BİN YILIN ŞAFAĞI (TAMAMLAND...

By dryzcan35807

6.9K 868 707

"Beni kullan!" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. "Onu kendinden uzaklaştırmak için beni kullan bu s... More

İKİZİM...
BU SEFER SON...
TEHLİKELİ
NEREDEN ÇIKTIN KARŞIMA?
DÜN GECE
HİÇ KİMSEYE ZARAR VERMEMEK UĞRUNA...
BENİMLE ÇALIŞ...
UNUTMAK İSTENİLEN...
BU KANLAR KİMİN?
YANLIŞ ZAMANLAMA!
NE YAPACAĞINI BILMEYEN PENGUEN...
KAN BAĞI OLMADAN SEVMEK...
AYNANIN DÜZÜ...
BÜYÜYÜNCE GEÇER...
ESKİ ARKADAŞLAR...
ARKADAŞLARIM...
GEÇ KALINMIŞ DENİZ GÖZLER
GECE KARASI GÖZLER
SEVGİLİM
KÜÇÜK OYUN 2
SÜPRİZ
YENİLGİ
KISASA KISAS
KALP SÖZ DİNLEMEZ
NEDEN BEN?
KALP KIRIKLIĞI
ESARET
İLK ÖPÜCÜK
PİŞMANLIK
VEDA
GERİ DÖNÜŞ
SIRADAN KIZLAR PARTİSİ
İHANET
SADECE ERKEKLER ALDATMAZ
İHANETTEN GERİ KALAN
DAHA FAZLA TEHLİKELİ
KAVUŞMA VAKTİ
GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMA VAKTİ
ÖZEL DAVET
SONA DOĞRU
GERCEKLERE ADIM ATARKEN
(FİNAL)
ÖZEL BÖLÜM

KÜÇÜK OYUN

100 21 1
By dryzcan35807

Bir bölümle daha sizlerleyim . Hikaye ile ilgili karasız kaldığım çok nokta var ama asıl olaylar bu bölümden sonra başlayacak...

İyi okumalar...

Hepinizi çok seviyorum...

Bir anda her şeyden vazgeçip gitmek kolaydır nasılsa;

Ama marifet değil.

Aşk gitmeden vazgeçip sevmektir aslında.


Hayat nasıldır bilirsiniz bazen iğrenç bir espri olur, bazen şapşal gibi gülüşmenize neden olur. Her anını yaşamak zorundasınızdır aslında... Buna zorlanmak da berbattır. Bazı durumlarda yok olmayı bile istersiniz. Hiç aslında olmamayı. Bunun için bazı insanlar servetini bile verebilir.

Bilim kurgu filmlerini severim. Vampir filmlerini kim sevmez. Edward kalın belki de hayatımıza giren ilk yakışıklı vampir. Soğuk varlık, hız, ölümsüz bu kelimeler filmi hatırladığımda ilk aklımda dolaşan kelimeler. Ben Bella'nın ilk bölümde vampir olmasını veya ölmesini beklerken müthiş bir ısırık işi kökünden çözdü. Sonra bir de Açlık oyunları ama merak etmeyin sonun sinin da aç kalmadılar. Ben filmin ismini ilk duyduğum da gerçekten survıvor gibi bir şey beklemiştim. Ama sonuçta güzel bir film. Nereden nereye geldik. Ne diyorduk en son yok olmak aslında bir nevi de Harry'nin pelerini gerçekten var olsa keşke.

Davetsiz misafirler çok olur hayatta haber vermeden gelir en çok koruduğunuz şeyi alıp giderler ve ruhunuz bile duymaz. En zoru da aşk; kapıyı çalmadan girer hayatınıza ve siz hiç bir şey yapamazsınız sadece olanları izlersiniz. Müdahale etme şansınız olmaz. Böyle bir şansta verip sormazlar da yüzsüzler ne olacak.

Ne saçma gelir bazı insanlara aşk... Hayatınıza biri girer ve sizin sevdiğiniz her şeyin üstünde hakimiyet kurar. Sessizce huylarınızı değiştirir. Her şeye karışacak duruma gelir ve bazen bu sizin hoşunuza gider. Kısıtlanırsınız gün geçtikçe sizden daha fazlasını ister. Kıskanmak mutlu olmanızı sağlar. Yüzünüzde daha önce kimsenin görmediği gülücükler açılır. Aşk insanı baştan aşağı değiştirir. Ve kalbini söküp alır.

....

Elimde bir sertlik hissettiğimde elimi tutmaya çalışan bir Yağız'la karşılaştım. Bakışım eli ve yüzü arasında gidip geliyordu. Ben elini ne kadar tutmak istemesem de ona karşı gelecek gücüm yoktu güçlü ve kaslı bir yapısı vardı. Bunun yanında kalbini kırmakta istemiyordum. Aslında karşı gelebilirdim de beni ne engelledi bilmiyorum. Tenime değen sıcak eliyle içimdeki bir şeyleri uyandırıyordu. Bu normal miydi? Karşımda ki herkese sahte bir gülücükle karşılık verdim. Yağız'ı son bıraktığımda barda acıyla inliyordu. Bu ona pek yetmemiş anlaşılan. Fazlasını da istemeye yüzü tutmuş bey efendimizin. Gözüm merdivenlerden inen Hira'ya takıldı.

"Arkadaşlar sizi sevgilimle tanıştırayım. Adı Su... " dedi. Yağız'a dönüp baktığım da yüzünde gayet ciddi bir ifade vardı. Ne saçmalıyor ki bu çocuk ne sevgilisi ya. Bu da nereden çıktı? Buranın adresini bildiğim halde Hira'daki istenenin sebebi de bildiğimi öğrenmesini istemememdi. Bir sürü sorular sorup beni sıkıştırması mı istemiyordum.

Herkes kendi aralarında konuşurken en çok da Hira'nın yüz ifadesine kırılmıştım. Bir anda yüzü düşmüştü. Her defasında Yağız'la aramda bir şey olmadığını söyleyip durmuştum. Yalan söylememiştim aslında ya da söyledim bilmiyorum. İçimde bir şeyler var ama bu nefret mi, tutku mu, heves mi, sevgi mi, bilmiyordum. Bilmediğim bir şeyi de ona açıklayamazdım. Bana kızdığını biliyorum ama ona anlatacağım, tabi bana da açıklama yapılırsa... Ah Yağız göstereceğim ben sana. Aklın da her ne varsa beni bu duruma düşürdüğün için ağır bir hesap vermek zorundasın. Hatta verme kulüpteki gibi yapalım. Ben sana tekme tokat dalayım. Bence süper fikir. İtirazı olan? Kabul edilmiştir. Kendi aklımla bile konuşuyordum.

"Yağız biraz konuşabilir miyiz?" diye fısıltıyla ona doğru hafif eğilip sorduğum soruya bana gülümseyerek baktı. Gözlerinde heyecan ve sevinç vardı. Bana burada neler döndüğünü anlatması lazımdı. Gözlerinde gördüğüm sevinç neden bana sahte gibi durmuyordu. Bilmiyorum belki de ben yanlış görmüştüm.

"Bebeğim bir dakika burada aşkımızı ilan ediyorum" bu değişen ruh hali şok geçirmeme neden oluyordu. Arslan'la beni o halde gördüğü için bana sinirli falan olduğunu düşünmüştüm. Dur bir dakika ya o bana 'bebeğim' mi dedi. Gerçekten kaşınıyor ya bana nasıl böyle seslenebilir. Ben adam beni o halde gördü üzülmüştür diye düşünürken gerçi neden üzülecekse... Offf Su saçmalamanın dibine vurdum. Acı çekmesi gereken birisi varsa o da benim.

Adam sınırı geçti bir de millete sevgili olduğumuzu açıklıyor buna niye seslenmediğimi hala bilmiyorum. Aslında 'biz sevgili falan değiliz' deyip işin içinden çıkabilirim ama salak gibi burada dikilmiş olanları izliyorum hakikatten ya bunlar da kim? Sanırım Hira'nın telefonda bahsettiği Yağız'ın arkadaşları. Tanımadığım bütün gözler merakla bize bakıyordu. Bilmediğim bir çift mavi göz bana öfkeyle bakıyordu buna pekte anlamamıştım. Benim gözlerim gibi mavi olabilirdi ama nefret ve öfke gözlerini öyle bir bürümüştü ki ona anlam veremiyordum. Gerçi buradaki olanlardan hangisi anlamlıydı ki. Yağız beni resmen kukla gibi oynatıyordu. Elimi tuttuğu elini gücümün yettiği kadar sıktım. Ne yapmaya çalışıyorsa hepsini açığa çıkarma bilirdim. Bana bir bakış attı.

"Konuşmak istiyorum hemen!" deyip yüzümde ki sahte gülücüğü daha da büyüttüm. Acaba sahte olduğu o kadar belli oluyor mu? Herkes bizi inceliyordu sanki hata yapmamızı bekliyor gibilerdi. Eli acımış mıydı acaba? Yaralarına hala iyileşmemiş. Kabuk bağlayan yaraları parmağın uçuna değiyordu. Aman bu salağı neden düşüneyim ki? Yine de içinde bir sızı var.

"Sevgilim biraz sabırsız da biz konuşup hemen gelelim" dediğinde içimden bir oohhhaaa dedim. Elini olan gücümle sıktım bir de 'sevgilim' diyor ya bu adam beni sinir etmek için elinden geleni ardına koymuyor. Her hareketi her sözü beni sinir etmek için yapıyor resmen ama benim adım da Su ise bunu onun burnundan fitil, fitil getiririm. O da aynı benim yaptığım gibi elimi sıkıca tuttu. Elimi kıracak sanki bey efendi. Maksat beni öldürmek. Bunu kafaya koyduğu belli oldu. Ya kalp krizi ya da şiddetli geçimsizlik.

Elimi sert bir şekilde sıkarak merdivenlere doğru çekiştirdi. Yağız'ın arkasından sürüklenirken Hira ile göz göze geldik. Gözlerinde sadece hayal kırıklığı vardı. O an zaman dilimi bir kaç saniyeliğine durdu. İçimde büyük bir yıkım oluyordu. Yağız'ın daha hızlı çekiştirmesi ile kendime geldim. Hayvan herif insan biraz nazik olur de mi? Kimde naziklik arıyorsam artık. Merdivenlere geldiğimizde kimsenin duymayacağı yani sadece Yağız'ın duyacağı bir şekil de konuşmaya özen gösterdim.

"Hayvan mısın ya biraz kibar olsana!" dediğim de durup gözlerime baktı. Bu kim oluyor da bana böyle sevgiyle bakabiliyor. Ona bu hakkı kim veriyor? En güzel soru ise neden bana böyle şefkat dolu bakıyor. Az önce canımı açılırken ne olmuştu. Bu cesareti nereden buluyor. Kim olduğumu bilse belki de korkar benden herkes gibi o da kaçar, belki de bu yüzden gerçek kimliğimi herkesten saklıyorum. Şimdiye kadar kimse bana böyle sevgi dolu bakmadı 'Damla' hariç tabi. O hep şefkatle baktı. Kardeş her zaman farklı. Benim güvende olmam için elinden geleni yaptı. Babama verdiği sözü her zaman tuttu. Şartlar ne olursa olsun yaptı. Sonucunu düşünmeden beni korudu.

"Söz konusu sen oldu mu hayvanlaşıyorum var mı? Gözüm hiç bir şeyi görmüyor." fısıltı gibi dediği sözlere başta anlam veremedim gerçi sonra da anlam veremedim. Arkada ki topluluğa baktım. Esin bizim açık bıraktığımız kapıyı kapattı. Herkes salona doğru geliyordu hepsi de şaşkın bakışlarla bizi izliyorlardı. Acaba az önce Yağız'ın söylediği şeyleri duymuşlar mıydı? Önüme dönüp Yağız'a baktım. Kara gözleri üzerimdeydi bu ne kadar güzel hissettirse de rahatsız olmuştum. Bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu.

"Bu ne anlama geliyor biraz açık konuş." Elimi daha sıkı tutup hiç bir cevap vermeden merdivenlerden yukarıya çıkardı. Onun odasını biliyordum. Onunla ilk tanıştığım gecenin sabahına yatağında uyanmıştım. Tabi üstümde t-sivirti vardı. Hala hatırladıkça sinir oluyorum. Yaptığım küçük bir hata bizi bu hale getirmişti. O gece Yağız ile tanışmasaydım. Bunların hiç biri başıma gelmeyecekti..

Odasının kapısını sert bir şekil de açıp içeriye sürükledi. Kapının arkasına sert bir şekilde savrulduğum da ne olduğunu anlayamadım. Çarpmanın etkisiyle belim acısa da belli etmedim. Ağzımdan kısık bir inleme firar etti. Onun gözünde acınası duruma düşmek hayatta istediğim en son şey olur herhâlde. Hep bir açığımı arıyor gibiydi. Bedenim kapıya sıkışmış gibiydi. Bir milim bile oynamıyor. Dudaklarımı dibime kadar getirdi. Kaçacak yerinde yoktu.

Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Okuldan apar topar gitti arkasında Hira'yı da götürdü. Arslan'la beni öyle gördüğünde içimde anlam veremediğim bir şeyler kırıldı. Sanırım arayı düzeltiyim derken daha boktan yere gidiyor. Aşağıdaki yaptığı şovu da adlandıramıyordum. Hiç yoktan benim fikrimi de alsa içim acımayacak..

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? " dediğim de zaten yakın olan dudağını biraz daha yaklaştırdı. Nefesini dudaklarım da hissede biliyordum ve bu tuhaftı. Tam bu durumdan kurtulmak için kaçacaktım ki. İki elini sert bir şekilde omuzumun iki yanına koydu. Evet çıkış yolu da kapatıldı. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun. Gözlerim, gözlerine perçinlendi.. Gece karası gözlerinde kaybolmak mümkündü. Hatta bunun için ayrı bir çaba sarf etmeme de gerek kalmıyordu. Bilmediğim bir nefesi veya kokuyu üzerimde bulmaktan garip bir şekilde rahatsız olmuyordum. Bu tuhaf çünkü normal de buna tahammül edemem. Nefesi nefesime karışıyordu ve bunu alışık olduğum bir durum olarak

Gecenin karanlığından daha kara ve kaybolacağın kadar ıssız ve gizemli bir gözleri vardı. İnsan kaybolmak için uğraşacak gözler. Değdiği her yeri yakıyordu bu normal miydi? Sonra bakışları dudağıma indi. İsteksiz olarak alt dudağımı dişledim. Panikten ne yapacağımı şaşırmıştım. Geçek yaptığım da salakça bir şeydi.

Hira

Su gil yukarıya konuşmak için çıkmışlardı. Ama ne hikmetse hala inmediler. Aslında Su'ya kızmıyorum. Yağız'dan hoşlana bilir bu normal bir şey ama bana bundan bahsetmesini isterdim. Düşüncelerimi delen sesle bir an irkildim. Aras salonun karşısında ki mutfakta volta atıp az önce olanları heyecanlı, heyecanlı birilerine anlatıyordu. Laf arasında konuştuğu kişinin gelirken bir şey almalarını istedi ama beyefendi devlet sırrı gibi sessiz söylemişti. Bu da yetmezmiş gibi kahkaha atıp gülüyordu. Bir insan bu kadar mı iğrenç güler ya... Borazan gibi sesin var madem çaktırma de mi? Millete neden gürültü kirliliği yapıyorsun ama.

Aras en sonunda mutfaktan çıkıp salona geldi. Bedenimi delip geçen bakışlarını görmesem de hissedebiliyordum. Neden baktığı ise hala bir muamma. Aras'ın olduğu yere baktığım da bana bakışını yakaladım. Ama beyefendiyi yakaladığım halde bakışlarını üstümden ve gözlerimden çekmedi. O an kalkıp 'Ne bakıyon oğlum açıkta bir şey mi gördün?' deyip bir kahkaha patlatasım geldi. Ne güleriz ama millete de rezil olduğumla kalırdım.

Belki de daha yeni fark ediyordum. Üstüne giydiği ve hafif bol gelen laciverti andıran bir t-svirt vardı. Bu onu çok seksi gösteriyordu. Bol durmasına rağmen karın kaslarını fazlasıyla belli ediyordu. Artırma giydiği siyah pantolon ise daha sportif durmasını sağlıyordu. Ahh Hira ne düşünüyorsun bir baksana resmen adamı bakışlarınla yiyorsun. Düşündüklerim yüzünden utandım ve bakışlarımı başka bir yere çevirdim.

Bakışlarımı tekrar Aras'a çevirmemek için kendimle büyük bir kavga ediyordum. Evin daha doğrusu salonun dekorasyonuna bakıyordum. Genç işinden tamamen ayrı beyaz, siyah ve gri hakimdi. Harika bir uyumu vardı. Gözüm salonu tararken yine Aras'a gelince bu yaptığımın hiç bir faydası olmadığını anladım. Daha da aptal durumuna düşmüştüm. Kahve rengi gözleri beni neden çekiyor ki? Aras'ın bakışları beni yakalandığında kafamı yanımda oturan Esin'e çevirdim. O da bize tuhaf bir şekilde bakıyordu.

"Azra ve Göktuğ birazdan burada olurlar olanları anlattım." dedi Ateşin yanına otururken tam karşıma neden geldi ki. Kafamı daha nasıl çevirebilirim bilmiyorum. Aras'a bakmamak için Esin'i süzüyordum. Boynum kopmamak için çabalıyordu. Esin Ilgaz'ın koluna girmiş eliyle oynuyordu. Bu kız bu çocuğun elinde ne buluyor böyle durmadan oynayıp duruyor.

İsmini Emir diye hatırladığım çocuk Yağmur denen ve hiç ama hiç hoşlanmadığım kıza sarılmış tam karşımızda ki koltuğa oturmuşlardı. Yağmur hanım da Emir'in koluna sinmiş hiç ses çıkarmadan oturuyordu. Yağız ve Su'ya da nasıl baktığını gördüm ve bu kızı hiç gözüm tutmadı. Burnu biraz fazla havada ve o bakışlar da cabası.

Herkes sessizce oturuyordu. Ateş'in vücudu çok gergindi ve durmadan da Ilgaz ve Esin'e bakıyordu. Sessizliği kapının zili bozmuştu. Aras hemen koşar adımlarla kapıyı açmaya gitti. Sese bakılırsa Aras'ın beklediği misafirleri gelmişti. Aras'ın yanında bir kız ve bir erkek içeriye girdi. Esin hemen kalkıp gelen kıza sarıldı.

İsmini Azra olarak hatırladığım kızla göz göze geldiğimiz de 'sen kimsin?' bakışları yerine samimi bir bakışı vardı. Yeşil gözleri anlamla bakıyordu. Fazlasıyla da güzeldi. Esin gibi anlayışlı ve tatlı bir gülüşü vardı. Bende hemen oturduğum yerden kalktım. Esinle ayrıldıklarında benim yanıma geldi. Ne tepki versem diye düşünürken beklemediğim bir şekilde bana sarıldı. Buna ne kadar sevinsem de şaşkınlığımı üzerimden atamıyordum. En sonunda benim ellerim onun belini buldu. Onun bana sarıldığı şekilde sarıldım şefkatli, sevecen, cana yakın... Bu duyguların hepsini hissediyordum. Garipti çünkü bu duyguları ne zamandır hissetmediğimi hatırladım ve bu bile boğazım da bir yumru oluşturmaya yetti. Uzun zamandır kimse bana böyle sarılmamıştı. Ve ilk görüşte kim olduğumu sormadan sorgusuz bir şekilde yapmıştı bunu. Bu en önemli noktaydı.

"Azra ben memnun oldum" dedi. Biliyorum küçük hanım senden önce namın geldi. Sen biraz geç kaldın diye geçirdim içimden. Gülmek içinde kendimi zor tutuyorum. Bu aralarında sakladıkları devlet sırrını söyleseler keşke bizde öğrenmiş oluruz. Hem belki şu içimizde ki merak duygusu da gider.

"Hira ben de memnun oldum tanıştığıma" dedim.

Azra benden ayrıldığında yüzünde yine sevecen bir hal vardı. Bu kıza gülmek çok yakışıyordu. Azra'nın yanında ki çocuk elini uzattı ve tabiki de bu da Göktuğ olmalıydı. Aras sağ olsun onlar gelmeden önce evde duyuru yaptı. Borazan sesli ne olacak. Göktuğ'un hava da beklettiği elini yeni fark etmiştim Allah bilir düşüncelere dalarken farkında olmadan ne kadar süredir öyle duruyordur. Daha fazla beklemeden elini tuttum.

"Ben Göktuğ , Yağız'ın arkadaşlarıyız." dediğinde fark ettim. Su ve Yağız konuşmak için yukarıya çıktılar ama hala ses seda yok. Barda ki olay aklıma gelince Su ,Yağız'a bir şey yapabilir mi diye düşünmeden edemiyorum? Çocuğu öldürür mü öldürür Su'dan ben bunu beklerim. Yok canım insan sevilisini niye dövsün ki? Elimi Göktuğ'un elinden bıraktım. Yine Aras'ın bakışlarına maruz kalıyordum. Ortamı dağıtmak için bir şeyler söyleyeyim dedim ama yine ağzımı tutamadığımı fark ettim.

"Hira bende isimlerinizi biliyorum sağ olsun Aras sizden önce duyurusunu yaptı." dediğim de Aras kaşının birini kaldırıp bana baktı. Evet onu dinlediğim için biraz utanmıştım. Sessizce onu dinlemek adetim olan bir şey değildi ama biraz meraklı bir kişiliğin vardı ve bu elimde olan bir şey değildi. Gözlerimi hemen ondan kaçırdım. Herkes bu yaptığım espriye güldüğüne iddiaya bile girebilirdim. Bu aileye girmek çok kolaydı. Bir çaba harcamaya gerek yoktu. Kendim olmam yetiyordu.

"Eee şu anlattığınız yeni çiftimiz ner- " Azra'nın sorunu yarım bırakmasını sağlayan bir kaç ayak sesiydi. Merdivenlerde ki sesle başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Gözlerim resmen kocaman olmuştu. Tamam belki bu manzaraya alışık olmam gerekiyordu ama bu çok farklıydı. Belki de Su'yu ilk kez böyle görmenin şokunu hala atlatamıyordum. Bazen sınırlı bazen sevecen oluyordu yanımda ama daha önce hiç aşık haline denk gelmemiştim.

Su ve Yağız elele merdivenlerden aşağı iniyorlardı. Su'un yüzünde ki gülücükler bu sefer sahte değildi. Belki de değişik gördüğüm yer de buydu bilmiyorum. Az önce farkına varmadım ama gerçekten yakışıyorlardı. Su'un deniz mavisi gözlerinde ki mutluluğu görebiliyordum. Bu beni de sevindirmişti içimde ki kırıklık falan bırakmamıştı. Yanımıza geldiklerinde herkesin gözlerinde ki şaşkınlık gülümseme sebep olmuştu. En çokta Azra ve Göktuğ'un ağızları açık bir şekilde Su ve Yağız'a bakıyorlardı. Yağmur'un ise yüzü düşmüştü bu ister istemez hoşuma gitmişti. Nispet yapmak serbest miydi?

"Neye bakıyorsunuz?" diye salonda ki sessizliği bozan Yağız oldu. Bakışlardan rahatsız olmuşlardı sanırım. Gerçi bunu söyleyen taraf Su olmalıydı ama olsun artık. Sonuç olarak bunu fark edip Yağız dile getirmişti. Su'yun rahatsız olduğunu hissetmiş gibiydi. Ne kadar romantik sevdiği kadını hissede bilmek ne kadar da hoş bir duygu.

"Kusura bakmayın bey efendi ama kardeşimizi böyle görmeye alışık değiliz" diyen Azra olmuştu. Yağız'la gerçekten kardeşler miydi yoksa onu öyle gördüğü için mi demişti? Yağız Su'un elini bırakıp Azra'ya sarıldı. Bu kardeşçe bir sarılmaydı. Bu biraz garip gelecek ama Esin'in kuzeni olduğunu bilmeme rağmen bir kardeşi olduğunu düşüncesi daha farklı gelmişti. Belki de fazla benzemekle dinden kaynaklanıyordu.

"Benim küçük baş belam mı gelmiş hasta olduğunu sanıyordum neden geldin ki?" deyip Azra'dan ayrıldı. Azra hemen kahkahayı bastı. Aralarında ki bağ görülmeye değerdi. Birbirlerini bu kadar düşünmesi çok ince bir hareketti. Yine drama bağlayacağım ama bu güne kadar beni koruyan bir tek annem olmuştu ama o da bazen yanımda olamıyordu. Özelliklerde ceza verilirken üvey babamla yalnız kaldığım zamanlarda. Annem hep odadan çıktıktan sonra zarar verdi mi diye sorsa da ben hep hayır diyordum. Çünkü hepsi ufak şeyler oldu tek ayak üzerinde durma cezasını basit şeyler.

"Bu anı kaçıracağımı mı sandın? Fazlasıyla yanılmışsın. Ölsem de kaçırmam." dediğinde öylece bakakaldım. Azra gil sırf Yağız ve Su'un sevgili olduklarını görmek için mi geldiler? Bu çocuklar kafayı yemişler. Tamam belki bende birazcık merak ederim ama çok değil birazcık. Kimi kandırıyorum ki ben de olsam bende gelirdim. Hele de benim bir tanecik arkadaşım sevgili yapacak ve ben sevgilisini görmeye gelmeyeceğim. İçimden sesli bir kahkaha koptu. Yurtdışında olsam bile atlar gelirdim.

"Meraklı" diye şaka yapan Göktuğ olmuştu. Bu cevap Azra'nın hoşuna gitmemiş olacak ki Göktuğ'un koluna bir tane vurdu. Göktuğ acıyan yeri sıvazlamaya başladı. Yalnız Azra'nın eli de baya ağırmış. Çocuğa vurayım derken resmen kaburgası mı kırmıştı. İç sesime gülerken bunu dışardan belli etmemeye çalışıyordum. Bu arada birbiriyle anlaşma şeklide gözlerimi yaşartıyordu.

"Salak şey" deyip bir tane daha vurdu. Bu seferki de omzuna oldu. Cidden bu kızın Yağız'la alıp veremediği ne vardı. Çocuk bir daha sağ kolunu kullanamayacak. Gerçi bana bakmayın ben bıraz ana kuzusu yetiştirilmiştim. Bu tür el şakaları bana garip geliyordu. Bazen Su da yapıyordu ama hala göz aşinalığı oluşmadığı için ister istemez yadırgıyordum.

"Eli de ağırmış" Azra'nın vurduğu yeri ovalayan Göktuğ'a hepimiz kahkahayı patlattık. Ne kadar tatlı ve cana yakın insanlar gülmemek elde değil. Her durumda karşıdakileri güldürecek bir şapşallıklar buluyordu.

"Azra'ya söz yok! O bizim küçük meleğimiz" Göktuğ kolunu Azra'nın omuzuna attı. İkisi de bir birlerine baktılar biran bunu Yağız'ın öksürüğü bozmuştu. Göktuğ hemen kolunu indirdi ve Yağız'a elini uzattı. Göktuğ bu gün yürek yemiş falan olmalı kardeşinin yanında bunu yapabiliyorsa kafayı yemiş bile olabilirdi.

"Göktuğ ben" Yağız, Göktuğ'un uzattığı eline bir kaç saniye baktı. Elini tuttuğunda hepimiz derin bir nefes aldık ben Göktuğ'u Azra'nın omzuna elini attı diye biran dövecek sanmıştım. Cidden Göktuğ ve Yağız yeni mi tanışıyorlardı?

"Yağız bende gruba yeni katılan üye demek sensin" sesi hiç duymadığım kadar soğuktu. Demek ki bunların grubu var şimdi bizde mi bu gruba dahil olmuştuk? Yeni insanlar yeni heyecanlar oley!!!

"Evet" diye cevap verdi Göktuğ yutkunduğunu görebiliyordum. Korkudan olduğu kesindi. Yağız Göktuğ'a göre daha kaslı ve yapısı daha iriydi. Yani bu konuda Göktuğ'un hiç şansı yoktu. Yağız biranda Göktuğ'un elini sert bir şekilde sıktı. Azra hemen öne doğru atıldı ama Esin onu durdurdu. Azra'nın korktuğu her halinden belliydi.

"Belli, aslında bakarsan söylediğin şeyde haklısın Azra bizim meleğimiz ona değil bir zarar saçının teline bile bir şey olsa dünyayı yakarım anladın mı beni?" diye tehdit etti. Biz hepimiz öyle kaldık. Göktuğ'un Yağız'a doğru attığı bir adım şok etkisi yaratmıştı. Azra'nın eli Göktuğ'a yetişmeye çalıştı ama sadece kısa bir süreliğine parmaklarına değebilmişti. Bu çocuk ne içtiyse bende istiyorum. Ah o cesaretin yarısı bende olacak ki! Gerçi ben bu güne, bu gün Aras'ı devirmiş kızım eminim ki daha önce hiç bir kızdan bu muameleyi görmemiştir.

"Anladım ama Azra benim içinde önemli onu her şeyden koruyorum ve koruyacağım da bu tehdit ben olsam bile" ne yani anlamadım Göktuğ Azra'yı mı seviyor anlamadım. Bilmece gibi konuşuyorlar. İçtikleri şey kalsın ben almayayım. O bana biraz fazla gelir ben bu halimden gayet memnunum. Onların kafa yapısını ben kaldıramazdım.

"Anladığında sevindim dostum gruba hoş geldin" deyip sarıldılar ama benim aklım da soru işaretleri kalmıştı. Niye kestirme konuşuyorlardı da direk söylemiyorlardı. Gruba yeni gelen tehdidi miydi? Biz böyle bir tehdit duymadık. Acaba duyduk mu? Ayrıca bu konudan çıkardığım kadarıyla Azra ve Yağız kardeş değildi. Sadece arkadaşını korumak için böyle yapıyordu.

~•••~

Hepimiz bir yerlere oturmuştuk espriler havada uçuşuyordu. Günün odak noktası da Su ve Yağız'dı. Şakalar hep onlar üstünden yapılıyordu ama bu duruma bozulan da yoktu. Herkes halinde memnundu. Nasıl sevgili onduklarını sorduklarında ikisi de birbirine bakındı. Bu kadar kötü müydü? Yalnız bu halleri acayip tatlı duruyordu. Gözüm geldiklerinden beri birbirini hiç bırakmayan ellerine kaydı.

"Düzenli manita demek" diyen Emir.

"Lan şansımın içine sıçayım biz yapamadık düzenli manitayı." diyen Aras'a baktım. Hiç düzenli manita yapacak bir kişiliği yoktu az önce bana yukarda yaptıklarına bakarsak. Bunu zapt edecek kızı cidden merak ediyorum. Bey efendi uçuruma düşkün olduğu için sağlam bir kız lazım olacak. İlk konudan bile eleniyordum. Çünkü ben bir zaman öyle bir kız olmadım.

"Kıskanmayın oğlum" diyen Ateş

"Lan adam her gece koynunda yatıracak bir sevgili buldu siz kendi halinize yanın" diyen Ilgaz'la hepimiz kahkaha attık sessiz çocuk sonunda konuştu. İlk dediği şeylere ağzım açık kalmıştı. Cidden o kadar sustu ve söylediği ilk şey bu mu olmuştu? Gözlerim tek tek hepsini üzerinde gezindi. Ateş'in Esin'e bakışı dikkatimi çekti. Esin ise onun baktığını anladığı zamanlarda yüzüne ser bir mizaç konduruyordu.

"Göktuğ sizden istediğim şeyleri getirdiniz mi?" diye soran Aras'ı gerçekten merak etmeye başlamıştım ne istemişti. Kesin kendi gibi saçma bir şeydir. Hani diyorum kartlarını açık oynasalardı da bizde bu kadar merak etmeseydik keşke. Bu ne canım devlet sırrı gibi. Bakışlarını merakla birbirine bakan sevgilileri kaydı. Her kelimede bunu dile getirilen ama gerçekten birbirlerine çok yakışıyorlardı.

"Evet karar veremediğimizden bir kaç tane aldık" diye hemen cevap verdi. Göktuğ yanında oturan Azra'ya baktı. Azra Göktuğ'un neyden bahsettiğini anlamış olacak ki cebinden ufak bir kutu çıkardı. Cidden bu gizlilik Çok mu önemliydi.

"Onlar ne!" diye soran Yağız tam benim aklımı okumuş ve bunu dile getirmişti. Aras ayağa kalkıp Azra'nın elindeki tutuyu aldı. Azra da Aras'ın arkasından onu takip etti. Yavaş adımlarla Yağız ve Su'un önüne doğru yürüdüler.

"Bundan 2 buçuk sene önceyi hatırlıyor musun Yağız?" hala yavaş adımlarla yürüyorlardı. Korku filmine döndü etraf.

"Lan salak mısın dün ne yediğimi unuttum" deyip işi şakaya vuran tabiki de Yağız'dı. Aras ve Azra da Yağız ve Su'un önünde durdular

"Hani bir söz vermiştin düzenli manita yapar yapmaz bir şey yapacaktın" Su hemen Yağız'a baktı. Durum iyice meraklı bir hal alıyor acaba ne söz verdi. Ayy çok merak ettim.

"Manyak mısın ne söz-" Yağız'ın lafını aklına gelen bir şey kestiği belliydi. Aras'a ciddi olamazsın bakışı attı.

"Demek aklına geldi Yağız bey"

"Aras saçmalama!"

"O zaman beni nasıl küçümsedin çocuksun dedin ve hatta demediğin şey kalmamıştı. Hatırladın mı küçüğüm." Aras elinde ki kutuyu açıp içinden bileklikleri çıkarmıştı.

"Saçmalamayın çocuklar." Azra hemen Su'un bileğine bir kaç tane bileklik taktı. Su da etrafa ne olduğunu anlamadan bakıyordu. Yağız da ne kadar sızlansa da Aras'tan kaçamadı. Saçma bir şey bekliyordum ama gayet de güzeldi. Aras demişken hafızası da baya iyiymiş 2 buçuk önceki sözü unutmamış. Bileklikler yakışmıştı resmen sevgili oldukları açıkça belli oluyordu. Hemen hemen iki bileklik aynıydı. Aras gıcıklık olsun diye Yağız'a bir kaç tane fazladan bileklik takmıştı.

Kapı çaldığın da Yağız hemen kalkmıştı. Kim geldi ki şimdi.

Su

Kapı çaldığın da Yağız hemen açmaya gitmişti. İçimde anlam veremediğim bir kötü his vardı. Sanki boğazımı sıkıyordu.

"Beğendin mi?" diye soran Azra'ydı. O konuşama kadar bileklikle oynadığımın bile farkında değildim. Tanışmamıştık ama şimdiden sevmiştim. Adımı da öğrendiğine bahse girebilirim.

"Evet teşekkür ederim çok güzeller."

"Beğenmene sevindim."

Dışarıdan gelen bağırma sesiyle hepimiz kapının oraya doğru baktık. İlk yerinden kalkan Ateş olmuştu. En sona ben kalmıştım. Kapının oraya gidip de gelen kişiyi gördüğümde gözlerimin kocaman olduğunu biliyordum. Bu sevgililik oyununu kabul etmemin sebebi olan kişi tam karşımdaydı. Yukarıda Yağız'la konuşmamız da tam bir muammaydı. Yağız'ı Ateş zorla tutuyordu. Ateş'in kollarından çıkmak için çabalıyordu.

"Arslan" diyebildim o an herkes bana baktı. Yerde yatan Arslan'ın bir kaşı patlamıştı ve yerinden doğrulmaya çalışıyordu. Sonra elimde bir sıcaklık hissettim. Kara gözleriyle bana bakan, elimi tutan kişiydi. Yağız hangi ara Ateş'in kollarından kurtulup yanıma gelmişti. Belki de ilk kez hissetmeme rağmen bu sıcaklığı bana güven veriyordu. Elini sıkıca tuttum ama bunu mecburiyetten mi yapıyordum?


Çok geç yayınladığımın farkındayım.

Hikayeyi belki askıya alabilirim.

Yanlışlarım varsa gerçekten çok özür dilerim....

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

270K 3.6K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
3.4M 127K 40
Kalbinde büyüttüğü adamı karşılıksız sevmeye daha ne kadar dayanabilecekti ? 21.08.2019
6.3K 600 49
Hayatındaki tek insanı kollarında kaybeden bir kız, tekrar sarılabilir mi seveceği birine? 24 yaşındaki Melodi, babasını bir saldırıda kendisine sarı...
3.4M 121K 68
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...