Karanlık Çete

By Tilki-99

748K 38.1K 20.1K

"Her insanın kendi zevkleri vardır küçüğüm, benimki de cesetler. Ve unutma ki, katilini affedersen seni yenid... More

KARANLIK ÇETE- TANITIM
1.BÖLÜM: "KAÇAK"
2.BÖLÜM: "ÇETE"
3.BÖLÜM: "KATİL"
4.BÖLÜM: "BAŞARISIZ"
6.BÖLÜM: "GECENİN FARKLI YÜZÜ"
7.BÖLÜM: "ÇOK GÜZELSİN."
8.BÖLÜM: "KURTULUŞ."
9.BÖLÜM:"KÜÇÜK SAVAŞÇI"
10.BÖLÜM: "TEHDİT"
11.BÖLÜM: "İNTİHAR."
12.BÖLÜM: "AFFET."
13.BÖLÜM: "ANSIZIN GELİR ÖLÜM."
14.BÖLÜM: "Sadece sen."
15.BÖLÜM: HASTALIK
16.BÖLÜM: İTİRAF
17.BÖLÜM: KAN KOKUSU
18.BÖLÜM: "KARAR."
19.BÖLÜM: "VAZGEÇMEK."
20.BÖLÜM: "AĞABEY."
21.BÖLÜM: "GERÇEKLER."
22.BÖLÜM: "BEKLENMEYEN."
23.BÖLÜM: "ALIŞILMADIK."
24.BÖLÜM: "ÇOCUK."
25.BÖLÜM: "BUNALIM."
KARAKTER TANITIM
26.BÖLÜM: "İTİRAF"
27.BÖLÜM: "SEÇİM."
28.BÖLÜM: "ANKA."
29. BÖLÜM : "PLANLAR."
Duyuru
DUYURUUU
30. BÖLÜM : "ANNE."
Yeni kitap yayında
Yeni başlangıç yeni video

5.BÖLÜM: "ACI" ●

23.7K 1.1K 496
By Tilki-99

Merhaba :) İYİDE OLSA KÖTÜ DE OLSA, EMEK EMEKTİR. GİTMEDEN ÖNCE YILDIZI DOLDURMAYI UNUTMAZSANIZ VE 'EŞSİZ' YORUMLARINIZI ESİRGEMEZSENİZ ÇOK SEVİNİRİM. ÇÜNKÜ İNSANI YAZMAYA TEŞVİK EDİYOR :) ŞUANDA BURADA OLUP, KİTABIMI OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :) ♥

"Neden korkmalıyım?" dedim sesimin titrememesi için dua ederken.

Sinsice gülümsedi ve, "Çünkü biz katiliz" dedi düz bir sesle. 

"Bilmez miyim? Karanlık Çete." dedim elimi havaya sallayarak. Aniden elimi tutup, bileğimi çevirdi. Acıyla yüzümü buruşturdum ve gözlerine baktım. "Bu kadar meraklı olmamalısın velet. Fazla merak iyi değildir." dedi bileğimi daha çok sıkarken.

Canımın acıdığını belli etmemeye çalışıyordum ama bu konuda iyi değildim. Ağzımı açıp derin bir nefes aldım. "Bırak." dedim ve elimi çekiştirmeye çalıştım. Elimi her çekmeye çalıştığım da daha çok sıkıyordu ve bu daha çok acımasına sebep oluyordu. Diğer elimle onu itmeye çalıştım ama yerinden 1 santim bile oynamadı.

Hareket etmeyi kesip, çenemi diktim ve ona öfkeli gözlerle baktım. Kaşları çatıktı ve gözlerinde öfke vardı. Beni sertçe itti. Bu sendelememe sebep oldu. Kapıdan çıkmadan önce durdu ve kafasını yana çevirip bana baktı.

"Sen bizi hala tanıyamadın velet. Demek ki sana kendimizi tanıtamamışız. Geçmişimi sakın kurcalamaya çalışma yoksa, ölümün için verdiğim sözü tutmam." dedi ve gitti.

O gittikten sonra yatağa oturup, biraz düşündüm. Ne günah işledim de bu insanların arasına düştüm ben? Neyin bedeli bu? Kimin âhı?

Birkaç saat sonra kapımın sertçe açılmasıyla yerimden sıçradım. Batuhan kapıda bana bir bakış atıp içeri girdi ve kapıyı kapattı. Elinde neşter,kolonya ve iğne iplik vardı. Neşterle bana yaklaşınca geri geri gittim ve çığlık attım. "Ne yapıyorsun manyak?" dedim.

Söylediğim şey komiğine gitmiş olacak ki büyük bir kahkaha attı ve yerinde durdu. Kaşları havalandı, dudaklarında hala belli belirsiz bir gülümseme vardı. "Manyak mı?" dedi gülerek.

"Evet," dedim bağırarak. "Rahat bırakın artık beni."

Batuhan kafasını 'hayır' anlamında salladı ve bana bir adım daha atıp aramızda ki mesafeyi yok denecek kadar kapattı. "Daha hiçbir şey yapmadık ki." dedi dudaklarını büzerken. Şuanda masum bir çocuk görüntüsü yakalamaya çalışıyor gibiydi ama hala tam bir psikopat gibi gözüktüğünden bihaberdi.

Omuzlarıma bastırıp beni yatağa oturttu sonra kendide oturdu. Elindekileri yatağın üzerine bırakıp, kazağının kolunu sıyırdı. "Ne yapacaksın bana?" dedim sessizce ağlayarak. Ağladığımı görünce bana ilginç bir nesneymişim gibi bakmaya başladı. Sanki hayatında ilk defa ağlayan insan görüyordu. Kafasını iki yana salladı ve neşteri koluna bastırdı.

Kolunu ince ama derin bir şekilde kesti. Çığlık atmaya başladığım da kapı yumruklanmaya başladı. "Batuhan! Aç şu kapıyı." dedi bir ses. Bu Okan'ın sesiydi. "Okan!" diye bağırmaya başladım.

Ayağa kalkıp kaçacaktım ki Batuhan kolumdan sertçe çekti ve beni yatağa fırlattı. "Tecavüz ediyormuşum gibi bağırmasana." dedi Batuhan öfkeyle. "Oyun oynuyoruz sadece."

"Hastasın sen! Ruh hastası!" diye bağırdım ondan uzaklaşırken. Koluna bakmamaya çalışıyordum. Çünkü o kırmızı, taze kanı görürsem bayılacağımı biliyordum. Batuhan'la aynı odadayken bayılmak hiç de hoş bir şey olmazdı.

Batuhan beni tekrardan yatağa oturttu. Metalimsi bir koku aldığımda yüzümü buruşturdum. Başım dönüyordu ve midem bulanıyordu. Hareket etmeyi kesmiştim. Yüzümün şuanda bembeyaz olduğuna adım kadar emindim.

Batuhan sinsice gülümsedi. "Aldın mı kokusunu?" dedi gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken. 

"G-git." dedim sessizce. Kapı hala yumruklanıyordu.

Batuhan kolumu kendine çekti ve üzerimdeki kazağı sıyırdı. Neşteri hafifçe koluma bastırdı ve ince bir çizik attı. Acıtacak kadar büyük ve acı verici bir kesik değildi ama şuanda kolum kanıyordu ve ben o kana bakıyordum. "Yapma." diye bağırmak istedim ama sesim fısıltı gibi çıkmıştı. "Yapma, lütfen." dedim ağlayarak.

Göz yaşlarım benden izinsiz firar ediyordu. Batuhan elini yüzüme yaklaştırdığında geri çekilmeye çalıştım ama bu gücü kendimde bulamadım. Elini göz yaşıma sürdü ve parmağını kendine yaklaştırdı.

"Bu-bu şey?" dedi sorar gibi. Gözlerimin kapanmaması için kendimi zorluyordum.

Son kalan sesimle fısıldadım: "Yardım edin." Ardından kapı gürültüyle açıldı.

Gözlerimi açtığımda kolumda kare şeklinde bir yara bandı gördüm. Ares'in yatağında yatıyordum. Kendi yatağım varken beni neden bu yatağa yatırmışlardı ki? Gitmek istiyordum artık buradan. Çok korkuyorum, gitmek istiyorum.

Kafamı sola çevirdiğimde beni kaşları çatık bir şekilde izleyen Ares'i gördüm. Yavaşça doğruldum ve ona doğru döndüm. Onu baştan aşağıya süzdükten sonra gözlerine odaklandım. Oda aynı şekilde beni inceledi ve gözlerini gözlerime hapsetti.

Dudaklarımı bir şeyler söylemek için araladım ama söyleyecek bir şey bulamadığım için geri kapattım. Hiçbir şey söylemeden, hareket bile etmeden birbirimize öylece bakıp duruyorduk. Sessizliği bozan kapının açılması oldu. Okan odaya girdi ve tepsiyle bana ilaç getirdi.

Bana gülümseyerek uzattığında başımı hayır anlamında salladım. "Ağrı kesici. Korkmana gerek yok." dedi. Şuan da başım feci halde ağrıyordu ve başımın haricinde vücudumda ağrıyordu. "Hap yutamıyorum." dedim sessizce. Sesim çatlamıştı.

Kaşları havalandı ve bana tuhaf bir bakış attı. Daha sonra başını aşağı yukarı sallayıp odadan çıktı. Başımı ellerimin arasına aldım ve saçlarımı çekiştirdim. "Başım ağrıyor." dedim Ares'e sormamasına rağmen. Umurunda bile değildim ve ona başımın ağrıdığını söylüyordum.

Hiçbir şey demeden çıktı gitti. Ne yapacaktı ki? Gelip bana masaj mı yapacaktı? Işık gözümü acıtıyordu ve başımı daha çok ağrıtıyordu. Karanlıktan korkmama rağmen ışığı söndürdüm ve yatağa girip üzerimi örttüm. Saçlarımı çekiştirip, baş ağrımı hafifletmeye çalıştım ama nafileydi. Sanki kafamda bin kilo taşıyor gibi hissediyordum.

Gözlerim doldu ve göz yaşlarımı serbest bıraktım. Hem vücudum hem karnım hemde başım çok ağrıyordu. 10-15 dakika sonra kapım, ardından da ışık açıldı. Gözlerim, ışıktan dolayı delinecek gibi oldu. Bu yüzden gözlerimi sımsıkı kapatıp ellerimi yüzüme koydum. Bir el beni doğrulttu ve ellerimi yüzümden çekti.Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım.

Gözlerimi araladığımda karşımda Ares'i gördüm.  Elinde bir şurup vardı ve bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Şurubun kapağını açtı ve kaşığa şurubu boşalttı. Ona tuhaf bir şekilde bakmayı sürdürürken bana kaşığı uzattı. İtiraz edecek halim bile yoktu. O yüzden uzattığı kaşıktaki şurubu içtim. Kaşığa tekrardan şurup koydu ve tekrardan bana uzattı. Hap içemeyen bir yetişkin olarak sürekli şurup içerdim. Teyzem hep etki etsin diye iki kaşık içirirdi. Teyzem aklıma gelince gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Ben hasta olduğum da ilaçlarımı hep o verirdi.

Kaşıktaki şurubu tekrardan içtim. Ares'in bana uzattığı suyu da içtikten sonra ona cevap bile vermeden kafamı tekrardan yastığa koydum. İki parmağıyla önüme gelen saçı itti ve parmaklarını alnıma sürttü. Bunu neden yaptığına anlam verememiştim. Gerçi şuan bu halde hiçbir şeyi anlamıyordum buda ayrı bir mesele.

"Ateşin yok. Şimdi uyu." dedi ve ayaklandı. Bir şey dememe izin vermeden ışığı kapattı ve kapıyı aralık bırakıp odadan çıktı. Bende dediğini yaptım. Gözlerimi kapatıp, kendimi uykuya teslim ettim.

Gözlerimi büyük bir sızıyla açtım. Elimi koluma götürdüğümde kolumda ki bandın olmadığını ve yaramın kanadığını gördüm. Yaram bu kadar derin ve kötü durumda değildi. Yataktan doğrulup yarama baktım. Kapı yavaşça açıldı ve içeri biri girdi. Oda karanlık olduğu için silüet şeklinde görüyordum.

Komidinin üzerindeki lambanın ışığını açtığımda, ışık direkt yüzümüzde patlamıştı. Batuhan'ı ayakta dikilirken gördüğüm de çığlığımı yuttum ve yatakta geri geri gittim. Parmağını dudağına götürüp bana 'sus' işareti yaptı ve yatağın ucuna oturdu.

"Git lütfen." dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle. Sesimin titrememesi için bir çaba sarf etmemiştim. Kafasını iki yana salladı ve gözlerini kolumdaki yara dikti. Bana biraz yaklaşıp cebinden küçük bir şişe çıkardı. Şişenin içinde bir sıvı vardı. Kolumu çekip şişedeki sıvıyı koluma boşalttı. Büyük bir çığlık atacaktım ki Batuhan'ın ağzımdaki eli buna engel oldu. Yaram çok acıyordu ve sızlıyordu. Kesilirken bile bu kadar acımamıştı ama şuanda sanki kolumu kesiyorlar gibi hissediyordum.

Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım ve Batuhan'ın ağzımdaki elini itip sessizce ağlamaya başladım.

Kolumu sıkıca tutup acısını dindirmeye çalışıyordum ama hala acıyordu. Küçük küçük karıncalanmalar hissettiğimde koluma baktım. Kanaması durmuştu ama acısı hala devam ediyordu. Batuhan cebinden kare şeklinde bir yara bandı çıkardı ve kolumu çekip bacağının üzerine koydu.

Yara bandını yavaşça koluma yapıştırdı ve gözlerini yüzüme dikti. Parmağı havaya kalktı ve yüzüme yaklaşmak için bir hamle yaptı. Geri çekilip bana dokunmasını engelledim. Bana çok ilginç bir nesneymişim gibi bakmaya devam ediyordu.

Dudaklarını konuşmak için araladı ama konuşmak yerine söyleyeceklerini yutup dudaklarını birbirine bastırdı. Saçımı sertçe tutup yüzümü kendi yüzüne yaklaştırdı ve gözyaşlarıma daha yakından bakıp incelemeye başladı. Saçımdaki eli haricinde başka bir temasımız yoktu.

Daha sonra işaret parmağını göz yaşım boyunca sürttü ve parmağını ağzına sokup gözyaşımın tadına baktı. Kaşları havalandı ve gözleri büyüdü. Bana tuhaf bir şekilde bakmaya devam ederken,sessizliği bölen ben oldum.

"Lütfen bana işkence etmeyi kes." dedim ağlayarak.

"Bu şey çok ilginç. Daha önce hiç görmediğime yemin edebilirim." dedi çocuk gibi bir sesle.

"Neyden bahsediyorsun sen?" dedim korkudan titrerken.

"Bundan." diyip parmağını gözyaşıma sürdü ve bana gösterdi.

"Ağlıyorum, aptal." dedim sesimi yükselterek. Kafayı yemişti bu çocuk.

"Ağlıyorsun." diye tekrar etti beni. Aniden ayağa kalkıp bana tuhaf bir bakış attı ve yutkundu. Yutkunduğunu titreyen adem elmasından anlamıştım. Hiçbir şey söylemeden ellerini cebine soktu ve odadan çıktı.

Kolumun acısı geçmişti ama karnım hala ağrıyordu. Cenin pozisyonu alıp bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı kendime sardım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp kardeşimi düşündüm.
Bana gülümsüyordu,rüyamdaki gibi. Sonrasını hayal etmemek için başka bir şey düşünmeye başladım.

Masmavi bir gökyüzünde uçan kuşlar,denizin kıyıya çarpışı ve deniz suyunun yüzüme sıçrayışı. Tuzlu tadı aldığımda ki gülümseyişim. Güzel hayallerimi bölen kapının gıcırtısı oldu. Kapının yavaşça açılmasıyla gözlerimi sıkmayı bıraktım ve titrememi kontrol altına almaya çalıştım.

Ayak sesleri bana doğru yaklaştığın da içimden bildiğim tüm duaları okudum. Lütfen, lütfen daha fazla zarar görmeyeyim. Yatağın ortasında yatıyordum ve sağ tarafın yavaşça çökmesiyle, birinin oturduğunu anladım. Nefes bile almamaya çalışıyordum. Yüzümde hissettiğim sıcaklıkla kirpiklerimin titremesine engel olamadım. Biri iki parmağını yanağımdaki yara izine sürtmüştü. Parmaklar, burnumun altına geldiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamadım. 

"Uyumuyorsun." dedi biri. Sesinden Ares olduğunu anlamıştım. Uyumadığımı nereden anlamıştı? Madem anlamıştı, bu oyunu daha fazla sürdürmeye gerek yok diye düşündüm ve gözlerimi yavaşça araladım.

Ares'e baktığımda, yatağın kenarına oturup beni izlediğini gördüm. Elini yatağa koymuştu ve sağ elimle sağ eli temas ediyordu. Bundan rahatsız olup elimi çektiğimde istifini hiç bozmadan, beni izlemeye devam etti. "Nereden anladın?" dedim gözlerimi ovuşturup ona bakarken.

"Neyi?" dedi mekanik bir sesle.

"Uyumadığımı nereden anladın?" dedim yatakta doğrulmaya çalışırken.

Doğrulmama izin vermeyip eliyle omzumu itti ve beni yatağa düşürdü. Benimle oyuncak bebekmişim gibi oyun oynuyordu ve bu onu eğlendiriyordu. "Herkes senin kadar aptal değil, velet." dedi. Kalbimde sebebini bilmediğim bir sızı hissettim. Arkamı dönüp yatağa yattım ve yorganı kafama kadar çektim. Yorganın üzerimden çekilmesiyle, dönüp arkama baktım. Ares yatağın diğer tarafına yatmıştı. Ona 'ne yapıyorsun' der gibi bir bakış attım. Gözlerini devirdi ve elini kafasının altına koyup gözlerini tavana dikti.

Ağzımı açıp bir şey diyemeden kendisi konuştu. "Burası benim yatağım."  Başımı sallayıp yataktan kalktım ve benim için alınan yatağa yattım. Çok soğuktu ve üzerime örtecek hiçbir şey yoktu.

Cenin pozisyonu alıp bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı kendime sarıp kendimi ısıtmaya çalıştım. Üzerime atılan battaniye ile sevinçle yatakta doğruldum.

Ares'e baktığımda ifadesiz bir suratla bana bakıyordu. "Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

"Etme. Senin için değil, hasta olursun falan uğraşamam seninle." dedi. Dediği doğru bile olsa battaniyenin sevinci ile kendimi sıcak uykunun kollarına bıraktım. 

Uyandığımda gün ışığı perdeyi delip duvarlara yansımıştı. Yatakta doğruldum ve gerildim. Elimde olsaydı daha fazla uyurdum ama bu evde diken üstünde uyuyordum. Gözlerimi Ares'in yatağına çevirdiğim de boş olduğunu gördüm. Demek ki çoktan kalkmıştı. Gözlerimi duvardaki saate çevirdiğimde saatin 11 olduğunu gördüm.

Yataktan çıktım ve Ares'in dün gece üzerime örttüğü battaniyeyi katlayıp yatağa bıraktım. Banyoya ilerleyip kapımı kilitledim ve elimi yüzümü yıkayıp yine Ares'in diş fırçasıyla dişlerimi fırçaladım. Karnım ağrıyordu, ama kolumun acısının yanında karnımın ağrıması hiçbir şeydi. Banyodan çıkıp dolabın yanına gittim ve üzerime siyah bir tayt ile uzun bordo bir kazak giydim.

Aynanın karşısına geçip saçlarımı kolumdaki toka ile atkuyruğu yaptım. Kolumdaki yarayı görmemek için kazağımın kolunu aşağıya çektim ve istemeye istemeye de olsa odadan çıkıp, merdivenlerden aşağıya indim.

Herkes televizyonun karşısında oturmuş PES oynuyordu. Daha doğrusu herkes izliyor, iki kişi oynuyordu. Gözlerimi devirdim ve yanlarına ilerledim. Ares'e baktığımda bana baktığını gördüm. Kısa bir süre gözlerimizi buluşturdu ve geri televizyona baktı.

Boş koltuğa oturduğum da tüm gözler bana dönmüştü ve bu kızarmama yol açmıştı. "Kahvaltı ettiniz mi?" dedim önümdeki masaya bakarak. Kimseyle göz teması kurmak, bireysel olarak konuşmak ve samimiyet kurmak istemiyordum. Çünkü en kısa zamanda güzel bir plan yapacak ve buradan kaçacaktım. Daha sonra kardeşimi, teyzemi ve eniştemi yanıma alıp bu şehirden defolup gidecektim.

İç sesim bana hareket çekip koca bir kahkaha attı.

"Etmedik, hazırlayacak mısın?" dedi Ares bana bakarak. Az önce bana soru mu sormuştu? Ciddi anlamda hazırlayıp, hazırlamayacağımı sormuştu ve emir vermemişti. İçimdeki Nisan, kendini yerde yuvarlayarak güldü.

"Hazırlarım." dedim ve aniden ayaklandım. Ares kolumu tutup beni durdurdu ve kolumu kendine doğru çekip beni kendine yakınlaştırdı.

Şuanda koltukta oturuyordu ve ben de ayakta duruyordum. Ona tepeden bakmak bile bana kendimi yüce hissettirmemişti. "Kahvaltılık bir şeyler alacağız. Üstüne hırka giy ve aşağıya gel." dedi. Başımı 'tamam'anlamında salladım ve merdivenlerden koşarak çıkarak odaya girdim. Bu, buraya geldiğimden beri ikinci dışarı çıkışım olacaktı. Dört duvar arasında yaşamak çok zordu ve odanın camlarını açarak, temiz havayı içime çekmek daha bir zordu. Zordan ziyade, yorucuydu. Gerçi hayat yorucuydu.

Üzerime siyah bir hırka giyip aşağıya indim. Göz ucuyla salona baktığımda Batuhan'ın yine bana baktığını gördüm. Üzerinde hiçbir şey yoktu ve öne doğru eğilmiş bir şekilde bana bakıyordu.


İçimdeki Nisan, bu psikopatın çok yakışıklı olduğunu söylerken ben ona bakmama savaşına girmiş ve galip olmuştum. Evden çıktığımda Ares kalçasını arabasına yaslamış bir şekilde sigarasını içiyordu. Beni gördüğünde sigarasından bir fırt daha aldı ve yere atıp ayağıyla ezdi.

Önünde durduğumda önce yüzümün her bir metrekaresini süzdü daha sonra çenesiyle arabayı gösterip, "Bin." dedi. Lafını ikiletmeden dediğini yaptım ve arabanın kapısını açıp bindim. Arabanın kapısını kapatmak için uzanacaktım ki Ares benden önce davranıp kapımı sertçe kapattı. 

Arabanın önünden geçip bana tuhaf bir bakış attı ve kendi tarafına geçip,arabaya bindi.

Markete geldiğimizde ona nasıl ped aldıracağımı düşünüyordum. Malum günümün yaklaştığını söylemeyemezdim. Acaba market arabasına sıkıştırıp, o görmeden kasadan geçirebilir miydim?

İçimdeki Nisan, 'Sen salaksın, yapamazsın.' dedi ama onu umursamayarak pedlerini olduğu reyona gitmek için harekete geçtim. Bir kaç adımdan sonra kolumdan tutulup çevirildim. Tabii ki de Ares'ti. Bana, 'Ne yapıyorsun?' der gibi bir bakış attı.

"Şey, ben pirinç alacaktım." dedim yalan söyleyerek. İçimdeki Nisan, ayağa kalkıp beni alkışladı. Gözlerimi devirdim ve Ares'e baktım. "Yanımdan ayrılmak yok, velet. Bekleyeceksin." dedi. Suratımın asılmasına engel olamadım ve kafamı 'tamam ' anlamında sallayıp yanında durdum.

Kahvaltılık bir şeyler aldıktan sonra, pirinç aldık ve kasaların oraya doğru yürümeye başladık. Utancımı yok saydım ve kulağına yaklaşıp fısıldadım. "Şey, beni burada bekler misin? Bir şey almam lazım." dedim.

Bana tuhaf bir bakış attı ve tükürür gibi, "Sen beni salak mı sandın?" dedi.

"Hayır, gerçekten bir şey almam lazım." dedim başımı öne eğerek. Kolumu itti ve beni öne sürükledi. "Düş önüme, beraber alacağız." dedi. Derin bir nefes verdim ve pedlerin olduğu reyona ilerledim. Allah'ım lütfen benimle dalga geçmesin lütfen.

Pedlerin olduğu yere girdiğimizde hemen bir tane ped alıp ona bakmadan ilerledim. Burnundan güler gibi bir ses çıkardı. Göz ucuyla ona baktığımda gerçekten güldüğünü gördüm. Gayet doğal bir şeydi. Neden gülüp, beni utandırıyordu ki?  Rafa uzanıp bir tane daha ped aldı ve üzerime fırlattı. Yaptığı şeyin şokuyla ona baktım. Konuşmama izin vermeden kendisi konuştu. "Bunun için mi bu kadar şekilden şekle girdin?" diye sordu gülerek. 

Başımı 'evet' anlamında salladım. Kasaya doğru ilerledik ve aldıklarımızı kasadan geçirdik. Bu esnada aldıklarımıza göz gezdiriyordum. Belki unuttuklarımız vardır diye. Gördüğüm şeyle gözlerim büyüdü ve ağzım beş karış açıldı.

Prezervatif mi ? Beni şaşırtan yaklaşık 10 kutu almasıydı. Ares'e baktığımda dudaklarının şeytani bir kıvrım aldığını gördüm. Daha sonra ilk kez içten bir şekilde gülümedi. Evet cidden gülümsedi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.4K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
46.9K 5.6K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
513K 30.8K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.
ALACAKAN By Yazal

Teen Fiction

388K 26.3K 9
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı aske...