camouflage | min yoongi

By alluretodarkness

317K 26K 14.3K

"Çünkü Eun Ji, beni görmemen seni gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor." 160528 - 160828 | min yoongi | More

1
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27 || final
Yeni Hikaye Duyurusu! (one million bullets)
♡ Yeni fic & Daesang ♡
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

4

12.6K 1K 525
By alluretodarkness


 "Hadi Yoongi, eve gidelim, annem bizi bekliyor. Ayağa kalkabilecek misin?"

Jimin'in sözleriyle yerime çakıldım. Olduğum yerde geri döndüm.

"Siz aynı evde mi kalıyorsunuz?" diye sordum benden çıkabilecek en şaşkın sesle. Aklıma gelen ihtimaller, Yoongi'nin benle sorununun nedeninin ne olabileceği gözümün önünden film gibi geçti o an. Jimin başıyla onayladı ve garip garip Yoongi'ye baktı.

Ben de Yoongi'ye istemeyerek de olsa döndüm ve bakışlarının yoğunluğunu gördüm.

"Evet, Jimin benim kuzenim. Ben de ailesinin yanında kalıyorum."


***

 Olduğum yerde donakalmıştım. Aklımdan geçen olasılıklar arasında bu yoktu. Yoongi çıkıp "Ben gayim, Jimin de benim sevgilim." falan demelerini bile bekledim açıkçası. Ancak kuzen olabilme ihtimalleri aklımın ucundan bile geçmemişti. 

 Demek ilk günden beri Jimin'e kafayı takık olmama kızmasının sebebi buydu. Kuzen çatışması her zaman olurdu. Belli ki yeni çocuk sendromuyla herkesin onun peşinden koşmasına kızmıştı. 

 Düşüncelerimden yüzüme bön bön bakan Taehyung'a döndüm. Yine içimi tarifi belirsiz bir sinir kapladı. Anlık bir öfkeyle kafasına vurdum.

 "Aptal! Ne diye çullandın öyle?! Ya okuldan atılsaydın? Büyükanneme ne diyecektik? Aptalsın!"

 Tae saçlarını karıştırarak söylendi. "Aish! Ne vuruyorsun ya?! Sana öyle davranmasına dayanamadım, hem de başka sebepler de var işte. Erkek işine karışma sen." Cool davranmaya çalıştı. 

 "Erkek işiymiş! Hah! Erkek işi dediğin üç kişi bir olup sırf sinir oldunuz diye sessiz sakin (!) bir çocuğu dövmek mi?!"

Bunu sinir etmek için söylemiştim ve başarılı da olmuştum. Bana tip tip baktı.

"Ölmek mi istiyorsun?" diye üstüme gelirken kıkırdayarak geri çekildim. "Eğer ben olmasam büyük ihtimalle Yoongi için ambulans çağırılacaktı ve olay daha da büyüyecekti. Sen yat kalk dua et bana, çocuğun ağzını yüzünü insana benzettim."

 Tae yüzünü buruşturdu. "Sana öyle davranan bir insana nasıl oldu da yardım edebildin? Hem de sen Eun Ji, kimsin ve ikizimi nereye sakladın?"

 Sıkıntıyla üfledim. Bana şaşkın şaşkın baktı. "Yoksa ondan hoşlanıyor musun? Yemin ederim eğer o veletten hoşlanıyorsan gider ve bu sefer burnunun bundan böyle ensesinde kalacağından emin olurum." 

 Kendimi bir adım geri çektim. "Saçmalama Tae, tanrı aşkına! Bak ismini anınca bile tüylerim diken diken oluyor. Nasıl hoşlanayım ben ondan?"

 Bir süre sessiz kaldık ve kaşının üstündeki yarayı temizleyip bir yara bandı yapıştırdım.

"Ayrıca sen neden bana Jimin ve Yoongi'nin kuzen olduğunu söylemedin?!" diye sordum hışımla.

 Bana uzaylıymışım gibi baktı. "Aslında söyledim. Ama o an Jimin'i gözlerinle yemekle meşgul olduğun gerçeğini düşünürsek, duymamış olman doğal. Tanrım, Eun Ji, senin başka erkeklere baktığını düşününce içim ürperiyor. Lütfen bir daha gözümün önünde yapma bunu." 

 Bana tuhaf tuhaf baktı ve ben de yüz ifadesine karşılık kıkırdadım.

 "Bir dahakine bunu yanında yaptığımdan emin olacağım."


***

Ertesi gün bizi koridorda gördüğünde "Haydi gidiyoruz." diyip Tae ve beni peşine takan İngilizce öğretmeniyle beraber giderken Tae ve ben birbirimize boş boş bakıyorduk. Geldiğimiz yer müdür odasıydı. Yavaş adımlarla odaya girdiğimizde ikimiz de oldukça şaşkındık. 

 Bir sandalyede büyükannem, karşısında uzun saçlı ve bakımlı bir kadın, sandalyenin arkasında cama bakar bir şekilde Jimin ve kadının yanındaki sandalyede her tarafı sargı ve morluklarla Yoongi duruyordu. Manzara bir rönesans tablosundan daha tuhaftı açıkçası. 

 Biz içeri girince herkes -büyükannem hariç, sıçmıştık- bize bakmaya başladı. Tae'ye kaçamak bir bakış attığımda onun da hazırlıksız yakalanmış olduğunu gördüm. Başımı manzaraya geri çevirdim. Çevirir çevirmez göz göze geldiğim o yorgun beden dişlerimi sıkmama neden oldu. Onu son bıraktığım haldeki -neredeyse- cana yakın halinden sonra bakışları buzdan kaleler örmüştü. Yine de gözleri üzerimde kilitlenmekten vazgeçmiyordu. Yine de şansımı denemek istedim. 

Dudaklarımı hafifçe oynattım. İyi misin?

 Önce bana öylece baktı, boş boş bakmaya çalışsa da gözlerindeki şaşırmış ifadeyi görebiliyordum. Beni hiç umursamadı bile, başını yana eğip gözlerini müdüre dikti. İstemsiz olarak kaşlarımı çattım.

Seni züppe.

 "Büyükanne?" Tae konuşmuştu. Müdür homurdanarak ayağa kalktı.

 "Okulumuzda talihsiz bir olay meydana geldi bildiğiniz gibi. Biz bu olayı fazla büyümeden tatlıya bağlamak istiyoruz. Haksız tarafın Kim Taehyung olduğundan eminiz. İfadelerinde de bu genç adam suçunu kabullendi."

 Tae'ye baktım. Çenesi gerilmişti. Gözleri bir noktaya sabitlenmişti. Notlarımı büyükanneme gösteriyormuşum gibi hissediyordum. İkimiz de o zaman geldiğinde gözlerimizi halıdaki bir motife diker, büyükannemin söylenmesinin bitmesini beklerdik. 

 "Verdiği zararlar için çok üzgünüm. Maddi anlamda ne gerekiyorsa elimizden geleni yapacağız. Ama bu iki delikanlının konuşarak anlaşmayı öğrenmesi gerek." Konuşan büyükannemdi. Karşısındaki genç kadın da büyükannemi başıyla onaylayıp gülümsedi.

"Taehyung? Eun Ji?" Konuşan yine büyükannemdi. 

"Evet, büyükanne?" dedik Tae ile aynı anda ellerimizi önümüzde birleştirerek. Tae hep büyükannemden korkmuştu. İkimiz de korkardık. Büyükannem sevip belli etmeyen tiplerdendi. Seni azarlar, sonrasında ise bunun senin iyiliğin için olduğunu düşünürdü. Annemle babamın ölümü onu bu yönden etkilemişti işte. Biz onları hatırlamıyorduk ama o hatırlıyordu ve büyük ihtimalle bizi de kaybetmekten korkuyordu. 

"Min Yoongi bir özrü hak ediyor. En azından bunu yapın ve barışın."

 Tae ile şaşkın şaşkın birbirimize baktık. Sonra aynı anda Yoongi'ye döndük. O da eğlenir gibi bize bakıyordu. Eğer büyükannem burada olmasaydı büyük ihtimalle üstüne çullanmıştım. Bu çocuk gerçekten sorunluydu. Dünkü Yoongi ile karşımda duran Yoongi arasında milyon fark vardı. 

Ve eğer ben bile bunu düşünüyorsam Tae kesinlikle ve kesinlikle bu Yoongi karşısında özür dilemeyecekti. 

 Gözümü kapattım ve on saniye kadar düşünmeye ayırdım. Herkes Taehyung'a döndüğü için kimse hesaplarımı göremiyordu. 

"Haydi çocuklar, barışın artık." dedi müdür bıkkınlıkla. Sanki her an kavga çıkabileceği olasılığını unutmuş gibiydi. 

 Tae derin bir nefes verdi. Bekledim... Bekledim... 

Hayır, Tae kesinlikle özür dilemeyecekti. Aniden gözlerimi açtım. 

Sözümü geri alıyorum. Herkes Taehyung'a bakmıyordu. Yoongi gözlerini kısmış bana bakıyordu. Bir anlığına düşüncelerimi hesaplayıp hesaplamadığını merak ettim. Saçma. Umursamadım. Zaten gurur kalıntılarım Jimin'le çoktan uçup gitmişti. Derin derin nefes aldım ve az sonra olacaklara zemin hazırladım.

 Kendimi ağır adımlarla Tae'nin önüne atarak Yoongi'nin karşısına geçtim.

 "Olanlar için gerçekten ama gerçekten özür dilerim. Her şey benim suçum. Eğer o gün öyle davranmasaydım böyle olmayacaktı. Lütfen affet Yoongi." Ellerimi birbirine kenetlemiş duruyordum öylece. Şirin olmaya çalışıyordum ama her an ağlayabilirdim.

 Hiçbir zaman kaybettiğinde gülüp geçebilen bir insan olmamıştım. Şimdi de olamıyordum işte. Biri karşısında ezildiğimi hissettiğim an gözlerim doluyordu ve genelde nefret kusuyordum.

 Başımı kaldırdığımda Yoongi'nin çenesinin seğirdiğini gördüm. Bana kaşlarını çatmış bakıyordu. 

Şu an sinirden geberen benken bana neden böyle bakıyor?!

 "Ben senin özrünü istemiyorum Eun Ji. Ayağa kalk, duymak istediğim özür onunki." Parmağıyla Tae'yi gösterdi. 

Öylece bakakalmıştım. Gururumu bir hiç uğruna ayaklar altına aldığımı düşünecek olursak bu ondan bin kat daha fazla utanç vericiydi. Min Yoongi ne kadar acınası olduğumu görüyordu. Jimin'e baktığımda sadece baktığını gördüm. Şaşırtıcı olan da buydu. Min Yoongi görüyordu, Jimin ise sadece bakıyordu. Gerçekten boşuna çabalıyorum. Hislerimi bile göremeyen biri...

 Hızla ayağa kalkıp odanın Tae'nin arka tarafına giderken kolunu sıktım. Tüm gücümle telepatik ikiz bağını açtım.

Eğer bu özrü dilemezsen kafanı duvara sürte sürte ateş çıkarırım.

Eğer bir daha Yoongi'nin önünde eğilirsen ben de senin bacaklarını kafana monte ederim.

 Tae isteksizce öne çıktı.

"Özür dilerim, Min Yoongi."

Tae konuşurken dişlerinden gelen rahatsız edici sesleri duyabiliyordum. Yoongi samimiyetsizce gülümsedi. "Güzel."

Büyükannemin karşısında oturan bayan ayağa kalktı ve Yoongi'nin yanına geçti. 

 "Bu olay da çözüldüğüne göre, barışmanızı kutlamak için bu gece sizi evimizde misafir etmek isterim. Akşam yemeğimizi yiyip sohbet ederiz, çocuklar da daha iyi kaynaşmış olur. Artık yumruklar yerine kelimelerin konuşacağına eminim. Ben Yoongi'nin teyzesi, Jimin'in de annesiyim." 

 "Çok teşekkürler, eminim ki bundan sonra kavga olmayacak." dedi büyükannem imalı bakışlarla Taehyung'a bakarak. Tae sesli bir şekilde yutkundu.

 "O zaman bu akşam görüşmek üzere." dedi bayan, hala sinirliydim ve daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum. Hızlı adımlarla kapıya yürüdüm ve kapıdan çıkarken Yoongi'yle son kez göz göze gelerek kapıyı hızlıca çarptım. Koşarak en yakındaki trabzana yaslandım ve içimi dökercesine ağlamaya başladım. Sinirimden trabzanları sökercesine tutuyordum. On beş dakikaya yakın öylece ağladım. Neden bu kadar salak olmak zorundayım? Neden? Neden düşünmeden hareket edip sonrasında olacaklara katlanamıyorum?

 On beş dakikanın sonunda dersin bitmesine yakın koridorda yavaş yavaş yürümeye başladım. Ağlamaktan gözlerim şişmişti ve sürekli burnumu çekip duruyordum. Koridorun sonundaki ışığa odaklandığım bir anda güçlü bir el kolumdan tuttu ve kendisine doğru çekip beni karanlık bir odaya götürdü, kapıyı da kapadı. Tam çığlık atacakken ışıklar açıldı. Burası en fazla bir tuvalet kabininin iki katı kadardı. Min Yoongi çığlık atmamam için hazırlıklı bir şekilde elleriyle sessiz olmamı işaret etti.

 Dişlerimi sıktım. Aramızda yirmi santim bile yoktu. Gözlerinin içine içine öldürücü bakışlar fırlattım. Fakat o düşünceliydi.

 Konuşacağım sırada derin bir nefes alarak beni susturdu.

"Bundan sonra bir daha gururunu hiçe sayıp düşünmeden davranmanı istemiyorum. Anladın mı beni?"

 Buzları erimiş Yoongi geri dönmüştü.

 Gözlerimi kaçırdım. Bununla yüzleşemezdim. Min Yoongi'nin benim ne kadar acınası bir insan olduğumu ima etmesine katlanamazdım. 

 Ama o bekledi. Ben yüzüne tekrar bakana kadar bakışlarımı kovaladı. Bunu neden yapıyordu, acı çekiyordum! Nihayet bunun bir an önce bitmesi için çaresizce yüzüne baktım. 

"Benden ne istiyorsun?" diyebildim çatallaşmış sesimle. 

 Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadı. Yapma bunu Yoongi. Uzak dur benden! diye bağıramıyordum bile.

"Gururunu hiçe saymana neden olduğum için özür dilerim, Eun Ji." dedi ve o an zilin çalmasıyla kapıyı açıp gitti.

Kesinlikle aklım bana oyun oynuyordu.


***

Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunuyoruz ^^ Umarım beğenmişsinizdir.

Öncelikle yorum yapan ve oy veren herkese sonsuz teşekkürler, cidden mutlu oluyorum yahu jdfsufafhsdja

Sonraki bölümü yazmayı dört gözle bekliyorum çünkü sıradaki bölüm cici olacak gibi. İyi okumalar ve saatten dolayı iyi sahurlar! ^_^


Continue Reading

You'll Also Like

158K 15.1K 26
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
191K 25.8K 27
Han Jisung okul nöbetçisi olduğu gün üst sınıfların gergin ve popüler çocuğu Minhoyu çağırma görevi ona verilir fakat Jisung Minhoyu kız sanarak çağı...
154K 11.9K 103
Karanlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.
110K 13.6K 59
Seungmin ve Chan eski sevgililerdir. Chan'ın yeni sevgilisi Seungmin'e "saçma" mesajlar atınca Seungmin Chan'a yazar.