Gölgenin Aşkı ლ

By Elizabethstark1

19.5K 1.8K 2.8K

❤WattpadRomanceTr Tarihi Baştan Yazan Kurgular Kategorisi❤ Demir ve Ametist'in aşk için verdikleri mücadele... More

Tanıtımლ
YENİ KİTAP DUYURUSU: AYRIK (01.03.2023)
Bilgilendirme ve Harita ლ
Siyah Gözlerin Sahibi ლ
Kalplerin Birliğiლ
Aşk Bir Delilik ლ
Beklenmeyen Kişi ლ
Altın Kafesლ
Hak Ettiğim Hayatლ
Gölgeler ve Işıklarლ
Hastalıklı Korkularლ
Tutulmayan Sözler ლ
Kıskançlık Tohumları ლ
Sorunlardan Kaçışლ
Kan Gölü ლ
Doğruları Kaybetmek ლ
Belirsizliğe Mahkum Olmakლ
Aşk İçin Kurulan Şehirლ
Kudretin Yetmediği Şeyler ლ
Yanlış Zamanლ
Acımayacağım ლ
Ölümün Yüzüლ
Merhametin Çığlığı ლ
Yanlış İsimლ
Doğru Zamanლ
Zarar Veren ლ
Bedelლ
Gerçeği Ortaya Dökmek ლ
Yaşamak ve Yükselmek ლ
Hiçbir Şey Bitmediლ
İmrenmekლ
Bir Şans ლ
Kendini Kaybedenლ
Karamsarlıkლ
Sevmek veya Sevilmek ლ
İçimdeki Fırtınaლ
Sevilmekლ
Yas Tutmaya Hakkım Yok! ლ
Yaklaşan Tehlikeლ
Aileლ
Bir Hayalden İbaretsin ლ
Parçalanmışლ
Zafer İçin Ödediğim Bedelლ
Işığın Boğulmasıლ
Her Şeye Hakim ლ
Yaşam Işığı ლ
Yürekten Kayıp Giden ლ (FİNAL)
Kapaklarლ

Hayatın Hediyesiლ

772 76 35
By Elizabethstark1

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemezseniz, çok mutlu olurum.

Bölüm Şarkısı: Nena Venetsanou - Lilith

Yayın Tarihi:23.02.2022

Talhin Sultanlığı – Başkent : Alkant

Nazan

Hayat bize her daim hediyeler sunardı. Kimi zaman bu hediyeleri göremezdik, birer lanet sayardık. Lanet saydıkça lanetten kurtulmaya çabalardık. Ne büyük bir aptallık, ne büyük bir körlük! Kendi kabuğuna çekilince lanet olmadığını görebiliyorduk. Lanet değildi, hediyeydi. Öyle bir hediyeydi ki hayallerime ulaşmama yardım ediyordu, kararsız kaldığım yerlerde beni cesaretlendiriyordu. Benim kadar şanslı birisi olamazdı.

İlk başta şüphe ettiğim şeyi doğrulamıştım. İçimdeki kuşku beni kemirirken bunu teyit ettirmeden duramazdım. Aklıma gelen ilk şey, bu minik gerçeği kimse silmeden içimden söküp atmaktı. Bu minik gerçeğin diğer ortağını bulmak zordu. Onun kabullenip kabullenmeyeceğini umursamıyordum. Umursadığım şey ortağımla asla hayatımın birleşmesini istemediğimdi. Masum bir kaçamaktı, masum bir gönül eğlencesiydi. Fakat hayatımı başka bir noktaya getirmişti.

Lanetim diye gördüğüm gerçek benim hediyemdi. Kaderimi çizmeme yardımcı olacaktı, kararsızlığımı aşmama yardımcı olacaktı. Hakkettiğim ve hayalini kurduğum konuma ulaşmamda yardımcı olacaktı. Ah, benim minik gerçeğim! Sana ileride bugünleri anlatmak için çok sabırsızlanıyorum. İkimizde hakkettiğimiz konumda olacağız. Buna yürekten inanıyorum. Sevgili annen, geleceğimiz için her şeyi yapacak.

Planımı özenle hazırladım, adım adım uyguladım. İlk başlarda her sabah uyandığımda midem bulanıyormuş gibi yapmıştım. Gerçi bu bir yalan değildi, berbat bir mide bulantısı yaşıyordum. Bunu ilk başta sıradan bir hastalık gibi göstersem de dün yalancıktan bayılmıştım. Aradığım dikkati o zaman üstüme çekmiştim. Bunun basit bir mide üşütmesi olmadığına kanaat getirmişlerdi. Bayılmalarım, mide bulantılarım, hassasiyetimle beraber akla başka ihtimaller gelince annem hemen ebe kadını çağırtmıştı. Ebe kadın ise benim bildiğim, ailemin ise bihaber olduğu gerçeği söylemişti. Hamileydim!

Ebe kadın gittikten sonra annem yatağımın kenarına oturdu. Kahverengi gözleri bendeydi. Yüzü çok gergindi. Gerginliğinin sebebini anlıyordum. O, her daim kontrolü elinde tutmayı seviyordu. Şimdi beklenmedik bir haberle karşı karşıyaydı. Bu haber sonucunda ne yapacağını bilemiyor, bakışlarında bana olan öfkesi okunuyordu. Başımı eğip ellerimi karnıma koydum. Masum gözükmek zorundaydım. Annem gerçeğime inanmak zorundaydı.

Annem "Neler oluyor, Nazan? Nedir bu hamilelik?" dedi sertçe. Kontrolü dışında gelişen bu olay karşısında ne yapacağını bilmez hali biraz olsun beni eğlendiriyordu. Kontrolü kaybetmişti. Eh, kontrolü bir kez olsun başkasına bırakmayı öğrenmeliydi. "İnanamıyorum, nasıl olur?"

Ağlamamak için kendimi zor tutuyormuş gibi derin bir nefes aldım. "Ben gerçekten böyle olacağını düşünmedim, anne," diye mırıldandım.

"Hamile olduğun ortaya çıkarsa ne olacak, ne diyeceksin? Umarım bebeğin babasını biliyorsundur yoksa seni tapınağa göndermek zorunda kalacağım, orada da bebeğinle yaşar gidersin. Senin gibilere olan şey bu."

"Bebeğin babasını biliyorum, merak etme."

"Kim o?"

Başımı kaldırıp ona baktım. İri, kahverengi gözleri ciddiyetle bana bakıyordu. Hala yumuşamış değildi. Bebeğin babasının ismini duyunca işler farklı olacaktı. Annemin de benimle aynı düşünceyi taşıdığını biliyordum. Tabii ondan minik bir gerçeği saklayacaktım. Bu gerçeği bilmesine hiç gerek yoktu. Minik bir tebessümle "Mirza Batur!" dedim. O bana inanmayan gözlerle bakarken yerimden hafifçe kıpırdandım. Rahat olmalıydım. Oyunum gerçeğimdi, hayatım bu şekilde şekillenecekti. "Hatırlarsan Maralay'a gitmeden önce Mirza için bir eğlence verilmişti. O gece sana bir yalan söyledim. Arkadaşlarımla kalacağım dedim ama ben o gece Mirza Batur'un yanındaydım."

Şaşkınlıkla "Ne?" dedi. Bana inanmadığı hala çok açıktı. Canımı sıkmasına izin vermeyecektim. Sakin olmalıydım. Sakince konuşmalıydım.

"Yalan söylemiyorum. Evet, Batur benden hoşlanmıyor ama o gece aramızda bazı şeyler farklı oldu. Gerçek beni gördü, ben de gerçek Batur'u gördüm. O beni seviyor, anne," dedim. Hafifçe gülümsedim. Batur'un beni sevmesini isterdim, gerçekten sevmesini ama ona göre şımarık bir kızdım. Hoş, bu şımarık kız onun karşısına bambaşka bir gerçekle çıkacaktı. "Onunla evlenirsem her şey çözülecek. Üstelik benden iyisini mi bulacak? Sanmıyorum."

"Tebrik ederim, en azından hamile kalabilecek en doğru insanı seçmişsin. Mirza Batur, beni şaşırttı. Herkes seninle evlenmemek uğruna kaçtı diyordu ama gerçek çok farklıymış."

"Onunla olan ilişkim beni ilgilendirir, anneciğim. Şu an kendisi benimle evlenmek zorunda. Hanedanlık içinde bir kaosa neden olmak istemiyorsa bu olmalı."

"Kanunlar bunu söyler ama Mirza'nın düşünceleri seni korkutmuyor mu? Ben hala sana olan bakışında ikna olmuş değilim."

Annemin beyaz ellerini tuttum. Onu ikna etmem lazımdı. Bu evliliğin olacağına sadece ben inanırsam başarılı olamazdım, ailemin desteği şarttı. "Anne, sen bile bana inanmıyor iken Batur bana nasıl inansın? Ailem beni desteklemezse Batur bebeği kolayca ret eder. Ben ise inancımız gereği tapınağa giderim. Eğer siz bana destek çıkarsanız her şey çok farklı olur. Babama da bu durumu söyle ve Sultan'ın üstünde baskı yapsın."

Tek kaşını kaldırmıştı. "Sultan Barlas, bunu kabul edecek mi?"

"Elbette kabul edecek. Hatırlarsan Sultan Barlas ve Ahsen Sultan beni çok istiyorlar. Erhanlı ailesini dünürleri olarak görmek isterler. Onlara aradıkları bahaneyi veriyorum. Bir bebek!"

"Farkında isen Mirza Batur yok. O olmadan nasıl nikah kıyılsın?"

Umursamaz bir havayla omzumu silktim. Bu konuyu da düşünmüştüm. "Talhin Sultanlığı tarihine bakıldığında Gonca Sultan da benimle benzer durumda olmamış mı? Eşi Sultan Altay savaşta iken onun yokluğunda nikahları kıyılmış. Gördüğün gibi oluyor."

"Babana her şeyi anlatacağım, o da gider Sultan Barlas ile konuşur. Madem bu işin bir yolu var, bu şekilde olur."

"Nazan Sultan'ın annesi olacaksın, benim güzel annem. Talhin Sultanlığı'nın gelecek hükümdarı benim rahmimde. Göreceksin, her şey sorunsuz gidecek. Sultan Barlas'ın karşı çıkacağını sanmıyorum. Ahsen Sultan da onaylar. Geriye ise sadece nikahın kıyılması kalır," dedim. Annemin yüz ifadesi yumuşamıştı, yanağımı hafifçe okşadı. Dediklerim aklına yatmıştı. Onu ikna edebilmiştim.

"O zaman kendine dikkat et, Nazan Sultan. Kendi canı, karnındaki canı koru. Gelecek çok güzel olacak. Erhanlı ailesi altın bir yolda yürüyecek, Talhin Sultanlığı bizim kanımızla güçlenecek," dedi. Alnımdan öptükten sonra odadan çıkmıştı.

İşte oldu diye mırıldanarak geriye yaslandım. Ellerim ise karnımdaydı. Bu minik tohum içimde yeşerirken benim hayallerimin gerçekleşmesine yardım ediyordu. Batur her şeyden bihaberdi. Maralay'a kaçar gibi gitmişti ama döndüğünde hayatının şokunu yaşayacağına emindim. Eh, beni küçümsemişti. Normalde bu planımı uygulayıp uygulamamakta kararsızdım. Aramızda o gece bir şey olmamıştı, yanımda sızıp kalmıştı. İçkisine kattırdığım ilaç sayesinde kafası bulanık olacaktı. O geceye dair bir şey hatırlamayacaktı, bilmeyecekti. Ben ona ne sunarsam onu bilecekti. Bu nedenle kıyafetlerimizi çıkarmıştım. Madem bir oyun oynayacaktım mükemmel olmalıydım. Sabah yanında beni yatıyor olarak görmek endişelere boğulmasına neden olmuştu. Bakışlarını unutamıyordum. O bakışlar beni kararsız bırakmıştı. Değer mi diye kendime sürekli sorup durmuştum. Kalbim ve hırslarım arasında bocalarken bu gebelik sonucu bu işi yapmam gerektiğine karar vermiştim. Bu plana ne kadar mecbur olduğumu anlıyordum.

Kahvaltı sonrası canım şehri gezmek istemişti. Yanıma Bahar'ı alacaktım. Bahar benimle büyüyen hizmetçi bir kızdı. Babası köşkün aşçısıydı, annesi ise annemin yardımcısıydı. Beraber büyümüştük. Sırlarımı taşırdı, anneme bile söylemezdi. Gebeliğimi öğrenen ilk kişi oydu. Bu planı yapmam konusunda beni baya cesaretlendirmişti. Saraya girdiğim zaman onu yanımda ayırmayacaktım.

Mevsime uygun bir şekilde giyinmiştim. Pembe tuniğim ve deri pantolonum. Üşümemek adına kadife kırmızı pelerinimi almıştım. Kızıl saçlarım ise iki yanımdan balıksırtı olacak şekilde örülmüştü. Birkaç askerle beraber Bahar ile çarşıya at arabasıyla inivermiştik. Arabanın penceresinden dışarı bakıyordum. Biz Alkant'ın köşkler bölgesinde oturuyorduk. Şehrin asilleri bu bölgede oturuyordu. Hem saraya yakındı, hem de çarşıya. Köşkler genel olarak iki katlıydı ama arada üç katlılar göze çarpıyordu. Cumba olmadan bir Alkant köşkü düşünülemezdi. Kimilerinin renkleri beyazdı, kimilerinin pembe, mavi. Değişiyordu renkleri ama göze uyumlu geliyordu. Bahçelerinde çiçek yetiştirilmeye özen gösterilirdi. Bahar mevsiminde hoş oluyordu.

Çarşıya geldiğimizde yürümek istemiştim. Yanımda Bahar, arkada askerlerle ilerliyorduk. Çarşı kalabalıktı. Satıcıların kimileri dükkanlarının önündeki tezgahlarda bağırıyor, müşteri çekiyordu. Kimileri ise dükkanlarının önünde yolu izliyordu. Tezgahların başı kimi yerlerde kalabalıktı, dışarıdan gelen mallara bakıyorlardı. Kimi tezgahlar ise bomboştu. Seyyar satıcılar da ilgi görüyordu. Sattıkları şekerler, şerbetlerle küçük çocukların ilgisini çektikleri kesindi. Dilenciler ise ara sokakların başlarındalardı. Üzüldüğüm için bir kase akçe bırakmıştım.

İlerlerken bir kumaş dükkanının önünde durmuştuk. Tezgahtaki parça parça olan kumaşlara bakmak istemiştim. Batur'u karşılamak için özel bir elbise diktirebilirdim. Bahar sağa sola baktıktan sonra "Her şey yolunda gitti, hanımım," dedi.

"Her şey yolunda gidecekti, tatlım. Ben bunu planladım, planladı isem başarılı olmam kaçınılmaz," dedim gülerek.

"Bundan sonrasında ne olacak? Sultan kabul edecek mi?"

"Elbette edecek, etmek zorunda," dedim. Mavi ipek kumaşı elime aldım, baktım. Beyaz tenime pek yakışırdı. Batur bu rengi severdi üstelik. "Etmezlerse çıkacak rezillikten ben sorumlu olmam. Ailemin gücü benimle."

"Yine de beni huzursuz eden bir şey var," diye mırıldandı.

Sinirle "Hiçbir şey seni huzursuz etmesin, Bahar. Huzursuz olacak ne var?" dedim.

"Ya gerçek bir gün ortaya çıkarsa, ya Mirza seninle evli olmayı kabul etmezse ne olacak?"

İçimdeki korkuyu dile getirmişti. Derin bir nefes aldım, yanımdaki kıza baktım. Çilli yüzü gerçekten endişeliydi. Benim için korkuyordu. Oynadığım oyun büyüktü. Gerçek ortaya çıktığı zaman sonum kötü olurdu. Fakat şuna inanıyordum. Bu hayat korkak olanlara bir şey vermiyordu. "Her şey benim kontrolüm altında. Hiç endişelenmeye gerek yok. Mirza ise kabul edecek, o geceyi hiç hatırlamıyor içtiği şarap sayesinde. Boşuna mı ilaçlı şarap içirdim?"

"Bilemiyorum, hanımım. İçim çok huzursuz. Bir şey beni rahatsız ediyor."

"Hiç rahatsız olma. Bitti bu iş. Üstelik Batur'un benim dışımda evleneceği bir hatun var mı? Düşün bunu."

"Elbette yok. Ülke içinde senin gibisini asla bulamaz."

"İşte bu sözler, gerçeğin kendisi. Her şey yolunda olacak. Gerçek dediğimiz şeye gelince onun buraya döneceğini sanmıyorum. Gezgin olmayı seviyor," dedim. İç geçirdim, başımı iki yana salladım. Birkaç günlük bir gezi başıma neler getirmişti, şaşırıyordum. Hayatımı değiştirmişti. "O, asla bu şehre gelmeyecek. Bir gölgenin burada işi olur mu? Hayır!"

"İlter Bey'in gelmeyeceğine emin olduğunuza göre sorun yok. Gerçi gelmesi için bir nedeni de yok. Sarayda onu seven tek kişi, Sultan Barlas."

"Sultan Barlas ise Ahsen Sultan'a karşı gelmeyeceğine göre sorun bitmiştir. Unuttun mu? Sultanlığı Sultan yönetir, Sultan'ı ise Hanım'ı. Ahsen Sultan, İlter'i başkente sokup Batur'a rakip olsun ister mi? İstemez."

"Keşke onunla karşılaşmasaydık," dedi. Elim ister istemez karnıma gitmişti. Onunla karşılaşmasaydık bugünkü durum olmayacaktı. Bir hataydı karşılaşmamız ama kaderime giden yolda bana fırsat sunmuştu. Bu nedenle İlter'e minnet duyabilirdim. Başka bir his beslemem mümkün değildi.

"Hayır, Bahar. Öyle düşünmeye hiç gerek yok. Ben Nazan Sultan olacak isem İlter'in bunda katkısı olacak. Hoş, ona teşekkür edemeyeceğim ama hep minnet duyacağım."

"Tanrı yardımcımız olsun."

Onu hafifçe dürttüm, gülümseyerek kumaşları gösterdim. "Hadi, seç bir kumaş. Terziye diktiririz," dedim.

Birkaç top kumaşı almıştık. Bahar kendisine yeşil seçmişti, yakışırdı. Ben ise maviden yana seçimimi kullanmıştım. Bu kumaşı oldukça beğenmiştim. Dokusu çok yumuşaktı. Satıcının dediğine göre Maralay ipeğiydi. Bu kadar pahalı ve yumuşak olmasına şaşmamak lazımdı. Kumaşı aldıktan sonra sıra takıya gelmişti. Onda da gümüş seçmiştim. Eskitme gümüş takılar gözüme hoş gelmişti. Umarım Batur bir an evvel gelirdi, karnım henüz belli olmadan onu karşılamak istiyordum.

Eve geri geldiğimizde ise ilk önce güzelce yıkandım. Ardından akşam yemeği için giyinmiştim. Yemekte hamileliğimin bahsi hiç geçmemişti. Sadece babam bugün sarayda işinin uzun sürdüğünü söylediğinde annemle göz göze gelmiştim. Abimin ise hiç haberi yoktu. Yemek sonrasında ise annemlerin isteği üzerine sazımı almış, onlara birkaç şarkı söyleyerek gecenin keyifli geçmesini sağlamıştım.

Birkaç gün boyunca saraydan ses yoktu. Bu durum beni iyice germişti. Çağırmaları lazımdı, neden düşünüyorlardı? Hamileydim işte, bir varis veriyordum. Bu kadar bekletilmeye hiç gerek yoktu. Gelinleri olarak görmek istemiyor olamazlardı. Buna dair bir şüphem yoktu açıkçası. Ahsen Sultan'ın beni sevdiğini hep bilirdim. Takdir ederdi, Nazan'ım, gelin kızım diye övüp dururdu. Üstelik annemle Ahsen Sultan çocukluktan beri arkadaşlardı. Ondan öncekiler gibi o da gelinini kendisi seçecek, oğluna önerecekti. Bu işler bu zamana kadar hep böyle yürümüştü. Gerçi kimi hükümdarların ikinci eşleri olmuştu. Sultan Barlas'ın babasının öyleydi. Hatta Sultan Barlas, ikinci eş olan Gülçiçek Hanım'ın oğluydu. Annesinin gücüyle başa geçmişti. Gülçiçek Hanım, oğlunun Ahsen Sultan dışında bir eşi olsun istese de Sultan Barlas istememişti. Eşine gerçekten sevdalıydı, bir başkasına bakmamıştı.

Batur'un da ikinci bir evlilik yapacağını düşünmüyordum. Başka bir hatunu aramıza sokmazdı herhalde. Öyle olsa bile karşımda kimsenin duracağını sanmıyordum. Hayalimi çalmasına fırsat verecek birisi değildim. Tuttuğumu koparırdım, kopardığımı ise asla bırakmazdım. Kararlı olmazsam bu topraklarda adım silinirdi. Çıktığım bu yolda hırsımla ve inancımla ayakta kalacaktım.

Kapım tıklandı, gel sesimle odama ağabeyim Kürşat girdi. Abim uzun boylu, ince yapılı birisiydi. Benim kızıl saçlarımın aksine onun saçları kumraldı ve mavi gözlere sahipti. Bana dikkatle bakarken neden geldiğini anlamamıştım. Onun bu vakitlerde babamın yanında olması gerekirdi. "Ne oldu?" dedim.

Abim "Hazırlanman gerekiyor. Seni saraya götüreceğim," dedi. Ellerimi çırpıp yaşasın diye bağırdım. Abime sarılarak bu sevinci paylaşmayı ihmal etmemiştim. O şaşkındı, ne olduğundan bihaberdi. Sarılmayı bıraktığımda bana merakla bakmıştı. "Neler oluyor, Nazan?"

"Neler olmuyor ki, abi. Çok yakında kız kardeşini Nazan Hanım Sultan diyeceksin sonra ise Nazan Sultan veya Nazan Hanım," dedim.

"Nasıl olacak bu?"

Gülümseyerek "Nasıl olacağını hiç düşünme, benim sözüme güven," dedim.

"Beni korkutuyorsun, kardeşim. Senin için endişelenmeme neden oluyorsun. Saray gibi bir yer kötülüklerin yuvasıdır. Sen ise oraya yerleşmeye hazırsın."

"Aman abi, olaylara çok duygusal yaklaşıyorsun. Azıcık mantıklı düşün. Saray kötülüklerin yuvası değildir, güçlülerin yeridir. Zayıf olanların ise zindanı. Eğer sen güçlü durursan, yaşarsın. Bu kadar basit."

"Sen güçlü müsün?" dedi merakla. Sorduğu soru, şimdi soru muydu? Beni tanımıyormuş gibi davranması çok sinir bozucuydu.

"Güçlüyüm. Güçlü olmak zorunda olduğumun farkındaydım. Hayallerim var, hayallerimi gerçekleştirmek için güçlü durmam şart."

Abim derin bir nefes aldı. Mavi gözlerin düşünceliydi. Ben bile onun kadar endişelenmiyordum. Gerçek beni tanıyan benim sarayda yapamayacağımı düşünemezdi. "Sen kararını vermiş gözüküyorsun. Ne dersem diyeyim seni fikrinden vazgeçiremem. O zaman yapacağım tek şey, tapınağa gidip senin geleceğin için bir mum yakmak olacaktır."

"Bu mum geleceğimizi ışıkla dolduracak. Hadi, ben hazırlanayım," dedim. Abim odadan çıkmıştı.

Heyecanımdan ne giyeceğime karar verememiştim. Dolabımdaki birçok kıyafeti boy aynamda üstümde tutup tutup durmuştum. Sonunda bir karar vermiştim. Omuzlarımı açıkta bırakan, mor bir elbise seçmiştim. Kızıl saçlarımı açık bırakmıştım, birkaç tutamı gümüş gül motifli tokamla tutturmuştum. Boynuma gül kokusunu sürdükten sonra pelerinimi alıp odamdan çıkmıştım.

Abim at arabasına binmeme yardım etmişti ve onunla Şafak Saray'ına gittim. Yol boyunca konuşmamıştık, o dışarıya bakmıştı. Ben ise sakindim. Ne konuşacağımı, nasıl davranacağımı düşünüyordum. Masum ve aşık gözükmeliydim. Başka türlüsü mümkün değildi. Sultan'ı ikna etmek için her yolu denemem şarttı. Büyük bir kumar oynuyordum. Kazanırsam en yukarıda olacaktım, kaybedersem en aşağıyı görecektim.

Sultan Barlas'ın beni sarayın bahçesinde bekliyor olacağını askerinden öğrenmiştik. Bahçeye geldiğimizde kendisi ayaktaydı, güllerle ilgileniyordu. Çürümüş yapraklarını temizliyor, nazikçe gülleri okşuyordu. Ne kadar sakin duruyordu! Onu hayranlıkla izleyebilirdim. Bu sakinliği rahatsız etmiyordu. Bana döndüğü zaman hemen dizlerimi kırdım, başımı eğdim. Abimle askere gidin dedikten sonra baş başa kalmıştık. Başını kaldır dediği zaman ona baktım. Sultan, Batur gibi siyah saçlıydı. Ela gözleri kor gibi olmakla beraber burnu kemerliydi. Çatık kaşları ona ciddi bir ifade verse de oldukça iyi birisiydi. Çocukluğumda bana verdiği şekerleri unutmuyordum. Bana gülümseyerek "Hoş geldin, Nazan. Güzelliğin her yeri aydınlatıyor. Gök Baba'nın ışığı sana değmiş," dedi. Ardından önündeki güllerle ilgilenmeye devam etmişti.

Saygılı bir sesle "Teşekkür ederim, Han'ım," dedim.

"Neden çağrıldığını biliyorsundur."

"Evet, efendim."

"Duyduğuma göre gebeymişsin ve bebeğin babası Batur imiş. Batur seni istemediğini gitmeden evvel bana söylemişti," dedi. Ela gözleri bana döndü, beni süzmüştü. "Şimdi ise başka bir hikaye ile karşımdasın."

"Bebeğin babası o, efendim. Bundan bir kuşkunuz var ise Mirza'nın askerlerini, hizmetkarlarını sorgulayın."

"Bunu yapmadım mı sanıyorsun? Elbette yaptım ve dedikleri şey ikinizin samimi bir şekilde bir gece geçirdiğinizdi."

Başımı hafifçe yana yatırdım. "Neden size yalan söyleyeyim? Beni tanıyorsunuz, ailemi biliyorsunuz. Size yalan söylemem mümkün değil."

"Sana inanmak zorundayım. Başka türlüsünü düşününce oldukça hoş olmayan durumlar söz konusu."

"Çözümü çok basit," diye mırıldandım. Sultan ise başını hafifçe salladı.

"Batur döndüğü vakitte düğününüz olur. Bu minik sorun çözülür, herkes mutlu olur."

"Hayır, efendim. Beklemeye hiç gerek yok," dedim hızla.

Şaşkınlıkla "Neden?" dedi.

"Birincisi inancımıza göre nikahı olmadan hamile kalan bir kadın bebeğin babası belli ise bebeğin meşruluğu için bebeğin babası olmadan evlenebiliyor. Tabii bunun için sizin onayınız lazım. İkincisi ise tarihimizde var bu durum. Gonca Sultan ve Sultan Altay'ı örnek verebiliriz," dedim. Sultan'ın ikna olmamış bakışları vardı. Kuşku dolu gözleri beni geriyordu ama ikna etmem şarttı. Batur'un gelişini bekleyemezdim. Batur gelirse evlilik olmaması adına her şeyi yapardı. "Yoksa bu bebeği kabul etmek istemiyor musunuz? Bebeğimin gayrimeşru olarak anılmasına razı geleceğimi düşünüyorsanız, yanılırsınız. Üstelik sadece ben tepki koymam, ailem de yanımda olur. Unutmayın benim soyum, hanedanlığa en yakın soy ve halkın gözünde itibarı yüksek. Hanedanlığın ters bir davranışı karşısında olacakları söylemek bile istemem."

"Bu korkuların oldukça yersiz. Bebeğinin gayrimeşru olarak anılmasına iznimiz olmaz."

"Batur ve ben evli olmadığımız süre boyunca bebeğimiz gayrimeşru. Ne zaman geleceği bile belli değil. Bu nedenle evlilik o olmadan gerçekleşsin. Onayınızı verin, nikah kıyılsın."

Alaycı bir şekilde güldü. "Hem soyunu övüyorsun hem de basit bir nikahla yetinirim diyorsun. Gerçekten bu kadar çok mu istiyorsun, Nazan Hatun? Soyuna yakışan bir düğün istemez misin?"

"Nikahım bin düğüne bedel," dedim kararlılıkla.

"O zaman yarın akşam nikahın kıyılır," dedi. Gülümseyerek ona baktım, dizlerimi kırıp hafifçe eğildim.

"Bu kararınızdan pişman olmayacaksınız, Han'ım. Sizi, oğlunuzu ve ülkemizi mutlu edeceğim."

"Kararımın doğruluğunu zaman gösterecek, bunu konuşmak için çok erken. Benim merak ettiğim konu Batur'un tepkisi. Bir haberci göndermek doğru olur diye düşünüyorum."

"Batur'a haber göndermeyin. Bırakalım, ona sürpriz olsun. Gerçi hamile olduğuma göre gayri resmi olarak evliyiz."

"Orası öyle ama Batur ne düşünecek? Ya aklında başka bir kadın varsa ne olur?" dedi ve güldüm. Dediği şey çok mümkünmüş gibi konuşuyordu.

"Dedikleriniz çok komik. Batur'un aklında başka bir kadın olsaydı şimdiye kadar onu ortaya çıkarırdı. Hem siz bunu kabul eder misiniz? Batur'un evleneceği kişiyi seçmesi konusunda yardımcı olacağınızı düşünüyorum."

"Oğlum asi birisi değildir, bana ve ailesine düşkün. Bizim söylediklerimiz onun için önemlidir. Seni gelinim olarak kabul etmeme karşı çıkacağını sanmıyorum. Bu konuları konuşmak için vakit var. Hadi, git hazırlan," dedi ve reverans yaparak oradan ayrıldım.

Zafer benimdi. İşte olmuştu, Sultan'ı ikna etmiştim ve yarın nikahım kıyılıyordu. Fakat bu sevincimi kıran son sözleri beni korkutmuştu. Ben asla başka bir hatunu Batur'un yanında düşünmemiştim. Bu düşünce bile beni kahrederken gerçekte olursa ne yaparım onu düşünemiyordum. Sakin kalmalıydım. Üstelik Batur'un beğeneceği birisi var mıydı ki? Yoktu. Evet, evet, olamazdı ki! Onun geleceğinde taht vardı. Seçeceği kişide tahtına uygun olmalıydı. Bende ise taht ve taç için her şey vardı. Ben var iken bir başkası mümkün değildi. Böyle uçuk sözlerin etkisinde kalarak neşeme gölge düşürmemeliydim.

Eve geldiğimde hizmetçi kız babam ile annemin beni babamın resim odasında beklediğini söylemişti. Hızla yukarı çıktım. Geldiğim oda küçüktü. Duvarları beyaza boyanmıştı, ahşap çerçevelerde resimler bulunuyordu. Odanın sol kısmında bir tuval vardı, yeni çizilmiş bir resim bulunuyordu. Çizilen resim bendim. Annemle babam ise odanın sağ tarafındaki sarı koltukta otururken kendime sandalye çekip oturdum. İkisi de merakla bana bakıyordu.

Babam "Sultan ile görüşmenin sonucu ne oldu?" dedi sabırsızca.

Hemen söylemek istemiyordum. Azıcık merak iyi olurdu. "Şey, oldu," diye mırıldanıp başımı eğmiştim.

Annem "Şımarıkça davranmayı kes, Nazan!" dedi sert bir sesle. Ona baktığım zaman kaşları çatıktı. Eh, onları kızdırmam gerekliydi.

Gülümseyerek "İstediğimi her zaman alan birisiyim ve karşımda hükümdar olsa bile kimse duramaz. Yarın akşam evleniyorum!" dedim.

Babam derin bir nefes aldıktan sonra "Şükürler olsun!" dedi.

"Gördüğünüz gibi istediğimi aldım. Batur'a tatlı bir sürpriz olacak."

"Umarım Maralay'da fazla kalmaz. Duyduklarıma göre orası bambaşkaymış. Girenin hayran kaldığı bir ülke. Mirza'nın dikkatini dağıtmamasını umuyorum. Orada başka birisi gözüne takılmamalı," dedi. Gözlerini kıstı, suratını ekşitti. "Gerçi nesi bu kadar ilgi çekici, anlamıyorum. Kılıç tutan kadınlar nasıl ilgi çekici olabilir?" dedi küçümseyerek.

Merakla "Kılıç tutan kadınlar mı? Oradaki her kadın kılıç mı tutuyor?" dedim.

"Evet, kullanıyor. Birçok Talhin erkeği de hayran kalıyor. Örneğin oraya giden tüccarlardan Maralay nasıl bir ülke, dinle. Hayran hayran anlatırlar."

"İlginçmiş. Batur'un ilgisini o tarz kadınlar çeker mi, sanmıyorum. Bizim ülkemizle zıt düşünceleri olan birisini buraya getirecek kadar deli değildir."

Annem "O tarz kadınları küçümsemeyerek aptallık ediyorsunuz."

"Nasıl bir aptallık?"

"Bizden tamamen farklılar, Nazan. Bu da onları dikkat çekici yapıyor. Batur'un dikkatini çekmeyeceğini düşünmemek aptallık olur."

Hırsla "Benim aklım kılıcım, anne. Batur kılıçlara meraklı ise benimle de ilgilenebilir. Ona farklı bir kılıç gösteririm," dedim. Annem ise alaycı bir şekilde gülmüştü.

"Hiçbir şey bilmiyorsun."

Babam "Yeter, Selvi! Boş kuruntularınla kızımızı üzmeye hakkın yok."

"Beni aptal bir kadın olarak görüyorsun ama kızımı uyarıyorum. Bunlar boş kuruntular değil. Babam annemi Maralaylı bir kadınla aldattı! Bak, senden daha çok şey bilmemin nedeni neymiş öğrendin," dedi sinirle. Sonra da yanımızdan ayrıldı. Babam ise arkasından şaşkınlıkla bakakalmıştı.

"Ben bunu bilmiyordum," diye mırıldandı.

Annemin hikayesi üzücü olduğu kadar korkutucuydu. Ya Batur'un dikkatini Maralaylı birisi çekerse ne olacaktı? Evliliğimiz ne olurdu? Huzursuzca yerimden kalktım, zoraki bir gülümsemeyle "Ben dinleneceğim, yolculuk beni yordu," dedim. Odama çekilmiştim.

Anneme üzülmüştüm. Hayatının kolay olmadığını biliyordum. Bahsettiği şey içime korku tohumları atmıştı. Maralay kadınları için her daim cesur ve farklı derlerdi. Tehlikeli yanları da vardı. Fakat ben de tehlikeli değil miydim? Benim kılıcım zekâmdı, ailemin gücüydü. O zaman ben de onlarla eşitlenmez miydim? Talhin'de kadınlar asla kılıç kullanmazdı, savaşmazdı. Bizim kılıcımız zekamız olurdu. Zekanın bir silah olması daha kıymetliydi. Bunu biliyorken huzursuz olmaya gerek yoktu. Batur asla Maralaylı birisine kapılacak birisi değildi. O, bu ülkenin mirzasıydı. Asla yapmaması gereken şeylerden birisi Maralaylı bir kadını buraya getirmekti. Bu kadar deli olamazdı.

Akşam yemeğinden sonra Bahar ile kıyafetlerime baktık. En sonunda nikaha uygun bir elbise seçmiştik. Beyazdı ve sadeydi. Uzun zamandır giymemiştim, en son güz festivalinde giydiğimi hatırlıyordum. Keşke Batur da olsaydı. Çocukluğumda hayal ettiğim düğün şimdi basit bir nikah olacaktı. Eh, beni buna mecbur bırakan Batur idi. Benimle evlenmemek için inat edince bu oyunu oynamıştım. Pişman değildim. Batur da bu evliliğe alışacaktı, beni kabullenecekti. Çocuklarımızla mutlu olacaktık.

Gün boyunca hazırlıklar sürmüştü. Batur'un odasına eşyalarım taşınmıştı, nikah için sarayda hazırlanmıştım. Köşkten yanıma Bahar'ı almıştım. Bu sarayda sağ kolum o olacaktı. Güzelce hazırlanmıştım. Beyaz elbisemi giymiştim, inci kolyemi ve küpemi takmıştım. Kızıl saçlarıma incili bir taç yerleştirilmişti. Makyaj ise yapılmamıştı. Talhin'de makyaj yapılmazdı, kınanırdı. Ela gözlerim, dolgun dudaklarım, hafif çıkık elmacık kemiklerim ile zaten eşsiz bir yüzdüm. Makyajla abartmaya ne gerek vardı?

Saray tapınağında toplanmıştık. Hanedan üyeleri, benim ailem hep arkamdalardı. Beyaz kubbenin altında kalbim heyecanla atıyordu. Karşımdaki şamanın bakışları beni daha da heyecanlandırıyordu. Bitsin artık diyordum. Daha fazla bekleyecek gücüm kalmamıştı.

Şaman "Olağandışı şartlardan dolayı bugün sadece gelinin olduğunu bir yemin töreni gerçekleştireceğiz. Şimdi kızım yüzüğü tak ve yeminini et. Damat adına damadın yeminini ailesi gerçekleştirdi."

Yutkunduktan sonra önümdeki masadan kadife kutuyu açtım. İnci yüzük gözüme güzel gelmişti. Ahsen Sultan'ın seçimi olmalıydı. Yüzüğü aldım, sol elimin yüzük parmağına taktım. "Kocamı her daim seveceğime, onun sözünden asla çıkmayacağıma, hayatımızı aşk ile dokuyacağıma yemin ediyorum." dedim. Sonra gümüş kadehe doldurulan gül şerbetini içtim. İşte yeminimiz bağlanmıştı.

"Yeminler edildiğine göre artık Tanrı'nın huzurunda karı kocasınız," dedi. Ona gülümseyerek baktım.

Başarmıştım. Batur'un eşiydim. Mutluluktan ağlayabilirdim. Bundan sonra kendimi ülkeme adayacaktım. Batur'u ise sevecektim. Öyle çok sevecektim ki aşkım, benim kılıcım olacaktı. Karşıma çıkanı ise, gücümle ezecektim. Talhin Sultanlığı'nın Nazan Sultan'ı olarak hüküm sürecektim ve benim çocuklarım bu ülkeyi yönetecekti. Kimse önümde durmayacaktı, kimse karşı çıkmayacaktı. Ben bunu izin vermeyecektim.

Nazan'ı nasıl buldunuz?

Nazan'ın bu evlilik hamlesinin sonuçları nasıl olacaktır?

Continue Reading

You'll Also Like

Algon Orhol By serro45

Historical Fiction

22.5K 795 58
arkadaşlar hikaye tamamen benim kurgum ve benim fikrimi
Aynadaki Kan By Krasimir.A.

Historical Fiction

163K 9.7K 108
2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açıl...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

14.3K 777 31
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur
PAŞAM B×B By Einsames_Rosa

Historical Fiction

18.4K 1.1K 18
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)