Hacker Kız ve Hilekar

By Merylion

26.6K 1.5K 373

"Seni her an ölecekmiş gibi hissettiren ve bir o kadar da yaşama bağlayan kişi, senin de bu hayatta kalbine g... More

HACKER KIZ & HİLEKAR
-KOPYACILAR-
-TROJAN-
-MEGABYTE-
-HOŞ ÇAKAL-
-OYUNBOZAN-
-BAĞIMLI-
-FÜTURSUZ-
-SÜRPRİZ-
-WHİSTLER CR-
-KARANLIK-

-DÜZENBAZ-

1.8K 136 42
By Merylion

-MELİN-

Berkin yanımdan ayrıldıktan sonra bir süre daha bankta oturmaya devam ettim. Gökyüzüne bakıyordum. Bugün hava her zamankinden daha bir güzeldi sanki. Şuan şuracıkta kollarımı açıp avazım çıktığı kadar çığlık atarken bir yandan da kendi etrafımda dönerek sevinç gözyaşları dökmek istiyordum. O kadar mutluydum ki... Bu duygu nasıl tarif edilir bilemiyorum. Hafifçe esen meltemi ciğerlerime dolu dolu çekerek sakinleşmeye çalıştım. Sakinleştiğim sıralar birtanemin beni sevdiğini nasıl söyleyeceğinin hayallerini kurmaya başladım.

Düşündüm de Berkin ve ben ne kadar da tatlı bir çift olurduk. Aynı tişörtü giyer, yoldaki insanlara sataşır ve onları pis şakalarımızla kandırırdık. Sokaktaki tüm insanların sinirle peşimizden koştuğunu şimdiden görür gibiyim. Sonra sokağın bir köşesinde soluklanırken aniden elimi tutar da o kalbe mıhlanan iki kelimeciği söyleyiverirse ona sımsıkı sarılırdım. Kokusunu içime doyasıya çekip "Bende..." derdim "Bende seni çok seviyorum. Kalbimin hacklenmesine ve aşkının beni ele geçirmesine boyun eğip ömür boyunca senin olabilirim."

Bir elin koluma dokunmasıyla irkildim. Ben düşler alemimde kaybolmuşken Gökhan'ın yanıma oturduğunu farkedememiştim. O da benim dalgınlığımı farketti herhalde.Bana "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.

Masmavi gözlerini yüzüme dikmiş ve arasıra dudaklarıma bakıyordu. Ağzımdan çıkacak kelimelere gerçekten önem verir gibi bir hali vardı. Kusursuz bir çehreye sahipti ve ona baktığımda yanakları al renge bürünmüştü. Benimle konuşmaya çekiniyor muydu ?

Onun hakkında bugün öğrendiğim birkaç şey dışında hiçbir şey bilmiyordum. Çok düşünmüştüm ve sorusunu yineledi.

- Ne düşünüyorsun Melin ? Bana cevap vermeyeceksen gidebilirim sorun değil.

- Dalmışım kusura bakma hayal kuruyordum. Yanıma neden geldin?

- Konuşmak istedim sadece bu yeterli bir sebep değil mi?

- Yeterli tabii ki.

- Neyin hayalini kuruyordun?

- Gelecek güzel günlerin.

- En az senin kadar güzel mi?

- Hadi canım bu halimle?

Konuşmamız gittikçe tuhaflaşıyordu. Bana güzel dediğine inanamıyorum hem de ilk konuşmamızda. O kadar da utangaç değilmiş demek.

- Pek kızlara iltifat etmem ama güzel olduğunu düşünürken birden sana da demiş bulundum. Yanlış anlama kızlara yavşayan tiplerden değilimdir.

- Merak etme öyle bir şey düşünmedim. Neyse birazdan zil çalar kalkayım artık ben.

- Melin, ben seni daha yakından tanımak istiyorum. Eğer sen de istersen bugün bir kafede takılabiliriz. Ne dersin ?

Hadi ama aynı günde 2 buluşma mı ? Kesinlikle olmaz. Nazik bir şekilde reddetmem gerek. Ne diyeceğim şimdi ben!

- Gökhan, ben de seni yakından tanımak isterdim fakat...

- Fakat ne ?

Bugün Berkinle buluşacağımı ona söylersem kalbi kırılabilir. Bir şeyler uydurmalıyım. Yalan söyleyeceğim, affet beni !

- Bugün evde annemle temizlik yapmak zorundayım. Geçen gün eve kedi soktuğum için annem çok kızmıştı. Anlayacağın o ki cezalıyım ve bir yere çıkamam.

- Peki, o zaman kolay gelsin sana. Başka bir gün çıkalım ama mutlaka olur mu ?

Of kızım ya hadi bugünü atlattın daha sonra ne uyduracaksın? Uydururum ya bir şeyler. Çocuk eninde sonunda anlayacaktır ondan uzak durmak istediğini. Ben Berkinden başkasına bakmak bile istemiyorum ne buluşması bu! Yalnız çocuk harbiden taş... Of banane taşsa. Ne saçmalıyorum ben ya, kendi kendime konuşuyorum iyi mi! İyi değil. Durumum gerçekten vahim. Psikologa falan mı görünsem acaba. Yaka paça kapı dışarı atılmazsam ben de Melin değilim. Deliler gibi aşık olmak gerçekten deli olmayı gerektiriyormuş demek.

- Yine ne düşünüyorsun Melin ? Berkin'e çok benzediğini düşünmeye başladım. O da konuşma anında birden takılıp kalıyor. Cevap vericek misin ?

- Evet, benziyoruz galiba. Soruna gelince başka bir gün çıkabiliriz neden olmasın.

- Harika, akşama soruları nerede çözeceğimizi kararlaştırdınız mı ?

- Hayır henüz kararlaştırmadık. Senin bir de Berkin 'in telefon numarasını verebilir misin ?

- 0534******* bu benim numaram. Berkin'in ki neydi dur bir saniye rehberden bakayım. 0506*******

- Kaydettim ikinizi de. Soruların çıktısını alıp bir yerde buluşuruz akşam. O zamana kadar temizliği de bitirmiş olurum zaten. Nerede buluşacağımızı ben size haber veriririm. Hadi iyi dersler.

- Tamamdır. Hadi sana da iyi dersler.

Berkin'in numarasını da öğrenmiş oldum. Sınıfa çıktım. Dersimiz ingilizceydi ve öğretmenimiz gelmemişti. Müdür yardımcısının aniden sınıfa girmesiyle herkes oturmaya başladı. Tabii korkudan oturdukları için çoğunun kendi sıraları değildi. Müdür yardımcısı " Öğretmeniniz yoksa niye ayakta geziniyorsunuz, açın bakalım kitaplarınızı !" derken bir yandan da herkesin forması düzgün mü diye sınıfı gözden geçiriyordu. Öğretmen masasına oturdu. Bir yandan da bıyıklarıyla oynuyordu. Ne sinir bozucu ama !

Çoğu kişi kitaplarını açmamıştı. Sonuçta kendi çantaları değildi ve karıştıramazlardı. Tabii ben her zamanki gibi yerimdeydim. Saçlarım örgülü ve formam mükemmel derecede düzgündü. Yakalarımı boğazıma kadar düğmelemiştim. Kitabımı sadece ben önüme çıkardığımda müdür bana aniden "Sen !" dedi."Ben mi ?" diye sorduğumda evet şeklinde başını salladı ve "Kalk bakayım !" dedi.

Ayağa kalktığımda azarlanmayacağımdan emindim hatta şu anda bana ard arda övgüler yağdıracaktı. Fakat böylesine bir kopyacı olarak sınıfta örnek gösterilmek gururumu kırıyordu. Görünüşümün aldatıcılığına kandıkları için onları suçlayamam tabii, biliyorum ki ben çok iyi rol yapıyordum. Sınıftaki çalışkan imajım ve gerçekteki kopyacı ben, tamamen iki kişilikten oluşuyor gibiyim.

- Senin adın ne kızım ?

- Melin Sonsuz.

- Bakın da öğrenci görün . Hiçbiriniz böyle giderse üniversite kazanamayacaksınız ! Hangi birinizin kılık kıyafeti düzgün ? Ya da şöyle sorayım hanginizin gelecek için bir hedefi var ? Özelliklede kızlara diyorum saçınızın başınızın hali ne öyle. Oğlum o üzerindeki kazağı çıkar bakayım. Ben burda öğüt veriyorum sen hala orada bıdı bıdı konuşuyorsun. Yazık ! Hepiniz şuanı boş yaşıyorsunuz. Kendinize çeki düzen verin artık yeter ! Melin kızım, ismini öğretmenlere söyleyeceğim sözlü konusunda hiç tereddüt etme artık.

- Teşekkür ederim.

- Oturabilirsin.

Bir kaç dakika daha sınıfı azarlayıp beni övdükten sonra zil çaldı. Tenefüse çıkmadım. Sahi, kopya çekerek nereye varacaktım ? Sadece liseyi bitirmeme yarayacaktı bu notlar. Belki birazda üniversite sınavımda okul puanımın etkisi olacaktı. Fakat ümitsiz vakayım. Öyle düşük bir puan yapacağım ki bu puan bile beni kurtarmayacak bence. Berkin ve ben böyle gidersek ileride mahvolacağız. Gökhan her türlü kendini kurtarır. Okulun en çalışkan öğrencisiymiş. Yani bizim ona verdiğimiz sınav sorularını çözmeden önce de mutlaka çalışmış olacak. Böylece sadece başarısını garantilemiş oluyor. Bu konuyu Berkinle konuşmam gerek. Belki Gökhan bizi ders falan çalıştırır. Ya da ne bileyim belki hergün bir kafede oturur ders çalışırız. Laptobumdan konu anlatımı dinleriz. Ne kadar sıkıcı !

Son derste sınıfa ingilizce öğretmenimiz gelmediği için başka bir öğretmen gönderdiler. Bu derste boş konuşmalarla geçiyordu, ta ki sınıfa tebeşir istemek için Berkin gelene dek.

"Hocam tebeşir lazım da alabilir miyim ?" derken mimikleri herkesi kendine hayran bırakmıştı.

Sonra bana bakıp gülümsedi. O an bende ona gülümseyip bakışlarımı utançtan yere eğdim. Sonra bakışlarımı yine ona döndürdüm. "Alabilirsin tabii yakışıklı." dedi Sude hoca. Berkin tebeşiri aldıktan sonra bana göz kırptı ve sınıftan çıktı. Bu bugün bana 2. göz kırpışı oluyordu. Onu görünce kanım kaynıyor, nefesim hızlanıyor ve karnımda kelebekler fır dönüyordu. Neden bu kadar tatlıydı ki ?

O sınıftan çıktıktan sonra herkes bana "Bu çocuk kim?, sevgilin mi? , onu nereden tanıyorsun?" gibi sorularla beni soru bombardımanına tuttular. Hiçbirine cevap vermediğim vakit Serenay'ın en yakın arkadaşı olan Ecrin'e Berkin ve benim hakkımda bir şeyler söylediğini duydum. Duyduklarım aynen şu sözlerdi " Berkin bu inek kızdan hoşlanıyor olabilir mi ? O benim aşkım bir kere, buna asla izin vermem !"

Ne yani Serenay Berkin'i mi seviyordu ? Adını nereden biliyordu ki. Eski sevgilisi olamaz herhalde. Platoniktir belki çok araştırıpta öğrenmiştir ismini ya da bir yerden duymuştur. Çok ihtimal var, bu kadar endişelenmemeliyim. Sürekli kapının önünde halden hale girmesi bu yüzdendi demek. Berkin'i görebilmek ve onun dikkatini çekebilmek için böyle yapıyor olmalıydı.

Bugün Berkin'e Serenay'ı tanıyıp tanımadığını sorarak buluşmamızı mahvetmek istemiyorum. Bana inek diyorsun demek he ? Sen bittin kızım ! Sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim. Sadece biraz zaman gerek.

Sonunda ders bittiğinde sınıfça montlarımızı giyip sınıf kapısının önünde beklemeye başladık. Zil çaldı diyerek hocayı kandırmaya çalıştılar da Sude hoca yemedi tabii. Biraz sonra zil çaldığı gibi bir kaos ortaya çıktı her zaman ki gibi. Merdivenlerdeki kargaşanın içinden itişe kakışa sıyrılmaya çalıştım. Zaten başka türlü inmek mümkün değil. Okulumuz çok kalabalık.

Bahçede okulun giriş kapısına doğru duran banka oturup Berkin'in de okuldan çıkmasını bekledim. Aha işte benim çakal orada ! Bende de ne göz var he uzaktan nasıl da farkettim hemen. Gerçi farkedilmeyecek gibi değil. El salladım, zıpladım ama bakmıyor ya kör bu çocuk. İlla ayağına mı gidelim yani. Beni gördüğünde eliyle gel işareti yaparken gel dediğini de ağzını okuyarak anlamıştım. Ona doğru yürümeye başladım. Onu çok özlemiştim. Kollarımı açıp ona kocaman sarılmak istiyordum. Fakat hala bu kadar samimi değiliz. Yapamam, utanırım.

Yanına geldiğimde gözlerimi böcük böcük açmış sevimli bir hal almış olduğumu biliyordum. Bu mimiklere aynada az çalışmadım doğrusu.

- Şöyle yapma.

- Neyi ?

- Gözlerini.

- Neden ?

- Çok tuhaf oluyorsun.

Gıcık işte ne olucak. O kadar sevimlilik yapalım dedik. Anlamaz ki ayı !

- AYI !

Kolumdan tuttu ve nereye gideceğimizi söylemeden beni ardında yürütmeye başladı. "Kolumu bırak, nereye götürüyorsun beni ?" derken biraz olsun endişe duymuyordum. Ona güveniyordum.

Okuldan çıkmıştık. Sahile doğru giden ağaçlarla dolu bir yoldan geçiyorduk.

" Kolumu bırak artık, acıtıyorsun !" kolumu tutup fırlattı. Sinirlenmiştim.

" Ya bir dursana ayı !" seslensemde duymuyordu sanki. Bu kadar da vurdum duymaz olunmaz ki canım. Sırtına bir yumruk patlattım. Aniden durdu. Tırsmaya başladım doğrusu. Dayak yemeyeyim de şimdi. Bana doğru döndü.

" Bütün gücün bu mu Melin ?" yine pis pis gülmeye başladı.

" Bu değil tabii ki, bu sadece bundan sonra beni duymazsan olabilecekler için bir uyarıydı." kararlıydım bu sözleri söylerken. Daha sonra pişman olacağımı bilemezdim.

Beni aniden sağ omzuna alıp taşımaya başladı. Sırtını haldır huldur yumrukluyordum ama işlemiyordu. Çığlığı bastım. Beni yere bıraktı.

- Bir daha gücünün yetmeyeceği işlere kalkışma tuhaf yaratık ! Sesinde amma cırtlakmış he. Sahile gidiyoruz meraklanma.

- Bunu başta da söyleyebilirdin.

- O zaman bu kadar sinirlenmezdin.

Sinirlenince tatlı olduğumu söylemişti 2 kere. Bu yüzden beni sinirlendiriyor olmalı. Allah'ım şuan çok mutluyum !

Ağaçlardan birinin altından geçerken "Küçükken bu yapraklardan bileklik örerdim." dedim.

Yürümeye devam ediyorduk ki birden durdu ve elini uzat bakıyım dedi.

Sağ elimi ona doğru uzattığımda elinde yaprağı bağlayarak yüzük yapmış olduğunu gördüğümde ellerim titremeye başladı. Yaptığı yüzüğü parmağıma taktığında çok tuhaf hissettim. Ne diyeceğimi bilemedim. O da sadece gülümsedi.

Ne demek oluyordu bu yüzük. Beni sevdiğini mi ifade etmek istiyor anlamadım. Sormaya da utanıyorum ki.

Yüzüğün elimden düşmesinden korktuğum için çaktırmadan cebime attım. Hatıra kalmasını istiyordum. Yüzüğü attığımı falan sanmaz inşallah. Şimdi cebime koyduğumu da söyleyemem. Sonra belki beni sevdiğini falan söylemeyecekse kendimi belli etmek istemiyorum.

Sahile indiğimizde deniz kenarından yürümeye devam ettik. "Dondurma ister misin ?" diye sorduğunda gözleri parlıyordu. "Evet." derken utanmıştım. İlk kez bir erkek arkadaşım bana bir şey ısmarlıyordu.

- Neyli dondurma istersin Melin ?

- Vişne ve çikolata.

Dondurmacıdan 2 tane 50 kuruşluk dondurma istedi. Dondurmacı "50 kuruşa satmıyorum ama size yaparım." dedi ve ardından Berkin'e dondurmayı uzattı. Berkin geri verdi ve " Bu ne bu bari sos koy !" dediğinde dondurmacı " 50 Kuruşa yaptım daha ne istiyorsun !" dedi.

- Külaha bir damlacık dondurma koymuşsun zaten. Almıycam senden dondurma falan. Ya bu külahı doldurursun ya da giderim. Normalde 50 kuruşa sattığını biliyorum yeme burda bizi. Yanımda kız var diye sana kızamayacağımı falan mı düşündün ?

" O kadar yaptım al şu dondurmayı." derken çok pis bakıyordu.

"Yandaki dondurmacıdan 4 tane alıyım da gör sen !" kolumdan tutup yandaki dondurmacıya götürdü beni. 2 TL'ye sahiden 4 tane aldı. Deli bu çocuk !

2 tanesini bana verdi ve " Bak gördün mü herif ne kadar uyanık. Gel gösterelim şuna." dedi.

Önceki dondurmacının yanına gidip dondurmalarımızı gösterdik. Adam da elinde kalan dondurmayı sinirle yemeye başladı. Ahaha sahiden sinirlendirmekte çok başarılıydı. İkimiz de ona bakıp gülmeye başladık. Adam birden külahı boğazına sokarmış gibi yuttu ve bizi kovalamaya başladı.

"Gelin buraya sizi pislikler !" diye ardımızdan bağırıyordu. Koşarken dondurma akmasın diye bir sağ elimdekini bir sol elimdekini yiyordum. Burnumun ucuna ve çeneme dondurma bulaşmıştı. Berkin bir eline 2 dondurmayı birden tutturup "Dur bakayım." dedi ve elindeki peçeteyle burnumun ucunu silerken "Çok tatlı oldun." dedi. Sonra da çenemi sildi. Benimle bebekmişim gibi ilgileniyordu bugün. Şaşkına dönmüştüm. Ben de onun dudakları ayran olduğunda aynı tepkiyi vermiştim. Bunu bana hatırlatmak mı istiyordu ?

Daha sonra sahilde bir banka oturduk.

- Adamcağızın dondurması elinde kalınca kendi yedi ya ahaha ne delisin he !

- Bazılarına dersini vermek gerek.

Tam benim kafadan bu çocuk.

"Annen benimle birlikte yaşamana izin verir miydi ?" diye sordu. Gerçekten dudak uçuklatacak bir soru bu, ne diyeceğim şimdi ben.

- Bilmem ki neden sordun ?

- Aynı üniversiteye gidersek ev tutarız.

Hayallerinde bende mi varım artık. Aslan yüreği yutmuş herhalde. Bu delilik, bu cesaret nereden gelmiş olacak başka ? Ona bakmaya başladım. Ela gözleri denize baktığında renk değiştiriyordu, adeta büyülenmiştim.

Bana dönüp "Ne diyorsun. Gelir miydin benimle ?" dediğinde gözlerimi kapatıp başımı eğdim. Onayladığımı ancak böyle belli ediyordum çünkü o an resmen dilim tutulmuştu.

Aniden telefonum çaldı. Arayan Gökhandı.

- Gökhan'ı telefonuna ne zaman kaydettin ?

- Bu akşam soruları çözeceğiz ya telefon numaralarınızı aldım.

Telefonu açtım.

"Melin, nasılsın?" diye sordu.

-İyiyim Gökhan sen nasılsın ?

- İyiyim bende. Soruların çıktısını aldın mı, nerede buluşacağız ?

- Evet, 20 dakikaya Mozaik Cafe'de ol.

- Tamam hadi kapattım. Görüşürüz.

- Görüşürüz.

Berkin ayağa kalktı ve " Hadi seni evine bırakayım. Evde soruların çıktısını al. Ben seni aşağıda beklerim. Evine ne taraftan gidiliyor ?" diye sordu.

Bende ayaklandım ve "Gel şu sokaktan gideceğiz!" dedim.

Yanımda benimle yürümeye başladı. Hava kararmıştı. Sonunda bizim apartmanın önüne gelmiştik.

- Sen merdivenlerde bekle hemen soruları çıkarıp geliyorum.

Koştura koştura yukarı çıktım. Annem kapıyı açtı ve nerede olduğumu sordu.

- Arkadaşlarımla takıldık biraz, şimdi de ders çalışacağız. Meraklanılacak bir şey yok. Ben aşağıdaki Mozaik Cafe'de olacağım.

Soruların çıktısını, kalem kutumu ve boş bir defterimi kol çantama attım. Kapıdan anneme " Hadi ben çıktım." dedim.

Merdivenlerden inip Berkin'e soruları sallaya sallaya gösterdim ve "Bu gece şenlik var !" dedim.

O da bana güldü. 2 Sokak ilerimizde olan Mozaik Cafe'ye geldik. Gökhan da masalardan birinde oturuyordu.

- Hoşgeldin Melin.

- Hoşbulduk.

- Bana selam yok mu Gökhan ?

- Sana da selam koçum.

- Aleyküm selam.

Soruları masaya koydum. Kalemlerimi döktüm masaya ve defterimden birkaç sayfa çıkarıp önlerine koydum. Garson " Bir şeyler alır mıydınız ?" diye sorduğunda her ikisi birden "Melin ne istersin ?" diye sordu.

- Sakin olun ! Ben bir şey istemiyorum.

Berkin "Hepimize soda getirir misin ?" dedi.

- Neyli alırsınız efendim.

- Melin ?

"Çilekli." dedim.

- Duydun kızı hadi.

Masada fırtınalar kopacak gibi bakıyorlardı birbirlerine.

Sonunda sodam geldiğinde soruları çözmeye başladık.

- Herkes kendi çözsün sonra karşılaştırırız beyler.

İkisi de takır takır çözmeye başladı.Masada rekabet rüzgarları esiyordu. Gökhan oldukça hızlıydı. Berkin 'in zorlandığını hissediyordum. Onunla soruları beraber mi çözsek acaba ?

Bu soru ne diyor böyle bende anlamadım. Benim de çözemeyeceğim besbelli. Onunla beraber çözmeyi önerirsem gururu kırılacaktır. Ne yapacağım ben ya ağlamak istiyorum ! Onu böylesine bir duruma nasıl sokabildim aklım almıyor, kendime anlam veremiyorum.

Kendimi tutamayarak "Berkin!" diye seslendim.

- Efendim.

Bir çenemi tutamıyorum of ne diyeceğim şimdi ben...

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

900K 43.6K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
829K 37.6K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
349K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
187K 9.2K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?