Gülecek Misin Polis Mi Çağıra...

By 6a4b4c

1.1K 51 46

:) :) More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-11-
-12-
-13-
Karakterler

-10-

44 2 0
By 6a4b4c

Medya Deniz. Yerim onu ben. Tipini mıncırdığım.

"Anne dersteyim."
"..."
"Anne dersteyim diyorum."
"..."
"Ben seni beş dakika sonra ararım."
"..."
"Bu son ders. Gelcem eve."
"..."
"Tamam gelirken sana kek alcam. Hadi baaay."
Son cümlesinden sonra dayanamayıp kahkahayı patlattım. Bütün sınıf bana baktı. Mehmet hoca da dahil.
"Ne oluyor orada?"
"Yok bir şey hocam."
Ve o klasik öğretmen sözü.
"Komik bir şey varsa söyle biz de gülelim."
"Yok hocam, sadece aklıma bir şey geldi de."
Mehmet hoca cıklayarak dersi anlatmaya devam etti.

   Eve gidince ilk önce duş aldım. İki saat sonra Eda, Deniz ve Rüzgar gelecekti. Evde yalnız olduğum için burada kalacaklardı. Banyodan çıkınca aklıma gelen fikirle telefonumu elime aldım. Rehberden İrem'in numarasını bulup aradım.
Bir çaldı.
İki çaldı.
Üç çaldı.
"Alo."
"Naber İrem? Aylin ben."
"İyi, sen?"
"Bende iyiyim. Bu akşam müsait misin?"
"Evet. Neden sordun?"
"Şey ben evde tekim de, bizim tayfa bugün bize gelcekler.Sende gelsene."
"Gerçekten mi?"
"Evet. Hem sen de sıkılmışsındır tek başına."
"Hem de nasıl?" İkimizde güldük.
"Ne zaman geleyim?"
"Bir-bir buçuk saat sonra gelebilirsin. Ben sana konum atarım."
"Çok teşekkürler."
"Ne demek. Hadi bekliyorum."
"Tamam görüşürüz."
Telefonu kapatıp dolabın karşısına geçtim. Seçtiklerimi giyip aynanın karşısına geçtim.
Altıma siyah pantolon, üzerime de renkleri pek de canlı olmayan çiçekli kısa kollu tişörtümü giyindim. Onun üzerine haki rengindeki hırkamı giydim. Saçlarımı omuzlarımdan aşağı bıraktım. Odamdan çıkıp salona indim. Televizyonun altındaki filmlerden en güzellerini seçip orta sehbanın üzerine koydum.

****

"Hayır Rüzgar komedi filmi izliycez."
"Yok öyle Deniz efendi macera filmi izleyeceğiz."
"Çocuklar bence oylama yapalım."
Gözlerimi Deniz ve Rüzgar'dan alıp Aylin'e çevirdim.
"Bence de. Tamam, komedi filmi diyenler?"
Deniz ve Eda ellerini kaldırdı.
"Macera diyenler?"
Ben, Aylin ve Rüzgar elimizi kaldırdık.
"Karar verilmiştir. Bu akşam macera filmi izlenecek." Diyip masanın üstündeki komedi filmlerini kaldırdım. Yerime geri oturduğumda Deniz'e baktım. Alt dudağını dışarı sarkıtmış ve kollarını birbirine bağlamıştı. Onun bu haline gülüp filmlere baktım.
"Evet hangi filmi izleyelim?"
Eda masanın üzerinden Labirent: Ölümcül Kaçış filmini alıp bize gösterdi.
"Bence bunu izleyelim."
Herkes onaylayınca o filmi izlemeye karar verdik. Valla bu filmi bana bin kere izle deseler izlerdim. O derece güzeldi. Mutfağa gidip abur-cuburları aldım. Onları masaya koyduktan sonra geri mutfağa gidip mısır patlattım. Herkes koltuklara kuruldu. Filmi başlatıp izlemeye başladık.

  ****

Uyandığımda çok ilginç bir manzarayla karşılaştım. Deniz yerde yatıyordu. Rüzgar da koltukta. İşin ilginç tarafı Deniz ayağını koltuğa çıkarmıştı ve Rüzgar da Deniz'in ayağına sarılmıştı. Gözlerimi kıpıştırarak koltuktan kalktım. Eda ve aylin de kafa kafaya vermiş uyuyorlardı. Gidip elimi yüzümü yıkadım. Salona geri döndüğümde salonu çok dağıtmıştık. Her yer, her yerdeydi. Televiyonun önü geçtim. En azından o kapalıydı.
"Hey millet uyanın sabah oldu!"
Kimse uyanmayınca tekrar bağırdım.
"Uyanın diyorum sabah oldu!"
Yine kimse uyanmayınca ölümcül silahımı kullandım ve televizyondan çok gürültülü olan daha adini bile tam olarak bilmediğim şarkıyı açtım. Şarkı başladığı anda dördü birden yerinden sıçradı. Rüzgar oturduğu yerde gözlerini ovuşturarak konuşuyordu.
"Ne oluyo lan burada? Deniz, kardeşim ne işi var ayağının ağzımda?"
"Ne bilim ben abi. Kucaklayan sensin."
Onlara gülüp konuşmaya başladım.
"Şimdi o kıçınızı kaldırın ve burayı toplamaya başlayın."
"Ama Ayliiin, benim uykum var."
"Deniz hadi!"
Oflayarak koltuktan kalktı.
"Hadi hadi daha okula gitcez. Bir saatimiz var."
Hepimiz salonu topladık. Yarım saat sonra her yer tertemizdi. Eda, İrem ve ben odama çıkıp üzerimizi değiştirdik. İkisi de yanına kıyafet getirmişti. Onlar giyinirken dolabımın karşısına geçtim.

Lacivert elbisemi alıp giyindim. Saçlarımı doğal halinde omuzlarımdan serbest bırakıp yüzüme çok çok az bir makyaj yaptım. :) Üçümüz de aşağa indik. Rüzgar ve Deniz kapıda bizi bekliyorlardı.
"Hadi çabuk olun geç kaldık." deyip ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açarken Rüzgar konuşmaya başladı.
"Bize diyene bak yarım saattir sizi bekliyoruz burada."
Çantamı alıp dışarı çıktım.
"Hadi hadi, çenen değil ayakların çalışsın."
Hepimiz yürüyerek okula doğru gittik. İlk ders Biyolojiydi. Bizim sınıf için uyku zamanı. Sınıfa girip her zaman ki yerim olan en arka cam kenarının bir önüne oturdum. Çantamdan telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp şuan takıntılı olduğum Shawn Mendes- Mercy şarkısını açtım. Bir-iki hafta sonra bundan da sıkılır yeni şarkı arayışına çıkarım.  Kulaklıklarımı takıp kafamı sırama gömdüm.

****

Omzuma sarsan ellerle kafamı sıradan kaldırdım.
"Hadi kantine gidelim. Deniz açlıktan delirdi. Saçmalayıp duruyor."
Telefonumu cebime attım. Bir ders boyunca müzik mi dinlemiştim. Yuh.

Eğer bu sensen çok normal.

Sen sus.

Pffff. Tamam.

Eda'ya birlikte kantine indik. Ben masaya otururken Rüzgar, Eda ve Deniz yiyecek bir şeyler almaya gittiler. İrem kütüpaneye gitmiş. Bir ödevi varmış.
"İyi misin?"
Kafamı kaldırıp baktığımda Aras'ı gördüm.
"Anlamadım."
"Geçen gün olanlardan sonra diyorum, iyi misin?"
"Bu seni ilgilendirmez."
"İyi misin diye sordum ve senden cevap bekliyorum."
Ona kaşlarımı kaldırıp, gülümseyerek sordum:
"Neden? Beni merak mı ediyorsun?"
"Saçmalama. Umrumda değilsin. Kendini önemli hissetme. Çünkü benim için zerre kadar değerin yok. Kabahat bende ki sorayım dedim."
Nedense sanki kalbimden bir parça kırılmıştı. Aras ellerini cebine sokup yanımdan ayrıldı. Mal. Çokta umrumdaydı. Bizimkiler masaya geldiler. Deniz elindeki büyük tostu ve limonlu gazozu verdi.
"Çok sağol."
"Bir şey değil kanki. Afiyet olsun."
Gülümseyip tostumdan kocaman bir ısırık aldım.
"Ne söyledi?"
Ağzımdakini yutmaya çalışırken Rüzgar'a baktım.
"Hooç."
"Yut da konuş Aylin."
"Poko."
Ağzımdakini yuttuktan sonra tekrar konuştum.
"Hiç bir şey. Sadece resim sergisiyle ilgili bir şey sordu."
Bana inanmayarak baktı. Ben olsam ben de inanmazdım kendime. Neyse ki konuyu daha fazla uzatmadı.
"İyi bakalım öyle olsun."
Ona gülümseyip tostumu yemeye devam ettim.

2 GÜN SONRA,

   Okuldan sonra tek başıma eve doğru yürümeye başladım. Kulağımdaki kulakla yolda yürüyordum. O anda aklıma gelen şeyle fikrimi değiştirip sahile doğru yürüdüm. İki gün boyunca hiç bir şey olmamış her zaman ki gibi sıkıcı geçmişti. En azından babam varken akşamları birlikte eğleniyorduk. Şimdi o da yok.

   Deniz kenarındaki bir banka oturdum. Bir saat sonra uykudan gözlerim kapanmaya başlayınca kulaklığımı çantama koyup yürümeye başladım. Hava kararıyordu. O zaman saat beş-altı gibi bir şeydi. Dışarısı çok tenhaydı. Yavaş yavaş yürürken üzerimde gözler hissettim. Durup etrafıma baktım. Kimse yoktu. Lanet olsun takip ediliyormuş hissi. Yürümeye devam ettim. O hissi tekrar hissedince bu sefer hızlı yürümeye başladım. Arkamdan ayak sesleri duyunca koşmaya başladım. Baya koşmuş olamlıyım ki ormanın girişine geldim. Hiç terddüt etmeden içeri daldım. Ağaçların arasından geçerken arada bir arkama bakıyordum. Yerdeki yaprak ezilme sesleri benim dışımda başka birinin daha olduğunu kanıtlıyordu. Yorulunca sağa dönüp bir ağaca dayandım. Elim ayağım titriyor, yüreğim tıkanacakmış gibi daralıyordu. Dolu olduğuna emin olduğum gözlerimi sessizce yanımda olan ve beni takip eden adamın karaltısına çevirdim. Hala oradaydı. Yaprak ezilme sesleri hala devam ediyordu. Boğazım düğümlenmişti ve dudaklarım titriyordu. Ayak sesleri yaklaşmaya başlayınaca nefesimi tuttum. Sesler kesilince yavaşça arkama döndüm. Dönmemle birinin kolumu tutması bir oldu ve çığlık attım. Kolumu sertçe tutan adam gülüyordu. Bu geçen gün Aras ile beni kovalayana adamlaradan biriydi. Galiba patron olan.
"Bırak!"
Kolumu daha çok sıkmaya başladı.
"Aras nerde?" diye tıslayınca içim ürperdi.
"Ben ne biliyim be?! Bırak beni!"
Kolumu çekmeye çalışıyordum ama başarılı olduğum söylenemezdi. Adama kolumu sertçe kendine çekti.
"Sana Aras nerde dedim?"
"Ben de bilmiyorum dedim."
Dedikten sonra dizimle erkekliğine vurdum. Kolumu bırakıp kıvranmaya başlayınca ben de koşmaya başladım.

     Uzun bir süre koştuktan sonra olduğum yerde durdum. Nefes nefese kalmıştım. Ellerimi dizlerime koyup eğilirken pantolon ve spor ayakkabı giydiğim için kendimi tebrik ettim. Ayak sesleri tekrar gelmeye başlayınca yine gidip bir ağacın arkasına saklandım. Nefesimi tutmuş olacakları beklerken büyük bir el ağzıma kapandı. Çığlık atmaya çalışıp ellerimle o büyük elini çekmeye çalıştım.
"Şşşşt. Sessiz ol."

Bir bölüm sonu daha. Bu arada arkadaşlar ben hayatımda hiç İzmir'e gitmedim. Nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum. Sadece istediğim üniversite -9 Eylül- orada olduğu için çok seviyorum. Teog bitti ya üniversite hayatımı düşünüyorum. :D :D Neyse İnşallah beğenmişsinizdir. Lütfen yorum ve Vote. Zor bir şey istemiyorum sizden. Sadece emeğimin karşılığını istiyorum. Bu sene Teog sınavına giricem ve neredeyse dört hafta falan kaldı. Yine de size bölüm yazıyorum.













İnşallah üstteki yazıyı okumuşsunuzdur. ;) ;) :D :D

Continue Reading

You'll Also Like

352K 26.3K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
2.1M 132K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
695K 52.8K 52
Kader, saatin ibresini hayatımın ortasına sapladı. Zaman durdu, zaman aktı, zaman kayboldu. Sustum, konuşturdular. Konuştum, susturmaya çalıştılar...
685K 45.5K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...