Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)

By talinkalma

786K 42.3K 3.5K

Ayrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90

Bölüm 58

5.4K 337 16
By talinkalma

Alev hayranlıkla parlayan gözlerini önündeki çizimden alamıyordu. "Bu muhteşem bir şey..." diye mırıldandı tekrar. Sıradan görünen telli defterin içinde saklanan hazineye bakarken kıvrılmaya başlayan köşeyi özenle düzeltti. Sonra da pişmanlıkla Senem'e baktı. "Bunu düğününden önce görmüş olsaydık keşke..." Genç kadının düzgün hatlarında gezinen deneyimli gözlerindeki ifadeden gelinliği üzerinde hayal ettiği bariz bir şekilde anlaşılıyordu.

Senem tek kaşı havada muzip bir gülüşle Neva'ya baktı. "Ee..? Buna ne diyeceksin bakalım?"

"Şey..." diye kekeledi Neva. Sinan'ın koluna adeta tünemiş olan Emir dahil bütün başlar ona döndüğü için nedense tedirgin olmuştu. "Ben onu tamamen unutmuşum..."

"Unuttun..." dedi Alev. Duyduğu şeye inanamıyormuş gibi hayretle bakıyordu. "Böyle bir şeyi..." Hemen ayağının dibinde duran küçük karton kutuya eğilip yeni bir defteri alırken "Ama bu resmen suç..." diye söylendi huysuz bir sesle. "Kimbilir burada daha ne cevherler var. İyi ki eski çizimlerini de görmek için ısrar etmişim. Yoksa belki de sonsuza kadar öylece kalacaklardı."

Neva beklemediği bu tepki karşısında sessizce yutkunurken Senem kıkır kıkır gülmeye başlamıştı. Alev'in peşi sıra geldiği andan beri nedense gergin görünen Sinan ise öfkeyle iç çekerek atıldı. "Ne demek suç..? Unuttum dediyse unutmuştur. Başında bu kadar bela varken her şeyi hatırlamasını bekleyemezsin ki..."

Alev irkilerek döndü. Huysuz suratı biraz daha asılırken "Sana ne oluyor şimdi?" diye sordu genç adama. Kölesiyle konuşmaya zorlanan ve bundan hiç de hoşlanmayan bir kraliçenin kibirli edasıyla bakıyordu.

Sinan'ın yüzü hırsla soldu. "Asıl sana ne oluyor?" dedi sıkılı dişlerinin arasından. "Kadıncağız yorgunluktan bayılmak üzere... Hastanede yaralı vaziyette yatan kocasını söylemiyorum bile... Saldırıya uğramalarının üzerinden daha bir gün bile geçmedi. Sen de hiçbir şey olmamış, her şey güllük gülistanlıkmış gibi saçındaki o garip şeyle kapıda belirdin. Bu da yetmezmiş gibi önüne gelene çatıp duruyorsun..."

Senem "Hey..." derken "Sorun yok Sinan." diye araya girdi Neva hemen. "Onu davet eden benim. Üstelik söylediğin kadar da yorgun değilim..."

Sinan huzursuzca kıpırdanmaya başlayan Emir'in sırtını sıvazlamaya başlarken "Ya tabi..." dedi yavaşça. "Hastaneden ayrılırken ben de hemen yanındaydım hatırlarsan... O kadar kurnazca davrandı ki ne olup bittiğini bile anlayamadan gel dedin."

Alev "Ha..?" derken "Öyle mi?" diye hayretle sordu Neva. Alev dün geceki kadar hevesli görünmek dışında pek farklı görünmemişti gözüne. Sinan'ın nasıl olup da bu kadar farklı bir izlenime kapıldığını anlayamamıştı.

Konuşmayı sessizce dinleyen Senem kısacık öksürmekle yetinmişti. Sinan'ın asık suratını eğlenerek izliyordu.

"Öyle..." dedi genç adam hararetle. Sesini normal tonda tutabilmek için aşırı bir çaba içindeydi. "Hiç aynaya bakmadın herhalde... Yüzünde renk namına bir şey kalmamış." Karşısında komik bir şaşkınlıkla bakakalan üç kadını süzerken kaşları hafifçe çatılmıştı. "Demir Abi o hastane köşelerinde sürünürken sırf sen dinlenebilesin diye bağrına taş basıp eve dönmeni istedi. Uyuyor olman gerekirdi... Zaten çok gerekliymiş gibi başında bir de..." Tam Melike diyecekken son dakikada sır olduğunu hatırlayıp dilini ısırmıştı. "Kaçak akraba meselesi var..."

Üç kadından ikisi Sinan'ın konuyu ustaca değiştirmesiyle rahat bir nefes alırken "Hastane köşesi mi?" diye ciyakladı Alev. Anlık duraklamanın farkında bile değildi. Yaşça kendisinden küçük birinin haksız suçlamalarına hedef olduğundan dolayı tepesi iyice atmıştı. "Son gördüğümde kaldığı yer bir köşeden ziyade adeta kral dairesi gibiydi. Herkes etrafında pervane... Hem şu bağrına taş basma olayı da ne..? Semanur Teyze'ye oğlunun resimlerini gösterirken mutluluktan havalara uçuyordu nerdeyse..." Neva'ya dönüp kendinden emin bir tavırla devam etti. "Hatta o kadar neşeliydi ki başta benim odaya girdiğimi bile fark etmedi..."

Pek belli etmese de Alev'in olanlardan dolayı üzüldüğünü ve bunu öfkesiyle kapatmaya çalıştığını çok iyi anlamış olan Neva "Tamam, tamam..." dedi çabucak. Bu arada da hala sinirli görünen Sinan'a uyarı dolu bir bakış atmıştı. "Ne demek istediğini anladım. Sen Sinan'ın söylediklerine fazla takılma..."

"Erkek milleti işte..." diye söylendi Senem. "Doğal olarak taraflı olacaklar."

Sinan dişlerini gıcırdatarak adeta kinle baktı. Kendi yuvasında saldırıya uğramış horoz gibi kabarmıştı. Söyleyecek ciltler dolusu sözü var gibi görünüyordu. Ancak Emir huysuzca mırıldanmaya başlayınca dikkati anında yön değiştirdi. Yine de ufaklığı hafifçe sallayarak gezinmeye başladığında hızını alamayıp öfkeyle homurdanmıştı.

Alev zehir saçan bakışlarını genç adamın üzerinden çekmekte zorlanınca Senem telaşla atıldı. "İçecek bir şey söyleyelim mi Alev?" Sesinde tutmaya çalıştığı kahkahanın izleri vardı.

"Yok, sağol..." dedi Alev elindeki deftere dönerken. "O kadar heyecanlıyım ki boğazımdan bir şey geçeceğini sanmıyorum. Bu arada..." Yeniden heyecanla ışıldamaya başlayan gözlerini Neva'ya çevirip merakla sordu birden. "Bu defterler niye nemlenmiş gibi?"

Neva ortamın durulmasından memnun bir halde sırıtıyordu. "Bana gelene kadar bodrumdaydılar..." Alev daha da meraklı görününce dayanamayıp güldü. "Halamın evindeyken neyle uğraştığımı anlamasınlar diye onları oraya saklıyordum. Kemal Bey ziyaretlerinden birinde çizimlerimi gördü. O zamana kadar sadece oyalanmak için dikiş yaptığımı sanıyordu. Bebek için... Bir sürü soru sordu tabi. Birkaç gün sonra da elinde bu kutuyla kapımın önünde belirdi."

Kafasında dolanan sorulara boş verip sevinçle karşılık verdi Alev. "Desene bu hazineler için Kemal Bey'e bir teşekkür borçlandım."

"Sinan'a da..." diye zevkle atıldı Senem. "Sonuçta gizlice eve giren oydu..." Bir yandan da için için eski günlerinden etkilenmeden bahsedebildiği için Neva'yla gururlanıyordu.

Alev biraz önce öldürecekmiş gibi baktığını unutup hızla genç adama dönmüştü. Hala dolanmaya devam eden Sinan kısa bir an diklenir gibi oldu ancak sonra nedense alçakgönüllü bir tavırla omuz silkti. "Tek başıma değildim. Cemal ve Ali de benimle birlikteydi..."

"Sırf bu yüzden biraz önceki kabalığını affediyorum." dedi Alev mağrur bir kraliçe edasıyla. Sinan'ın bakışları adeta alev aldı birden.

Senem her an yeniden kapışmaya hazırlanan ikiliye bakarken zevkten ürperdi. Başka bir zaman olsaydı boş verip seyretmeye devam edecekti. Ama ne yazık ki içinde bulundukları şartlar böyle bir eğlenceyi kaldıramayacak derecede hassastı.

"Yanlış anlamadıysam..." diye atıldı hafif bir pişmanlıkla genç kadın. "Çizimlerin çoğu ilgini çekti."

Alev bir anda savaşa hazırlandığını unutup heyecanla baktı Senem'e. "Çoğu mu..? Gördüğüm her şeye bayıldım." Gözleri Neva'nın gülümseyen yüzüne takıldı sonra. Her ne kadar Sinan denen o adamın söylediği hiçbir şeyi kabul etmeye niyeti olmasa da genç kadının yorgun olduğunun farkındaydı. "Kutunun içinden başka hangi hazineler çıkacak çok merak ediyorum."

Neva genç kadının söze dökülmeyen sorusunu pırıl pırıl parlayan gözlerinden okumuştu. "İstiyorsan hepsini alabilirsin... Ama demin de söylediğim gibi orda ne olduğu konusunda pek bir fikrim yok. Muhtemelen çoğu da baştan savma karalamalardır..."

"Bundan şüpheliyim." dedi Alev sevinçle sırıtarak. "Onlara gözüm gibi bakacağımdan emin olabilirsin. Çizimlerin bir örneğini alıp asıllarını da geri gönderirim, olur mu?"

"Nasıl istersen öyle yap..." diye karşılık verdi Neva. "Şu sıralar pek yardımcı olamayacağım çok açık..."

Alev önemli değil gibilerinden elini sallarken hayatından fazlasıyla memnun görünüyordu. "Bunları dün de konuştuk... Hiçbir konuda endişe etmene gerek yok." Eli okşarcasına kucağındaki defterin üzerinde dolanırken gülümsedi. "İhtiyacım olan her şey burada... Gerisini de bir şekilde hallederiz."

"O halde her şey yolunda..." diye neşeyle araya girdi Senem. Alev birden ayaklanınca da şaşırarak sordu. "Hayrola..?"

"Bir an önce başlamak için sabırsızlanıyorum." dedi Alev. Bakışları ara ara huysuzca mırıldanan Emir'e kayarken yüzü sevgiyle yumuşamıştı. "Hem gördüğüm kadarıyla ufaklığın sabrı da tükenmek üzere..."

Neva kıkır kıkır gülerek oğluna doğru giderken derdini bir türlü anlatamayan bir adamın çaresizliğiyle yüzü karışan Sinan iç çekmekle yetindi. Üstüne bir de Emir'den oluyordu. Bebeği annesinin kollarına isteksizce bırakırken suratı fena halde asılmıştı.

Senem genç adamın bu haline kayıtsız kalamadı nedense. "Sinan..." dedi yumuşak bir sesle havadan sudan bahseder gibi. "Kutuyu sen taşıyabilirsin değil mi?"

Bu sırada bebeğin ilgisini çekmek için çaresizce uğraş veren Sinan irkilerek baktı. Sonra da sanki hayatı buna bağlıymış gibi "Ama..." dedi. "Ben basın toplantısını izleyecektim."

Teklife karşı çıkmaya niyetlendiği her halinden belli olan Alev'i tek bakışıyla susturan Senem bir azizenin masumiyetiyle gülümsedi. "Toplantının iki buçuğa ertelendiğini unutmuş görünüyorsun. Başlamasına da en az yarım saat var. Bir kutuyu merdivenlerden indirmek iki dakikadan fazla zamanını almaz diye düşünüyorum."

Kapana kısıldığını anlayan Sinan sabırla iç geçirmekle yetindi. Biraz düşünürse fikrini değiştireceğinden adı gibi emin olduğundan iki adımda Alev'in yanına ulaşıp kutuyu durduğu yerden kaptı hemen. "Hepsi bu kadar mı?" diye soran sesinden patlamamak için müthiş bir güç sarfettiği belli oluyordu.

Alev yan taraftaki sehpadan kaptığı birkaç büyük boy defteri alıp çarparcasına kutunun üstüne bırakırken "Hepsi bu kadar..." dedi sakince.

Kucağında kutuyla Alev'in vedalaşmasını sessizce ve tamamen ifadesiz bir suratla bekledi Sinan. Ancak canlı adımlarla yürüyen kadının peşi sıra yola koyulurken gülmemek için uğraşan Senem'e alacağın olsun diyen sıkı bir bakış atmıştı.

Neva kapı kapandığı an omuzları sarsılarak gülmeye başlayan Senem'i görmezlikten gelerek dönüp koltuğa oturdu. Sabırsızlığı son haddine gelen Emir'in isteğini yerine getirirken bakışları yangından mal kaçırır gibi hızla emen dudakların sevimli kıvrımlarında dolaşıyordu.

Hemen karşısına yerleşen Senem "Ah, hadi..." diye atıldı nefes nefese. "O ikisi... Sence de çok matrak değil miydi?"

Arkadaşının fazlasıyla eğlenen yüzüne kısa bir bakış attı Neva. Karşılık verip Senem'in fazlasıyla zengin hayal gücünü kamçılamak istemiyordu aslında. Ama genç kadının hevesle irileşen gözlerindeki daveti de reddedemedi. "Biraz..." dedi dikkatli bir tavırla. Olanları en az Senem kadar komik bulduğunu itiraf etmeye cesaret edememişti. "Alev beni pek fazla şaşırtmadı... Dün geceki tavırlarından sonra yani... Ama Sinan... İşte o sürpriz oldu. Sanırım olanlardan epeyi etkilenmiş olmalı... Bu kadar şiddetli bir karşılık verdiğine göre..."

"Şimdiye kadar hep ağabeyleri tarafından korunan küçük bir kardeş gibi görünüyordu gözüme..." diye neşeyle atıldı Senem. "O yüzden öyle birden bire patlayınca acayip komik geldi."

Neva yeni aklına gelmiş gibi "Alev çok alınmamıştır, değil mi?" dedi merakla.

"Hiç takmamıştır." diye atıldı hemen Senem. "Öyle narin göründüğüne bakma... Çetin cevizdir. Üstelik şu anda kafasının başka hiçbir konuyla meşgul olmasına izin vermeyecek derecede mutlu zaten..."

"İyi o halde..." dedi Neva. Bu sırada emerken hafifçe kaşları çatılmaya başlayan oğluna takılmıştı bakışları. Yumuşak bir hareketle Emir'i diğer tarafa çevirdi. Bebeği halinden memnun bir ifadeyle yeni hedefine asılırken sevgiyle güldü.

İki genç kadın bir süre ses çıkarmadan Emir'i izledi neşeyle. Senem ufaklığın sırtını şefkatle okşarken Alev'le Sinan'ın beklenmedik kapışmasını düşünüyordu. Sonra aklına unuttuğu başka bir konu geldi birden.

"Biliyor musun..?" diye mırıldandı. Biraz önceki neşeli halinden tamamen farklı görünüyordu şimdi. "Dünkü o saldırı herkesi garip bir şekilde etkiledi sanki..."

Neva hayretle baktı. "Anlamadım..? Etkilememesi mi gerekiyordu?"

Senem genç kadının hayretle irileşen gözlerine bakarken "Öyle değil..." dedi çabucak. "Korkunç bir gece yaşadık... Biri öldü ve biri de babasını kaybetti. Demir ve sen şans eseri kurtuldunuz... Neresinden bakarsan bak dehşet verici bir şey..."

Neva yeterince emdiğine karar vermiş ve oyuna geçmiş oğlunu kaldırırken merakla bakıyordu arkadaşına. "Demek istediğim..." diye devam etti Senem. "Dün gece olanlarla öyle ya da böyle bağlantısı olan herkes hissettikleri hakkında ya da düşündüğü şeylerle ilgili daha şeffaf olmaya başladı sanki. Ya da daha açık diyelim... Birini tamamen tanıdığını düşünüyorsun, sonra bir şeyler oluyor ve aslında o kişiyi hiç tanımamış olduğunu fark ediyorsun. Mesela Sinan... Sürekli neşeli bir çocuk gibi gezinen birinden biraz önceki sözleri duymayı hiç bekler miydin..?"

"Şey..." dedi tereddütle Neva. "Açıkçası hayır, beklemezdim."

"Değil mi..?" diye heyecanla araya girdi Senem. "Melike de öyle... Onu ilk gördüğümde etrafına ürkek bir vaziyette bakınıp duruyordu. Doğru dürüst konuşmayı bırak yüzümüze bile bakamamıştı. Ama sonra..." Genç kızın ölümcül bir şiddetle parlayan gözlerini hatırlayınca elinde olmadan hafifçe ürperdi. "Sanki bambaşka biriydi... Tabi bir de Arif meselesi var. Melike'den bahsederken ister istemez onu da hatırlıyor insan..."

Neva dayanamayıp sırıttı. Genç kadının kuşkulu bakışlarını fark edince çaresiz teslim oldu Senem. "Tamam... Yeni hatırlamadım. Bir süredir kafamı kurcalıyordu zaten."

"Bu sabah masadaki tavırlarına şaşırdın sanırım..." diye fikir yürüttü Neva. Kendisi de fena halde şaşırdığı için arkadaşının tavrını pek yadırgamamıştı doğrusu.

"Şaşırmak az kalır..." dedi Senem tereddütle. "Her zaman geride kalmayı tercih ederdi... Ama bir gecede neredeyse yüz seksen derece değişti. Daha öncesinde fazla sesi çıkmayan bir adamken birden bire bülbül kesildi sanki...Ne yalan söyleyeyim bir an kulaklarımda bir sorun var sandım..."

Neva genç kadının benzetmesini komik bulmuştu. Gülmeye başladı. Ancak Senem'in yüzü ciddiyetini korumaya devam ediyordu. "Söylesene Neva..." diye mırıldandı samimi bir ifadeyle. "Semih dahil evdeki herkes Arif'in Melike'ye gösterdiği bu ani ilgiden geçici bir tutkuymuş gibi bahsedip duruyor ama sen farklı düşünüyorsun değil mi?"

"Hımm..." dedi Neva. "Bence basit bir tutkudan çok daha fazlası var... Başta ben de öyle düşünmüştüm. Ama Arif'le konuşurken Melike hakkında çok ciddi hisler beslediğini anladım." Gözlerinde birden bire alaycı bir pırıltı belirirken gülümsedi genç kadın. "Sonra da Hayati'yi yas tutarken görünce emin oldum işte... Sonuçta Arif'i hepimizden daha iyi tanıdığı kesin."

Hayati'nin tavırları aklına gelince Senem de dayanamayıp sırıtmıştı. "Sence iyi olacak mı?" Neva'nın kim diye sormasına fırsat vermeden atıldı genç kadın. "Arif'i diyorum... Melike'nin ne halde olduğu ortada..."

Neva düşünceli bir tavırla "Bilemiyorum..." dedi. "Kolay olmayacağı kesin... Yanında ona destek olacak çok iyi arkadaşları var ama... Yine de zor bir durum... Karşılık bulamayan bir aşk..." Farkında bile olmadan iç geçirdi genç kadın.

Senem de aynı şekilde çekmişti içini. "Berbat bir durum... Zavallı Arif... Ve zavallı biz..."

"Arif'i anladım da biz niye zavallı oluyoruz?"

Bir kez daha acıklı bir tavırla iç geçirdi Senem. "Oluyoruz, oluyoruz..." diye dertlendi. "Zaten karşılıksız aşk acısı çeken biri ortada hayalet gibi dolanıp duruyordu. Şimdi de bu..."

"Ha..? Başka kim..?" diye merakla atıldı Neva. Ancak Senem'in cin gibi bakışlarına takılınca sesi soluğu kesilmişti. Kısacık bir süre sessizce bakıştı iki arkadaş. Sonra Neva dayanamayıp ofladı. "Her meseleyi sürekli Demir'e getirmekten daha bıkmadın mı sen?"

Senem genç kadının öfkeli bakışlarına utanmazca sırıttı. "Elimde değil... O serserinin asık suratını görmekten gerçekten de gına geldi. Hamile bir kadın olarak etrafımda güzel şeyler görmek istiyorum artık."

Genç kadını ağzı açık bir vaziyette dinleyen Neva "Pes..." diyebildi sadece.

Continue Reading

You'll Also Like

ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 206K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
379K 24.2K 94
Genç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından habe...
3.7M 227K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
173K 12.3K 28
Zamanın ikiye böldüğü o günün gündüzü ben gecesi oydu. Günün gece ile, gecenin gün ile karışması imkansız sanırdım. Onu tanıyana kadar. Onu tanıyıp k...