TEHLİKELİ GÜZEL(tamamlandı)

By meridavis

2.3M 106K 15.8K

Beril AYAZ...Türkiye'nin en büyük gizli servisin de çalışan,bir çok başarıya imza atan ve haksızlığa tahammül... More

kimse tatilimi bozamaz!
Tanışma
Teşekkür
Bende dahilim
Küçük De Luca
Avcı modu ve Çikolata
Karışan işler...
Dövüş
Kafayı bulan iki kadın ajan
Bana Aitler
Tutmayan Planlar
Hissiz Part 1
Hissiz part 2
Hoşa gitmeyen şeyler
Kadınlar tehlikelidir
İşte benim kadınım!
Antlaşma...
Erkekler...
Sürpriz
Dengesiz duygular
Güzel elin...
Melek...
Burada...
Kalbini kapatamazsın.
Acımasız değil tehlikeli...
Zorlama itiraf
Sadece biz...
Mutluluk part 1
Mutluluk part 2
Tatlı intikam(!)
Final 1.kısım
Final 2.kısım
Teşekkür ve Açıklama
Özel bölüm 1
Özel bölüm 3
Özel bölüm 4
8 MART
Emek hırsızlığı
Özel Bölüm 5
Uzun zaman oldu :)
Küçük bir duyuru
Özel bölüm 6
Özlendiniz/Yeni Kitap
SİRİUS
Özel Bölüm Hakkında/Önemli!!!
Özel Bölüm 7
Bruno ve Vincent Bölüm 1

Özel bölüm 2

34.1K 1.5K 180
By meridavis


Sonunda bitti ve ben bu saatte yayımlıyorum.Kontrol ettim ama hatam varsa kusura bakmayın lütfen çok uykum var.Uzatmıcam söylemek istediğim üç şey var.İlki bölüm geç gelicek duyurumu anlayışla karşılayan siz değerli okuyucularıma....Hepinize çok teşekkür ederim gerçekten.Beğenip yorum yapan ve bana moral vermek isteyen herkese çok çok teşekkür ederim.Basit iki kelime ama elimden maalesef fazlası gelmiyor ki ben "özür"ve"teşekkür"kelimelerinin herkesin kullanması taraftarıyım.

İkincisi bu bölümde Beril yazmak çok istedim ama ona farklı bir bölüm yapma kararı aldım.Sonraki özel bölüm ne zaman gelir bilmiyorum pazartesi okulum başlıyor ki farklı bir kurgu da var aklımda onu da ne zaman faaliyete geçiririm bilmiyorum sadece boş zamanlarımda yazıp inşallah sizlerin beğenisine yayımlıcam.

Son olarak da bölümü geç yazmama neden olan olay.Konuyu açmıcam sadece hayatınızın çok değerli olduğunu hiçbir şeyi ertelememeniz gerektiğini ve zamanın çoğunu mutlu olarak geçirmeniz gerektiği düşüncesi içinde olduğumu söylemek istedim.Ölüm kapıda.Hiç bir şey garanti değil.Bu yüzden mutlu olun.Kin tutmayın.İyilik yapın.Çevreye canlılara zarar vermeyin bla bla bla....böyle yani devamını siz biliyorsunuz şimdi sizlere iyi okumalar inşallah beğenirsiniz.Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.Sağlıcakla kalın....

EMİLY

"Fazla uzatmadın mı?" Emir'in sorusunu duymazdan gelip dişlerimi sıktım.Sinirden titreyen ellerle çantamı karıştırıp evimin anahtarını ararken geçen her saniye beni daha da geriyordu.Alt dudağımı ısırıp en sonunda bulduğum anahtarı deliğe soktum ve kapıyı açtım.

Bileğime sarılan güçlü elden kurtulmak için elimi kendime çekmeye çalışsam da o kadar titriyor ve kendimi ağlamamak için tüm gücümü harcıyordum ki en ufak bir efor harcayamıyordum.

"Emily yüzüme bak!"sert sesiyle sinirden kızardığıma emin olduğum yüzümü normalde olsa bakmaya doyamıyacağım siyah gözlerine çevirdim ve topuklularıma rağmen uzun olan boyuna karşın başımı hafifçe geriye attım.Sakin olmaya zorladığım sesimle tısladım.

"Beni eve bıraktığın için saol.İyi geceler" içeri girmek için döndüğümde kurtaramadığım bileğimi sıkması onunda öfkelenmeye başladığı anlamına geliyordu.Ama burada sinirlenmesi gereken de bendim haklı olan da.

Beni çekiştirip eve sokmasına dişlerimi sıkarak izin verirken her şeyin biteceği veya başlayacağı zamanın geldiğini anlamak zor değildi.

"Bırak bileğimi!"tıslayıp salona doğru attığımız adımlarımızı durdurmaya çalıştım.

"Bırakmam!"birden bağırdığında gözlerimi ağlamamak için kırpıştırdım.Karşıma geçip sakinleşmek ister gibi nefes aldı ve gergin olduğu belli bir şekilde beni önüne doğru çekti.Ellerini yumruk yapıp gözlerini kapadı.

Sinirle ve kırgınlıkla bileğimi ovalarken gerçekten deli gibi tepinmek istiyordum.

"Sorun ne?Neden uzattın bu kadar?"sorusu beni afallattı.

Kapkara olmuş gözlerine bakarken şaşkınca sorar gibi"uzatmak?"dedim.

Sonra ise gülmeye başladım.Başımı iki yana sallayıp deli gibi kıkırdadım.Tepkime gözleri irileşti.Bana doğru attığı endişeli adıma geri çekildim.

"Uzatmak öyle mi!"bağırırken ellerimi sinirle saçlarımdan geçirdim."Akşam yemeğimizde seks arkadaşınla karşılaştık!"dişlerimi gıcırdattım"sana asıldı!Nişalın yanındayken!"

"Üzgün-"sözünü kestim.

"Üzgünüm!Üzgünüm!Üzgünüm!Yeter!Anlıyor musun?Yeter!Geçmiyor!Lanet olsun ki özür dilemekle geçmiyor!"

"Burada benim ne suçum var?Nereden bilebilirdim orada olacağını?"inandırmak ister gibi çıkan sesine kanmadım.Anlamıyordu!Sol yanım...sol yanım sıkışıyordu.Canım acıyordu.Sadece şimdi de değil.Öncesinin sızısı kanıyordu.

"Neden terslemedin kadını!Nazikçe selam vereceğine sözünü kesip yollasana neden konuştun onunla!"

"Emily.Güzelim bak empati yapıyorum.Haklısın ama bu tepkin çok fazla."mantıklı olmaya çalışması ve alçak tonda çocukla konuşuyormuş gibi kelimelerini seçmesine gözlerim yanmaya başladı.Anlatamıyordum!Anlamıyordu!Sıkışıp kalmıştık.

"Emir git lütfen kendimi tutabileceğimi sanmıyorum!"sesimi alçatsamda baskılı bir şekilde konuşmuştum.Ama cümlemin altında yatan duygu bariz bir şekilde ortadaydı.

Vazgeçmişlik.

Umutsuzluk.

Yalnızlık.

"N-ne?"kekelemesine bile şaşıramayacak düzeyde kendimi dizginlemeye çalışırken yüzüme inanamaz gibi bakan gözlerden çektim bakışlarımı.

"Sen ne dediğinin farkında mısın?Ne demek oluyor!Lanet Olsun!Orospunun biri yüzünden neden bana böyle davranıyorsun!Tek sorun ona nazik davranmam mı!Emi-"onu duymazdan geldiğimi farkedince bir eli kolumu sıkıca kavradı.Diğeri çenemi tutup gözlerine bakmamı sağlarken açıkça okunan korku başından beri yanan gözlerimi daha beter bir duruma soktu.

"Yemin ederim seni daha rahatsız bir duruma sokmamak için terslemedim!Emily lütfen!Kadını hatırlamadım bile!"çaresizce kendini ifade etmeye çalışan adama bakarken alamadığım her bir nefes boğazıma dizildi.

"Emir bir şeyler..."yutkunamadım"eksikliğini hissettiriyor."umutsuz fısıltıma içe çöken yanakları öfkesini belli etti.Gözleri yüzümü ifadesizce tararken tüm eğlence içinde umursamaz görüntüsü gitmişti.

Güzel bir adamdı.Kalbi çok güzeldi.Gözleri için ölmeye değerdi.Dudaklarına bir çok beste yapılabilirdı.Ruhu için tüm yaşamımı vermeye razıydım.Kalbimi her defasında havalandıran bedenimi ateşler içinde bırakan ve içimde her geçen saniye büyüyen tek erkekti.Ailemin yokluğunu arada da olsa hissettiğimde düşüncelerime gelen ismi tüm mutsuzluğumu silmeye yeten tek insandı.

Yine de tüm bunlara karşılık tek bir hareketi ölümden beter yaralayan da tek kişi oydu.

"Söylesene Emily..."sessizce mırıldanıp ifadesizce gözlerime bakınca bende onun siyah derin kuyularına çekildim"Düğünümüzü neden erteliyorsun?"

Neden?

Neden?

Neden?

Kelime beynimde yankılandı.

Kalbim sıkışmaya devam ederken sanki biri üzerine asit dökmüş gibi hissettim.Dudaklarım aralanıp geri kapandı.

Sanırım cevabı görmüştü.

Ona vurmuşum gibi bir iki adım sarsakça gerilerken tuttuğu kolum yere düştü.Başını hafifçe iki yana sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı ve eğreti bir gülümsemeyle benden kızaran gözlerini kaçırdı.

"Evlenmek istemiyorsun."yalın bir gerçeği dile getirir gibi çıkan sesine rağmen zorlandığı sesinin boğukluğundan anlaşılıyordu.

Bu kadardı.

Daha fazla tutamadım kendimi.Göz yaşlarım sessizce akarken karşımda mahsunca duran adama kızdım.Kendime kızdım.Bu geceye, her şeye kızdım ve bunu en yakınımdakine yansıtmayı tercih ettim.Beril'in bizi barıştırmasına rağmen hep kendi zamanını sinsice bekleyen o duyguyu daha fazla geri plana atamadım.

Şüphe.

Güvensizlik.

"Beni suçlayamazsın!"bağırdığımda irkildi.Kızaran gözlerini kırpıştırıp benimkilere bakarken başını iki yana salladı"Ağlama."çaresiz sesine ve kelimesine geri adım attım.Ellerini yumruk yapıp bana yaklaşacağı sırada "Sakın!"diye sesimi yükselttim.Neden gitmemişti ki?Şimdi onu da kendimi de kıracaktım.Daha fazla yara açacaktım belkide ikimizde.

"Güvenmiyorum sana!"boğazım parçalanırcasına bağırdım."Denedim!Gerçekten denedim ama olmuyor!Seni deli gibi seviyorum ama içim içimi yiyor!Allahın belası o gece aklıma geliyor!"umutsuzca çığlıklarımı duyurmak istedim"Neden gittin de yattın ki o kadınla!Neden İstanbulun yarısıyla birlikte oldun!Allah kahretsin!"içimdeki sönmeyen kıskançlıkla gördüğüm ilk şeyi elime aldığım gibi yere fırlattım.

Yetmedi.Kalbimin ağrısı boğazıma gelip beni tıkarken "Lanet Olsun!"diye bağırıp masaya yaklaştım ve tek tek tüm bibloları duvara fırlattım.Yetmiyordu!

Yetmiyordu...

"Lanet Olsun!"çığlık atıp elimdeki vazoyu atarken göz yaşlarım şiddetlenmiş görüşüm bulanıklaşmıştı.

"Emily dur!"

"Annesi ve babası yok öyle mi?"

Lanet Olsun.

"Kendine zarar vereceksin!"

"Senin gibi bir piç bu okulda olmayı hak etmiyor!"

Lanet Olsun!

"Dur dedim!"kollarımı arkama götürüp beni kolayca etkisiz hale getiren kaslı beden daha da öfkelenmeme neden oldu.Bedenim kriz geçiriyormuş gibi titrerken"Bırak beni!"diye bağırdım.Kurtulmak istiyordum ondan.

Çırpındım."Bırak!"

Neden bana ait bir şey yok?

"Sakin ol!"sıcaklığını hissettiğim her saniye vücuduma iğnelerin batması gibi ruhumu acıtırken sorunun ne olduğunu sordum kendime.

Daha fazla çabaladım ondan kurtulmak için.

Neden yalnızım?

"Bırak dedim!"

Neden?

"Emily lütfen!"

Neden?

"Bırakkkkk!"çığlık attığım da serbest kaldığım gibi ona doğru döndüm ve içim dışıma çıkarcasına ağlayarak göğsüne yumruklarımı geçirmeye başladım.

"Neden çok fazla kadınla birlikte oldun ki!"sertçe vurdum kalbine"Neden beni çok geç sevdin!"bir tane daha vurdum belki beni anlardı"Neden yanımda değildin!"burnumu çekip ağrıyan başım ve kaybolan görüşümle zayıfça siyah gömleğine tutundum.Bileklerimi sıkan sıcaklığıda tutuşuda hissedemiyordum."Söylemek istedim..."

Gerçekten istemiştim.Onu farklı kadınlarla gördüğüm heran bağırıp çağırmak istedim.

Burnumu tekrar çekip zayıfça ama inandırmak istercesine mırıldandım."Söylemek istedim...yanlış yerdesin...yanımda olman gerekiyor...demek istedim ama..."gözlerimi sımsıkı yumup taşıyamadığım başımı göğsüne yasladım."Olmadı..."sesizce fısıltımı tekrarladım"olmadı"

"Emily..."çaresiz fısıltısı uğuldayan kulaklarıma karıştı.Bianda ağırlaşan kemiklerim bacaklarımın beni taşıyamaz duruma gelmesine neden oldu.Dizlerim bükülürken Emir de benimle beraber yere çöktü.Sessiz hıçkırıklarımı durdurmak için dişlerimi sıksamda başaramadım.

Sadece yanımda durup beklemesi bile beni bu denli etkiliyorken ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.Ondan uzak da kalamıyordum onunla tam anlamıyla birlikte de olamıyordum.Bir kaç aydır beraberdik ve beni cinsel anlamda zorlamasada istediğini görebiliyordum.Bende istiyordum ama yetmiyordu işte.Eğer onunla o yolda da birlikte olursak tamamıyla teslim olmuş olacaktım.

Tanrım...Tanrım....Tanrım...

Şuan yaptığım neydi?Boşuna bir kavga sebebi miydi?Bahane miydi?Kendime karşı olan bir güvensizlik miydi?

O kadının yılışık tavrını anlamazdan gelmesi ve nazikçe konuyu kapatıp yollaması hiç şüphesiz seven her kadını rahatsız ederdi.Sonuçta düşündükçe delirmene neden olabilecek bir olay yaşanmış ve eski de olsa bedensel temasta bulunmuştu.Yapmam gereken olgunlukla karşılayıp yemeğe devam etmek miydi?Üzgünüm ama midem bunu kaldırmazdı ki kaldırmadı da...

"Emily..."sessiz çağrısına iç çekip bilinçsizce kendi dünyamdayken yavaşlamış olan yaşlar ıslak ve birbirine geçmiş kirpiklerimi aralamama izin verdi.Yinede güzel siyah gözleri yerine zemine odaklanmayı tercih ettim.Uyuşmuş gibiydim.

Cevap vermeyince boğazını temizlemesine rağmen boğuk olan sesiyle devam etti."Ben senden sonra barda çok içtim...evet..."derin bir nefes aldı ve tek bir seferde söylediği kelimeler benim kaskatı kesilmeme neden oldu"Ama kimseyle birlikte olmadım."

Sessiz kaldım.Aklımda beliren tüm soru işaretleri kendini belli etmesine rağmen o an yaşadığım karmaşık duygular arasında sıkışıp kaldım.Bir yanım sana yalan söylüyor inanma derken diğer yanım ona inan ve rahatla kendine mutluluğu çok görme diyordu.

"Sana...size...herkese o kişiyle birlikte olduğum anlamına gelecek şeyler söyledim."yavaşça yutkundu."bunun iki nedeni vardı....ilki kendime ceza verme isteğimdi...ikincisi..."burnunu çekti"ikincisi...beraber olmasam bile fazla yakınlaşmıştım ve bu bile yeterdi mide bulandırıcı bir duruma düşmeye."

Alt dudağımı ısırıp kendimi ondan uzaklaştırırken beni serbest bırakmasına sevinmiştim.Onunlayken...ona yakınken nefes alamıyor söylediklerini sindirmem daha da zorlaşıyordu.Her kelimesi zihnimde ağrı vericek şekilde yankılanıyor ruhumu yakıyor ve midemin kalkmasına neden oluyordu.

Hiç şüphesiz çocukluktan gelen güvensizliklerim ve yaşanmışlıklarım ne kadar engellemeye çalışsamda kendini belli ediyordu.Belkide bu yüzden en ufak bir şey bile zamanını bekleyip sinsice bana saldırıyordu.Ve bende bunu sevdiğim adama yansıtıyordum.Kesinlikle suçluydu...ama bende suçluydum.Sadece....sadece onu önceden bile olsa paylaşmak istemiyordum.

Şimdi ise Angelina ile yatmadığını söylüyordu.Gerçekten kendine verdiği cezanın bana verdiği zararı farketmemiş miydi?Şuan bile karşı cinsle soluduğu havayı kıskandığım adamın bana hassas olduğum bir kişi hakkında olan yakınlaşmasını anlatmasını kaldıramıyordum.Ne objektif olabiliyordum ne de mantıklı

"Bana inanmayabilirsin...güvenmediğinide biliyorum ama Emily...Emily ben...ben yemin ederim ki cezamı çektim."sırtım ona dönük olsada hareket ettiğini hissettim.Boğuk bir sesle devam ettiği sırada çıplak bacaklarım üzerine koyduğum ellerimi yumruk yaptım.Tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim.

"O gece..."gözlerimi sımsıkı yumdum.Yutkundu."O gece onu kötü bir şekilde bıraktım öylece ve evime gittim."ondan uzaklaşmak için emekleyeceğim sırada nefesini ensemde hissettiğimde kaskatı kesildim.Sanırım bunu farkettiği için bana dokunmadı.

İyiki de dokunmadı

İyiki de yüzüme bakmadı.

İyiki de nedensizce akan yaşlarımın farkında olduğunu belli etmedi.

İhtiyacımız olan buydu galiba.Açıkça konuşmak ve dinlemek.

Onu affettiğimi söylediğim günden beri herşey normalmiş aramızda hiçbir sorun yokmuş gibi ilişkimize başlamış,başlarda acemice hissettiğimiz duygular ve davranışlar varlığını gizleyen ve yok sayılan o eksiklikleri hissettirmemişti.Zaman geçtikçe ise benim açımdan unutamadığım unutamayacağım konular gündeme gelmiş ikimizide üzmeye ve kırmaya yetmişti.

"Midem bulandı.'Ne yapıyorum?'diye düşündüm."kaşlarını çattığına emin olduğum bir şekilde devam etti."Kustum...duş aldım...yeşil kırgın bakışlarından kurtulmak için olanları unutmak istedim.Tadını.kokunu.dudaklarını lanet olsun ki gözlerini unutmak istedim!"sesimi çıkarmak istemesemde omuzlarım sarsılmaya başlamıştı.Sesi kendine sitem ediyormuş gibi dişleri arasından çıkıyordu.

Ve onun kendisine karşı olan en ufak bir olumsuz duygusu beni yaralıyordu.

Ne saçma bir şeydi bu böyle.Ona hem kızgındım hem tutkun.

"Emily..."omzumdaki tüy yumuşaklığındaki dokunuş irkilmemi sağladı.Kendime engel olamadan ona döndüm.Bana yardımcı olup istekle ama yavaş bir şekilde kendine çevirdiğinde gözlerine bakacak cesaretim yoktu.

Zorlamadı.

"Unuturum diye uyudum..."titreyen bir sesle fısıldadı"yine seninle uyandım,belli ki uyurken de sevmişim seni"

Gözlerim odağını ona çevirsede bulanık görüşüm nedeniyle göremedim siyahlarını.Burnumu çekip gözlerimi sertçe sildim.Anlık gördüğüm tek şey kızarmış gözler ve ıslanmış yanaklardı.Bir şey söylemek ister gibi dudakları aralandı ama sonra kapanıp zorlandığı belli olucak bir şekilde bakışlarını kaçırıp başını eğdi.

"Emir..."fısıltım bitmeden kollarımı boynuna sarıp ağlamaya başladım.

Bana ait bir aile istiyordum.

Bana dünyadaki en değerli şeyiymişim gibi bakan birini istiyordum.

Sahip olmadığım bu iki şeyden başka bir şey umrumda değildi.

Babamın veya annemin bana olan sevgi dolu gözlerini hatırlamıyordum.Beni karşılıksız sonsuz bir sevgiyle sevebilecek iki insanı artık anılarımda hissedemiyordum.Belkide bu yüzden onları hatırlatan bir sevgili istiyordum.

Burnumu sıcak boynuna gömüp sessizce ağlarken kolları çoktan belime sarılmış beni içine sokmak ister gibi sımsıkı kendine çekiyordu.Başı saçlarıma gömülmüş bir şekilde olduğu için konuşmasını dinlemekte o kadar zorlanıyordum ki sıktığım bedenimi rahatlatmak istesemde kendime engel olamıyordum.

"Tedirgindim aslında!sana kötü davranmak istemedim ama!"burnunu çekince aramızda mesafe olmamasına rağmen daha çok sokuldum ona.Kucağında,sıcaklığında iyiydim."Ya başkasını seversen?"gerilen bedenini rahatlatmak ister gibi başımı iki yana salladım olumsuz anlamda.

"Dayanamam....o yüzden şimdi sakın bana senden vazgeçmemi söyleme.Benden de vazgeçme."boynumu yumuşak ve sıcak dudaklarıyla hafifçe öpünce titredim."aldım artık seninle olan günlerin tadını.Bırakamam.Bırakmam!"

"Be-en..."bir şey söylemek istesemde sadece anlamsızca kekeledim.

"Şşş..ağlama artık.Dinle sadece...."göğsü inip kalkınca ıslak kirpiklerimi kırpıştırıp biraz daha duruma alışmış bir şekilde merakla kelimelerini bekledim."en başından sana anlatmalıydım."yutkundu"ama kolay değil."alayla devam etti "en azından benim gibi egosu tavanda piçin teki için"

Tüm atmosferi değiştiren sözlerine ilk tepkim ağzımın açık kalmasıydı.İkincisi ise boğukça kıkırdamak oldu.Kişiliğini belli etmişti işte.

Rahatlamış gibi gergin bedeni gevşedi.Kolları sıkılaştı.

"Sana kötü davrandım.Herkese kötü davrandım.İtiraf ediyorum ergen gibi etrafta 'ben haklıyım!ben haklıyım!'diye dolandım.Üstüne geldim...iğrenç herifin tekiyim!"son cümlesindeki siteme bir yanım kırgınca eşlik etti.

"Asla bir bahane olamasada korktum kızılım.Çok korktum.Zaten sonra kabul etmek istemediğim o duygu beni kıskıvrak avucuna aldı.Sen..."dişlerinin gıcırtısını duydum

Dikkatlice bir annenin yavrusunu göğsüne saklayıp hikaye anlatması gibi onu dinlerken kaşlarım kalktı."Sen!Bruno ile nişanlanırken ben senin ilgisizliğin ve yalanda olsa başka bir adama ait olman düşüncesinde boğuluyordum."

Kendiyle konuşuyor gibiydi."Güçlü görünmeye çalıştım...rol yaptım.Aslında ölecek gibiydim!"

İçimde duyduğum bianlık suçluluk hemen silindi.Dengesizleşen duygular ve karmaşık düşünceler birbirini takip ederken onun titreten sesini dinlerken istediğim ve yapmam gereken şeyleri düşünmeye karar verdim.Mantıklı olmak adına zihnimi malzeme bilimi ile rahatlatmaya çalışırken son sürüm cihazların alaşımını düşündüm.

"Ah!Beril!Lanet kadın!"isyanına gözlerimi devirdim ve Demir-Karbon alaşımını aklımın bir kenarına yazdım.

"Yine de her zaman bir şeyler öğretiyor manyak kız!"huysuz ama sevgi dolu sesine gülümsedim.

Karbon demir alaşımı güzel fikirdi.Hem ısıyada dayanaklı olurdu.

"Bu yüzden yaşamın kısa olduğunu kendime ilk defa bilinçli bir şekilde anlattım.Dürüst oldum.İlk defa bir şeyleri saklamaktansa açıkça dile getirdim..."bir eli saçlarıma çıktı.Yavaşça okşamaya başladı."30 yıllık hayatım boyunca ilk defa"son kelimenin üzerine bastırdı tekrar ve tekrar"ilk defa!...kendime karşı açık oldum ve bu...bu çok güzeldi."

Gerçekten güzeldi.Onunla olmak.

Kendimi uzun zamandan sonra Emir'le rahat hissediyordum.Eminim bunun nedeni korktuğum ama merak ettiğim konular üzerine açıkça konuşmaktı.En azından o konuları Emir'in ağzından dinlemekti.Duygu ve düşüncelerini kendine olduğu gibi bana itiraf etmesiydi.

Aramızda olan tek sorun bu muydu yani?

O yüzden mi şimdi daha iyi hissediyordum?

Başta olan tüm karamsar duygularım gitmişti.Nedeni bu muydu?

Pekala!

Daha iyiydim!

"Biliyorum bana inanman ve güvenmen zaman alacak...ama..."kararlı ve sert bir sesle devam etti."vazgeçmicem.Uzun zaman önce yalancı barbielere sırt çevirip gerçek bir adam olmam gerekirdi.Emily..."bir eli saçımda dolanmaya devam ederken diğeri çeneme geldi.Yavaşça kaldırmasına izin verdim.

Siyah gözleri gerçektende kızarmıştı.

Bu görüntü beni afallattı.Sanki biri bana tokat atmıştı ve beynim çalışmaya başlamıştı.

Emir?

Gerçektende ağlamış mıydı?

Bir kaç saniye yakışıklı yüzünü ve saklamayıp bana kendini tamamiyle açtığını kanıtlayan ifadesini inceledim.

Emir'in ağlaması normalde söz konusu bile olamazdı.Gözlerinden korku isimli duygu geçişi olmazdı.Yalvarma kelimesinin ise onun sözlüğünde olması başlı başına imkansızdı.

Yine de...

Yine de...

Şu geçen aylar boyunca...birçok defa gördüğüm ama görmezden geldiğim...ya da o an anlamak istemediğim tüm yüz ifadeleri gözlerimin önüne geldi.

Neden şaşırıyordum ki?

Şuan çenemi ve saçlarımı yumuşak hareketler ile okşayan gözlerimin içine kara alevler ile ama bu ateşe zıt bir şekilde 'lütfen'nidaları içinde bakan güzel adamı da kendimi de boşuna mı hırpalamıştım.

Ona verdiğim zarara bu kadar kör mü olmuştum?Gecenin başındaki tüm sinirim uçup gitmişti bile.Küçüklükten gelen ufak bir sevgiye aç olan arsızlığım,onsuz yapamazken onu bırakma düşüncesi ise tamamıyla yok olmuştu.

Önceden olan şeyler için şimdi mi çöpe atmayacaktım.Emir'in karakterinden ödün vermesi benim içindi.

"Biz birbirimize aitiz Emily!"sesine ve gözlerine hipnotize olmuş gibiydim.Gözleri yüzümü en ince ayrıntısına kadar incelerken tek yaptığım nefes almaya çalışmaktı.

Her şeyi bırakıp sadece sevebilir miydim?

Bir süre odağını kaybetmiş bir şekilde gücü ruhundan ve kararlarından gelen gözlere baktım.Sonrasında ise Emir'in de zaman içerisinde büyüdüğünün farkına vardım.Sorunsuz bir çocukluk mükemmel bir aile ve dertsiz yaşamı boyunca şüphesiz şımarık davranan biriydi.

Çünkü bilmiyordu.

Etrafında hep onu destekleyecek üzgün olduğunda sırtını sıvazlayacak bir çok insana sahipti.Acı olarak çektiği en fazla fizikseldi ki bir insanı yaralayan bedensel değil ruhsal acılardı.O hiç bedeni dışında incinmemişti.Bu yüzden de beni anlamamıştı belkide.

Beni...ailesini...dostlarını...

Beril geçirdiği hastalık sonrası kazandığı üstün özellikleri sonucu hep farklı bir tavır görmüş her defasında ondan daha fazlası istenmişti.Sonuçlarını bedeninden silse bile ruhundan ve psikolojisinden silememişti.

Burak her ne kadar Emir gibi pervasız görünsede üstünde taşıdığı hayatların özellikle bu kişiler sevdiği insanların olmasından dolayı güçlü görüntüsü ardında çok fazla strese ve korkuya sahipti.Kesinlikle ekipteki herkes birine bir şey olucak diye korku içindeydi ama o farklıydı.Tüm herkesi koordine eden,plan yapan ve bir arada tutan o cüssesi korkunç kalbi yumuşacık adamdı.

Deniz tam olarak ne yaşadı neler gördü hiçbir fikrim yoktu.Beril dışında ayrıntılı bir bilgiye eminim Burak bile sahip değildi.Yinede biliyordum ki çocukken ailesiz kalmak zaten yeterince büyük bir parça koparıp alıyordu insandan.

Zamanla iyileşmeyen kabuk saran tek bir dokunuşla içinden kan fışkırabilecek bir yara bırakıyordu.

Bende sınandım.

Hepimiz bir şeylerin altında ezildik.Önce ayağa kalktık sonra emekledik...Şimdi ise yürüyoruz.Çünkü koşmak hem riskli hemde zor bizim için.

Ama Emir...

Derin bir nefes verip gözlerimi sertçe sildim.Bana odaklanmış gözlere bakarken ellerim sert çeneye çıktı.Avuçlarım arasına aldığım yüzü okşarken gülümsedim.Küçük bir çocuğun umuduna büyük bir adamın gözlerine sahip yüze yaklaştım.

"Öyle olsun bakalım..."diye sessizce mırıldanıp anında ışıldayan zeytin gözlere gülümsedim.Bakışları bir şahin gibi kıvrılan dudaklarıma indi ve yutkundu.

Bende yutkundum.

Çaresiz ve aç gözlerle bana bakınca ise sadece gülüp dudaklarına sokuldum.

Karar vermiştim.

Demir ve Karbon alaşımından oluşan bir kelepçe yapıp Emir'i kendime mühürleyecektim.

***

4 YIL SONRA-EMILY----

"Emir hayır lütfen ama zararlı onlar!"

"Daddy...."mırlayıp yavru köpek bakışlarını atan ve parmağıyla çikolataları işaret eden prensesten çok bu işareti bekliyormuş gibi "Hemen güzellik!"diyip reyona alış veriş arabasıyla yönelen hızlı prense baktım.

Beni duyuyor muydu?

Sakinleşmek için derin bir nefes verdim.

Tanrım!

Talia babasının yanından başını uzatıp bana sinsice sırıtırken ağzım açık kaldı.

Bu kız kime çekmişti?

"Emir!"sessizce cırlayıp etraftaki insanları kaçamak bakışlarla süzdüm.Ardından acele adımlar ile iki çocuğun yanına gittim.Büyük olan bana yutkunarak dönerken bücür olan arabanın sepet kısmına oturmuş küçük pembe ayakkabıları ve şişman sallanan bacaklarıyla reyonda gözüne hoş görünen paketleri inceliyordu.

"Kızılım sinirlenme ama ya..."diye beni etki altına almaya çalışan bakışlara kanmamak için direndim.Küçük prenses daha çok cadı daha 2 buçuk yaşındaydı ama şimdiden maşallahı vardı.

"Emir sadece yumurta ve süt alacaktık!Hem daha çok küçük abur cubur zararlı!"umutsuz cümlelerimi sıralarken kocam kendini toplayıp parlayan gözlerle boynuma doğru başını eğerken tedirgince gözlerim irileşti.

"Ne-ne yapıyorsun?"kekelerken siyah 'kazandım'bakışlarına boğazım kurudu.

"Parfümünü mü değiştirdin?Çok güzel kokuyorsun."

"Hayır..."diye mırıldanıp alttan alttan bakarken alt dudağımı dişlerim arasına aldım.

Sıcak mı olmuştu?

"Bu rujun rengi ne böyle pembe pembe"boğuk bir sesle devam etti" iştah açıyor."bir adım daha dibime girince nefesimi kontrol altına almaya çalışıp görüş açımı kaplayan yüzü incelerken yüksek IQ çoktan sıvılaşmıştı.

"Sürmedim ben şeyden dolayı ee..."anlamsız kelimelerime ve düşünme yetisini kaybeden beynime sinirlenirken serseri bir sırıtış içinde olan adamın 'tamamdır'bakışlarına daha da öfkelendim.Bu anı "Daddddyyyyy....."diye nazlıca kesen yumuşak sesle kendime geldim ve agresif bir şekilde üzerime eğilmiş kaslı bedeni iteledim.

Başımı başka tarafa çevirip kollarımı bağladım.Huysuzca söylenirken bize bakan kaçamak bakışları yok saydım.

"Rujmuş!Ne ruju ya?Üzerimde eşofmanla ve ev topuzuyla süt almak için çıktığımız bir alışverişteyiz.Hem ben parfüm kullanmıyorum ki!"dudaklarımı büzüp ona bakınca duruşumu taklit ettiğini gördüm.Gözlerimi kıstım.

Koluna uzanmaya çalışan ama uzanamayan kızını gördüğünde kızıl saçlarını öpüp dert yanmasına ise gözlerimi devirdim.

"Mommy çok huysuz değil mi prenses?"

Yandan bir şekilde Talia'ya baktım.Koca gözlerini kırpıştırıp bir bana birde babasına baktı.Sonra ise cool bir şekilde 'hıh!'diyip sol tarafındaki çikolatalara uzanmaya çalıştı.

Emirle aynı anda birbirimize bakarken ikimizde gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.

"Hangisini istiyorsun bakalım kızıl kafa..."diye umutsuzca mırıldanan ve Talia'ya dönen benimkine eş eşofmanlı adam enfes bir manzara sunuyordu.

Dudaklarım kendiliğinden şefkatli bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldı.Şükreden gözlerle kızına yardımcı olan ve incitmemek için hafif hafif dokunan adama bakarken kalp atışlarım her zamanki gibi hızlandı.

"Emir ben yaparım ona tatlı ama sağlıklı olan şeyler lütfen çikolata olmaz"

Kesin bir dille cümlemi bitirmiştim.Emir uzun koluyla aramızda olan kısa mesafeyi kapattı ve beni belimden kendine çekip vücuduna yapıştırdı.Başımı hafifçe arkaya atıp siyahlarına bakarken alnımı öptü.

"Bunu cad-pardon prenses kızımıza söyle annesi"diye yumuşakça mırıldandı.

Gerçekten hiçbir şeyimiz normal değildi.Birbirimize dokunmadan duramamamız aile içinde normal karşılansada etraftaki dik bakışlar anormal diye bağırıyordu halimize.

Derin bir nefes alıp gri ceketinin yakalarını tuttum."Seni dinler sen söylesen..."tatlı tatlı söylensemde şuan ilgilendiği şey kelimelerim değil yüzümdü.Yinede her bir ayrıntımı incelemeye devam edip mırıldandı.

"Ağlamasını istemiyorum.Dayanamadığımı biliyorsun"

"Dad!Mommy!"bianda çığıran kızımızla gözlerimi umutsuzca yumup açtım.

"Kime çekti bu kız ki?" diye merakla ve birazda sitemle söylenip kocamın kollarından zorda olsa kurtuldum.Küçük yüzü avuçlarım arasına alıp pamuk gibi ikna etmeye yönelik sesle konuşmama başlamadan önce Emir'in homurtusunu duymazdan geldim.

Yine de gülümsememe engel olamadım.

"Görünüş olarak senin kopyan olsada en olmaması gereken kişiye çekmiş!"

Ahhh!

Beril!

İkimizin de kızı vardı.

Talia bana görünüş olarak benzese de karakter olarak Beril'in çocuk haliydi.

Gazel Giona ise görünüş olarak babası ve abisine benzerken karakter olarak bana benzetiliyordu.Her ne kadar annesine benzemesede neredeyse dört yaşında olan minik annesine en az abisi ve babası kadar düşkündü.

"Bebeğim bunları almasak yerine ben sana güzel kurabiyeler yapsam"

Güzel ve sağlıklı.

Cevap olarak alt dudak dışarı çıkınca derin bir nefes aldım.

"Kek de yaparım."dudaklarımı tadını almış gibi özendirmek istercesine yaladım yavaşça"hemde üzümlü"

Titremeye başlayan dudağa telaşla"Tamam!Kek değil pasta yaparım pembe pembe!"dedim son bir ümit.

Çilekli yapabilirdim.

Bian düşündü.Gerçekten bunu hissettim.Ama üç yaşında olan bir çocuğun yapamayacağı bir şekilde rolüne devam etti ve her şeye ek gözleri sulandı.

Kazanmıştı.

Derin bir nefes verip "Pekala!"diye mırıldandım."Çikolatalı süt de olur yanlarında."cümlem bittiği an kıkırdadı ve ışıldayan gözlerle başıyla onayladı beni.

Yenilgi içinde kocama döndüğümde koca eli ağzını kapamış omuzları sarsılan adam iyice tüm moralimi altüst etti.Yüzüm tamamiyle düşmüş ona bakarken kızı gibi parlayan gözlerle bana baktı ve elini kocaman gülümseyen dudaklarından çekti.

"Sende benim kadar dayanıksızsın ona"neşeyle söylenmesine omuzlarımı kaldırıp indirdim.Başını iki yana sallayıp yaklaştı ve yanağımı öptü.

"Dadddd hadi!!!" çığırıp kıkırdayan bücür "Süüüyt"diye devam etti.Kızına gülerek bakan adama göz devirdim.

"Süyt mü kızım!Hemen!"derken daha ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldığı gibi boş olan alış veriş arabasının içine koydu.Ağzım açık şaşkınlık çığlığım çoktan dudaklarımdan firar etmiş bir şekilde ilk 10 saniye durdum.Sonra arabanın başına geçen ve eğlendiği belli olan kocama baktım.

"Emir!"cırlayıp utançla ellerimi arabanın kenarlarına koydum"Tanrım!Çıkar beni burdan!"dikkat çekmemek için bağırsam da çoktan insanlar bize bakıp kıkırdıyordu.

Tanrım!

"Emir!"bir kere daha sessizce bağırdım.Çıkmaya çalışsamda umutsuzca hareket ederken eminim şuan yüzüm mosmor olmuştu.Emir gibi kıkırdayan ve tam arkamda olan Talia beni daha da utandırdı.

"Karıcım sıkı tutun.Kek falan derken acıktırdın beni."eğlenen sesine kötü kötü baksamda arabayı harekete geçirmesiyle utanç içinde inledim.

"Tanrım!Emir ne yapıyorsun!Bunun hesabını vericeksin!Tanrım!Tanrım!Tanrım!"hiçbir şekilde beni dinlemeyip Talia ve kendi kahkahası içinde reyonlar arasında hızla ilerleyen adama ek insanların bakışları gözlerimi sıkıca yummama neden oldu.

"Dad!Hızlııı!Mommy!"diye kıkırdayıp bağıran ve ona katılıp gülen adam kısa süre sonra benimde gülümsememe neden oldu.

Tanrım!İki çocuğum vardı.

Yani en azından ailemin bildiği iki çocuk.

Henüz karnımda yeşeren bir diğerinden kimsenin haberi yoktu.

Zor ama her bir anına iyiki varlar diyeceğim üç çocuğa bakmak sorun değildi.Bana ait bir ailenin olması kesinlikle ama kesinlikle her bir anı zor olsada sorun değildi.

Ellerimi karnımda birleştirip yüzüme çarpan rüzgarla gülerken hayatımın anlamı olan üç kişiyi bir saniye de kaybetmekten korkmak yerine daha da büyük bir şekilde gülümseyip onlara her saniye sahip olduğuma şükrettim.

***

---ŞEYMA-----

"Sence biraz daha yastık koymamız gerekmiyor mu?"

Kaşları çatılı derin derin ikizlere bakıp düşünen adama gülümsedim.Rahatlatmak istercesine arkamdan belime sarılı olan kalın kolunu okşadım."Bence 6 yastık fazla bile endişelenme"

Başını boynuma gömüp derince soludu.Etkisiyle titrerken başımı ona doğru çevirdim.Yumuşakça çenemi öptü.

"Belki de birkaç ay daha bizim odada yatmaları iyi olurdu"evin dışında sert olan sesinin tam zıttında artık alıştığım soğuk çıkan ama endişeli olan kelimelerine derin bir nefes verdim.

"Deniz ben bile bu kadar pinpirikli değilim."

"Ben senin yerine endişelenirim zaten sen gülümse yeter papatya(!)"anayasa maddesini dile getiriyormuş gibi düz bir şekilde söylediği cümleye dudaklarımı büzdüm.

Eminim elinde olsa benim yerime doğururdu Yankı ve Kayra'yı.

Belimi saran kollarından kurtulmaya çalışıp yerimde kıpırdanırken homurdandı.Tutuşu gevşesede kasılan kolları bırakmadı beni.Gözlerimi devirip yan şekilde döndüm ve koca bedenine sarıldım.Başımı göğsüne gömdüğümde rahatladı ve sıkıca sarıp yatakta dip dibe uyuyan 7 aylık meleklere bakmaya devam ettik.

Yankı'nın gözleri ve Kayra'nın saçları benim gibi koyuyken güzel kızımın babası gibi masmavi gözleri oğlumunda güneşte parlayan sarı saçları vardı.Kayra sessizken Yankı daha cazgırdı.İlk başlarda çok zorluk yaşasamda sonraları alışmıştım.Mezun olmama rağmen şimdilik çalışamıyordum her şey ard arda geldiği için.

Ama ikizler biraz büyüdüğünde kesinlikle işe başlayacaktım.Zaten çocuklar yalnız kalmıyordu elden ele dolanıyorlardı resmen.

Gerek Deniz'in ailesi gerekse benim ailem Yankı ve Kayra'nın hastasıydı.

Saçlarımı seven eli tutup dudaklarıma götürdüm.Kocaman ama sessizce öpüp başımı yukarı doğru kaldırdım.

Odağıma anında giren masmavi gözler ve kalkık kaşlara sırıttım.

"Pişmiş kelle gibi sırıtma çirkin oluyorsun!"diye homurdanan sert sese zıt yanağımı sıkan parmaklarla daha da güldüm.Ses çıkartmak istemesemde yanağımı çekiştiren adamdan kurtulmak için başımı kendime doğru çektim."Ah!Öküz!Hani ben gülümsesem yeterdi."kısık desibelde mırıldanıp yanağımı ovuşturunca kaşlarını kaldırıp "Öküz?"diyen adam öyle bir baktı ki yutkundum.

Denizden kesinlikle korkmuyordum.Sadece karakterimde olan çekiniklikten dolayı tabi birde anneden öğrendiğim kocaya öküz denmez lafından ileri gelen bir mirasla düşünmeden söylediğim kelimelere utanıyordum.

Yanında rahat olduğum-ki bian olsun nezaketime izin vermiyordu-tek kişiydi.Sanki çirkefliğimden keyif alıyordu.

"Pardon pardon!"diye mırıldanıp sinsileşen bakışlarla mırıldandım"Sen Dünya'nın en nazik kocasısın"

Memnuniyetsizce homurdandı ve bana cevap vermek yerine kararan gözlerle sıkıca sarıldı.

Pişman oldum.

Ona kötü bir şeyi hatırlatmak istememiştim ama her zaman göründüğü gibi olmayan ve çok düşünen kocam büyük ihtimal zorlu geçen hamileliğimi aklına getirmiş 18 saat boyunca attığım çığlıkları zihnine doldurmuştu.

Benim demek istediğim şey ise Deniz'in ayaklarımı yumuşakça yıkamasıydı.

Çok utanmıştım.Çok mahcup olmuştum hatta yaşadığımız onca ilkten sonra bile en mahrem an o an gibi gelmişti ki bence hala daha öyleydi.

Her zaman soğuk ve düz bir adam olacaktı dışarıya karşı bunun farkındaydım.

Çekirdek ailesine karşı takındığı bulunamaz duyguların farkında olduğum gibi.

O gece bir kez daha aşık olmuştum Deniz'e...Saygı duymuştum...Allah'a binlerce kez belki de şükretmiştim.

Bedenim küçük ve zayıf olduğundan ikiz hamileliği benim için tehlikeli olmuştu.Deniz yanımda olduğu her an dikkat etmiş akşam işten geldiğinde yorgunluk falan dememiş ve benimle ilgilenmişti.Evde iş yapmama izin vermemişti.Onu ablamın bize yardım edebileceğine ise zor ikna etmiştim.Sonuç olarak son aylarda yükü uzun taşıyamayan ayaklarımda oluşan ağrı ve şişkinliklere bir gün elinde kovayla önümde tek dizi üzerinde çökmüş bir şekilde kesin dille tavır koymuştu.

Tüm itirazlarımı domates yüzümü hiçbir şeyi dinlememiş sadece kocaman ve nasırlı ellerinden beklenmeyecek bir incelikle küçük ama şiş ayaklarımı iğrenmeden tersine sevgiyle yıkamış krem sürmüştü.

O gece ağladım.

Hormonlardan veya başka bir şeyden hala bilmiyorum neden ama ağladım ve Denizden uzakta olmak istedim.

İzin vermedi.

Keskin bir yumuşaklıkla kendine çekti ve her zamanki düz sesi yerine ilişkimizin başladığı gün olduğu gibi titreyen sesle ikizlerle konuştu.

O anlarda işte ben bittim.Kendime gelmem zaman aldı.

Hala daha şaşıracağım şeyler yapan bu adam doğru adamdı.Ruh eşi alın yazı her neyse....benim için oydu.

Derin bir nefes alıp daha da sokuldum ona.

Gözlerini görme isteğiyle yanınca bianda kendimi durdurmayıp başımı kaldırdım.

"Papatyam...."mavilikleri beni kucakladığında gülümsedim.Benim gülümseyişim onu önceki depresif halinden çıkardı.Gülüşüm büyüdü."Dünyanın en güzel duygusu bu olmalı"diye fısıldadım.Alnını benimkine yaslayıp gözlerime sorarcasına bakarken ona yardımcı oldum ve parmak uçlarımda yükselip ellerimi omuzlarına çıkardım.Adanmışlığı yansıtan gözlerle ona baktım.

"Ne-"

Cümlesine başlamasına izin vermedim ve dudaklarına yapıştım. Kesinlikle Dünyanın en güzel duygusu buydu.

Sen ona bakarsın ve o sana çoktan bakıyordur.....

----BURAK-----

Tüm kaslarım ağrıyordu.Bu yüzden istediğim tek şey karımın sıcaklığında uyumaktı.

Arabayı parkederken dudaklarım yukarı kıvrıldı.Pekala!Belkide istediğim ilk şey karımın beni biraz daha yorması sonucunda sıcaklığıyla uyuyakalmaktı.

Kapıyı açıp çıkarken kaskatı kesilmiş omuzlarımı ileri geri hareket ettirdim.Tanrım!Ajan olmak hiç şüphesiz daha iyi bir işti benim için.Değiştiriyorum....benim ve ekip için....

Bir aileye sahip olmak demek artık görev alamaman demektir.Düşününce şuan yaptığımız güvenlik şirketi işini bile yapmamamız sakince hayatımızı geçirmemiz gerekirdi.Hatta hafızamızın bir bölümünün silinmesi lazımdı.

Tam olarak görevleri bırakmamış olmamızın en büyük nedenlerinden biri buydu.Kimsenin beynimle,beynimizle oynamasını istemiyorduk.

Diğer bir nedende arada verilen önemli çok önemli görevler olmasa karakterimizin bizi suça teşfik edebilme ihtimaliydi.

Tanrım!Korkunç insanlardık.

Derin bir nefes alıp arabanın camında kendime dalmış olduğumu farkettiğimde başımı iki yana salladım.Ne yapıyordum bu soğukta dışarda?

Acele adımlarla evin bahçesini geçtim.Eylemin arabası garajda olduğuna göre işten erken çıkmıştı.Bugün için üzgünce geç kalabileceğini söylesede karımı tanıdığımdan bir yanım umutluydu.

Yanılmamıştım.Oğlum ve karım eminim şuan evin içinde beni bekliyordu.

Düşüncesi bile muazzamdı.Kapıyı çalmak yerine anahtarla sessizce açtım.Evin sıcaklığı anında beni içine çekerken burnuma dolan güzel kokularla derin bir nefes aldım.

Midemin gurultusuyla eş Eylem ve Pars'ın sesi kulağıma dolunca göreceğim manzaranın beklentisi içine girmiştim bile.

Kapıyı dikkatlice kapayıp salonu geçtim ve yavaş adımlarla mutfağa ilerledim.

"Öğlen yemeğini yedin değil mi paşam?"-Eylem

"Hııı-hıııı yedim."bir yandanda başıyla onaylayan benim minyatür 3 yaşındaki oğlum yemek masası üzerindeki boyama kitabıyla uğraşıyordu.

"Acıktın değil mi?Tabi acıkmışsındır kaç saat oldu!Biraz dayan tamam mı?Allah'tan dün köfte yapmış koymuştum dolaba!Burak da gelir şimdi!Ay ne yapıcaktım!"

Kahverengi saçlarını tepeden toplamış telaşlı mavi gözleri tezgah üzerinde gezinen ve ona "Sakin ol anne"diyen ve resmine devam eden çocuğa gülen gözlerle baktım.Klasik bir manzaraydı ama bana her defasında farklı bir his yaşatıyordu.

"Eyvah!Çevirmeyi unuttum!"diyip hızla ocağa yönelen resmi kıyafetlerini çıkarmamış ama ayaklarına pelüş tavşanlı puflarını giymiş kadına dayanamayıp açıkça güldüm.

"Burak!"

"Baba"

Eylemin cazgır şaşkın sesinin zıttı sakin oğluma yönelip kucağıma aldım ve yanağını öptüm.Ardından güzel görüntüsünü hiçbir şey bozamayan kadının yanına gidip,kendime çektim ve şakağını öptüm.

"Paşa haklı karıcım sakin ol..."eğlenen kelimelerime gözlerini kıstın.

Of off!

Farkında değildi ne kadar dayanılmaz olduğunun!

Tanrım!Topuzundan çıkmış tutamlar, dar siyah eteği ve önü açık beyaz gömleği

Ya sabır!

Peluşları da unutmamak lazım!

"Ne zaman geldin sen?"bakışlarımdan mı bilmiyorum ama yumuşayıp pembeleşen yüzü pis pis sırıtmama neden oldu.

"Yeni..."diye fısıldayıp güzel kırmızı dudaklarına bakarken "Hmmm"mırıltısıyla aramızdaki mesafeyi azaltmak için yapacağım hamlemi kafasını tavaya doğru uzatan ve yaşına rağmen ifadesiz düz bir yüzle annesine bakan oğlum "Köfte yandı"dedi ve annesinin elini ayağına doladı.

"Ahhhh!"çığlığına yüzümü buruşturup Pars kucağımda masaya yöneldim ve sandalyeye oturdum.

"Ayyyy!Yanmamış gibi aslında yenilir gibi!"kendini ikna etmeye çalışan kadına gülüp çakal oğluma döndüm.Hiç bir şey olmamış gibi yüzüme dik dik bakıyordu.Kaşlarımı kaldırdım.

"Şimdi mutlu musun paşa?"huysuz homurtuma yüzsüzce başını onaylayarak sallayıp cevap verince saçlarını karıştırdım.

Yemin ederim ailede bir tane normal yoktu.Gelecek neslimiz içinde geçerli bir anormal genetiğe sahiptik!

"Geç kalırım demiştin bitanem?"bir yandan karımı süzüyor bir yandan da Parsı sinir etmek için saçlarını bozuyordum.Küçük elleriyle bana engel olmaya çalıştığında ise parmaklarını "hammm!"diyip ısırıyor gibi yapıyor kıkırdamasının keyfini yaşıyordum.

"Biliyorsun beni dayanamadım.Sen de yorgun görünüyorsun..."üzgünce mırıldandı"Keşke daha erken gelebilseydim çok üzgünüm yemek için bekletiyorum"

Güzel yüzündeki ifade benim için tabi ki de dayanılmazdı.

Parsı sandalyeye oturtup yanağını öptüm.

"Sen devam et paşa"diye mırıldanıp Eylem'in yanına yöneldim.Çoktan arkasını dönmüş pilavın kapağını kapatıyordu.Dolaptan bir kap çıkarıp çekmeceleri karıştırırken üzerime yönelmiş şaşkın bakışlara şefkatle gülümsedim.Yandan bir şekilde bakıp sorarcasına konuştum.

"Bıçaklar en son buradaydı?"

"Ş-şey evet.Ama zor oluyor diye ben buraya koydum"işaret ettiği yeri açınca içinden bir tane bıçak aldım.Salata için malzemeleri yıkarken bir yandan da ıslık çalıyordum.

Hala daha bana baktığı için pes edip güzel karıma döndüm.Gülümsüyordu ve bu benimde gülümsememe neden olmuştu.Pekala biraz utanmış da olabilirdim.

"Hmm....Şuan yaptığın şey..."Pars'a göz atıp kaşlarımı oynatarak fısıldadım"beni azdırıyor.Geceyi bekle."

Yanakları anında kızardı.Görüntüsüne kıkırdarken kaçırdığı gözlerinden bakışlarımı ayırmadım.

"Üff cidden havasız mı oldu ne?"eliyle kendine rüzgar yapmasına sırıtırken daha fazla utandırmamak için kendimi toplamaya çalıştım ve boğazımı temizledim.

"İşin çoğunu sen yapıyorsun"diye mırıldandım ciddi bir şekilde.Değişen atmosferden dolayı önce kaçamak olan bakışlarını ardından kararla üzerime dikti.Bu tatlı kadının doğal hallerine içten içe gülümsesemde önümdeki salataya odaklanıp düz bir sesle devam ettim.

"Yani düşünsene ben evliliğin en zevkli kısımlarında yer aldım"yüzüne bakmama bile gerek yoktu doğradığım domatese benzediğine emindim"Pars'ı yaparken zevk aldım.Eve her gelişimde her ne kadar yorgun olsada gülümseyen bir kadına sahip olduğum için şanslıyım.Bana güvenen ve beni düşünen bir eşin varlığını bilmek de güzel bir his...Kısaca....salata yapmak çok da zor bir iş değil."

Durdu.Durdu ve en sonunda sessizce duru bir sesle mırıldandı"Sen çok güzel bir adamsın Burak."

Pekala.

Utanmak bizim ailede pek olan bir özellik değildi ama bugün 5 dakika içerisinde iki kez bu duygunun beni sarması ister istemez bende 'başımıza taş mı yağacak ?'düşüncesini doğuruyordu.

Sessiz kaldım.

Eylem'in konuyu daha fazla uzatmaması beni tanıdığını gösterirken bıyık altından gülümsedim.

Bu kadın bir şey yapmasa bile beni etkiliyordu.

Allah'tan Beril veya Emir şu duruma şahit değildi.

"Baba"

Her defasında beni şaşırtan ve farklı bir sevince boğan şu tek kelimeye alışamamıştım.Ne mükemmel bir şeydi kendinden bir parçaya sahip olmak.

"Söyle paşa?"arkamı dönüp dirseklerini masaya dayamış ve yüzünü avuçlarına almış yakışıklıya baktım.Koca mavi gözlerini kırpıştırıp yüzünü buruşturdu."Bitti."

Söylediği şeyi anlamak için çok düşünmeme gerek yoktu.Astronomiye ilgisi vardı.Şimdilik gezegenler hakkında kitapların resimlerine baksa yıldızları boyama kitaplarında çizip içini doldursada oldukça ilgiliydi.Hatta tepki gösterdiği az şeyden biriydi gökyüzü.

Ailedeki çocukların cidden anne ve babasıyla karakter olarak pek alakası olmasa da şaşırmamak gerekirdi.

En azından ben artık alışmıştım.Düşününce Allah'tan Beril'e çekmemişti.

"Alırız paşa yarın."

"Peki."onaylarken parlayan gözlerine gülümseyip sonunda biten salatayı kenara koyup ellerimi sudan geçirdim.

"Evveeettt!Son dakikaları sayıyoruz acıktınız değil mi?"Eylemin gülümseyip tencerelerin altını söndürdükten sonra bize dönmesiyle beraber karnımız guruldadı.

"Ups!"-ben

"Ayy!"-Pars

Pars'ın şaşırıp çıkardığı sese Eylemle beraber güldük.Utanan küçük adam ellerini karnında birleştirip bize alttan alttan baktı.

"Acıkmış benim oğlum"Eylem anında Pars'ın saçlarına bir öpücük kondurdu."Hemen tabakları çıkarıyorum.Pars defterini odana götürür müsün canım?"

"Hıhı"annesini saniyesinde onaylayıp sandalyeden inmeye çalışan çocuğa yardım ettim.Paytak adımlarla odasına giderken gülümsedim ve arkasından bende masanın üzerindeki vazoyu kaldırdım.

"Sende çok yoruldun değil mi işte?"-Eylem

"Hemde nasıl"-Burak

"Yemekten sonra sıcak bir duş alırsın bende sana melisa çayı yaparım olur mu?"

Ah saf karım benim.

"Hmmm"masaya örtü serip mırıldandım sorarcasına"masaj?"

"Ne masajı?"

"Yoruldum ya omuzlarım falan ağrıyor..."başımı onun tersi yönünde çevirmiş biraz doğal birazda beklentili bir sesle yandan bakışlar eşliğinde söylenmiştim.

Hareketleri durdu.Sonra bian düşünüp bana şüpheli ve kısık gözlerle döndü.Tepki olarak dikleştim ve "N-ne?"diye sordum.Bakışları daha fazla şüphe taşıyamazdı heralde.

"Ne oldu?"

"Hmm..."mırıldanıp beni baştan ayağa süzdü.İşte bundan nedense şuan hoşlanmamıştım.

"Cidden.Sen ne iş yapıyorsun?"kollarını göğsüne bağlayıp bir elini çenesinin altına götürüp parmaklarıyla vurmaya başladı.

Sorgulanıyormuş gibi hissediyordum ve bu iğrenç bir histi.Genelde tersi bir durumda sorgulayan ve gözleriye suçluya baskı yapan ben olurdum.

"İş adamıyı-"daha cümlemi bitirememiştim.Beni alaycı bir "hah!"sesiyle durdurmuştu.Kendimden emin tavrımı bozmamak için çaba harcadım.Kolay değildi karşımdaki kadına yalan söylemeden doğruyu söylememek.

"Bende üstümü değiştirmeye gidiyim"gülümseyip arkama döneceğim sırada kolumu tutan narin el buna engel oldu.Sanırım ikimizinde mavi gözleri koyulaşmıştı.Kendiminki umrumda değildi ama Eylemin ki beni içine çekiyordu.

"Şimdi düşününce normal bir tanışmamız olmadı."

"Eylem düşünmesene ne gerek var."zorlukla çıkan kelimelerim ve düz yüzüme gözlerini devirdi.

Bu kadın ne güzel kokuyordu böyle!

"Kardeşin bence yurtdışında aranan büyük bir suçlu ki maşallah nerde olay var Beril orada.Deniz desen geçmişinde deli bir bilim adamının deneyinde zorla kullanılmış ve bunun sonucunda doğaüstü bir canlıya dönüşmüş türden biri.Emily'nin bile sessiz sakin yapısı altında ortaya çıkardığı icatlar onun ne kadar farklı biri olduğunu vurgularken kankan Emir.....eh ona yorum bile yapmıyorum.Baştan aşağıya iş adamı veya kadını olmaya uygun olmayan insanlarsınız.Kısaca kocacım..."yakalarımı tutup dudağıma küçük bir öpücük kondurdu."bana maval okuma."fısıltısından çok ilgilendiğim damağımda kalan taddı.

Yinede mantıklı ve inandığım bir cevap vermem gerektiğinin bilincinde tek bir cümle söyleyerek yırtmaya çalıştım."Önemli olan ne iş yaptığın değil,işini güzel yapmaktır."sonunda gülümsedim.

Belki de gülümsemek yanlıştı.

Eylem kazağımdan çekiştire çekiştire beni çıkışa doğru yönlendirirken ki kuş kadar bir şeydi rahatlıkla durdurabilirdim ama buna izin verdim.Bu da bir diğer hataydı galiba.Çünkü farkına vardığımda kapı yüzüme kapanmış ve kapanmadan önce de söyledikleriyle öylece kalmıştım.

"Önce cin olmadan adam çarpmayı öğren sonra söylediğin cümlenin doğrusunu.Neyse ki(!)ekmek almaya giderken bunları düşünmek için zamanın olacak kocacım!"

Pat!

Kapının sesi!

Yüzüme!

Kapattı!

Hem de Pat sesiyle!

O değil de... ekmek mi demişti?

Kapı tekrar açılınca hala öylece dikilmiş duruyordum.Eylem gözlerini kaçırıp elindeki deri ceketimi parmak uçlarında yükselip omuzlarıma koydu.Kaşlarını çatıp yüzüme kaçamak bir bakış attı"Bahar ama havalar soğuk!Artist gibi gezilmez bana lazımsın sen!"

Arkasını dönüp havalı bir şekilde içeri girmeden önce başını çevirdi ve "Unutma!ekmek!"diyip bu sefer kapıyı ÇAT sesiyle kapattı.

Şoka girmek buydu sanırım.

Kızmaya çalışan ve beceremeyen melek bu olsa gerekti.Şuan karımı içime sokmak ile yüzünü öpücüklere boğmak arasındaydım.

Omuzlarımda duran ceketi veya yalı kazığı gibi evin önünde dikilmiş olmayı umursamadan yere çöküp yüzümü sıvazladım.

"Tanrım!Bu kadın beni öldürmek mi istiyor?"şaşkın fısıltım sesli dökülürken AYAZ ailesi içinde bir ilk oldu ve ben yaklaşık yarım saat içinde üçüncü kez utançla yüzleştim.

Umarım beğenmişsinizdir.Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.Kendinize iyi bakın....


Continue Reading

You'll Also Like

9.7K 1.7K 38
Kudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğunda...
134K 6.2K 38
Havada süzülürken "Seni seviyorum!" diye bağırdım. Aynı anda kahkahalar atıyordum. "Sana aşığım!" diye bağırdığını duydum. Gülümseyip "Senin için y...
3.2M 159K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

921K 64.6K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...