Aşk'ı kıyamet

By Crazy_Mama_007

567K 32.3K 18.8K

Ünlü bir iş adamı ve bir hayat kadını... Olacak şey miydi? Yolları kesiştiğinden beri biliyordu olmayacağı... More

1.Hayatın sonu gibi...
2.Bilseydim!
3.Kimsiniz siz?
4.Yeni Hayat...
5. Huzur...
6. Ömer ve Ali
7. ÖMER VE MELEK
8. Ömer ve Melek Part 2
9. Arka Kapı!
10. Leyla'nın kararı
11.Bana Böyle Dokunma!
12. Hani Benim Gençliğim Anne Part 1
13. Hani Benim Gençliğim Anne Part 2
14.Otur Baştan Yaz Beni
15.Leyla'nın kaderi
16.Korunuyormusun?????
17.Hangimiz Düşmedik Kara Sevdaya
19.Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş
20.İşte Gidiyorum
21. Neredesin Sen (Hakan & Bahar)
22. Leyla'nın Korkusu (Hakan & Bahar)
Anneler Gününe Özel (Gelecekten Bir Alıntı)
23. Sol Yanım Benim
24. Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini
25. En Güzel Aşk Zor Olandır (Şeytan!)
26. Ben Ne Zaman Büyüdüm Anne
27. Yak Gel
28. Kalbimin Tek Sahibine
Duyuru!
29. Aşkın Bana Değdi Değeli (Huysuz ve Tatlı Kadın)
30. Acıyı Sevmek Olur mu!?
31.Anneler ve Evlatlar
32. Kim bu Leyla
33. Vay Yine mi Keder
34.Benim Hayatım
35. Kurşuna Gerek Yok!
Duyuru: Kuzumun resimleri
36. Gitme!
Duyuru Yeni Hikayemiz
37. Aşk'ı Kıyamet (Hayatın Sonu Gibi)
38. Gidiyorum Bütün Aşklar Yüreğimde
39.Yazımı Kışa Çevirdin (Yeni Hayat)
Aşk'ı Kıyamet İzmir Karakterler
40.Öf Öf!
Hadi Gelin Biraz Dertleşelim
41. Tuzak
42.Tuzak Part 2
43. Hoş Geldin Bebek
44. Son Mektup...
45. Herkes Yaralı!
46.Kader Diyemezsin!
47. Pişmanım!
48. Git
49. Hasretinle Yandı Gönlüm
50.Kalbimdeki Deniz
51. Emri Olur
52. Bitmeyen Sevda
53. Ben Yoruldum Hayat
54.Nenni Bebek Oy
55. Devlerin Aşkı
56. Aşıklar Şehri
57. Sevgilim
58. Kıyamet!
59.Ben Bir Adam/Kadın Sevdim (FİNAL)
Dudaklarında Arzu Kollarında Yalnız Ben

18.Sonun Başlangıcı...

9K 485 474
By Crazy_Mama_007

Evet arkadaşlar yeni bir bölümle daha sizlerleyim bu bölüm ithafım nslhn5828 e yani canım yazarım Nesli'me gitsin. Hikayeleri Kaderimin Peşinde ve onun devamı olan Sevda Vurgunu'nu şiddetle tavsiye ediyorum. Tabii yeni hikayesi Sevdam Bir Ateş te bir harika. Ben çok severek okuyorum ve sizin de beğeneceğinize inanıyorum. Bu bölüm bir de teşekkürüm var OZSOOWAN yazarım bu güzel kapak için çok çok teşekkür ederim. Tabi onun hikayesi Kanatmadan Sev i okumuyorsanız çok güzel bir hikayeyi kaçırmışsınız demektir. Multi deki şarkıyı benim belirttiğim yerde açarsanız daha iyi olur. İyi okumalar♥

Bilmiyordu Leyla sonun başlangıcına yürüdüğünü, bilmiyordu bu gün başına gelecekleri. Haluk duyduklarını patronuna söylemek için telefonunu eline aldı...

"Abi bugün öğlen yemeğine dışarı çıkacaklar, ama nereye gidiyorlar bilmiyorum."

"En nihayetinde... Bu iyi oldu yarın ihale var ben daha Leyla'ya görünemedim"

"Abi istersen onları takip edeyim"

"İyide nasıl çıkacaksın şüphelenmezler mi?"

"Abi sen beni bir beş dakika sonra ara gerisini bana bırak" Haluk telefonu kapattıktan sonra Alinin onu duyabileceği yere kadar geldi ve telefonu çalınca cevapladı...

"Söyle kardeşim"

...............

"Ne!! ne hastanesi Annem iyimi?"

...............

"Tamam hemen geliyorum" Deyip kapattı telefonu. Alinin yanına gidip

"Ali annemi hastaneye kaldırmışlar, müsaaden olursa bi gidip göreyim"

"Geçmiş olsun Haluk umarım kötü değildir durumu. Git tabii, hatta dönme bugün geriye, Annenle ilgilenirsin"

"Sağ ol Ali" Deyip arabasına atladığı gibi onu görmeyecekleri bir köşeye çekip beklemeye başladı.

Bu arada leyla hazırlanmış Ömer'i beklerken iki kahve yapıp Ali'yi de çağırıp karşılıklı oturmuşlardı...

"Nergis Anneyi aradın mı bugün, teyzen nasılmış"

"Her gün daha iyiye gidiyormuş, ama annem biraz daha kalacakmış"

"Aman iyi sevindim, Nergis Annede bir an önce gelse özledim vallahi" Ali hafif tebessüm ederek...

"Emin misin sonra gelip işinize karışmasın yine Nergis Hanım" Dedi imalı bir tonda...

"Yapma ama Ali hani konuşmuştuk. Hem ben Nergis Anneyi ne kadar severim biliyorsun" Üzülmüştü Leyla en son istediği şeydi hiç olmayan ailesinin yerine koyduğu insanları kırmak. Suçlu küçük bir çocuk gibi başını öne eğip dudaklarını büzdü. Onun bu haline dayanamayan Ali bir eliyle ellerini diğer eliyle çenesinin altından tutup kendisine bakmasını sağladı ve...

"Biliyorum ablam bilmez miyim ama Annem söylediklerinde o kadar haklıydı ki, benim tek istediğim bütün bu engelleri aşıp mutlu olmanız." Leyla kollarını açıp sıkıca sarıldı Ali'ye ve...

"İnşallah kardeşim İnşallah" dedi. Tam bu anda Ömer girdi bahçeden içeri, artık alışık olduğu bu manzarayı yadırgamadı bu sefer. Onların birbirlerini abla kardeş gibi sevdiklerini biliyordu. İyice onlara yaklaştıktan sonra...

"Muhabbetiniz bol olsun gençler" Deyince birbirlerinden ayrıldılar, Ali hemen ayağa kalkıp...

"Hoş geldin Abi" Ömer Alinin omzunu tutarak...

"Hoş bulduk kardeşim" Dedikten sonra Leyla'ya döndü...

"Hazırsan gidelim mi Leyla"

"Hazırım ceketimi alıp geliyorum" Ali ile vedalaştıktan sonra hemen yola koyuldular kısa bir süre sonra gidecekleri yere varmışlardı. Öyle çok lüks olmayan ama şirin bir yerdi geldikleri. Onları karşılayan garson masalarını gösterdikten sonra, Menüyü verip yanlarından ayrıldı. Bir beş dakika sonra gelip siparişleri aldı. Leyla tedirgindi hep etrafını gözetliyor, masalardaki insanları tek tek inceliyordu özellikle erkekleri. Tabi bunu Ömer'in dikkatini çekecek kadar açık açık yaptığını bilmiyordu. Ömer Leyla'nın hareketlerine anlam veremezken, ellerini tutup...

"Leyla iyi misin sen!?"

"İyiyim Ömer ne oldu ki"

"Bilmem onu sen söyleyeceksin geldiğimizden beri benden başka her yere baktın da"

"Yok ya öylesine bakıyordum işte. Sen neler yaptın bugün?" En iyisi lafı değiştirmekti. Ömer çok fazla üzerine gitmemek için cevap verdi...

"Ne yapayım biliyorsun yarın çok önemli bir ihale var onun son  hazırlıklarını yaptık Melek'le"

"Melek'le barışmanıza ve bu güveni sağlamış olmanıza çok seviniyorum Ömer. Özellikle Melek adına"

"Bak sen!... benim ne çektiğimi düşünen yok tabi varsa yoksa Melek hanım"

"E sende az çektirmedin ona, yönetimde olan kıza önce sekreterlik sonra asistanlık yaptırdın"

"Eeee onu bana ihanet etmeden önce düşünecekti" Bu sözler üzerine yutkundu Leyla. Kendi yaptığı ihanet sayılmazdı elbette, sonuçta Ömer onu tanıyordu ve kendinden önceki hayatında erkeklerin olduğunu biliyordu, ama Levent başkaydı Ömer'i tanıyor ve onu rezil etmek için bir yanlışını arıyordu. Leyla'da Ömer'in hayatındaki tek yanlıştı belki de. Bir an önce söylemesi gerekiyordu ama, o kadar mutluydu ki kaç sefer anlatmak istediyse de olmamıştı çünkü Ömer'le fazladan geçireceği bir gün, bir saat, bir saniye bile çok değerliydi. Bu arada garson yemekleri getirdi ve başka bir isteklerinin olup olmadığını sorup gittikten sonra Ömer...

"Buradan çıktıktan sonra sana bir sürprizim var"

"Öylemi... nasıl bir sürpriz"

"E ama adı üstünde sürpriz. Gidince görürsün" Leyla şaşırmıştı ne sürprizi olabilir diki gidince görürsün dediğine göre buradan çıkınca eve gitmeyeceklerdi. Ev!? yok hayır bitmiş olamazdı değil mi

"Ömer yoksa... Ev Bitti mi" Muzip bir şekilde gülümsedikten sonra Ömer...

"E ama sürpriz dedik değil mi"

"Yaa Çatlatmasana insanı" Ömer elini dudaklarına götürüp fermuar çeker gibi yaptı. Bunun üzerine Leyla'nın kızgın en çokta somurtkan ifadesini görünce zafer kazanmışçasına bir kahkaha attı. Ömer'le konuştukları o günden sonra o arsayı almış ve Leyla'nın istekleri doğrultusunda evin yapımı başlanmıştı. Leyla'nın şimdi oturduğu evden üç ev sonraydı. O kadar heyecanlıydı ki Leyla hem artık kendine ait bir dünyası olacak hem de Nergis anneye ve Ali'ye yakın olacaktı. En kısa zamanda en büyük hayali olan İç Mimarlık mesleğini dışarıdan bitirmek için de kolları sıvayacaktı. Sıcak bir sohbet eşliğinde yemeklerini yedikten sonra Leyla...

"Ben bir lavaboya kadar gideceğim" Ömer elini kaldırıp garsonu çağırdıktan sonra...

"Tamam, ben de hesabı ödeyip arabanın yanında bekliyorum"  Leyla lavaboya doğru giderken bir kapı açıldı ve birisi tepki vermesine fırsat vermeden kolundan tutup içeri çekti. Sırtı sert duvara çarptığında bir el ağzını kapattı. Sırtının acısıyla gözlerini kapatmıştı Leyla, tekrar açtığında gördüğü kişiyle kör olmayı bile dilemişti. Levent Bir eli hâlâ Leyla'nın ağzını bağırmaması için kapatmışken diğer elinin işaret parmağını dudağına götürüp bir nevi sus demişti Leyla'ya...

"Şimdi sakin ol fıstık, elimi çekiyorum ve sen bağırmıyorsun tamam mı?" Leyla başını onaylarcasına salladı. Zaten öyle bir şey yapıp herkesi başına toplamaya niyeti yoktu...

"Levent sen!?" Diyebildi sadece Leyla. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki neye uğradığına şaşırmıştı. Karşısındaki ukala ukala gülen adam, hayatının en karanlık en acı dolu günlerinin adamıydı. Şimdi böylesine mutlu ve huzurluyken ne işi vardı burada. Aaaa doğru ya Leyla'ya iki gün mutluluktan fazlası haramdı. Bu adamın karşısında güçsüz görünmeyi hiç istemezdi ama şimdi oturup içi dışına çıkana kadar ağlayıp bağırmak istiyordu. Yapmadı tabi çünkü bu ona ödül olurdu...

"Ne! ne istiyorsun benden, niye çıktın karşıma" Levent iyice Leyla'ya yaklaşıp...

"Aslında bir isteğim var ama inan, o nefesin yüzüme vururken unuttum her şeyi, seni şuracıkta ayakta götürmek..." Deyip Leyla'yı iyice vücuduyla duvar arasına sıkıştırıp gözlerinin içine bakarak devam etti...

"... Çok güzel olurdu.. ama fazla vaktimiz yok maalesef" Dedikten sonra birden bıraktı ve geri çekildi. Levent'in söyledikleri resmen midesini bulandırmıştı Leylanın...

"Oysa sen benim midemi bulandırıyorsun Levent. Şimdi bırak beni gideyim"

"Bunca zaman sonra buluşmuşuz, hemen gidecek misin yani, beni hiç özlemedin mi"

"Senin neyini özleyeyim be! PİSLİK!!" Leylanın sinirleri iyice bozulmuştu, ama buradan bir an önce kurtulmak için Levent'in damarına basmak istemedi...

"Bak Levent Ömer beni dışarıda bekliyor, eğer biraz daha burada kalırsam beni aramaya gelecektir ve bu senin açından hiç iyi olmaz"

"E gelsin bizde şimdi ve öncesi neler yaptığımızı anlatırız. benim için hava hoş sen düşün Ahu gözlüm" Dedi Ahu ismine baskı yaparak. Leyla sinirden çatlayacak duruma gelmişti...

"Levent yeter artık ne istiyorsun benden ne!"

"Aslında çok basit yarın bir ihale var ve ben rakamları bilmek istiyorum. Gerçi bu sefer teklifimle kazanma oranım çok yüksek ama ben yine de emin olmak istiyorum" Leyla dalga geçer gibi gülümsedikten sonra...

"İyi de benden niye istiyorsun ben nereden bilebilirim, Ömer'in sekreteri miyim ben"

"Yok sekreteri değil kapatmasısın onu biliyorum. Bak şimdi fıstık Ömer dosyalarını hep evrak çantasında taşır, sende gece veya sabah artık ne zaman yapabilirsen cep telefonunla belgelerin resmini çekip bana yollayacaksın tamam mı"

"Pardon ama niye yapayım ki böyle bir şeyi"

"Ömer'in beni hiç öğrenmemesi karşılığında"

"Bi bak bakayım Levent alnımda enayi yazıyor mu?" Deyip yüzünü iyice Levent'e yaklaştırıp devam etti...

"Ben seni tanımıyor muyum, istediğini yapsam sen ihaleyi kazandıktan sonra yine anlatırsın her şeyi. Ömer'den nefret ettiğini biliyorum bu zevkten mahrum bırakır mısın hiç kendini" Bırakmazdı tabii, ama bunu belli etmeye niyeti yoktu, çünkü Leyla'yı ikna etmesi gerekiyordu...

"Bak Leyla bu ihale şirketimin geleceği için çok önemli ve sen bana bu iyiliği yaparsan kesinlikle Ömer'e hiç bir şey anlatmayacağım. Biliyorum sana çok acı çektirdim ama madem bu hayattan kurtuldun, bende sana bir iyilik yapıp ağzımı kapalı tutacağım.

"İyilik öylemi, sen ve iyilik, güldürme beni Levent. Senin gibi bir pislik için Ömer'e ihanet etmem ben"

"İyi sen bilirsin gel o zaman birlikte gidelim yanına, bakalım anlattıklarımdan sonra senin yüzüne bakacak mı bir daha... Hadi yürü" Deyip Leyla'nın kolundan tutup çekiştirirken ikiside duydukları sesle kalakaldılar. Ömer Leyla uzun süre gelmeyince meraklanmış ve bakmaya gelmişti. Bunu fırsat bilen Levent...

"Ah bak fıstık bizim ona gitmemize gerek kalmadı o bizim ayağımıza geldi. Hadi çıkıp anlatalım her şeyi" Levent kapıya gidip açmaya kalkınca, son anda durdurdu onu Leyla. Şimdi şu anda olmazdı, Ömer'in böyle öğrenmesini istemiyordu. Levent'in teklifini gerçekten kabul etmeli mi bilmiyordu ama bu pisliği durdurmanın tek yolu buydu...

"Levent dur!! Tamam... tamam kabul ediyorum" Levent dalga geçer bir tonda...

"Aferin sana fıstık bak nasıl doğru yolu buldun. Bak inan pişman olmayacaksın, bana bu iyiliği yap sonra bir ömür çıkacağım hayatından" Ömer bir kez daha İsmini bağırınca Leyla telaşlandı...

"İyide burası lavabo değil ki nasıl çıkacağım şüphelenmez mi"

"Gel benimle" Oldukları yer erkek ve bayan tuvaletlerinin arasında bir malzeme odasıydı. Levent Leylayı odanın içinde olan kapıdan bayan tuvaletine geçirdi ve son anda Leyla'nın cebine bir şey koydu. Leyla merakla sordu...

"O neydi Levent?"

"Uyku hapı bu akşam Ömer'e kahvesiyle birlikte ver, yakalanmanı ikimizde istemeyiz değil mi fıstık. Ben sana telefon numaramı gönderirim mesajla" Leyla kadınlar tuvaletine geçiş yaptıktan sonra,  önce soğuk suyla yüzünü yıkadı. Tam kapıya doğru gidiyordu ki tuvaletin kapısı açılıp Ömer girdi içeri ve karşısında yüzü bembeyaz olmuş Leyla'yı görünce hemen yanına gidip omuzlarından tuttu...

"Leyla!  bu halin ne.. neyin var senin?" Diye sordu şaşkınlıkla

"Yo...yok bir şeyim tansiyonum düştü herhalde, öyle başım döndü birden"

"Hemen, hemen hastaneye gidiyoruz" Deyip  belinden tutarak çıkardı tuvaletten. Leyla hastaneye gitmek istemediği için ona dönüp...

"Ömer iyiyim ben öyle bir anlık bir şeydi hastaneye gitmek istemiyorum lütfen"

"Yüzün bembeyaz olmuş Leyla olmaz gidiyoruz"

"Ya Ömer iyiyim diyorum. Hem zorla mı götüreceksin"

"Gerekirse zorla götürürüm sorun yok!" Bu arada dışarı çıkmışlardı. Leyla son duyduğu cevaptan sonra Ömer'in karşısına geçti ve istediği olmamış  çocuklar gibi ayağını yere vurup...

"Of Ömer!! çok inatçısın... " Üstüne basa basa devam etti...

"Gitmek is-te-mi-yo-rum" Dedi ve ekledi...

"Hem senin bana bir sürprizin vardı" Ömer karşısında huysuz bir çocuk gibi ona hesap soran kadına baktı ve kahkaha attı...

"Tamam tamam böyle çemkirebildiğine göre gayet iyisin." İkisi de arabaya bindikten sonra Ömer yönünü Leyla için yaptırdığı eve doğru çevirdi. Ömer arabayı evin önüne park ettiğinde, kocaman açtığı gözleri ve yüzündeki şaşkınlıkla indi arabadan Leyla. Resmen nutku tutulmuştu... 

"Ömer... inanamıyorum.... inanamıyorum muhteşem olmuş" 

Tabi Leyla'nın parası bu eve yetmezdi ama Ömer önceden her şeyi ayarlamış anahtar teslim fiyatını biraz daha düşük göstermişti. Leyla  hayranlıkla evine bakarken Ömer ona yaklaşıp elini beline koyup...

"Hadi gel içeriyi de gezelim" Birlikte içeri girdiklerinde Leyla'nın ilk dikkatini çeken şömine olmuştu...

"Ömer ama ben şömine istememiştim ki" Aslında çok istemişti ama lükse kaçan her şeyi pahalı olur diye söylememişti.

"Benim hediyem" Bunun üzerine  Leyla Ömer'e baktı bir müddet,  o hayattan kurtulmayı ve kendine yeni bir hayat kurmayı hep istemişti yine de  bu kadarını hayal bile edemezdi, ama bitmişti işte. Bu gün başına gelenler aklına gelince  gözünden akan bir damla yaşa engel olamamıştı...

"Ömer... ben... ne diyeceğimi bilmiyorum. Her şey o kadar güzel ki, o kadar  hayallerimin  ötesinde ki, çok çok teşekkür ederim" Dedi ve bir bir aktı gözyaşları. Bu kadardı işte buraya kadar. Ötesi yoktu artık, Ömer yoktu. Belki son görüşü, son dokunuşuydu bu. Ömer Leyla'nın göz yaşlarını duygusallığına vermişti ama artık bu göz yaşları içli içli ağlamaya hıçkırıklara dönüştüğünde endişelenmişti...

"Leyla neyin var senin güzelim, ben seni buraya ağlayasın diye getirmedim ki"
"Ömer ben..." Dedi ve gerisini getiremedi. Ömer onu kolları arasına aldığında dahada hiç bir şey diyemedi sadece ağladı. Gencecik masum bir kızken çalmışlardı hayallerini, şimdi ona hepsini altın tepside sunan adama ihanet edecek miydi. Hayatını zindana çeviren adama güvenebilir miydi. Şu anda hiç bir şey düşünemiyordu. Ömer'in kollarından sıyrılıp göz yaşlarını sildi ve...

"Kusura bakma ne olursun, öyle birden duygusallaştım."

"Hadi eve gidelim biraz dinlen sen"

"Ömer?"

"Efendim"

"Ben... ne zaman taşınabilirim?"

"İstediğin zaman, hatta yarın ihaleden sonra şirkete geçmeyeceğim, biraz alışveriş yapar eşyalarını alır geçeriz istersen" Yarın... yarın yoktu ki artık, ne yaparsa yapsın Levent eninde sonunda söyleyecekti, belki de söylemezdi, söyler miydi?... Of bilmiyordu işte ne yapacağını ne yapması gerektiğini bilmiyordu...

"Neyse bi yarın olsun bakarız" Dedi Leyla çaresizce çünkü yarının ona neler getireceği  belli değildi.

Eve geldiklerinde Ali bahçede oturuyordu onları görünce ayağa kalktı...

"Hoş geldiniz" ikisi de...

"Hoş bulduk" Deyince Ali...

"Kahve yapmıştım içermisiniz?"

"Vallahi ben hayır demem" Dedi Ömer, Ali kahveleri doldurmak için giderken durdurdu onu Leyla

"Ali sen gel otur kardeşim, ben getiririm" Leyla mutfağa gittiğinde kahveleri doldurduktan sonra eli gayri ihtiyari cebine gitti ve  Levent'in verdiği hapı aldı, yapmalı mıydı düşünecek vakti yoktu ve zamana ihtiyacı vardı o yüzden elindeki kapsülü açtı ve tozunu önündeki fincanlardan birine döktü. Kahveleri dağıttıktan sonra kendi de  oturdu. Leyla bir yandan sohbete katılırken bir yandan da Ömer'e bakıyordu. Bir müddet sonra Ömer'in gözleri ara ara kapanıyor zorla açılıyordu, bu durumu Ali'nin fark etmesini isteyen Leyla söylediği bir söz sonunda..

"Öyle değilmi Ömer" Dedi ve ikisininde bakışları Ömer'i bulunca Ali ayağa fırlayıp...

"Abi neyin ver senin iyimisin" Diye sordu. Ömer ise zar zor çıkardığı sesiyle...

"Bilmiyorum birden bir ağırlık çöktü, en iyisi ben yatayım" deyip birden kalkınca sendeledi. Bunu gören Ali hemen yanına gidip destek oldu ve odasına kadar çıkmasına yardım edip yatırdı. Ömer külçe gibi yatağa düşünce  Ali endişelendi...

"Bir doktor mu çağırsak" Dedi Leyla'ya bakarak...

"Gerek yok bence yemekte de çok yorgun olduğunu söylemişti bırakalım dinlensin"

"Peki o zaman gideyim ben ama bir şey olursa haber ver muhakkak"

"Tamam Ali veririm merak etme sen" Ali odadan çıktıktan sonra Leyla zor tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı  ve baktı sevdiği adama uzun uzun, sonra oturdu yanına elini saçlarında gezdirirken bir türkü döküldü dudaklarından. (Multi'yi  Açabilirsiniz) 

Ömer'le bir geleceği yoktu bunu biliyordu zaten ama keşke bu kadar kısa olmasaydı, yada keşke  uzaklara gidebilselerdi onları kimsenin tanımadığı mütevazi bir hayat yaşayabilselerdi  ama olacak şey değildi, çünkü Ömer herhangi biri değildi. Her şeyden önce babasından sonra sorumluluklarını üstlendiği bir ailesi vardı. Levent'le konuştuklarını düşündü Leyla, gerçekten verdiği sözü tutar mıydı, ona rakamları göndermezse söyleyeceği kesindi ama gönderirse belki bir ihtimal tutardı verdiği sözü. Peki ya ihanet değer miydi bir kaç güzel gün için daha,  Ömer'e ihanet etmeye. Peki sabah kendi anlatsa her şeyi Ömer'e, ne fark ederdi ki o pislik bilirdi yine de Ömer'in damarına nasıl basacağını. Bir kere mide bulandı mı gerçekleri bilse ne olurdu ki...

("Ah Leyla sıkıştın kaldın işte ne yaparsan yap sonunda kaybeden sen olacaksın yine, kovulan, itilen, aşağılanan sen olacaksın") Diye düşünürken birden ayağa kalktı Leyla artık ne yapacağını biliyordu. Ömer'in iş çantasının içinden ihale dosyasını çıkardı ve..................

...............................................................................................................................................?

resmini çekip  gönderdi Levent'e. Sonra gitti ve sevdiğinin yanına kıvrılıp onun kokusunu içine çeke çeke uykunun kollarına bıraktı kendini.

Leyla sabah Ömer'in telefonunun çalmasıyla uyandı. Telefonun ekranına baktığında Elif yazıyordu. Ömer'e baktığında hâlâ derin derin uyuyordu, yanına gidip uyandırmak için seslendi...

"Ömer" diye ama tepki alamadı. Bu sefer elini omuzuna götürüp hafiften sarstı ve...

"Ömer hadi uyan" yine tepki alamayınca bu sefer korkmaya başladı. Dün hiç düşünmeden vermişti hapı, bu korkuyla bu sefer sıkı bir şekilde sarstı...

"Ömer uyan artık ne olursun!!"

"Hımmm" Derin bir nefes aldı Leyla en azından bir tepki almıştı. Banyoya gidip elini buz gibi suyla ıslattı ve gelip Ömer'in yüzünü tutup...

"Bak sekreterin arıyor hadi kalk"  Ömer yüzüne değen soğuk ellerle irkilmişti zaten birde sekreterin arıyor lafını duyunca gözlerini hafif araladı. Sekreteri onu sabah sabah aramazdı ki. Yataktan doğrulup oturur pozisyona geldi, Leyla'ya bakıp...

"Saat kaç" Diye sordu. Leyla...

"Dokuz buçuk" Deyince öyle bir baktı ki Leyla'ya sanki dünyanın sonu geldi demişti...

"Ne diyorsun sen Leyla! ben nasıl uyudum bu saate kadar" Leyla gözlerini Ömer'den kaçırıp...

"Dün çok yorgundun sö.. söyleseydin ben kaldırırdım seni"  Dedi tedirgince. Ömer hiç bir şey demeden kalktı ayağa sanki kızın ne suçu vardı ki ama sinirleri bozulmuştu bir kere, böyle bir sorumsuzluğu genç yaşlarında bile yapmamıştı. Hemen telefonunu eline alıp sekreterini aradı.

                           Multi Sekreter Elif

Tabi bu arada Elif patronuna ulaşamadığı için sıkıntılıydı, çünkü şimdiye kadar hiç böyle olmamıştı. Düşüncelerinden çalan telefonu ile ayrıldı ekrana baktığında Patron yazıyordu o telaşla telefonunu açıp hiç düşünmeden...

"Neredesiniz siz Ömer bey sabahtan beri arıyorum. Saat dokuzda Melek hanımla ihale için konuşacaktınız!" Dedi ve dediği anda dudağını ısırdı Allah'ım resmen patronunu azarlamıştı. Gözlerini kapatıp cevabı bekledi. Ömer zaten sinirliydi birde sekreteri böyle çıkışınca bayağı yüksek tuttuğu sesiyle...

"Çok özür dilerim öğretmenim uyuya kalmışım sınıfa gelmeden önce müdürden kağıt getiririm size!!!" Dedi sinirli ama dalga geçer tonda. Elif ölmüştü de ağlayanı yoktu nasıl düzeltecekti bilmiyordu ama son bir ümit...

"Ö...Ömer bey ben ulaşamayınca endişelendim.... Birde Melek hanım sıkıştırınca sürekli ulaştın mı diye ben..."Derin bir nefes aldı ve bekledi artık ne dese faydası yoktu nasıl olsa...

"Kapat Elif kapat yarım saate oradayım konuşacağız gelince!!"  Elif telefonu kapattıktan sonra yüzünü iki elinin arasına aldı ve kara kara düşünmeye başladı...

"Elif"

"....."

"Elif dayıma ulaştın mı?"

"...."

"Elif!!!!"

"Hı aaa Melek hanım buyurun"

"Allah'a şükür yaşıyorsun, dayıma ulaşabildin mi?"

"E.. Evet Melek hanım yarım saate buradaymış"

"Melek hanım?"

"Efendim"

"Şey yarım saat içinde Bu şirkette bana uygun bir yer bulabilir miyiz" 

"Sana uygun iş buluruz da, dayıma sekreter bulamayız" Dedi gülerek ve sordu...

"Niye ne oldu ki?"

"Çünkü Ömer bey geldiğinde beni öldürecek"  Melek karşısında suçlu çocuklar gibi kıvranan Elif'e baktı ve yine sordu...

"Niye ne  yaptın Elif"

"Ya ama hiç böyle geç kalmamıştı birde ulaşamayınca çok endişelendim, biraz... azarladım galiba" Deyince  Melek kahkahayı bastı...

"Ne yaptın ne yaptın"

"Yaaa Melek hanım birde siz yapmayın lütfen"

"Tamam tamam dayım gelince haber verirsin"

"Hı hı yaşıyor olursam veririm" Melek kahkahaları eşliğinde odasına giderken Elif'te yüzünü yumruk yaptığı ellerinin arasına alıp yine başladı kara kara düşünmeye 

Bu arada Ömer Duştan çıkmış ve giyinmişti. Öyle telaşlıydı ki Leyla'nında eli ayağına karışmıştı adam sadece kükrüyor ve emirler yağdırıyordu...

"Leyla ben duşa giriyorum sen kıyafetlerimi hazırla"

"Leyla ben giyinirken sen atıştırmalık hazırla" Neredeyse nefes nefese kalmıştı. En son mutfakta hemen yiyebileceği bir ekmek arası hazırladıktan sonra yine bir isteği olur diye çıkmıştı  yukarıya, odaya girdiğinde Ömer Kravatını bağlıyordu, hemen yanına gidip...

"Yardım edeyim mi" diye sordu. Hâlâ telaş içinde olan Ömer hiç düşünmeden konuştu...

"Gerek yok bağladım sen atıştırmalık hazırladın mı"  Dedi uyandığından beri Leyla'ya sanki hizmetçisiymiş gibi davranıyordu. Artık buna sinirlenen Leyla dalga geçer bir tonda...

"Hazırladım SAHİP başka bir emriniz var mıydı" Deyince Ömer tam ceketini alacakken dondu kaldı bu sözler üzerine kendine gelip tekrar Leylaya bakınca muzipçe gülümsedi ve...

"Var! gel ve  bana sarıl" deyip kollarını açtı. Leyla hiç tereddütsüz koştu bundan sonra hasret kalacağı kollara. Ömer sabahtan beri yaptıklarını düzeltmenin derdinde, Leyla ise bin bir pişmanlıkla bundan sonra hasret kalacağı sıcaklığı ve huzuru son bir kez doya doya tatmanın derdindeydi.

Canlarım 2978 kelimelik bir bölümün daha sonuna geldik. Bundan sonra hikayemiz daha bir dallanıp budaklanacak yeni karakterler ve aşklarda olacak. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere sevgiyle kalın 







Continue Reading

You'll Also Like

112K 18K 39
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
150K 6.5K 28
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
250K 11.1K 50
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...