SÖZ mü? SÖZ.(tamamlandı)

By ay-suu

642K 43.7K 5.7K

"seni seviyorum" "söz mü?" "söz." "Bir kez sarıldım sana, içime çektim kokunu, sildim gözyaşlarını, şimdi h... More

Bölüm 1. KÜÇÜK UMUTLAR
Bölüm 2. Kar Küresi
Bölüm 3 . Güven Kokan Adam
Bölüm 4 Superman
Bölüm 5.Bazen Kardeşlik İçin Kan Bağı Gerekmez.
Bölüm 7.Görünenin Her Zaman Bir Arka Yüzü Vardır.
Bölüm 8. Küçüğüm
Bölüm 9. Buldum Onu Anne...
Bölüm 10. Sarıl Bana Küçüğüm
Bölüm 11 Varlığın Bana En Güzel Hediye
Bölüm 12 Ve Adam, Ve Kadın Aşık Olmuştu.
Bölüm 13. Zümrüdüanka Kuşu
Bölüm 14. Aşeka
Bölüm 15.Hayatıma Hoşgeldin Sevgilim
Bölüm 16 Senin Ailen Olacağım..
Bölüm 17. Seni Seviyorum
Bölüm 18. Beni Tanıyorsun!
Bölüm 19.Sevdiğim Kadın
Bölüm 20.Sevdiğim Adam
Bölüm 21. Hoşgeldin
Bölüm 22.Söz mü?
Bölüm 23. Evlen Benimle.
Bölüm 24. Deniz Mavisi
Bölüm 25.Kıvırcık Papatya
Bölüm 26. Neredesin Superman?
Bölüm 27.Aile Olan Dostluklar.
Bölüm 28.Aşk Mucizelere Gebe
Bölüm 29.Güzel Kadın
Bölüm 30.Müstakbel Nişanlım
Bölüm. 31.FİNAL
Bölüm 32.Özel Bölüm
Bölüm 33. Özel Bölüm 2
Sizleri özleyen yazarınız:)
Bölüm 34. Özel Bölüm 3
Adsız Bölüm 36
YENİ KURGU
İnstagram hesabım
Sürpriz...
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5

Bölüm 6. Başınız Küçük Hanım,Omzuma Çok Yakıştı

19K 1.5K 261
By ay-suu


Keyifli Okumalar:) uzun bir bölümle geldim bu sefer=)

İki kadın restorandan içeri girdiklerinde Demir'i göreceklerine o kadar odaklanmışlardı ki, ortalıkta görünmeyen adam ikisinin de yüzünün asılmasına neden olmuştu.

Çevreye bakarak ilerleyip bir masaya oturmuşlardı ama beklediklerini görememişlerdi.

Menüyü incelerken ilk konuşan Defne oldu.

"Yok işte boşuna geldik, senin aklına uyanda suç."

Derken kime kızdığını kendi de bilmiyordu.

"Adamın burada çalıştığına emin misin?"

"Sen burada mı çalışıyorsun dedim, o da evet dedi. Çalışmasa restoranın arka kapısında arabasının işi ne?"

Masaya gelen garsonla konuşmaları bölündü. Verilen siparişler ile genç kadının gözleri yine çevreyi taradı.

"Neredesin koca adam?"

Onu göreceğim diye o kadar heyecanlanmıştı ki şu an çok büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. Özenle giyinmişti, makyajını yapmıştı, taksi de kafasında yüzlerce karşılaşma sahnesi kurmuştu. İlk olarak ne diyeceğini bile düşünmüştü. Ama onu görmemeyi hiç planlamamıştı.

"Belki bugün çalışmıyordur. Olamaz mı?" derken Elif arkadaşının üzüldüğünü fark etmişti.

Belki der gibi kafasın sallamıştı genç kadın.

Elif arkadaşı mutlu olur diye düşündüğü için böyle bir fikir atmıştı ama adamı göremeyecek olmayı düşünmemişti. Arkadaşının asılan yüzü de adamın Defne'yi ne kadar etkilediğinin kanıtı gibiydi. Daha fazla dayanamayıp, aklına gelen ilk şeyi söyledi;

"Bak böyle surat asarsan çağırırım şu garsonu sorarım adamı."

Telaşla;

"Saçmalama Elif, sakın öyle bir şey yapma." Sesi biraz fazla çıkmıştı genç kadının. Telaşla çevresine baktı.

"Ne var soralım işte"

"Soramayız! Buraya gelip onu aradığımı anlar."

"Kızım zaten adamı görsek de onun için geldiğini anlamayacak mıydı?"

"Bak söz verdin, ben ne istersem o. Tatlımızı yer kalkarız. Sormanı istemiyorum." Derken aslında deli gibi istiyordu kadın.

"Neredesin Demir!" diye bağırmak istiyordu. Ama sustu.

Demir ise tam o anlarda kadının evinin önünden geçiyordu.

Kader nasıl isterse öyle olsun diyemeyen iki kalp, birbirlerini görmek adına hareket etmişlerdi. Ama kaderin onlar için farklı sürprizleri vardı.

Adam içten içe "Nasıl olduğunu merak ediyorum" diyordu. Kendini kadının evinin önünde bulmasının tek nedeni iyi olup olmadığın görmekti. Kendini buna inandırmak istiyordu.

Ama dün gece kadını evine bıraktıktan sonra, yatağa uzandığında, ilk defa gözlerini kapattığında, başka bir kadını düşündüğünü fark etti. Yine o siyah saçlı mavi gözlü kız düştü aklına. Defne diye fısıldadı...

Üç yıldır yaşamı o kadar değişmişti ki. Kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissediyordu.

Ama küçük kadın ellerini dolayınca boynuna, kalbinin hala attığını hissetmişti. Üç yaşında dünyalar güzeli Cananı vardı. Hayat ailesinden bir Canan'ı almış diğerini vermişti onlara.

Dışardan her şey yolunda gözüküyordu. Ama üç yıl önce kalbine derin bir yara almıştı ve hala izlerini taşıyordu.

Demir Erçetin 32 yaşında kocaman bir adam gibi gözükse de hala her gece, annesinin dizlerine oturan o küçük çocuk gibi kitaplarını dinliyordu. Tek fark bu sefer annesi okumuyordu, bu sefer annesinin kitaplarını o okuyordu.

Annesi hep "verdiğin bütün sözleri tut oğlum" derdi. Sonra da eklerdi "Söz verdiğin insanın belki de, o küçük söz umududur."

Söz demişti bir kere. Ne zaman ihtiyacın olursa demişti. Ve o küçük kadının şu anda nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordu.

"Nasılsın Defne!"

...

Aynı vakitler de iki genç kadın hevesleri kırılmış şekilde, hesabı ödemiş ve kalkmışlardı.

"Bana gidiyoruz değil mi?" diye sormuştu Defne.

"Tabi ki sana gidiyoruz. Akşam dışardan yemek söyler, film gecesi yaparız ama aksiyon filmi." Derken güldürmeyi başarmıştı arkadaşını Elif.

Ve iki kadın eve gelip gerekli gereksiz her konudan konuşmuşlardı. Ama asla Demir konusu açılmamıştı. Elif, Bir daha onu restorana götürmenin zor olduğunu biliyordu. Ve Defne'nin üzülmesini istemiyordu.

"Defne şu buzdolabının üstünde ki gazete kağıtlarını atacağım bir gün."

"Deli misin sen! Harika yemek tarifleri yazıyor adam, ben sırf bunun için alıyorum bu gazeteyi. Ayrıca yaptığım yemekleri yerken öyle demiyorsun ama."

Yemek yapmayı çok severdi Defne. Çeşit çeşit tarifler bulur ve yapmaktan asla üşenmezdi.

"Ama göz zevkimi bozuyor, başka yere koy şunları."

"Dedi iç mimar Elif!" derken şaraplarını almışlardı ve kurulmuşlardı televizyonun karşına. Tam o anda kapı çaldı.

Birbirlerine bakan iki kadın, kimin geldiğini tahmin etmekte zorlanmadılar.

"Ben de ne zaman gelecek diyordum." Derken kapıya doğru ilerlemişti Elif.

"Elif lütfen ben konuşup göndereyim."

Şaka mı der gibi bakmıştı Elif.

"Lütfen ?"

"Tamam. Gönder şu pisliği ve bir daha karşımıza çıkmasın."

Dilden dile dolaşır ya hani, her insan hata yapar diye ama hatalar her zaman kötü müdür kimse bunu düşünmez. Herkes beylik lafları etmeye pek heveslidir.

Defne belki de mesleğinin ona kattığı bir alışkanlık olsa gerek yapılan her hatayı anlamaya çalışırdı. Bunun farkında olarak açtı kapıyı.

"Neden geldin Semih?"

"Özür dilerim sevgilim."

Dün gece kadının döktüğü gözyaşlarını üç kelimeye sığdırıp çöpe atabileceğini sanan adam, kadının gözüne o kadar komik geldi ki, kahkaha atmaya başlayan Defne'ye şaşırmış bir halde bakakaldı Semih.

"İyi misin Defne?"

"İyi miyim? Evet harikayım Semih. Sevgilim ile asistanımın ilişkisi olduğunu öğrendim ve o kadar iyiyim ki onlara kocaman mutluluklar diliyorum."

Alnını sıkıntıyla ovalayarak sordu adam,

"Nasıl öğrendin?"

"Ne önemi var allah aşkına? Sen bana, bu ne zamandır var onu söyle."

"Bak gerçekten ben seni seviyorum. Ama aniden oldu, ben de çok pişmanım ne olur içeri geçelim, konuşalım."

"Bana, beni ne kadardır salak yerine koyduğunuzu söyleyeceksin!"

"Hıı tam bilmiyorum ama, ona asla bir şey hissetmiyorum, aniden oldu diyorum sana Defne."

"Ha yani aniden ayağın kayıp onun dudaklarına mı yapıştın."

"Defne bak..."

Genç kadın kendini hala aptal yerine koyan adama, gözlerinden alevler çıkarak bakıyordu.

"Kes sesini Semih. Ben gayet açık anladım seni."

"Biz evlenecektik."

Adamın hiçbir şey olmamış gibi konuşması, artık sinirlerinin son noktaya çıkmasını sağlamıştı.

"Ben teklifini kabul ettiğimi hatırlamıyorum."

"Defne gerçekten çok üzgünüm."

"Beni aldatırken nasıl evlenme teklifi edebildin."

"Seni istiyorum çünkü bunu görmüyor musun?"

"Semih o benim asistanımdı! Kalın kafan alıyor mu bunu? Benim yanıma geldiğin her an o da vardı ofiste. Benim arkamdan nasıl güldünüz kim bilir?"

"Bak sakinleş, seni ne kadar sevdiğimi..."

"Git Semih." Daha fazla duymak istemiyordu adamın yalanlarını.

"Çok üzgünüm Defne."

"Bitti Semih."

"Sende hiç mi hata yok Defne. Sen kendine hiç bakıyor musun?"

"Şimdi de çirkinleşiyor muyuz Semih."

"Sen beni sevdin mi hiç?"

"Sana aşık olmadığımı biliyordun Semih ama yine de bana evlenme teklifi ettin. Bana açıkça söyleyebilirdin ama sen bu durumdan hiç şikayetçi olmadın. Söylesene benimle evlenmeyi soyadım için mi istedin. Başarılı mimar Semih Bey belki de Soylu ailesinin damadı olurdu değil mi?"

"Düzgün konuş benimle Defne."

"Neden haksız mıyım?"

Adamın konuşmasına izin vermeden devam etti kadın.

"Sen asıl beni hiç sevdin mi? Ben en azından büyülü aşk sözleri ile yalan söylemedim. Sen beni kandırdın. Aldatmayı geçtim ama sen bana yalan bir sevgi sundun. Asla affedemem seni. Git şimdi."

"İçeri girmeme izin ver lütfen."

"Bitti diyorum Semih, bir daha çıkma karşıma."

Defne'nin kolunu tutmaya çalıştığı an tutamamıştı artık kendini kadın,

"Babamı aramamı mı istersin yoksa. Tek bir sözüme bakar işten atılman."

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?" derken adamın gözleri büyümüştü.

"Hayır! Sadece benimle param için birlikte olduğunu anlamak istedim, yüzünün şekline bakılırsa yanılmamışım."

"Evet küçük hanım, maalesef herkes siz gibi şanslı doğmuyor."

"Bana küçük hanım deme!" Demir aklına gelmişti bir anda. Şu anda keşke burada olsaydı ve senin bana küçük hanım diyen o ağzını dağıtsaydı diye düşünürken, en nefret ettiği kelimeyi kullandı adam.

"Buna mı takıldın küçük hanım. Sen resmen büyümeyen, şımarık bir kızsın."

Sinirle kalkan eli adamın yanağına inmişti.

Semih ise sinirle kadının kolunu sıkmaya başlamıştı. Tam o anda Elif daha fazla dayanmayıp,

"Defol git, yoksa çok kötü şeyler olacak!"

Sertçe kapattıkları kapı ile iki kadın sıkıca sarılmıştı. Bunu da atlatmışlardı birlikte.

"Ben şımarık değilim Elif" derken gözyaşları birer birer dökülüyordu.

"Sen benim gördüğüm en düşünceli insansın Defne. Dışardan nasıl görünürse görünsün. Hem hep ne deriz biz?"

"Kim ne der diye yaşamak yok"

"Aferin, küçük hanım." Derken ima ile gülmeye başlamıştı.

"Ay çok pardon, küçük hanım dersem döversin filan" Derken ikisi de gülmeye başlamıştı.

"Sen var ya çok fenasın."

"Sen var ya bir tanesin."

...

O gece Semih'in gelmesi genç kadının kafasının daha da netleşmesini sağlamıştı. Adamla elbette yüzleşecekti ve bunun hemen olması kadını rahatlatmıştı.

İki arkadaş birlikte vakit geçirmiş ve sabah Defne'nin muayenesine gitmek için yola çıkmışlardı.

Güneş bulutların arasından yüzünü gösteriyordu o gün. Yavaş yavaş eriyen kar genç kadının içinde ki karamsarlığı söndürüyordu sanki.

Defne gelen hastası ile seansa girerken, Elif de kendine bir kahve yapıp, pencereden dışarıyı izliyordu.

Her kız çocuğunun kahramanı olan baba figürü onun hayatında bir anda yere çakılmıştı. Ailesi ile aralarına koyduğu sınır çevresinde ki insanlara önyargılı yaklaşmasına neden olmuştu.

Kapıdan içeri giren kadınla birlikte düşünceleri de yön değiştirdi. Ve boş bakan gözlerinden bir anda ateş fışkırmaya başlamıştı.

"Sen hangi yüzle geldin buraya!"

Ahu patronunun arkadaşı olan bu kadından hiç haz etmediği gibi biraz da çekinirdi. Defne ile konuşurken gözlerinin içi gülen kadın, diğer insanlara çevrildiğinde bakışları bazen korkutucu olabiliyordu.

"Eşyalarımı almaya geldim." Zorlukla konuşabilmişti.

"Hemen ne alıyorsan al, defol git!" derken Elif arkadaşının seansta olmasına seviniyordu.

Ahu eline geçen birkaç parça eşyasını alırken ilk defa suçluluk duygusu hissetmişti. Hiçbir şey demeden arkasına dönmüş çıkarken, duyduğu ses ile durmuştu.

Elif ise yıllardır düşünüp durduğu ama cevap bulamadığı soruyu soruvermişti.

"Bir kadın başka bir kadına bunu nasıl yapar aklım almıyor. Bu kadar mı değersizsin sen, kendine verdiğin önem bu mu?"

Ahu'nun ise duyduğu cümleye verecek bir cevabı yoktu. Karşısında bir cevap bekleyen kadının gözlerinin içine bakıp,

"Hayat herkese adil davranmıyor Elif Hanım." Diyerek çıkmıştı.

Her insan gibi köşeye sıkışınca, verilebilecek olan en güzel cevabı vermişti kadın.

Elif ise kafasını iki yana sallayıp, sadece yazık diyebilmişti.

İki kadın klinikten çıkarken akşama dair plan yapıyorlardı. Daha çok Elif fikir veriyor ve Defne'nin arkadaşına uymaktan başka çaresi kalmıyordu.

Anlıyordu arkadaşını. Onu yalnız bırakmak istemiyordu, tek başına olursa kafasında kuracağını biliyordu. Ve bu nedenle ses çıkarmıyordu.

Bir şeyler içmek ve hiçbir şey düşünmeden dans etmek için bir gece kulübüne gitmeye karar verip, evlerine doğru yola çıktılar.

...

Diğer tarafta ise Demir sahibi olduğu restoranının mutfağında, kafasını dağıtmak için bir tarif deniyordu.

Evet, Demir Erçetin, genç kadının sandığı gibi orada çalışan bir garson değildi. Karolina adlı restoranın sahibiydi.

Genç adamın annesi bir yazardı. Harika aşk hikayelerinin sahibiydi. Sadece aşkı anlatmak ile kalmazdı. Altını çizmenize neden olan cümleleri ile hayatınızda bir yer edinirdi.

Adam annesini, evlerin de ki deniz manzaralı terasında oturup, parmaklarından o büyüleyici kelimeleri dökerken ki haliyle hatırlıyordu.

"Demir Bey."

Düşünceleri ve adam o anlarda, o kadar haşır neşirdi ki duyduğu ses ile arkasına dönerken bir tabağın kırılmasına sebep olmuştu.

Telaşla özür dilemeye çalışan garsona,

"Önemli değil Ali, ne oldu."

"Oğuz Bey geldi de, haber vereyim dedim."

"Tamamdır sağ ol." Derken arkadaşının yanına doğru yürümeye başlamıştı.

Arkadaşı Oğuz canı sıkıldıkça uğrardı. Ve Demir onu gördüğüne sevinmişti. En azından Oğuz'un zevzevlikleri ile aklında ki şu kadından bir kaç dakika da olsa uzaklaşırdı.

"O bohem prensimiz buralardaymış." Derken başlamıştı bile arkadaşı.

"Başlama hemen, hoş geldin." Derken gülüyordu adamın yüzü.

"Ben gelmesem, senin geleceğim yok. Hadi bir şeyler söyle, yiyelim senin şu meşhur menünden."

Arkadaşı ile sohbet edip kafasını dağıtmak ona iyi gelmişti.

"Akşam benim mekana geliyorsun, bu sefer kaçışın yok."

Oğuz bir gece klubü işletiyordu. Sahilde, harika bir mekandı. Demir'e restoranı açarken de oldukça yardım etmişti.

"Oğlum ses kaldırmıyor kafam, zorlama adamı." Derken yine de şansını denemek istemişti. Ama uzun zamandır bir bahane ile ekiyordu arkadaşını. Bu sefer kaçışı olmadığını biliyordu.

"Bak valla gelmem bir daha yanına."

Arkadaşının bakışlarından anladığı kadarı ile akşam gitmekten başka bir seçeneğinin olmadığını anlamıştı.

"Tamam. Uğrarım akşam."

Oğuz'u uğurladıktan sonra, aklına üşüşen anılarından kaçamadı.

...

"Gelsene oğlum, neden orada duruyorsun?"

Masumca bakmıştı Demir annesine.

"Ama sen kitap yazıyorsun."

"Olsun. Sen ve Öykü ne zaman isterseniz kollarım kocaman açılır size." Derken oğlunun kucağına koşması için açmıştı kollarını.

Annesinin kucağında Demir denizi izliyordu.

"Deniz çok güzel değil mi anne?"

"Evet oğlum. Baksana masmavi."

"Benim en sevdiğim renk mavi." Derken annesi sormadan duramamıştı.

"Neden oğlum?"

"Çünkü, senin en sevdiğin renk mavi."

Gülümsemişti kadın. Harika bir çocuktu Demir.

"O zaman her gün mavinin bir tonunu öğrenelim mi seninle."

Demir şaşırmıştı.

"Nasıl yani?"

"Mavinin bir çok tonu vardır. Açığı, koyusu... oooo daha bir sürü." Derken karşısında ki meraklı suratı öpmeden duramamıştı kadın.

"Anlaştık o zaman. En sevdiğimiz rengi tanımaya başlayalım."demişti annesi.

...

O günden sonra bir ritüel halini almıştı bu oyun.

"Bak bu da karolina mavisi anneciğim."

O gün öğrenmişti. Annesinin en çok sevdiği mavi tonuydu bu. Ve restoranına ismini veren renk olmuştu.

...

Elif hazırlanıp arkadaşının evine geldiğinde, Defne'nin de hazır olduğunu gördü.

"Oh bu ne güzellik." Demeden duramamıştı.

Defne vücudunu saran bir pantolon, ve derin göğüs dekoltesi olan bir büstiyer giymişti. O kadar da abartılacak şeyler değildi üstündekiler. Ama gözlerinin mavisini ortaya çıkaran makyajı ve uzun siyah saçlarının omuzlarına dökülmesi ile göz alıcı olmuştu.

"Sen kendine bak güzel arkadaşım benim." Derken iki kadın çantasını alıp çıkmışlardı.

Girdikleri mekana arada sıra da gelirlerdi. İçeri de ki yüksek sesli müzikle şimdiden yerlerinde duramıyor, eşlik ediyorlardı.

İkinci içkilerine geçtiklerinde ise bağıra bağıra söyledikleri şarkılar ile dans etmeye başlamışlardı.

Defne orada sadece arkadaşı varmış gibi eğleniyordu. Şu iki günde yaşadıklarını unuturcasına içiyordu. Kimseyi umursamadan vücudunu müziğe kaptırmıştı.

Onu izleyen bir çift siyah gözden habersiz.

Demir ise arkadaşının kendine özel locasında, bütün mekana hakim bir şekilde, elinde içkisi ile öylece duruyordu. Oğuz'u kırmamak için gelmişti ve bir kadeh içip kaçacaktı.

Aklına gelen küçük kadın ile kafasını dağıtmak için baktığı mekan da, onu göreceğini bilmeden gezdirmişti gözlerini.

İlk önce algılayamasa da onun dün gece ki kadın olduğunu fark ettiği an kısılan gözleri ile derin bir nefes aldı.

İlk önce kadının yanında kim olduğuna baktı. Yanında bir kadın vardı. Sonra ise gülen yüzüne takıldı gözleri.

Ben küçük hanım nasıl diye düşünürken, o bildiğin eğleniyor.

İçinden geçenler ile elinde ki bardağı sıktığının farkında bile değildi. Daha sonra düşünceleri farklı yerlere doğru yol aldı.

Dans eden o kıvrımlı vücudunu inceledi ilk önce. Sonra o derin göğüs dekoltesine kaydı gözleri ve dişlerini sıkmaktan kendini alamadı. Hele siyah saçlarının dans ederken dudağına yapışmasını gördüğü an düşüncelerinin başka bir nokta da toplanmasına engel olamadı.

Elini çenesinde gezdirip, bir bardak daha istedi arkadaşından.

Hani gidiyordun oğlum sen? Ne bir bardak daha?

Kendini susturup dans eden o deniz gözlü kızdan gözünü ayırmadı. Arada kızın çevresinde onu rahatsız eden biri olup olmadığını da kontrol ediyordu.

Ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildi.

Kızın hiçbir hareketini kaçırmıyordu. Bir ara sendeleyince ileri doğru atıldı. Ama yanında ki kız onun elinden içkisini almış ve garsona bir şeyler söylüyordu.

Çok mu içtin küçük hanım?

Hesabı ödediklerini gördüğü an;

"Oğuz ben kaçıyorum." Derken yürümeye başlamıştı bile. O küçük kadının evine girdiğini görmeden uyuyamazdı bu gece.

Ne oluyor oğlum sana. Sanane!

Yine susturdu kendini. Ve dışarı çıkan iki kadının arkasından çıktı. Orada ki görevliye gözüyle arabasını getirmesini söyledikten sonra, bekledi.

Defne'nin ayakta zor durduğunu gördüğünde ise

Dişlerinin arasından "Ah Defne." Diye fısıldadı.

Taksiye bindiklerini görünce, arabasına atlayıp takip etmeye başladı.

Altın da ki son model arabası, taksi ile aralarının açılmasını önledi. Taksinin Defne'nin evine doğru saptığını görünce, ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini doldurdu arabanın içine.

Uzaktan, taksiden inen iki kadını izliyordu. Penceresini açıp ne konuştuklarını duymaya çalıştı.

Defne kollarını açmış, gökyüzüne bakarak;

"Neredesin superman? Hani söz vermiştin, gelmedin ama." Diye bağırıyordu.

Genç adam istemsizce gülmeye başladı.

Beni unutmamış, diye düşünürken kalbinin hızlandığının farkındaydı.

"Defne ne olur çıkalım artık yukarı. Niye bu kadar içtin sen ya." Derken Elif ise arkadaşını sürüklemeye çalışıyordu.

Tam o anda adamın gülümsemesi dondu. Çünkü bir adam Defne'nin kolunu tutmuş bir şeyler söylüyordu.

Genç adam ne zaman arabadan indi, ne ara onların yanına kadar yürüdü ve nasıl o adamın kolunu kırarcasına sıktığını fark etmemişti. Tek duyduğu kadının;

"Bırak beni Semih, git buradan." Deyişi olmuştu.

"Sana bırak beni dediği halde, hala o kolu tutuyor musun yoksa ben mi yanlış görüyorum?" diye konuştuğu an Defne'nin

"Supermanım geldin." Demesi bile sinirlerini yatıştırmıyordu.

"Sen de kimsin lan?" demişti Semih.

O arada Elif, Defne'yi susturmaya çalışıyordu. Ama kadın " Bak Elif bu o Demir." Derken vücudun da ki alkolün etkisi ile ayakta zor duruyordu.

"Ben elini kıracak olan adamım ve eğer biraz daha burada durursan kırılmadık kemiğin kalmayacak." Demişti Demir.

Elinin acısı ile inleyen adam konuşamamıştı. Ve Elif

"Git artık Semih." Dedikten sonra adam sinirle arkasına dönüp gitmişti.

Uzaklaşırken, sinirle Demir'e doğru salladığı parmağıyla;

"Seninle hesabımız bitmedi." Demeyi de ihmal etmemişti. Ama Demir az önce kadının sertçe tutulan kolunu okşamakla meşguldü.

Şimdi ise şaşkınca Demir'e bakan bir Elif, Defne'yi düşmemesi için belinden tutan bir adet Demir, ve sarhoş ama bir o kadar da mutlu Defne den oluşan bu tablo kaldırımda öylece duruyorlardı.

Bir anda adam boynuna sarılan elleri hissedince, alışkanlık olmuş gibi o da dolamıştı kollarını kadına. Ve az önceki sinirinin yerini tatlı bir mutluluk almıştı.

İki gündür bu anı beklemiş gibi kadının saçlarına gömdü yüzünü.

Elif ise şok olmuş bir halde onları izliyordu. Bu adam nereden çıkmıştı hala idrak edemiyordu.

Defne hem sarhoşluktan hem de yanında ki adam yüzünden tutamadığı kahkahasıyla konuşmuştu.

"Demir geldin."

"Ben sözümü tutarım küçük hanım."

"Geldin." Hala inanamaz gibi tekrar etti.

"Bak bana" kadının yüzünü elleri arasına aldı.

"Geldim ama, ne bu halin?" derken azarlarmış gibi konuşmasının yanında tatlı bir ses tonu ile sormuştu.

"Birazcık içtim." Derken tek gözünü kısmış, bir eli hala Demir'in boynundayken diğer eli ile ne kadar içtiğini göstermek için, baş parmağı ile işaret parmağını bir araya getirmişti.

Demir ise kadının tatlılığı karşısında kahkahasını tutamamıştı.

"Sana da gülmek çok yakışıyor Demir."

Adam duyduğu cümle ile afallarken, Elif girdiği şoktan çıkmıştı.

"Hadi Defne gidelim." Derken arkadaşının koluna girmişti.

"Ama superman burada." Defne çocuk gibi dudağını büzmüştü.

"Tamam teşekkür ederiz şimdi ona, o da başkalarını kurtarır."

"Hayır! Başkalarını kurtarma." Derken daha da sıkı sarılmıştı adamın boynuna.

Elif dayanamayıp,

"Fazla kaçırdı bugün, bütün saçmalamasının nedeni o kusura bakmayın ve arkadaşımı bırakın da gidelim."

Adam kadını bırakmak istemese, arkadaşı onu öldürecek gibi bakıyordu. Bu nedenle kabul etti.

"Hadi bakalım küçük hanım, şimdi arkadaşınla git."

"Hayır gitmem! Ayrıca sen neredeydin bugün bakayım? Ben restorana geldim yoktun." Dili dönerek konuştuğu şeyler için sabah kafasını yastığa gömeceğinden habersizdi kadın.

"Defne sus! Vuracağım şimdi ağzına." Elif bu sözlerinden dolayı arkadaşının sabah ne halde olacağını bilmesine rağmen susturamıyordu kadını.

"Buradayım, şimdi evine gir, ben gökyüzüne bakınca yine gelirim." Adam kadını ikna etmeye çalışırken duydukları ile keyiflenmişti.

Beni görmeye gelmiş. Diye düşünürken içinde ki mutluluk taşıyordu.

"Söz mü?" diye dudaklarını büzünce, adamın gözleri oraya kaymıştı. Ve şu anda yalnız olsalardı kendini tutabileceğinden emin değildi.

Sen ne yapıyorsun bana küçük hanım.

"Söz." Demişti kadının gözlerinin içine bakarak.

Defne kabul etmişti. Ama kolları adamın boynundan çözünce sendeleyip düşücekken, adam yine tutmuştu onu.

Bunu böyle olmayacağını anlayan Demir;

"Yukarı kadar çıkarayım sizi." Derken Elif'e sorar gözlerle bakmıştı.

Elif ise çaresiz kabul etmişti.

Bir anda ayakları yerden kesilen kadının ağzından şaşkınca, anlamsız bir ses çıkmıştı.

"İşte benim kahramanım."

Demir ise şu anki halinden o kadar memnundu ki, bu küçücük kadının kollarının arasından ayrılmasını hiç istemiyordu.

Kadının sarhoş olunca dilinin ayarı olmadığını da çok net anlamıştı. İyi ki demişti, iyi ki Oğuz'u dinleyip gitmişim oraya.

Önde Elif, arkada kollarının arasında ki kadın ile Demir apartmana doğru ilerlediler.

"Demir ben artık sana superman demeyeceğim."

"Nedenmiş o küçük hanım."

Susmak bilmiyordu kadın. Ve biraz ayık olan aklı da adamın varlığı ile sarhoş olmuştu.

"Çünkü sen Demir'sin ya, artık ıronman diyeceğim."

O anda üçü de kendini tutamayıp gülmeye başlamışlardı.

"Sen nasıl istersen öyle seslen."

Başını adamın omzuna yasladığı an adam derin bir nefes daha aldı. Ve düşünmeden edemedi.

Başınız küçük hanım, omzuma çok yakıştı.

Kendini susturamayan kadın yine konuştu.

"Demir, omzun tam benim başıma göre."

Artık Elif pes etmişti. Yukarı çıkana kadar arkadaşının daha fazla saçmalamaması için dua etmekten başka bir şey yapmıyordu.

Düşüncelerini kesen cümle ile adam kadını daha da sıkı tutmaya başladı. Evet dercesine. Senin başın sadece benim omzumda olmalı dercesine.

Genç kadın ise hafiften uyuklamaya başlamıştı. Yeri o kadar rahattı ki istemsizce dudaklarını adamın boynuna bastırıp derin bir nefes aldı.

Adam boynunda hissettiği yumuşaklıkla elinde olmadan bu kadını istediğini fark etti.

Saçlarını ellerinin arasına dolamak istiyordu ve çok bilmiş ağzını dudakları ile kapatmak için can atıyordu.

Ne ile sınanıyorsun sen adamım?

Kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı.

O anlarda Elif de kapıyı açmaya çalışıyordu.

Elif adamı inceliyordu. Tek bir yanlış hareketinde bütün apartmanı ayağa kaldırmaya hazırdı. Ama arkadaşı o kadar huzurluydu ki... Ve adam Defne' den gözlerini ayırmıyordu. Sanki ona bir şey olacakmış gibi, küçük bir bebeği tutuyor gibiydi.

"Şu kanepeye bırak lütfen, gerisini ben hallederim."

Demir kadının kollarını zor da olsa çözmeyi başarmıştı. Gözleri kapalı kadın bırakıldığı koltukta uyuma pozisyonunu almıştı bile.

Elif merakla adamın hareketlerini izliyordu.

Ve adam elini yavaşça kadının saçlarında gezdirdi. Uyuyor muydu yoksa hala kendisinde mi bilinmez kadın,

"Demir geldin." Diye fısıldadı.

Adam gamzesini ortaya çıkartan bir tebessümle,

"Geldim Defne." Eli hala kadının saçlarındaydı. Ve devam etti.

"Ama gitmeden son kez aç gözlerini, mavilerini göreyim."

Kadın duymuş gibi açtı gözlerini ve adama en büyük hediyeyi sundu. Ama iki saniye sonra tekrar kapattı. Yeter dedi adam. Bu da yeter.

Ve Elif'in varlığını hatırlayıp aniden çekti elini.

"Ben gitsem iyi olur."

"Teşekkür ederiz. Sizi tanımıyorum ama geçen gece Defne' ye yardım etmişsiniz sanırım.

"Oldu öyle bir şeyler." Derken gözü hala uyuyan kadındaydı.

"Bir sorun yok değil mi? İyi Defne?"

"Ben yanındayım. Merak etmeyin.

Denilecek bir şey kalmamıştı. Kapıyı açıp çıkarken aklına gelenle konuştu. Karşılaşmaları için bir tesadüfü daha beklemek istemedi.

"Ben numaramı bıraksam, eğer bir sorun olursa ararsınız."

Tam gerek yok diyecekken, az önce arkadaşı ile bu adamın arasında ki duygular somutlaşmıştı ve kadına kadar ulaşmıştı. Arkadaşı bu adama ulaşmak isterse bir daha restorana götürmek için dil dökmek yerine adamın numarası işe yarayabilirdi.

"Tamam." Dedi.

Ve kadın söylenilen numarayı kaydetti telefonuna.

Ve Demir'in elleri cebinde arabasına doğru yürürken ki yüzünde ki gülümsemenin aynısından rüyasında Demir'i gören Defne'de de vardı.

Hayat sürprizler ile doluydu.

...

Ve evet uzun bir bölümün sonu... umarım beğenirsiniz, ben yazarken hele son sahnelerde çok eğlendim.

Artık karakterleri tanımaya başladık. Ve ilerleyen bölümlerde bizi çok tatlı sahneler bekliyor.

Daha az bir kitleye hitap etsem de ben çok heyecanlıyım siz de lütfen yorumlarınız ve beğenilerinizle bana ortak olursanız çok mutlu olurum:)

Görüşmek üzere:)



Continue Reading

You'll Also Like

184K 8.4K 47
↝TAMAMLANDI 0540****: Cenk silahları aldın mi . 0540****: Cevap ver bana. Gece: Galiba yanlış numaraya mesaj yazdınız . Gece: Ne silahı ya . 0540****...
155K 11.7K 18
"Abin falan dinlemem. Eğer o odaya gelirsem, sabaha kadar çığlık attırırım sana."
1.9M 84.9K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1.7M 46.1K 14
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...