Kamera Lensi

Από themeadow

19K 1.7K 1K

Evren hergün insanlara beklemediği şeyleri vermekle meşgul. Hayat sürpirzlerle dolu lafı klişe ama doğru. Min... Περισσότερα

Hafıza Kartı
En Azından
Kafam Karışık
Yanıl ama Kaybetme ya da Canı Cehenneme
Birini Sevmek
Özel Bir İnsan
En Kısa Zamanda
İlk Kez Ama Son Değil
Seni Sonra Gözetlerim
Yakından Yani Bu Kadar Yakından
Sana Zaten Bir Kahve Ismarladım
Hem Soy İsmimi Hem Kahvemi Çalmış
Gelirken Yanımda Arkadaşta Getirebilir Miyim?
Seoul'den Incheon'a
Her Şey İçin Teşekkür Ederim
Gözlerindeki Milyonlarca Yıldızdan Biri Olsam
Başlangıç Noktası
Ölü Doğan Cümleler vs. Geride Kalan İnsanlar
Süt Mecburiyeti
Tek Noktadan Bütün Vücuda
Bana Daha Çok Yakışıyor
Kalbin Parmak İzleri
Kelebek Avı
Bunu Bana Değil Ona Söylemen Gerek
Hayal Ettiğim Gibi
Dökül Bakalım
Düzgünce Sorsan
Ters&Düz
Tanışman Gereken Biri
Son ya da Değil
Mutlu Ol
Can You Make Me Scream (M)
Geçen Sene Bugün
Hayatın Teklifleri
Motor! Ekşın!
Mış Gibi Yapmak
Sonsuzluk ve Ötesine
Susana Kadar Bekle
Senin Cümlelerin
Aşktı Bu
Sonrası

Po-po Popolin

188 16 14
Από themeadow

Markette aldıklarına ödeme yapmak için sırada bekliyordu Kibum ile Minho ve Kibum aldıklarını son kez gözden geçiriyordu birden aklına gelen şeyle hemen döneceğini söyleyip acele ile reyonlara doğru yöneldi yeniden. Sekiz aylık birlikteliklerinde değişmeyen şeylerden biri de küçük süt şişeleriydi. Bir araya getirilmiş dörtlü paketlerden sevdiği aromalı olanlarından alıp geri dönmeye başladı. Kasaya yaklaşırken Minho'nun bıraktığı gibi yalnız olmadığını gördü. Yanındaki kız kimse gerçekten iyi anlaştığı biri olmalıydı çünkü Kibum o gülüşü tanıyordu Minho sadece iyi anlaştığı insanların yanında gülerken başını geriye doğru eyerdi. Adımlarını yavaşlatıp biraz daha oyalandı ancak ne konuştuklarını duyabilecek bir mesafedeydi. Tam Minho'nun yanına gelmişti ki kız "sonra görüşürüz" diyerek marketten ayrıldı.

" Kimdi o?" diye sordu hala gülümseyen Minho'ya.

" Önemli değil sınıftan arkadaşım hani geçen gün proje için eşleştiğim. "

Sadece tamam der gibi başını salladı Kibum zaten kasanın sırası onlara gelmişti.

" Minho? " diye seslenen kişiyi görünce şaşkınlığını gizleyemedi Minho.

" Areum! Senin burda ne işin var?" diye sordu Minho şaşkınlıkla ve Areum gülerek elindeki poşetleri gösterip omuz silkti. Sorusunun saçmalığına birlikte güldüler ardından.

" Buralarda mı oturuyorsun yoksa?" diye o garip sessizliğin oluşmasına izin vermeden konu bütünlüğünü sağladı Areum.

" Evet, buzdolabında yiyecek pek birşey kalmayıncaya eve geçmeden markete uğrayayım dedim" diye açıkladı Minho ve ekledi.
"Sen bu civarda oturmuyorsun ama öyle değil mi? "

" Yok hayır bir arkadaşımı ziyaret için gelmiştim. Elim boş gitmek istemedim. " dedi içtenlikle gülerek Areum.

" Ahh, Anladım iyi düşünmüşsün" dedi Minho gülümsemeye karşılık verirken.

Gitmeden önce Minho'nun önündeki market arabasına bakıp yeniden konuştu Areum.

" Eğer, hazır yemeklerden başka birşey yemek istersen çok iyi bir yer biliyorum. " dedi Areum ve Minho'nun hemen önündeki adam aldıklarını poşetlemeye başlamıştı.

" Tamam sana mutlaka haber veririm. " dedi Minho ve sonra görüşürüz vedaları eşliğinde konuşmaları sona erdi.

Her ne kadar canını bununla sıkmak istemesede Minho'nun o kızla sanki tekil biriymiş gibi konuşması rahatsız etmişti işte. " Markete uğrayayım dedimmiş, uğrayalım dedik, uğrayalım!!!" diye içinden konuşuyordu Kibum yemeği hazırlarken. Yani ilişkilerinin dışarıda özellikle de üniversitede bilinmemesi ortak aldıkları bir karardı ama bu biriyle birlikte değilmiş gibi davranacakları anlamına gelmemeliydi.Daha bir hırsla doğradı kesme tahtası üstündeki sebzeleri.
" Ben yemek yapıyorum işte" diye kendi kendini öfkelendiriyordu.

" Ne oldu Kibum? Niye kemik kırıyormuşsun gibi sesler geliyor? " diyerek mutfağa girdi Minho. Aniden irkilip normale dönmeye çalıştı Kibum.

" Kabak! Kabaklar çok sertmiş ondan" dedi aklına gelen ilk şeyi söyleyerek ama Minho çoktan ikna olmuş görünüyordu. İkiside başka bir şey söyleyemeden içeriden telefon sesi yankılanmaya başladı. Melodinin Minho'nun telefonuna ait olduğunu duyunca
"Git,git! Areum sana yemek ısmarlayacaktır" diye Minho'nun arkasından söylendi Kibum yüzünü buruşturarak.

" Neden birden böyle bir emri vaki yapıyorsun ki? " dediğini duyunca Minho'nun iyice kulak kesildi Kibum.

" Oha lan?! Cidden yemeğe mi çağırıyor yoksa?! " diye sesli dile getirdi düşüncelerini Kibum sonrasında Minho'nun kendisine doğru hala telefonda konuşarak geldiğini görünce sebzelerle ilgilenmeye devam ediyor gibi yaptı hemen.

" Tamam bir saniye mutfaktaydı veriyorum. " dedi ve telefonu uzattı Minho. Kim arıyor diye sorar gibi yaptı surat ifadesini Kibum ve Minho sessizce annem diye oynattı dudaklarını.

" Alo?Alo?Al-"

" Alo?" diye seslendi Kibum ürkekçe.

" Ahh Kibum-ah! Sesini duymak ne kadar güzel böyle" diye neşeyle şakıdı Sunyoung umma.

" Teşekkür ederim efendim. " dedi ve başıyla selamladı Kibum karşı taraf onu göremesede. Gözleri Minho'ya neler oluyor der gibi bakıyordu ve Minho yalnızca omuz silkerek cevap verdi.

" Defalarca Minho'ya söyledim ama sana ilettiğini sanmıyorum. Kibum biz seni ve Minho'yu evimizde ağırlamak istiyoruz. Daha iyi tanımak birlikte nasıl olduğunuzu görmek, aile gibi olmak istiyoruz. Minho bizi hep geçiştiriyor ama sana söylersem böyle yapmayacağını biliyorum. Ne dersin ha? Siz ne zaman uygun görürseniz bizim için de uygun?" diye tüm tatlılığını kullanıyordu ve Kibum eli mahkum kabul etti. Bir sonraki haftasonu için sözleştiler.

" Ne? Ne? Ne? " diye sordu daha fazla dayanamayarak Minho.

" Önümüzdeki haftasonu ailen ile resmen bir tanışma yemeği yiyeceğim Minho" dedi Kibum boş boş bakarak. Sonra cümleyi her defasında gerçeği biraz daha fark ettiği belli olur derecede şiddetlendirerek üç kere daha tekrar etti.

" Tahmin etmeliydim, seni ısrarla istemesinden tahmin etmeliydim. " diye sesli düşündü Minho.

" Ne yapacağız peki? " diye sordu Kibum bir çözüm ararken.

" Ne yapacağızı mı var artık gideceğiz mecbur, gideceğiz de buna ikimizde hazır mıyız? " diye sordu Minho ve Kibum aynı zamanda hem kaşlarını kaldırıp hemde cık sesi çıkardı etkili olabilmek için.

Mutfağa kurulmuş masanın üzerindeki tabaklardan ağzına birkaç lokma atıp.

" İştahım kaçtı be!" diye söylendi Minho hala ağzı dolu odaya geçerken pekte kaçmış gibi görünmüyordu iştahı.

Gün bitip de yatağa geçtikleri zaman genelde uyumadan önce yapmayıp sabaha bıraktıkları sohbetlerini ikiside uyuyamayacağını bildiği için geceden yapmaya karar verdiler.

" Aslında bakarsan çokta yanlış bir zamanlama değil. " diye konuşmaya başladı Minho yüzünü komple Kibum'a dönerken.

" Şu halimize baksana bir. Nerdeyse haftanın beş günü birlikte uyuyoruz. Senin benim evimde benim senin evinde eşyalarımız var. Diş fırçamın yanında diş fırçan,şampuanın filan. Bence yeterince birbirimize ait olduğumuzu kanıtlayacak eylemlerde de bulunuyoruz. " dedi Minho ve Kibum eliyle dudaklarını sıkıştırdı ancak Minho kurtulmayı başarıp o şekilli elin parmaklarından ağzına geleni ısırdı Kibum'un canını gerçekten yakmadan.

" Gördün mü bak böyle özel hareketlerimiz de var. Yani demek istediğim çok şükür ki oturmuş bir ilişkimiz var. Birbirimizi gerçekten sevip sevmediğimizi sorgulamıyoruz, kesinlikle eminiz öyle değil mi ? " diye sordu Minho cevabını bilsede.

" Elbette öyle. " deyip yanağını okşadı Minho'nun. İyice Kibum'a sokulup puzzle parçaları gibi uyum sağlayan vücutlarının arasındaki boşluğu kapadı Minho.

" Evdekiler seni gerçekten seviyorlar üstelik, hem onların açısından düşününce mutlu olup olmadığımızı sorgulamak onların da hakkı. Ne kadar mutlu olduğumuzu gösterebiliriz bence Kibum ha sen ne dersin?" diye saçlarını öptü Minho Kibum'un.

" Cümle kurma yeteneğim buna yetseydi şu an burda ne kadar huzurlu hissettiğimi demek isterdim. Öptüğün saç telimden başlayan o elektirik akımı gibi his yüzünden dudaklarının değmediği saç tellerinin nasıl kıskançlık hissettiklerini dile getirmek isterdim. Yan yana oluşumuza göre tutamadığın öteki elimin hava 40 derece olsa bile nasıl buz kestiğini anlatmak isterdim. " dedi Kibum karanlık odanın ay ışığı ve sokak lambası karışımı haylaz ışıklı penceresine doğru bakarken.

Uzun süre bir cevap gelmeyince başını geriye doğru hafifçe çevirip Minho'nun yüzünü görmeye çalıştı Kibum. Uyudu mu yoksa diye düşünürken seslendi.

" Minho? "

Oysaki Minho uyumuyor büyük bir kararlılıkla saçlarına bakıyordu Kibum'un.
" Kaç tel saçın vardır sence? " diye sordu saçlarla olan göz temasını kesmeden ve Kibum cevap vermek yerine gülmeyi tercih etti.

Bütün bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı Kibum kendini perşembe gecesi birkaç günlük kıyafet hazırlarken bulunca. Bu kez araba tutmamış o parayla hediyeler almayı düşünmüşlerdi. Oldukça gergin hissediyordu Kibum sanki bu ilk tanışmaları olacakmış gibi geliyordu. Güzel bir banyonun stresini almasını umarak banyoya yöneldi.

"Herşeyi mahvedeceğim. " dedi Kibum trende pencere kenarına yerleşirken.

" Elbette öyle birşey olmayacak Kibum seni tanıyorlar tek istedikleri birlikte nasıl olduğunuzu görmek hepsi bu" diye sakinleştirimeye çalışıyordu Minho.

" Evet beni arkadaşın olarak tanıyorlardı şimdi ise oğullarının cinsel tercihini değiştiren biri olacağım gözlerinde " diye huysuzlanmaya devam etti Kibum.

" Bütün hafta gerginliğini gidiş yolunda kullanmak için mi sakladın Kibum ne bu halin? "

" Evet, evet öyle yaptım. Bak baştan söylüyorum oraya gidince yakın durmak temas kurmak yok. Gerekmedikçe yüzüme bakma bile hatta, birşey söylemen gerektiğinde adımdan başka birşeyle de hitap etme sakın " diye sıraladı Kibum tek nefeste.

" Gerçekten inanamıyorum duyduklarıma. Kibum biz ne kadar mutlu olduğumuzu göstermeye gidiyoruz nasıl ayrı kalabiliyoruzu değil"

" Tamam bu konuyu tartışmayacağım. Sen orada benim istediğimi yap bende geri döndüğümüzde senin istediğin şeyi yapayım. " diye bir teklifte bulundu Kibum.

" Üç isteğimi, üç tanesini yapacaksın şu an seçemiyorum çünkü" diye karşı atağa geçti Minho aklında 9 tilki dönerken.

" Anlaştık " dedi ve serçe parmağını uzattı Kibum iki tarafında istediği olmuştu bir nevi.

" Incheon'a vardıktan sonra başlayalım o zamana kadar omuzun bana lazım" dedi Kibum yaramazca yukarı kıvrılırken dudakları ve Minho gururla patpatladı omuzunu Kibum'u davet ederken.

Gülümsemem tuhaf görünüyor mu diye sordu Kibum zile basmadan hemen önce.

" Son kez söylüyorum Kibum saçın kıyafetin duruşun hepsi olduğun gibi harika görünüyorlar. " dedi ve aniden zile bastı Minho ve Kibum şaşkınlık ve kızgınlık içerikli garip sesler çıkarabildi sadece kapı açılmadan önce.

" Hoşgeldiniz " diye kocaman gülümseyerek açtı Sunyoung umma ve ardından koşarak gelip sıkıca Kibum'a sarıldı Minseok hyung.

" Ah seni çok özledim hoşgeldin Kibummie " dedi Minseok hyung hala sarılırken.

" Hoş buldum hyung " dedi Kibum ürkekçe.

" Deabak! Sesin de görünüşün kadar güzelmiş Kibum ahh beni hiç hayal kırıklığına uğratmıyorsun. " dedi ve Kibum'u koltuğunun altına aldığı gibi içeri sürükledi. Bu sırada Minho görmezden gelinmiş olmayı ve bu fazla samimiyeti umursamıyormuş gibi yapmaya çalışıyordu.

Minseok hyungtan kurtulduğu sırada mahçubiyetle selamladı Sunyoung ummayı Kibum ilk seferinde olduğu gibi sıcacık kucaklanmak iyi hissetirmişti üstelik bu kez sarılmaya karşılık da verebilmişti.
Yine de en çok heyecanlandığı Yungyeom appa olmuştu saygıyla eğilip selam verdi Kibum ancak o da kollarını açıp kucaklaşmayı tercih etti. Gerçekten oğulları gibi davranıyorlardı ve Kibum tarif edemeyeceği kadar bir minnet duygusu hissediyordu yüreğinde.

" Küçük kardeşini yeterince özlememişsin demek ki hyung beni doğru düzgün kucaklamadın bile" diye ağabeyine sitem etti Minho ancak amacı alttan alttan mesaj vermekti.

" Aa olur mu öyle şey elbette özledim ama bilirsin sen küçük kardeşisin Kibum kardeşten öte" dedi ve Kibum'a dönüp göz kırptı Minseok hyung. Hem ağabeyinin cevabına hemde Kibum'un o gamzelerini en çok belli eden gülümsemesi ile karşılık verdiğini görünce iyice gerildi Minho.

Kahvaltı masasına geçmiş sohbet eşliğinde yemeğe başlamışlardı. Minseok hyung yine Minho'dan önce davranmış Kibum'un yanında yerini almıştı.

" Yemeklerini gerçekten özlemişim ama Kibum da en az senin kadar iyi umma" dedi Minho lokmaları birbiri ardına ağzına atarken.

" Kahvaltıda bazen pancake pişiriyor öyle güzel kokuyor ki çiğ halini bile yemek istiyorum. " diye övgülerine devam ediyordu Minho Kibum'un karşısında kızarırken.

" Öyle mi Kibum? Yarın sabah da benim için yapar mısın? Resim bölümünde okuyordun değil mi güzel bir tane kalp şeklinde istiyorum gerçekten yapar mısın? " diye sordu Minseok hyung ses tonunu ve gözlerini sevimli yaparak.

Onun haline kıkırdayıp elbette yaparım cevabını verdi Kibum ve Minho 28 yaşına gelmiş koskoca ağabeyinin aegyo yapmasına mı şaşırsaydı yoksa kendinden önce ağabeyinin kalp şeklinde pancake yiyecek olmasına mı şaşırdaydı bilememişti.

Geçen defa kağıtlar eşliğinde yapılan sohbet bu defa tam anlamıyla bir sohbet olmuştu. Kibum sorulan sorulara cevap veriyor elinden geldiğince açık olmaya çalışıyordu. Kahvaltı sonrası masayı toplamaya yardım ettiği gibi bulaşıkları makineye yerleştirirken de Sunyoung ummaya yardım etti.

" Ee Kibum gerçekten nasılsınız? " diye sordu neşeli neşeli. Anlamamış gibi yapamayacağı için utandı Kibum.

" Size minnettarım. " diye bir giriş yaptı Kibum. " İlk söylediğinizde ne demek istediğinizi doğru anlayamamıştım ama Minho'nun hayatımda nasıl bir yere sahip olduğunu fark ettiğim zaman bütün parçaları birleştiren sizin sözleriniz olmuştu. Hem oğlunuzu böyle iyi tanıdığınız için hemde biliyorsunuz Minho ile benim bu farklı durumuma gösterdiğiniz anlayış için teşekkür ederim. " dedi Kibum gülümserken.

" Ouv bulaşıklarla ilgilenirken yaşadığım en duygusal an bu oldu. " dedi gülmeye başladı Sunyoung umma sonrasında Kibum'da eşlik etti.

" Oo neye gülüyorsunuz böyle? " diyerek mutfağa girdi Minseok hyung.

" Öyle Kibum ile sohbet ediyorduk. " dedi Sunyoung umma ve Minseok hyung birden Kibum'u çekiştirmeye başladı.

" Hadi Kibum boşver bulaşığı biraz da biz sohbet edelim. " dedi ve bileğinden tuttuğu gibi dışarı sürükledi.

Çok geçmeden Minho mutfağa geldi.
"Kibum nerde umma, odada da yok" diye sordu.

" Bilmem ağabeyin tuttu elinden götürdü bir yerlere" diye açıkladı Sunyoung umma.

" Ne demek elinden? Nereye gittiler yaa!?" diye mızmızlandı Minho.

" Ne bileyim oğlum gittiler işte. " diye söylendi kadın çünkü yardım eden olmadığı gibi birde işinden alı koyuyorlardı.

" Al işte telefonu da burda. " diye mızmızlanmaya devam eden sesi geliyordu Minho'nun içeriden. Belli ki zor bir hafta sonu olacaktı.

" Nereye gidiyoruz hyung?" diye sordu Kibum köşeyi dönerlerken.

" Ufak bir yolculuk, zaman yolculuğu Minho'yu küçükken de tanıman için bakalım dinlediklerinden sonra yine de onu sevecek misin? " dedi Minseok hyung gülerek.

Eski bir futbol sahasına geldiler hani şu mahalledeki çocukların kendi aralarında turnuva yaptıkları küçük çaplı olanlardan. Sahanın etrafındaki banklardan birine oturdular ve Minseok hyung huzurla iç çekerek konuşmaya başladı.

" Burası benim zaman makinem Kibum. Dikkatlice bakarsam sahada koşturan Minho'yu görebiliyorum. 5 yaşında ama fena koşturuyor, ısrarla benim yaş grubumdakilerle oynamak istiyor ama küçük bedeninin bunu kaldıramayacağını biliyorum. Kocaman açtığı gözlerine rağmen geri çeviriyorum onu ama her şey bittiği zaman tüm yorgunluğuma rağmen bir maç da onunla yapıyorum ve elbette galip gelen o oluyor. Ne zaman Minho'nun büyüdüğünü hissetsem buraya gelirim çünkü burada hala benim küçük kardeşim. Onu ilk gördüğüm zaman oyuncak gibi bir şeydi, eli yüzü küçücük böyle, kızlar oyuncak bebeklerine nasıl davranıyorsa annem de Minho'ya öyle davranıyordu o yüzden oyuncak bir şey olduğunu düşünmüştüm. Sonra zaman geçtikçe o oyuncak oyun arkadaşıma dönüştü. Bir insanın sahip olabileceği en iyi kardeşlerden biri Minho. Tek bir hayal kırıklığımı hatırlamıyorum ona dair, bir tek şey bile... Şimdi düşününce başarılı olduğum tek şey onun ağabeyi olmak sanırım. Görüyorum ki seveceği insanı seçerken de çok başarılı olmuş. Ağabeyine olanları tam bilmiyorum bunları sana üzülmen için de anlatmıyorum ama beni de öyle sevmeni ağabeyin gibi görmeni istiyorum." dedi Minseok hyung Kibum'a dönerken.

"Elbette hyung elbette çok isterim" dedi ve sarıldı Kibum Minseok hyunga içtenlikle.

" Birde bilirsin Minho'yu kızdırmak hoşuma gidiyor e sende benim için iyi bir silahsın" dedi gülerek Minseok hyung.

" Tuhaf bir sevimlilik geliyor değil mi böyle o gözlerini kocaman kocaman açıp öfkeyle bakarken gülesin geliyor. " diye hak verdi Kibum.

" Şu an varya çıldırmıştır seni habersiz götürdüğüm için dört dönüyordur evde. " dedi Minseok hyung ve birlikte o halini hayal edip gülmeye başladılar.

Biraz daha oyalanıp eve döndüler Minseok hyung anahtarı çevirememişti ki kapı hızla açıldı.

" Neredesiniz siz hyung? Niye bana söylemediniz gideceğinizi? Telefonunu neden almıyorsun hem sen? Kibum'un elini mi tuttun giderken? " diye sıraladı sorularını Minho.

" Oğlum bir dur bir içeri girsin çocuklar" diye yetişti Sunyoung umma.

" Kibum ile aramızda o yüzden boşuna kendini yorma" dedi Minseok hyung ve Kibum gülerek başını salladı içeri geçerken gerçekten Minho'yu sinir etmek çok eğlenceli bir şeydi.

Gün boyunca Minseok hyung Kibum ile olan yakınlığına gerek komik espriler ile yüzünü güldürerek gerek küçük temaslar kurarak devam etti. Minho sabrının bu kadar zorlandığını hatırlamıyordu.

Gün bitip de odalarına çekildikleri zaman Minho Kibum'a soğuk davrandı. Elbette Kibum bunu fark etmişti ancak bu kızgınlığın ne boyutta olduğunu tahmin edememişti. Basit iyi geceler cümleleri ile uykuya daldılar.

Sabah uyanınca ilk iş Minho'nun yatağına gitmiş saçlarını yüzünden çekip öpücük kondurmuştu Kibum. Bu güzel temas yüzünden uyanmış gözlerini doğru düzgün açmadan gülümsemişti Minho.

" Kivuğm" dedi uykulu uykulu.

" Kalk hadi Minho sana ihtiyacım var gelde birlikte kahvaltı hazırlayalım " dedi Kibum Minho'nun saçlarıyla oynamaya devam ederken.

" Pancake yapacaksın değil mi hemde kalp şeklinde " dedi Minho birden açılmıştı uykusu.

" Hepimiz için yapacağım Minho ama bana yardım edersen seninkini biraz daha özel yapabilirim. " dedi Kibum gülümserken Minho yatağında doğrulup Kibum'un popişine şaplattı bir tane.

" Hii? Ne konuşmuştuk Minho hani temas yoktu neden böyle bir şey yaptın şimdi?" diye kızdı Kibum.

" Kural sadece benim için mi geçerli demin saçlarımla oynayan dudaklarıyla 'temas' kuran kimdi? Yoksa sadece el için mi gerçerliydi bu dudaklarımızı kullanabiliyor muyduk? " diye sordu sırıtırken Minho.

" Hayır birşeyimizi kullanmıyoruz hadi oyalama beni kahvaltı hazırlayacağız" dedi ve kapıya yöneldi Kibum Minho'da arkasından geliyordu. Ses çıkaramayacağını bildiği için koridorda bir şaplak daha attı Minho ve Kibum'un çaresizliğini görünce kıkırdamalarını tutamadı.

" Öğleden sonra göl kenarına pikniğe gidelim ne dersiniz bu bahar havasında iyi gelir hem? " diye bir fikir sundu Sunyoung umma kahvaltı bitmek üzereyken.

Göl kenarında piknik ifadesini duyar duymaz Minseok hyung ile Kibum birbirine bakıp kıkırdamaya başladı. " Ne oldu? Yine ne var?" diye dahil olmaya çalışan Minho'yu görünce kendini daha fazla tutamadı ve kahkaha patlattı Minseok hyung ardından Kibum'un kıkırdamaları da arttı tabi...

" Başa çıkabileceğine emin misin Minho? Göl kenarında hala ördekler var" dedi Minseok hyung gülüşlerin arasında. Bu cümleden sonra Minho hariç herkesten sesli gülücükler yayıldı masada çünkü cümlenin akıllarına getirdiği anı her düşünüldüğünde insanı güldürecek cinstendi. Minho 9 yaşındayken yine göl kenarına pikniğe gitmişlerdi ve gün boyu oyun oynamaktan tuvalete gitmeyi aklına getirmeyen küçük Minho tuvalete gidemeyecek kadar sıkıştığı için gizli bir köşede işini hallederken poposunu bir ördek ısırmış ve Minho korkudan pantolunu doğru düzgün toplayamadan etrafta çığlık çığlığa koşturarak dolaşmıştı.

Herkes gibi Minho'da yaşadıklarını hatırlayıp Kibum böyle bir anını ağabeyi sayesinde biliyor diye utanmış hemde herkesi böyle güldürecek eğlence konusu olduğu için kızmıştı. Elinde tuttuğu çatalı sert bir şekilde tabağına bıraktı Minho "yeter" diye kükreyerek.

Herkesin gülüşü birden bıçak gibi kesilmiş Kibum ilk kez karşılaştığı bu tavır yüzünden irkilmişti.

" Kalp şeklinde pancakelerden sonra Kibum'dan kalbini de mi isteyeceksin Minseok. Utanç verici anlarımı ona anlatmakla mı başladın planına. Beni böyle küçük düşürerek yapamazsın bunu ama sudan sebeplere bile akıttığı gözyaşlarını silersen belki yapabilirsin. Ya da çoktan yaptın mı bilemiyorum yolda gördüğü taşın şekline bakıp çoktan ağlamış bile olabilir. " dedi tonunu alçaltmadan Minho ve meydan okuyan gözlerle bir ağabeyine bir Kibum'a bakıyordu.

" Bütün bu söylediklerine inanamıyorum gerçekten ama için rahat olsun bundan sonra yanında ağlamayacağım." diye karşılık verdi Kibum yüzünde kırılmış bir ifade ile ancak o da en az Minho kadar inatçı bir insandı. " İzninizle efendim" dedi ve masadan kalkıp gitti Kibum hatta evin kapısından bile çıktıp bahçeye gitti. Temiz havaya sakin olmaya ve ne yapacağını düşünmeye ihtiyaç vardı.

" Tam bir gerizekalısın, katıksız safkan bir gerizekalı " dedi Minseok hyung öfke ile Minho'ya bakarak.

" Bana bak... " diye giriş yapacaktı Minho ancak tok ve keskin bir sesle Yungyeom appa araya girdi.

" Tek bir kelime daha etmeyeceksiniz. İkinizde. Öncelikle sen Minseok bir daha kardeşine öyle hitap ettiğini duymayacağım. Ve sende Minho şu an ağabeyine ne kadar hak verdiğimi bilemezsin. Böyle mi gösteriyorsun bana ne kadar mutlu olduğunu. Bu sebeple mi ben sana destek oluyorum bu hale düşmek için mi? " dedi Yungyeom appa otoriter bir tavırla.

" Bu kadar mı az tanıyorsun sen ağabeyini, sevdiğim dediğin kişiyi. Minseok'un Kibum'un yanımızdayken gerginliğini alan tek kişi olduğunu yanında ne kadar rahat hissettiğini göremiyor musun cidden? Minseok'un yerini tutmayacak olsa da Kibum için kaybettiği ağabeyi gibi görebileceği bir kişi olmaya çalıştığını göremiyor musun? Bana, annene, önündeki yemeklere, ağabeyine ne kadar büyük bir saygısızlık yaptığını göremiyor musun? " diye sordu Yungyeom appa.

" Özür dilerim..." diyebildi sadece Minho farkındalıkları denizdeki koca bir dalga gibi yüzüne vururken.

" Bizden değil küçük bey. Kalbini kırdığın kişiden özür dileyeceksin. " dedi Yungyeom appa gerçekten Kibum çok kötü hissediyor olmalıydı.

" Kibum? " diye seslendi ufacık Minho sevgilisine yaklaşırken.

" Git lütfen Minho, görmek istemediğini bildiğim bir haldeyim" dedi Kibum gözyaşlarını silerken.
Kibum'un yanına oturup ellerini Kibum'un başının iki yanına koyup kendine bakması için zorladı Minho.

" Şu an ne kadar kötü hissettirdiğimi tahmin bile edemezsin çünkü Seungbum hyunga verdiğim sözü tutamadım ve bu ne kadar canımı yakıyor tahmin bile edemezsin. Ama kendimden bahsetmeyeceğim böyle gözlerine baktığımda ne kadar acımış olduğunu görebiliyorum Kibum, söylediklerimin seni nasıl incittiğini görebiliyorum. Lütfen yalvarırım ağlama ve özrümü kabul et" dedi Minho Kibum'un alnını alnına dayayıp ama Kibum bir cevap vermedi ve başını çekip bakışlarını yere odakladı.

" Beni terk etmeyeceksin öyle değil mi? " diye sordu Minho yutkunurken. Duydukları yüzünden şaşkınlıkla döndü Kibum.

" Elbette az önce olanlar yüzünden seni terk etmeyeceğim Minho. Ama hala anlamıyorsun incindiğim şey söylediklerin değildi. Ağabeyin ile aramda olabileceğini düşündüğün şeyleri söylemendi. Bırak bunları söylemeyeyi aklından geçirmiş olman bile can yakıcı. Bu kadar mı emin değilsin sana olan hislerimden hadi beni geçtim ağabeyin peki başbaşa olduğumuz her an seni bana her halinle nasıl sevdiğini anlatan bir insandan nasıl şüphe edersin? " dedi Kibum ve Minho'nun elini tuttu.

" Minseok hyung bana ağabeylikten başka hiçbir şekilde yaklaşmadı Minho ve senden bahsedişini duydukça benim için de hyung olsun istedim hepsi bu. Ağabeyin ile böyle bir duruma düşmeni istemezdim. Özür dilerim. " dedi Kibum ve Minho daha fazla dayanamayıp sarıldı Kibum'a başta tepki vermesede kasları sonradan gevşedi ve sarılmaya karşılık verdi Kibum.

" Fark ettin mi Kibum ilk kavgamızı ettik. Yani bu kutlanacak birşey değil ama yine de bizim için ilk" dedi Minho geri çekilirken.

" Ya ne demezsin ailenin evinde yapmış olmamız daha da unutulmaz kıldı herşeyi gerçekten. " dedi Kibum sıkkın bir şekilde.

" Madem hyung sana bu kadar küçük Minho'dan bahsetti birde onu gözlerinle görmek ister misin? " diye sordu Minho sırıtırken.

Şaşkınlık ve hayret ile açtığı ağzını kapatmadan bir tane Minho'nun omuzuna vurdu Kibum.
" Tanrı Aşkına Minho! Ailenin evindeyiz nasıl böyle bir şeyi söylersin. Hiç utanman yok mu senin? " diye sordu sesini alçaltarak.

" Neden utanmam gereksin ki sevgilime fotoğraf albümümü göstermenin nesi utanç verici? " diye sordu sahte bir masumlukla Minho başından beri arkasında tuttuğu albümü çıkartarak.

" Yoksa? İnanmıyorum Kibum yoksa sen şeyi göstereceğimi mi düşündün?Ailemin evindeyiz nasıl böyle bir şeyi söylersin. Hiç utanman yok mu senin? " diye rolüne devam etti.

" Ayrıca o Minho'nun küçük olmadığını sende biliyorsun. " diye eğilip kulağına fısıldadı Kibum kırmızının binbir tonuna bürünürken.

" Hey çifte kumrular umma barıştılarsa hazırlamaya başlasınlar pikniğe gidiyoruz diyor. " diye evin kapısında belirdi Minseok hyung.

" Gitmeden önce tuvalete gitsen iyi edersin yani Choi" dedi Minseok hyung ve bu kez Minho da dahil olmak üzere bahçeyi gülüşlerle doldurdular.

AN: Herkese mutlu haftasonları!! 38 bölüm olmuş hikaye ve bu sanırım en uzun bölüm oldu aslında daha yazacaktım ama 3300 kelimeyi geçtiğini görünce ikiye bölmeye karar verdim. Bölüm adının edepsizliğine aldırmazsınız umarım ne olacağına karar veremeyince bölüm içinde oldukça önemli yeri olan oturma organlarımıza böyle teşekkür edeyim dedim. :) Yaramazlık yapasım var o yüzden boş konuşuyorum aldırmayın. Umarım beklediğinize değmiştir. Hepinizi çokçokçokçok seviyorum ♡♡

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

2.8K 273 16
biz asla tekrar bir araya gelmeyeceğiz.
43.3K 4.8K 27
Sadece seni hissedebildiğimi biliyorsun. Beni aydınlat, baştan çıkar, bana her şeyini ver. Çünkü biliyorsun, sadece seni hissedebiliyorum... #Onlyica...
11.9M 581K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
298K 11.7K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi