20. BÖLÜM - DOST KAZIĞI

16.3K 1.2K 60
                                    


Aşk Hint kumaşıdır,
Kolay kolay bulunmaz...
Bulunsa bile ya rengi
Ya da bedeni sana uymaz...
O yüzden boşuna giyinip, salınma,
Gözüm görse seni, sözlerini kulağım duymaz...

-*-

Selim önünü göremiyor, başını yana eğip Yağız’ın çalıştırmaya uğraştığı tekneye bakıyor, bir yandan da elindeki viski şişesini sallıyordu, “Lan bunların altı delik ha, ben sana söyleyim. Hemen de bitiyorlar.”
Yağız başını salladı, “Bende fark ettim, benimki de çıp çıp damladı, bitti! Hemencecik!” diyerek bir daha tekneyi çalıştırmaya geldi, ama yine ilerlememişti.

“Çalıştı ama gitmiyor, bozulmuş bozulmuş,” dedi Selim kendini koltuğuna atarak.
“Bence de bozuk. Bozuk tekne satmışlar bana!” diye sinirle bağırdı Yağız ve o da kendini koltuğa attı.
“Ee nasıl gideceğiz dünyanın öbür ucuna kanka,” başını eğip denize baktı Selim, “Yüzerek yetişir miyiz ki?”
Yağız da başını eğdi, “Çok karanlık, kaybolabiliriz bence. Uyuyalım. Sabah çıkarız yola.” Esnedi. “Hadi ben Eyşan’ın o büyücü büyücü gözlerinden kaçıyorum. Sen hangi boktan kaçıyorsun?”

Selim iç çekti, “Bende büyüyecek olandan kaçıyorum. Oğlum Rüya ağzıma sıçacak diyorum. Ebenim beni çıkarttığı yere büzüştürüp büzüştürüp geri sokacak yemin ederim. Ben onun o halini göremem. Kaçacağım. Dünyanın en ucuna. Kutuplarda yaşayacağım anasını satayım, penguenlerle birlikte.”

Yağız suratını ekşitti, “Lan orası çok soğuk! Yüzerek de gitsek yetişemeden donarız. Titanic’teki Jack gibi buz kalıbı olur, suyun derinliklerine küt diye batarız. Ölelim mi?” diye bağırdı. “Ekvatora yakın yerlere gidelim. Sıcak. Hem tropikal meyve yeriz. Ben çok severim tropikal meyve.”
“Ekvator da bulurlar bizi,” dedi sinirle Selim. “Saçmalama.”
“Uzak Doğu’ya gideriz. O da olur.”

Cık yaptı Selim, “Uzak Doğu olmaz. Orada da bulurlar.”
“Lan adı üstünde ‘Uzak’, nereden bulacaklar da şey edecekler. Hem uzak hem doğu. İkisi bir arada, kafaları karışır, ikisine bakmak akıllarına gelmez!” Sonra kaşlarını çattı, “Ama masaj yaptırmak yok. Anlaştık mı?” elleri ile gözlerini yana çekti, “Böyle çekik gözlü kızlara bakmak da yok. Çünkü Eyşan’ın gözleri kocaman, böyle açarak bir bakıyor bana.” İç çekti, “Of ya!”
Selim kafasını sağa sola salladı, “Lan bu saatten sonra Rüya’dan başka değil bir kıza dokunmak ya da dokundurtmak, yanından geçmem. Aldım ben dersimi bir fazlayla hemde.” O da ofladı, “Of Rüya of!”

“Of Eyşan of!” iç çekti, sırıtarak Selim’e bakıp, “Lan!” diye bağırdı.
“Hıı...” dedi Selim elindeki şişeyi sallarken. “Ne var?”
“Şiir yazsam Eyşan’a sence beni yatağa alır mı? Yani eve eve! Eve almıyor yatağa alsın!” diye çıkıştı. “Ne kafamı karıştırıyorsun?”
Selim dudaklarını büzdü, “Yani şiir mantıklı bence, bir dene.”
“Dur!” dedi ayağa kalkıp hazır ola girerek, “Hemen yazıyorum bir şiir.” Kafasını kaşıdı, “Ayakta duramıyorum lan, oturarak yazsam kıza ayıp olur mu ki?”

“Yok canım, denizden başım döndü, tekne sallanıyor, bozuk dersin, özürdü çiçekti falan bir şey olmaz!”
“Bence de...” oturup öksürerek sesini ayarladı ve denize doğru bağırarak şiiri okudu.
“Ey benim koca gözlü sevgilim,
Pörtletip bakma bana puslu puslu...
Al beni yanına, uyuyayım koynunda,
Söz dururum uslu uslu!

Sen benim en koca gözlümsün,
Maşallah taş gibi göt-bu olmadı... beğenmez. Dur değiştireyim.”

“Dörtlük yeter bence. Çok da şımartmamak lazım,” dedi Selim kendini beğenmiş bir edayla. “Şiirin sonuna da kalp gözlü emoji koy, Rüya çok severdi kalp gözlü emoji. Canım benim.” Sesi ağlamaklı çıkmış, iç çekmişti.
“Bencede, tamam sabah onu yollarız, şimdi uykum geldi.” esnedi, “Hadi uyuyalım.”
“Bencede, sabah yolla. Günaydın mesajı çok sever kadınlar.”
“Tamam o zaman...”
Ve ikisi aynı anda sızıp kaldılar...

RÜZGAR'ın BESTE'si / Y.S.S. I - FİNAL Where stories live. Discover now