YAKAMOZ

Af mangaokuru

1.2M 73.9K 91.4K

Tüm hayatını sahip olduğu fikirleriyle yaşayan bir adam ile hiçbir ideolojiye sahip olmayan adamın hikayesi... Mere

GİRİŞ
1.BAMBAŞKA BİR DÜNYA
2.BEN İNSAN DEĞİL MİYİM?
3.BİR İNTİKAM BİR CEZA
4.FIRSATLARI DEĞERLENDİR
5.HAİN KİM?
6.DÜĞÜN ŞARKISI
7.KİTAP vs İDEOLOJİ
8.İKİ DELİ
8.İKİ DELİ (TEKRAR)
9.İSTİHBARAT SAĞLAM
11.YAKAMOZ GRUBU
12.SENDE SAKLI DÜŞLERİM
13.1.NASIL AZRAİL OLUNUR?
13.2. DORUKLARA SEVDALANDIM
14.BİR REİS VE BİNLERCE YAKAMOZ
15.HER SEVDA BİR HARESEDİR ASLINDA
16.ALP REİS>>MENEMEN
17.REİSİN KALBİNDE TALİM,TEŞKİLATTA KÜRT YARİ VAR
18.DOĞUM SANCISI
19.DİYARBEKİR'DE AKŞAMÜSTÜ
20.KARANFİLLER ATEŞTE DE AÇAR
21.DAVASI BÜYÜK OLANIN SEVDASI
22.ACIYA NEDEN GÜLÜNÜR?
23.YILDIZLAR SİZİN İÇİN İNTİHAR EDER
24.MEKTEBİN BACALARI
25.KURŞUNDAN SÖZLER
26.AÇTIĞIN YARAYI KİM KAPATIR?
27.BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
28.HANGİ İZ ACITMAZ?
29.AZRAİLLERİN ARASINDAKİ BOZKURT
30.KARANLIK GELECEK
31.UÇSUZ BUCAKSIZ ÖZLEM
32.YAĞMUR KISKANIR SENİ
33. DÜŞ DEĞİL ALP SOKAĞI
34.KIŞIN AYAK SESLERİ
35. SİNİR KRİZİ VE ENKAZ
36.DİRHEM DİRHEM AZALIRSIN
37.KARANLIĞA YENİLEN YILDIZ
38.ADIMIZA SÖYLENEN TÜRKÜLER
39.OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE
40.FİNAL
ALP'TEN MEKTUP VAR
'HAYAT'IMA HOŞ GELDİN
ACEMİ BABALAR VEDAYI SEVMEZLER
mangaokuru'ndan mektup var

10.VE CÜCE UZAR...

24.1K 1.9K 2.2K
Af mangaokuru

Olmaz denilen şeylerin olduğu,yapmam denilen şeylerin yapıldığı,söylemem denilen şeylerin söylendiği...kısaca kendimizle çeliştiğimiz bir döngüydü hayat." Asla asla demeyin" sözü sanırız bu döngü için kullanılacak en doğru sözdür.

İki genç adam pizzacı karşılarında dururken de işte böyle kendileriyle çelişiyorlardı.

"Alp niye uzatıyorsun? Ben sipariş verdim ben ödeyeyim işte."

Ellerinde cüzdanları ile yanlarında iki pizza kutusuyla dikilen genci umursamadan ufak bir tartışmaya girişmişlerdi.

"Sipariş sadece senin değil ama. Sonuçta yiyecek olan da benim. Ben öderim."

Emre derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Zaten haftalardır dövüşemiyordu,kendini göstermek için fırsat kollayan siniri Alp böyle yaptıkça coşuyordu.

"Lan ne olacak ben şimdi ödesem? Zaten Ahmet Hoca muhtemelen bizi daha çok böyle çalıştıracak,bir dahakine sen ödersin!"

Alp omuz silkti sadece,kısaca pes etmeyeceğinin göstergesi olarak.

"Abiler tamam. Hesabı bölüşün işte niye bu kadar uzattınız ben anlamadım ki?"

Nasıl ki pizzacı anlamadıysa iki genç de anlamamıştı. Onlar sadece birbiriyle inatlaşmaya alıştığından ortaklaşa bi şey yapmak garipti,buna ücret ödemek de dahil. Makul buldukları teklife cevap vermeden kendi paylarına düşen ücreti uzatıp pizzayı aldılar. Genç adam "Afiyet olsun." deyip odadan çıkarken ikisi sandalyelere kurulmuşlardı.

Hiçbir konuşma geçmeden yiyilen yemeğin ardından çöpler toplanmış Emre bilgisayar başına geçmişti. Alp odayı havalandırmak için pencereyi açıp dosyaların arasına yere çöktü.

"Bak şimdi Alp. Sen bana 2011 yılından başlayarak proje sahiplerinin adını ve aldıkları notu söyleyeceksin."

Alp ikisi farklı yerlere koydukları için dağılan yılları biraraya getirirken sordu.

"Proje adı önemli değil mi?"

"Haklısın,dur bi bakayım."

Emre hocanın bilgisayarını hızlıca tarayıp bulduğu dosyaya göz attı.

"Yok,hoca da isimleri kaydetmemiş."

Kendisi yeni bir word dosyası açıp "2011-2012 Öğretim Yılı" diye başlık atarken Alp de yıllara göre ayırmayı bitirmişti.

"Başlayayım mı?"

Emre sadece başıyla onaylayınca Alp de ilk ismi söyledi.

"Ali Demir-67"

Emre'nin parmakları olağanüstü bir hızla klavyede gezinirken konuştu.

"Kaçıncı sınıf olduklarını da söyle."

"3.sınıf."

Uzun bir süre klavyenin tuş sesi ve Alp'in otomatiğe bağlanmış gibi çıkan sesi dışında hiçbir hareketlilik olmadı. 2011 yılının bittiğini Alp'in kutunun içine çarparak attığı dosya bildirirken genç adam derin bir "Ohh" çekti.

"Anasını satayım ya ne bitmez ödevmiş bu! Milletin de işi gücü yok ödev yapmış. Ulan insan biraz kendine acır be. Gezip tozacağına saçma sapan proje yapmak ayıptır yani!"

Emre parmaklarını iç içe geçirip kollarını kafasının üstünde birleştirip gerinirken esnedi. Hak vermişti yerden bitmeye. Yaz yaz bitmemişti ebesinin doğum gününü kutladığı ödevler. Parmakları uyuşmuştu.

Alp uyuşan bacaklarıyla zar zor kalkıp odayı buz gibi yapan pencereyi kapatıp tekrar yerine döndü. Zemin soğuk olduğu için kıçı ayrıca donmuştu. Bu yüzden Emre'nin montunu yere serip öyle oturdu.

"Lan sen benim montumu niye yere seriyorsun? Seninki ne işe yarıyor?"

Parkası yerde sürünürken çatık kaşlarıyla üzerine kurulmuş olan gence baktı.

"Benimki toz tutar lan. Ama seninki bir sildin mi gider."

Bu adam normalde de bu kadar gevşek miydi?

"Oğlum toz gider de senin boklu götünü çekmek zorunda mı benim parkam."

"Benimki kadar temiz bir göt bulamayacağı için sorun değil bence."

Normalde olsa şimdiye delirmesi gerekiyordu ama nedense bu adama asla tam anlamıyla kızamıyordu. Alp denen bu gencin yaptıklarını başka biri yapmış olsa şimdiye kadar onu en azından sakat bırakmıştı. Fakat bu yerden bitmede bir şekilde şeytan tüyü vardı ve Emre her seferinde kendini sakinleşmiş buluyordu. O yüzden diğer zamanlarda yaptığı gibi bunu da uzatmadı. Dediği gibi silerdi parkayı giderdi.

"Aman temiz götünü sevsinler. Kanalizasyonun daha temiz olduğundan adım kadar eminim."

"Adın neydi ki senin?"

Emre bu lafın ardından gelecek olanın kendini yine krizin eşiğine sürükleyeceğini biliyordu.

"Hayır ben Yavşak olarak biliyorum da ondan diyorum."

Bu adam Emre'yi hem bu kadar sinirlendirip hem de hiçbir şey yapmadan sakinleştirmeyi nasıl beceriyordu aklı almıyordu uzun gencin.

"Niye,senin adın Taşşak diye benimki de seninkiyle kafiyeli mi olsun istiyorsun?"

Sınırında gezdiği sinir yerden bitmenin yüzünün aldığı şekille anında inine dönerken sırıttı. Bu adamın hayatına kattığı eğlenceyi seviyordu.

"Seni kafiyeli kafiyeli döverim."

"Beklerim Reis ama lütfen önümüzdeki yüzyıl içerisinde olduğundan emin ol."

Kendisi kahkaha atarken yerde oturmuş olan genç yüzü kıpkırmızı şekilde çatık kaşlarıyla ona bakıyordu. Hiçbir dönem bu kadar eğlendiğini hatırlamıyordu. Allah bir yerden alıp bir yerden veriyordu. Ülkücülerle takılmanın böyle eğlenceli olabileceğini kim bilebilirdi ki?

Kahkahası diner dinmez tepeden baktığı gence döndü.

"Neyse bu kadar gırgır yeter. İşimize dönelim," bilgisayardan saate bakıp devam etti "Saat şimdiden 10 olmuş bile."

Alp gözlerini üzerinden ayırmayınca gözlerini devirdi.

"Tamam lan tamam,söz bi dahakine senin laf sokmanla bitireceğiz tartışmayı. Oldu mu?"

Küçük bir çocuğu kandırır gibi konuşması Alp'i daha da sinir ederken homurdandı.

"Siktir git,pezevenk!"

Emre mubabbet uzamasın diye gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Alp de ordan hemen kurtulmak için işi çabucak bitirmeye karar verdi. Dosyalardan birini eline alıp kaldıkları yerden devam etti.

"Seher Tezer-83"

"Proje ödevinde küsuratlı notun ne işi var?"

Emre başını bilgisayardan kaldırmadan cevapladı.

"Bizim bölümde ödevler çok önemli. O yüzden sınav notu verir gibi not veriyorlar."

Emre'nin sözünden sonra yine rutine dönerlerken genç adam sıkılmıştı.

"Müzik açacağım,sıkıntı olur mu?"

Alp uzağında kalan yığına ulaşmaya çalışırken "Hayır" dedi. Emre de bunun üzerine bilgisayardan youtube açıp aklına gelen ilk türküye tıkladı.

*Medyadaki türkü 😊*

Yoruldukları bu anda dinlendirici bir müzik belki daha da mayıştırırdı ama açıkçası o an için ikisi de hareketli bir müziği kaldırabilecek durumda değildi.

"Ey yarim bеn sana sеvdalandım.
Yar yar dеyip çöllеrdе dolandım.
Ey yarim bеn sana sеvdalandım.
Yar yar dеyip çöllеrdе dolandım."

Abdal Haluk,Grup Abdal'dan ayrılıp yoluna yalnız devam eden bir üyeydi. Grubu kadar olmasa da o da iyi işler yapıyordu ve onlardan biri de Rojda ile yaptığı bu düetiydi.

"Sеvdan sеrap gibi göründü gözümе.
Sеvdan sеrap gibi göründü gözümе.
Aradım aradım bеn sеni sеvdiğim.
Aradım aradım bеn sеni ...

Sеvdan sеrap gibi göründü gözümе.
Kervan gibi yollara düştüm sevdiğim.
Aradım aradım bеn sеni sеvdiğim.
Aradım aradım bеn sеni ..."

Aşkı bilmeyen Emre'yi bile duygulandıracak kadar etkileyiciydi türküler.

"Ez gеriyam wеk Fеqiyê Tеyran
Min pirsî ji еzmanên bê ziman
Min hеwar kir qêrîn kir bê ziman yarê
Min got rastiya min tu yî еy yarê"

*Bеn gеzindim Fеqiyê Tеyran gibi
Dilsiz gökyüzünе sordum sеni
Fеryadu figan еttim sеsim çıkmaz yar
Dеdim ki gеrçеğim sеnsin еy yar*

Duyguları anlamak için dil bilmeye gerek yoktu. Ve Alp o an birkaç küfrü dışında hiçbir şeyini bilmediği Kürtçe'yi anlıyordu. İşte bu müziğin mucizesiydi.

"Min hеwar kir qêrîn kir bê ziman yarê
Ez gеriyam wеk qulingеk bê pеr yarê
Tu bûyî pеrê baskê min yarе
Wеr bibе pеr û baskê min yarê"

*Fеryadu figan еttim sеsim çıkmaz yar
Dolandım kanatsız bir turna gibi yar,
Sеnsin kolum kanadım yar.
Gеl ol kolum kanadım еy yarim.*

Biri Türk biri Kürt iki genç ilk kez aynı duyguları paylaşıyorlardı. Hem de biri dinledikleri türkünün sözlerinin yarısını bilmezken. Kader çarkı dönüp onları dişlilerinin arasına sıkıştırmışken olacaklardan habersiz iki genç birbirlerini anlamak için konuşmaya gerek olmadığını öğrenmiş oldular. Çünkü dil sadece araçtı.

Türküler ardarda gelirken ikiliyi hiçbiri ilk dinledikleri kadar etkilememişti. Sebep muammaydı ama sonuç sükuttu. Sakin geçen yaklaşık birbuçuk saatten sonra Alp'in isteği üzerine ara vermişlerdi. Kısa genç sandalyeye kurulup kaşesini üzerine örterken kısa bir süre dinlenmek için gözlerini kapattı. Uyumayacaktı sadece çok yorgundu ve azıcık dinlenecekti.

Emre bilgisayardan müzik seçerken kısık tondaki şarkıların dinlendirici olmasına özen gösterdi.Gece gece başını patlacak şarkılara ihtiyaçları yoktu. Birkaç şarkı dinledikten sonra devam etmelerini söylemek için Alp'e çevirdi bakışlarını.

Karşılaştığı manzara sebepsizce tebessüm etmesine neden oldu. Yarı aralık ince dudaklı bir ağız,sol tarafına yatmış bir kafa,boynuna kadar çekilmiş kaşe ve seyrek kirpiklerin örttüğü gözlerine kadar ulaşamayan dağınık kısa saçlar. İkidir bu genci savunmasız anlarında yakalıyordu ve sanki çok gizli bir şeyi keşfetmiş gibi hissediyordu ilk kez.

Şişip inen göğsünden dolayı hareket eden kaşe yavaş yavaş boynunu açığa çıkarırken adem elması göründü gencin. Emre'nin sivri adem elmasının aksine daha yuvarlak olan bu çıkıntı uzun gencinki kadar belirgindi yine de. Elinde olmadan yine Alp'i dikizlediğini fark edince kendine gelmeye çalıştı. Son zamanlarda dengesiz tavırları vardı da bu kadarı da fazlaydı yani. Hiç sevmediği ve kendisinden nefret ettiğini bildiği bir adamı izlemek fazla saçmaydı.

Gözlerini uyuyan gençten ayırıp bilgisayar ekranına döndü. Müziği kapatıp word dosyasını tekrar açtı. 2016-2017 Öğretim Yılı başlığını atıp dosyalara ilerledi. Hallettikleri dosyalar kutulardaki yerlerini aldığından dağınıklık giderilmişti. Kalanlardan alabildiği kadarını alıp masaya döndü. Kendisi 2 haftadır sadece yattığından Alp kadar yorgun değildi. Zaten iş de az kalmıştı. Bunun için cüceyi uayndırmasına gerek yoktu. Hem emindi ki cüce olmadan daha çabuk yapardı. Kesinlikle onun uykusunu bölmek istemediğinden değildi yani.

Alp ile yaptığından daha uzun sürede işi bitiren genç adamın her yanı tutulmuştu. Saat gece 2'ye yaklaşırken gözleri kırmızı olmuş,parmakları kitlenmiş,ayakları uyuşmuştu. Bilgisayarı kapatıp ayaklandı ama bir süre dizlerindeki uyuşukluğun geçmesi için bekmek zorunda kaldı. Polo yaka kazağının sardığı kaslı kollarını gerdi. Siyah kotunu yukarı çekiştirdikten sonra masanın üzerindeki son yığını da alıp koliye yerleştirdi.

Dağınıklığı toparlayıp kolileri odanın en sonuna duvar dibine dizdikten sonra Alp'in yere serdikten sonra kaldırma gereği duymadığı kendisinin de unuttuğu parkayı yerden alıp silkledi. Üzerindeki tozlar geçmezken Alp'e çatık kaşlarıyla baktı. Dua etsin şu an çok yorgundu yoksa bunu temizletmeden hiçbir yere gidemezlerdi. Gözleri yanarken ovuşturup kirli montu öylece üzerine geçirdi.

"Alp,Alp,Alp!"

Seslendiği gençte en ufak bir kıpırdanma olmazken bıkkınlıkla omuzlarını düşürüp yanına ilerledi. Ayaklarına gelişigüzel tekme vurunca aniden kendine gelen genç karşısında dikilmişti.

"Noluyor lan?"

Tamam biraz sert vurmuş olabilirdi.

"İşimiz bitti,gidiyoruz."

Gözlerini kırpıştıran olayı algılayamayan genç yutkunarak boğazındaki kuruluğu geçirmeye çalıştı.

"Daha bir yıl vardı ne bitmesi."

Emre daha fazla ayakta duramayacağının bilincinde kapıya ilerledi.

"Hallettim ben,kalmadı yapacak bi şey. Hadi gidelim."

Kapıyı açıp Alp'in de gelmesi için bekledi. Gözlerini ovuşturup yere düşen kaşesini aldı. Birkaç defa çırptıktan sonra odanın çıkışına yöneldi. Zihni o kadar bulanıktı ki konuşacak halde değildi. Kapıdan çıkıp odanın ışığını söndürüp kapıyı kilitleyen adamı bekledi loş koridorda. Hocanın verdiği yedek anahtarı montunun cebine yerleştiren gençle beraber sadece ayak seslerinin yankılandığı binanın çıkışına vardılar. Orda olduklarından haberdar olan güvenlikçiye selam verip buz gibi havanın yüzlerine vurduğu bahçeye çıktılar.

Sert rüzgar ikisini de kendine getirirken karekterlerine zıt şekilde sakince arabalarına binip uzaklaştılar. Konuşmamışlardı ama sıradan insanlar gibi geçirdikleri ilk vakit olduğunun ikisi de bilincindeydi.

********

Sabah 8.30 dersinden itibaren tüm derslere girmiş olan genç adamın sabaha karşı ancak uyuyabildiğine kimse inanmazdı. Ama o bu durumlara çok alışıktı. Hiçbir zaman 4 saatten fazla uyuyabilen biri olmamıştı zaten ama yatağa girip çıkmayı istemediği aşikardı. Yine de dövüşten dolayı alışkın olduğu geç uyuyup erken kalkma olayı onu zorlamıyordu. Bu sayede tüm gece bilgisayar başında kaldıktan sonra sabah erken kalkıp öğlene kadar tüm derslere girmek sıkıntı olmamıştı.

Haftaya final öncesi bir haftalık tatil başlayacaktı. İki haftalık tatil yapmak isteyen Sezer memlekete döndüğünden ve Emre'nin de başka arkadaşı olmadığından öğle arasını kantinde geçirmek için yalnız başına koridorda ilerliyordu.

"Emre!"

Sesin sahibi arkasında kaldığından yürümeyi bırakıp arkasına döndü. Kumral genç yüzüne yapışmış gibi duran tebessümü ile kendisine doğru yaklaşıyordu.

"Kantine mi?"

Emre sadece başıyla onayladı. Yanına gelen genç koluna girip onu çıkış kapısına yönledirirken konuşmaya devam etti.

"Boşver kantini,yemekleri güzel değil. Gel Batak'a gidip adamakıllı bi şeyler yiyelim."

Emre aslında o grupla aynı ortama girmek istemiyordu ama Yavuz'un haklı olduğunu bildiğinden itiraz etmedi. Direnç göstermediğini fark eden genç kolundan çıkıp ellerini ceplerine koydu. Cam kapıyı omzuyla itip Emre'nin geçmesini sağladıktan sonra kendi de peşinden çıktı.

"İki hafta yoktun,nerelerdeydin?"

Yağmurdan dolayı çamurlaşmış yolda giderlerken sararmış ağaçlar ve dökülmüş yapraklar kışa direnememenin göstergesiydi. Aralık'ın sonlarına gelmişlerdi ve yakında kar yağardı. Tutar mı bilinmezdi tabi.

"Evdeydim."

"Niye?"

Emre solunda kalan gence boş bir bakış atarken cevap alamayacağını anlayan Yavuz önüne döndü.

"Sizin sınıftaki şu kıvırcık nerde? Normalde hep yanında olur."

"Memlekete döndü."

Neden sorduğunu merak etmemişti. Zaten kimsenin ne düşündüğünü umursamazdı. Sorulan soruların cevapları özel olmadığı sürece kısaca cevaplar geçerdi. Kendisine hesap sorulmasını sevmediği gibi sormazdı da.

Başka da bir şey konuşmazlarken Batak'a gelmişlerdi bile. Merdivenleri çıkıp normalden daha az kalabalık olan grubun arasına katıldılar. Alp'i kendi masasında yalnız otururken buldular. Sandalyesinde geriye doğru yaslanmış olan genç bir bacağını diğerinin üzerine atmış ağa pozisyonunda telefonuyla oynuyordu. Sıkıldığı bakışlarından belli olan gencin yanına oturan ikili Alp'in dikkatini çekmişti.

"Selamunaleyküm reis."

"Aleyküm selam."

Yavuz'un selamına karşılık verirken Emre ile sadece küçük bir baş hareketiyle selamlaşmışlardı. Galiba dün sözsüz bir ateşkes imzalamışlardı.

"Ne yiyoruz,ben çok açım."

Yavuz karnını ovuşturarak Emre ve Alp'e baktı.

"Burda en iyi köfte yapıyorlar onu yiyelim."

Alp'in önerisine onay gelince Yavuz aşağı kata siparişleri vermek için indi. Emre etrafta göz gezdirince alttan alttan kendisine yöneltilmiş olan nefret ve korku dolu bakışları fark etti. Alp'le aynı pozisyonu aldıktan sonra kollarını sandalyenin başlığına dayayıp o bakışların sahiplerine dik dik baktı. Bu gözdağıydı.

"Ama sen de olmuyorsun."

Emre 'hayırdır' anlamında göz kırpınca ayaklarını sarkıtıp pozisyonunu düzeltti. Ellerini masada birleştirken uzun gence doğru eğildi.

"Burdaki insanların seni sevmediğini bile bile onların karşısında böyle kasılmandan bahsediyorum."

Emre de duruşunu düzeltirken o da Alp'e doğru eğildi. Şimdi aralarında sadece birkaç santim vardı ve Alp kabul etmeliydi ki Emre'nin gözleri çok güzeldi.

"Bak kardeşim benim kimseyle derdim yok. Hele sizin grupla hiç yok. Kimseyi kışkırtmaya da çalışmıyorum. Sadece göt korkusuyla bana karışamayacak olan adamların uzaktan uzaktan sebepsiz nefret etmelerini anlamıyorum."

Kafasını çevirmeden etrafına bakıp tekrar mubatabına döndü.

"Benle bi problemleri varsa gelip benle halletsinler. Ardımdan atıp tutmasınlar. Adamlık bu değil."

Yokluğunda ardında dönen planları da lafları da Sezer'den duymuştu. Üniversiteye dönerse ona saldırma planı kuranları da biliyordu,hakkında olur olmadık laflar söyleyenleri de...
Ama ne hikmettir ki geldiğinden beri karşısına çıkıp da bırakın ona vurmayı tek laf eden olmamıştı. İşte bu da ona tersti. Her zaman mertçe dövüşüp dürüstçe insanlara aklındakileri söyleyen Emre için bunlar kabul edebileceği şeyler değildi.

Alp cevap verecekken çalan telefonu ile göz kontaklarını bozup aramayı cevapladı.

"Efendim?"

"......"

"Ne dedin ne dedin?"

Karş tarafın söyledikleri Alp'in kaşlarını çatıp burnundan solumasına neden olurken telefonu kapatıp ayaklandı. Koşar adım masaların arasından geçip giderken ne olduğunu anlayamayan Emre de peşine takıldı. Önemli bir şey olduğu belliydi ve ister istemez yardım edebileceği bir durumsa orda bulunmak isterken buldu kendini.

Merdivenlerde karşılaştıkları Yavuz şaşkınlıkla onlara bakarken Alp onu omzundan tutup kendisiyle beraber çekiştirerek inmesini sağladı.

"Reis noldu,nereye gidiyoruz?"

"Fatih şerefsizi ve yanındakiler dün bahsettikleri çocuğa saldırmışlar. 15 kişi tıp fakültesinin arkasında sıkıştırmışlar çocuğu."

Onlar koşarak zaten yakınlarında olan fakülteye varırken Emre hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Fatih kimdi,kimi dövüyordu bilmiyordu ama bu adaletsizlik karşısında o da Alp'lere yardım edecekti. Alp kurtarmaya gidiyorsa büyük ihtimalle ülkücü biriydi dövülen. Ama dövenler değil Kürt,ailesi olsa yine de bu haksızlığa müsaade etmezdi.

Büyük binanın dersliği ile hastanesi arasında kalan boşluktan sesler duyulurken hızlıca oraya ilerlediler. Büyük bir kalabalığın arasında kalan beden yerde acı dolu çığlıklar atarken 3 genç de gözlerinin karardığını hissediyordu.

"Laaannn!"

Alp'in nidası onlar kalabalığa ulaşmadan kulakları doldurdu. Anlık bir durgunluk yaşayan grubun arasına dalıp yerdeki gencin üzerinden alırlarken birilerini etrafı boşalan gencin üzerine eğildi Yavuz.
Alp ve Emre onları arkalarına alıp kalabalığa dönerken hepsinin yüzünü kaplayan tedirgin bakışları gördü Emre. Zaten Alp'in sesini duyduktan sonra itiraz etmeden genci pataklamayı bırakmışlardı.

"Siz hiç adam olmayacak mısınız?"

Bazıları Alp ve özellikle Emre'ye nefretle bakarken bazıları boyunlarını eğmiş yere bakıyordu.

"Hiç mi bir şey öğrenemediniz davamızdan?"

Emre şimdi anlıyordu. Dövülen genç Kürt dövenler ülkücüydü.

"Bir kişiye 15 kişi saldırmak ne zamandan beri adamlık oldu?"

Emre şaşkınlıkla yanındaki adama bakarken onun adalet anlayışının sözde olmadığını ilk kez görüyordu. Alp burnu sargıda olan bir gencin yakasına yapışırken ses tonu iliklere kadar titretecek cinstendi.

"Sana dün haddini bildirmedim mi lan ben? Sen kendince bana mı baş kaldırıyorsun soktuğumun piçi?"

Karşısındaki adam korkudan küçülürken Alp'e hayranlıkla baktı Emre. Bu yerden bitmenin boyu mu uzamıştı ne?

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

ILLEGALS Af TUTİ

Fan Fiktion

6.7K 533 20
"Bir kere..." Chanyeol en sonunda konuştu. Boğazını temizledi ve devam etti. "Bir kere sarılabilir miyim?" titreyen sesiyle zar zor konuştu. Baekhyun...
62.3K 3K 27
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...
511K 45.6K 39
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! Yᴇɴɪᴅᴇɴ ᴅᴏɢ̆ᴅᴜᴍ ʟᴀɴ! Tᴜ̈ɴᴇʟɪɴ ᴜᴄᴜ ʙᴏᴍʙᴏᴋ ʙɪʀ ʏᴇʀᴇ ᴄ̧ıᴋᴛı! 🛸Küfür ve argo içerir.🚀 ...
DEVA Af Khalesi

Generel Fiktion

1.3M 147K 48
[TAMAMLANDI] Bela'nın devam kitabı.