Kamera Lensi

By themeadow

19K 1.7K 1K

Evren hergün insanlara beklemediği şeyleri vermekle meşgul. Hayat sürpirzlerle dolu lafı klişe ama doğru. Min... More

Hafıza Kartı
En Azından
Kafam Karışık
Yanıl ama Kaybetme ya da Canı Cehenneme
Birini Sevmek
Özel Bir İnsan
En Kısa Zamanda
İlk Kez Ama Son Değil
Seni Sonra Gözetlerim
Yakından Yani Bu Kadar Yakından
Sana Zaten Bir Kahve Ismarladım
Hem Soy İsmimi Hem Kahvemi Çalmış
Gelirken Yanımda Arkadaşta Getirebilir Miyim?
Seoul'den Incheon'a
Her Şey İçin Teşekkür Ederim
Gözlerindeki Milyonlarca Yıldızdan Biri Olsam
Başlangıç Noktası
Ölü Doğan Cümleler vs. Geride Kalan İnsanlar
Süt Mecburiyeti
Tek Noktadan Bütün Vücuda
Bana Daha Çok Yakışıyor
Kalbin Parmak İzleri
Kelebek Avı
Bunu Bana Değil Ona Söylemen Gerek
Hayal Ettiğim Gibi
Dökül Bakalım
Düzgünce Sorsan
Ters&Düz
Tanışman Gereken Biri
Son ya da Değil
Mutlu Ol
Can You Make Me Scream (M)
Geçen Sene Bugün
Hayatın Teklifleri
Motor! Ekşın!
Mış Gibi Yapmak
Sonsuzluk ve Ötesine
Po-po Popolin
Susana Kadar Bekle
Aşktı Bu
Sonrası

Senin Cümlelerin

183 21 36
By themeadow

Projeleri için arazi çekimlerini tamamlamış sıra fotoğrafları ayıklamaya ve sonraki aşamalara gelmişti Minho ve Areum için. Gün boyunca acıkan ikili fotoğrafları ayıklamak ve birşeyler atıştırmak için Minho'nun nazik teklifi ve Areum'un hevesli kabul etmesi üzerine kendilerini Minho'nun evinde buldular.

" İçerisinin dağınıklığı için şimdiden kusura bakma" diye baştan söyledi Minho kapıdan girerken.

" Yok canım ne kusuru, ben yabancı mıyım? " diye karşılık verdi Areum eve girerken.

Doğruca oturma odasına geçtiler Areum'a rahat hissetmesini söylerken mutfağa yönelip dolaptaki hazır ramenlerden ısıtmaya başladı Minho. Birkaç saniye içinde geri dönüp bilgisayarını açtı çünkü bir an evvel işlerini bitirmek istiyordu. Areum'un gün boyu farklı gelen samimi davranışları ve son olarak da eve girerken yabancı mıyım gibi laflar etmesi hoşuna gitmemişti. Elbette yabancıydı proje mevzuğu olana kadar konuşmuşlukları bile yoktu. Belki de Kibum ile olan son konuşmaları yüzünden böyle hissediyordu ve Areum'un davranışlarında bir gariplik yoktu.

Hafıza kartını bilgisayarına takıp görmesi için Areum'un yanına oturdu. Ekranı görmek için birbirlerine oldukça yaklaşmışlardı.

" Sence bu nasıl? " diye gösterirken başını Areum'a doğru çevirmişti Minho ancak Areum ekranla ilgilenmiyordu. Başka bir mana ile bakıyordu gözleri Minho'ya ve bu bakışların manasını biliyordu Minho. Areum'un gözlerinin dudaklarına kaydığını ve yavaşça kendisine yaklaştığını görünce hemen geri çekildi birşey olmasına fırsat vermeden ve Areum'dan geri çekildiği an kapının girişinde gölgesini bile ezbere bildiği birini gördü: Kibum'u...

" Kibum?! " dedi panikle ve Areum da kapıya doğru baktı.

" Ops, ev arkadaşına basıldık sanırım. " dedi Areum dudaklarını ısırarak sanki az önce reddedilmemiş gibi. Kullandığı kelimeler can sıkıcı olduğu için hızla Areum'a dönüp konuşmaya başladı.

" Kibum benim- " diyebildi sadece çünkü cümlesini tamamlamasına fırsat olmadı.

" Sevgilisinin kuzeniyim" dedi Kibum Minho'nun gözlerinin içine bakarak ve bakışlarını Areum'a yönlendirdi.
Yapma der gibi bakmıştı Minho ne olur öyle söyleme Kibum der gibi bakmıştı ama Areum daha farklı bakıyordu, Kibum'un bakışları altında eziliyormuş gibi bakıyordu. Başını yere eğip kuruyan boğazını temizledi.

" Ben, ben bir sevgilin olduğunu bilmiyordum hiç bahsi geçmemişti. Birlikte geçirdiğimiz onca zaman sonra sandım ki... " diye kendini açıklamaya çalıştı Minho'nun yüzüne bakmadan.

" Kibum bak göründüğü gibi değil açıklayabilirim herşeyi " diye konuştu Minho Areum'u duymuyormuş gibi.

"Açıklama yapman gereken kişi ben değilim Minho olayların gördüğüm gibi olduğunu biliyorum suçlu olmadığını bilecek kadar gördüm" dedi Kibum soğuk bir ifadeyle. " Git burdan" dedi tam otoriteyle Kibum Areum'a. " Sana hesabını sormak bana düşmez, benim işim onunla" dedi Minho'yu kastederek " Ama emin ol yerimde olsaydı 'oldukça güzel' yüzüne yaptığını unutturmayacak bir iz bırakırdı" dedi tehtid eder gibi Kibum ve gözleri de öyleydi, hazır ve vahşi.

Başka birşeyin söylenmesini beklemeden kendine denileni yaptı Areum ve yanından geçerken Özür dilerim diye fısıldadı Kibum'a kuzenine iletmesini ister gibi, muhatabının tam karşında olduğunu bilmeden. Kapının kapandığını duyunca Minho hızla Kibum'un yanına gidip boynuna sarıldı.

" Sen haklıymışsın Kibum, rahatsız hissetmekte haklıymışsın. Özür dilerim" dedi boynuna doğru sarılışını sıkılaştırırken. Minho'nun sarılışına karşılık vermemiş ancak onu itmemişti Kibum. Karşılık alamadığını görünce geri çekildi Minho.

" Kibum, canım sende gördün birşey yapmasına izin vermedim. Herşeyimle sana aidim. Başından beri bu kadar yakın olmam hataydı ben önceden fark edemedim. " dedi açıklamaya çalışarak kendini.

" Gördüğüm şeyin beni mutlu etmesi mi gerekiyor Minho? Seni öpmesine izin vermedin diye sevinmem mi gerekiyor? " dedi Kibum ifadesizce ve Minho az öncekinden çok daha gergin hissetti kendini.

" Hayır,elbette hayır. Ben sadece üzgün olduğumu söylemeye çalışmıştım bu duruma düştüğümüz için buna sebep olduğum için. Sevgilimin kuzeni olarak kendini tanıttığın için canımın ne kadar yandığını söylemek istemiştim. " dedi Minho giderek azalan bir güvenle.

"Neden öyle söyledin Kibum, ben gerçeği söylemeye hazırdım. "

" Yapma ama Minho. Areum'un bunu sadece kendine saklayacağını mı düşüyorsun? Bu kadar mı güven verdi bu kız sana gerçekten? Yüzüp yüzüp sonuna geldiğimiz okul hayatlarımızı sevgilime göz koyan birinin eline mi bıraksaydım yani. Teşekkür ederim ben almayayım hayatım yeterince zor zaten. " dedi Kibum gözlerini devirerek.

" Yaptığını hayal edemiyorum ama, tehtidin gerçekten ürperticiydi Bum" dedi Minho gülümseyerek ortamı yumuşatmayı umuyordu. Yeniden Kibum'a uzandı hızlıca bir öpücük kondurup yanağına geri çekilecekti ancak Kibum başını çekti.

" Areum'un yanında söylediklerim ona istediğini vermemek içindi ancak bu sana ne kadar kırgın ve kızgın olduğumu değiştirmiyor Minho. Düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var" dedi Kibum ve ardından kapıya yöneldi.

"Neyi düşüneceksin Kibum? Böyle bırakamazsın Kibum lütfen. Gitme! " diye dil döktü Minho ancak Kibum ardına bakmadan hızlıca merdivenlerden inmişti. Peşinden gitmenin hiçbir şeyi olduğundan daha iyi yapmayacağını bildiği için evde kaldı Minho.

Ne ironik diye düşündü Kibum yaşadıklarını düşününce aylar önce Minho'nun evine ilk kez geldiğinde de benzer bir sahne yaşamışlardı Kibum o zaman da görmemesi gereken bir şeyi görmüştü. O gün de ramen pişiyordu ocakta bugün gibi ve Kibum yine çıkıp gitmişti o günde evden.
Düşündükçe kendini tutamadı Kibum sessizce ağlamaya başladı sanki koca dünyada bir tek ona yağmur yağıyormuş gibi yavaşça ıslanıyordu yüzü,yağmur... Yağmur yağmıyordu bugün o güne kıyasla ve koşarak uzaklaşmıyordu Kibum.

Doğruca eve gidip çekmecenin derinliklerinden çıkardığı anahtarları alıp aşağıya yöneldi. Bir an bile tereddüt etmeden tıpkı Minho'yu kurtarmaya gittiği gün gibi motoruna atladı. Bugün de kurtaracaktı Minho'yu belki,kendinden hemde... Vakit kaybetmeden yola koyuldu, nereye gideceğini biliyordu.

Kilometre hızını artırırken kulaklarında uğuldayan rüzgarın sesi tuhaf bir şekilde Kibum'u kendine getiriyordu. İyi hissettirmiyordu belki ama yaşadığını hissettiriyordu işte. Onlarca sahne geçiyordu aklından hatırlamaya dahi kıyamadığı sahneler. Belki de Tanrı değildi ona kötü davranan Kibum her seferinde zor olanı seçiyordu. Seoul'den çıktığını gösteren tabelayı görünce tuhaf bir huzur kapladı içini belki sorunlarından kaçtığından belki de eve dönüyor olmaktan kaynaklanan bir huzurdu bu.

Hava çoktan kararmıştı Kibum Daegu'daki evine vardığında kapıyı açıp içeri girdi ancak senelerdir kullanılmayan evde elektirik yoktu. El yordamı ile oturma odasına geçip yere uzandı karanlıkta tavana sabitlenmişti gözleri ancak birşey göremiyordu. Öyle birşey düşünmeden yatıyordu parke zeminde sabaha kadar da öyle kalacaktı.

Gün ışıyıp etraf aydınlandığı zaman dün öğleden beri birşey yemediğini ısrarla hatırlattı midesi uyuşmuş bedenini kaldırıp mahallede bir markete uğradı hazır yiyeceklerden alıp geri döndü. En son geldiklerinden beri eline geçen paralar ile ufak şeyler yaptırıyordu Kibum mesela ev temizdi yıllanmış toz kokusu yoktu ancak eşyaların içine sinen tozdan da kurtulmak gerekiyordu onu da zamanla yapacaktı.

Çıldırmak üzereydi Minho, Kibum evden çıkıp gittiğinden beri tek kelime duymamıştı ona dair. Kalbi göğüs kafesine sığmıyordu, ruhu bedenine sığmıyordu sanki dünyaya sığamıyordu Minho, misafirliklerde sürekli eve gidelim diye tutturan çocuk gibiydi gitmek istiyordu ama nereye olduğunu bilmiyordu çünkü Kibum nerede bilmiyordu.

Yaşanan olayın üstünden geçen üçüncü günde Minho her şeyi göze alıp Kibum'un evine doğru yol aldı. Üç gündür ne mesajları iletilmiş ne de Kibum'un telefonunun açık olduğu bir ana denk gelebilmişti. Ayakları birbirine dolanıyordu yürürken ve yol hiç bu kadar uzun gelmemişti daha önce. Soluk soluğa geldiği kapının önünde duraksayıp zile bastı ancak açan yoktu kapıya kulağını dayayıp yeniden zile bastı ama ayak sesi de gelmiyordu. Anahtarını kullanıp içeri girdi, özlemiyle yanıp tutuştuğu kokusu geldi burnuna ciğerleri sanki oksijeni o kokuymuş gibi solunum sistemini açıyordu. Belli ki yoktu Kibum evde çünkü mutfak hala yanında getirdiği yemeklerin dağınıklığını taşıyordu. İçi acıdı Minho'nun keşke böyle olmasaydı diye geçirdi aklından milyonuncu kez. Bir yer daha vardı Kibum'u bulabileceği ve vakit kaybetmeden ayrıldı Minho Kibum'un evinden. Seoul'u terk edecek kadar, ailesine sığınacak kadar acıtmıştı demek ki onu anladı.

Akşam üzeri Deagu'ya vardığında motorunu görmeyi beklemiyordu Minho ancak birkaç saniye sonra Kibum'u görecek olmanın verdiği heyecan kapladı içini. Kapıyı tıklattı birkaç kez ve beklemeye başladı, adımlarını saydı Kibum'un üç,iki,bir ve derin bir nefes aldı.

Şaşkın görünüyordu Kibum, belli ki Minho'yu görmeyi beklemiyordu ama kısa sürede silindi şaşkınlığı yüzünden, yüzünde yine o eski Kibum'un ifadesizliği vardı. Minho'nun en başta aşık olduğu ancak sevmediği ifade...

"Girebilir miyim?" diye sordu Minho çekinerek birden garip gelmişti bütün bu olanlar. Cevap vermek yerine kapıyı daha da açıp kenara çekildi Kibum. içeri geçip bir süre sessiz sessiz oturdular Minho söze başlayacağı sırada izin vermedi Kibum belli ki ertelemek istiyordu.

"Kibum?"

"Aç mısın Minho?" diye engelledi Kibum çünkü devamında ne söyleyeceğini biliyordu ve kendinin nasıl cevap vereceğini de o yüzden istemedi ne kadar geç o kadar iyi.

Birinin sesinden adının söylendiğini duymayı özler mi bir insan Minho özlüyordu, Minho dediğini duyduğu an ılık birşey yayıldı vücuduna.

"Sanırım. En son ne zaman yediğimi hatırlamıyorum" diye dürüstçe cevapladı Minho ve Kibum başını sallayıp mutfağa gitti.
Etrafı izledi Minho ilk geldiğindeki haline benzemiyordu çok daha temiz çok daha yeni görünüyordu herşey. Sesi geliyordu Kibum'un mutfaktan dolaplar açılıp kapanıyor tabakların birbirine sürten sesi geliyordu. Normalde olsa usulca yanına gider kollarını Kibum'a sarardı. İşini engellediğini söyleyen cümleler kurardı Kibum ancak hoşuna giderdi Minho'nun sarıldığını hissetmek. Yine oluyordu Minho neleri yitirdiğini düşündükçe içi bendini yırtıp dışarı çıkmak istiyordu.

Biraz sonra Kibum'un sesi geldi derinden "Sofra hazır!" ve ayaklanıp yanına gitti hemen Minho.

"Kusura bakma sana da zahmet verdim. " dedi Minho yabancı gibi hissediyordu eziliyordu Kibum'un yaptığı herşey karşısında.

" Bende daha yememiştim, sorun değil. " dedi Kibum masaya yerleşirken.

Yemek boyunca konuşan olmadı Minho arada bir başını kaldırıp Kibum'a bakıyordu ama kapıdaki an dışında yüzüne baktığını görmemişti.

" Ellerine sağlık Bumm- Kibum" diye ağız alışkanlığını kendi kendini düzeltti Minho.

" Afiyet olsun " dedi Kibum ama sesi bir çatallı çıkmıştı boğazına temizleyip masayı toplamaya başladı. Yardım etmeyi teklif edecekti ama şu an kabul edeceğini düşünmüyordu o yüzden sessizce içeri geri döndü Minho. Hava kararmış evin içine karanlıkla birlikte garip bir hüzün çökmüştü. Elinde yanan bir mum ile mutfaktan içeri geldi Kibum ve Minho'nun karşısına yere oturdu.

Alev ikisinin de yüzünde dans ediyor tenlerine yeni bir soluk getiriyordu. Uzun bir süre sessiz kalmayı tercih ettiler ikisi de birbirinin yüzüne bakıyordu gözlerinin taa içine.

Minho Kibum'un ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu cılız bir mum ışığında bile nefes kesici olduğunu. Diğer yandan Kibum ise ezber eder gibi bakıyordu Minho'ya, ne kadar özleyeceğini düşünüyordu alevlerin okşadığı saçlarına parmaklarını geçirmenin nasıl bir his olacağını hatırlamaya çalışıyordu. Gözlerini kırpmadan baktılar birbirlerine bakabildikleri en son noktaya kadar baktılar.

" Gelmeden önce telefonla ulaşmaya çalışmıştım ama kapalıydı hep, burada olabileceğin ilk başta aklıma gelmemişti. " diye döküldü cümleler Minho dudaklarından çünkü söylemek istediklerini tutamıyordu artık.

" Sana zaman vermek istedim ama yapamadım gelmeyeceksin sandım. Eve gittim önce açan olmayınca anahtarı kullandım ama orda olmadığını anladım, motoru görünce şaşırdım ama şu an karşımda olduğuna çok mutluyum Kibum. "

" Seni çok özledim " dedi ve yanaştı biraz daha Minho.

" Benim o cümleyi kurmaya hakkım yok ne yazık ki. " dedi Kibum fısıldar gibi.

" Ne demek bu?"

" Benim sana teselli vermek için bastırabileceğim göğüslerim yok Minho,s*kmen için *mım yok, bana verdiklerini içimde büyütebileceğim bir rahmim yok. " dedi Kibum fısıltısının tonu artarken.

Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyordu Minho. Duyduklarına bir anlam veremiyordu.

" Areum' a karşı asla öyle birşey hissetmedim Kibum. Lanet olsun ders dışında kızı öncesinde görmüşlüğüm bile yoktu. "

" Yaa konu Areum değil " dedi ve ağlamaya başladı Kibum. " Areum sadece bana sahip olamayacaklarımı hatırlattı hepsi bu."

" Çok saçma şu an olanlar çok saçma gerçekten anlayamıyorum. Sana çocuk sahibi olmak ile ilgili ya da bir kadın ile birlikte olmak ile ilgili farkına varmadan incitecek birşey mi söyledim ben?" dedi Minho Kibum'un yanağından süzülen yaşları silmeye çalışırken.

Hayır anlamında başını salladı Kibum.
" Şimdi değil ama sonra isteyebilirsin. Şimdi beni seviyorsun ama sonra pişman olabilirsin. Şimdi benim için onca yolu geliyorsun ama sonra annenlerin istediğini, toplumun senden istediğini yapabilirsin. " dedi Kibum Minho'nun ellerini tutup yüzüne dokunmasını engellerken.

" Annemler mi ? Ne istiyormuş ailem? " diye sordu Minho kızgın ve şaşkın çıkıyordu sesi.

" Gördüm Minho küçük bir çocuğu nasıl sevdiklerini gördüm, ona nasıl baktıklarını gördüm. Çocuğun akrabaları seni sorduğunda nasıl geçiştirmek zorunda kaldıklarını gördüm. Onları bunu yapmak zorunda bırakmaya hakkım yok. "

" Ailem seni seviyor Kibum. İlişkimizi bozacak hiçbir şey yapmadılar. Bu bir ayrılık konuşması değil öyle değil mi? Bana öyle olmadığını söyle" dedi Minho yalvarır gibi, acı çekiyordu ruhu.

" Biliyorum. Sorun da bu zaten hiçbir şey yapmadılar. Bende onları en az beni sevdikleri kadar seviyorum. Ama sevginin bununla ilgisi yok ki. Dilleri söylemesede yürekten isterler, her anne baba ister. "

"Bak belli ki benim cümlelerim ikna konusunda yetersiz, o zaman senin cümlelerini kullanırım. Kibum birine sırf erkek diye ya da sırf kadın diye aşık olunduğunu gördün mü sen hiç? Ben görmedim. Cinsiyete aşık olunmaz sevgilim, aşkla bağ kurduğumuz katakterlerdir. " dedi Minho ağlayarak aylar önce ailesine Kibum'dan bahsetmeye korkarken böyle cesaretlendirmişti Kibum onu.

" Sevdiğim kişiden olmayacaksa dünyaya bir çocuk getirmek istemiyorum. Sevdiğim kişi sensin Kibum ve bu hiç değişmeyecek. " dedi Minho hıçkırırken Kibum'u iyice kendine çekmişti saçlarından öpüp alnını alnına dayadı gözlerini kapatıp.

Bileklerinden Minho'ya tutunuyordu Kibum, Minho her yaklaştıkça daha çok ağlama hissi yerleşiyordu içine daha bir şiddetleniyordu hıçkırıkları.

" Ya ben istersem" dedi Kibum sesi çatallı çıkmıştı. " Ya ben soy adımı devam ettirmek için bir bebek istersem? " dedi.

Kaskatı kesildi Minho ağlaması durdu aniden canımız yandığında çıkardığımız hii sesi duyuldu karanlık odada sadece. Geri çekildi Minho dehşete düşmüş gibi görünüyordu alevde yansıyan sıcak teni solgun bir hal almıştı birden bire.

Günlerdir içinden çıkmaya çalışan ruhu amacına ulaşmış benliğini aşmayı başarmıştı. Ruhu Kibum'da kendini buluyordu Minho'nun belli ki bundan sonra içinde kalamayacaktı.
Bileklerini Kibum'un narin tutuşundan kurtardı ve uzaklaştı.

" Seni kendi cümlelerinle bile ikna edemezmişim Kibum çünkü sen zaten kendini çoktan başka bir şeye inandırmışsın. " dedi Minho yazılı bir cümleyi okur gibi doğruldu ve başka birşey demeden evi terk etti.

Artan hıçkırıklarının sesi bahçeye kadar geliyordu Kibum'un, onun da çok canı yanıyordu belli ki. Odanın penceresinde mumun yaydığı ışığın turunculuğu kayboldu sonra. Durmadı Minho geri dönmedi biricik Kibum'una. Çünkü geri dönüş ancak Kibum kendi isterse gerçekleşebilirdi. Minho yolun kendi payına düşen kısmını kattetmişti şimdi sıra eğer gelirse Kibum'u beklemekteydi.

Yola başladıklarından beri en iyi yaptıkları şeyi unutmuştu ikisi de: birlikte ilerlemeyi...

AN: Uzatmalı bölümlerde bugün 40. bölüm var canlar. 40 bölümdür sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim her birinize 40 biner kez. Bu bölüm itibari ile hikâyemizin finaline iki adım kalmış oluyor şimdiden kendinizi hazırlayın diye söylüyorum. Hepinizin aileniz ve sevdikleriniz ile geçireceğiniz bayramı şimdiden mübarek olsun. Çok bayramlar görün! Sizi çooook seviyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 212K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
132K 10.6K 29
HappyVirüs: Görüşüz Mesajınız gönderilmemiştir. HappyVirüs: ..Ve seni seviyorum Mesajınız gönderilmemiştir. _____ '...bu oyun bugün, burada bitiyor...
800K 65.3K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
7K 694 25
"her canın sıkıldığında okulun bodrum katındaki merdivenine uzanıp ağlamayı bırakmalısın artık, iyice huy edindin. " ¬brightwin, bxb