RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)

By Artemis_Deanna

12.3K 1.6K 3.9K

Kader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40 - FİNAL

Bölüm 17

258 48 24
By Artemis_Deanna

*Dean Diana'nın yanına çöktü hemen. Yüzünü avucunun içine alıp gözlerine odaklandı. Endişesi gözle görülecek gibiydi. Diana sadece ona bakıyordu. Sesli nefesler alıyor ve titriyordu da. Korkmuştu, belli etmek istemese de böyle bir yükün üstünde olduğunu bilmek onu daha da strese sokmuştu.

Dean: İyi misin Diana? Bir şey söyle...

Diana: İyiyim. Çıkalım artık buradan.

*Hep birlikte dışarı çıktılar. Justin artık mutluydu, rahatlamıştı. Vücudundaki o yaralar da yok olmuştu.

Justin: Teşekkür ederim, her şey için.

Dean: İyi yırttın. Bir daha kime aşık olduğuna dikkat et dostum.

Justin: Aklımda tutacağım. Tekrar teşekkürler, kendinize iyi bakın ve dikkatli olun.

Sam: Sen de.

Dean: Hey, Jason...

Justin: Evet.

Dean: Kardeşinin neyden bahsettiğini biliyor musun?

Justin: Hiçbir fikrim yok.

*Biliyordu evet, ama onlara söylememesi gerektiğini çabuk anlamıştı. Cevap veren sesi adeta bir fısıltı gibiydi. O an gözleri Diana'nınkilerle buluştu. Onun için ölesiye üzülmüştü. Başına gelecekleri, çekeceği acıları bildiği halde güçlü durmaya çalışması Justin'i etkilemişti. Birkaç adımda diğerlerinden biraz uzakta, torpidoya yaslanmış Diana'nın yanına ulaştı. Ayakta durmak için destek aldığı ellerinden birini nazikçe tutup küçük bir öpücük bıraktı üstüne. Sonra kulağına eğildi.

Justin: Sen her şeyin en iyisine layıksın. Ama, çok üzgünüm.

Diana: Sorun değil. Biliyorum...

Justin: Bilmen gereken bir şey daha var.

Diana: Ne?

Justin: Sen bir kahramansın.

Diana: Kahraman olmak istemiyorum, hiçbir şey istemiyorum. Sadece Dean'ın yaşamasını istiyorum. Ama ölmek de istemiyorum. Korkuyorum...

Justin: Her şey yoluna girecek savaşçı prenses.

Diana: Hiç sanmıyorum.

Justin: Sadece inan...

*Diana gözyaşlarını görmemesi için yüzünü aksi tarafa döndürmüştü ama Justin küçük bir hareketle kendine döndürdü ve Diana'nın yumuşak dudaklarına bıraktı kendini. Kendine hakim olamamıştı. Dean'ın şaşkın ve kıskançlık dolu öfkeli bakışlarının üstünde gezindiğini anladığında istemeyerek bıraktı Diana'yı.

Justin: Tekrar görüşürüz umarım prenses.

*Çarpık bir gülümseme ve utangaç bir bakışla ayrıldı yanlarından. Dean sert bir ifadeyle kollarını bağlamış bir cevap beklercesine Diana'ya bakıyordu.

Diana: Ne?

Dean: Seni öptü...

Diana: Evet, ama bir anlamı yok. Teşekkür etmek için yaptı.

Dean: Her teşekkür etmek isteyene dudaklarını bağışlıyorsan, kapında uzun sıralar oluşmuş olmalı bu zamana kadar.

Diana: Vay canına, Dean Winchester beni kıskandı. Onur verici...

Dean: Dalga geçer gibi bir halim mi var?

Diana: Hadi gidelim artık, çok yorgunum. Ah bir şey daha, lütfen bir daha beni eğlendirmeye çalışmayın.

Sam: Başka emriniz?

Diana: Sıcak çikolata ve sandviç. Çok açım da...

*Biraz ortam dağılsın diye yapılan bu girişim gayet başarılı olmuştu. Biraz yüzleri gülmüştü. Diana bu sefer arka koltukta oturmayı tercih etmişti. Sam de öyle... İkisi de koltuğun bir ucunda oturuyordu. Dakika başı başları birbirlerine dönüyor ama söyleyecekleri kelimelere dökülemiyordu. Impala yine sessizliğe bürünmüştü. Sam, Diana'da göründüğünden daha fazla şey olduğunu biliyordu. O hayaletin söyledikleri pek hayra alamet şeyler olamazdı. İntikam... Geri dönüş... Kısacası yine kıyamet kapılarına dayanmıştı.

*Peki bu sefer nasıl savuşturacaklardı? O anahtar kimdi? Nasıl bulacaklardı? Kim kurban verilecekti? Hepsinin cevabının Diana'da olduğunu biliyordu Sam. Şüphesi yoktu... Onlardan intikam isteyenlerinde Lucifer ve Michael olduğundan adı gibi emindi. Çünkü ikisi de kafesteydi şimdi ve belli ki bir yol bulmuşlardı çıkmak için. Diana da onları durdurmak için verilecek kurban, yani bir anahtardı. Tarifsiz bir şekilde acıdı ve üzüldü onun için. Bir fırsatını bulup her şeyi konuşmalıydı.

'' Konuşmamız gerekiyor Sammy... ''

*Sam bir anda başının ağrımasına dayanamayarak bağırdı. Uzun süredir böyle bir şey olmadığı için hazırlıksız yakalanmıştı buna. Dean sert bir fren yapıp arkaya döndü hemen.

Dean: Sammy...

Sam: İyiyim ben. Sadece başıma bir ağrı girdi.

Dean: Öncekiler gibi mi?

Sam: Hayır. Bu daha çok uyumalısın, ama önce yemek de yemelisin türünden bir şeydi.

Dean: İyi olduğuna emin misin?

Sam: Kesinlikle, devam et sen.

Dean: Pekala.

'' Üzgünüm Sam, çok canın acıdı mı? ''

*Sam garipseyen ifadesiyle Diana'nın yüzüne bakıyordu. Nasıl karşılık vereceğini bilmiyordu, bunu nasıl duyabildiğini de.

'' Sadece söylemek istediğini düşün. Konuşmana gerek yok. ''

'' Bunu nasıl yapıyorsun? ''

'' Bir arkadaşımın hediyesi diyelim. ''

'' Peki ben nasıl yapıyorum? ''

'' Çok soru soruyorsun yine. Konumuz bu değil. Biliyorsun... ''

'' Evet, konuşmalıyız. Önce Dean'ı atlatmalıyız. ''

'' Onu bana bırak. ''

'' Anahtar sensin değil mi? ''

'' Bir yarısı sadece... ''

'' Diğeri? ''

'' Her şeyi anlatacağım, sabret biraz. ''

*Cevap gelmemişti. Sam anlamış olabilir miydi? Ama olamazdı, çünkü tahmin edemezdi bunu. Gerçi her zaman en kötüsünü düşünmekte üstüne olmasa da, bu kadarını bilemezdi. Yine de bulmacanın bir kısmını çözebildiğini çabuk kavramıştı Diana. Kendi tarafında olacağından da şüphesi yoktu. Bir anda Castiel'ın aralarında belirmesiyle çığlığını tutamadı...

Castiel: Ben geldim.

Diana: Bir dahaki sefere haber ver, yüreğim ağzıma geldi.

Dean: Cas, bir şeyler oldu.

Castiel: Biliyorum Dean. Her şeyi duydum..

Dean: Ne anlama geldiğini biliyor olmalısın.

Castiel: Araştırıyorum.

Dean: Nedense bunu söyleyeceğini biliyordum. Sadece şunu söyle; Mühürle tekrar yapılabilir mi?

Castiel: Mümkün.

Dean: Harika. Önce nasıl bir şey olduğunu, sonra kim olduğunu daha sonra da onu nasıl ikna edceğimizi bulmalıyız. Ah bir de, o kapının ne zaman ve nerede açılacağını da bilmediğimizi fark ettim.

Castiel: Çok karamsarsın. Kim bilir, belki yanıbaşındadır, ya da nefesin gibi içindedir.

Dean: Bu kadar kolay olacağını düşünmüyorum.

Sam: Ya, ne demezsin.

'' Castiel, biliyorsun değil mi? ''

'' Evet... ''

'' Bu yüzden üzgün olduğunu söyledin. Bana dokunduğunda bu yüzden irkildin. ''

'' Doğru... ''

'' Ne kadar zamanımız var. ''

'' Tam tarihi belli değil. Sanırım o anda olacak. ''

'' Tahmin etmiştim. ''

'' Dean bilmiyor değil mi? ''

'' Hayır, henüz söylemedim. ''

'' Tepkisi iyi olmayacak. ''

'' Bir de bana sor. ''

'' Ya Sam? ''

'' O anladı ama Dean kısmını bilmiyor sadece. Anlatacağım. ''

'' Yapabileceğim bir şey var mı? ''

'' Evet, eve gittikten sonra Dean'ı uyutabilirsin. Sam'le konuşmalıyım. Yalnız... ''

'' Tabii, sorun olmaz. ''

'' Teşekkürler... ''

*Bir anda ortadan kaybolmuştu yine, geldiği gibi. Onun da yanında olduğunu bilmek Diana'yı rahatlatsa da, Dean için çok endişeliydi. Kendisinin çekeceği acıyı, ölümü geçmiş onunkine odaklanmıştı. Dean'ın canının acıyacağı düşüncesi bile onun içini titretmeye yetiyordu. Hele Sammy duyunca ne tepki verecekti buna? Gerçi şu durumda ölmesindense, buna bile razı olurdu. Tek sorun Dean'ı ikna etmek, büyüyü yapmak ve beklemekti... Bu çok fazlaydı Diana için. Kıyamet...

*Sonunda yine evdeydiler... Hepsi yorgunluktan sarhoş gibi geziyordu. Diana oyalanmadan mutfağa yöneldi ve bir şeyler hazırlamaya başladı. Çok geçmeden güzel kokular evi sarmıştı.

Dean: Ne yapacağımızla ilgili bir fikriniz var mı? Bobby?

Bobby: Hiç bana bakma, beynim durdu. Bu nasıl bir şeydi böyle?

Dean: Gördüklerimizden biraz farklıydı sadece.

Sam: Bayağı bir farklı.

Dean: Çok sessizsin Diana?

Diana: Yoruldum. Bu işler bana göre değil...

Dean: Gayet iyiydin.

Diana: Biraz da olsa Winchester'lık bulaşmış demek ki.

Sam: Kesinlikle.

Diana: Vay canına, sevinmeliyim sanırım buna.

Sam: Bence git köprüden falan atla. Bu ancak lanet olabilir.

Dean: Böyle düşündüğünü bilmiyordum.

Sam: Öyle... Geçmişimiz de, geleceğimiz de, kanımız da karanlık işte. Biz zifiryiz dostum.

Dean: Sensin karanlık, hadi oradan!

*Daha fazla kimse konuşmadı yemek bitene kadar. Sonra Sam ve Diana olağandan daha ağır bir şekilde masayı toplamaya başladılar.

Sam: Dean'la ilgili ne yapacaksan, acele etsen iyi olur.

Diana: Endişelenme, birazdan hallolacak.

Sam: Nasıl? İlaç mı koydun yemeğine?

Diana: Hayır. Castiel'den biraz yardım istedim... Gidelim hadi.

*Sam içeri baktığında Dean'ın çoktan uykuya dalmış olduğunu gördü. Ne ara Castiel'la konuşmuş olduğunu çözemedi Sam.

Diana: Sana söylemiştim.

Sam: Yorum yok!

*Bobby'ye kısaca özet geçip, çıktılar. Sam cebindeki anahtarı çıkarmış, tam oturacaktı ki durdu ve çarpık bir gülümsemeyle Diana'ya baktı. Diana da henüz binmemişti arabaya. Elindeki anahtarı salladı gülümseyerek.

Sam: Kullanmak ister misin?

Diana: Ciddi misin?

Sam: Fikrimi değiştirmeden cevabını vermeni öneririm.

Diana: Harikasın.

*Çocuksu, masum ve gerçek bir gülümsemeyle anahtarı alıp Sam'e sarıld Diana ve hemen direksiyon başına oturdu. Çalıştırdığı gibi radyonun da düğmesine bastı. Impala'nın homurtusu rock müziğe karışırken Diana'da parmaklarıyla direksiyona vurarak ritim tutuyordu.

Sam: Bu kadar sevineceğini hiç düşünmemiştim.

Diana: Ah, bu araba bir hediye gibi bir şey. Çok havalı...

Sam: Gerçekten Dean'la çok benziyorsun. Hala aklım almıyor.

Diana: Evet, garip bir durum. Hey Sam?

Sam: Evet.

Diana: Sanrıım artık benden hoşlanmıyorsun.

Sam: Evet, doğru. Sanırım boşlukta hissetmiştim.

Diana: Ama nefret de etmiyorsun.

Sam: Evet. Ben sadece...

Diana: Biliyorum Sam. Dean için olan endişelerin yüzünden böyle davranıyordun.

Sam: Nasıl davranıyordum? Çok mu kötüydü?

Diana: Tam bir serserisin... ve maço.

Sam: Neyse ki normale döndüm.

Diana: Sevindim buna. Benden nefret etmeni istemem. Zaten çok yalnızım.

Sam: Dean var.

Diana: Evet, ama o bazen sıkıcı olabiliyor.

Sam: Tanıdığım en eğlenceli adam o.

Diana: Haklısın. Yine de, sende fena değilsin.

Sam: İltifat olarak alıyorum.

*Diana arabayı bir uçurumun kenarında durdurdu.Aşağısı kocaman ve ürkütücü bir boşluktu. Hiçbir şey söylemeden indi ve sırtını Impala'nın gövedsine yaslayarak bağdaş kurup oturdu. Bir süre gözlerini kapattı, rüzgarı olabildiğince yüzünde hissetti, sesini dinledi... Buraya çok sık gelirdi. Kendini bulmak için. Birçok defa da intihar fikriyle gelmişti ama bir türlü yapamamıştı.

Diana: Burası kafamı dinlediğim yerlerden biridir. Rüzgar sanki seninle konuşur... İçini titretir ama içindeki kötülükleri de alıp götürür adeta.

Sam: Biraz garip zevklerin var kabul ediyorum ama, güzel yer. Herkesten uzak.

Diana: Evet, toplum içinde bir ucube gibi hissediyorsan yalnızlığa alışıyorsun bir süre sonra.

Sam: Çok iyi bilirim.

Diana: Çünkü sen de bir ucubesin.

Sam: Önde gidenlerden biriyim hemde.

Diana: Çok büyük bir sorunumuzdaha var.

Sam: Bu sefer ne?

Diana: Hergün bir yenisi ekleniyor. Şu mühür olayı...

Sam: Sensin değil mi?

Diana: Evet ama sadece ben değilim.

Sam: Nasıl yani?

Diana: Mührin bir yarısı benim.

Sam: Oh, olamaz.

Diana: Evet, diğer yarısı Dean.

Sam: O zaman kıyamet kopsun umurumda değil, onun ölmesine izin vermeyeceğim.

Diana: Sakin ol kaplan. Mühür ben olacağım. Hani ondan izin alıp bir büyü yapacaktım ya?

Sam: Evet?

Diana: İşte onda biraz değişiklik yapmamız gerekiyor. Yine de hoşuna gitmeyecek.

Sam: Anlat hadi.

Diana: İzin alıp aynı şekilde büyüyü yapacağım. Yalnız mührün diğer yarısı Dean'ın içinde olduğu için onun çıkmasını sağlamalıyız.

Sam: Nasıl?

Diana: Mühür bir madalyon Sam. Ölürken, bir şekilde o da çıkacak içimden.

Sam: Büyük ihtimalle kan kusarken.

Diana: Bu kadar açıık sözlü olmamalısın.

Sam: Özür dilerim.

*Diana ne kadar söylemek istemese de, Sam bir çırpıda olacak olanı dile getirmişti işte. Aynen de öyle olacaktı. O an, o lanet, geçmek bilmeyen dakikalarda olacaktı bu şey. Ama sorun, asıl kötü olan şey, aynısını Dean'ın da yaşaması gerektiğiydi.

Diana: Sorun değil. Sam... Madalyonun diğer yarısını almak için aynısını Dean da yaşamak zorunda kalacak.

Sam: Ne?

Diana: Evet. Büyü yapılacak, ama aynı anda aynı acıları çekeceğiz Dean'la. Sonra madalyonun parçaları çıktığında, ben öleceğim ve o hayatta kalacak. Sizde gidip o lanet melekleri durduracaksınız işte.

Sam: Lanet olsun!

Diana: Çok üzgünüm, gerçekten.

Sam: Ameliyatla alınamaz mı acaba?

Diana: Ne içiyorsun sen?

Sam: Sadece aptalca bir düşünce işte.

Diana: Biliyorum. Öyle olmasını isterdim ama, görünen bir şey değil. Şuan içimizde bir yerde ve ölmek üzereyken kendini belli edecek.

Sam: Bunu Dean'a söylediğimizde ortalık çok fena karışacak.

Diana: Hem de nasıl. Onun acı çekmesini istemiyorum, ama olmak zorunda. Yoksa..

Sam: Michael ve Lucifer o kafesten çıkarsa, hepimiz ölürüz.

Diana: Doğru. Bu sefer çok kızgınlar Sam ve araçlardan vazgeçitiler artık. Birleştiler ve intikam için geliyorlar.

Sam: Bizden. Çünkü onları kafese biz kapattık.

Diana: Her şeyden önce, onlar kardeş Sam. Ne olursa olsun kardeş... Onca şey yaptın, Dean seni bıraktı mı? Ya da vazgeçti mi senden?

Sam: Asla.

Diana: Aynen böyle işte. Aslında onların bedenleri olmanız şaşırtıcı değil.

Sam: Tek fark, bizim Dean'la birbirimizi öldürmek istemiyor olmamız.

Diana: Onlarda istemiyor, sadece söyleneni yapıyorlar.

Sam: Eğer babam hayatta olsaydı ve Dean'dan beni öldürmesini istseydi; adım gibi eminim ki Dean babamı bir akıl hastanesine kapatırdı.

Diana: İstediğini biliyorsun.

Sam: Evet, ama Dean yapmadı değil mi?

Diana: Yapmaktansa, ölmeyi yeğler.

Sam: Farkımız burada belli oluyor işte.

Diana: Haklısın, siz harikasınız. Dean gibi bir ağabeye sahip olduğun için çok şanslısın.

Sam: Evet, biliyorum.

Diana: Onun kendisi, başlı başına bir aile...

*Gerçekle ikisinin de canını acıtmıştı. Diana sonunda açık açık konuştuğu için mutluydu. Onca kötü şeyin arasında, Sam'le burada geçirdiği vakit onun güzel anıları arasına girmişti bile. Her ne kadar konusu kötü olsa da... Sam Diana'nın söylediği her şeyi, kelimesi kelimesine zihnine kazımıştı. Kıyamet yine gelmişti, yine onlar durdurmak zorundaydı. Bu işin ne zaman biteceğini düşünmekten alamıyordu kendini. Çok yorulmuştu o da. Her an tetikte, her an namlunun ucunda olmak artık çok ağır geliyordu. Bitmesini diliyordu ama, asla bitmeyeceğini adı gibi biliyordu... Bitemezdi. Bir avcı olarak doğmuş, yetişmiş ve son nefesine kadar bir avcı olarak yaşayacaktı. Ve diğer avcılar gibi, iş üstünde ölecekti. Bundan emindi. Tabii, daha kaç kere ölecekse. O kadar çok ölmüşlerdi ki, artık onlara normal bir şey gibi geliyordu. Yalnız bir şey vardı ki, Diana'nın endişeli bakışlarının ardında o korkuyu seçebilmişti Sam.

Sam: Korktuğunu biliyorum.

Diana: Saklamıyorum zaten. Evet, korkuyorum. Ama korkunun ecele faydası yok. Bu aşamayı atladım sayılır. En azından savaşırken öleceğim ve bir anlamı olacak. Bir iz bırakacağım.

Sam: Asla unutulmayacak bir iz.

Diana: Sanırım.

Sam: Böyle bitmemesini isterdim. Yapabileceğim bir şeyler olsaydı keşke.

Diana: Biliyorum. Sorun değil...

Sam: Üzgünüm.

Diana: Her şey yoluna girecek Sammy.

Sam: Adım Sam!

Diana: Doğru ya, sana sadece Dean '' Sammy '' diyebilir.

Sam: Evet. Sanırım onun gözünde hep Sammy kalacağım.

Diana: Şikayet edilecek bir yan göremiyorum bunda.

*Yüzyıllar bile geçse, defalarca ölüp dirilseler de Sam, Dean için hep Sammy kalacağını biliyordu. Her zaman korunması gereken küçük kardeş olacaktı onun için. Düşünmüştü... Gülümsüyordu şimdi. Bunları zaten, onun hep arkasında olduğundan emin olmak için yapmıyor muydu? Denemişti kaçmayı, uzak durmayı, ama olmamıştı. Ne zaman ihtiyacı olsa, ne kadar kırmış olsa da, Dean hep orada olmuştu. Olacaktı da... Bunu bilerek, birasından büyük bir yudum aldı. Bu sefer Diana'ya borçlu olacaktı bunu.

Sam: Teşekkürler Diana.

Diana: Bende teşekkür ederim Sammy!

Sam: Adım... Her neyse!

Diana: Ben kazandım.

Sam: Evet.

Continue Reading

You'll Also Like

205K 24.3K 100
Bedeninde problemler olan bir genç olan Yunus bir gün içerisinde oldukça şanslı olaylar yaşar. Bu olayların ardından efsanevi bir büyülü eşya sahibi...
92.1K 3.7K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
2.3K 147 5
Visenya... İsmini Fatih Aegon'un ilk karısından alan Visenya Targaryen. Azmini,hırsını ve daha bir çok şeyini de ondan almıştı. Babasının biriciğiydi...
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...