Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)

By talinkalma

790K 42.6K 3.5K

Ayrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90

Bölüm 12

11.7K 693 77
By talinkalma


Neva her zamanki yerine, yere kadar uzanan pencerenin önündeki rahat koltuğa oturmuş, aralıksız yağan yağmura bakıyordu.

Yanlış saymamışsa bu gün kulübeden geldikten sonraki dördüncü günüydü. Odasından hiç dışarı çıkmamış, ara sıra gelen Senem'den başka kimseyle de konuşmamıştı. Sohbet konusu genelde neden yemeğini doğru dürüst yemediği üzerine oluyordu.

Aslında sürekli yanında olmaya çalışan genç kıza haksızlık ettiğini biliyordu. Ancak onunla farklı bir konudan bahsetmeye başlarsa dayanamayıp çözüleceğinden ve verdiği kararı bozacağından korkuyordu.

Ve asıl çekindiği onlardan birine güvenebileceğiydi. Oysa biliyordu ki şu andan itibaren kendisinden başka kimseye güvenemezdi.

Yemeklerini getiren kıza bile teşekkür edemiyordu. Gerçi etse de bir şeylerin değişeceğini sanmıyordu ya. Kızcağız başından beri kendisinden nefret ettiğini saklamamıştı.

Ama en çok merak ettiği buradaki ilk sabahında kendisinden kan almaya gelen kadın oldu. Nikah işlemleri için demişti yarım ağız. Hadi diğerleri geçerli bir sebepleri olduğunu düşünüyordu diyelim. Bu kadının derdi neydi ki? Kanı alırken kızgındı ve Neva'nın canı yandığında da gülmüştü sanki.

Uzun uzun düşündükten sonra kendince cevabı bulduğuna karar verdi Neva. Kadın uzun boylu bir sarışındı. Belki de Demir bir süre onunla ilgilenmişti. Bu durumda diye düşündü kıkırdarken, bu adamla olan zoraki bağımı tamamen kesene kadar bütün sarışınlardan kaçmam gerekecek.

Odasının kapısı çalındığında olası kaçma yöntemlerini zihninden geçiriyor, düşüncelerinin gerçek sorunlarına kaymasına engel olmaya çalışıyordu.

İrkilerek döndü. Gelen Demir'di. Yanında da şık giyimli orta yaşlı bir bey vardı.

"Bu avukatımız Nedim Bey...''diye tanıştırdı tepeden bakan bir sesle. "Sözleşmeyi getirdi.''

Avukat yavaşça genç kadının yanına yaklaşıp bir dosya uzattı. Neyse ki bakışlarında yargılayan bir ifade yoktu. Yoksa genç kadın her şeyi unutup kendini kaybedebilirdi.

Dosyanın ardından kaliteli bir dolma kalem uzatıldı. Gergin bir sessizlik olmasına rağmen Neva gülmek istedi birden. Sanki mahkeme kararını tebliğ ediyorlarmış gibi ciddiydiler.

Aman ne komik, ne komik diye söylendi içinden Neva ve o çok önemli dosyayı açtı.

Aslında bu kadar resmi bir tavır içinde olmasalardı imzalayacaktı da. Ve Demir bu kadar soğuk bakmasaydı. Buz gibi gözler aşağılayıcı bir ifadeyle genç kadını süzerken Neva birden Hikmet Hanım'ı hatırladı. Ve onun ciddi bir ifadeyle söylediği bir cümleyi... Okumadan asla imzalama.

"Teşekkür ederim, beyler...''dedi resmi bir tonla. "Ben bunu okurken oturun isterseniz.''

Demir'in alaycı birkaç söz yumurtlayacağını tahmin etmişti ama... Öfkeden patlayacağını da pek düşünmemişti doğrusu.

"Okumak mı?'' diye bağırdı yaslandığı kapı kenarından ayrılıp genç kadının üzerine yürürken. "Dalga mı geçiyorsun benimle?''

Avukat Nedim Bey önüne geçmeseydi neler olabileceğini düşünemiyordu Neva. Kesin elinde kalırdı herhalde. Çok da umurundaydı sanki...

"Durunuz beyefendi... Lütfen. Bırakın okusun. Bu onun en doğal hakkı.''

"Hakmış... Ya benim zorla gasp edilen haklarım ne olacak? Buna ne diyeceksiniz bakalım.''

"Beyefendi, rica ederim... Sakin olun.''

"Lanet olsun...''diye bağırdı Demir ve eski yerine döndü. Kollarını hırsla göğsünde kavuşturup yine duvara yaslandı. "Oku bakalım... Ne anlayacaksan.''

Neva ne cevap vermeye tenezzül etti ne de genç adamdan tarafa bakmaya. Zavallı avukat cebinden kar beyazı kocaman bir mendil çıkarıp alnında biriken terleri silerken genç kadın ilk sayfayı yarılamıştı bile.

Olabildiğince dikkatle ve belki de gereksiz yere uzatarak sözleşmeyi bitirdiğinde nazikçe avukata döndü. "Burdan anlayabildiğim kadarıyla boşanma sırasında müvekkilinizden maddi veya manevi hiçbir talebim olamayacak, doğru mu?''

"Evet...''dedi yüzü hala kıpkırmızı olan adam. Demir sadece öfkeli bir şekilde iç çekmekle yetindi.

"Bir de medyaya hiçbir açıklama yapamayacağınıza dair bir madde de var dikkat ettiyseniz.''diye ekledi avukat nazik bir sesle.

"Farkındayım. Peki ya... karşı tarafın bir talebi olursa?''

"Kimden..?'' Yaşlı adamın ağzı hayretle açıldı.

"Benden.''

"Senden ne isteyeceğim?''diye araya girdi alaycı bir ses. Demir sabrının sınırlarını zorluyor olmalıydı. "Eskimiş kotunla, tüyleri dökülmüş kazağını mı?''

Genç adam "Beyefendi...''diye kekeleyen avukat tarafından uyarılırken Neva dişlerini hırsla alt dudağına geçirdi. Demir onu en hassas yerinden vurmuştu ama buna da dayanacaktı.

Sakince avukata dönüp "Bu şekilde bir madde de eklemenizin bir mahsuru yoktur herhalde.''dedi.

Yaşlı adam Demir'e kısaca bakıp sessiz onayını alınca "Olur...''dedi rahatlayarak ve dosyayı genç kadından aldı.

Yaklaşık üç çeyrek saat sonra isteği doğrultusunda düzenlenmiş yeni bir sözleşme avukat tarafından getirildiğinde yorum yapmadan imzaladı Neva.

Demir nedense gelmemişti bu sefer. Her ne kadar onu görmek istemediğini düşünmesine rağmen, dayandığı yere kaçamak bakışlar atmaktan kendini alamıyordu genç kadın.

&&&

"Şu küçük fırlamaya da bakın hele...''diye mırıldandı öfkeyle Demir odasında hızlı voltalar atarken. "Okumadan imzalamazmış... Hey yarabbim. Sen bana sabır ver.''

Ya şu isteğine ne demeli? Oturduğu o koltuktan kaldırıp iyice sarsmalıydı genç kadını. Ya da bir güzel pataklamalıydı. Ya da...

Bedeni taze anıların hatırasıyla uyanırken arzuyla inledi. Ne yaptıysa onu ve o yer yatağında aralarında geçenleri unutamıyordu.

"İstedim, seni çok istedim...''diyen o baştan çıkarıcı ses, yumuşak dudakların teması, hazzın son sınırında o şehvetli hıçkırıkların anısı... Sadece hatırlamak bile genç adamı arzudan çıldırma noktasına getiriyor, her şeye boş verip onu tekrar yatağına almayı ciddi ciddi düşünmesine neden oluyordu.

Gündüzleri bir şekilde kendini kontrol edebiliyordu. Ama geceleri...

Üç gecedir doğru dürüst uyuyamamıştı.

Ne zaman dalar gibi olsa yatağında, genç adamın tüm isteklerine hazır bir halde uzanmış bir Neva'yla karşılaşıyor ve tam doruğa ulaşmak üzereyken ter içinde, nefes nefese uyanıyordu.

Her gece ama her gece bu rüyayı görmekten harap olmuştu. Tatmin olamayan bedenini buz gibi bir duşla sakinleştirmek de kendisine kalıyordu işte. Hem de genç kadın birkaç oda ilerisinde mışıl mışıl uyurken... Bu işin sonunda ya zatürre olacaktı ya da doyuramadığı şehveti yüzünden yüreğine inecekti.

Engel olamadığı yeni bir şehvet dalgası vücudunu ele geçirirken küfrederek banyoya yöneldi ve giysilerini çıkarmayı bile akıl edemeden soğuk suyun altına girdi.

&&&

"Şu yastıkları rahat bırak da ne söylemek istiyorsan söyle Ali... Başım döndü.''

Yastık düzeltme işinde üçüncü tura dönen Aliye, elindekini gelişi güzel koltuğa fırlatıp Semanur Güney'e döndü.

"Şu oğluna bir şey söyle.''

"Sorun nedir?''

"Fark etmedin mi? Ne bir şey yiyor ne de doğru dürüst konuşuyor. Üç günde süzülüverdi çocuk...''

Güzel kadın derin bir nefes alırken "Fark ettim tabi...''dedi. "Ama doğru düzgün bir şey anlatmıyor ki.''

"İyi de hasta olacak.''

"Ne yapmamı bekliyorsun? Elimden geleni yaptım. Ancak yaşadığı onca şeyden sonra fazla da sıkıştırmak istemiyorum. Normalde de üzerine gidilmesini pek sevmez, bilirsin.''

Aliye fırlattığı yastığı tekrar alıp düzgün bir şekilde yerleştirdi. "O da pek yemiyormuş duyduğuma göre...''

Kimden bahsettiğini açık açık söylemesine gerek yoktu. Bütün ev halkı onun kim olduğunu gayet iyi biliyordu çünkü.

Semanur omzunu umursamazlıkla silkerken "İşte bu konuda elimden gerçekten de bir şey gelmez. Onu da halası düşünsün artık.''dedi.

"Kimden bahsediyorsunuz?''diye sordu içeri giren yaşlı adam.

"Demir'den...'' dedi Aliye yüzü gülerken.

"Hoş geldin Ethem.''

"Nasılsın Sema?''

"Beni boş ver... Otursana. Enis de geldi mi?''

"Halledeceği birkaç işi varmış... Birazdan gelir merak etme. Çocuklara onu çok yormamalarını tembihledim zaten.''

Ethem Semanur'un karşısına yerleşip arkasına yaslanırken halinden memnundu. "Demir'in nesi varmış, bu arada?

"Keyifsiz...''dedi Semanur üzüntüyle.

Yaşlı adam başını sallarken "Hiçbir şey de yemiyor.'' diye atıldı Aliye.

"Hımm... Ben de fark ettim.''

"Bir konuşsanız...''diye yalvardı Aliye.

Tam o sırada Senem içeri girip babasını yanağından öptü. "Hoş geldin. Nasılsın baba?''

"Ben iyiyim tatlım. Demir'i konuşuyorduk biz de.''

"Ah... Siz de halini fark ettiniz demek. Konuşmayı çok denedim ama şımarık çocuklar gibi sadece suratını daha da asıyor.''

"Semih'le konuştun mu Senem?''

Senem yerinden zıpladı. Şaşkın gözlerle babasına bakarken "Ee... hayır. Neden?'' diye kekeledi.

"Korkma hemen.''derken sırıttı babası. "Buraya gelmesini istemiştim de...''

"Sen mi?'' Bu soru hayret içindeki üç kadından aynı anda geldi.

"Evet...''dedi yaşlı adam. "Ne var bunda bu kadar şaşıracak?''

Kadınlar sessizlik içinde bakıştı. En sonunda içlerinden en cesur Aliye çıktı. "Çocuğu bir dövmediğin kalmıştı da...''

"Yok canım, abartmayın... Ben de her baba gibi biraz titiz davranıyorum o kadar.''

Senem "Biraz mı?''diye inlerken derinden gelen bir sesle kapıya döndü. Semih kapıya yaslanmış sırıtıyordu. "Bunu duyduğuma sevindim efendim...''diyordu genç adam. "Bu durumda şansım gittikçe artıyor.''

Genç adam hanımların hatırını sorup, Ethem'le da nazikçe el sıkıştıktan sonra, yaşlı adamın gözünün içine baka baka gidip Senem'in yanına oturuverdi.

İki aşık genç kısaca bakışırken "Geleceğini şimdi öğrendim.''diye fısıldadı genç kız.

"İşlerimin ne zaman biteceğini bilmiyordum.''

"İhsan Bey gitti mi?''

"Hava alanından geliyorum...'' Saatine bakıp genç kıza döndü. "Şimdi havalanmak üzeredir.''

"Müthiş bir çocuk o...''diye heyecanla araya girdi Ethem. "Cin gibi...''

"Öyledir.''dedi Semih. Gururlu bir baba gibi kabarmıştı.

"Onun gibi bir adama ihtiyacım olduğunu söyledim, haberin olsun.''

"Öyle mi?''derken sırıttı Semih.

"Baba...'' diye araya girdi Senem şok içinde. "Onu ayartmaya mı çalıştın?''

"Ne var bunda? İş hayatı bu... Ayıp bir teklifte bulunmadım ki. İş teklif ettim sadece.''

"Ama..?''

"Sorun yok canım.''dedi Semih genç kıza eğilirken. "Onu hayatta bırakmam.'' Muzipçe güldü. "Üstelik böyle bir şey yapmaya kalksam ikizleri derimi yüzer.''

"İkiz mi..?''

"Hımm...''Yüzü sevgiyle aydınlanmıştı şimdi. "İki kız... Beş yaşına yeni girdiler. Görsen... babalarından bile beterler. Her görüşte onları ayıramayayım diye ellerinden geleni de yapıyorlar üstelik..''

"Deme yahu!'' diye özlemle söylendi Ethem. "İkiz ha?''

Sonra inceleyen bakışları kızı ile Semih arasında gidip geldi ve gülümsedi.

"İkiz değil, çifte bela...''dedi Semih de yaşlı adama gülümserken. Gözleri nedense birden parlamaya başlamıştı. "Hayatımda tanıdığım en tatlı baş belaları...''

Ancak okşayan bakışları Senem'in üzerinde odaklanınca "Aslında..." diye düzeltti. "Hayatımda tanıdığım ikinci en tatlı bela onlar.''

Senem kızarıp bozarırken bakışlarını kaçırdı.

Daha fazla üzerine gitmek istemeyen genç adam şiddetle kayınpederi olmasını istediği yaşlı adama baktı.

"Buyurun Ethem Bey. Yüz yüze konuşmak istediğiniz konu neydi?''

"Demir... ve onun garip halleri.''

Semih anlayan bir tavırla başını salladı. "Hala keyfi yerine gelmedi mi?''

"Maalesef...''diye araya girdi Semanur. "Belki sen derdinin ne olduğunu anlayabilirsin Semih. Sana daha rahat açılabilir.''

"Kesin bir söz veremem ama denerim...'' dedi Semih. "Şimdi nerede?''

Cevap dördüncü tur yastık düzeltme operasyonuna girişen endişeli Aliye'den geldi. "Kapalı havuzda... Deli gibi yüzüyor. Yediği iki lokma bir şeydi zaten. Onu da şimdiye eritmiştir.''

Hıncını elindeki yastıktan çıkarıyordu sanki.

&&&

Semih denerim demişti ancak neyi nasıl yapacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu doğrusu. Üstelik Demir özel hayatı konusunda rahatça açılıp sızlanacak bir adam da değildi. Çok iyi biliyordu çünkü kendisi de öyleydi.

Tanıştıkları ilk andan beri birbirlerinin arkadaşlığından hoşlanmalarının esas nedeni de buydu. Özel hayata saygı...

Gereksiz ya da ısrarcı bir sorgulama hiç geçmemişti aralarında. Birbirlerini gördükleri şekliyle kabul etmişlerdi.

Ağır adımlarla kapalı yüzme havuzuna giderken işi oluruna bıraktı. Demir anlatmak isterse, anlatacak bir şey varsa tabi, dinleyecekti. O kadar...

Bu yüzden sade ve zarif bir şekilde düzenlenmiş geniş alana girerken ortamın kendisini bir kez daha hayran bırakmasına izin verdi. Egzotik bitkilerle yalın hatlara sahip oturma alanları birbirine pek yaraşıyordu. Semanur Güney'in zarafeti evin her köşesine olduğu kadar buraya da yansımıştı.

Rahat bir sandalyeye oturup çılgınlar gibi yüzen Demir'i seyretmeye başladı. Genç adam ancak dur durak bilmeden üç tur attıktan sonra Semih'in geldiğini fark etti.

"Gelsene, su çok güzel.''diye seslendi kenara tutunurken.

"Belki sonra... Şimdi tembellik zamanı.''

"İrfan gitti mi?''

"Hı,hı...''derken oflayarak arkasına yaslandı Semih.

"Ne oldu? Canını sıkan bir şey mi var?''

"Var tabi, olmaz olur mu? Müstakbel kayınpederimi kızına çok iyi bir koca olacağım konusunda bir türlü ikna edemiyorum.''

Demir kısa bir kahkaha atmaktan kendini alamadı. "Eh, sana kolay gelsin.''dedi saçındaki suları silkelerken.

"Ama şu anda moda konu sensin...''diye yumurtladı Semih. "Ben değil.''

"Ben mi, niye?''

"Bilmem... Senin bir fikrin var mı?''

Demir bir süre hiçbir şey demeden arkadaşına baktı. Sonra bir çırpıda havuzdan çıktı. Kenarda duran büyük havluyu alıp kurulanırken düşünceliydi.

"Demek kurban olarak seni seçtiler ha.'' Semih başını salladı. "Annemle Ali boş durmamış desene.''

"Yok, onlar değil. Beni ateşe atan maalesef hiçbir şekilde reddedemeyeceğim biri...''

"Senem mi?'' Kısacık güldü. "Doğrudur, merakından çıldırıyor olmalı.''

"Merakından çıldıran yalnız o değil...''derken acı çekiyormuş gibi yüzünü buruşturdu genç adam. "Babası da aynı durumda... Düşün, bizzat kendisi arayıp davet etti.''

Demir irileşmiş gözlerle bir süre bakakaldı sonra da kahkahayı patlattı.

"Yani bu işin arkasında Ethem Amca mı var?''

Semih derin bir nefes alırken esefle başını iki yana sallamıştı. "Görüyorsun dostum. İpin ucundayım... Ya bu işi alnımın akıyla halledeceğim ya da anında listeden silineceğim.''

Demir kurulanmayı bırakıp arkadaşının yanına oturdu. "Durumun kötü desene...'' Semih tekrar başını salladı üzüntüyle.

"Aslında..''dedi Demir.''Özel bir durum yok. Bütün bu olanlara canım sıkılıyor sadece.''

"Doğrudur... Düşündükçe bana bile afakanlar basıyor.''

"Şimdi kurtulma derdi filan olmayınca, evin rahatlığında... anlarsın işte.''

"Her şey daha da kötü görünüyor gözüne...''diye tamamladı sözünü Semih.

"Hı..hı.''

"Anladım.''

Bir süre sessizce oturdular.

"Hele şu son olanlar...''diye patladı Demir. Arkadaşı sorarcasına tek kaşını kaldırmakla yetindi.

"Neva Hanım..." Son kelimeyi tükürür gibi söylemişti. "Ne yaptı biliyor musun?''

Semih bilmiyordu doğal olarak. Ama hiç sormadı. Demir de sormasını beklemiyordu zaten. Hırsla devam etti ara vermeden. "Hanımefendi..."Bunu da küçük gören bir tavırla söylemişti. "Sözleşmeyi beğenmedi. Yeni bir madde ekletmek için de diretti durdu.''

İşte bu ilginç bir gelişmeydi. Kaşları havalanırken "Sözleşmeye mi?''diye tekrarladı Semih.

"Hı..hı''

"Ne istedi peki? Tazminat gibi bir şey mi?'' Genç kadını tanıdığı kadarıyla buna pek ihtimal vermiyordu ama...

"Ne gezer?''diye hışımla söylendi Demir. Burnundan soluyordu şimdi. "Ona bile razıydım... Mal talep etmeyeceğine karşılık ben de ondan bir talepte bulunmayacakmışım. İnanabiliyor musun?''

"Şaka yapıyorsun...''

"Keşke öyle olsaydı. Şimdi neden suratımın yerlerde süründüğünü anlayabilirsin. Sanki her şeyi başlatan benmişim gibi. Hiçbir şey istemeyecekmişim ondan. Lafa bak... Nesi varsa?''

"Neden böyle bir şey istedi acaba? Bu çok mantıksız... Sen onun tarafını yüze bilemedin bine katlarsın.''

"Neden olacak? Sırf beni sinir etmek için işte...''

Semih kolları göğsünde yüksek tavanı süzmeye başladı. "Başardı mı peki?.''

"Hem de nasıl? O kadar zıvanadan çıktım ki bir ara onu tutup... tutup...'' Sesi boğularak sustu genç adam.

"Tutup ne..? Dövecek miydin?''

Araştıran bakışlar Demir'in üzerindeydi. Kısa bir sessizlik daha oldu. Sonra Demir elini yüzünden geçirip "Lanet olsun...''diye fısıldadı dişlerinin arasından. "O kadar belli oluyor mu?''

"Hayır, endişelenme... Kulübedeki o ilk halinizi görmeseydim ben de şüphelenmezdim zaten.''

"Çıldırmak üzereyim...'' Demir nihayet çözülmüştü. Semih sessizce bekledi.

"Uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum...'' diye itiraflarına devam etti genç adam. "Lanet olsun, başka kadınları gözüm görmüyor bile... Sürekli kafamın içinde, hayali sürekli benimle beraber ve ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim bile yok.'' Sandalyenin kenarına hırsla vurdu. "En kötüsü de soğuk duş almaktan gına geldi artık.''

"Dünyama hoş geldin arkadaşım.'' Semih acıyla gülümsedi.

Demir genç adama bakıp "Böyle mi?''diye sordu. "Senem'le yani...''

"Her saniye... her lanet olasıca an.''

"Nasıl dayanıyorsun peki?''

"Bana karşı olan hislerini biliyorum en azından. Beni avutan ya da umudumu kaybetmeme engel olan şey diyelim... bu. Onun da benimle aynı durumda olması.''

"Ethem Amca zor bir adamdır. Eşini kaybettiğinden beri de tek ilgilendiği kızı...''

"Fazlasıyla farkındayım. İşim zor. Ama...'' Dönüp arkadaşına manidar bir ifadeyle baktı.

"Ama benim kadar değil...''

"Maalesef.'' Sonra içtenlikle konuştu. "Üzgünüm, dostum.''

Gözlerini havuzun berrak ışıltısına dikip, karanlık düşüncelerine dalmadan önce derin bir nefes aldı genç adam ve ''Biliyorum.''dedi.


Continue Reading

You'll Also Like

ALACA By RuhDoktoru

General Fiction

93.3K 7.9K 51
Çok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ort...
5M 232K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
32.1K 3.2K 14
"Meydan senin Sürmeneli." Dediğime elini belime koyup beni kendisine çekti. Meydanı sahiden boş bulmuş olmalıydı. Yoksa beni kendine çekecek hali yok...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.4M 93.1K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...