TÂRUMAR (DÜZENLENİYOR-KİTAP...

By mavihayaller547

15.6K 9.3K 1.8K

İmkansızların arasından sızıp hayatımıza giren ince bir sızıydı aşk... Uçurum kenarında ki insanların tek sığ... More

TANITIM
~Önsöz~
~1~ Adam gitti, kadın ağır yaralı...
~2~İntihar etmeyi isteyecek kadar çaresiz, edemeyecek kadar cesaretsiz olmak..
~3~ Kendime gelemediğim için bu şehirden gidiyorum...
~4~ Her yerde sen varsın, ama sen hiç yoksun.
~5~ Deli damgası...
~6~ Gittin ama hayalimde kaldın...
~7~ Üç hafta sonra
~8~ Denizkızı
~9~ Deniz'in evi
~10~ Hakan geri dönüyor..
~11~ Şuram çok acıyor denizkızı
~12~ Ceyhun'un geçmişi
~13~ Kahvaltı
~14~ Sürpriz
~15~ Git baba, ihtiyacım kalmadı sana.
~16~ Gerçekler gün yüzüne çıkıyor.
~17~ Sen Benimsin.
~18~ Deniz gidiyor.
~19~ DOĞUM GÜNÜ
DUYURUU!!!
~20~ Acıya Adım Adım...
~21~AİDS.
~22~ Hüzün.
~23~ Çağla Öğreniyor.
~24~ Aids Kimden Bulaştı?
~26~ Senden Önce Ben.
~27~ Bulut Ve Balık...
~28~son Evre
~29~ Karga ile kelebek
~30~ İntihar.
~31~ Benimle evlenir misin?

~25~ Kirlendi Umutlarım.

91 95 10
By mavihayaller547

Onu üzmek istemiyordu ve her ne kadar acı da olsa Çağla haklıydı.
" Seni seviyorum ve ne karar verirsen ver yanındayım. " Dedi.

Ceyhun'un son sözleri üzerine Bora gözlerini açmış biraz şaşkın ve biraz sinirli bir şekilde onlara bakıyordu.

" Siz delirdiniz mi? Kendinize gelin! Çağla'nın daha uzun süre yaşama şansı var ama buna engel oluyorsunuz ne yaptığınızın farkında mısınız? "

" Bora ne yapmamı bekliyorsun? Kendini iki dakika benim yerime koy, istemediğim gibi yaşadıktan sonra daha uzun süre yaşasam ne değişecek? "

" Böyle davranırsan her an ölebilirsin! " Israrla tedavi olması gerektiğini belirtiyordu ama onu dinlemiyorlardı, soluk bir cümleyle konuştu bu defa.

" Daha umutların var senin. "

" Var değil Bora, var'dı. "

" Çağla yapma böyle, neden herşey bitmiş gibi davranıyorsunuz? "

" Benim biraz dinlenmeye ihtiyacım var, size afiyet olsun. " Dedi ve elindeki çatalı masaya bırakıp ayağa kalktı.

Kendini anlatmaya çalışmaktan yorulmuştu, daha fazla direnmeyecekti. Az önce neşe ile geldiği merdivenlerden içinde ki hüznün ağırlığıyla üst kattaki odasına çıktı. Çağla'nın yukarıya çıktığından emin olduktan sonra Bora konuştu.

" Kararlarınıza karışmak istemiyorum ama gerçekten ne hissettiğini ve neden bu kararı verdiğinizi merak ediyorum. "

Masadaki bardaktan bir yudum su aldı ve geriye yaslandı son zamanlarda sık sık yaptığı gibi iç çekti ve konuştu.
" Ölmek Bora, ölmek. " Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu konuşurken, gözlerinde ki bir damlayı özgür bıraktıktan sonra konuşmaya devam etti.

" Bana yaşarkende ölmenin mümkün olduğunu anlatmamışlardı. "

Bir şeyler söylemek istiyordu ama ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu, onu dinlemekten başka elinden gelen hiçbir şey yoktu. Bu yüzden sessizce dinlemeye devam etti.

" Hayat benimle dalga geçiyor gibi. Tamam diyorum, bak şu dal sağlam şuna tutunayım, yaşayayım ama ben daha elimi uzatmadan hayat o dalı kökünden kırıyor. Yaşamım beni korkutuyor Bora, düşünsene cinayetlerle dolu bir ömrüm var. İçimde ölenler, içimi öldürenler, ha bir de benliğimi alıp gidenler. Ben artık elimi uzattığım herkesin gitmesinden yoruldum, ben yaşamaktan yoruldum. Kışın içinde beşinci mevsimi yaşıyoruz resmen ve biz o beşinci mevsimde takılı kaldık, baharı göremiyoruz. "

Beşinci mevsim dediği yerde anlamadığını belirten bakışlarla süzdü Ceyhunu, anlamadığını fark etmiş olacak ki parmakları ile teker teker saymaya başladı.
" İlkbahar, yaz, sonbahar, kış, zemheri. " Son saydığı parmakta durdu ve açıklama yaptı. " Zemheri, kışın en sert dönemi anlamına geliyor, karakış demek. "

" Böyle cümleler kurma abi, biliyorum çok zor ama şimdi mutluluğunu yaşamaya çalış. Onunla beraber mutlu ol, mutlu ol ki yıllar sonra onu hatırladığında güzel hatırla. "

Elinde ki sigaranın külünü küllüğe çırptıktan sonra konuştu.
" Hatırlamak? Onu hatırlamam için unutmam gerekmez mi? İnsan anadilini unutabilir mi? " Duvarda asılı olan çerçevede Çağla ve Deniz'in fotoğrafı vardı, birkaç saniye baktı o fotoğrafa ve devam etti.

" Gülüşü Bora, gülüşü diyorum. Ne kadar saf, sade sanki yıllardır eskimeyen bir inanış gibi. Saçları, mutluluğun rüzgarında dans eden kelebeğin en masum hâli. Gözleri, gökyüzünün sonsuzluğunu ödünç almış gibi. Sen söyle böyle biri unutulabilir mi? "

Söylediği hiçbir kelimenin fayda etmeyeceğini anlamıştı.
" Abi hadi toparla kendini de kalk Çağla'nın yanına git, yalnız kalmasın. "

Parmaklarının arasında ki sigarayı küllüğe attı ve ayağa kalktı.
" Haklısın. "
Adımlarını atarken bir yandan da az önce gözyaşı döken gözlerini temizledi, ağladığını fark etmesini istemiyordu. Tam Çağla'nın odasına girecekti ki masada duran kağıda birşeyler yazarak ağladığını fark etti, durdu ve seyretti önce. Çağla yazı yazdığı kağıdı katladıktan sonra yatağının hemen baş ucunda ki çekmecenin içine koydu. O sırada Ceyhun'un onu seyrettiğini fark etti.

" Ağlama. "

Uçuk pembe dudaklarından zoraki bir şekilde döktü kelimelerini
" Elimde değil. "

" Herşey senin elinde, hadi kendine gel artık. " Ellerini tuttu ve çarpık bir gülümseme ile konuştu. " Benimle geliyorsun, gidiyoruz. "

Bu şekilde yaşamaya hevesli bir cevap alacağını tahmin etmemişti.
" Nereye gidiyoruz? "

" Sürpriz. "

Ceyhun'un elini tuttu ve hiç ısrar etmeden peşinden yürümeye başladı, onun olumlu davranması hoşuna gitmişti yaşadıklarından sonra böyle bir enerjiye ihtiyacı vardı. Araba'nın yanına geldiklerinde Ceyhun biraz hızlı davranıp Çağla'nın kapısını açtı
" Buyrun Matmazel. " Dedi gülümseyerek.

" Teşekkürler Mösyö. " Diye cevapladı nazik bir tebessümle.

Arabada ki ilk birkaç dakika biraz durgun geçti, ikisi de hiç konuşmamıştı. Ceyhun bu sessizlikten sıkıldığını belirtmek amacıyla sevdiği müziklerden birini seçip başlattı. Müziğin başlamasıyla Çağla'nın yüzünde ani bir mutluluk belirdi, pamuk şekeri görmüş bir çocuk edasında baktı Ceyhun'un gözlerine.

" Bu şarkı en sevdiğim şarkılardan biri. "

" Benim de. " Dedi şarkının sesini biraz daha açarken.

" Ben seninle evlendiğimiz gün bu müzik eşliğinde dans etmek istiyordum. " Dedi zor duyulacak bir şekilde.

" Peki, düğün şarkımız belli oldu küçük hanım. " Çağla'nın kurduğu cümleler içinde burukluk oluşmasına sebep olmuştu ama o hiç belli etmeden, hiç yıkılmayacakmış gibi hayal kurmaya devam etti.

" Özdemir Erdoğan'ın, Bana ellerini ver. Dediği yerde tutacağım elinden ve seni dansa davet edeceğim. "

" Ceyhun. " Dedi Çağla, göz kapaklarını birbirine kavuşturdu ve konuşmaya devam etti

" Yıkılmak için mi kurulur hayaller? "

Bir yandan arabayı kullanırken dikkatini dağıtmamaya özen gösteriyor, diğer yandan da Çağla'nın moralini en üst düzeyde tutmaya çalışıyordu.

" Hayır, bak Çağla lütfen böyle cümleler kurmaktan vazgeç artık. Bu hayallerin hepsini bir bir gerçekleştireceğiz. "

" Buna ömrümün yeteceğini zannetmiyorum. "

Ceyhun bu defa cevap vermek yerine arabadan indi ve onun kapısını açtı.

" Sizin de rızanız var ise konuyu kapatalım Matmazel. " Dedi ve ellerini sıkıca tuttu.

" Nereye geldik? "

" Çiçeklere en güzel çiçeğin kim olduğunu göstermeye. " Dedi ve gülümsedi.

Geldikleri yer bir botanik bahçeydi, yeşilin hakim olduğu bahçe görünümü açısından muhteşem bir güzelliğe sahipti. Bahçenin kapısından içeriye girdiler. Çimlerden yapılmış heykel karşıladı onları, önlerinde bulunan yolu takip ederek ilerlediler. Çağla, büyülenmiş bir şekilde etraftaki çiçekleri seyrediyordu. Bulundukları yerin az ilerisinde bulunan fıskiyenin yanına gittiler, hemen kenarında bir papatya topluluğu vardı.

Çağla papatyaların olduğu yere geldikten sonra konuştu

" En sevdiğim çiçek papatya. " Gözlerini papatyaların üzerine kenetlemişti.

" O zaman papatyanın hikayesini de biliyorsundur. "

" Ne hikayesi?"

" Hiç düşünmedin mi bu insanlar neden papatya falı bakıyor? " Çağla'nın yüzünün üzerine düşmüş olan saçını kulaklarının arkasına sakladıktan sonra devam etti konuşmaya

" Kelebek ve Karga'nın aşkını daha önce duymadın mı? "

" Kelebek ve Karga'nın aşkı olur mu deli oğlan? Kargaya yüz ölüm bu! "

" Sevmenin sınırımı var denizkızı? Ne güzel işte Karga yüz yıl fazladan sever kelebeği. " Dedi ve gülümsedi, ardından devam etti.

" Bilinene göre, bundan yıllar yıllar önce kuş uçmaz, kervan geçmez ormanların birinde bir karga yaşarmış. Bu karga hem iri yapısından hem de kindar davranışlarından dolayı ormanın her yerinde tanınıyormuş.


Karga, kendinden küçük gördüğü hayvanlara eziyet eder, onları kullanırmış ve bu yüzden hayvanlar arasında pek sevilmezmiş. Günün birinde karga, hayvanları gözetlemek için ormanı dolaşırken kanatlarını rüzgârla beraber savuran sarı benekli bir kelebek görmüş.

İlk görüşte aşk bu olsa gerek, onu görür görmez bizim kindar ve bir o kadar kaba karga bir anda konuşmaya bile cesaret edemeyen ürkek bir hayvana dönüşmüş. Kelebeği seyretmiş dakikalarca ama yanına gitmeye cesaret edememiş, onun sürekli etrafında uçtuğu papatya'ya anlatmış kelebeğe aşık olduğunu. Bunu daha anlatalı dakikalar olmasına rağmen hayvanlardan hayvanlara, bitkilerden bitkilere derken tüm orman halkı duymuş ama kargadan korktuklarından dolayı kelebeğe anlatmaya cesaret edememişler.


Bir çiçeğin yardımı ile Karga ve Kelebek birbiriyle tanışmışlar. Bizim kelebek, yılların kargaya öğretemediği şeyleri dakikalar içinde öğretmiş. Herkesin sevgi ve saygı içerisinde beraber yaşayabileceğini anlatmış saatlerce. Karga onu dinlemiş ve ona hak vermiş, tüm orman halkına duyurmuş artık kimseyi kırmayacağını.

Derken menekşe adında bir çiçek, kargaya kelebeğin ömrünün sadece iki gün olduğunu ve ona onu sevdiğini bir an önce anlatması gerektiğini söylemiş. Karga ona hak vermiş ve gitmişler kelebeğin kapısına, biraz ürkekçe ve zorlanarak anlatmış hissettiklerini
"Kelebek... Ben sana aşık oldum ve seni herşeyden çok seviyorum. "

Kelebek yanıtlamış
" Ben seni sev..." Henüz cümlesini tamamlayamadan kelebeğin ömrü sona ermiş. Kelebeğin ölümü tüm ormanda duyulmuş ve tüm dostları çok üzülmüş. Bizim Karga hem Kelebeğin ölümünden, hem de sevip sevmediğini öğrenemediğinden günlerce ağlamış. Günler yetmemiş acısını yaşamaya, haftalarca ağlamış. Haftalar yetmemiş, aylarca ağlamış Karga'nın acısını ormanda duymayan kalmamış. Hayvanların hepsi teker teker gelip baş Sağlığı dilemişler ama bizim Karga tek kelime konuşmamış. Papatya "Bu böyle olmaz" demiş diğer hayvanlara, " Ben gidip Karga ile konuşacağım. "

Onu dikkatle dinleyen Çağla'ya elindeki papatya'yı uzattı ve gülümseyerek devam etti anlatmaya.

" Karga'yı yanına getirtmiş
" Ölenle ölünmez Karga kardeş, yeter kendini üzdüğün. Kelebeğin ölümü neden bu kadar sarstı seni, ömrünün sadece iki gün olduğunu bilerek sevmedin mi sen onu?

" Ben öldü diye üzülüyorum ki, beni sevip sevmediğini bir kerecik duyamadım ona üzülüyorum. Sahi, sence seviyormuydu sevmiyormuydu ?"

" Seviyordu, o seni çok seviyordu. " Diye yanıtlamış papatya. Bunu duyan Karga sevincinden yere göğe , sığamaz hâle gelmiş. Kalan ömrünü ağlayarak geçirmek yerine, bir gün kelebeğe kavuşabilme ümidiyle yaşamaya başlamış.


O günden beridir aşkından ümidini kaybetmiş tüm insanlar küçük bir ümit bulabilme amacıyla papatya'ya sormuşlar " Seviyor mu, Sevmiyor mu? " Diye...


Hikayeden etkilendiğini masum bakışlarından anlayabiliyordu, Gülümsedi.

Ceyhun'un gözlerine bakarak konuştu.

"Seni seviyorum deli oğlan."

....


Bir bölümün daha sonuna geldik... Görüşlerinizi bekliyorum :) Bölümü bu defa çok geç attığımın farkındayım ama bu defa benden değilde wattpad ten kaynaklanan bir sorundu. Uygulamaya Bölüm yazmak için girdiğimde durduruldu hatası veriyor, sorunu nasıl giderebilecegimi biliyorsanız özelden yazarsanız sevinirim :)) kendinize iyi bakin...

Continue Reading

You'll Also Like

1M 57.2K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
6.8M 452K 81
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, hen...
174K 16.1K 45
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
21.9M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...