MAHFİ BAŞLANGIÇ

By marcansado

3.1M 222K 26.2K

Geçmiş zamanlarda verilen bir savaşta bir düşmanın yükseldiği yankılanmıştı diyar diyar her yerde. Öyle kirli... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
MAHFİ : BAŞLANGIÇ TANITIM VİDEOSU
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
ALEC ALESTER
31.BÖLÜM
MAHFİ BAŞLANGIÇ: FİNAL TEASER

30.BÖLÜM

37.5K 7.7K 212
By marcansado

Yaratığın sözleri üzerine silüetim atıldı ve,

"Seni pis yaratık ! Aklından bile geçirme, Arya'yı korumak için seni toz bulutuna çevirmekten asla geri durmam !"

diyerek büyük bir gürültüyle kükredi.

Silüetim öyle bir kükremişti ki bu sesi biz mi çıkardık diye hem şaşkına dönmüş hemde korkmuştum.

Yaratık ise silüetimin cevabından sonra büyük bir kahkaha atarak,

"O aptal şeyin seni gerçekten koruyabileceğine inanıyor musun Persıble ? Baban gibi tamahkarsın !"

diyerek daha çok gülmeye başlamıştı.

Bense onun bu kahkalarına daha fazla dayanamayarak söze girdim ve,

"Sen neyden söz ediyorsun ? Babam ile konumuzun ne alakası var ? Onu nereden tanıyorsun ?"

diyerek sorgulayıcı bir ifadeye bürünmüştüm.

Yaratık ise sorum üzerine, bütük bitkisel uzuvlarını oynatmaya başlayarak cevap verdi,

"Gerçekten bilmiyorsun değil mi ? O aptal babanın nasıl bir karabüyüye başvurduğunu nelere sebep olduğunu bilmiyorsun."

diyerek uzuvlarından birini öfkeyle bulunduğumuz yerin hemen ilerisinde ki duvarlardan birisine vurdu.

Cevabı üzerine yaratığa atılarak,

"Ne karabüyüsünden bahsediyorsun ? Neyi bilmiyorum."

diyerek sorularımı ardı ardına sormaya başladım.

Yaratık ise büyük bir kahkaha atarak,

"Baban gibisin. Dokunmaman ve kurcalamaman gereken şeylerle oynuyorsun. Siz Persıble'ların asıl sorunuda bu işte ! Tam bir aptalsınız."

dedi.

Bense verdiği yanıta sinirlenerek, silüetime bıraktığım bedenimin kontrolünü ele alarak havaya doğru ellerimi kaldırıp büyük bir ateş püskürttüm.

Ardından ise,

"Ne zırvaladığını anlatmaz ve aileme biraz daha hakaret etmeye devam edersen seni bitkisel kızartma yağına çeviririm ! "

diyerek kükredim.

Öyle bir öfkelenmiştim ki bulunduğunuz ortamda sesim metrelerce yayılmış ve hafif bir sallantıya sebep olmuştum.

Benim çıkışımdan sonra yaratık  bitkisel iplerini kendine doğru çekmeye başlayarak cevap verdi,

"Sen Mahfi hiç bir şey bilmiyorsun. Kendi güç savaşınız için ruhsal dünyaların dengesini bozdunuz.  Kadim güçlere leke ve karanlık kanınızı bulaştırdınız. Ama artık zaman tükeniyor ! Kasaba yakında tamamiyle ölecek ve benimde bu acım sona erecek."

Yaratığın söylediklerinden hiç bir şey anlamamıştım aniden atılarak,

"Benimle açık konuş, biz ne yaptık kasabaya neler oluyor !"

diyerek bağırdım.

Yaratık ise büyük bir kahkaha atarak,

"Artık bunların bir önemi yok, yakında kasaba kendi kendini öldürecek. Ama sana bir ayrıcalık yapıp hepsinden önce ben öldüreceğim. Babanın yaptığı hatanın bedelini ödeme vakti geldi Persıble."

diyerek bitkisel uzuvlarını hareket ettirerek sağlı sollu bedenime vurmaya başladı.

Tam o sırada bir hareket yapacaktım ki silüetim bana seslenerek,

"Arya bana bırakmalısın."

diyerek araya girdi ve çok yüksek bir şekilde zıplayarak yaratığın arkasına kaçtı.

Bense bir şey demeden tüm kontrolü silüetime bırakmıştım. Yaratık aşırı sinirlenmiş bulunduğumuz dünyayı sallamaya başlamıştı.

Uzuvlarını havaya kaldırıp hızlıca yere vurmaya başlayan yaratık tüm öfkesini kusuyordu.

Vurmanın etkileriyle deprem etkisi artmıştı, silüetim ile dengede durmakta zorlanır olmuştuk.

Aniden silüetime seslendim ve,

"Ne yapacağız şimdi ?"

dedim.

O ise,

"Sadece bana bırak, bu özelliğimi seveceksin."

diyerek sessizleşti.

Yaratık yere vurmaya devam ederken bir yandan uzuvlarıyla bize saldırmaya çalıştığından sürekli hareket halindeydik. Oradan oraya kaçmaya çalışıyor ani refleksler ile kurtulmaya çalışıyorduk.

Silüetim yaratıktan kaçmak yerine yakınlaşmaya başlamıştı. Kontrolü ona bırakmamı istemişti güvenmek zorundaydım.

Yaratığa yakınlaşmaya çalıştıkta bu dev yumak yığınının bitkisel ip gibi uzuvları bize saldırıyordu.

Dakikalar süren uğraşlarımız sonucundaysa, yaratığa iyice yaklaşmıştık. Silüetim ne yapacağını biliyor olmalıydı ona güvenmek zorundaydım.

Önce yavaş adımlarla yaratığın çevresinde dolandı. Ardından saniyelik bir farkla hızlanarak koşmaya başladı.

Yaratığın çevresinde öylesine hızlı koşuyordu ki dışarıdan izlediğim sadece bir renk cümbüşüydü. Hiç bir şey göremiyor ve ne yaptığımızı anlayamıyordum.

Bir kaç saniye geçtikten sonraysa dahada hızlanmaya başlamıştık. Hızımız öylesine artmıştı ki bulunduğumuz yerde hortum etkisi yaratmıştık.

Yaratık ise etrafında hızlı koşmamızdan hoşlanmamış inildeme ve kükreme arası çirkin sesler çıkarmaya başlamıştı.

Saniyeler geçtikten sonra koşarken bedenimde ki ısının arttığını hissettim. Sanki ateş hortumu gibi bir şey yaratıyorduk.

Bedenim o kadar ısınmış ve ateş solumaya başlamıştı ki yaratığın çevresinde koşarken sadece kıpkırmızı alev rengi görür olmuştum.

Sanırım yaratığı bu girdabın içerisinde öldürecek ve her şeye bir son verecektik.

Yaratığın uzuvları yanmaya başlayınca büyük bir inilti duyuldu. Hemen ardındansa yaratık konuşarak,

"Hayır, benden hemen kurtulamazsınız !"

dedi.

Silüetim yaratığın söylediklerinden sonra hızını yavaşlatarak durdu. Bense şaşkın bir ifadeyle,

"Niye durduk ?"

diyerek etrafa baktığımda şok geçirdim.

Sanırım niçin durduğumuzu anlamıştım. Bütün her yere bitkisel köklerini ip gibi salan yaratık bir kerede kaybolmuştu. Nereye gittiğini bile anlamamıştık.

Silüetim saniyeler geçmeden,

"Nereye kayboldu daha demin buradaydı !"

diyerek etrafa bakınmaya başladı.

O dev yaratıktan tek bir iz bile yoktu.

Neler olduğunu anlayamamış şaşkın gözlerle etrafı izliyorduk. Bir kaç dakika geçtikten sonra silüetime seslenerek,

"Nereye kayboldu bilmiyorum ama vaktimiz yok. Taşı alıp çıkalım buradan."

dedim.

O ise hiç bir şey demeden taşa doğru bedenimi hareket ettirmeye başladı.

Mezar taşı yaratığın uzuvlarıyla sarılıyken şimdi üzerinde hiç bir şey yoktu. Onu rahatça alıp çıkabilirdik.

Silüetim taşa doğru yönelip, eline almaya çalışınca onu durdurup,

"Bekle sen alev alev yanıyorsun taşın içindekileri riske atamayız zarar verebilirsin. Sen beni koru ben taşın içinde ki ipucunu alacağım."

dedim.

O ise,

"Arya bu çok tehlikeli. O dev yaratık nereye kayboldu bilmiyorum beni bedeninden çıkartırsan seni korumam zorlaşacaktır."

diyerek endişeli bir ses tonuyla sessizleşti.

Ben ise,

" Bu da bir tuzak olabilir. Taşa senin dokunmanı istiyor olabilirler. Taşın buraya gizlenmesi tesadüf değildi. Riske girmek zorundayız, hem ipucunuda yakabilirsin ben almalıyım."

diyerek direttim.

Silüetim ise tedirgin bir ses tonuyla,

"Tamam ama dikkatli ol."

diyerek sessizce bedenimden uzaklaşarak çıktı.

Bense vakit kaybetmeyerek taşa doğru ellerimi götürdüm. Taşın ön yüzeyini çevirdiğimdeyse gördüklerim tüğlerimi diken diken etmişti.

Mezar taşının üzerinde ki isimde,

"Jennifer CHRISTOPHER"

Yazıyordu.

Bu soy isim Zack'e aitti. Yoksa bulduğum bu mezar taşı Zack'in bir tanıdığına mı aitti.

Gördüklerim ve yaşadıklarım iyice kafamı karıştırmıştı. Artık ne yapacağımı bilemez bir hale gelmiştim.

Soğukkanlı olmak zorundaydım buraya kadar gelmiştim. Soruları sonra çözmeliydim.

Mezar taşının ayrım noktasını bulup elimle üst üste konan taşı kaydırdım. Taşlar birbirinden ayrılıncaysa ortada ki bölme ortaya çıkıvermişti.

Bölmedeyse yine bir kutu bulunuyordu, kutuyu aldığım gibi içerisini açtım.

İçerisinde zümrüt yeşili elmas büyüklüğünde bir taş vardı. Taş o kadar parlak ve güzeldi ki nereden geldiğini kestirmek çok zordu.

Taşı elime aldıktan sonra silüetime dönüp,

"Çıkalım buradan."

dedim.

O ise kafasını sallayarak beni onayladı.

Tam bir adım atacak gibi olduk ki yerde büyük bir sallantı koptu.

Neler olduğunu anlayamadansa yerin altından boyutsal bir kapı açılarak yukarıya doğru bir şeyler çekildi.

Çekilme sırasında büyük bir ışık patlaması yaşandı gözlerimi ellerimle kapatmak zorunda kalmıştım.

Saniyeler geçtikten sonraysa, yeniden gözlerimi açmış ve karşımda yine o çirkin dev yumağı görmüştüm.

Yaratık ben daha bir şey diyemeden söze girerek,

"Abreo abreo..artık vakti geldi ! Artık vakti geldi !"

diyerek kükreyip sanki  bitkisel uzuvlarını yumruk gibi yaparak kendi üstünde vurdurdu.

Hemen ardından kenara doğru çekilip, büyük bir kahkaha attı. Kenara çekildiğindeyse gördüğüm kişiden dolayı dona kalmıştım.

Karşımda ki söze girerek,

"Agnoromeria'dan hemen kaçabileceğini mi sandın Arya ?"

dedi.

Sözleri üzerine yutkundum ve,

"Amanda !"

dedim.

***

Sevgili okurlarım, Lütfen kitaba yönelik oy yorum ve görüşlerinizi belirtmeyi ihmal etmeyin 👀 görünmez okur olmayın ✌🏻😉🥁 Sevgilerimle, keyifli okumalar ❤️

.............
TELİF BELGELERİ   -   SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır. (Bknz 1.Bölüm Sonu)

Continue Reading

You'll Also Like

259K 23K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
80.8K 3.6K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
10K 743 28
Hiçbir yere ait olamamak mümkün mü? İnsan bir yere ait olabilir mi? Aidiyeti hissetmek için ne yapabilirsiniz? Nelerden vazgeçebilirsiniz? Doğaüstü...
7.4M 311K 58
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...