Medya>> BBH *-*
*************
Baekhyun'un senin korumalığını yapmaya başladığı 8. Gün olmuştu ve yaptığın hiçbir şeye kızmıyordu ya da gitmek için herhangi bir belirti göstermiyordu. Özellikle bazen yaptığı şeyler sinir ediyordu.
Koruman değil de sevgilinmiş gibi davranıyordu.
İşte buna sinir oluyordun. Giydiğin şeylere laf etmeye başlamıştı. Geçen gün sana bakıyor diye birisini az daha hastanelik etmek üzereydi.
''Şunun mavi rengini alabilir miyim?'' elindeki iç çamaşırını sana yardım eden satış elemanına verdin.
''Tabi, lütfen bekleyin.'' Demiş ve üst kısmı dantelli ve dolgulu olan sutyenin mavi rengini bulmaya gitmişti.
Etrafına bakmaya devam ettin. İç çamaşırı mağazasına girince Baekhyun, dışarı da beklemek zorunda kalmıştı. Kendisi değil, sen istediğin için orada bekliyordu. Ona kalsa çoktan yanında bitmişti.
''Buyurun efendim.''
''Teşekkür ederim.'' Dedin ve çamaşırı aldın. Birkaç model daha seçip, kasadan geçtikten sonra kapının önünde, elinde poşetlerle bekleyen korumanın yanına geldin.
''Bitti mi işin?'' sana sormuştu.
''Evet, bitti.'' Dedin ve elindeki paket yapılmış poşeti göğsüne tutuşturdun. Madem seninle gezecekti bir işe yaramalıydı.
''Nereye gidiyoruz?'' Sen ilerlemeye başlayınca peşinden gelirken sordu. İki saattir alışveriş merkezinde dolanıyordunuz.
''Şuraya da bakmak istiyorum.'' Ona bakmadan camdaki elbiseye baktın. Siyah bir elbiseydi ve epey derin göğüs dekoltesi vardı.
''Onu almayı düşünmüyorsun değil mi?'' Baekhyun, yanında dikiliyordu. Dönüp ona baktın.
''Nedenmiş?''
''Çok açık değil mi?''
''Ne dediğinin farkında mısın?'' gözlerini kısıp sordun.
'' Kötü bir şey mi söyledim?'' Sana bakıyordu. Senden çok uzun değildi ama yine de başını kaldırarak bakmak zorunda kalıyordun.
''Baekhyun, giydiğim şeylere şu sıralar cidden çok karışmaya başladın.''
''Karışmıyorum. Sadece babanın dediklerini yapıyorum.'' Yüzünde hafif bir gülümseme belirtmişti. Bir de baban çıkmıştı. Geçen gün Baekhyun'un yaptığı şeyi söyleyince baban yerinden kalkıp, Baekhyun'a sarılmış ve 'Aferin devam et oğlum' demişti. Şaka gibiydi.
''Cidden!'' dedin ve göz devirip, içeri girdin. Sinir olmuştun.
Görevlilerden birini buldun. ''Pardon bakar mısınız?''
''Tabi buyurun efendim.'' Demişti erkek satış görevlisinden birisi.
''Şu camekânda olan siyah uzun elbiseyi alabilir miyim?'' elbiseyi göstermiştin.
''Dar kesim olanı diyorsunuz değil mi?''
''Evet, evet onu.''
''Peki, siz bekleyin. Ben getiriyorum.'' Demiş ve gitmişti.
''Cidden onu alacak mısın?'' Baekhyun, yanına gelebildiğinde sormuştu.
Ona dönüp alayla gülümsedin. ''Tabii ki de alacağım. ''
''Giyemeyeceğin şeylere para harcamak cidden israf. Babanın parayı kolay kazanmadığına eminim.''
''Şimdi de muhasebecimiz mi oldun?''
''Söyledim sadece.'' Baekhyun, sinirlerine oynuyordu resmen.
''Buyurun efendim.'' Dedi görevli. Elbiseyi aldın ve deneme kabinlerinin olduğu yere doğru gitmeye başladın.
''Gör bakalım alıyor muyum alamıyor muyum?'' Baekhyun, sen kabine girerken sana bakıyordu.
''İnatçının tekisin değil mi?'' göz devirmişti.
Dil çıkardın ve kapıyı çarpıp kilitledin. Sırf ona inat, alıp, özellikle giyecektin. Şirketin yıl ortası balosuna katılmak şu an acayip güzel bir fikir gibi geliyordu gözüne.
*************
Babası sayesinde bana da gün doğmuştu. Giydiği elbiseler bazen cidden aşırı derece de kışkırtıcı oluyordu ve Tanrı aşkına benim bile gözüm kayarken dışarıda ki adamları düşünemiyordum. Çünkü kanım kaynıyordu. Kıskançlıktan gözüm dönecek gibi oluyordu.
Şimdi de o göğüs dekolteli şeyi almak istediğini söylemiş ve elbise ile kabine girmişti. İki saattir peşindeydim ve cidden yorulmak nedir bilmiyordu. Elimdeki poşetleri yere koydum ve koltuklardan birine oturdum. İçerde giyiniyordu büyük ihtimalle.
O kadar inatçıydı ki... sırf ben gıcık olayım diye alıp giyecekti, biliyordum. Yedi sekiz gündür benimle birlikteydi ve bana çabuk alışmış gibi hissediyordum. Arada yaptığı özellikle gitmem için yaptığı şımarıklıkları görmezden geliyordum; çünkü onu bir daha kaybetmek gibi bir düşüncem yoktu. Ayrıca garip bir şekilde tatlı geliyordu. Cidden aşkın gözü kulağı olmuyordu.
Etrafa bakarken kapının açıldığını duydum ve o tarafa döndüm. Dışarı çıktı ve bana doğru geldi. Elbisenin onun üzerine bu kadar çok yakışacağını düşünmemiştim. Ağır çekimde ilerliyor gibiydi her şey. Yanlara doğru açılan kalın askılı ve göğsünün altına inen açıklık onun tenini tamamen açık etmişti ve kalbim aniden koşmaya başlamıştı. Yerimden kalkıp ona bakmaya başladığım da gülümsüyordu. Etrafında parlayan ışıklar ve baloncuklar gördüğüme yemin edebilirdim. Çok güzeldi.
''Ee nasıl olmuş?'' Bana soruyordu.
Dilim tutulmuştu sanki. Konuşamıyordum. Etrafında bir tur döndü ve gözlerim öyle bir şey gördü ki...
Elbisenin aşırı derin bir sırt dekoltesi vardı. Belinin en altına kadar iniyordu. Tüm omurgasını ve kürek kemiklerini görüyordum. Yutkundum. Ona bu kadar yakınken dokunamamak beni deli ediyordu.
''Baekhyun?'' bana yaklaştı ve elini yüzümün önünde salladı. ''İyi misin?''
''Efendim, giydiniz mi elbiseyi?'' görevli gelip hemen yanımızda bitmişti. Yüzünde yavşak diyebileceğim bir gülümseme vardı.
Ona bakıyordu.
''Olmuş mu?'' diye sormuştu.
''Çok güzel görünüyorsunuz?'' görevli derken, gözlerinin nereye baktığının farkındaydım. İlk bana sormuştu ve puştun benden önce bunu demesine uyuz olmuştum. Kendine gel Baekhyun.
Eline uzandım ve tutup bana doğru çevirdim. ''Güzel olmuşsun-'' dedim. Onu etrafında döndürürken. ''- hayatım.'' Diye tamamladım. Sırf eleman gitsin diyeydi. Yüzü düşmüştü. Hayal kırıklığına uğradığı belliydi.
''Baekhyun, ne yapıyorsun?'' Şaşkınca bana bakıyordu. Elimi bel kıvrımının oraya götürdüm ve kendime çektim. Refleks olarak ellerini göğsüme koymuştu.
''Sana o şekilde bakmalarından nefret ediyorum.'' Kulağına eğilip söylemiştim. Kollarımın arasındaydı. Elim belindeki açıklıktan tenine değiyordu ve beni kendimden geçiriyordu.
''Ba-baekhyun'' bakışlarını gözlerime dikmişti. Neden böyle davrandığımı anlamaya çalışır gibi bir hali vardı.
''Biz hallederiz. Sen gidebilirsin. '' elemana dedim ve onu oradan gönderdim. Giderken şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
Yeniden ona odaklandığımda göz göze bakıyorduk. Kokusu burnumun dibindeydi ve teninin sıcaklığını alıyordum. Elleri hala göğsümde duruyordu.
Yüzlerimiz arasında kısacık bir mesafe vardı. Eğilsem öpebilirdim ve kendimle savaşıyordum. Bunu yaparsam onu korkutacağımı biliyordum.
Bakışları sinirli hale gelirken, beni itmişti. ''Ne yaptığını sanıyorsun?'' geriye doğru gitmiştim.
''Seni koruyorum.'' Demiştim. Birazcık pişkinlikle. Yalanda değildi.
''Bana bak. Cidden sen benim sevgilim değilsin. Kendine gel.'' Demişti. Sesindeki kızgınlığı fark edilir düzeydeydi.
''Göğüslerine bakmasına izin mi verseydim?''
''Hah! Cidden şaka gibisin'' demişti. ''Aptal!'' demişti. Yeniden kabine girerken çatılı kaşları ile bana bakıyordu. Ona bakıyordum ve kapıyı sertçe kapattığında irkilmiştim. Sanırım onu bu sefer cidden kızdırmıştım.
**********
Elini kalbinin üzerine bastırdın. Çarptığın kapıya yaslanmıştın. Baekhyun, ne demeye seni öyle kendine çekmişti ki... Sakin ol. Sakin ol. Lütfen bu kadar hızlı atmayı kes. Elin kalbinin üzerinde içinden konuşuyordun. Daha önce bu kadar gerilip, heyecanlandığını bilmiyordun. Gözlerini kapattın ve derin bir nefes verdin. Üzerindeki elbiseyi çıkarıp kendi kıyafetlerini giymen ve buradan çıkman gerekiyordu. Ancak ufak bir sorunun vardı. Baekhyun'un gözlerine bir daha bakabileceğinden şüpheliydin.
**********
Öyle takılıyorum işte minnoş ponçik... oluyorsa da olmuyorsa da şlksjdfh
OC Sevin *-* sevdirin >-<