♥Seni Sevebilir miyim?♥

By MihoSouth

24.7K 1.2K 361

-Benimle dalga mı geçiyorsun? Birini sevmek anormal birşey mi? derken yüz ifademin ne kadar ciddileştiğini fa... More

♥Seni Sevebilir miyim?♥
BAŞLANGIÇ-KISACA GEÇMİŞİM
BÖLÜM 1 Alaycı Sırıtış
BÖLÜM 2 Evine Gitmek Mi?
BÖLÜM 4 70
BÖLÜM 5 Mesaj
BÖLÜM 6 Cherry Ve Oyuncak
BÖLÜM 7 Kendimde Olmadığım O An
BÖLÜM 8 Bir İddia Mı?
BÖLÜM 9 Pasta
BÖLÜM 10 Neyin var?
BÖLÜM 11 Teşekkür Ederim
BÖLÜM 12 Bir Kez Daha Dalga Konusu
BÖLÜM 13 O Anı Sana Yaşatabilirim
(ÖZEL) BÖLÜM 14 İlk Kez
BÖLÜM 15 Bir Sapık Daha?
BÖLÜM 16 İlgimi Çekiyorsun
BÖLÜM 17 Çift
(ÖZEL) BÖLÜM 18 Onu İstemek
BÖLÜM 19 Hana Ve Yasak Aşkı
BÖLÜM 20 Ateşinle Tutuşan Bir Kızım
BÖLÜM 21 Eyvah
BÖLÜM 22 Seni Sevebilir Miyim?

BÖLÜM 3 Kurban

985 56 3
By MihoSouth

Kısa bir bölüm :( :( çünkü daha başlangıçtayız sayılır 

Multimedia'daki Sun Hee <3 :D

-Ne yapmam gerekiyor?-

-Çok basit. Bugün akşam evime geleceksin.-

İşte o an ciddi olduğunu anladım.

Şaşkın bakışlarla bir ona bir arkadaşına baktım.

-Ne? Yani... Anlamadım?- Evine gitmek mi? İmkansız!

-Duydun. Evime geleceksin ve hatanı telafi edeceksin.- Ne demek istiyordu? Yoksa...

-Altı üstü bir pasta neden bu kadar abartıyorsun...uz?- diyerek son anda resmileştirdim cümlemi.

-Yani teklifimi reddediyorsun?- diyerek üzerime yürüdü adeta. Gözlerinin içine bakamıyordum. Gözlerimi ondan kaçırdım. Aksi halde tek bir kelime dahi edemezdim. Çok asi bakıyordu. Korkunçtu.

-E- evet. Bu kadar uzatmaya hiç gerek yok.- Bunu ben mi söylemiştim?

-Bunu sen istedin ufaklık.- 

Ben bir şey istemedim ki. :( Ve yine şu kelime: ufaklık.

Arkamdaki birine doğru gülümsedi ve o yöne gitti.

Bir dakika! Gittiği yer... Bayan In Jung'un olduğu yer!

Olamaz! 

Hızlı adımlarla Minhyun'un peşinden gittim. Hemen arkamdan arkadaşı da geldi. Sanki eğlenceli bir şey varmış gibi sırıtıp duruyordu da neyse.

-Bir sorun mu var efendim?- dedi Bayan In Jung. Minhyun' a son derece mütavazi, kibar ve güleryüzlüydü. Bana ise 'sen görürsün' bakışı atıyordu.

-Evet. Şikayetçiyim. Çalışanınız bana bazı hakaretlerde bulundu. Üstelik üzerime de pasta ve meyve suyu döktü.- Minhyun gayet ciddiydi. Yok artık! Yanlış duyduğumu düşünerek uzun bir süre ona baktım. 

Resmen şok olmuştum.

Konuşmak için ağzımı açtığım sırada Bayan In Jung konuştu:

-İsterseniz onu hemen şimdi kovabilirim. Yeter ki siz şikayetinizi geri alın.- Oldukça gergin görünüyordu. Ama karşısındakine yapmacık bir şekilde gülümsemeyi ihmal etmedi.

-Hayır ben kimseye hakaret etme--

-Sen sus Sun Hee!- 

-Ama--

-Kapa çeneni dedim!- Bayan In Jung'un bağırışlarına az çok alışkındım ama bu iftiranın üzerine promosyon olarak azar işitmek gibiydi. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Tüm çalışanlar pür dikkat bizi dinliyordu. Hana'ya baktığımda yüzü beş karıştı. Ama bu 'merak etme sana inanıyorum' anlamı taşıyan bir yüzdü.

-Üzgünüm ki şikayetimi geri almam çok zor-

-Lüften, birlikte mantıklı bir karara varabiliriz efendim.- dedi ve bana döndü Bayan In Jung:

-Şimdi tüm samimiyetinle eğil ve özür dile Sun Hee.- (burada eğil derken uzakdoğudakilerin saygılarını göstermek amaçlı eğilmelerini kastediyor. Mesela selam verirken eğilmeleri gibi.)

-Ne?- 

-Dediğimi yap.-

-Ama ben hakaret falan etmedim.-

-Sana eğil diyorsam eğil! Yoksa Hana ile seni hemen şimdi kovacağım.- Hana'nın ne suçu vardı ki? Onu niye bu işe karıştırıyordu?

Birden ortam sessizleşti. Herkes özrümü bekliyordu. Minhyun bunu neden yapıyordu? Onu tanımıyordum bile. Benimle alıp veremediği neydi?

Ona baktım. Bana bakmadı ama kurnazca gülümsediğine şahit oldum. Bilerek yapıyordu. Alçak! Ama başka çarem yoktu. Şu gitarcının şikayet ettiği anda buranın kapanması bile muhtemeldi. Model olduğu için zengin de oluyordu çünkü. Zengin oluyorsa söz de geçirebiliyordu.

Bayan In Jung'un dediği gibi eğildim. 

-Özür dilerim efendim.- O kadar kısık bir sesle söylemiştim ki duymama olasılığı oldukça yüksekti.

-Düzgünce yap şunu!- İstemeden de olsa yumruklarımı sıktım.

-Özür dilerim efendim.-

-Şimdi yaptığı saygısızlığın cezası olarak onu kovuyorum efendim. Ama siz de lüften şikayetinizi geri alın.-

Minhyun hafif bir baş sallamayla Bayan In Jung'u onaylamış, beni de işimden atmıştı.

Şu andan itibaren o alçaktan nefret ediyordum.

***

-Neler oluyor Sun Hee?-

Cevap vermedim. Herkes başımda toplanmış nefes almama izin vermiyorlardı. Gözleri iki katı açılmış ağzımdan çıkacak kelimeye bakıyorlardı.

-Onu rahat bırakın.- dedi Hana ve beni bir köşeye çekti.

-Şimdi, neler oluyor Sun Hee?-

-Tamamen yalan bu Hana. Bana inanıyorsun değil mi? Ben kimseye hakaret falan etmedim. O gitarcı yalan söylüyor. Bunu neden yapıyor bilmiyorum.- Tek bir nefeste söylemiştim tüm bunları. Tekrar gözlerim doldu.

-Tamam sakin ol. Sana inanıyorum.- diyerek gülümsedi ve bana sarıldı. Gözyaşlarımı tutamadım. 

***

Minhyun'un ağzından:

Masada oturmuş telefonda reklam çekimlerinin hangi tarihte olacağına bakıyordum. En yakın tarih yarını gösteriyordu. Şu an gözlerim telefonumda olsada üzerimde bir çift gözden fazlasını hissediyordum. Lanet olsun hiç mi erkek görmediniz!

Tabak kırılma sesiyle etrafıma bakındım. Tüm çalışanların bir köşeye toplanmış olduğunu görünce hiç şaşırmadım. Model olduğumu biliyor gibiydiler. Herkes mutfağa girerken aralarından en ufak olanı yere çömelmiş beceriksizce yerdeki  porselen parçalarını toplamaya çalışıyordu. 

 -Sun Hee!- dedi bir kadın. Kıza oldukça sinirli bakıyordu. Kırklı yaşlarının başlarında gibiydi. Zayıf bir kadındı. 

Sun Hee mi?  Bir sakara verilebilecek en iyi isim.

-Derhal temizliyorsun burayı!- diyerek kıza tekrar bağırdı. Kız elindeki porselen parçalarını avucunda toplamış dudaklarını büzmüştü.

Gülümsedim. Neden gülümsediğimi bilmiyordum.

Tekrar cep telefonumun ekranına baktım. Ama şu sakarın sesini duydum:

-Peki Bayan In Jung.- Ses tonu ince ve güçsüzdü.

Telefonumu cebime koydum.

Kız gözlerini porselenlerden ayırıp bana baktığında ona alaycı bir bakış attım. Soluk bir teni vardı. Saçlarını atkuyruğu yapmış,başına bir taç takmıştı.

Fazlasıyla çocuksuydu.

Şaşkın şaşkın gözlerini benden ayırdı. O sinirli kadın yanından ayrıldığında tekrar bana baktı.

Bense alaycı bir şekilde gülümsedim.  

***

Az sonra yanıma minyon bir garson kız geldi.

-M-merhaba e-efendim. N-ne arzu ederdiniz?-  Kız oldukça heyecanlı görünüyordu. Nesi vardı bunun?

-Özel tarifinizden istiyorum.- dedim Chun Hee'nin tavsiyesine uyarak. Özel tarifin çok lezzetli olduğunu söylemişti.

Diğer günler olsa kıza göz kırpardım ama şu an hiç havamda değildim. 

-P-peki efendim.- diyerek uzaklaştığında reklam çekimlerine bakmaya devam ettim. Bu reklam çekimlerine fazla alışamamıştım. Ben özgürdüm. Özgür olmayı seviyordum. Bu çekimler ise şimdiden 5 tane buluşmayı iptal etmeme neden olmuşlardı.

Pantolonumun cebi titredi, telefonuma mesaj gelmişti sanırım. Cebimden cep telefonumu çıkardım. Gelen mesajı okumaya başlamıştım ki sakar bir garsonun teki tüm pastayı ve portakal suyunu üzerime dökmüştü.

Bu o sakar kızdı.

Sinirlenmiştim ve şaşkındım. Kör falan mıydı bu kız?

Şaşkın ve korkmuş görünüyordu. Umrumda değildi.

-Lanet olsun!-

***

Chun Hee kulağıma fısıldadı:

-Bence bu kız tam sana göre. Oyalanacak bir şey istiyordun ya. İşte al sana.-

-Onu tanımıyorum bile Chun Hee.- 

-Ama ben onunla ilgili yeteri kadarını biliyorum dostum.-

Gülümsedim. Onun 'yeteri kadar' dediği şey: 'Mükemmel bir fikrim var' demenin diğer adıydı.

Evet, sıradaki kurbanım oydu.  Adı Sun Hee olan ufaklık...

Bu bölümü Minhyun''un az çok ne düşündüğünü anlamak adına da yazdım diyebilriz :D çünkü dediğim gibi ilk olarak karakterleri tanımamız gerekiyor. ;)

Önceki romanım fazla betimlemelerden dolayı okunmamıştı çünkü ağır bir anlatımı vardı (belki görmüşsünüzdür: adı akane'ydi) o yüzden bu romana dikkat ediyorum. 

Ama betimleme ve anlatım konusunda tavsiyeleriniz varsa ve eksik gördüğünüz bir yer veya olmasını istediğiniz bir şey varsa lüften yorum atarak belirtin :D 

veeeee uzun zamandır korece konuşmak istiyordum:

Yorobun sarangheyo kırigu kissıheyo <3 <3 ( millet sizi seviyorum ve öpüyorum :D )

Continue Reading