camouflage | min yoongi

By alluretodarkness

318K 26.1K 14.3K

"Çünkü Eun Ji, beni görmemen seni gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor." 160528 - 160828 | min yoongi | More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27 || final
Yeni Hikaye Duyurusu! (one million bullets)
♡ Yeni fic & Daesang ♡
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

12

10.7K 1K 615
By alluretodarkness

*Bölüme başlamadan önce bu bölüm dehşetül vahşet bir konuğumuz olduğunun haberini vermek istiyorum. Hikayemize yeni bir bad boy katmak istedim sanırım. ^_^ Sonra vay efendim oha, biz bunu beklemiyorduk falan demeyin.*

Resmen 12. bölüme geldik! Bu zamana kadar beğenilerini ve yorumlarını eksik etmeyen herkese kocaman öpücükler göndermek istiyorum. :* Yaptığınız her yorumu okumaya çalışıyorum ama hepsine cevap yazamıyorum gerek internet gerek mobil uygulamanın bildirimleri göndermemesi yüzünden. Her neyse sizi çok tutmadan yeni bölüme başlayalım. İyi okumalar! 


 Zar zor yutkunabildim. Sorusunu aklımda evirip çevirdikten sonra titrediğimi hissederek ağzımı açtım.

 "Neden Jimin'le olmama bu kadar karşı-"

 O sırada çalan zil ve öğretmenin yüksek sesi kafamı karıştırdı ve bir anda sustum. Sonraki birkaç saniyede ise Min Yoongi eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmıştı bile. Peşinden gidip hesap sormak istedim. Bana böyle bir şey söylemesinin ne anlamı vardı? Neden kafamı karıştırıp duruyordu?!

 Olduğum yere çakılı kaldığımı fark ettiğimde birkaç inek beni süzerek ellerindeki test kitaplarını da alarak sınıftan çıktı. Arkalarından yumruğumu kaldırsam da hala gözüne far tutulmuş tavşan gibi duruyordum. Ayağa kalktım ve ağır adımlarla koridora çıktım. Başımı kaldırdığımda diğer kızların kıskançlıktan çatlayacağını bildiğim bir manzarayla karşılaştım.

 Jimin sınıfın karşısındaki duvara dayanmış bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedi ve yanıma geldi. 

"İyi misin? Yoongi'yi hışımla sınıftan çıkarken gördüm. Seslendim ama beni duymadı bile. Bir şey mi oldu?" dedi. Gerçekten endişeleniyordu. Derin bir nefes aldım.

 "Konu Min Yoongi olunca hiçbir şeyden emin olamıyorum. Az önce gerçekten iyiydik. Ben mi bir şeyi yanlış yaptım bilmiyorum ama eğer bir sorunu varsa benimle yüzleşmesini sağlayacağım. İçine saklayıp herkese nefretle bakması ona sadece zarar veriyor." Başımı Yoongi'nin gittiği tarafa doğru çevirdim.

 "Bugün annesinin doğum günüydü. Çok üzerine gitmemeye çalış." 

Jimin'in sözleriyle ellerim refleks olarak ağzımı kapattı.

 Jimin gülümsedi ve başını yere eğdi. "Hala alışamıyor ama ona yardım etmek istedikçe daha da dibe dalıyor. Bu konuda benimle olduğun için teşekkür ederim. Sadece içine kapanmayı bırakması gerekiyor. Yıllardır buna bir çözüm bulmaya çalışıyorum ama elimden de hiçbir şey gelmiyor."

 Teselli etmek için koluna uzandım ve yavaşça sıktım. Başını kaldırıp yüzüme baktığında Min Yoongi'den gerçekten umutlu olduğunu hissettim. Sanki onu iyi edeceğine kendini inandırmıştı. O anda içim bir kez daha burkuldu.

 Önceden Min Yoongi'ye acıdığımı düşünüyordum. Ancak şimdi sadece etrafında onun için çırpınanlar için acıyordum. Çünkü o acınacak bir insan değildi. O sadece çok acı çekmiş ve zor bir insandı. Aradaki farkı bulabildiğim için içim rahattı.

 "Biraz yürüyelim mi?" diyen Jimin'i başımla onayladım ve yürümeye başladık. Bana uzun gelen bir süredir uzun soluklu konuşmamıştık ve o an Jimin'le konuşurken onun ne kadar iyi bir dinleyici olduğunu fark ettim.  

  Jimin çok iyi bir arkadaştı. Belki de Min Yoongi'nin arkadaşı olabilecek kadar iyi bir arkadaştı. Beni dinliyor, her konuştuğumu sanki kendi sorunuymuşçasına düşünüp yardımcı olmaya çalışıyordu. Bunu hak edecek kadar iyi bir insan olup olmadığımı bilmiyordum ama Jimin'e bana uzun süredir kimsenin yapmadığı kadar iyi arkadaşlık yaptığı için minnettardım. Dami'yi seviyordum ama açıkçası o sadece anlatan taraf olmayı severdi ve ben de hep dinleyicisi olmuştum. Bu yüzden şimdi Jimin'le konuşmak bana iyi hissettiriyordu.

 Jimin birden arka bahçeye uzanan çardakta durdu. Oturmak için işaret ettiğinde gerildiğimi hissettim. Arkadaş Jimin'i ne kadar seviyorsam Sevgili Jimin'den bir o kadar çekiniyordum.

 Hala konuşuyorduk ancak değişen bir şeyler vardı. Birkaç dakika sonra derin bir nefes aldı.

 "Eun Ji." diyip bana döndü.

Ben efendim demeye kalmadan bir eli yanağımı okşuyordu. Kaskatı kesildiğimi hissettim. Gözlerimin kocaman olduğuna emindim. 

"Çok güzel olduğunu biliyorsun değil mi?" dediğindeyse nefesim ciğerlerimde kısılıp kaldı. Baş ve işaret parmağıyla tokadan kurtulan bir tutam saçı kulağımın arkasına itti. 

 Tanrım, Jimin. Yapma!

 Jimin üzerime doğru eğilirken kaçacak yer aradığımı fark ettim. İç sesim benimle kavga ediyordu.

Ne halt ettiğini sanıyorsun?!

Geldiğinden beri çocuğun yakasından düşmeyen sen değil misin? Şimdi neden tereddüt ediyorsun?!

Öp şu çocuğu!

 O an iç sesimin ne dediği umrumda değildi. Beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Kaç zamandır hayallerimde dolaşan olağanüstü dudaklar önümde beni öpmek için aralık duruyordu ancak benim içimde Jimin'i öpmek için en ufak bir istek yoktu. Kendimi tokatlamak istiyordum!

 İstemsiz olarak geriye eğildiğimi fark ettiğimde Jimin de bunu fark etmiş olacak ki utanarak geri çekildi ve başını öne eğdi.

 "Ah, özür dilerim. Sanırım biraz bencillik ettim."

 Tam ağzımı açıp "BEN BİR GERİZEKALIYIM, KAFASI KARIŞIK BİR PATATESTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLİM "  diye bağıracaktım ki bahçenin arkasından gelen gürültüyle ikimiz de yerimizden sıçradık. 

 Gürültüye doğru ilerlediğimiz sırada yerde kıvranan silüeti gördüğüm anda nefesimi tuttum. 

Neden Min Yoongi sürekli bunu yapıyordu? Eğer kavga edecekse teke tek etmeliydi ki eğer öyle olsa çok da kolay karşısındakini yıkabileceğini tahmin edebiliyordum. Sanki dayak yediğinde içindekileri götürecekmiş gibi sürekli tek başına 3-5 kişiye dalaşıp sonrasında payını alıyordu. Öfkenin bedenimi ele geçirdiğini hissettim. Dişlerimi sıktım ve Yoongi'ye tekme tokat dalan 3 belalı tipli öğrenciye doğru koştum. Jimin de benimle aynı anda atılmıştı ama ben Yoongi'ye yönelirken o hala Yoongi'ye vurmaya devam eden kabadayılara koştu. 

İtiraf etmeliydim, Jimin'den bu performansı beklemiyordum. 

Uzun boylu öğrenciyi yaptığı tek hareketle yere serdi ve diğerine yöneldi. Bu seferki çocuk kısa ama hızlıydı. Huzurlarının bozulduğunu fark edince bir köpek gibi hırlamaya başlamıştı. Jimin bu sefer zorlanmıştı. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Kenarda olan biteni hesaplayarak izleyen silüeti gördüğümde olduğum yere çakıldım. 

 Son sınıfın baş belası, kimsenin dikkatini çekmemek için yüzüne bile bakmadığı Oh Sehun karşımda duruyordu. 

 İşte şimdi sıçtık. 

 İç sesim kesinlikle haklıydı. Bakışları bile ben belayım diye çığırıyordu. Gözlerini kısarak önce bana sonra Yoongi'ye baktı. Yoongi'nin olanları idrak edebildiğini bile düşünmüyordum. Yan yatmış öksürüyordu sadece. 

 Sehun bize tiksinerek bir bakış attıktan sonra hala diğeriyle cebelleşmekte olan Jimin'e yöneldi. Elim ayağım adrenalinle titrerken aceleyle bir şeyler düşünmeye çalıştım. Ancak aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Eğer Sehun Jimin'e dokunursa sonu Yoongi gibi olurdu ve bir de sırada ben vardım. Sehun hakkında bildiğim bir şey varsa o da işkence yöntemlerinde cinsiyetçi olmadığıydı. 

 Lanet olsun Min Yoongi! Kimsenin karşılaşmadığı bu kabadayılarla ters düşmeyi nasıl başardın?!

 Elimi otluk alanda gezdirirken elime geçirdiğim taşı son anda kaldırıp hedef aldım ve Sehun'a doğru fırlattım. Başının arkasına denk gelmişti ve Sehun bir an da olsa afalladı. Hışımla arkasını dönüp bana doğru gelmeye başladığında yerde geri geri gitmeye başlamıştım bile. 

İşim bitmişti. Cenazemde güzel şarkılar çalsındı. Olsundu.

 Sehun'un gölgesini üzerimde hissettiğimde kollarımı önüme siper edip gözlerimi sımsıkı kapattım ama duyduğum çatırdama sesiyle olan bitene bakmak için kollarımı indirdim.

 Min Yoongi hala öksürüyordu ama artık ayakta duruyordu -ya da durmaya çalışıyordu- ve nasıl yaptığını bilmediğim bir şekilde Sehun'u yere sermişti. Yerde yatan Sehun'un gözleri kapalıydı.

 Dehşet kelimesini tam anlamıyla hissetmiştim. Çabucak toparlanıp Yoongi'yi tuttum ve Jimin'in de yanımıza geldiğini gördüm. 

"Çabuk buradan gidelim yoksa daha kötü şeyler olacak. Bu heriflerin şakası yok." dedi Jimin ve Yoongi'yi diğer kolunu boynuna sararak destekledi. 


***

Yoongi nihayet kendine geldiğinde okulun dış duvarının önünde oturuyorduk. Jimin, Min Yoongi'nin ayıldığını gördüğü an kendine hakim olamamıştı. Yakasından tuttu ve duvara sabitledi.

 "Senin derdin ne ha?! Ölmek mi istiyorsun deli herif?!"

 Korkuyla aralarına girmeye çalışsam da nafileydi. Yoongi sakin bir şekilde Jimin'e baktıkça Jimin daha çok sinirleniyordu.

 "Jimin!" diye bağırdım dişlerimi sıkarak. Nihayet ikisinin de dikkatini çekebilmiştim. Jimin önce bana baktı sonra Yoongi'ye döndü ve ellerini gevşetti. 

 "Ne halin varsa gör tamam mı? Ölmek mi istiyorsun? Git ve öl o zaman. Çünkü artık seni yaşatmaya çalışmaktan yoruldum, anlıyor musun?!"

 Bunu söyleyen Jimin olamazdı. Ağzımı açmak üzereydim ki Park Jimin hışımla gözden kayboldu. Daha öncesinde Yoongi'yle konuşmak için olayı bana bırakmasını istemiştim ama söylediği sözlerden sonra ben bile darmadağın olmuşken ne yapabileceğimi bilmiyordum. Yine de bu kadar sert olmamalıydı.

 Yoongi dayandığı duvarda öylece duruyorken bir şeyler yapmam gerekiyormuş gibi hissettim. Elimi koluna koydum ancak koymamla kolunu silkmesi bir oldu. Bana kocaman açtığı gözleriyle bakıyordu. 

 "Git buradan! Beni rahat bırakın!"

 Arkasını döndü ve ağır adımlarla yürümeye başladı. Her yeri darmadağın olmuşken bunu nasıl yapabilirdi? Ona gerçekten öfkeliydim. Kendisini o kadar çok hırpalıyordu ki dayanamadım ve peşinden gittim. 

"Hey! Sen ne halt yediğini sanıyorsun?! Neden hep böylesin?! Kendini niye bu kadar hırpalıyorsun?! Hey!"

 Beni duymamazlıktan geliyordu. Koşmak zorunda kalsam da yanına ulaştım, kolunu tuttum. Kendime çevireceğim sırada benden daha güçlü elleri kollarımı sımsıkı sardı ve beni hızla duvara çarptı. Kafamı vurmamıştım, sadece biraz sırtım acımıştı.

"Neden başımdan gitmiyorsun, Eun Ji?! Neden bana bunu yaşatıyorsun?! Ne halde olduğumu görmüyor musun?!"

 Gözleri kan çanağına dönmüştü, kollarımı sarsarak konuşuyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

"Ben zavallının tekiyim anladın mı?! Git başımdan! Sadece git!"

 Her git diyişinde kollarımı biraz daha sıkı tutuyordu. Yüzüne yalvarırcasına baktım. O da bana öyle bakıyordu aslında.

"Gitmelisin! Çünkü bunu hak etmiyorsun!"

 Kollarımı sıkan elleri gevşedi ve başını omzuma gömdü. Yaşadığım duygu değişimine karşı gelemiyordum. Gözlerim o kadar doluydu ki bulanık görüyordum. Sarsıldığında ilk birkaç saniye ne olduğunu anlayamamıştım. 

 Min Yoongi başını omzuma gömmüş, sarsıla sarsıla ağlıyordu. Kollarını belime doladı ve kıyafetimi sımsıkı tuttuğunu hissettim. O anda yanaklarım sıcak bir ıslaklıkla kaplandı. 

 Neden böyle hissediyordum? İçimde bir yerlerde bir düğüm oluştuğunu hissettim. O ağlarken düşünebildiğim tek şey onun tüm acılarının dinmesini istediğimdi.

 Kendime küçük  bir yalan söyledim: Ona bir borcum olduğu için bunu yapıyorum.

 Ve Min Yoongi'ye sarıldım.


*Bölüm sonu olduğunu belirtirken burada bitirdiğim için ağzımı kırmak istememenizi umuyorum, saygılar*

Continue Reading

You'll Also Like

23.9K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*
87.7K 10.4K 48
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
264K 18.7K 13
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
223K 21.5K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...