı dönemedim.Onun sesi.Neden?Çıldırmak üzereydim.

Yavaşça arkama döndüm.

Gözgöze gelmiştik.O sevdiğim gözleri acı veriyordu.
Beni gördüğünde gözlerinin dolduğunu anladım.

Ben,karşımda o olduğu için kalp krizi geçirmek üzereyken,
O,benio öldürmeye yetecek bir cümle kurmuştu.

Sizde kahve alırmıydınız Bayım?

Eveeeeeeet 3000 KELİME.
Uzun süredir^2 hafta^ yoktum.
Yb yazamadım,atmadım.
Sizde anlayışla karşıladınız sağolun❤❤❤❤❤

♡♡♡♡♡FİNAL İS COMİNG SOON♡♡♡♡♡♡

Yanlışlarımı görmezden gelin🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼

Bu arada aniden Sehun'u ekledim.Yani böyle sjzjzjsksjzhzjsj






Continue Reading

You'll Also Like

38.2K 1.5K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
11.9K 1.5K 28
"Olmuyor, yapamıyorum sensiz. Aklımı karıştırıyorsun."
45.8K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
54.9K 6K 21
Taehyung bir katildir ve hapishaneden kurtulmak için taklit yaparak akıl hastanesine girer. O sırada orada hasta yatan Jungkook ile karşılaşır ve Jun...