RÜZGAR'ın BESTE'si / Y.S.S. I...

Da EdSah11

573K 36.6K 1.6K

Bir sonbahar klasiği... Bir Eylül senfonisi... Geçmişi silinen bir adam. Kendi geçmişini silen bir kadın. Rü... Altro

TANITIM
ÖNEMLİ NOT: 'RÜZGAR'IN BESTE'Sİ***
* 1.BÖLÜM - GEÇMİŞE DÖNÜK *
2.BÖLÜM - SEVGİLİ Mİ ARKADAŞ MI?
3.BÖLÜM - SAKLAMBAÇ
4.BÖLÜM - YAKIŞIKLI ÖKÜZ İLE PERİ KIZI
5. BÖLÜM - BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM KADIN, SENİN NE HADDİNE KUTLAMAK
6. BÖLÜM - ADIN AŞK OLSUN SOYADIN BEN...
7. BÖLÜM - ACI VE KAYIP
8. BÖLÜM - ARTIK BAŞLAYALIM MI?
9 BÖLÜM - BEKLENMİYORDUN PERİ KIZI
10.BÖLÜM - HER ŞEY UNUTULUR, AŞK ASLA!
11. BÖLÜM - VEDA BUSESİ
12. BÖLÜM - HER AYRILIK BİR HÜZÜN BIRAKIR ARDINDA
13.BÖLÜM - YENİDEN SEVDİR KENDİNİ
14. BÖLÜM - HADİ YENİ BAŞTAN BAŞLIYORUZ
15. BÖLÜM - SEVGİ HER ZORLU KAPININ ANAHTARIDIR
16. BÖLÜM - GÖZDEKİ ANLAMDA GİZLİDİR SEVGİ TOHUMLARI
17. BÖLÜM -HERKESİN HAYATTA BİR YANLIŞI VARDIR, BENİM Kİ DE SENSİZLİK
18.BÖLÜM - ŞİMDİ MUTLULUĞA İSİMLERİMİZİ YAZMA VAKTİ
19. BÖLÜM - MASALSI DEĞİL DESTANSI OLMALI AŞK
20. BÖLÜM - DOST KAZIĞI
21. BÖLÜM - YILLAR BİZE "BİZİ" GERİ VERECEK Mİ?
22. BÖLÜM - "SEVGİNDEN ALIYORUM GÜCÜMÜ
23. BÖLÜM - SENİ ÇOK SEVİYORUM, ANLA DA SUS!
24. BÖLÜM - GERÇEKLER...
25. BÖLÜM - YENİDEN SEV
26. BÖLÜM - İKİ YÜREK
27. BÖLÜM - AFFETMEK BAZEN AHMAKLIKTIR
29. BÖLÜM - GÜLÜMSE, ÖPÜYORUM / FİNAL
SİZLERE
YENİ SERİ TANITIMI
YENİ YIL MESAJI
KADINLAR GÜNÜ
DUYURU!
BÖLÜMLERLE İLGİLİ ÖNEMLİİİİ ***

28.BÖLÜM - ÖZLEDİM BİLE DİYEMİYORUM

17.4K 1.1K 16
Da EdSah11

ve finalden önceki bölüm :)

Öyle bir gittin ki,
‘DÖN’ demeye dilim varmıyor...
Öyle bir kırdın ki duygularımı,
Yüreğim sana özledim bile diyemiyor

-*-

Rüzgar dönüp dönüp videoyu açıyor ve karşısında oturan ikiliye saydırıyordu. “Hayır ben içmişim, bilinç yok bende, Rüya sen nasıl yollarsın bu videoları Beste’ye Allah aşkına? Aklını peynir ekmekle mi yedin? Yuva yıkıcı mısın sen? Amacın neydi yani?” yeniden bakıp yüzünü buruşturdu, “Söylediğim şarkıya bak, gelmezsen gelme! Bok döner bu saatten sonra bana.” Ayağa kalktı. “İkinizle de sonra görüşeceğim. Dua edin telefonlarımı açsın. En azından çocuklarımı gösterse minnettar kalacağım kadına.”
Selim elindeki buzu kafasına koymuş karşısında konuşan adama ofladı, “Abi yeter ne çok kafa ütüledin lan! Zaten kafam kazan gibi. Hayır dert senin, tasasını ben çekiyorum. Ayrıca ben ne bokuna içtim o kadar?” karısına baktı, “Hepsi senin yüzünden! Durdursana beni.”

“Bağırma lan kardeşime!”
Selim kaşlarını çattı, “Sende bağırdın, ben bir şey dedim mi?”
“Ben bağırırım, benim kardeşim. Sen bağıramazsın!” sonra yine kardeşine bakınca öfkelendi, “Yine de affetmiyorum seni.”
Rüya da hemen lafa girdi, “Aslında şarkı iyiydi de, o dönüp dönüp birleşmiş ve kaynaşmış kelimeyi tekrar etmen olmamış yani. Keşke çok fazla kullanmasaydın.”

Rüzgar ona ‘gerçekten mi?’ der gibi bakıp ardından, “Bu mu sorunumuz bir tek Rüya? Ciddi misin sen abiciğim?” dedi ve anahtarlarını aldı.
“Nereye şimdi ya?” diye bağırdı Selim arkasından.
“Mardin’e Allah’ın cezası! Mardin’e!”

***

Eyşan sıkı sıkı tuttuğu eli sonunda bıraktı ve başını eğip dövmeye baktı. Göğsünün üstünde el yazısı ile ‘Yağız’ yazıyordu. Gülümseyerek kocasına baktı. “Oldu mu bay megaloman kocacığım?” yeniden baktı, “Çok acıdı ama ya.”
“Çok mu acıdı?” diye sorup, yavaşça eğildi ve tam dövmenin üstüne küçük bir öpücük kondurup, kızın gözlerinin içine bakarak, “Geçti mi?” dedi.

Eyşan gülerek başını aşağı yukarı salladı, “Geçti.” Sonra Yağız’ın gülerek beyaz gömleğinin düğmelerini açtığını görünce “Ne yapıyorsun?” diye sordu.
“Senin bana ‘sende yaptıracaksın’ diyeceğin yok, bari kendi kendime yaptırayım,” dedi ve kızı kaldırıp, kendi oturdu, karşısındaki arkadaşına, “Eyşan, yazılacak, aynı yere,” dediğinde Eyşan inanamadı.
Ve dövmeciden çıktıklarında el ele tutuştular. Yağız onu kendine çekip, dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. “Şimdi seni kuaföre bırakayım, bende berbere gideceğim.”

“Tamam canım.”
“Canın diyen o ağzını ben bu gece öperdim de, dua et engellerim var.”
Eyşan bir şey demeden gülümsedi. Bu gece bir engel yoktu, son günüydü, bir sakınca yoktu yani. Ama bunu şimdi söylese emindi ki o baloya hayatta gidemezdi. O yüzden bu ufak ayrıntıyı gecenin sonuna bıraktı.

*

“Hazır mısın Eyşan? Ben yarım saate gelirim,” dedi arabayı otoparktan çıkarırken.
“Evet. Kuaförden geldim. Elbisemi giyince hazırım.”
“Çok süslenmemişsindir inşallah, çünkü kıyafetin zaten başa bela, kuaföre hacet yoktu.”
“Sen bence oyalama beni Moran. Yoksa kapıda beklemek zorunda kalacaksın,” deyip, üzerindeki günlük elbisesini çıkardı.
“Hımm... Şimdi evde misin?”

“Evet Yağız, hadi soyundum giyineceğim. Oyalama beni.”
Yağız derin bir nefes alıp verdi. Bu kadının tek bir kelimesi ile baştan çıkmaya başlamış olması normal miydi? Kesinlikle değildi. “Bekle,” deyip telefonu kızın yüzüne kapadı, ardından görüntülü aradı.
Merak eden Eyşan telefonu açtı, “Yağız ne oldu?” derken sadece yüzü gözüküyordu.
“Şimdi o telefonu bir yere yerleştiriyorsun ve giyinirken ben seni izliyorum.”
Eyşan adamın dediğine inanamadı ve “Hii! Çok beklersin,” diyerek telefonu kapattı. “Adama bak, sapık!”
Yağız ise kaşlarını çatmıştı, “Bak ya! Resmen suratıma kapadı telefonu. Ben sana bunu ödetirim ama küçük Moran!”

Eyşan bir yandan gülüyor, bir yandan homurdanıyordu. Kocası nasıl bir şeye dönüşmüştü böyle. Başını sağa sola sallayıp, kıyafetlerini yerleştirdiği yeni giyinme odasına girdi. Bu çok tuhaftı. Artık gerçekten evliydiler. Hatta kocası ile seçtikleri alyansı, kocaman bir tek taşı ve kalbinde kocasının adının olduğu dövmesi bile vardı. Bir evlilik teklifi yoktu ama söylenen sözler hepsinden değerliydi. Askılardan dün aldığı siyah elbisesini alıp üzerine geçirdi. Harika olmuştu. Son olarak topuklu ayakkabılarını ve ona uygun parlak çantasını alıp, parfümününü de bütün her yerine sıkıp odadan çıktı. Takılarını kutudan çıkarıp takınca, elbise biraz daha kendini göstermişti. Sallantılı siyah pırlantalarla süslü küpesi ve yine aynı taşlardan oluşan bilekliğiyle harika görünüyordu. Hele göğüs dekoltesinden görünen dövmesi, muhteşemdi.

Boy aynasında durup bir kaç fotoğrafını çekip, kızlara gönderdi. Hepsinin beğeni dolu yorumları akmaya başlayınca gülümsedi. En çok da dövme ilgilerini çekmişti. Hatta ‘kocalarımız görmesin, bizi de götürür kazıtırlar isimlerini göğsümüze’ bile yazmışlardı.
Son mesaj Yağız’dandı.
Y: “Aşağıdayım küçüğüm.”

Mesajı ile kalbinin ritmi değişti. Bu adamın normal konuşması bile her bir hormonunu yerinden oynatıyordu. Adama sapık diyordu ama o da adam sayesinde resmen sapık birine dönüşmüştü. Aşağı inip kapıdan çıktığında dışarda nefes kesecek bir mükemmellikte onu bekleyen kocasına baktı. Bu acımasızlıktı, insafsızlıktı. Bu insanlara yapılan haksızlıktı. Bir adam bu kadar yakışıklı olmamalıydı. Ya da onun gözü bu kadar körleşmemeliydi.
Yağız ise nefesini tutmuştu. Bu elbiseyi alırken aklını ve mantığını kesin bir yerlerine tıkmıştı bu kadın. Yoksa kesinlikle almazdı. Hakikaten nasıl almıştı? Hele o dövmesi, daha bir seksi göstermişti onu. Gözlerini sinirle yumdu. Şimdi herkes direkt oraya bakacaktı. Kahretsin, bunu hiç düşünmemişti.

Kadın yanına geldiğinde onu belinden tutup kendine çekti, “Ben eşeğim biliyorsun değil mi?”
“Yok canım, ne alakası var? Gayet de medeni bir kocasın.”
“Saçmalama Eyşan. Şu elbiseyi alırken aklımı nereye sokmuştum onu hatırlamaya çalışıyorum. Ya da bu dövmeyi yaptırırken aklımdan ne geçiyordu?”
“Gidelim hayatım. Geç kalıyoruz,” dedi arabaya doğru yönelerek.
“Baksana seviştikten sonra senin içinden bildiğin çirkef bir Eyşan çıktı farkında mısın?” diye arkasından seslendi adam.

“Çok ayıp Yağız,” diyen Eyşan kocasının sitemi ile kahkaha attı ve Yağız bu gece bu kadının gülümsememesi için dua etti.
Arabaya binip balo salonuna giderken arada karısına bakıyor, içindeki ateşi durdurmaya çalışıyordu, “Bu gecen kısa sürecek karıcığım, ama benim gecem sabaha kadar devam edecek,” dedi. Verilen ateşli gece mesajı ile Eyşan’ı alevler sardı. Bu nasıl bir adamdı böyle.
“Regl-”
“Yok Eyşancığım hiçbir şey bu gece beni durduramaz. Ayrıca ben baktım, son gün bir şey olmaz. Olsa da bu bile beni durduramaz. Şu haline bak, bir de beni soktuğun şu duruma bak. Ergen veletler gibi peşindeyim resmen,” dedi sinirle.

Eyşan gülerek başını sağa sola salladı, “Hakikaten öylesin ama.”
“Gece görüşeceğiz seninle. Dua et ilk dansa kadar dayanayım.”
“Dua et, son dansa kadar seni orada tutmayayım!”
“Cadı!”
“Sapık!”

Balonun olduğu yere geldiklerinde ilk Yağız indi arabadan ve Eyşan’ın olduğu yere dönüp, kapıyı açtı. Eteğini toplayıp aşağı inen kadın Yağız’ın uzattığı kola girdi ve o an göz göze geldiler. Aralarındaki yoğun duygu o kadar belliydi ki, bakışlarının arasında çıkan yangını herkes net bir şekilde görebilirdi. Eyşan çok heyecanlıydı, çünkü arkadaşları bu gece kocasıyla tanışacaktı, neredeyse varlığına inanmayacakları duruma gelmişlerdi.

İçeri girdiklerinde bir kaç flaş patlamış, fotoğrafları çekilmişti. Merdivenlerden inerken ise bütün gözler onlara çevrilmişti. İkisi de çok dikkat çekiyor, adeta ışık saçıyorlardı. Ama meraklı gözler daha çok Yağız’ın üstündeydi. Bunu fark eden Eyşan rahatsız olsa da, çirkef tarafı acayip zevk alıyordu. Bu adam onundu ve bu duygu bedenini alev topuna çevirmişti. Bu eller onu sarıyordu, o dudaklar onun bedenini öpüyordu, her gece onunla aynı yatağa giriyor, sabahları yaramaz öpücükleri ile uyanıyordu ve şuan bu adamı deli gibi istiyordu. Galiba haklıydı, geceleri oldukça erken bitecekti.

Onlara ayrılan masaya yaklaşınca ilk Eyşan “İyi akşamlar,” diyerek başı ile selamladı arkadaşlarını, ardından da Yağız elini sahiplenici bir tavırla kızın beline koyup, “İyi akşamlar,” dedi kibar bir şekilde gülümseyerek. “Ben Yağız Moran. Eyşan’ın eşiyim,” diye de kendini tanıtmıştı.
Herkes bir ağızdan onlara cevap verdi, ama daha çok gözleri Yağız’ın üzerindeydi. Kızlar kıskanç bakışlarla adamı süzerken, erkekler adamın yanında ne kadar sönük kaldıklarını düşünüyorlardı.

Yerlerine oturduklarında Yağız yine elini Eyşan’ın oturduğu sandalyenin arkasına koyup ona daha fazla yaklaştı, “Bu gece katil olmazsam akşam senden bir ödül istiyorum Karıcığım.”
“Sen kendini tut, ödülün hazır Kocacığım.”
İkisi birden göz göze geldi. Adam kızın verdiği cevapla şaşırmış, kaşlarını havalandırarak, gülmüştü. “Tehlikeli sulardasın güzellik. Söz vermeden önce düşün istersen.”

“O sularda boğulmayıp, yanacaksam sıkıntı yok adamım.”
“Vay, meydan okuyoruz. Çok cesuruz,” dedi küçük bir kahkaha atarak. Karısının bu hali bayağı hoşuna gitmişti. “Çirkef Eyşan’dan cesur Eyşan’a dönüş yaptık.”
“Aynen şekerim.”
“O şekeri gece ben senin-” Eyşan birden ona dönüp, gözlerini de inanamıyormuş gibi kocaman açınca adam “Ne oldu? Korktun mu?” diye sordu.

“Kes tamam. Herkes bize bakıyor.”
“Biraz daha baksınlar o zaman...” dedi ve o sırada çalan müzikle ayaklanınca Eyşan adama baktı. “Benimle dans eder misin Karıcığım?”
“Tabiki kocacığım,” deyip ellerini adamın ellerine bıraktı.
Piste gittiklerinde sanki müzikten çok Eyşan’ın kalp sesleri duyuluyordu.
Adam ellerini kalçasına en yakın noktaya koydu. Kız da ensesine yerleştirdi. Yağız kadının kalçasını fark ettirmeden parmak uçları ile okşarken, Eyşan kıkırdıyordu.

“Kendi kendini yakıyorsun Yağız Moran.”
“Farkındayım ufaklık ama bir ihtimal belki baştan çıkarsın da eve gitmek için yalvarırsın diye düşünüyorum.”
“Hiç ümitlenme. Bu gece burada eğleneceğim.”
“İnan ben de evde çok eğleneceğim.”

Bütün gece dans edip, içki içtiler. Yağız hiç yabancılık çekmemiş ve arkadaşları ile sıcak bir sohbete koyulmuştu.
Gece sonlanırken Yağız’ın bakışları kararmış, O bakışlarla Eyşan’ı o alevler yine esir almış ve eğilip kocasının kulağına “Beni eve götür Yağız Moran!” diye emretmiş, Yağız da anında o emri yerine getirmişti.

***

Rüzgar kiraladığı arabayı evin girişine park edip, sinirle indi arabadan ve kapıya geldiğinde arabanın sesini duyan Berzan hemen açmıştı kapıyı, “Hoşgeldin Rüzgar.”
“Hoşbulduk Berzan. İçeride mi benimki?” diye sordu ciddi bir sesle. Sabah uçak saatine kadar uyuyamamıştı ve şuan uykusuzluk artı gerginliği onu öfkeli bir Rüzgar’a çevirmişti.
“Evet geçsene.”
Rüzgar içeri geçtiğinde tedirgin ve özlem dolu bir çift gözle karşılaştı. Beste’den gözünü ayıramıyordu. Çok özlemişti onu. O anlarda Destan’ın selamlaşıp kocasıyla birlikte odadan çıktığını bile fark etmemişti.

İlk konuşan Beste oldu. Oldukça heyecanlı olduğu sesinden belliydi, “Hoşgeldin,” diye mırıldandı zor çıkan sesi ile.
“Hoşbulduk," dedi Rüzgar da etrafta göz gezdirerek. “Çocuklar nerede?” diye sordu.
Beste adamın kendisini hiç sormamasına sinirlenmişti, ama sonuçta o da hiç sormamıştı. Oflayacaktı neredeyse.
Rüzgar ise kendi ile savaş içindeydi. Karısını tutup deli gibi öpmek istiyordu. Aklı başına gelene kadar onunla sevişmek istiyordu. Onsuz nefes dahi alamamıştı. Hatta haftalardır doğru dürüst uyuyamamış, yemek yiyememişti. Ama şimdilik bunları karısının bilmesine gerek yoktu.
“Yukarıdalar. Çağırayım.”

“Tamam, çağır çünkü çıkmamız lazım. Uçağa yetişeceğiz.”
Beste duyduğu şeyle şaşırmıştı. Daha aralarındaki problemi konuşmadan nereye gidiyorlardı. Ama itiraz edemeyecek kadar özlemişti kocasını, “Gideceğimizi bilmiyordum. Hazırlanmadım,” dediğinde Rüzgar kafasını kaşıdı.
“Telefonlarımı açsaydın öğrenirdin,” diye çıkıştı.

“Ben Çınar'ı aradığını düşünüp, o yoktu diye açmadım.”
“İyi şimdi öğrendin. Zaten o kadar yayılarak yerleşmediğini düşünüyorum. Destan sana yardımcı olur, toparlanırsın hemen. Ama önce çocukları görmek istiyorum. Çok özledim.” ‘çok özledim’ derken karısının gözlerinin içine baktı.
“Onlar da seni çok özledi,” diyerek aynı şekilde karşılık verdi Beste.
“Sevindim...”

Çocuklar inince Rüzgar hemen kucağına aldı ikisini de. Çınar ile Meltem de babalarını çok özlemişti. Çınar’ın bitmek bilmeyen anılarına, Meltem’in sürekli ‘Baba bak bu at,” diyerek elindeki küçük oyuncakları göstermesi ekleniyor, sözü kesilen Çınar ise kız kardeşini azarlıyordu.
Beste ile Destan da valizleri hemen toplamış, Beste giyinirken de Destan Rüzgar’ın yanına inmişti. Karşısına geçip oturup, “Rüzgar abi,” dedi tedirgin bir halde.
“Efendim Destan.”

“Biliyorum sen de çok kızgınsın. Ama ilk geldiği gün perişandı. Sana anlatman için zaman vermiş. O kıza inanmamış. Ama sen anlatmayınca içindeki o kurt onu yemiş. Yeterince üzgün. Lütfen birbirinizi yıpratmayın. Konuşun ama kırmayın.”
“Tamam. O benim karım Destan ve buraya onunla kavga etmeye gelmedim. Bir şeyleri düzeltmeye geldim,” diye açıklama yapan Rüzgar’a Destan gülümsemişti.

Ve bir saat içinde hep birlikte havaalanına gelmişlerdi. Destan ile Beste vedalaşırken, Berzan da Rüzgar’a sarılmıştı. “Bir daha ki sefere hep birlikte bekliyoruz. Kafileyi toplayın gelin. Yağız ile Eyşan geleceklermiş yakında. Fırsat yaratıp, sizlerde takılın peşlerine.”
“Bakarız. Söz vermeyeyim. Malum bazı cadılar yüzünden büyük bir iş kaçırdım, toparlanmam lazım,” dedi Beste’yi işaret ederek.
“Benim yüzümden değil, o kadının yediği haltlar yüzünden kaçırdın o işi.”
Rüzgar ellerini havaya kaldırdı gülümseyip, “Tamam. Sustum.”

Beste abisi ile de vedalaştıktan sonra hep birlikte uçağa bindiler. Meltem uçağa biner binmez uyumuştu. Çınar ise bütün yol durmaksızın babasına olanları, dayısı ile yaptığı şeyleri anlatmaya devam etmişti.
Rüzgar bir ara karısına baktı, “Aç mısınız? Uçaktan inince bir yere gidelim mi yemeğe? Malum evde yemek yapamıyoruz.”
Beste başını sağa sola salladı, “Yok, yol yoruyor beni. Eve gidip uyumak istiyorum.”
“Peki,” dedi karısına bakıp gülümseyerek. O da eve gitmek istiyordu zaten. “Konuşacaksak çocukları anneme bırakalım istersen.” -Ya da başka şeyler yapacaksak...

“Gerek yok. Çınar eve girince uyur zaten.”
“Ona da peki.”
Uçaktan inip, taksiye bindiklerinde ikili sessizdi. Eve vardıklarında hava kararmıştı. Meltem hala uyuduğundan onu hemen yatağa yatırmış, sabaha kadar uyanmamasını dilemişti. Çınar da sütünü içip, yatağına girdiğinde aşağı indi Beste. Rüzgar elinde içki bardağı ile koltukta ayaklarını açmış, dirseklerini de dizlerine dayamış oturuyordu. Beste de tam karşısına oturduğunda, Rüzgar beklemeden konuya girdi.

“Sana kızgınım Beste, hem de çok. Gittiğin için, dönmediğin için, en çok da beni dinleme gereği duymadığın için.”
“Dönemedim,” dedi sıkıntı ile, “Kızgındın bana, haklıydın da. Gitmemem gerekiyordu. En azından seni dinlemem gerekiyordu.”
“Madem haklı olduğumu düşünüyordun, neden dönmedin?” diye hayretle karışık bir sinirle sordu.
“Ne bileyim. Korktum, karşılaşacağım tavrından, sinirinden korktum işte. Üstelik beni de bir tek çocuklar için aradığın için, şey sandım...”

Rüzgar sinirle güldü. “Boşanacağımı mı düşündün?” Beste sessiz kaldı. Böyle düşündüğünü anlayan adam devam etti. “Evet kızgınım. Kırgınım. Ama bu senden vazgeçmem için yeterli bir gerekçe değil. Sadece zamana ihtiyacımız var Beste. Senin de benim de toparlanmamız için zamana ihtiyacımız var.”
“Haklısın.”
Bir süre sessiz kaldıktan sonra Beste’nin esnediğini gören Rüzgar elindeki boş bardağı kenara bıraktı, “Bende yorgunum. Sende uykusuzsun sanırım. Hadi yatalım,” dedi.

Beste başını aşağı yukarı sallayıp, koltuktan kalktı. İyi de şimdi adam ‘zaman’ falan diye geveledi, o zamana kadar ayrı odalarda mı kalacaklardı?
Yukarı çıktıklarında kadının ikilemde kaldığını gören Rüzgar, “Odaları ayırmayacağız her halde Beste değil mi?” diye sordu. Kadının sessizliği ile ofladı, “Saçmalama da gir şu odaya.”
Beste’nin tüm bedeni alev aldı. Bir şey yaşanacağından değil. Onunla aynı yatakta olmak bile bedenini alevlendiriyordu. Çok özlemişti kocasını. Acaba belli etse...

“Saçmalama Beste!” diye inleyince tişörtünü çıkaran Rüzgar kadına döndü.
“Bir şey mi dedin?”
“Yok! Allah rahatlık versin, dedim.”
Rüzgar güldü, “Sağ ol sana da. Ben duşa giriyorum.”
“Tamam,” dedi gözlerini kaçırarak. “Bende uyurum zaten. Çok uykum var.”
Rüzgar’ın duşa girmesini fırsat bilen Beste hemen üstünü değiştirip yatağa girdi ve gözlerini kapattı, yoksa adamı birde ıslak ıslak, havluyla görmeye yüreği de bedeni de dayanmazdı. Şimdi durup dururken adamın üstüne atlamaya gerek yoktu.

Rüzgar duştan çıkınca Beste’nin uyumadığını yüzüne baktığı an anladı ve Beste adamın bu ufak sırrını hala bilmiyordu. Sırıttı, sonra da üstünü değiştirip yatağa girdi. Onu sarmak için çıldırsa da bir kaç gece bekleyecekti. Evet beklese iyi olurdu. Başını tavana çevirip, yukarı baktı. Beklemeliydi... Sonra yanındaki kadına baktı. Kimi kandırıyordu ki? Ayrıca neyi bekleyecekti? Saçmalık! Özlemişti işte. Çok özlemişti. En azından sarılarak uyumak istiyordu ona, “Uyumadığını biliyorum prenses,” dedi gülerek. Ses gelmeyince “Sadece sarılmak istiyorum, izin var mı?” diye sordu. Beste arkaya doğru yanaşınca adam gülümsedi ve ona sıkı sıkı sarılarak uyudu.

***

“Rüya her şey hazır mı?”
“Hazır Selim sakin olur musun artık.”
“Tamam. Sakinim hayalim.”
Ertesi gün Rüya ve Selim tüm arkadaşlarını çağırmış, evlerinde mangal partisi veriyorlardı. Uzun zaman sonra ilk kez hep birlikte zaman geçireceklerdi. Yavaş yavaş misafirler gelince ortam hareketlenmeye başladı. En son Eyşan ve Yağız gelmişti. Yağız’ın Eyşan’ın giydiklerine homurdanması herkesi güldürmüştü. Ama Yağız bunu umursamıyordu. O Eyşan’ın giydiğini sandığı minicik bez parçası ile ilgileniyordu.

“Abi bana giyiniyorum deyip beni kandırdı resmen. Bu giyinik haliymiş. Bak bu üstündeki de güya elbiseymiş!”
Eyşan ofladı ve çantasını masaya bırakıp arkasına döndü, “Ya yeter Yağız evden beri dırdırcı kaynanalar gibi bi susmadın ha!”
“İnan kaynanan seni bu halde görse, beni mumla ararsın bebeğim.”
Herkes kahkaha atınca, Rüya’nın giydiği şorta, Beste’nin giydiği elbiseye baktı. “Karımın kimleri örnek aldığı gayet açık. Siz de burada kocayım diye dolaşın abi.”

“Ben çok savaştım Yağız, aile içinde özgür bırakmaya karar verdim. Bir yerde hevesini alsın en azından,” dedi Rüzgar Beste’ye bakıp göz kırparak.
Beste inanamıyormuş gibi başını sağa sola salladı, “Bunlar böyleyse arkalarından gelecek nesli düşünemiyorum.”
“Aynen, biz de evdeyiz diye rahatız,” dedi Selim de Rüya’ya sarılarak.
Yağız inanamıyordu, ne yani şimdi bir kendimi böyle ilkeldi? “Ya ya hepiniz birer medeni erkek örneklerisiniz abi, bir benim tek dişi kalmış medeniyetsiz canavar.” Sonra Eyşan’a döndü, “Ben kıskancım Eyşan! Konu kapandı!”

Tartışma sonlandığında herkes, mangalı yakmaya çalışan Selim ve etlerle savaş veren Beste ile eğlenmeye başlamışlardı.
Beste en sonunda elini beline koyup “Ay ben teslim oluyorum, yapamadım, ben de yemek yapacak beceri yok arkadaş,” dedi. “Sende eğleneceğine yardım etsen diyorum ha Rüya Taner. Gerçi böyle zamanlarda tam bir Soylu oluyorsun ama.”
“Ama o bir Taner,” dedi Selim karısının dudaklarına uzun bir öpücük kondururken.
Rüzgar yumruğunu sıktı, “Soyadı değişse de hala benim kardeşim Selim Taner ve o pis dudaklarını çek kardeşimin dudaklarından.”
“O benim karım Rüzgar Soylu!”

Rüzgar kucağındaki Meltem’i yere indirip, adama ters ters baktı, “Olabilir. Fantezilerinizi yatak odanıza saklayın o zaman.”
“Abi!” diye inledi Rüya.
Selim ise sırıtarak “Bu tavsiyeni dinleyeceğim abiciğim, merak etme,” dediğinde herkes kahkaha atarken Rüzgar dişlerini sıktı.
“Ha ha ha çok komik,” diye çıkıştı herkese.
Bütün akşam neşeli ve erkeklerin kızların giyimini eleştirmeleri ile geçmişti. Çocuklar uyuyunca rahatlayan kadınlar, kahve yapıp, bahçeye çıktıklarında erkeklerin elindekini görmüş, Rüya gülerek “Gerçekten mi?” diye haykırmıştı

“Aynen. Kızlara erkekler ayrılıyoruz, hadi bakalım,” dedi Selim meydan okuyarak.
“Hadi bakalım! Hodri meydan!”
Kızlara erkekler ayrılıp, Tabu oynamaya başladılar.
İlk Beste kart çekti ve “Ahtapot” yazısını okuyunca sırıttı.
Rüzgar “Süren başladı güzelim,” dedi.

Beste, Rüya ile Eyşan’a döndü ve “Kocalarınız her gece sizinle nasıl yatıyor?” diye sordu.
Selim lafa girdi hemen, “Sevişerek yatıyoruz biz her gece,” dedi. Pis pis de sırıtıyordu.
“Terbiyesizleşme Selim ya.”
“Sarılarak,” dedi Rüya elini heyecanla kaldırıp.
“Çok güzel. Peki nasıl sarılıyorlar?” diye hızlı hızlı sordu.
“Ahtapot gibi,” diye kıkırdadı Eyşan.

“Aynen,” deyip başka kart çekti ve “Tıraş” yazısını okudu. Bunu da anlattı. Dördünü de bilen kızlar çığlık atarak oturdular.
Selim kalktı bu sefer ve çektiği ilk kartı anlatmaya başladı. Her şeyi belden aşağı anlatan erkeklerin, hepsini de bilmelerine uyuz olan kızların, üstüne bir de yenilmeleri tuz biber olmuştu. Gece ile ilgili tehditleri sıralarken, hepsi kahkaha atıyordu.
Uzun zamandan sonra hiç bu kadar eğlenmediklerini ve sık sık bunu tekrarlamaları gerektiğini kendilerine hatırlattılar.

???

Continua a leggere

Ti piacerà anche

GÜCENİK Da NilüferTan

Narrativa generale

781K 47.6K 62
Ben cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısın...
19.7K 2.9K 18
Merhabalar ben Ebru Durul. Okuyacağınız bu hikaye benimle ve ailemle ilgili. 24 yaşındayım. İstanbul'un kalbur üstü semtinin, ünlü bir giyim mağazas...
564K 36.5K 49
3.Hikaye Alize üniversite son sınıftayken Venedik'e gider. Poyraz ile yolları kesişir. İki rüzgar fırtına gibi bir aşk yaşar ve bir anda her şey bite...
1.5M 106K 72
Yeliz dik başlı ,açık sözlü ve neşeli bir kız kader kara kule dediği adamla yollarını kesiştirince neler olur dersiniz ? Emanet Sevda hikayesinden...