İNTİKAM

由 kremalikrep

1.8M 79.3K 8.8K

1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve s... 更多

İNTİKAM
2-
3-
4-
5-
6-
7
8-
9-
10
11-
12
13
14
15
16
17
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36 / 1
36 / 2
37 / 1
37 / 2
38 / 1
38 / 2
39 / 1
39 / 2
FİNAL / 1
FİNAL / 2
Özel Bölüm

18

37.4K 1.6K 174
由 kremalikrep


Neredeyse 30.000 olmuşuz. Okuyan, vote veren özellikle de yorum yapanlara kocaman kocaman teşekkürler. Iyi okumalar :)

Pedro sabah uyanınca çocuklarla daha önce konuştukları banyo olayını William'a söylemek için kendini yatağından sarkıttı.  Yüksek sesle bir kaç kere bağırınca Willie gözlerini ovuşturarak kalktı.  Gözlerini ovuşturması o kadar tatlıydı ki Pedro gülümsedi. Willie onun için bir arkadaştan çok küçük bir kardeşti.  Aptal abisinden daha yakın oldukları kesindi...

Banyo meselesini duyunca yüzünün aldığı şekli görmüştü. Fakat Pedro kararlıydı. Alfred'in Willie'yi seçmesinden sonra subaylarla araları açılmıştı. Aslında William bilerek uzak duruyordu. Pedro onun çekindiği için böyle yaptığını düşünüyordu.  Ama kararlıydı.  Bugün beraber banyo yapacak , eğlenecek ve aradaki buzları eritecekti.

Bu düşünceyle neşeyle kahvaltıya indi. Willie onun buradaki kardeşi gibiydi ve en azından  gidene kadar onu mutlu edecekti. Dahası gitmemesi için elinden geleni yapacaktı.

Kahvaltıdan gelince subaylar kıyafetlerini alırken o da William'ı çağırıyordu. William kesin bir dille gelmeyeceğini söyleyince Pedro'nun aklına bir hınzırlık geldi. Bu kadar nazlanmanın manası yoktu. "John yardım et. Burada suya atılması gereken bir balık var" dediğinde çoktan Willie'nin kollarından yakalamıştı. John'da ayaklarından tutup banyoya götürürlürken bir yandan da kahkaha atıyorlardı.

Zavallı Willie ise çırpınmaya çalışıyordu.  Koridordaki herkes onlara gülerek bakarken bir çift haset göz gördü Pedro. Bu çocuğu daha önce Willie kendisine sormuştu. Bir de bandoda görmüştü bu çocuğu fazla takılmayıp devam ederken William'ın çırpınmaları çığlığa dönmüştü. Pedro ise eğleniyordu. Tanrı aşkına Willie sudan mı korkuyordu? Bu hali de neydi?

Katherin kollarından ve ayaklarından tutulmuş götürülürken çırpınıyordu. Pedro'ya bırakması için bağırırken bu işten nasıl kurtulacağını düşünüyordu.  Lanet olsun Pedro bunu yaparken eğleniyor ve kahkaha atıyordu. Katherin onun kendisinin iyiliğini düşündüğünü biliyordu ama birazdan olacak şeyler kesinlikle iyi değildi. 

Banyoya yaklaşırken Katherin ağlamak üzereydi.  Tok bir ses duyulunca Katherin kendini yerde buldu. Ayağa kalkınca Alfred'i gördü. 

Alfred'i görünce John ve Pedro 'hazır ol'a  geçip kendisini bırakmışlardı. Alfred'in gözleri kendisini bulunca bakışlarını başka yöne çevirdi. İkinci defa kendisini kurtarıyordu. 

Ağzını açıp ilahi sesiyle konuşmaya başladı.  Bugün sesi daha bir ilahi geldi Katherin'e.  "Ne yapıyorsunuz?" derken gayet sakin görünüyordu.  Pedro onun bu sakinliğinden güç alarak konuşmaya başladı "Efendim biz William ile banyo yapacaktıkta" diyince Alfred'in bakışları yine kendisini buldu.

Yine sakince "William pek istiyor gibi görünmüyor" dedi. Katherin Alfred'in boynuna atlamak istedi o an. Nasıl da halden anlıyordu.  Alfred sakin fakat kesin bir tavırla "Rahat bırakın çocuğu.  William benimle gel" diyince Katherin gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu.

Yine mi diye düşünürken Edmond arkasını dönmek üzere olan Alfred'e hitaben "Altı üstü bir banyo yapacaktık Komutan Alfred.  Ne zamandan beri askerler arasında ki arkadaşlığa karışır oldunuz?" deyince Alfred alaycı ve umursamaz bakışlarını Edmond'a yöneltip "Erkek vücudu görmeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum Subay Edmond." dedikten sonra küçümseyici bakışlarını Pedro ve diğerlerine yöneltip "Kendinize dikkat etseniz iyi olur " dedi imalı imalı.

Onun bu lafiyla herkes gülmemek için dudaklarını ısırmaya başladı.  Katherin Alfred'in arkasından banyodan uzaklaşırken diğerlerinin kahkaha atarak Edmond'la dalga geçtiklerini duydu. Sıkıntılı bir nefes verdi. Bu olaydan sonra araları daha da açılacaktı.

Alfred kahvaltıdan sonra yarın gösteri yapılacak olan müsamere salonunu kontrole gitmek için merdivenleri adımlarken koğuşların olduğu kattan o tanıdık bağırışı duyunca ayakları kendisine ihanet edip oraya yönelmişti. Halbuki hafta içi ona yardım etmeyeceğini söylemişti.

Kata çıkınca kollarından ve bacaklarından tutulmuş olan William'ı gördü. Lanet çocuk sürekli birileri tarafından sürükleniyordu.  Alfred sakin adımlarla onlara yetişip seslendi. Onu gören subaylar kendisini görünce 'hazır ol'a geçince tuttukları William'ı bırakmış ve yere düşürmüştüler.

Bu durumu komik bulsa da sakinliğini bozmadı. Yerden kalkan William'ın kaşları kısa biran çatılsa da hemen sonra yüzünü rahatlamış bir ifade aldı. Subayların ona zorla banyo yaptırmaya çalıştığını duyunca neden öyle bağırdığını anladı. Büyük ihtimalle cılız bir vücudu olduğu için görmelerini istemiyordu.

Alfred göz ucuyla onu süzüp vücudunda kıl bile olmadığını düşündü. Yüzünde yoktu ve muhtemelen köseydi. Buraya uygun değildi ve aptal çocuk bunu anlamıyordu.

Onu çağırıp bu durumdan kurtardı. Çünkü gerçekten istemiyor gibi görünüyordu.  Sahiden vücudundan utanıyor olmalıydı.  Bu düşünceyle durup yüzüne baktı.  "Neden onlarla banyo yapmak istemiyorsun?"

Katherin bu soruyla durup gözlerini kaçırarak cevap bulmaya çalıştı.  Ne diyecekti şimdi.  Kendisi biraz duraksayınca Alfred devam etti "Vücudundan utandığın için degil mi?" diyince Katherin ilk başta anlamayıp afalladı.

Kendini savunmak için konuşmaya başladı "Efendim ben açıklayabilirim" diye endişeyle konuşunca Alfred sıkkın bir tavırla "Neyi açıklayacaksın William? Neden bu kadar zayıf olduğunu mu?" diyince Katherin şaşkınca Alfred'e baktı. Bir süre düşününce Alfred'in neyden bahsettiğini anladı.

Rahat bir nefes verirken ellerini ensesine götürüp kaşıdı. Beceriksizce gülüp "Ahh evet efendim. Onlar zayıf vücudumu görse dalga geçerler. " diyince Alfred onun tavırlarını anlamlandıramadı.

Suratı ciddi bir ifadeye bürünürken aynı ciddi tonda konuşmaya başladı.  "Sana burası için yeterince iyi olmadığını söylemiştim.  Hala dik başlılık yapmaya devam mı edeceksin? Sadece zaman kaybı" diyince Katherin gözlerini kısıp sinirle Alfred'e baktı. "Hiç bir fırsatı kaçırmıyorsunuz Lord Alfred."

Alfred yeniden Lord Alfred dediğini umursamadan sıkıntıyla konuştu. "Yeterince fırsat kaçırdım." diyip giderken Katherin arkasından bakakaldı. Ne demek istemişti şimdi bu?

Umursamayıp koğuşa gitmek için arkasını dönmüştü ki koğuşa gidemeyeceği geldi aklına. Muhtemelen Edmond oradaydı ve kendisine kızgın olabilirdi. Rotasını değiştirip bahçeye inmeye karar verdi.

Bir iki merdiven inmişti ki hızlı hızlı inen Hector'u gördü.  Adımlarını sessizce atmaya başladı. Bugün bir de Hectorla takışmak istemiyordu. Zaten yeterince berbat başlayan bir gündü. 

Hector hızla inmeye devam ederken birden ayağı takılıp merdivenden düşmeye başlarken Katherin tiz bir çığlık attı.  Koşarak yerde ayağını tutarak kıvranan Hector'un yanına gitti. Endişeyle ona bakarken ne yapacağını şaşırdı.

Kolundan tutup "İyi misin?" diye sorunca Hector "Dokunma bana ... kurusu" diye bağırdı.  Katherin bu bağırışla yerine sinse de Hector'un acı içinde kıvrandığını görünce "Bırakta yardım edeyim" dedi. Kendilerine doğru koşturan komutanı görünce ayağa kalkıp yerde yatan Hector'u göstererek "Merdivenlerden düştü" diye açıkladı. 

Komutan "Çabuk revir görevlisini çağır." dediğinde Katherin koşarak revire gitti. Adamı da alıp yanlarına geldiğinde revir görevlisi ve komutan Hector'u kaldırıp revire taşıdı. 

Katherin içeri girmektense kapıda beklemeyi tercih etti. Odaya birileri girip çıkıyordu. Birkaç dakika sonra Gregory gelip "Bir asker düşmüş. " deyince Katherin kafasını sallayıp "Hector, merdivenlerden düştü." dedi. Gregory omzuna dokunup anlayışlı bir gülümseme sunarak revire girdi. 

Uzun zaman olmuştu ve Katherin Hector'a ne olduğunu merak ediyordu. Komutan ve revir görevlisi çıkınca Katherin yaslandığı duvardan ayrılıp onlara baktı.  Kendisine birşey söylemeyip gittiler. Hemen sonra Gregory odadan çıktı.  Kendisine gülümseyerek bakıp "Hector ile arkadaş olduğunuzu bilmiyordum" dedi.

Katherin "O iyi mi Komutan Gregory?" dedi. "Girip kendin baksana" diyince Katherin yüzünü buruşturup "Bu iyi bir fikir değil. " diyince

Gregory onun bu haline gülüp "Onun arkadaşa ihtiyacı var." diyip gittiğinde Katherin ne yapacağını bilemedi.

Sonra derin bir nefes alıp içeri girdi. Hector'u yataklardan birinde ayağı sargılı şekilde görünce oraya ilerledi. Sesi cılız çıkarken "İyi misin Hector?" dedi. Sesini kendisi bile duymamıştı.  Fakat Hector onu duymuş gözlerini açmış ve ateş püskürmeye başlamıştı.

"Bir de soruyor musun ... kurusu?" diye tükürürcesine konuştu.  Onun bu çıkışı karşısında biraz gerileyen Katherin neden böyle davrandığını anlamıyordu.  Hector olduğu yerde kıpırdanıp kendisine ulaşmaya çalışırken bir yandan da bağırıyordu. "Ayağım iyileşince seni öldürücem William. Anladın mı? Öldürücem." diye bağırırken odaya Owen girdi.

"Hector iyi misin?" diyip Hector'un yanına giderken Hector susmamış Katherin'e saymaya devam ediyordu. Owen Hector'un yanına ulaşıp onu sakinleştirmeye çalışırken arkasına dönüp Katherin'e "Git buradan" dedi.

Şaşkınlıkla şoka girmiş Katherin Owen'ın sesiyle harekete geçip çıktı odadan. O çıkınca Hector biraz sakinleşmişti. Hala saymaya devam ediyordu "Adi ... kurusu. Bilerek yaptı. " diyince Owen ayağına bakıp "Nasıl oldu?" diye sordu merakla. Hector sinirle anlatmaya başladı

"Merdivenlerden iniyordum ve birden düşmeye başladım.  Ayağım bir şeye takıldı.  Kesin bana çelme taktı.  " diye hırsla konuştu.  Owen ona bakıp "Nerden biliyorsun?" diye sorunca Hector ona bakıp " Düşene kadar arkamda olduğunu farketmemiştim bile. Sinsi pislik. Gizlice çelme takmış olmalı.  Kendi kendime düşmüş olamam" diye konuşunca Owen ona bıkkınlıkla baktı.  Bu çocukla alıp veremediği ne vardı. 

Ertesi gün bir yandan ziyaretçi bir yandan da müsamere için hazırlık yapılırken Katherin aylak aylak dolaşıyordu.  Dün yaşanan olaydan sonra Hector'un yanına gitme cesareti gösterememişti. Akşamı zor bulup Edmond'a gözükmeden yatağına girmişti. 

Koridorlarda gezinirken karşıdan koşarak gelen küçük tatlı kızı görünce gülümseyerek durdurdu kızı.  Üç dört yaşlarında tatlı bir kızdı.  Katherin gülümseyerek başını okşarken "Adın ne senin?" diye sordu şefkatle.

Kız kafasını kaldırıp bilmişçe "Rosemary" diyince Katherin küçük bir kahkaha attı.  Bu kız çok tatlıydı. "Çok güzel bir isim. Burada ne işin var Rosemary?" diyince Rosemary aynı bilmiş edayla konuşup "Gösteriyi izlemeye ve sevgilimi görmeye geldim." diyince Katherin artık kahkahasını tutamadı. 

Kahkahalarının arasında "Sevgilin kim?" diye sorunca kız sinir olmuş gibi kaşlarını çatarak "Yakışıklı bir prens" dedi. Katherin daha da gülerken "Tek başına mı geldin?" diye sordu. O sırada koridorun sonundan bir kadın onlara doğru geliyordu.

Kız dönüp oraya baktıktan sonra "Hayır annemle geldik. Babamı görmeye ama babam burada da yokmuş." diyince Katherin onun saçını okşayıp şefkatle "Baban kim Rosemary?" diye sordu.

Aldığı cevapla elini kızın saçından çekip biraz geriledi....

继续阅读