HALİL İLE BORAN

By _Kursun_Kalem_

251K 10.3K 2.5K

Mardin'de iki büyük ve birbirine dost aşiret. Babalarından sonra aşiretlerin başlarına geçmeleri ümit edilen... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
SÜRPRİZ BÖLÜM (TANITIM)
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
SÜRPRİZ !!!
ASKERDE YAYINDA!
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
GECİKME İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
AÇIKLAMA (ÖNEMLİDİR)
BÖLÜM 29: FİNAL
DUYURU
YENİ HİKAYE DUYURUSU

BÖLÜM 13

6.8K 327 64
By _Kursun_Kalem_

🌺 Yeni bölüm ile tüm dostlara merhaba. Umarım seveceğiniz bir bölüm olur. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemlidir.
🌺 Bir diğer konu, hikayeye yakışacak bir resim tasarımıdır. Vakit buldukça üzerinde çalışıyorum. Kısa zamanda sizlerle paylaşacağım inşallah.
🌺 Ayrıca erken bile olsa sürpriz yapmak istiyorum. Bu hikayemizi bitirdikten sonra, yeni bir hikayemiz olacaktı. Kurgulamaya şimdiden başladığım bu hikaye, beni fazlasıyla zorlayacak bir gerilim, dram biraz bilimkurgu ve salgın hikayesi olacaktır. Bu kadar ipucu şimdilik yeterli. O hikayeden de fazlasıyla ümitliyim. Muhteşem bir kurgu hazırlıyorum.

Aradan hayli zaman geçmiş, Mahmut ağanın cenazesi defnedilmiş ve hayat yavaş yavaş normale dönmeye başlamıştı. Ölenle ölünmüyor, herkes eskiden olduğu gibi işin gücün peşinde koşturuyordu.

Kadınlar ise, genelde evde oluyordu. İmkanlar dahilinde akraba ziyareti yapıyorlardı. O gün evde, Rojin ana ve Neriman misafirdi. Gündüz gözüyle birer kahve içmeye gelmişlerdi. Hem de aileyi kontrol edip, daha iyiler mi kontrol etmekti amaçları. Mahmut ağa öldüğünden beri, hiçbir şekilde boş bırakmamışlardı Köroğlu ailesini. Hele Rojin ana, onlarla birlikte ağlamış, onlarla birlikte çökmüştü adeta.

Emine ve Saliha içerde ağırlıyordu, bu değerli misafirlerini. Hafif loş kalan salonlarında, en özel işleme örtülerle bezenmiş divanlarda ağırlıyor, bakır tepsilerden yapılan sephalarda servis ediyorlardı Türk kahvesini. Tam bir aşiret ailesine yakışırcaydı herşey. Hanımların sohbeti oradan buradan derken, Mahmut ağanın da mürvetini görmek istediği, Şaheste'ye ve Boran'a gelmişti konu.

- Mahmut ağa torunlarını pek sever, pek korurdu. Aynı benim gibiydi rahmetli. Şaheste'nin mürvetini görebileydi keşke, ah ah!
- Çok istiyordu Rojin ana. Bana hep derdi; " Emine, bu kızda gelin oluyor demek. Ölsem gözüm açık gitmez."
- Öyle diyordu valla. Çok istiyordu görmek, ama nasip olmadı.
- Biraz daha beklemek lazım. Adam öldü, ardından nişan düğün yaptılar dedirtmemeli. Yoksa Boran'ımın, Şaheste'nin mürvetini görmek, bizim için de çok önemlidir. Değil mi Neriman?
- Anam doğru diyor Emine. Biz de çok istiyoruz yuvaları kurulsun. Ancak adım atmıyorsak, Mahmut ağanın toprağı kurusun diyedir.
- Bizce de öylesi makbuldür Neriman. Önce örf, adet, saygı. Rojin ana doğru diyor. Milletin ağzına sakız olursak, halimiz nice olur. Bu yüzden daha beklemeli.

Mahmut ağanın ölümü, evliliğin ve nişanın bir süre ertelenmesine vesile olmuştu. Ancak bu evlilik, iki ailede istedikçe er yada geç olacaktı nasılsa. Bu yüzden beklemekten dolayı, ne Karahan ailesi rahatsızdı ne de Köroğlu ailesi.

Evdeki misafirlere kek, poğaça ve bir sürü hazırlık yapan Zeliha, kime ne yetiştireceğini şaşırmıştı. Bir tabak Halil'e de hazırlamış, mutfakta birşeyler atıştıran Rojda bunu görünce, hemen atılmıştı.

- Zeliha teyze, sen hallet işlerini. Yukarı, Halil abime ben çıkarıveririm.
- Hay yaşa kızım sen. Ben de annenlerle, Rojin anaların servislerini açayım. Bak orada çayda koydum, al onuda tepsiye koyup çıkarıver.

Zeliha avludaki masayı açmış, tabakları çoktan yerleştirmişti. Sıcacık börekleri, meşhur çaylı ve ballı kekini, poğaçaları çıkarmıştı masaya. Herşey tamam olunca, içerdeki misafirlere haber verecekti. Bu arada Rojda, tepsiye koyduğu çayı ve tabağı Halil'in odasına çıkarmak için içeri girdi. Merdivenleri çıkarken, dökmemek için yavaş hareket ediyordu.

Halil o gün evdeydi. İşyerine gitmemiş ve dinlenmek istemişti. Gününü ise odasında müzik dinleyerek, bilgisayar başında geçiriyordu. Kafasını dağıtıyordu böylelikle. Çok geçmeden kapısı çaldı ve Halil cevap verdi:

- Gel!

Kapı aralandı ve içeri elinde tepsiyle Rojda girdi.

- Zeliha abla börek yolladı. İşi çoktu, ben getirdim.

Halil'in yüzü düşmüştü biraz. Çok samimi davranmadan ancak birşeyler bildiğini farkettirmeyecek bir ifadeyle cevap verdi:

- Ne zahmet ettin Rojda? Sağol, sonra yerdim ben.
- Yok zahmet olur mu hiç? Sıcakken getireyim dedim. Eh hadi afiyet olsun.

Tepsiyi bırakan Rojda, pek durmamış ve odadan çıkmıştı. Halil, Rojda'nın bu kadar rahat davramabilmesine hayretle bakıyordu. Böyle bir şey duymuş, üstüne üstlük bunu bir oyun haline getirmiş bir genç kız, nasıl böyle profesyonel hareket ederdi? Hiç mi gözlerini kaçırmazdı? Hiç mi tedirgin hissetmezdi? İşte Rojda'nın tüm bu tutumu, Halil'i çileden çıkarıyordu. Birşey dememek için, kendini zor tutuyordu. Ancak bu konu daha nereye kadar uzayabilirdi? Halil'in aklında, hep bu soru dolaşıyordu. Yeni çalmaya başlayan şarkı ile, kendine geldi Halil. Börekten bir lokma ısırdı, çayından bir yudum aldı. Hemen bilgisayara verdi dikkatini. Boran oradaydı ve sohbeti açıktı. Halil hemen yazmaya başladı:

- Selam
- Selam Halil'im napıyosun?
- Napayım işte, evdeyim dinleniyorum.
- Ne güzel, dinlen tabi.
- Sen nasılsın?
- İyiyim ben de, babamın yanındayım işyerinde.
- Sizinkiler de burada.
- Kimler? Annemler mi?
- He, evet. Senin için buradalar heralde.
- Anladım, bilmiyordum bugün size geleceklerini. Neyse, özledim seni lan. Görüşelim şu işler bitince.
- Görüşelim olur. Karasu'ya gideriz, bizim şu yıkıntıya. Kafaları dağıtırız biraz. İhtiyacım var buna.
- Tamam Halil'im sen ne zaman istersen.

İkili aynı dostane tavırla sohbet ediyordu. Ne de olsa internet üzerinden bu sohbeti ediyor ve nolur nolmaz düşüncesiyle kendilerini tutuyorlardı. Sohbet sona erdikten sonra, Halil odasında sıkılmış olacak ki işiyle ilgili evrakları alıp, avluya inmeye karar verdi. Avluya inip yerleşen ve kafasını işe vermeye çalışan Halil'in aklında, her zaman düşündüğü gibi notun sahibi olan Rojda vardı. Yeterince gergin bir insan olmasına sebep olan Rojda ile, ev içinde karşılaşmak, ona karşı rol yapmak Halil'i bu konuda sınıra getirmişti. Ebraklarla bir süre ilgilenen Halil, elindeki kalemi masaya fırlatırken bir ''Of'' çekti. Ardından da mutfağa, Zeliha hanıma seslendi:

- Zeliha abla! Zeliha abla!
- Efendim oğlum birşey mi istedin?
- Sana zahmet olacak abla, bana bir kahve yapıver.
- Ne zahmeti oğlum! Şimdi yapıyorum.

Halil'in efendiliği, alçak gönüllülüğü öyle bir safhadaydıki, evin çalışanı olmasına rağmen Zeliha hanıma iş buyurmaya bile içi el vermiyordu. Kızları ortalıkta görürse Nigar'a, Şaheste'ye söyler, Zeliha hanımın kızları evdeyse genç oldukları için onlardan isterdi. Bu yüzden ev halkı, aile ve çevresinde efendiliği ile anılır, çokta sevilirdi.

Halil kahvesini beklerken, avludan masmavi gökyüzünü seyre dalmıştı. Aslında daldığı gökyüzü değil, sevdiği adamdı. Daldığı omzuna ağır geldiğini hissettiği yüklerdi. Daldığı Rojda ile ne yapacağıydı. Tam da düşünürken, avlu kapısında Rojda göründü. Halil onun geldiğini farkedip baktığında, Rojda'yı gülümserken yakalamıştı. Bu halleri ise, genç adamı çileden çıkarıyordu. Rojda'nın o anki tutumu, büyük bir adımın atılmasına sebep olacaktı.

Rojda Halil'den tebessüm eden bir bakış görünce, hemen harekete geçti ve yanına oturdu. Ardından da konuşma başladı:

- Bunlar ne Halil abi? İş mi yoksa?
- İş Rojda.
- Evde bari dinlensen, kendine vakit ayırsan.
- Sağol Rojda. Beni düşünme sen, ben böyle iyiyim.

Halil ne kadar saklamaya çalışsa bile, gergin halini farketmemek imkansızdı. Rojda'da bunu farketmiş, sözlerine meraklı soruları ile devam etmişti:

- Hayırdır abi? Gergin gibisin, içerdekilerden dolayı mı yoksa?
- O ne demek Rojda? Misafirimizdir onlar bizim.
- Yok, hani Şaheste ile Boran abi...

Halil kendini tutmamıştı. Bu sözün üstüne ve lafı bölerek sert bir giriş yapmıştı. Duyulmamak içinde, sessizce ama etkili bir konuşma yapmaya çalışıyordu:

- Ne demeye çalıştığını söyle Rojda! Geveleme artık yeter. Bana oyun oynama!
- Ne? Abi ne diyorsun sen? Ben sadece yıllardır dostun, kardeşinle evlenecek diye, gerginsindir diyecektim.
- Ne demek istediğimi gayet iyi anladın sen! Odanda, defterde gördüm yazını. Amacın neyse açık konuş benimle!
- Ne diyorsun sen Halil abi? Odama mı girdin? Günlüğümü, günlüğümü mü karıştırdın. Ne yaptın sen abi?
- Ne günlüğü ha, ne günlüğü? Telefon defterini arıyordum, annen söyledi öylelikle girdim. Numara ararken tanıdım yazını. Bana oyun oynamaya kalkma, sonu ne senin için ne benim için iyi bitmeyecek bu işin!
- Abi sen neden bahsediyorsun ben anlamıyorum ki! Hem, hem o defteri daha yeni annem verdi bana. Birçok kişide dolaşmış defter. Babam işten güçten notunu tutamıyorum deyip, annemden bana yollamış. O defter evde herkesin elinden geçmiş yani. Ama, ama sen neyi kastediyorsun bilmiyorum ama, ben daha defterin kapağını bile açmadım. Yani benim yazım falan yok o defterde.

Halil bir şok dalgasıyla daha karşı karşıya kalmıştı. Rojda gerçekten hiçbir şeyden habersiz gibi tepki vermiş, telefon defterini yeni aldığını ve defterde kendi yazısının olmadığını ifade etmişti. Halil'in içinde o an öyle bir fırtına kopmuştu ki, tam sona erdi derken olaylar yeni bir şekil almıştı. Evdeki birçok kişinin not tuttuğu telefon defterinde gördüğü, o yazı kimindi? Halil bunu ortaya dökülmeden önce, nasıl öğrenecekti?

Continue Reading

You'll Also Like

8.7K 1.5K 38
"Merhaba arkadaşlar ! Ben, Sezer Dumanlı... Sizin bölüm başkanınız oluyorum," diyen kadife ses tonu sınıfa yayıldığında, merakla başımı kaldırdım ve...
308K 25.4K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
46.9K 3.3K 33
Alcanlı Köyü'nde bir garip meczuptu Ali oğlan. Çoban Hasan'la yolu kesişmeden önce taşlanır, saçları kırpılır, gönlü yumuşaklar tarafından bir parça...
2.9M 152K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.