MAHFİ BAŞLANGIÇ

By marcansado

3.1M 222K 26.2K

Geçmiş zamanlarda verilen bir savaşta bir düşmanın yükseldiği yankılanmıştı diyar diyar her yerde. Öyle kirli... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
MAHFİ : BAŞLANGIÇ TANITIM VİDEOSU
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
ALEC ALESTER
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
MAHFİ BAŞLANGIÇ: FİNAL TEASER

12.BÖLÜM

89.6K 5.9K 569
By marcansado

Karşımda duran bu yabancı kimdi tanımıyordum. Yu Jin'in bahsettiği diğerlerinden birisi miydi ? Yoksa kasabaya gelmiş yeni biri mi ? Hal ve hareketleri göz önüne alınırsa robottan bir korkuluk olmadığı kesindi.

Kafam karışmış bir ifadeyle,

"Sizi tanıyor muyum yoksa tanımam mı gerekiyordu ?"

dedim.

Karşımda duran bu yabancı içten ve samimi bir gülümsemeyle,

"Hayır tanımıyorsun. Hastanede uyuduğun zamanlar seni araştırmıştım. Başta seninde kasabada ki duygusuz insanlık belirtisi vermeyen birisi olduğunu sanmıştım. Ama görüyorum ki uyanmış ve o insanlar gibi değilsin. Yu Jin ve Zack ile çoktan tanıştın ben grubun son üyesiyim."

İsminin Dante olduğunu söyleyen bu adamın sözleri ağızdan çıkarken oldukça sakin ve gerçekçi geliyordu. Buraya neden geldiğine dair en ufak fikrim yoktu. Benimle tanışmak mı istemişti yoksa Yu Jin ve Zack 'in yanında söylediğim grubun içine dahil edilme konusuyla alakalı mı konuşmak istiyordu.

Kafam uyuşmuş ellerime anlamsız bir titreme gelmişti o an. Çok sürmeden,

"İçeri gel."

diyebildim.

Bunu söylerken sesim biraz titremişti.

Salona doğru geçip karşılıklı olarak oturduk. Söze girmek gibi bir niyetim yoktu ilk hareketi bu yabancıdan bekliyordum.

Evi gözüyle biraz süzdükten sonra Dante kısa bir sessizliğin ardından nihayet konuşmaya başladı,

"Zack'in ani ziyareti için üzgünüm. Kasabada ki değişiklikten sanada bahsetmiş. Kaybedilecek bir dakikamız bile yoktu. Bir anda geldiğimin ve bir çok şey olduğunun farkındayım. Yardımın gerekli yoksa başımıza geleceklerden kurtulmamız oldukça zorlaşabilir."

Dante'nin sözleri ilginçti. Ya çok köşeye sıkışmışlardı ya da gerçekten artık beni kabul etmişlerdi. Bu konuda emin olamıyordum.

Şüpheli bir bakış atarak,

"Benden tam olarak ne istiyorsun? "

dedim ve hafif duraksayarak,

"Dante."

diye ekledim.

Dante çok geçmeden konuşmasına devam etti,

"Sana bildiklerimizden bahsedeceğiz ama bize yardımcı olman gerek."

Her zaman böyle şeylerin bir karşılığı olurdu şaşırmamıştım. Asıl önemli soru benden ne istedikleriydi ? Merakla,

"Ne konuda? "

diyebildim.

Dante ile konuşurken sürekli göz göze geliyorduk. Bu durum beni gereğinden fazla rahatsız etmeye başlamıştı, istemsizce gözlerimi kaçırıyor tekrar göz göze gelincede kızarıp duruyordum. Onda oturtamadığım bir şeyler vardı çözemediğim bir derinlik ve korku vardı.

Kısa oluşan sessizliğin ardından sorduğum soruya Dante'den nihayet bir yanıt gelebilmişti,

"Şu kapüşonlu çocuk onu yakalamamıza yardım etmelisin ve teyzeni bulmamızı sağlamalısın."

Belirsiz yine gündemin başındaydı buna artık şaşırmıyordum. Merak ettiğim teyzem ile ne alıp veremedikleri vardı ? Tamam oldukça şüpheli hareketleri vardı bunu kabul ediyordum ama böyle bir muameleyide hakketmiyordu.

Biraz hiddetli  çıkan ses tonuyla,

"Kapüşonlu çocuğu anladımda kendi teyzem ile ne alıp veremediğiniz var ?"

verdiğim yanıt Dante'yi biraz düşüncelere sürüklemiş gibiydi ne yanıt vereceğini bilemez bir hali vardı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama bazı şeyler sanki buna engel gibiydi. Ya da diğerleri gibi güven problemi yaşıyordu artık hiç bir şeyden emin değildim.

Hafif öksürerek Dante tekrar söze girdi,

"Bunun cevabını versem bize yardımcı olmayı tekrardan düşünür müydün ?"

Dante benimle bir anlaşmaya yapmaya çalışıyordu. Elinde bir şeyler olduğu kesindi tek konu bana güvenmeyi tercih edip etmeyeceğiydi.

Gözlerimi hafif kısarak,

"Değerlendirilebilir."

dedim.

Cevabımdan sonra Dante ayağa kalktı odanın içinde iki tur döndü ve bana tekrar dönerek,

"Benden haber bekle."

dedi.

Bu ne demekti şimdi ? Gidip bu konuyu oluşturdukları konseyden bozma gruba mı danışacaktı ? Onun bu cevabına sinirlenmiştim, yüz ifademin değiştiğini hissedebiliyordum.

Sakinliğimi korumalıydım ani bir öfke her şeyi bozabilirdi. Yaşananlar ne olursa olsun benden daha fazla bilgiye sahiptiler ve bu bilgileri öğrenmem Brunch Mix'in gizemini çözebilmem açısından büyük önem taşıyordu.

İçimden bir iki kez,

"Sakin ol Arya."

dedikten sonra

Dante'ye bir cevap vermem gerektiğini hissettim. Sanki onayımı beklermişcesine bana bakıyordu.

İstemsizce kafamı sallayarak onu onayladım.

O ise kapıya doğru yönelerek evden çıkarak gitti. Doğru olmayan bir şeyler olduğunu hissediyordum. Yu Jin ve Zack ile tanışmıştım ne zaman bir şey anlatacak olsalar hep çekinip düşünürlerdi. Zack Dante hakkında pek te hoş şeylerden bahsetmemişti.

Fazla kolaydı bu çocuk bu kadar kolay bana güvenerek iş birliğine varmış olamazdı. Altından bir şeyler çıkacaktı buna kesinlikle emindim.

Ne planlıyorsa veya ne yapacaksa kendimi hazırlamalıydım her şey olabilirdi.

Dante yüzünden tamamiyle aklımdan çıkmış olan Belirsiz bir anda aklımda şiddetle çaktı.

Belirsiz bir ipucu bırakmıştı ve henüz ben bunun anlamını çözebilmiş değildim araştırmaya devam etmeliydim benden istediği neyse bulmalıydım.

Son baktığım kitapta kütüphanenin altında gizli bir mahsen olduğunu öğrenmiştim. Bu mahsende bir şeylere ulaşabileceğime dair bir his vardı içimde.

Kitapları araştırmaya sonra devam edecektim önce şu kütüphanenin gizli mahsenine girmeliydim.

Odama çıkarak üzerimi değiştirdim şansıma Brunch Mix 'te güneşli bir hava vardı.

Ayakkabılarımı giyip merdivenlerden hızla indim yanıma kütüphaneden aldığım o garip kitabıda aldım mahsene girmenin anahtarı bu kitapta olabilirdi.

Dışarıya çıktığımda esen rüzgar saçlarımı savurdu. Ellerimle saçımı toplayarak kuyruk yaptım yüzüme saçımın gelmesinden nefret ediyordum.

Yavaş adımlarla kasaba merkezine doğru inmeye başladım. Etrafta dolaşan robottan korkuluklar gerilimi mi arttırıyordu.

Kasaba merkezine indiğimde hareketli bir gün olduğunu fark ettim. Merkez bu kadar kalabalık olmazdı bütün robottan korkuluklar bir iş ile meşgul ve bir şeyle uğraşıyordu.

Bu kadar çok kalabalığın sebebi kasabanın değişim geçirmesinden kaynaklı olabilir miydi ? Brunch Mix her zaman ki garipliklerinden taviz vermiyordu.

Çok sürmeden merkezde yürüyerek kütüphanenin önüne gelmeyi başarmıştım.

Kütüphane kapısını açarken oldukça gıcırdadı ve ses bütün her yerde yankılandı.

İçeridekilerin gözlerinin bende olduğunu hissedebiliyordum kızardım.

Hiç bir şey olmamış gibi kütüphanenin içerisinde ilerlemeye koyuldum.

Kitaba göre zemin katın sol kanadında en son rafın altında bir kapak çizilmişti. Bu kapağı bulabilirsem kütüphane mahsenine girmeyi başarabilecektim.

Sol kanada doğru yürümeye başladım. Önümü iki sıralı devasa kütüphane rafları çevreledi.

Rafın en sonuna doğru gittiğimde bir kol yada benzeri bir şey bulmayı ummuştum. Ama beklediğim gibi değildi bir sürü toz ve kitap vardı.

Kitapları kaldırmayı denedim rafları boşalttım o kapağı bulabileceğim  her şeyi denedim ama hiç bir türlü açılan ve oynayan bir şey yoktu.

Buraya kadar gelmişken vazgeçemezdim o mahsende bir şey vardı buna emindim oraya girmem şarttı.

Kendi kendime,

"Düşün Arya düşün."

diye söylendim.

Aklıma yanıma aldığım kitap geldi. Şüphesiz cevap bu kitabın içindeydi. Kütüphanenin taslaklarını içeren sayfayı bulup açtım.

Hiç bir cevap yoktu kitaba göre son rafın altında kapak ve mahsen gözüküyordu. Rafın altında kapak olması kenarda dursun raflar oynamıyordu bile.

Atladığım bir şey olmalıydı göremediğim bir şey.

Tekrar taslağın bulunduğu sayfaya baktım. Başta dikkatimi çekmeyen bir şey dikkati mi çekmişti.

Tasağa göre rafın kapağının bulunduğu yere ışık gibi bir şey vuruyordu beyaz çizgi gibi bir şey.

Bu kadar çok planlı bir kasabada bu çizgi yada ışık her neyse oraya boşa çizilerek konmuş olamazdı.

Rafın bulunduğu bölgeye baktım ışık ya da çizgi yoktu buraya eklenmesi gereken şey tamda buydu eksiği tamamlamalıydım.

Kafamı yukarı kaldırdığımda camı gördüm. Güneş vuruyordu ama kütüphanenin öbür ucuna gidiyordu.

O ışığı buraya vurdurmanın bir yolu olmalıydı.

Etrafıma bakınmaya başladım, cevap kütüphanenin içerisinde bir yerdeydi. Tam nerede diye düşünürken gerçek kendini ışığı az bir mesafeyle ıskalayan dönerli çubuklu bir aynayla haykırdı.

Ayna tavanın ortasında ki sütunlardan birine sabitleştirilmişti. Ortasında ki çubuk dönebilmesini sağlıyordu bir tarafı ayna diğeri tarafı düz simsiyah bir objeydi.

Işık bu simsiyah tarafa ıskalayarak geçiyordu.

Ayna tarafını ışığa ve açıyı kapağa doğru yönlendirmeyi başarabilirsem sanırım mahsene girecektim.

Kütüphanenin tavanları oldukça yüksekti oraya ulaşmam imkansızdı.

Sonra aklıma en az tavanlar kadar yüksek olan raflar geldi. Eğer rafların üzerine çıkıp karşı tarafta ki rafa yürümeyi başarabilirsem aynaya ulaşabilirdim.

Kütüphanede bu kadar insan varken bunu nasıl yapacaktım ? İnsanlar rafın üzerinde yürürken beni görürse şüphesiz beni şikayet ederler ve oradan indirirlerdi.

Ya çok sessiz olacaktım ya da bir yolunu bulup bütün kütüphaneyi boşaltacaktım.

Dikkat çekmeyi riske alamazdım, o robottan korkuluklar ve kasabanın son durumuna bakılırsa alarm durumundaydık. Beni gördükleri gibi saldırıya geçebilirlerdi.

Ne yapacağım diye düşünürken sihirli kelimeyi söylediği mi fark ettim. Alarm ! Yangın alarmı !

Kütüphane de mutlaka yangın alarmı olmalıydı. Eğer alarmı çalıştırmayı başarabilirsem herkes kütüphaneden uzaklaşırdı.

Etrafta yangın düğmesi tarzı bir şey yoktu. Ama tavana montelenmiş yangın sensörlerini görebiliyordum.

Anlaşılan ateşe ateşle yaklaşmam gerekecekti. Kütüphanede sahte bir yangın çıkarmalıydım.

Yanımda çakmak ya da benzeri bir şey bulunmuyordu. Ateş olmadan sensörleri nasıl tetikleyecektim ?

Birden aklıma ellerim ile yaptıklarım geldi. Ateş ile ilgili bir bağım vardı şöminede ki ateş suyu buharlaştırmam.

Belkide ateş çıkarabiliyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.

Sonunda buda olmuştu bu deli kasaba da ne olduğunu bilmediğim güçlerime de inanmaya başlamıştım.

Ellerimi havaya kaldırarak konuşmaya başladım,

"Yan yan."

"Yak yak."

bilmediğim güçlerime garip terimler üretek bedenimden bir şeyler çıkmasını umuyordum.

"Çık çık"

Tanrı aşkına iyice saçmalıyordum. Çık çık ile kesin ateş çıkartırdım zaten.

Zaman daralıyor kütüphaneye sürekli yeni yeni insanlar gelmeye devam ediyordu. Böyle giderse hiç şansım olmayacaktı.

Belkide tek yapılması gereken doğru bir odaklanmaydı. Bu güçlerin bende nasıl olduğunu ve onları nasıl kullanacağı mı bilmiyordum tek bildiğim biraz pratikle bir çok şey öğrenilebilirdi.

Gözlerimi kapatarak aklımda ki bütün karışık düşünceleri zihnimden uzaklaştırdım. Odaklanma konusunda fikir sahibi değildim ama tahmin ettiğim kadarıyla oldukça sakin ve kendime güvenimin tam olması gerektiğine inanıyordum.

Bütün zihnimin sesleri bir anlığına da olsa kesildi. Kütüphane zaten sessiz olunması gereken bir yer olduğundan çıt çıkmıyor bu durumda işime yarıyordu.

Aklıma şömine başındayken insan suretine bürünen o ateşi getirdim. Ve kendi kafamda ellerime sanki bir uyarıcı gönderiyormuşcasına sinyaller göndermeye başladım.

Bu yaptığım insan beynin koluna hareket etmesini söylemesinden farksızdı. Benim aradığımsa vücudumda var olduğuna inandığım ateşi ellerimde hissedebilmekti.

O an anlamsızca iç bir huzura kavuşmuştum. Zaman kavramı sanki tekil olarak durmuştu. Algılarımın oldukça yükseldiğini hissedebiliyordum.

Yavaş yavaş vücudumun en derinlerinden avuç içlerime akan bir sıcaklığı hissettim.

Sonra avuç içlerime akan bu sıcaklık parmaklarıma ve bütün ellerime yayıldı.

Artık hissedebiliyordum ellerim bir fırın kadar sıcaktı şüphesiz bir şeye dokunacak olsam eritirdim.

Gözlerimi açtığımda yaptığım şeye şok olmuştum. Ellerim kıpkırmızı olmuş ve buhar çıkartıyordu.

Hafif bir gülümsemeyle küçük çocuklar gibi sevinmiştim.

Kızgın maşadan farksız kıpkırmızı ellerimi havaya kaldırdım. Yumruk halinde elimi sıktım ve yavaşça ellerimi açarak parmak uçlarımdan bir şeyi yukarı doğru ittirdim.

İçimden bir şeyin çıktığını hissetmeye başlamış kısa bir süre sonraysa tavana doğru ateş topu benzeri bir şey fırlatmıştım.

Başarmıştım bunu yapabileceğime dahi ihtimal vermezken istediğim sonucu elde etmiştim.

Ellerim tekrar normal haline dönüp kendi rengine döndü sıcaklık ise kayboldu.

Ellerime göz hizamda anlamsız anlamsız bakarken yangın alarmları ötmeye başladı ve kütüphanenin içerisinde büyük bir hareketlilik baş gösterdi.

Herkes kapıya doğru koşarak kaçıyor ardına dahi bakmıyordu. Kütüphane görevlisi kendi çapında bir protokol zırvalıyor kimse onu dinlemeden dışarı kaçmaya devam ediyordu.

Artık vakit kaybedemezdim bu karmaşada aynaya ulaşamazsam hiç bir zaman ulaşamazdım.

Kütüphane rafına tırmanmaya başladım ilk bastığım raf çat diye bir ses çıkartarak kırılmıştı.

Başka bir rafa basarak yukarıya çıkmaya başladım. Ellerimle bir üst rafı tutuyor kendi mi yukarı çekiyor ayaklarımla ağır ağır raflara basarak yukarı çıkmaya devam ediyordum.

Biraz uğraştıktan sonra rafın birinin tamamiyle üzerindeydim. Benim istediğim raf tam olarak karşı taraftaydı. Aralarında ki mesafe göz önüne alınırsa zıplarak karşıya geçmeli aynayı çevirmeliydim.

Rafın üzerinde hareket ettikçe sağa sola yalpalıyordu. Eğer dikkatsiz davranırsam kendimi yerde bulabilirdim. Karşı tarafta ki rafa zıplarken temiz bir zıplama yapmalıydım. Rafın tam ortasına zıplarsam raf dengede kalır devrilmezdi.

İki rafın arasında mesafe baya olduğundan üzerinde bulunduğum rafta geri geri gittim. Hızlanarak koşacak karşıya zıplayacaktım.

Bir an duraksayarak,

"Umarım kemikleri mi düşerek kırmam."

diyerek kendi kendime söylendim.

Hızlıca koşmaya başladım rafın ucuna doğru geldiğimde bütün vücut kasları mı sıkarak karşıya doğru sıçradım.

Başarmıştım tam istediğim rafın üzerindeydim. Gözlerim direk aynayı aradı tam yukarıda bana merhaba diyordu.

Aynaya yaklaşarak ellerimle onu döndürmeye çalıştım. Pas tutmuştu dönerken çirkin bir gıcırdamayla bütün kütüphanede yankı yaptı.

Döndürme işlemini tamamladığında pencereden gelen güneşin aynaya aynadan altında mahsen olduğuna inandığım yere vurduğunu gördüm.

Rafın üzerinde işim bittiği için aşağı atlarak yere indim. Biraz bileğimi atlarken acıtmıştım.

Kapağın olacağı yere gittiğimde vuran güneşten başka hiç bir şey yoktu. Bir şey olmamıştı herhangi bir açılan bir şey yoktu.

Rafları kitapları gene oynattım hiç bir şey olmuyordu ne gizli bir kol ne de başka bir şey lanet mahsene girememiştim.

Başaramamanın verdiği sinirle raflardan birine sertçe elimle yumruk attım. Bütün çabam boşa gitmişti aptal kütüphaneyi yapanların bıraktıkları ip uçları hiç bir işe yaramamıştı.

Tam arkamı dönüp giderken yanma sesi gibi ufak bir çıtırtı duydum.

Arkamı döndüğümde yerde ki seramiklerin birinde vuran güneş ışığının bir damlası sarı sarı geziniyor kare seramiğin etrafında turluyordu.

Seramiğin her yerini gezen sarı damla seramiği çatlattı.

Merakla atılarak çatlayan seramiği kaldırdım altında defalarca aradığım giriş kapısının anahtarı yatıyordu.

Oldukça paslanmış bir kol önümde duruyordu hızla kolu çekerek bulunduğum yerden iki üç adım geri gittim.

Kolu çektiğimde zemin seramikleri deprem olurmuşcasına titredi. Başta yine seramik çatlayacak ve bir kapı ya da bir kapak oluşacak zannetmiştim. Ama beklediğimden oldukça şaşırtıcı ve ilginç bir şey yaşandı.

Kolu çektiğim çatlayan seramiğin hemen önünden sarı bir damla seramiklerin arasından hareket ederek ilermeye başladı damlayı takip etmeye başladım.

Kütüphanede hafif bir turladıktan sonra karşı tarafta ki bir rafın yanında var olan bir tablonun önünde durdu.

Tabloda içi boş bir kadeh resmedilmişti. Küçük sarı damla tabloya doğru yukarı çıkarak tablonun üzerinde kayboldu.

Bundan sonra olanlar ise şaşkınlığı mı daha çok arttırmıştı. Boş kadeh sarı bir sıvıyla dolmaya başladı ve taşarak tabonun içinde aktı.

Tabloya dokunduğumda herhangi bir müdahele söz konusu değildi yine resimdi ama değişmişti bu gördüklerim büyüden farksız gibiydi.

Tablo yana doğru açılarak bir kapak mış gibi çatırdadı.

Karşımda ise büyük bir karanlık ve gizli bir yerin girişi bulunuyordu.

Nefesim kesilmiş aklım durmuş kalp atışlarım hızlanmıştı. Kendimi o karanlığın içerisine bıraktım ve içeriye girdim.

.............

TELİF BELGELERİ - SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır. (Bknz 1.Bölüm Sonu)

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 95K 45
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
79.6K 3.6K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
32.3K 4.5K 38
Memur bir kızın çözmesi gereken vaka için gittiği ormanda karşılaştığı şeylerin hayatını değiştirmesine sebep olmasını anlatan bir kurgudur Alıntı; O...
199K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...