KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZ

By imaginedragons-

344K 20.8K 3.4K

"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabul... More

TANITIM
BİRİNCİ BÖLÜM: MAVİ SAÇLI KIZ
İKİNCİ BÖLÜM: SIRADANLIK
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KADER
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ZARF
BEŞİNCİ BÖLÜM: SİLÜET
ALTINCI BÖLÜM: APTAL KIZ
YEDİNCİ BÖLÜM: BAYAN NARSİA
SEKİZİNCİ BÖLÜM: SİZ İKİNİZ
DOKUZUNCU BÖLÜM: MERMİ
ONUNCU BÖLÜM: SİYSÜV
ON BİRİNCİ BÖLÜM: ZİL!?
ON İKİNCİ BÖLÜM: KULE
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SPİKER
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MARKET
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: KIRMIZI SÜVARİLER
ON ALTINCI BÖLÜM: İŞ BAŞINDA
ON YEDİNCİ BÖLÜM: KIRMIZI SÜVARİLER BİRLEŞİYOR
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: DESTEK
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: OKUL KARIŞIYOR
YİRMİNCİ BÖLÜM: YASTIK SAVAŞI
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: ÖZGÜRLÜK
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: DOLUNAY
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MEŞALE
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: UNİCORN
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM: SORUNLAR BÜYÜYOR
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: MAJESTE
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: FİNCANIMDA CASUS VAR
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: SATÜRN DE TAVLA OYNAMAK
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: SOKAKLARDA ÖRÜLMÜŞ İPLİKLER
OTUZUNCU BÖLÜM: İPLİKLERDEN KOZALAR
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: YENİ AY DA DİRİLENLER
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: YENİ AY DA YÜKSELENLER
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: DÜŞMÜŞ PERUK
Y A N S I M A
İKİNCİ SEZON: GİRİŞ
İKİNCİ SEZON|BİRİNCİ BÖLÜM:"YELKENLER FORA!"
İKİNCİ SEZON| İKİNCİ BÖLÜM: PARAYI KAFESLE
İKİNCİ SEZON | ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: FALEZDE Kİ YIKIM
İKİNCİ SEZON |DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: YIKIMIN TAŞLARI
N O G A Y
İKİNCİ SEZON|BEŞİNCİ BÖLÜM: TEKRAR BAŞLA!
İKİNCİ SEZON | ALTINCI BÖLÜM: KOD 5.7
İKİNCİ SEZON | YEDİNCİ BÖLÜM: KOD 2.7
İKİNCİ SEZON | SEKİZİNCİ BÖLÜM: ÇANTAMDA HARLEY VAR!
İKİNCİ SEZON | DOKUZUNCU BÖLÜM: İŞARETİN GÖLGESİ
İKİNCİ SEZON | ONUNCU BÖLÜM: GÖLGE
İKİNCİ SEZON | ON BİRİNCİ BÖLÜM: KELEPÇE
KURT KOZASI DEVAM ETSİN Mİ?
İKİNCİ SEZON | ON İKİNCİ BÖLÜM: KIZIL-MAVİ
İKİNCİ SEZON | ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: HACKLEMEZSEN TAVŞAN ÇIKAR
İKİNCİ SEZON | ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ÜSTLERİNE İŞEYELİM
İKİNCİ SEZON |ON BEŞİNCİ BÖLÜM: PROJE ANES
İKİNCİ SEZON | ON ALTINCI BÖLÜM: MAVİ ALEV
İKİNCİ SEZON | ON YEDİNCİ BÖLÜM: BOYAYIN KIZILI MAVİYE
İKİNCİ SEZON | ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: EDİGE GERÇEKLERİ
NOGAY'A HOŞGELDİNİZ
İKİNCİ SEZON | ON DOKUZUNCU BÖLÜM: SARAY
SOHBET ETMEYE GELDİM - SON

OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ARENA DA KIYAMET

3K 204 85
By imaginedragons-

20 Haziran

Kağıt Kafe

10.53

Tüm bu yaşananlardan sonra Kağıt Kafe'nin sıcak ortamına kendimizi atmıştık. Bir nevi kutlama sayılırdı. İki masau yan yana birleştirilmişti. Çınay önümde oturuyor ve Yaser'e ters ters bakıyordu.

"Kaybedeceksin."dediğinde Çınay mavi gözlerini kısarak yaslandı. "Ben asla kaybetmem, dostum." dedi Amerikan vari bir vurguyla. Kaya ve Beray aynı anda masadan uzaklaştığında:

"Bugün Beray'ın doğum günü ve aramızı düzeltmek istiyorum."diyerek kulağıma doğru fısıldadı Tansu. 

"Şaka yapıyorsun?" dediğim esnada Çınay aniden bize baktı ve Yaser'in cümlelerini ağzına tıkar cinsten bir şekilde:
"Ve yarında benim doğum günüm." dedi. Kaşlarım çatılırken:
"Siz ikizsiniz?" diye sorduğumda, Çınay gülümsedi ve:
"Valide Sultan'ın karnında biraz daha pişmem gerekiyordu." dedi ve ellerini çenesinin altına dayadı. "Yani sen 21 Haziran doğumlusun?" dedim şaşkınlıkla o ise:
"Beray da 20 Haziran. Dakika farkı işte." diyerek omuz silkti. "Onun benden büyük olması sizce de saçma değil mi?" dediğinde ona gözlerimi kısarak baktım. O esnada Beray, Kaya Erez ile konuşmasını sonlandırmış ve Çınay'ın yanına doğru gelmeye başlamıştı. Çınay hâlâ konuşmaya devam ediyordu.
"Ben daha yakışıklı, daha yapılı ve daha zekiyim. Beray'ın büyük olması kadar dandik bir şey olamaz." dediğinde ensesine bir tokat attı Beray.
"Bana abi demelisin." dediğinde Çınay gözlerini kısarak ona baktı. Mavi Süvariler ekibinden Elif, masaya daha çok yaklaştı ve elindeki fincanı ile oynarken:

"İkizler konusunda bilmediğiniz bir şey var."dedi hızla. Sonra da hafif bir şekilde öne doğru eğildi.
"Anne rahminde büyük olan çocuk küçük olanı itermiş. Son doğan çocuk, aslında büyük olandır."dediği anda Beray ve Çınay arasında büyük bir sessizlik yaşandı. Çınay, sonra kardeşinin yüzüne baktı.

"Demek öyle ha?"diye sordu korkunç bir şekilde. Yüzünde bir gülümseme peyda olmuştu. Göz kenarlarındaki çizgiler belirginleştirmişti. Beray'ın yüzünde kızgınlık hakimdi ve delici bakışlar atıyordu. Çınay susmak yerine devam etti ve boğanın daha da sinirlenmesine neden olacak kelimeleri söyledi:
"Bana abi demeye başlasan iyi olur."diyerek konuştu ve dudaklarını birbirine bastırdı.
Beray ise delici bir bakış atarken yerinden kalktı. Sonra Çınay ile boğuşmaya başladı. "Demek abi dememi istiyorsun ha?" diye konuşurken ikisi de eğleniyora benziyordu.
Bu zamana kadar Beray'ın daha büyük olduğunu sanıyorduk. Fakat Çınay'ın Beray'dan büyük çıkması ile hepimiz şaşkına uğramıştı. Meyra kahkaha atmaya başladığında Çınay, Beray'ın koltuğunun altındaydı ve yüzünü buruşturmuştu.
"En son ne zaman duş aldın sen?"diyerek soludu. Bir yandan eğlenir bir ifade takınmıştı diğer yandan da iğrenir bir ifade.

Çınay, Beray'ın koltuğunun altından çıkarken:
"Leydi Tansusuzi!"diye bağırdı. O an da Beray'ın parmakları, Çınay'ın çenesini tuttu. Sonra ağzını kapattı.
"Seni öldürürüm, Çınay."dediğinde Çınay gülerek:
"Abi diyeceksin."dedi. Beray elini yumruk yapıp Çınay'ın başına sürtmeye başladı. "Bu çocuk hiç böyle değildi."diyerek kendini kurtarmaya çalıştı.
" Aşk insanı değiştiriyor değil mi, Beroş?"diye sorduğunda Beray'ın yüzünün şekli korkunçtu. İğrenme ve kızgınlık...
Çınay yavaş yavaş geri adımlar atarken:
"Gelme!"diyerek sandalyelerden birinin arkasına geçti. Beray öyle bir hızla koşup Çınay'ın bacaklarına sarıldı ki, Çınay geriye doğru devrildi. Çınay yerde hareketsiz bir şekilde dururken gözleri kapalıydı. Beray ise kahkaha atıyordu. Çınay'ın hareketsiz bir şekilde yattığını fark edince endişeli bir biçimde kardeşinin üzerinden kalktı.
"Çınay?"diye sordu. Yerimden kalkıp yanlarına gittiğimde Çınay yerde boylu boyunca uzanmıştı. Tansu yere diz çökerken Beray'ı itekledi. Meyra hızlı bir şekilde Çınay'ın sol tarafına çökmüştü.
"Çınay!?"dedim, sesim kırık bir şekilde çıkmıştı. Öyle sessiz geçmişti ki saniyeler birden nefesini verdi Çınay ve: "Beray!" dedi, sesi kesik bir şekilde çıkıyordu. Sırtımdan akan teri hissediyordum. Beray kardeşinin hâlâ üzerinde gibiydi. Ona doğru yaklaştığında Çınay gözünü açtı ve:
"Şeyimi ezmeyi kes, Beray."dediğinde ilk önce kimse anlamadı. Sonra Çınay sesini biraz daha yükseltti.
"Sanırım çocuğum olmayacak, kalk üstümden."diyerek kendini çekti. Beray hızlı geri çekildi. Çınay doğrulurken: "Çocuğum olmazsa Tansusuzi ve senden mirasım için çocuk bekliyorum."dediğinde Tansu'nun yüzü kızardı. Beray ise öfkeli bir ses tonu ile:"Ne saçmalıyorsun? Tansu, Ümit ile beraber."dedi. Tansu başını, Beray'a çevirdi.
"Bunu kim söylüyor?" dedi. Ellerini göğsünün üzerinde birleştirmişti. Meyra hâlâ dizlerinin üzerinde ve Çınay'a bakıyordu. Yüzünü buruşturup: "Buz falan ister misin?" diye sordu.
"Beni tamamen kısır yapmak istiyorsan neden olmasın?"diyerek alayla konuştu. Beray, Tansu'nun cümlesine karşılık vereceği sırada Elif omzuma dokundu.
"Fazlası ile."dedi ve durakladı.
"Aptallık."dedim onun cümlesine devam niteliğinde.
"İkisi de birbirine deli oluyor."dedi, ellerini arka ceplerine sokmuştu ve ağırlığını sağ bacağına vermişti.
"Bayan Ren'i kaybetmek istemiyorum."dedi Çınay. Yaser ile girdiği iddia yüzünden böyle konuştuğunu biliyordum. Bir anda dudaklarımın arasından yükselen kahkaha ile Tansu ile Beray gülmeye başladı.

Arkadaşlık, gülümseyen dudaklarda belli olurdu. Samimiyet ise, seninle ağlayanlar da.

20 Haziran

IGNIS STADIUM

19.27

Çığlıklar , yükseliyordu. İnsanlar birbirine bitişik bir şekilde ses seviyelerini zorluyorlardı. Bazıların elinde Nogay'ın bayrağı sallanıyor. Bazılarında ise ellerinde büyük posterler vardı. Gökyüzü kararmaya yakın olduğundan göğe işlemiş kırmızının tonları kıyamet rengini çağrıştırıyordu. İnsanların gözlerinde heyecanın toz parçaları eklenmişti.

Arena, büyük bir alana sahipti. Rampalar hazırlanmış ve tribün ile sahayı ayırması için tel örgü gerilmişti. Sahayı kaplayan toprak zemin özenle hazırlanmıştı. Sahanın olduğu kısımda çeşitli teknik eleman bulunuyordu. Hazırlıklar bitmesine rağmen ışığı ve ses düzeyini kontrol eden insanlar son kontrollerini yapıyordu. Güneş ufuk çizgisinde yok olduğunda sahanın kenarlarından yükselen ışık karanlığı deldi. Gökyüzünde büyük renkli spot ışıklar gösteri yaparken, dron kameralar her yerdeydi. Plazmalar oval şeklindeki arenanın neredeyse her yerinde vardı.

"Merhaba millet." dedi sahanın kenarındaki gözlem kulesinde olan spiker. Sesindeki tını bu işin adamı olduğunu anlatır cinstendi.

"Bakıyorum da, bu aralar adrenalin duygunuz yükseliyor!" diye ekledi. Etrafımdan çığlıklar yükselirken göz ucuyla Meyra'ya baktım. Ayağa kalkmış ve olduğu yerde hem zıplıyor hem de alkış tutuyordu. Çınay onun hem yanında elindeki sosisli sandviçini iki ısırıkta midesine indirdi. Yüzünü buruşturup hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Bir yandan alkışlarken sesini duyurmak için yüksek sesle konuştu. Sesini zorlarken alnı kırışmıştı.

"Ben bir sosisli daha alacağım. " diyerek mavi gözlerinde açlık duygusu belirmişti. "Bana da al." dedi Beray, muzip bir tavırla. Üzerindeki kareli gömleğinin kollarını katlarken. Beray'ın üzerindeki huzursuzluk her ne kadar beni sıkıntılı hale getirse de Tansu'nun keyfi yerindeydi. Balodan sonra her şey düzelir zannediyordum. Fakat olaylar benim istediğim gibi gelişmemişti. Tansu ayıp olmaması adına Ümit ile baloya devam etmeye karar verdi. Beray da o günden bu güne kadar sessizliğini koruma kararı almıştı. Tansu'ya kızmalıydım ama bu onun aptal olduğunu değiştirmeyecekti. Bunu Tansu'ya söylemeyin.

"Parasını ödersen." diye gülümsedi Çınay. Beray'ın üzerine gitmek istiyordu fakat Beray hiç tereddüt etmeden elini cebine soktu ve parayı çıkardı:

"Ben alırım." derken Çınay da oldukça ciddi bir havaya bürünmüştü. Sanırım bu tür şakalar iki taraf mutluyken devam edebiliyordu. Çığlıklar çığ gibi büyürken, arenanın içerisinde motosiklet cambazları ortaya çıktı. Çınay bir an olduğu yerde durakladı: "Sanırım Bahattin biraz daha sabredebilir." dediğinde Meyra, Çınay'a doğru dönüp: "Bahattin de kim?" diye sordu.

"Midem." diye öyle sakin bir tonla cevap verdi ki, sanki normal bir şey söylüyormuş gibiydi.

Geçen senenin şampiyonu gösteri amaçlı, rampaların yamacına yaklaştı. Bu benim zıplamamı sağlarken, motosiklet sürücüsü kendine özgü olan selamına verdi. Arka müzik artarken gözlerim motosikleti takip etmeye başladı. Hızlanarak ilk rampaya geldi, hava da yükselirken bacaklarını geriye savurdu.

Zemine doğru düşerken tekrar oturdu. Başka bir rampaya gelirken motosikletin koltuğundan tutunarak bacaklarını yukarıya dik bir şekilde uzattı. Spiker konuşmaya başlarken alkışlar büyüyordu.

"İşte, freestyle motocross böyle yapılır."diyerek heyecanını belli edercesine sona doğru sesini yükseltti. Ardı ardına gelen hareketler arenayı büyülüyordu. Çınay bile sosisli sandviçini yemeye durdurmuştu.

"Alkışlar, Nogay freestyle motocross şampiyonu Alp Keskin'e."dediği anda müthiş bir hareket daha geldi.

Nefesim tutulurken zaman akışını kaybetmiş gibiydi. Alp Keskin havada bir iki saniye kalmış gibi değildi. Sanki dakikalarca orada asılı duruyordu. Aniden toprak zeminle buluşurken alkışlar ve çığlıklar arenayı yerle bir etmeye hazır gibiydi. Gösterisini bitirdiği sırada motosikletinden usta bir şekilde indi ve her zamanki son hareketini yaptı. Sağ el işaret parmağı ile gökyüzünü gösterdi ve gözlerini göğe dikip birkaç saniye öyle dururdu. Elini indirirken:

"Gökler bizim." diyerek konuştu. Nefes nefeseydi ama gözlerinde adrenalin hakimdi. Ardından onu destekler şekilde tribünlerden 'Gökler bizim' sesi ile Alp Keskin'in yüzünde bir gülümsemeye sebep oldu. Alp Keskin arenadan ayrılırken alkışlar hiç susmadı. Sonrası tam bir görsel şölenden ibaretti. Dünyanın her bir yanından gelen motorcular, yeteneklerini göstermeye başladı. Yaşadığım heyecan, dilimin tutulmasını bile sağladı. Bir süre sonra ne sunan kişinin sesini duymuştum ne de Beray'ın yorumlarını...

Pür dikkat izlerken motosikletinden düşen kişi ile soluğum tutuldu. Gözlerim düşen kişinin başına gelen sağlık görevlilerin üzerindeydi. Sonra aniden yere uzanan motorcu ayağa kalktı. Sağlık görevlileri de onun yanına geçti. Seyirci bu esnada sakin olduğundan tribünleri inleten bir ses yankılanmaya başladı. Hepsinin ağzında tek bir kelime vardı.

"Kıyamet!"

"KIYAMET!"

Plazmalar da görüntülerimiz yayınlanmaya başlamıştı. Ne olduğunu bilmiyor şekilde ayağa kalktım ve Beray ile göz göze geldim. Arenanın içerisinde uğuldayan 'Kıyamet' sesi beni ürkütüyordu. Birileri bizi alaşağı etmeye çalışıyor gibiydi. Amaçları neydi, bilmiyordum. Ardından arenanın ışıkları tekrar geldi. Gözlerimle etrafı tararken plazma da kelime kelime beliren yazılar çıktı. Şaşkınlığım gitgide büyürken güvenlik görevlileri harekete geçmişti. Çınay beni çekiştirmeye başladığında gözlerim hala plazmalardaki yazılarındaydı.

 Meyra aniden koluma girdi ve bir şeyler söylemeye başladı. Etrafımızdaki insanların bazıları hareket ederken bazıları ise; durdukları yerden ellerindeki molotof kokteylerini yakıp arenanın kum sahasını fırlatıyorlardı. Ağızları ile burunları örttükleri beyaz kumaş parçalarından hiçbir simayı fark edemiyordum. Bir anda arenanın içerisini kaplayan sis, zihnimin içerisine yayılırken plazmalardaki görüntüye tekrar bakmak için gözlerimi çevirdim. Fakat kıyamet alevleri yayılmaya başlamıştı. Arena girişindeki önlem amaçlı yerleştirilen ambulansların siren lambaları karanlığa yayılıyor ve ardından yaralanarak çıkan insanları hızlı bir şekilde ambulanslara yerleştiriyorlardı. Beray, Tansu'yu kendine yakında tutarken Çınay etrafına bakıyordu. Aniden kolumdan yakaladığında sarsılarak durakladım. Tam önümüzde duran motosiklet ile Çınay bağırmaya başladı: "Ne yaptığını sanıyorsun, lan?"

Motosikletin kaskını çıkardığı esnada bunun Kaya Erez olduğunu anlamamız oldukça kısa sürmüştü. Meyra elini Çınay'ı durdurmak için göğsüne koymuştu. Kaya Erez hızlı bir şekilde konuştu:

"Sizi buradan uzaklaştırmak zorundayım, acele edin." dediğinde arkasında iki motosiklet belirdi. Beray ve Tansu, çoktan kalabalığa karışmıştı ve nerede olduklarını hakkında hiçbir fikrim dahi yoktu. Hızlı bir şekilde arkadaki motosikletlerden bir sürücünün arkasına yerleştim. Kaya Erez'e ters ters bakan Çınay, Kaya'nın arkasına yerleşirken homurdanıyordu. Gözlerimi kısarak gaza köklenen sürücünün beline sıkıca tutundum. Yüzüme yazın sıcak rüzgarı çarparken düşüncelerim hala alevlerin içerisinde sisler ile dans ediyordu.

Arenanın etrafındaki tüm trafikten çıkarken insanlar oldukça gergindi. Ambulanslar sürekli hareket halindeydi. İtfaiye ve polis araçları da... Aniden tüm trafik daha karıştı. Bir araç diğer aracın solundan çarparak diğer araç ile beraber sürüklendi. Nefesim kesildiğinde motosikleti süren kişi ani bir frene basmış ve hızlı bir şekilde kaldırıma çıkmıştı. Nogay karışmıştı ve insanlar bu karışıklık ile gergindiler. Kendimizi Gözcü'nün merkezindeki bize geçici bir şekilde tahsil edilen yapıda bulduğumuzda hızlı bir şekilde içeri girdik. Bilgisayarların başına geçerken, kimse tek bir kelime dahi etmemişti. Kaya Erez duvara monte edilmiş televizyonu açtı ve haber kanallarından birinde durdu.

Plazmalarda yayınlanan video yayınlanıyordu. Meyra telefonu çıkarıp bir arama gerçekleştirdi. "Biz iyiyiz, siz nasılsınız ve neredesiniz? Gözcü'ye gelin. Acil bir durum." dediği anda telefonunu kulağından uzaklaştırdı. "Tansu yaralanmış." diye konuştu. Oturduğum yerden hızlıca kalktım ve Meyra'nın elindeki telefonu elime aldım.

"Beray, o şimdi nasıl?" diyerek sordum.

"Ambulansın birindeyiz. Dirseğinden eline kadar bir yanık var." diye hızla konuştu. Gözlerimi sıkıca yumup, dudaklarımı dişledim. Soğukkanlılığımı koruyarak,

"Dikkatli olun. Nerede olduğumuzu biliyorsunuz." dediğimde beni onayladı. Telefonu kulağımdan çekerken, dudaklarımı birbirine bastırarak bilgisayarın başına geçtim. Ardından gözlerimi televizyon ekranına çevirdim.

"Edige." dedim ufak bir mırıldanmayla.

"Neden yeniden buradasınız?" 

Televizyon ekranında, dünyanın en tehlikeli grubunun simgesi yer alıyordu ve Kurt Koza'sına katılın bize denmişti.  Ama bizi neye davet ettiğini bilemezdik? Çünkü bu grup, kendi çıkarları için yaşardı ve bunu herkes bilirdi.

-SON-

Bayağı uzun zamandır beklettim, biliyorum. Umarım beğenirsiniz. Kısa olmuşta olabilir. Ama elimden geleni yapmaya çalıştım. Zihnim bu aralar bulanıktı resmen. Bu bölümden sonra yaz tatilinde devam etmeyi düşünüyorum. Sezon finali gibi düşünebiliriz. Bu sırada zihnimi toplayacağıma inanıyorum. Normalde 35 bölüm olacaktı fakat tam bir final olmasını düşünüyordum. Lakin benden devam edilmesi istendiği ve bende devam etmek istediğim için, 34 de sezon finali veriyorum. Bu sizleri üzmüş olmasın. O zamana kadar hikayem size emanet.

Tozlanmamız dileğiyle.

İkinci not: Bitti diye üzülmeyelim, yazdığım fakat yayınlamak istediğim fakat bir türlü yayınlamadığım kısa kısa olayları da yayınlayacağım. Tek sorun hangi dosyanın içinde olduklarını hatırlamam :)

Üçüncü not: Çok beğendiğim bir hikayeyi okumak isterseniz, Iustitia_Febris in kitabına bakabilirsiniz. Oldukça güzel bir kurgu ve yazım yeteneğine sahip.

Continue Reading

You'll Also Like

214K 14.7K 45
Yeşim köstebekti. Ona en çok güvenen adamın, Mehmet Bey'in aradığı kişiydi, düşmanıydı. Yüzbaşı Yiğit ise hiç güvenmediği bu kadının onu her seferind...
43.1K 3.4K 23
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
9.8K 3.9K 31
Görevden göreve koşan başarılı ajan Elisa, yine ona verilen bir görevde tanıştığı diğer 4 ajanla birlikte yeni bir yola adım atar. Bu 4 ajanla yürüdü...
1.2K 275 38
Güneşi Doğurduğum Gecelerden..