camouflage | min yoongi

By alluretodarkness

317K 26K 14.3K

"Çünkü Eun Ji, beni görmemen seni gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor." 160528 - 160828 | min yoongi | More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
27 || final
Yeni Hikaye Duyurusu! (one million bullets)
♡ Yeni fic & Daesang ♡
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

26

7.9K 761 624
By alluretodarkness


Min Yoongi

Eun Ji'nin kanlı bedenini hastanedeki çalışanlar kollarımdan alıp beni boş koridorda bıraktığında beynim durmuş gibiydi. Boş bakışlarımı önce ameliyathane tabelasına sonraysa kanlı ellerime kaydırdım. Kanın Eun Ji'ye ait olduğunu düşündükçe ellerim daha çok titriyordu.

Daha fazla ayakta duramadım ve hastane duvarına yaslanarak yere doğru kaydım. Ellerimi pantolonuma silene kadar ağladığımı fark edememiştim.

Lütfen beni bırakma, Eun Ji. Sana öyle davrandığım için çok özür dilerim. Eğer ben sana öyle davranmasam şu anda güvende olacaktın.

Başımı kollarımın arasına aldım. Telefonum çalmaya başladığında bir süre telefona bakmak istemedim. Çünkü o bile bana Eun Ji'yi hatırlatıyordu. Ne düşüneceğimi bilmiyordum. O sırada aklıma ailesi geldi ve titreyen ellerimle çabucak telefonuma uzandım.

Arayan Taehyung'du. Gözlerimi kapatarak telefonu kulağıma tuttum.

"Yah! Yoongi hyung, Eun Ji'nin arada evinde de yaşaması gerekiyor biliyorsun değil mi?" dedi beceriksiz bir şekilde sinirlenerek. Hıçkırmamak için nefesimi tuttum.

"Iım... Taehyung..."

Taehyung sabırsızdı. "Hyung! Ne yapıyorsunuz bu saate kadar?! İkizimi çabuk eve getir yoksa gerçekten kötü olacak!"

Gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim. "Taehyung, ben.. onu getiremem. Çok kan vardı, onu ameliyathaneye aldılar."
Ne söylediğimi ben de bilmiyordum. Düşünemiyordum.

"Ne? Ne diyorsun sen?!"

Telefon elimden kaydı ve sağıma devrilmeden önce gözümün önünde beliren iki yüz vardı. Eun Ji'nin korku dolu yüzü ve annem.

***

~1 yıl sonra~ 


 Neredeyse koca bir yıl. Onsuz geçirmeye çalıştığım bilmem kaçıncı gün. 


 Onu özlüyordum. Çok özlüyordum. Başına gelen her şeyden ben sorumluydum. 


Onu geri istiyordum.


 Ama yapamazdım.


~Olaydan 1 hafta sonra~ 


Eun Ji


 Gözlerimi açtığımda tek bildiğim yaşıyor olduğumdu. Bakışlarımı yavaşça hastane odasına çevirdim. Tae ikili koltukta kıvrılmış uyuyordu. Koltuğun dayalı olduğu duvardaki saate ve yanındaki takvime gözüm çarptığında gözlerim kocaman açıldı. 

 Eğer tarih doğruysa ve yanlışlıkla fazla yırtmadılarsa bir haftadır baygındım. Gerçi karnımdaki karıncalanma şeklindeki ağrı bunu doğrular gibi varlığını belli ediyordu. Elimi karnıma götürdüğümde kat kat yapılmış sargıyı hissettim. 

 Kim bilir ben karanlıktayken neler olmuştu? 

 Yoongi'nin annesine olan bakışlarını hatırlıyordum. Her şeyi anlamış mıydı? Öğrenmiş miydi? Nasıl hissetmişti? Ağlamış mıydı? Acı çekiyor muydu? Şimdi neredeydi?

 Yavaşça doğrulduğumda karnımda başlayan ağrı az daha beni bayıltacaktı ancak vazgeçmedim ve dikkatlice ayağa kalkmayı başardım. Ayaklarımın üzerinde durabildiğimde dengemi kolay sağlayamadığımı fark ettim. Gerçekten bir hafta olmuştu demek ki. Tae'yi uyandırmamak için sessizce ayaklarımı kaldırdım ve adım atmaya çalıştım. Kapının yanındaki komidinin üzerinde telefonumu görmüştüm. Onu alıp sakince yatağıma geri dönecektim. Sanki hiç kalkmamışım gibi. Min Yoongi'yi aramak zorundaydım.

 Kararlı adımlarla kapıya doğru iki adım atmışken odanın kapısı açıldı ve donup kalmamı sağladı. Min Yoongi elinde bir poşetle -muhtemelen yemek getirmişti- içeri giriyordu. İlerleyecekti ki bakışları yukarıya kaydı ve göz göze geldik. 

 İtiraf etmeliydim, onu hiç bu kadar darmadağın görmemiştim. Gözlerinin altı belirgin morluklarla doluydu, saçları karmakarışık ve kabarıktı; üstündekiler emanet gibi duruyordu. Onu son gördüğümde üstünde olan ceket hala üzerindeydi ama sanki daha büyük duruyordu. Kilo mu vermişti?

 Beni görünce donakaldı. Gözlerimin yaşarmasını durduramadım ve daha nasıl göründüğümü bilmeden elimi ağzıma götürüp hayretle gülümsedim. Ne kadar farkında olmasam da onu özlemiştim. Onu yanımda hissetmeyi özlemiştim. Benim için 1 hafta 10 saniye karanlık gibi gelmişti ama o bir haftada ne hale gelmişti..

 Elindeki poşet bir anda yere düştü ve şaşkın şaşkın bana bakmaya devam etti. 

 "Merhaba." dedim yanaklarım ıslanırken. Bana doğru bir adım attı ve titreyen elini bana doğru uzattı. Bir adım daha. Diğer elini de kaldırdı. Gerçekten titriyordu ve çok güçsüz görünüyordu. Buna ben mi sebep olmuştum? Her şey fazla mı gelmişti?

 Karşıma geçtiğinde elleri daha çok titremeye başladı. Gerçek olduğuma inanmak ister gibi yavaşça eli yüzüme dokundu. Dokunuşunu hissedince ağlamamak için titreyen dudağımı ısırdım. 

 "Şükürler olsun..." dedi ve sanki ilk defa nefes alır gibi havayı içine çekerek kollarıyla beni sardı. Ne kadar hastane kokusu üstüne sinmiş olsa da onun o kendine has kokusunu duyumsadığımda gülümsedim parmaklarımla ceketini yırtarcasına tuttum.

 Geri çekilmeden önce merak ettiğim soruyu sordum. "Öğrendin mi?" Sesim çatallaşmıştı. Hiçbir şey söylemeden başıyla onayladı ve beni sımsıkı tutmaya devam etti. 

 "Bir daha seni hiç göremeyeceğim sandım, Eun Ji. Sen... benim yüzümden.."

 Sözünü kestim ve parmaklarımı ensesinden saçlarına doğru çıkardım. "Şşş, hayır. Senin hiçbir suçun yok. Kendini suçlamayı kes. Sana baştan anlatsaydım bunlar olmayacaktı. Ama seni üzmek istemedim." dedim karışık saçlarına burnumu sürtüp kokusunu içime çekerek. 

 Bana her şey sanki araftan cennete transfer olmuşum gibi geliyordu. O sırada Tae'nin sesi kulaklarımı doldurdu.

 "Eun Ji?!" 

 Birden Yoongi'den ayrıldım ve şaşkınca bana doğru zıplarcasına gelen ikizime baktım. Onu bile özlemiştim. Bana kocaman sarıldı ve karnımın acımasına neden olacak şekilde kaldırıp döndürmeye kalktı. Acıyla iki büklüm olduğumda Yoongi homurdanarak Tae'yi uzaklaştırdı ve beni yatağıma geri yatırdı. Tae'yse öyle sevinçliydi ki bir an gerçekten ağlayacak sandım.

 "Ee.. o zaman ben... büyükanneme uyandığını haber vereyim de sevinsin! O da çok endişelendi."

 Büyükannemi tamamen unutmuştum. Kim bilir ne hissetmişti? Zaten anne ve babamın acısı onu yeterince etkilemişti. Sağlıklı olmasına şükrettim. 

 Tae odadan neşeyle çıktı ve koridorda bağıra bağıra şarkı söylediğini duyup güldüm. 

 Gülüşümü yüzümde donduran Min Yoongi'nin bana bakış şekli oldu. Sanki eski bir fotoğrafa bakarmış gibi bakıyordu. 

 "Neden öyle bakıyorsun?" dedim yüzünü inceleyerek. 

 "Gülüşünü ezberliyorum." dedi kalbimin paramparça olmasına sebep olarak. "Bir daha göremeyecek olma ihtimaline karşı her zaman aklımda tutmalıyım."

 Boğazıma oturan yumru bana nefes alma imkanı bile vermiyordu. Yüzüne öylece baktım. 

 "Berbat görünüyorsun." dedi bana gülümseyerek. Şaşkın şaşkın baktım.

 "Bence bir ara aynaya baksan iyi edersin." dedim. "Sen berbat görünüyorsun asıl, bir haftada nasıl bu tipe dönüşebilirsin?" dedim sahte bir beğenmezlikle. Başını eğip üstüne baktı. Birden öfkelenmiştim. Yine gözlerim dolmuştu. Bütün duyguları bir anda yaşıyordum. Göğsüne yumruk attım.

 "Neden bu kadar çöktün, ha?! Uyuman, yemek yemen ve kendine bakman gerekiyor, aptal!" 

 Gözlerimden yaşlar süzülürken bana bakıp gülümsedi. Ellerini yüzüme uzattı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Gözyaşlarımın ıslattığı dudaklarıma dudaklarını bastırdı. Ancak bu bile içimi ısıtmaya yetmişti. 

 Ayrıldığımızda gözlerinin içine baktım. "Peki şey olayını ne yapacaksın..-" dediğimde sözümü kesti.

 "O konuda konuşmak istemiyorum, Eun Ji. Artık bu konuya karışmanı da istemiyorum. Bu işle artık sadece ben ilgileneceğim. Sehun'dan aldığın kanıt dosyalarını aldım, o kadının hak ettiği cezayı bulması için elimden gelen her şeyi yapacağım." dedi öfkeli bakışlarının altındaki yaralı çocuğu belli ederek. Gözlerimi kıstım.

 "Ama o senin a-" 

 "O kadın benim hiçbir şeyim değil. Benim annem o uçurumda öldü. Böylesi çok daha iyi." dedi  omuzlarımdan tutarak beni yatağa geri yatırıp alnımdan öperek. Arkasından üzgün üzgün bakmaktan başka bir şey yapamadım. 


***


 Birkaç gün sonra doktorlar artık eve gidebileceğimi söylediğinde evimin özlemiyle heyecandan tutuşuyordum. Son günlerde bir sürü kişi geçmiş olsun demek için ziyarete gelmişti ve benim tek istediğim bir an önce yalnız kalıp Min Yoongi'yle konuşmaktı. Sanki bir şeyden kaçıyormuş gibi uyandığım günden beri gerekmedikçe yanımda durmuyor, yalnız kalacağımız zaman sürekli bahaneler üretip benden uzaklaşıyordu.

 Yaralarıma dikkat ederek yavaşça son kez yataktan kalktım ve Tae'nin gelip beni arabaya götürmesini bekledim. Kapı açıldığında Tae yerine Min Yoongi duruyordu. Gelmesine şaşırmıştım açıkçası. 

 Soru dolu bakışlarımı gördüğünde gözlerini kaçırdı. "Tae ve büyükannen evraklarla uğraşıyor, beni gönderdi." dedi. Anladığımı belli etmek için başımı salladım ve tek kelime etmeden yanından geçerken kolumu tuttu. 

 "Konuşmamız gerek." 

 Sözleri bir terslik olduğunu adeta haykırıyordu. 

 "Konuşalım." dedim endişeden kalbim hızlanırken. Bakışlarını duvarda sabitledi. 

 "Eve gidince konuşalım." dedi ve koluna girmem için kolunu bana uzattı. Yavaşça koluna girdim ve yüzüne baktım. Bana bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Arabayla eve giderken dışarıyı izliyordum ama tek düşünebildiğim Min Yoongi'ydi. Arka koltukta Tae'nin yanında oturuyordu. Büyükannemin eski model arabasıyla gidiyorduk. Uyandığımdan beri Yoongi'nin arabasını görmemiştim. 

 Araba nihayet eve yaklaştığında büyükannem dikiz aynasından Min Yoongi'ye baktı.

 "Yaptıkların için çok minnettarız, oğlum." dedi içten bir şekilde gülümseyerek. Büyükannemi bir yabancıya karşı ilk defa bu kadar samimi görüyordum. Min Yoongi de nezaketen gülümseyip küçük alanın izin verdiği ölçüde saygıyla başını eğdi.

 "Akşam yemeğine kalabilir misin?" dedi büyükannem beni ikinci kere şaşırtarak. Min Yoongi de şaşırmıştı ancak ruh hali bunu göstermeye müsait değildi anlaşılan.

 "Teşekkürler, efendim ama eve gitmem gerekiyor. Teyzem merak eder, zaten çok endişelendiler." Ses tonundan bile yalan olduğunu anlıyordum. Benden kaçıyordu. Benimle olmaktan kaçıyordu. Gözlerime hücum eden yaşları inatla geri gönderdim. Bugün ağlamayacaktım.

 Büyükannem anlayışla başını salladı ve Tae'yi itekleyerek eşyaları taşıması için bagajı boşalttırdı. Arabadan çıktım ve çıkarken yardım etmeye çalışan Yoongi'nin isteksiz elini kibarca reddettim. 

 "Konuşmak istiyordun." dedim sessizce. "Arka bahçeye gidelim." 

 Şirin bankı gösterdiğimde başını salladı ve oturduk. 

 "Seni dinliyorum." dedim her türlü felakete kendimi hazırlayarak.

 "Eun Ji, ben artık seni görmek istemiyorum." dedi yeşilliklere bakarak. Her şeyi bekliyordum ama bunu beklemiyordum işte. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 "Ne?" Dudaklarımdan çıkan şaşkın ifadeyle taş kesildim. Karnıma giren sancılar umrumda bile değildi. 

 "Seni hep gördüğümü söylerdin, artık seni görmek istemiyorum. Bu sana zarar veriyor."

 Şaşkın şaşkın suratına baktım. "Şaka mı yapıyorsun?" dedim ciddi olup olmadığını anlamaya çalışarak. 

 Hışımla bana döndü. "Sence şaka mı yapıyorum Eun Ji? Sen benimle görüştüğünden beri başına kaç farklı felaket geldi biliyor musun? Artık bunu yapamam!"

 Gözlerime dolan yaşlara dirensem de söyleyecek bir şey bulamıyordum. Yanımda kalması için onu nasıl ikna edecektim?

 "O kadın hala dışarılarda bir yerlerde! Her ne kadar aranıyor olsa bile sen yanımdayken güvende olmayacaksın! Benden uzakta olman çok daha iyi. Ben bu davayla uğraşırken yanımda olmanı istemiyorum. Başına bir şey daha gelirse kendimi asla affedemem!" dedi gözleri kıpkırmızı olurken. 

 "Ama ben seni bırakmak istemiyorum." dedim fısıltı şeklinde. 

 Hıçkırıklarını tutamadı ve büyük elleriyle yüzünü ovdu.

 "Benim için çok mu kolay zannediyorsun?!"

 Ellerimi tuttu. "Bu işin tamamen sonlandığına emin olmadan yanında rahatça duramam, Eun Ji. Anlıyor musun? O hastanede 2 kere ölümden döndün ve her seferinde bana geri dönersen seni korumak adına her şeyi yapacağıma dair kendime söz verdim! Her şeyi! Canım çıkacak kadar acısa bile seni tehlikede bırakamam, anlıyor musun?! Bu kadar bencil olamam..." 

 Kendime verdiğim sözü tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuş suratına baktım. "Peki ya her şey bittiğinde? O zaman ne yapacağız?"

 "Eğer o zaman geldiğinde hala beni istediğine emin olursan seni asla bırakmayacağım. Seni ne mutlu ediyorsa öyle yaşaman için elimden geleni yapacağım, Eun Ji. Bu mutlu hayat bensiz olacaksa bile."




***


 Resmen efkarlanarak yazdım bu bölümü. Sıradaki bölüm 'büyük ihtimalle' final olacak yani mendilleri hazırlayın. Halay mendili mi yoksa selpak mendil mi bilemeyeceğim artık. 

 Bu hikayeyle vedalaşmak benim için çok zor olacak gibi geliyor, şimdiden özledim bile :')

Hikayenin hayran kurgu kategorisinde gün ve gün yükselmesine neden olan ve hislerini yorumlara dökmekten gram endişe duymayan tüm okurlara çok teşekkür ediyorum! İyi ki varsınız! 

 Mendiller : ON

Continue Reading

You'll Also Like

751K 68.1K 42
okula arada bir uğrayan motorcu Jeon Jungkook, tek amacı eğlenmek olan ve enerjisi bir türlü bitmek bilmeyen Kim Taehyung. semekook, texting. Jeon Ju...
108K 13.5K 59
Seungmin ve Chan eski sevgililerdir. Chan'ın yeni sevgilisi Seungmin'e "saçma" mesajlar atınca Seungmin Chan'a yazar.
30.8K 60 4
Kesin boşalmalık
39.6K 2.1K 20
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...