YALNIZ ➰ |İntikam| -TAMAMLAND...

By Kitirella08

27.4K 10.5K 1.8K

YALNIZ SERİSİNİN İLK KİTABI ❗ Kanlı bir geçmişe küçük elleriyle adım atmıştı mavi gözlü kız. Çıplak küçük aya... More

➰ TANITIM ➰
BÖLÜM 1 ➰ - "TERKEDİLEN ŞEHİR"
BÖLÜM 2 ➰ - "SENİN HEDİYEN HATAY"
BÖLÜM 3 ➰ - "İKİZLERİN CİNAYETLERİ"
BÖLÜM 4 ➰- "YARALI YEŞİLLER"
BÖLÜM 6 ➰ - "HİSSETTİM ONU"
BÖLÜM 7 ➰- "KADERİN BİR OYUNU"
BÖLÜM 8 ➰- "SEMERKANT OTELİ"
BÖLÜM 9 ➰ - "KABULLENİŞ ÖPÜCÜĞÜ"
BÖLÜM 10 ➰ - "İLK İNTİKAM: Zülin"
BÖLÜM 11 ➰ - "YEŞİLLERİN ADAMININ GÖKYÜZÜ HATUNU"
BÖLÜM 12 ➰ -"HİSLERİM ÖLDÜ"
BÖLÜM 13 ➰- "ARTIK DÜŞMANIZ DAĞIŞTAN"
BÖLÜM 14 ➰ - "ILGIN' IN HASTALIĞI"
BÖLÜM 15 ➰- "ILGIN' IN GEÇMİŞİ"
BÖLÜM 16 ➰ - "İLK SAHNE"
BÖLÜM 17 ➰ - "ÇİLEK' IN ASIL HAYATI"
BÖLÜM 18 ➰- "PLAN DIŞI AİLE TANIŞMASI"
BÖLÜM 19 ➰ - "AIRESS TANITIMI"
BÖLÜM 20 ➰ - "İKİNCİ İNTİKAM: Ilgın"
BÖLÜM 21➰- ''SAKLANAN SIRLAR''
BÖLÜM 22 ➰ - "GEÇMİŞİ BİLEN GENÇ SABANCI"
BÖLÜM 23➰ - "PİYANİST' IN TAHTI"
BÖLÜM 24➰- "SAKLI DEFTER"
BÖLÜM 25 ➰ - "ILGIN'IN ÖLÜMÜ"
SEZON FİNALİ/ İKİNCİ KİTAP

BÖLÜM 5 ➰ - "YENİSARF BASKINI"

1.5K 771 101
By Kitirella08

Yalnız ailesinin hayatı zor bir şekilde geçiyor. Hikaye asıl şimdi başlıyor.
Son bölüm biraz zor geçmişti Yerin için. Bu bölüm onlara, acılarına gelmesi dileğiyle...

■■■■■□□□□□□■■■■■

5.BÖLÜM

Yatakta bir o yana bir bu yana dönerken sabah olmuştu. Aklımı iki gündür kurcalamıştı. Yerin' in bu ağır acı ile yaşadığını da bilmiyordum. Ben ne biliyordum ki ?

Kurtulduğunu sanmıştım. İtirafı üzerine başka bir olayın başından geçtiğini yeni anlamıştım. Tekirdağ' da okulun son günü çatıta bağırdığı 'Sizin gibi iğrenç insanların iğrenç düşüncelerine önem vermeden yaşayan bir insandım ben, fakat hepiniz iğrenç düşüncelerinize alet ettiniz' cümleyi daha yeni anlamıştım. Ne kadar da salaktım.

Gerçekten bencil bir insandım.

O gün içinde ki kötü şeyleri haykırmak adına bunları söylediğini zannetmiştim fakat asıl o adamın karşısına geçtiğinde herşey bir bir ortaya dökülecekti. Yerin' in hikayesi yeni başlıyordu.

Kıyafetleri açık giymemesinin en büyük etkeni bu olmuş olmalıydı.

Kahvaltı sonrası alıştırma yaptıktan sonra hafif ılıyan havaya karşı yürüyüşe çıkma kararı almıştık. Yerin iki gündür içine kapanık bir kız olmuş, bizimle sadece sabah kahvaltı ve akşam yemekte görüşmüştü. Bir ara ona bakmaya gittiğimde o adam hakkında planlarını yapıp , araştırma içinde kaybolmuştu.

Bu hepimizi etkileyen bir konu olduğu için de eğlenceli birşey yapmanın yararlı olduğunu düşündük. En azından biraz temiz havaya ihtiyaç vardı.

"Madem bugün geziyoruz. Hatay' ı keşfedelim" heyecanlı sesi ile herkesin dikkatini çeken Ilgın' a güldük. Narin kolunu Ilgın' ın omzuna atarken "Peki bütün yürütüş boyunca istediklerimi ödeyecek misin?" masum yüzünü Ilgın' a gösterdiğinde Ilgın, Narin' ın kolunu tutup üzerinden attı ve bize dönüp "Eve mi gitsek? Benim uykum geldi" bu 360° derece dönüşü üzerine yeniden güldük.

Narin her sokağa çıkıp, gezişinde kesinlikle masraf yapmadan duramazdı. Haklıydı. Evde bile rahat durmayan kız sokakta mı duracaktı.

Ellerimi kapşonun içine koyup "Pekala. Bu sefer masraflar benden" akıl edip te aldığım kredi kartı için şanslıydım.

Gezdiğimiz sahil kenarı, bedava olan lunapark , yediğimiz pizza ve başka bir sürü yer Hatay' da ki her dakikamızın kıymeti gibiydi. Belki herkes burada olan insanlar bu yerleri sürekli gezdikleri için sıkılmış olabilir.

Şehirli bir insan ise buraya geldiğinde cenneti görür. Yeşilliği ile hayata bağlayan Hatay, insana bol oksijen soluyor. Babamın neden burayı sevdiğini daha iyi anlamış oldum.

Hava kararmaya yakın "Ben eve gitmek istemiyorum" diye yakınan Lerin' e baktım. Aslında birşeyler daha yapılabilirdi. Gezdigimiz yer içerisinde büyük bir çadırla kaplanmış Go-kart görmüştüm. Bunu fırsata dönüştürme zamanıydı.
Hızla arkamı döndüğümde herkes bir anda şaşırmış, durup bana bakıyordu. Kaşlarımı çatarak "İddia zamanı" dediğimde herkes üzgün bir şekilde "Hadi ama! şimdi mi ?" aynı anda söylemeleri üzerine birbirlerine baktılar bir süre. Daha sorna ise kahkaha atmaya başladılar.

Ben ise göz devirdim. Birlikte yaşadığımız sürede birbirimize benzemeye başlamıştık. "Go-kart yarışı yapacağız" dediğimde susmuş beni dinliyorlardı. Eğlenceli olduğu için dikkatlerini çekmiştim. "Fakat eğlenceden uzak olmak zorunda olduğunuz bir iddia atıyorum ortaya. Çünkü kazananın avantajı olacak" pür dikkat beni izleyen kızlara tek tek göz gezdirdiğimde "İddianın kazananı...ilk önce intikam alan olacak" dediğimde herkes şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

Her gece düşünmekten sıkılmıştım. 'İlk önce kim ile başlasak?' düşüncesi beynimi yiyordu. En azından bu iddia sayesinde düşünmekten kurtulmuş olacaktım.

Piste geldiğimizde rahat kıyafetlerle olmamız bir avantajdı. Herkes kendi arabasını seçerken görevliler bize giyeceğimiz koruma amaçlı malzemeleri getiriyordu. Hazırlıklar bittiğinde yanyana dizilmiş başlama çizgisinde ki go-kartlara yöneldik.

Kızların yüzlerine baktığımda memnuniyetimi belli ettim. Ilgın bile hırs ile bakıyordu karşısına. İstediğim buydu. Kardeş olmamız acılarımızı unutturmuyordu. Ve en önemlisi acılarımızı unutmak da istemiyorduk.

"Unutmayın bu bir eğlence olsa da aslında hayatınız boyunca beklediğiniz şeyin başlangıcı olacak. Bu yüzden eğlenceden çok buna odaklanın" uyarımı yaptıktan sonra başlama bayrağının aşağı indiğini görünce hızla gaza bastım.

Belki hayatımda arabalardan korkmuş olabilirim. Belki hiç go-kart oynamamış da olabilirim. Fakat bir amacım vardı ve onun için savaşmak bana güç veriyordu.

Bitiş çizgisine yaklaştığımda aramızda milimlerin oynadığı mesafeyle Zülin arkasından da Yerin yenmişti. Ben ise üçüncü olmuştum. Hemen arkasından Ilgın, onun arkasından Lerin ve sonuncu olarak Narin yarışı bitirmişti.

Go-kart kapısında toplanıp Zülin' e "Tebrik ederim. Aklımı kurcalayan birşey kalmadı. Bu oyun sayesinde ilk kim ile başlayacağımızı belirledik" sözlerimden sonra önüme döndüm.

Yürürken "İstanbul' da bir ev aldım" dediğimde anında Yerin' den "ne zaman?" diye tepki geldiğinde sağıma baktım. Yanımda yürümüyordu. "Aslında size o gece söylemiştim. Celal Dağıştan da İstanbul da yaşıyor" daha sonra durdum ve arkadaşlarımın etrafınımı sarmasını bekledim. "Çoğu kişinin İstanbul da işi olduğu için güzel bir ev aldım. Bundan sonra hayatımıza o evde devam edeceğiz" söylediğim sözler üzerine üstüme çullanan kızlara şaşırdım. Dengemi kaybedip az daha düşüyordum.

Altı kız sarılmıştı be ! Kolay mı ayakta durmak. Ben onlardan habersiz iş yaptığım için biraz da olsa söylenirler diye düşünürken şimdi ki durumdan öyle birşey olmadığını anladım. Bu iyi birşey olmalıydı.

"Onca şeyin arasında bizi düşünüyorsun ya, işte sana bu yüzden hayranım Almin" ağlayan Yerin' in boğuk sesi kulaklarıma d olunca kaşlarımı çattım.

Herkes şaşkın bir şekilde benden ayrılırken Yerin daha sıkı sarılmış sağ omzumu ıslatıyordu. Kollarından tutup kendimden ayırdığımda kafası eğikti. Yanından geçip yürümeye devam ederken "Benim ağlayan insanlar ile işim olmaz. 'Yerin' olduğun zaman yanıma gel" sert sesim ile yürümeye devam ettim.

Eve vardığımızda Lerin' in telefon sesi evde yankılanmıştı. Neden telefon kullanırlardı ki ?. Sanki çok önemli birşeymiş gibi...

"Efendim" tatlı çıkarmaya çalıştığı sesi ile kaşlarımı çattım. Telefonun diğer ucunda Sefa' nın olduğuna bahse bile girerdim. Birtek ona böyleydi Lerin.

Kafamı çevirdiğim anda salonda ki koltuklara gözüm kaydı. Her gece rüyalarımda saçma bir şekilde o yaralı çocuğu görür olmuştum. Gözlerinin derinliği yakından etkilediği an rüyam bitmiş oluyordu. Saçmaydı ama bir türlü kurtulamıyordum.

Ve artık ne zaman salona baksam koltukta o çocuğun uyuyuşu geliyordu aklıma. Bu tutumumdan vazgeçmeliydim.

"Almin!" yüksek sesli bağırışla yerimden sıçradım. Kulağımı tutarken "Lanet olsun!" demeyi de unutmamıştım. Bana gülen kızlara sinirle bakarken, kulağıma bağıran Lerin "Tamam. Belki evlenmek istemiyor olabilirsin. Erkeklerle de aran iyi olmayabilir ama koltukla aşk yaşamak saçma" dalga geçerek kurduğu sözcüklere yüzümü buruşturdum.

Lerin' in omzunu sıkan Ilgın "Bırakın benim tontişimi. O koltuklara aşık olmaya başladı. Belkide o gözlerinde ki şey ilişkiye girmek istemesinin göstergesi" ve ona katılan bir adet uykucu kutup ayısı.

Gülerek az önce baktığım koltuğun yanına diz çöken Zülin "Yalnız ilk başta izin alalım" dedikten hemen sonra koltuğa dönüp, okşayarak "Sevgili koltuk! Almin ile ilişkiye girmek ister misin? Ah hadi utanma o senden hoşlanıyor peki sen?" kahkalar ile gülen kızlara sinirli bir ifade ile baktım.

Sert bir şekilde "Kesin şunu!" Diye bağırdığımda Yerin omzuma dokunarak "Ama haklıyız. Yaklaşık 10 dakika o koltuğa baktın" o kadar olmuş muydu?

Yanıma gelen Narin "Herneyse. Bir sorunumuz var" dediğinde endişeli sesine kuşkulu gözler ile baktım. Lerin "Sefa aradı. Erciyes de sorun varmış" dediğinde sinirlendim.

Bir rahat yoktu. Erciyes' ı alana kadar da bunun gibi bir sürü olay devam edecekti. Önemli bir durum olmalıydı yoksa Sefa bizi arayıp söylemezdi. Sorunu, kendisi ve Berk abi ile çözerdi.

Ani bir kararla "Hazırlanın gidiyoruz" dediğimde yukarıya doğru hızla çıktım. Herkes kendi odalarına dağılırken tek düşüncem büyük bir belanın şimdilik bizi bulmamasıydı.

■■■■■□□□□□□■■■■■

Kapıyı tıkladığım anda açan Esra abla güzel yüzü ile hepimizi kucakladı. Evin içinden gelen koku ile gözlerimi kapattım. Sıla Nene sinmişti her tarafa. Buram buram kokuyordu o güzel kokusu.

Duygulu bir sesle "Gittiniz gideli ne çok aradınız öyle!" dediğinde sesinde ki sitem komikti. Fakat gülersem neler olacağını bildiğim için direk içeri girdim. Sırayla herkese sarılıp içeri girerken Berk abi ve kucağında ki minik şey bizi mutfağın girişinde karşıladı.

Gözlerimi olağanca açarak "Sakın bu bebek bizim demeyin" dediğimde kızlar koşarak bebeğin başına üşüştü. Esra abla egolu bir şekilde "Biliyorum benim kadar tatlı bir bebek çok ilginizi çekti..." ve daha sonra Berk abinin koluna sarılıp "...fakat kızımızdan uzak durun. Uykusu var" daha sonra bebeği de alıp göz kırparak yıkarı çıktı.

Gözlerimizi Berk abiye diktiğimizde kafasını sevdiği kadının çıktığı merdivenden çekip bize döndü. Ellerini yukarı kaldırarak "Ben birşey yapmadım. Süpriz olsun diye Esra saklamayı tercih etti" dediğinde yukarıdan Esra abla "Seni duydum Berk!" diye bağırdı.

Berk abi homurtulu bir şekilde "Sen en azından bir kere öldürürsün ama bunlar altı kişi. İtiraf etmesem daha kötü olacaktı" dediğinde kafamı eğip kısık bir gülüş attım.

Kızlar aynı ayda "Küçük Baba" diyerek Berk abinin üstüne çullandığında kafamı olumsuz anlamda salladım. Çocuk ruhlu gelişmiş varlıklar.

Hepimiz mutlu bir şekilde salona geçerken Sefa ayakta bizi bekliyordu. Gülümseyerek "Hoş geldiniz" dediğinde kafamı ağır birşekilde salladım.

Herkes yerlerine geçtiğinde kaçırdığımız yerleri dinlemeye başladım. Sefa sıkıntılı bir nefes verirken konuşuyor, ortam da ki sessizlik sükunetini koruyordu. "Yenisarf' ın adamları. Siz gitmeden önce ilk defa gelmişti. Hatırladınız mı?" herkesten çıkan onaylayıcı sesler eşliğinde devam etti. "Pes etmek bilmiyor. Siz gittikten sonra da uğraşmaya devam etti. Bir değil, iki değil...Bende bu yüzden bilmeniz gerekir diye düşündüm" sözleri üzerine "İyi yapmışsın" diyen Lerin' di.

Belki de burda en mutlu olan kişi Lerin' di. Sonuçta Sefa' yı tekrar görmüş, yanında oturuyordu. Ayrıca Sıla Nene ' nin evinde Berk abi, Esra abla ve küçük bebekleri...onları ne kadar özlediğimi fark ettim. Fakat şöyle bir gerçek de vardı. Ben her onları özlediğim de yanlarına gelebilirdim fakat Sıla Nene ya da Ertan abiyi özlediğim de ne yapacaktım? Mezarlarına gidip sarılsam bile yetmezdi ki özlemim.

Önümde sallanan parmaklar beni gerçek hayata döndürdü. "Hey Almin iyi misin?" kafamı Narin' e çevirdiğimde bana bakıyordu. Gerçi şu an hepsi bana bakıyordu. Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Sadece bugün yorgunum. Yarın bu konuyu nasıl çözeceğimize karar verirsek sevinirim. İzninizle" Berk abinin onayı ile yukarıya doğru çıkmaya başladım.

Yatakta uzanmış tavana bakıyordum. Gözlerim nedensiz bir şekilde o gözleri aradı. Saçma bir hayalin peşinden gidiyordum. Yaralı bir kişiye yardım etmiştim ve burda bitmişti. Sadece gözlerini açıp elime dokunması bende neden bu kadar etki yaptığını hala adlamlandıramıyordum.

Birkaç saatin ardından gözlerimi tekrar açtım. Hava biraz aydınlanmıştı. Muhtemelen günün en erken saatlerinde uyanmıştım. Uyuyamayacağımı anladığımda kalkıp su içmeye karar verdim. Odamdan çıktığımda Lerin' in odasının açık olduğunu fark ettim.

Kaşlarım anında çatılırken hafif silik ışığın hakim olduğu odaya adımladım. Hava hafif açılmış olsa da, karanlık hala hakimdi ve bu saatte bir tek Lerin' in odasının kapısı açık, ışığı yanıyordu.

Kapının girişinde durmamı sağlayan görüntü ile kaşlarım havalandı. Sefa Lerin' in yanına uzanmış, gözleri açık, Lerin' e dönmüş bir şekilde konuşuyordu. "...Ne hissettiğini çok iyi anlıyorum. Lanet olsun ki ben de aynı şeyi hissediyorum. Tek farkımız senin bana benim ise ona bağlanmam" gözlerimi olağanca açıp elimi ağzıma bastırdım.

Sefa Lerin' in kendini sevdiğini biliyordu ve buna rağmen birşey demiyor, hatta başkasını sevdiğini dile getiriyordu. Lerin ise aptal gibi hala ona söyleme çabasına giriyordu. Sefa ise bildiği halde Lerin' e birşey dememesi sinirimi bozmuştu. Başkasını seviyorsa bunu Lerin' e söylemesi lazımdı. Lerin ancak bunu duyarsa vazgeçerdi.

"İçimi acıtan ne biliyor musun?" elini kaldırıp Lerin' in yüzüne yerleştirdi. "Beni bu kadar severken, benim seni sevmemem. Seni değil, onu sevdiğim için özür dilerim..." ve daha sonra yüzünü sildi. Muhtemelen ağlıyordu. Meraklı bir insan olarak 'onu' dediği kişiyi çok merak etmiştim. Kimdi? ve neden ismini söylemiyordu? Sefa ' nın birisini sevdiğini ilk defa duyuyordum ve bu alışılmadıktı.

Genellikle ya bizle gezer yada Berk abi ile dolaşırdı. Çoğunluk olarak takıldığı yer Erciyes olunca bir kızla karşılaşma, en önemlisi sevme ihtimali çok düşüktü.

Hareketlenme olduğunda hızla odama gittim. Kapıyı aralık bırakıp koridora baktığımda, Sefa sessizce kapıyı kapatıp aşağı iniyordu. Kapımı kapatıp arkasına yaslandım. Uzun bir soluktan sonra yatağıma geçtim. Bunu kimseye söylemeyecektim fakat içimde kaldığı sürece beni boğacağını da biliyordum.

Sabah ise hiçbirşey olmamış gibi devam ettik. Esra abla sofrayı hazırlarken bizde eğitim yapıyorduk. Ertan abinin bize hazırladığı çalışma salonunda farklı hareketler deniyorduk.

O sırada aklıma gelen şeyle Zülin' e döndüm. Elinde bırak tane bıçak vardı ve karşı taraftaki nişan tahtasına fırlatıyordu. "Zülin baban nerede?" anında hareket edenler durdu. O sırada Sefa içeri girmiş ve beni duymuştu. Kafasını bana çeviren Zülin "İstanbul-Bayrampaşa" kısa cevabı üzerine gülümsedi ve bana bakarak bir bıçağı daha fırlattı. Hedef tahtasının ortasına gelmesiyle gözlerimi devirdim. "Profesyönel" mırıldandığım sözcüğe "Seni duydum!" diye karşılık verdi.

Ellerimi havaya kaldırdığımda Sefa ve Yerin bu halime gülmüşlerdi. Benim ise az zamanım kalmıştı. Sefa ellerini çırpınca dikkatimi ona verdim. "Yenisarf bizim küçükler ile mesaj gönderdi" elinde ki kağıdı olmak için ona adımladım. "Ömer ve Mesude iyi mi ?" Narin' ın endişeli sesini duymuştum ama elimde ki kağıda konsantre oldum.

Sefa "Evet" dediğinde sesli bir şekilde okumaya başladım.

'Satılık olması umrumda degil gizemli. O işlek sokak şahsıma geçmediği sürece seni hep zarara sokacağım'

Lerin' in gür kahkahası odada yankılandı. "Ne dersiniz?. Şu meşhur Yenisarf' ın karşısına çıkalım mı?" sinsi bir şekilde Lerin' e döndüm. Ilgın "Ah! bu bakışı çok iyi biliyorum. Desenize gece eğlence var" gülerek söylediği sözcük üzerine elinde ki zinciri iki yanından çekti. Boş odada yapılan yankı hepimizin gülmesini sağlamıştı.

"O zaman tek gidemezsiniz" Berk abinin sesi ile kapıya baktım. Hızla öne atılan Zülin ve Narin, Berk abinin kollarında ki minik bedeni kucağına almaya çalışıyorlardı. İlk alan Zülin olunca ikisi ağız kavgasına girdi.

Onları bir kenarda bırakıp, konuşmaya devam ettim. "O zaman Sefa gelebilir" omuz silkerek söylediğim şeye Berk abi kafa sallamıştı. "Böylesi daha iyi" dedikten hemen sonra "Hadi bakalım herkes sofraya. Karımı kızdırmak istemiyorum. Zira çok çekilmez oluyor" son söylediği sözcüğe hafif kıkırdamıştık.

Kahvaltı masasını yöneten Berk abi olmuştu. "Afiyet olsun" herkes bir anda kahvaltısına başlamıştı. Arada Berk abi ve Esra ablanın cimcimesi olan Selvi' yi izlerken anılarımı hatırladım. "Umarım kaderin bizim gibi olmaz" sessizce söylediğim sözler üzerine uzun bir nefes çekip vişne suyumdan içtim.

Akşama doğru Erciyes' ın oraya doğru yürüyorduk. Gecenin karanlığından faydalanıp Zülin ' ın hazırladığı siyah takımı gitmiştim. Hem rahat hareket ediyorduk hemde cinsiyetimiz belli olmuyordu.

Silah seslerinin duyulduğu yere doğru "Koşun!" Diye bağırdım. Yenisarf' ın bu kadar hızlı olacağını bilmiyordum. İşlek caddenin en çok para kazandıran mekanına girdik. Burası yaşlı Zafer amcanın işlettiği kafeydi. Akşamları canlı müzik oluyordu.

Kahverenginin en güzel tonlarının hakimi olduğu kafe, Yenisarf yüzünden mahvolmuştu. Çoğu insanların koşarak çıktığı kapıdan girmek zor olmuştu. Gözlerim Zafer amcayı ararken, Yerin benden önce davranıp elinde ki silah ile bir yere doğru ateş etti. Takip ettiğimde Zafer amcayı diz çöktürmüş, kollarını arkada tutan adamın omzunu vurmuştu.

Sefa ve Lerin hızla yerde ki Zafer amcayı kaldırırken, alkışlayarak konuşan otuzlarının sonunda ki adama döndüm. "6 silahşör beklerken bir tane fazladan gelmiş" iğrenç sesi miğdemi bulandırıyordu. Ayak ayak üstüne atmış bir şekilde her birimize tek tek baktı. Daha sonra ayağa kalkıp kollarını açarak "Ee sohbet etmeyecek misiniz? Oysa ben konuşmak için çok hazırlanmıştım" yüzünde ki sırıtışı anında silmek isterdim fakat bu kadar takım elbiseli adamların yanında planlı davranmak zorundaydım.

Öte yandan konuşamıyordum. Bedenimizi saklayan karanlık ve kıyafetler olsa da sesimizi saklayan bir şey yoktu. Kadın olduğumuz anlaşılırsa daha büyük bela açılırdı. "Merak ettiğim birşey var" daha sonra bana biraz daha yaklaşıp "Neden o yüzünüzü saklıyorsunuz?" söylediği şeyler bir hayli sinir bozucuydu. Elimde olsa anında bu adamı öldürürdüm.

Kulağımda ki kulaklıktan ses gelince ona konstare oldum. "Biz yavaş bir şekilde arkadan dolanacağız. Dışarda ki arabalara patlayıcı yerleştirip arkadan gireriz" Ilgın' dan sonra Narin "Bende yan tarafa doğru yavaş bir şekilde yol alıyorum" arkada oldukları için karanlık alanda çıkmaları kolay oldurdu.

Onlara onay vermem lazımdı. Konuşamazdım yada ağzımı kıpırdatamazdım yoksa hemen çakarlardı. Tek bir yol kalıyordu. Sağ tarafımda duran Sefa ve Lerin' e göz kırptım. 'Umarım anlarlar' diye geçirdim içimden.

O sırada Lerin gülüşerek Sefa' ya baktı. Sefa sa başını sallayarak Narin ve Ilgın' a göz kırptı. "Tamamdır gidiyoruz" ikisi aynı anda fısıldamıştı kulaklıkta.

O sırada Yenisarf yakınıma gelmeye başladı. Önümde beliren Sefa, silahı Yenisarf' a uzatmış "Yaklaşma" demişti. İğrenç gülümseme dudaklarına yer edinirken "Neden kendini onun önüne atıyorsun Sefa Çağlayan. Yoksa Almin kendini koruyamıyor mu?" söylediği sözler üzerine gözlerimi irice açtım.

İsmimi biliyordu. Cinsiyetimi biliyordu. Üstelik bunu bile bile karşıma çıkmış bana sırıtıyordu. İşte bu hiç iyi olmadı. Açığımızı bulmak kolay değildi ve bu lanet adam nerden öğrenmişti, hiçbir fikrim yoktu.

Artık saklayacak birşey kalmamıştı. Bende ağzımı açıp gözümü yumdum. "Demek adımı biliyorsun" daha sonra iğrenç gülüşlü adama doğru adımladım. "Söylesene Yenisarf, kaç gün yaşayacaksın?" anında gelen patlama sesi Ilgın' ın işaretini belirtiyordu.

Hızla arkadan gelen silahlar ile işe koyulma zamanının geldiğini anladım. "Başlıyoruz" demem ile birlikte ardı arkası kesilmesine silahlar kafeyi tavan etmişti.

Şöyle bir gerçek de vardı ki, silah kullanamıyordum. Babamın annemi silah ile öldürmesi üzerine psikolojik olarak çökmüş ve silahlara karşı bir alışamamazlığım, korkum oluşmuştu. Ertan abi bize ilk derslerimizi verdiği zaman, silah gördüğüm anda oluşan bir baş dönmesi beni mahvediyordu.

Fakat bir zamandan sonra alışmıştım. Yanımda ki insanların kendini korumak amacıyla silah kullanmasına, çıkan yüksek sesin kulaklarıma etki yapmamasına ve bulunduğum ortamda silah olmasına alışmıştım.

Alışamadığım şey ise silaha hala bir fobim vardı. Silah tutamıyor, kullanamıyor ve alışamıyordum.

Yenisarf' ın yanında adam kalmadığıda kaçma girişimini seçti. Silah kullanamasamda elimde ki zinciri harika bir şekilde kullanmayı görmemiştim. "Bu sefer olmaz Yenisarf!" boğazımı yırtacak şekilde bağırmıştım.

Zinciri ikiye katlayıp salladım. İleri doğru zinciri attığımda Yenisarf' ın tam boğazını tutmuştum. Silah sesleri son bulmuş, bazı adamlar ölmüş bazıları ise plastik cırt kelepçe (amerikan kelepçesi) ile bağlamışlardı.

Yüzünde ki zafer ifadesi ile "Bitti" diyen Zülin' e kafa salladım. Yerin' i çağırıp "Şu şerefsizi de bağla" dediğimde kafasını sallayıp arka cebinden çıkardığı cırt kelepçeyi taktı.

Ormana geldiğimizde Yerin, Yenisarf' ı başı kesik bir ağaca bağladı. Hala hayatta olan adamlara döndüm. "Şimdi yapacağım şey hepiniz için geçerli. Eğer beni seçerseniz yaşarsınız eğer onu seçerseniz...." devamı söylemediğim lafı uygulamalı olarak gösterecektim.

Narin gülerek elinde ki benzini Yenisarf' ın üzerine boşalttı. Yenisarf' ın ağzı bağlı olduğu için konuşamıyor, bağırıyordu. Elimde ki kibrit kutusunu açıp, içinden bir tane aldım.

Yaktığımda "Eğer beni seçmesseniz işte bu olur" Yenisarf' a attığım kibrit ile canlı canlı yanmaya başladı. Acıyabilirdim. Sonuçta benim benimde duygularım vardı. Fakat hayat adil değil, insanların çoğu yaşamayı hak etmiyordu. Yenisarf da onlardan biriydi.

Ateş büyüyerek geceye hakim olurken arkamı dönüp takım elbiselilere baktım. "Şimdi kararınızı verin" Lerin ve Zülin' e Kafamla işaret yaptım. Aamların ağzını açarken onları izliyordum.

Hepsinin ağzından tek birşey çıkmıştı. "Senin yanındayız"

İstekleri üzerine Erciyes' ın işlek sokağında bulunan her bir dükkana üçer adam gönderdim. Bundan sonra alın terleri ile çalışıp, namusunu ve çabaladıkları yerleri koruyacaklardı.

Yenisarf' ın hesabında ki bütün para çeşitli çocuk esirgeme yurtlarına göndermiştik. Çabası olmadan alınan kirli para, umarım bu şekilde bir işe yarardı.

Ertesi gün Yerin' in intikamı üzerine düşünürken, Zülin babası ile ilgili plan yapıyordu. İlk önce Zülin' le başlasak da Yerin' in uzun planını erkenden gerçeklestirmeye başlayacaktık.

Herkesin salonda olduğu bir zamanda "Benim size ihtiyacım var" hemen yanımda ki Yerin' e döndüm "Özellikle de sana" Yerin kaşlarını çatarak "Nasıl bir yardım bu? sen genellikle benden yardım istemezdin" söylediği sözlere kafa salladım.

Başımı yere eğerek "Bak Yerin benim olayım fazla büyük ve önemli. Yanlış anlama senin ki önemli değil demiyorum. Fakat beni anlamalısın" daha kısık bir sesle "Çünkü en yakınım sensin" daha sonra başımı kaldırdım. "Biraz açık giyinebilir misin?" söylediğim sözler üzerine umut ile ona baktım.

Zor birşey istediğimi bile bile bunu yapıyor olmam sinir bozucu olsa da yapmak zorundaydım. Yerin benim en güvendiğim kardeşimdi.

Kafasını sallayarak "Senin için bu kadar önemli ise neden olmasın?" belki de hiç yapmam dediğim bir şey yaptım. Yerin' e hızlı bir şekilde sarıldım. Bunları söylerken nefesimi tutmuştum ve şimdi almakta zorlanıyordum. Böyle birşeyi kabul etmesi benim için büyük önem arz ediyordu.

Sabah çalışmalara başladık. Celal Dağıştan' ın uluslar arası bir şirketi vardı. Sesi ve yeteneği güzel olan ünlü olmaya hazır insanları bulup yetiştiriyor, bir sanatçı haline getiriyordu. Tam da işime yarayan bir şirketti.

"Herkes kendine bir şarkı seçsin. Dans kabiliyetlerinizi ölçmek istiyorum. Müziği sonra seçeceğiz" daha sonra elimle 'bir' işareti yaptım. "İlk kural: İnternette fenomen ol" herkes bir yere dağılmıştı.

Akşama kadar yaptığımız hareketler sonucunda Zülin ve Narin yapamayacağını söylemişti. İnternet ile yetenekleri olduğu için, yapacağımız videoyu herkesin görmesini sağlamakla görevlendirdim.

Son bir haftada yapılan hazırlıklar ve bize yardım edecek kişiler hazırdı. Sabah yapmaya başladığımız video akşam bitmişti ve güzel olmuştu.

Deniz kenarında oturmuş, düşünürken Sefa yanıma oturmuştu. "Neden şarkı söylerken zorlanıyorsun" sorduğu sözler üzerine ona döndüm.


"Çünkü annem sadece piyano çalardı. Sessizlik dolu bir salonda sadece notların sesi insanların ruhuna işlerdi" söylediğim sözler üzerine kafasını salladı.

Bir süre tekrar denize baktığımızda "Peki sen neden keman çalıyorsun?" bana dönerek "Yani neden piyano değil de keman?" Konuştuğu süre boyunca ona bakmıştım. Kafamı tekrar denize çevirerek konuştum.

"Çünkü annemin o güzel parmaklarının değdiği yere dokunmak bana haram gibi geliyor." Bunları söylerken gözlerim dolmuştu. Konuyu değiştirmek adına "Bence güzel bir video oldu" konuştuğumda "Bencede" diyerek beni onayladı.

Gece yarısı attığımız videoya dikkatlice baktım. "İkinci kural: esrarengiz ol. Kimliğin tanınmasın". İnsanları en çok merakı mahvederdi. Eğer kişiliği gizli bir şekilde video çekersek büyük etki uyandırırdı. İnsanlar bizim kim olduğumuzu bilmek isteyecek, merak yarışına girecekti.

Video : Çekilen dans videosu

( klibteki şarkıcıların yüzünün gizli olduğunu düşünün)

Zülin parmaklarını konuşturup videoyu siteler arası paylaşması sonrasında uyumuştuk. Bundan sonrası tek umudumuz videonun yayılması ve beğenilmesiydi.

Bundan sonra ki haftalarda kafamızı kaşıyacak zaman yoktu. Narin Yerin' e " istediğin herşeyi buldum" dediğinde Yerin "Güzel" demişti daha sonra ellerini çırparak "Artık başlayabiliriz" dediğinde kafamla onayladım.

Lerin "Yerin' in bana verdiği göreve göre, bu akşam bir nakliyat olacak. Malesef ki uyuşturucu" daha sonra söze Yerin girdi "Biz bunu engelleyeceğiz" kısa ve net sesi sertti.

Eline aldığı telefon ile birkaç tuşlama yaptı. Daha sonra kulağına götürüp "Alo polis mi?" söylediği sözler üzerine gözlerimi irice açtım. "İstanbul- Beykoz ' da bu gece saat 23 : 15' te uyuşurucu nakliyatı yapılacak" sözlerini bitirdikten sonra telefonu hızla kapattı.

İçinde ki sim kartı çıkarıp kırdı. Ilgın şoktan olsa gerek sesini yüksek tutsak "Ne yaptın sen?" dediğinde Yerin tebessüm ederek "Sana yeni bir sim kartı alırım" demişti.

Kırılan sim kartına üzülen gözler ile bakan Ilgın "Neyse yenisi olacak" diyerek güldü. Ani ruh değişimine kaşlarım havada bir şekilde bakıyordum.

Merak duygumuz yüzünden uyuyamamıştık. Bu yüzden aşağı inip müzik odasına girdim. Sevgili Alberto olmayınca bende kardeşi Franches ile çalmaya başladım. Evet! kemanlarıma isim vermeyi huy edindim.

Concerto A minor, no: 22

Çaldığı parçaya göre uyum içinde sallanırken gözlerimi kapatmıştım. Tekirdağ' da son zamanlarımızı yaşıyorduk. İlkbaharın ilk ayı İstanbul' da yeni evimizde olmuş olacaktık.

Yavaş bir şekilde bitirdiğim şarkıyla gözlerimi açtım. Anında gelen alkışlar ile korkmuştum. Zülin, Yerin ve Ilgın yerde oturmuş, Esra ablanın kucağında ki minik kızı ve ona sarılan Berk abi, geri kalanı ise masanın üzerinde bana bakıyorlardı.

Havalı bir şekilde eğilerek selamladım herkesi. Anında 'ooooo' sesleri yüklerken gülüşerek alkışladılar.

Anında gelen çığlık ile yerimden zıpladım. "Olamaz!" ayağa fırlayan Narin hızlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladı. "Neler oluyor?" kaşlarım otomatik bir şekilde çatılmıştı. Çığlık yüzünden, Esra ablanın kızı ağlamaya başlamıştı. Hızlı bir şekilde yıkarı çıkan kızların arkasına takıldım.

"Narin" yukarıya doğru çıkarken seslenmişti Zülin. Salondan gelen Narin' ın sesi "Çabuk buraya gelin" ile oraya koştuk. Leptobun başında dururken bize baktı.

Heyecanlı bir şekilde "Sadece iki haftada bu kadar izlenmeye ulaşan videoyu ilk defa gördüm" daha sonra elinde ki leptobu bize çevirdi. Hızla öne geçip rakama baktığımda "Başardık" diye mırıldandım.

Videonun izlenmesi bir milyon kişiyi geçmiş çok sayıda yorum vardı. "Bir dakika daha bitmedi" Narin leptobu geri kendine çekip birkaç yere tıkladı ve tekrar bana döndürürken konuştu. "Sosyal medya, tonlarca sayfa ve özellikle de haber sayfalarının gündemindeyiz"

Hızla elime aldığım leptobu heyecanla okudum 'Şahısları belirlenmeyen bir kız gurubu, 03.01.2016 tarihinde yüklediği şarkı videosu ile internetin düşmeyen gündeminde yer alıyor. Yüzlerini gizleyerek yaptıkları şarkı olay oldu. Herkes meraklı bir şekilde bu grubun üyelerini araştırıyor. Harika dansları ve sesleri ile herkese büyüleyici bir şarkı sunan bu grubun üyeleri, birçok şirket tarafından aranmaya başlandı.

Gençlerin arasında geçen takma isim tam onlara uyuyor. 'Güzel sesli gizemliler' en yakın zamanda açığa çıkmanız dileği ile ..

Son notu haber sunucusu eklemişti ve o da merak ediyordu. Arkamı dönüp ellerimi havaya kaldırdım. "Çakın bakalım" hepsi gülerek çaktıktan sonra üstüme atladılar. "Ezildim lan kalkın!" isyanım üzerine gülerken kalkan kızları, Esra ablanın sözleri ile gülmeyi kestiler.

"Kızlar Seçil' ı uyandırdığınıza göre artık uyutabilirsiniz" Hiçbirşey dememe izin vermeden kucağıma konulan minik bedene şaşkınlık ile baktım. "Ya ben ne anlarım bebek bakmaktan?" Yukarıya çıkan Esra abla sözlerimi es geçiyordu. Berk abi gülerken el salladı "Kolay gelsin" dalga geçmesi sinirimi bozuyordu.

Zülin' e bebeği uzatırken "Lütfen al şunu. Ben anlamam çocuk bakmaktan, uyutmaktan. Birşey olacak şimdi" Zülin gülerek "Bence yakıştı" dediğinde herkes gülmeye başlamıştı. Sefa kendi evinde olduğu için aramızda yoktu. "Narin' in cezasını ben çekemem. O yüzden bütün suçu üstlen" Narin' e dönüp kucağına zorla verdiğim bebeğe şaşkınlık ile baktı. Gülerek yukarı çıkmaya başladım.

"Adiyos amigolar. Almin yatar"

■■■■■■■■■■■■■□□□□□□□□□■■■■■■■■■■■■■■

Şu ana kadar bana destek olan herkese teşekkür ederim. Fakat okunma ve voteler az olduğu sürece Yalnız' a yeni bölüm yüklememeye karar verdim. Şu ana kadar yanımda olan herkese teşekkür ederim .

Facebook - Kitir Tuğçe İrem

İnstagram - Esmeral8

Snapchat - Esmeral

Twitter - Pitirce

Whatsapp için benimle iltibata geçebilirsiniz. 👄 BAY

Continue Reading

You'll Also Like

5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
492K 14.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
25.3M 901K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2M 96K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...