MOR 《girl♡girl》

بواسطة iliiif

149K 5.3K 649

İki kız. Jo ve Amy. İki farklı dünya. Benzersiz bir aşk. ... المزيد

Introduction
Bir
İki
Üç
Tanıtım Videosu
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On Bir
On İki
On Üç
On Dört
On Beş
On Altı
On Yedi
On Sekiz
On Dokuz
Yirmi
KÜÇÜK FİNAL :)
Yirmi Bir
Yirmi İki
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Altı
Yirmi Yedi
Yirmi Dokuz
Otuz

Yirmi Sekiz

1.5K 88 46
بواسطة iliiif

Amy'nin ağzından...

Jo kudurmuştu. Neden azgın bir boğa gibi dolaştığını bana anlatmamıştı. Bana bakarken kaşlarını endişeyle kırıştırıyordu ama bir saniye sonra konuşmaya başladığında bu endişeden eser kalmıyordu. Anlamını çözemediğim bir şekilde bana öfkeliydi.

"Sorun ne?"

Elimden geldiğince insancıl sormaya çalışmıştım. Sanki ona boşanalım demişim gibi çıldırmıştı.

"Bana söylemiş olman gerekirdi. Tanrım! Söylemediğine inanamıyorum."

Neden bahsettiğini bilmiyordum ama konuyu deşip onunla güreşmek istemiyordum. Öyle ki şu anda beni devirip üstüme çıkabilir, sabaha kadar yumruklayabilirdi. Aslında tamamen konuyu değiştirmek, gerginliği azaltmak ve havayı yumuşatmak için söylemiş bulunduğum bir cümle oldu. Keşke söylemeseydim.

"Jo sen kilo mu aldın?"

Anında odayı terk etti. Konuyu anlamamıştım ama benim ona öfkeli olmam gerekirdi. Böyle davranmasının mutlaka bir sebebi vardı ve sakinleşmeden bunu bana anlatamayacaktı.

Gecenin geri kalanında ondan uzak durdum. Nerede olduğunu tespit ettim ve oraya yaklaşmadım. Kendi kendine söylenip duruyordu. Arada bir kelime yakalayabildim. Ruh hastası.

*******************************

Elbette neden öfkeli olduğumu anlamamıştı. Korkunç bir espri yapıp beni yumuşatabileceğini sanmıştı ama yanılmıştı. Eğer bir ilaç bağımlısıysanız bunu karınıza söylemeniz gerekir. Amy ise sorunlu olan benmişim gibi davranıyordu. Onunla yüzleşmem gerektiğini biliyordum. Bundan kaçmanın, kaçınmanın yolu yoktu. Ben de öyle yaptım.

"Ne?" dedim durup dururken. Merdivende yan yanaydık. Konuşmayalı kaç saat olmuştu saymamıştım. Amy bana ters ters baktı. Geçip gidecekti ama onu yerine çivileyecek kelimeleri biliyordum.

"Bağımlı mısın Amy?"

Amy donup kaldı. Robot zarafetinde -yani hiç zarif olmayan bir dönüşle- bana döndü. Bana uzun kirpiklerinin altından baktı.

"Ne?" dedi tonlamasız sesiyle. Sanki gerçekten de şaşırmış gibiydi.

"Beni duydun." dedim kollarımı göğsümde kavuşturarak. İki kovboyun düellosu gibiydi. Kozlarımızı paylaşacaktık.

"Neden böyle düşünüyorsun? Seni anlayamıyorum. Burada sinirli olması gereken benim. Luke senden bir metre uzak duramıyorken..."

"LUKE MU? LUKE MU? BUNU NASIL SÖYLEYEBİLİRSİN? ONUNLA İLGİLENMİYORUM. HİÇBİR ERKEKLE İLGİLENMİYORUM. HATTA HİÇBİR KADINLA, SENDEN BAŞKA KİMSEYLE İLGİLENMİYORUM..."

Ani bir baş dönmesiyle susup kaldım. Görüşümü odaklamakta zorlanıyordum. Amy hala şaşkınca yüzüme bakıyordu.

"Joanne sorun ne?"

Aniden ağzım kurumuştu. Cevap veremedim. Dünya etrafımda dönmeye başladı. Çok geçmeden düşüp bayıldım.

Amy'nin ağzından...

Jo'nun yere düşüşü filmlerdeki gibiydi. Bense felç olmuş gibiydim. İlk birkaç saniye şok içinde onu izledim. Sonraysa ilk yaptığım şey telefonumu çıkarmak oldu. Numarayı çevirdim.

"911. Acil durum nedir?"

"Karım. Ambulansa ihtiyacımız var. Hemen."

Telefonu kapatıp içeriye seslendim.

"Yardım edin! Hemen buraya gelin."

Ambulans gelmeden Jo'yu yerden kaldırıp koltuğa taşıdık. Kendisine gelmesi için hafifçe tokatladılar ama uyanmadı. Bense yanına yaklaşamıyordum bile. Tüm vücudum buz kesmişti. Kesik kesik nefes alıyordum. Ambulansın gelip onu götürüşünü sis perdesinin arkasından izliyor gibiydim. Arabamla peşlerinden giderken kaza yapmama ramak kalmıştı. Arabayı park edilemez noktaya çekip fırladım. Ayaklarım çıplaktı. Üzerimde cüzdan yoktu. Sadece telefon ve anahtar.

Ben yetişemeden onu içeri aldılar ve soğuk duvarlar arasında yapayalnız kaldım.

1 saat sonra doktor hala çıkmamıştı. Yerde oturmaktan sırtım ağrımıştı ama tek damla gözyaşı dökmemiştim. Koridordaki tok ayak sesini duyunca başımı kaldırıp bakmadım bile. Tok ayak sesinin sahibi gelip tepemde dikildi. İstemeden de olsa kafamı kaldırıp baktım.

Kahrolası Luke Evans. Adam tam bir baş belasıydı. Her zamaki pahalı ve zevkli takım elbiselerinden birini giymişti. Sadece ayakkabıları birkaç binden fazla ederdi. Her zamankinin aksine bugün mutlu görünmüyordu. Şeytani bakışları yerini endişeye bırakmıştı.

"Nasıl öğrendin?"

"Çıktı mı? İyi mi?"

Tanrının cezası. Nasıl öğrendiğinin ne önemi vardı? Buradaydı işte. Kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Çıplak ayak olunca Luke benden 30 cm uzun geliyordu. Ağzımı açamadan doktor çıktı. İkimiz de aynı anda atıldık. Ben doktorun yakasına yapışırken o açık kapıdan içeri süzüldü. Ani bir kararla doktoru bıraktım ve peşinden koşturdum.

Jo uyanıktı. Solgun ve şaşkın görünüyordu. Luke'un yüzüne kan gelmişti. Onu iyi gördüğüne sevinmişti. Yatağın kenarına yaklaştım.

"Jo."

Bakışları bana odaklandı. Ne söyleyeceğini bilmiyor gibiydi. Doktor arkamdan konuştu.

"Dinlenmesi gerek. Lütfen. Dışarı."

Luke ikiletmeden çıktı. Bense eğilip elini öptüm ve gülümsemeye çalıştım. Dışarı çıktığımda Luke telefonla konuşuyordu. Sesi kısıktı ama öfkeliydi.

"Hepsini iptal et. Şu anda olmam gereken yerdeyim."

Telefonu fırlatıp attı. Parçalanma sesi sessiz koridorda bomba patlaması gibi geldi. Birbirimize baktık dik dik.

"Vazgeçmeyeceksin, değil mi? Seni kaç kere reddettiğinin bir önemi yok. Takıntılısın sen. Seni sevmeyen bir kadının peşinden dünyanın öbür ucuna gidersin. Seni sevebileceğine inanıyor musun?" dedim kendimi tutamayarak. Sesimi en alt seviyede tutmaya çalışıyordum. Jo duysun istemiyordum.

Luke'un bakışları hiç değişmedi. Sanki bu sözleri duymaya hazırlıklıydı.

"O ne istediğini bilmiyor. Aklını daha fazla karıştırmana izin veremem. Seninle mutlu değil. Belki de artık doğrusunu yapıp onu bırakmalısın Amy. Onun mutluluğunu istiyorsan yapman gereken bu."

Kanım damarlarımda dondu sanki. Seninle mutlu değil. Jo. Joanne. Benim Joanne'm.

Gitmeli miydim? Yoksa kalıp onun için savaşmalı mıydım? Beynim binlerce parçaya bölünmüş, birleşmeyi reddediyordu. Göğsümden yükselen garip bir his vardı. Sanki bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Yoksa Luke'un söylediklerini ciddiye mi almıştım?

Seninle mutlu değil.

Boğazımdan yükselen bu sefer kusmuktu. Kendimi tuvalete zor attım. Midemdekilerin hepsini çıkardım. Bir yandan ağladığımı çok sonra fark ettim. Kendimi klozetin yanına zorlukla attım. Kafamı dizime dayadım ve ağladım.

********************************

Bip sesi kafamı karıştırıyordu. Uyuyor muyum uyanık mıyım bilincinde değildim. Biraz doğrulmaya çalıştım.

"Öyle yapmasan daha iyi olur."

Bu duymayı beklediğim ses değildi. Yanı başımda Luke oturuyordu. Odada yalnızdık.

"Amy nerede?" dedim ağzım kurumuştu. Susuzluktan dilim damağıma yapıştı. Sanki ağzımla istemişim gibi baş ucumdaki suyu bana uzattı Luke. Pipetle birkaç fırt çektim.

"Gitmesi gerekti." dedi Luke suyu yerine koyarken. Bana döndüğünde yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı. Yüzümü örten saçları çekti.

"Telefonum nerede? Onu aramam gerek." dedim bakınarak. Göremedim. Luke kıpırdamadı.

"Burada değil. Jo."

Ses tonu ona bakmak zorunda bıraktı beni.

"Gitmesi gerekiyordu. Dönecektir. Dönecek."

Başımı salladım. Yatakta biraz doğruldum.

"Yanımda kaldığın için teşekkürler. Şimdi iyiyim. Gidebilirsin."

Yatak örtüsüne diktim gözlerimi. Karışık duygular içindeydim. Amy'nin burada olması gerekiyordu. Burada olmalıydı. Lanet olsun! Kendimden geçmiştim. Beni makinelere bağlamışlardı. Kim bilir neden bayılmıştım. Belki de stresten. Ama yine de Amy burada olmalıydı. Hiçbir iş toplantısı şu andan önemli değildi.

Ağlamayacağım diye kendimi ikna etmeye çalıştım. Luke görmesin diye başımı diğer tarafa çevirdim. Hain gözyaşları sular seller gibi akıyordu. Luke beklediğimden anlayışlı biri çıktı ve beni yalnız bıraktı.

Ellerimle yüzümü kapattım. Yüzüme batan yüzüğe baktım. Neredesin Amy?

Doktorlar girdi çıktı. İlaçlar verildi. Uyudum uyandım. Luke gözünü kırpmadı. Odanın köşesinde oturdu. Yorgun görünüyordu. Artık gitmesi gerekiyordu. Sabaha karşı dört gibi tekrar denedim.

"Luke. Hey. Artık gidebilirsin. Ben iyiyim." diye fısıldadım. Onun olması gereken yerde Amy olmalıydı. Ama hala ondan haber yoktu. Şu hastaneden kurtulmak için can atıyordum.

Kalkıp yanıma yaklaştı. Sandalyeye oturdu. Ben istemesem de elimi tuttu. Tutuşu sağlamdı ve sıcacıktı. Önce öptü sonra yanağına yasladı. Teni sıcaktı. Bir günlük sakalı elime batıyordu.

"Asla vazgeçmeyeceğim, Jo. Senden asla vazgeçmeyeceğim."

Bu adam neden laftan anlamıyordu? Konuşmama izin vermedi.

"Biliyorum. Benim için bir şey hissediyorsun. Sadece henüz farkında değilsin."

Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki. Sözleri başımı döndürmüştü. Nefes alacak yer kalmamış gibiydi. Yemyeşil gözleri büyülüyordu.

Gerçekçi olmak lazım. Luke beni etkiliyordu. Bunu kendi içimde analiz etmeme gerek yoktu. Daha önce hiçbir erkekle bu kadar yakınlaşmamıştım. Belki herhangi biriyle bu kadar yakınlaşsam ondan da etkilenirdim bilemiyorum.

Daha önce kimseyi sevmediğim için, flört etmediğim için hiçbir bilgim yoktu. Vücut dili okumayı bilmiyordum. Hangi hareket neye işaret eder, hangi bakışın manası ne bilemiyordum. Ama Luke gözünü bile kırpmıyordu. Ondan yayılan kokuyu alabiliyordum. Hafif bir çiçek ve baharat karışımı bir parfüm. Sabun hatta. Ve bunların altından erkek kokusu. Tamamen yabancı bir koku.

Tenine dokunmanın nasıl bir his olacağını merak ettim. Ve bunu merak ettiğim için kendimden utandım. Ben evliydim. Bir karım vardı. Her ne kadar yanımda olmasa da.

Bir santim kaysam dudaklarımız değecekti. Ama Luke herhangi bir girişimde bulunmadı. Sadece beni büyülemekle meşguldü. Kendimi toparlayıp geri çekilmem gerekiyordu. Verdiğim komuta vücudum uymuyordu. Onu öpmek istiyordu. Kanım damarlarımda çılgınca kaynıyordu. İçimdeki sürtük haykırıyordu. Hadi öp onu. Ne kaybedersin ki. İtiraf et. Tadını merak ediyorsun.

Tanrım. Bunu düşüneceğimi hiç tahmin etmemiştim. Daha onu öpmeden dudaklarının tadını alabiliyordum. Ve bu baş döndürücüydü. Elimin içindeki yeni çıkmış sakallarını okşadım. Bu yepyeni bir histi. Midem kasılıyordu. Sahi, Amy'i ilk kez öptüğümde de böyle mi hissetmiştim? Hatırlamıyordum.

Derin bir nefes aldım. Daha yapmadan pişman olmuştum bile. İşte tam da bu yüzden heyecan vericiydi. Onu öptüm. Bunu ben yaptım. Luke'u suçlayamam. O sadece izliyordu. Bunun geleceğini biliyor olmalıydı. Ve mutlulukla karşılamış olmalıydı.

Kendimi kaptırdım. Ellerim ensesine kaydı ve onu kendime çekmeye çalıştım. Tadı naneliydi. Sakız ya da şeker olmalıydı. Gözlerimi kapatmıştım ve her şeyi çözümlemeye çalışıyordum. Havai fişek patlaması gibiydi. Amy ileyken böyle değildi. Bu kadar... Heyecanlı değildi. Amy duygularını paketleyip kaldırdığı için coşkuyu hissedemiyordum. Ama Luke öyle değildi. Sıcak ve büyük elleri beni şevkle sarıyordu. İçinden köpüren duygularını adeta kendi bedenimde hissediyordum. Beni istiyordu. Hem de fena halde istiyordu. Bunu hissetmek, istenmek çok farklı duygular uyandırıyordu.

Amy böyle değildi. Neden karşılaştırma yapıyordum mi? Birbirlerine hiç ama hiç benzemiyorlardı. Biri ateşken diğeri buzdu. Biri coşkuluyken diğeri durgundu. Biri Luke'tu diğeri ise Amy.

Nefes almak için geri çekildim. Luke sarsılmış görünüyordu. Dikkatle yüzüme bakıyordu. Onu itip kendimden uzaklaştırmak istedim. Yanlış yaptığımı ve bir daha asla tekrarlamayacağımı söylemek istedim. Ama her zaman her şey istediğim gibi olmuyordu. Onu bir daha öptüm. Düşünmek istemedim. Kendime düşünmek için izin vermedim.

Bedenim benden izinsiz hareket ediyordu. Ona yaklaşmak istiyordu. Bunun için de yılan gibi kıvrılıyordu. İnce hastane önlüğünün altında tir tir titriyordum. Ama bu üşüme değildi. Bu şehvetti.

Yanaklarımı sıcak basmıştı. Amy ile hiç böyle olmamıştı. Onu arzulamıştım evet ama hiç böyle coşkuyla istenmemiştim. Bu benim hormonlarımı coşturuyordu. Sağlıklı düşünemiyordum. Düşünmek de istemiyordum.

Beni durduran o oldu. İşte bu da utanç vericiydi. Geri çekildiğinde gülümsüyordu.

"Duygularının böyle ani uyanacağını hiç düşünmemiştim."

"Ben... Ben... Ben aslında..." diye kekeledim. Çılgınca etrafa bakıyordum. Yer yarılsa da içine girsem diye düşünüyordum. Kıvrılıp ağlamak istiyordum. Çünkü Luke haklıydı. Ona karşı hislerim vardı. Ve bunu kabullenmek beni mahvetmişti.

"Tamam. Geçti. İyi olacaksın. Ben yanındayım." dedi kafamı ellerinin arasına alarak. "Jo." dedi yumuşakça. "Her zaman yanında olacağım. Beni istediğin sürece yanında olacağım. Seni seviyorum. Tanrı şahidim olsun seni seviyorum."

Gözyaşlarımı tutmak için çok uğraştım. İçimdeki ağırlık gittikçe artıyordu. İhanet etmiştim. Hem Amy'e hem de aramızdakilere. Başka birini arzulamıştım. Hem de bir erkeği.

Gitsin istiyordum. Bitsin bu kabus istiyordum. Çünkü hislerim beni şaşırtıyordu. Luke geri çekilip montunu çıkardı ve üzerime örttü.

"Seni buradan götürüyorum."

Beni tüy gibi kaldırıp kucağına aldı. İtiraz etmedim. Neden edecektim ki? Güçlü kollarının arasındaydım. Bu kolların arasındayken güvendeydim. Yalnız değildim. Endişelenmem gerekmiyordu. Luke her şeyi hallediyordu.

Arkamızdan itiraz eden hemşireye aldırmadı. Beni asansörle otoparka indirdi ve ön koltuğa oturttu. Lastikleri öttürerek oradan çıkardı.

Amy merak edecekti. Ona haber vermeliydim. Bunu Luke'a söyleyemedim. Hem zaten bunu yapacağından emin değildim.

"Merak etme. Sen kendini iyi hisseder hissetmez Amy'e haber vereceğim. Ama şimdi değil. Henüz değil."

Bana bakmadan konuşmuştu. Son derece ciddi bir ifadeyle kullanıyordu. Evinin nerede olduğunu bilmiyordum. Hatta bu şehirde bir evi olup olmadığını bile bilmiyordum. Onun hakkında ne kadar az şey bildiğimi anlayarak şaşırdım. Onu daha iyi tanıyor olmalıydım değil mi? Onu az önce çılgınlar gibi öpmüştüm.

Öpüşmeyi düşününce bile ateş basıyordu. Onunla yalnız kalmak tehlikeli olacaktı. Vahşi duygular bedenimi ele geçirecekti. Ama kendi kendime bir yemin ettim. Hormonlarıma hakim olacaktım. Sonradan çok pişman olacağım bir şey yapmayacaktım.

Luke'un bir evi vardı. Hem de tahmin ettiğim gibi zevkli bir evdi. Müstakil değildi. Lüks bir residence'ın çatı katındaydı. Dehşet bir şehir manzarası vardı. Beklediğimin aksine soğuk ve ruhsuz döşenmemişti. Renkler her yerdeydi ve insanın içini açıyordu. Birçok ilginç obje vardı.

Boydan boya camlara yaklaşıp enfes manzarayı izledim bir süre.

"Üşüteceksin." dedi yanı başımdan. Elinde çoraplarla bana bakıyordu. Eğilip bekledi. Bana çorapları giydirmesine izin verdim. Elimi tuttu. "Gel." dedi.

Elimden tutup bir yatak odasına götürdü. Kendi odası olduğunu sanmıyordum. Hiç el değmemiş görünüyordu. Dolabı açıp içinden etiketi üstünde pijamaları çıkardı. Montunu üzerimden aldı ve hastane önlüğünü çıkardı. Tüylerim diken diken olmuştu. Önlüğün altında sadece külotum vardı. Luke beni baştan aşağı süzdü. Göğsünün inip kalkışından en az benim kadar heyecanlandığını anlayabiliyordum. Ama beklediğim gibi davranmadı. Bana pijamaları giydirdi. Yatağa yatırdı.

"Dinlenmeye çalış. Sana içecek bir şeyler getireceğim." dedi üzerimi örterken. Gözlerimi kapatıp düşünceleri beynimden kovmaya çalıştım. Duvardan bir yerden hafif bir klasik müzik geldiğini duyabiliyordum. İçerisi çok hoş bir şey kokuyordu. Bir çiçek. Hanımeli.

Luke elinde bir fincanla döndüğünde hiç de rahatlamış değildim. Bana sıcak çikolata getirmişti. Bir yudum alıp keyfini sürdüm. Çok güzeldi.

"Benim gizli tarifim." dedi gülümseyerek. Sonra uzanıp dudağıma bulaşan çikolatayı parmağının ucuyla aldı ve ağzına götürdü. Karnıma bir yumruk yemiş gibi oldum. Neden böyle hissettirdi bilmiyorum. Sanırım bu hareketi erotik bulmuştum, emin değildim.

Hepsini bitirmemi bekledi ve fincanı aldı.

"Tatlı rüyalar Jo." dedi giderken. Işığı kıstı ve beni uyumak üzere yalnız bıraktı.

**********************************

Kafayı yemek üzereydim. Jo hastanede değildi. Hemşire Luke'un onu sırtlayıp götürdüğünü söylemişti. Evet, tam olarak bu ifadeyi kullanmıştı. Benim  gözümde Jo'yu sırtına vuran Luke'un görüntüsü canlanmıştı. Sadece birkaç saatliğine gitmiştim. Sonra pişman olup geri dönmüştüm ama aşağılık herif onu kapıp götürmüştü.

Onu öldürmek istiyordum. Kim bilir Jo ne kadar korkmuştu. Beni ne kadar özlemişti. Tabi o sırada Jo'yu avucuna alan Luke'un zaferini çoktan ilan ettiğini bilmiyordum.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

23.1K 1.3K 21
Okulun serseri, öfkeli ve bir o kadar da güzel kızı Yekta, geçmişini yeni tanıştığı matematik öğretmenine anlatır.
2.8K 277 13
Eda Erdem ve Meryem Boz ile alakalıdır.
1.8K 166 4
gxg+g!p g!p-Karakterin bir penisi var
22.7K 1.3K 19
" Abimin isteyipte elde edemediği kız yoktur " " Ona bir ilk yaşatmış olacağım o zaman" " O asla pes etmez " " Etmek zorunda çünkü lezbiyenim " . . .