Kamera Lensi

By themeadow

19K 1.7K 1K

Evren hergün insanlara beklemediği şeyleri vermekle meşgul. Hayat sürpirzlerle dolu lafı klişe ama doğru. Min... More

Hafıza Kartı
En Azından
Kafam Karışık
Yanıl ama Kaybetme ya da Canı Cehenneme
Birini Sevmek
Özel Bir İnsan
En Kısa Zamanda
İlk Kez Ama Son Değil
Seni Sonra Gözetlerim
Yakından Yani Bu Kadar Yakından
Sana Zaten Bir Kahve Ismarladım
Hem Soy İsmimi Hem Kahvemi Çalmış
Gelirken Yanımda Arkadaşta Getirebilir Miyim?
Seoul'den Incheon'a
Her Şey İçin Teşekkür Ederim
Gözlerindeki Milyonlarca Yıldızdan Biri Olsam
Başlangıç Noktası
Ölü Doğan Cümleler vs. Geride Kalan İnsanlar
Süt Mecburiyeti
Tek Noktadan Bütün Vücuda
Bana Daha Çok Yakışıyor
Kalbin Parmak İzleri
Kelebek Avı
Bunu Bana Değil Ona Söylemen Gerek
Hayal Ettiğim Gibi
Dökül Bakalım
Düzgünce Sorsan
Ters&Düz
Tanışman Gereken Biri
Son ya da Değil
Mutlu Ol
Can You Make Me Scream (M)
Geçen Sene Bugün
Hayatın Teklifleri
Motor! Ekşın!
Mış Gibi Yapmak
Po-po Popolin
Susana Kadar Bekle
Senin Cümlelerin
Aşktı Bu
Sonrası

Sonsuzluk ve Ötesine

177 18 14
By themeadow

Kibummie, oğlum;

Sana böyle seslenmemde bir sorun yok değil mi? Bunları sana yazmak ne kadar zamanımı alacak bilmiyorum ama yapmak zorundaymışım gibi hissediyorum. Zaman algımın günümüze döndüğü zaman yazma fırsatım oluyor ancak ve bazen bir cümleyi tamamlayamayacak kadar kısa sürebiliyor. Endişelenme bütün bunları sana kendimden bahsetmek için yazmıyorum, senden bahsetmek için yazıyorum.

Zihnimde milyonlarca kez yeniden yaşadığım o anı hatırlıyorum. Ev telefonunun çalıp hastaneye gelmemiz gerektiğini söylediklerini oğlumun ufak bir kaza geçirdiğini söylediklerini hatırlıyorum. Ama ne yazık ki bahsedilen kazanın çokta ufak olmadığını da hatırlıyorum, arabadan çıkan iki evladımın bedenini teşhis etmek zorunda kaldığımı da... O zaman ağabeyin ve senin bir kampta olduğunuzu bilmiyorduk o yüzden sizin de o arabada olduğunuzu düşünmüştük ancak yapılan aramalar aksini söylüyordu o yüzden bizde hayatta ama herhangi bir yerde olduğunuza kendimizi inandırmıştık. Seneler boyu size ulaşmayı denedik dedeniz ile beraber ancak sonuç alamadık Daegu'da kapısını aşındırmadığımız çocuk esirgeme kurumu kalmadı ancak sizden iz bulamamıştık. Bizde en yakın illerden başlayarak aramaya devam ettik. Maddi manevi zorluklar yaşadık öyle ki oğlumu ve gelinimi kaybettiğime tam anlamıyla üzülemiyordum bile, çünkü sizi bulma isteğinin bana verdiği umut herşeyin ötesindeydi. Beş yıl sonra kaldığınız yetimhaneye ulaşmayı başardık ancak siz orda yoktunuz. Kimse tam olarak nasıl başardığınızı anlayamıyor ama kaçmışsınız."

Okumaya bir ara verip derin bir nefes aldı Kibum, çok fazlaydı gerçekten çok fazlaydı şuan hissettikleri ancak genelde olduğu gibi bir gözyaşlarına boğulmadı aksine son cümleyi tekrar tekrar okuyup gülümsedi. Kendisi bile nasıl kaçmayı başardıklarına anlam veremiyordu.

" Seoul sokakları kazan biz kepçe sizi aramaya başladık ama çok başka bir yerdeydik nereye bakacağımızı bizde bilmiyorduk. Bütün bunların üzerine dedeniz Taeyung'a bir akciğer rahatsızlığı teşhisi konuldu. Aslında hücrelerinin hep taşıdığı birşeymiş ancak yaşının,iyi beslenmemesinin, stresin ve türlü türlü süslü doktor lafları yüzünden ortaya çıkmış işte... Umarım ne sen ne de Seungbum o hücrelerden almamışsınızdır. "

Seungbum hyungun birkaç kere sigara içmeyi denediğini ancak sonrasında öksürük krizlerine girip vazgeçtiğini hatırladı Kibum. Yüzlerini bilmediği sokakta görse tanımayacağı kişilerden hücreler alıyor belki alışkanlıklar belki davranışlar belki de benzer görüntüler alıyordu ancak hiçbirini bilmiyordu. İnsan olmak çok tuhaf diye düşündü, gerçekten tuhaf...

" Onu hayatta tutmaya çalışırken aynı zamanda sizi aramaya devam ettim. Ne var ne yoksa satıp savıp Seoul'e yerleştik. Ancak başarılı olamadım ne sizi bulabildim ne de eşimi hayatta tutabildim. Onu da toprağa gömerken daha önce beni aklı başında tutan tüm umutlarımı da gömdüm. Üzüntünün sebep olduğunu sandığım küçük unutkanlıklar başladı ve sonra daha büyükleri. Alzheimer hastası olduğumu ve çoktan ilerlemiş bir seviyeye geldiğimi öğrendikten kısa bir süre sonra buldum Seungbum'u. Nasıl eve döneceğimi bilmediğim için bir bankta ağlıyordum ve yirmili yaşlarında bir çocuk neden ağladığımı sormak için yanıma geldi. Nasıl eve döneceğimi bilmiyordum ama o çocuğun en sevdiği şarkıyı hatırlıyordum. "

Ağlamaya başlamadan önce boğazda hissedilen o garip ağrıyı fark edince bir kez daha durdu Kibum. Çünkü o da bahsi geçen şarkıyı biliyordu. Nasıl unutabilirdi ki ölürken ağabeyine söylediği şarkıyı.

" Sonrasında beni bu hastaneye yerleştirdi işte. Resmen torunum olduğunu ispatlamak için kan testleri yapıldı ve şükür ki pozitif sonuçlandılar. Seungbum'u öyle kocaman olmuş görünce neler kaçırdığımı fark ettim. Kocaman olmuştu parmaklarımla sayamayacağım kadar çok geçmişti yıllar. İşte o zamandan sonra kaçırdıklarımı zihnimde tamamlamaya başladım ve bunu yapmam beni normal insan sıfatından uzaklaştırıyordu. Seungbum senin benim varlığıma henüz hazır olmadığını söylüyor. Umarım günün birinde benimle tanışacak cesarete sahip olursun. Nasıl göründüğünü gerçekten çok merak ediyorum.
Yazmayı da unutmadan önce söylemek istediğim son birşey daha var zarfın içindeki anahtar Daegu'da ki evinize ait,bıraktığınız gibi duruyor. Olur da görmek istersen diye adresi de yazacağım. Belki sana bunları yüzyüze söyleme fırsatım olmayabilir ama Kibum oğlum;

Özür dilerim,seni çok seviyorum. "

Tam duygularının yoğunlaştığı sırada kapı tıkladı ve Minho usulca başını uzattı.

"Gelebilir miyim? Okumayı bitirdin mi?" diye sordu usulca.

" Gel Minho gel demin bitirdim" dedi Kibum kollarını sarılmak ister gibi açarken ve Minho bu davete karşılık vermekte hiç zaman kaybetmedi. Bir süre teselli verip desteğini belli edercesine sırtını sıvazladı. Huzurluydu Kibum, Minho'nun omuzunda bir süreliğine gözlerini kapatıp o huzurun içinde kayboldu. Sonrasında mektubu okuması için Minho'ya uzattı çünkü ondan gizleyeceği bir şeyi yoktu.

Okumayı bitirince soran gözlerle Kibum'a baktı Minho ve sanki soruları biliyormuş gibi konuşmaya başladı Kibum.

" Ona kırgın değilim samimiyetine inanıyorum. Bütün olanları yaşamam gerekiyormuş yaşadım ama bir yerlerde bize ulaşmak için çabalayan birilerinin olduğunu bilmek güzel bir hismiş işte. " dedi Kibum yere bakarken biraz duraklayıp devam etti.

" Evi görmek istiyorum Minho, çünkü nasıl bıraktığımı hatırlamıyorum. Giderek kayboluyor pamuklara sardığım o birkaç anım ve ben yok olmalarını istemiyorum. "

" Ne zaman istediğini söyle Incheon'a giderken yaptığımız gibi bir araba kiralarız rahat etmek için. " dedi Minho sadece ve Kibum yine kollarını açmış şekilde ona bakıyordu.

İki gün sonra Kibum'un isteği üzerine o arabayı kiralamıştı Minho, sürücü koltuğuna oturduktan bir süre sonra gülümseyip konuşmaya başladı.

"Kötü bir sürücü sayılmam ama yinede kemerlerimizi takmak zorundayız.' deyip Kibum'a doğru uzandı Minho. Cümlenin tanıdıklığından Kibum'da gülüşüne eşlik etti. Minho koltuğuna yeniden yerleşince Kibum tek eliyle Minho'nun yanağını okşamaya başladı.

" O gün böyle yaptığında çok heyecanlanmıştım biliyor musun? Kalbimin sesini duymamış olmanı dilediğimi bile hatırlıyorum, çünkü bana ilk kez öyle yakından bakıyordun ve gözlerin ruhuma kadar ulaşıp içimdeki beni görebiliyor gibiydi. " dedi uyuşuk ama anlamlı şekilde. Kibum'un avucundan öpüp romantik bir şekilde gözlerine baktı Minho.

" Tanrım! Bana çok aşıksın değil mi Kibum?" dedi bütün o bakışlarına tezat olacak bir egoyla. Sonrasında Kibum hafif şekilde omzuna vurup elini çekti ancak gülüyordu.

" Çok şapsalsın"

" O gün asıl sen benim neler düşündüğümü biliyor musun? Kemeri takarken boynuna o kadar yaklaşacağımı düşünmemiştim ama eğildiğim an, kokunu ne kadar sevdiğimi bilirsin, sanki kokunun madenine ulaşmış gibi hissetmiştim. Başım filan dönmüştü o an kalbimin hızından. Biraz cesaretim olsa hep yaptığım gibi burnumu gömecektim kürek kemiğinin oraya. " diye kendi açısından anlattı birde Minho uzaklara bakarken.

" Ve çokta romantik. " diye az önceki cümlesine devam etti Kibum.

" Üff ne rüyalar gördüm ne hayaller kurdum o anla varya üff neler neler hemde. " diye bütün havayı bozdu birden Minho, hafızasını yoklarken ortaya çıkardığı şeylerin hepsini sesli dile getirmese iyi olurdu.

" Ve de koca hormonlu bir sapık. " diye ekledi son olarak Kibum.

Ardından yola koyuldular gece vakti çünkü sabaha kadar Deagu'ya ulaşmayı hedefliyorlardı. Ara verdiklerinde yer değiştirerek böylece biraz da olsa uykularını alarak yolculuklarına devam ettiler. Şafak sökerken Deagu sınır tabelasın önünden geçmişlerdi. Gprs uygulamasında kaydettikleri ev adresine göre yol almaya devam etti Minho Kibum yanında uyurken. Görünüşe göre 45 dakika kadarlık yolları daha vardı ve Minho Kibum'un biraz daha dinlenmesini istiyordu.

Güneş iyice yükselince camdan yansıyan ışıktan yüzünü buruşturarak uyandı Kibum. İşaretli noktaya sadece birkaç dakika mesafe uzaklıkta olduğunu görünce Minho'ya döndü.

" Geldik mi gerçekten? "

" Hıhı birazdan mahalleye girmiş oluruz. " diye cevap verdi Minho ve Kibum heyecanlandığını hissetti. Belki hatırlarım umudu ile evlere sokaklara bakıyordu ama bir turist kadar yabancı geliyordu.

" Sanırım geldik" dedi Minho müstakil bir evin önünde dururken, camdan kapı numarasının doğru olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordu. Minho'yu beklemeden arabadan indi Kibum birkaç adım atıp evi seyretti. Oldukça eski görünüyordu dış cephesi evin, koyu kreme yakın boya yıllar içinde çok yıpranmıştı. Çatısı pencereleri bahçenin hali gören insanı ürpertebilirdi. Hiç kimsenin ikinci kez dönüp bakmayacağı bir haldeydi işte ev. Minho arabadan inip yanına gelince paslanmış bahçe kapısını açıp içeri girdi Kibum. Her adımında iki tarafına da bakıyor hiçbir metrekareyi kaçırmamaya çalışıyordu. Evin girişi ile bahçeyi birbirinden ayıran tahta bölmenin başında üzerinde "Kim Ailesinin" yazılı bir posta kutusu vardı.
Boyası çoktan dökülmüş metal kutunun içini açıp elini uzattı birşey bulmayı düşünmüyordu ancak eline gelen kağıt parçası onu şaşırmıştı. 1995 yılına ait bir su faturasıydı bulduğu kağıt babasının adına görünüyordu. Sanki kıymetli bir eşyaymış gibi cebine koydu Kibum onu, öyleydi onun için kıymetliydi.

Anahtarı delikte birkaç kez döndürüp kapıyı açtı ve içeriden gelen buram buram toz kokusuna aldırış etmeden Minho ile birlikte içeri girdi Kibum. Kapının girişinde bulunan portmantoda iki hırka asılıydı şefkatle baktı onlara sonra aşağıda ayakkabıları gördü sıralanmış şekilde en sonda küçücük bir ayakkabı vardı eline alıp özellikle numarasına baktı 27 numara, demek bir zamanlar o kadarcıkmış ayakları.

Adım adım karış karış dolaştı odaları, oturma grubunun üzerine kumaş parçaları örtülmüştü sanıyordu ki Seoul'e gelmeden önce büyükannesi yapmıştı.

Koridor boyu ilerleyip odasını buldu, gördükçe bazı şeyleri hatırlamaya başlamıştı. Küçük açık mavi renginde olduğu belli ancak yıllar içerisinde sararmış duvarları ile yine de Kibum'un kendisini içeri girdiği an oraya ait hissettiği bir odaydı. Yatağının üstündeki duvarda çoktan üst kısımları banttan kurtulmuş bir poster vardı. Usulca yaklaşıp posteri düzeltti ve gördüğü şey karşısında çok şaşırmıştı. Oyuncak Hikayesi filminin bir posteriydi bu. Gülerek Minho'ya dönüp.

" Bak Minho bu benim sinemada izlediğim ilk filmdi. Sonrasında o kadar çok sevmiştim ki böyle posterlerini, oyuncaklarını almalarını istemiştim. " dedi heyecanla hatırladıklarını dile getirirken.

" Demek animasyon film sevgin bu zamandan geliyormuş. " diye karşılık verdi Minho heyecana ortak olarak.

Sonrasında odada keşfe çıktılar Kibum'un oyuncaklarını, resim defterini buldular. Çok eğlenceli bir yolculuktu bu ikisi içinde birlikte öğreniyorlardı çünkü. Aynı rutini evin kalan odaları için de yaptılar. Kibum uğradıkları her yerden kendine saklayacak götürecek eşyalar topluyordu.

En zoru anne babasının odası oldu odadaki küf ve toz kokusunun altında onların kokusunu duyabildiğini hissediyordu Kibum. Gözlerini kapatıp yüzlerini düşünmeye çalıştı ancak bunu ne zaman yapsa annesi belirsiz bir silüet iken babası ağabeyinin yüzüne dönüşüyordu. Çünkü daha küçücükken onu babası yerine koymaya alışmıştı.
Buraya kadar harika gitmişti Kibum gözyaşı dökmeden bütün şeyleri mutlu karşılamıştı. Yatak odasının komidinin çekmecesini açınca bir albüm çıktı karşısına hiç sahip olacağını düşünmediğini bir eşyaydı bu Kibum'un. Çünkü büyüdüğünü görmeyi hevesle bekleyen birileri yoksa o zamanları böyle ölümsüzleştirecek şeyler de olmuyordu.

Yere oturup kapağını açtı albümün Minho yanına yerleşirken. İlk sayfada tüylerini diken diken edecek bir fotoğraf vardı. Anne ve babasının düğün fotoğrafı...

" Aman Tanrım!" diyebildi sadece sesi kaybolurken. Buraya kadar ağlamamayı başarmıştı ancak şu an başarabilir miydi bilmiyordu.

"Annen çok güzel bir gelinmiş, bak baban nasıl mutlu. " diye havayı değiştirmeye çalıştı Minho ağlamaması için. Dakikalarca okşadı Kibum o fotoğraf karesini.

" Güzelliğin kesinlikle annene benziyor ama elmacık kemiklerin ve çenen tıpkı baban. " diye gözlemini dile getirdi Minho.

"Gerçetken mi ? " diye sordu Kibum gururla. İkisine de benziyorum diye geçirdi içinden,ikisine de benziyordu.

Bir sonraki resim bir pikniğe aitti. Altında bir not ile birlikte tarih düşülmüştü.
" Beş kişi olacağımızı öğrendiğimiz zaman 19/6/87"
Anne babası yanında büyükannesi ve büyükbabası vardı herkes gülüyordu.

" Büyükannem hiç değişmemiş" dedi Kibum heyecanla Minho'ya gösterirken.
" Ben gerçekten Taeyung'a benziyor muşum. " dedi Minho gülerek.

Sonra annesinin bir bebeği tuttuğu başka bir fotoğraf ve ağabeyinin küçüklüğüne ait başka fotoğraflar daha. Sonra başka bir hastane fotoğrafı geldi annesi bebeği tutuyor babası kameraya gülümsüyor ağabeyi hayran hayran bebeğe bakıyordu.

"Doğduğum zamandan beri bana böyle bakıyormuş" diye sesli düşündü Kibum.

Sonra sadece anne babası ve Kibum'un olduğu başka bir fotoğraf daha özellikle fotoğrafçıda poz verildiği belli oluyordu.

" Kibum'umuz 16 aylık ♡ " yazıyordu altında.

" Bana Kibum'umuz diyorlarmış" diye sevindi Kibum ama Minho'nun derdi başkaydı.

" Bir insan hiç mi değişmez,tanrım şu gülüş, şu gamzeler, şu güzel yanaklara bak. Bebekken tanışıyor olsak da sana aşık olurdum Kibum " dedi Minho fotoğrafı severken ve bu Kibum'un dolu bir kahkaha atmasına sebep oldu.

Kafasına kurdele bağlı olan fotoğrafları,örümcek üstünde uyuya kaldığı halleri, oyuncak atın üzerinde huysuz ama sevimli anları bile vardı. Kesinlikle bu albümü de götürecekti.

Evde elektirik olmadığı için hava kararmadan işlerini halletmeye çalıştılar. Minho'nun arabadan getirdiği kutuya topladıkları eşyaları koydular. Buraya ilk gelenin Kibum olduğu belliydi çünkü Seungbum hyungun buraya uğramış olduğunu sanmıyordu. Ancak bu son gelişi olmayacaktı. Sonrasında Kibum ufak ufak paralar biriktirip evin ve eşyaların onarılmasını sağlamaya çalışacaktı.

Karınlarını doyurmak için restoran ararken Minho Kibum'un hiç gülmediği gibi güldüğünü görüyordu. İlk kez gözlerinde o hep var olan hüznün gölgesi yoktu.

Herşeyi bitirip geri dönüş yoluna çıktıklarında uzun uzun Minho'ya baktı Kibum.

" Teşekkür ederim sen olmasan başaramazdım. Sen olmasan bunların hiçbirini yapıyor olamazdım. " dedi yüreğinden. Yoldan gözünü ayırmadan elini tutup yine avucunu öptü Minho.

" Ben de sana teşekkür ederim Kibum,bugün çok şaşırtıcı bir şekilde ağlamadın. " dedi Minho gülerek.

" Evet, sonrası için saklıyorum gözyaşlarımı bu benim için mutlu bir gündü hem tüm günü ağlayarak geçiremezdim. "

" Yaa tabi, sanki yapmadığın şey. " dedi Minho alayla.

Koltuğunda doğrulup Minho'ya uzandı Kibum ve omuzunu ısırdı.

" Susman içindi Choi" dedi Kibum koltuğa geri dönerken.

" Bu yüzden ağlayacağımı düşündün değil mi? Isırınca canım yanacaktı ve ağlamaya başlayacaktım. " dedi Minho bir gizemi çözmüş gibi.

" Görünen o ki daha sert ısırmalıymışım" dedi Kibum huysuzca pencereden yola bakarken ve bu dolu bir kahkaha atmasına sebep oldu Minho'nun.

Gün batımına doğru ilerlerken filmlerin final sahnesi gibi görünüyorlardı. Ama onların yolculuğu tıpkı küçük Bummie'nin fanı olduğu Oyuncak Hikayesi filmindeki Buzz Işıkyılı'nın sözü gibi
"Sonsuzluk ve ötesine" idi...


Continue Reading

You'll Also Like

132K 10.6K 29
HappyVirüs: Görüşüz Mesajınız gönderilmemiştir. HappyVirüs: ..Ve seni seviyorum Mesajınız gönderilmemiştir. _____ '...bu oyun bugün, burada bitiyor...
5.1K 518 20
"Bu yüzden lütfen, Yeosang, sana çektirdiğim acıların intikamını alma benden. Çünkü ben senin kadar güçlü değilim." ✎ R.
289K 11.4K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
167K 15.3K 41
Chanyeol yeni evine üç hafta önce taşınmıştı. Komşusunu taşınırken fark etti. Onun çok güzel ve zarif olduğunu düşündü. Chanyeol üç hafta boyunca kom...