YALNIZ ➰ |İntikam| -TAMAMLAND...

By Kitirella08

27.4K 10.5K 1.8K

YALNIZ SERİSİNİN İLK KİTABI ❗ Kanlı bir geçmişe küçük elleriyle adım atmıştı mavi gözlü kız. Çıplak küçük aya... More

➰ TANITIM ➰
BÖLÜM 1 ➰ - "TERKEDİLEN ŞEHİR"
BÖLÜM 2 ➰ - "SENİN HEDİYEN HATAY"
BÖLÜM 4 ➰- "YARALI YEŞİLLER"
BÖLÜM 5 ➰ - "YENİSARF BASKINI"
BÖLÜM 6 ➰ - "HİSSETTİM ONU"
BÖLÜM 7 ➰- "KADERİN BİR OYUNU"
BÖLÜM 8 ➰- "SEMERKANT OTELİ"
BÖLÜM 9 ➰ - "KABULLENİŞ ÖPÜCÜĞÜ"
BÖLÜM 10 ➰ - "İLK İNTİKAM: Zülin"
BÖLÜM 11 ➰ - "YEŞİLLERİN ADAMININ GÖKYÜZÜ HATUNU"
BÖLÜM 12 ➰ -"HİSLERİM ÖLDÜ"
BÖLÜM 13 ➰- "ARTIK DÜŞMANIZ DAĞIŞTAN"
BÖLÜM 14 ➰ - "ILGIN' IN HASTALIĞI"
BÖLÜM 15 ➰- "ILGIN' IN GEÇMİŞİ"
BÖLÜM 16 ➰ - "İLK SAHNE"
BÖLÜM 17 ➰ - "ÇİLEK' IN ASIL HAYATI"
BÖLÜM 18 ➰- "PLAN DIŞI AİLE TANIŞMASI"
BÖLÜM 19 ➰ - "AIRESS TANITIMI"
BÖLÜM 20 ➰ - "İKİNCİ İNTİKAM: Ilgın"
BÖLÜM 21➰- ''SAKLANAN SIRLAR''
BÖLÜM 22 ➰ - "GEÇMİŞİ BİLEN GENÇ SABANCI"
BÖLÜM 23➰ - "PİYANİST' IN TAHTI"
BÖLÜM 24➰- "SAKLI DEFTER"
BÖLÜM 25 ➰ - "ILGIN'IN ÖLÜMÜ"
SEZON FİNALİ/ İKİNCİ KİTAP

BÖLÜM 3 ➰ - "İKİZLERİN CİNAYETLERİ"

1.8K 874 97
By Kitirella08

Yeni başladığım bu hikâyenin üçüncü bölümünü yazdım. Hatalarım çok olabilir bu yüzden hepinizden Özür diliyorum .

Keyifli Okumalar...

■■■■■□□□□□□■■■■■

3.Bölüm

Gecenin bir yarısı sokakta evimden tek alabildiğim ayakkabılarımla paytak adımlarla yürüyordum. En korktuğum şey başıma gelmişti. Karanlıkta tek başına kalmıştım. Ne bir, benim ten rengime yakın zarif kollar bedenimi sarıyordu ne de kalın benim küçük ellerime zırt büyük eller korkmamam için saçımı okşuyordu.

Fakat en kötüsü de gerçekti. Hani 'kötünün de kötüsü' diye bir söz vardır ya işte ben şu an o sözün tam baş harfinden başlayıp son kelimesine kadar yaşıyordum.

Karanlıktan korkan cılız vücuduma ne zarif kollar ne de iri eller dokunabilirdi. Karanlığı geçtim, artık yanlızdım.

Kötünün kötüye, karanlığın yanlızlığa kavuşması kadar adil değildi bu hayat. Ben yanlız olmayı seçmedim. Aksine ben yanlız kalmaktan korkan birbirine bir zamanlar aşkla bakan iki ebeveyne hayran bir şekilde bakan küçük kız çocuğuydum.

Nerden nereye...

Annem gibi olmasa da anne yarısına bedel bir kadın bana sahip çıkmıştı ve şu an ki halimle o zaman ki halimden eser yoktu. Ben zorları aşmaya zorlanmış, hayat sınavından geçmeye çalışan, ailesine muhtaç, savunmasız bir kız çocuğuydum. Şimdi ise o zor zamanları atlamış gibi gözüken, yeni bir hayata sahte bir isimle başlayan, sayamayacağım kadar param olan, genç ve sert kızdım.

Elimde havlu ile Yerin ' in anlına bastırırken uyuya kaldığım gerçeği, sabah bedenime vuran güneşin yüzüme akın etmesiyle gün yüzüne çıktı. Tam iki gündür geceleri kalkıp ateşine bakıyordum.

Deniz macerasından sonra bir tek Zülin ve ben hasta olmamıştık. Sırayla hepimiz mahvolmuştuk. Yataklara düşecek kadar hasta olmasam da halsizlik ve ara sıra soğuk terleme gibi belirtiler bana da olmuştu ama Yerin' e bakacak kadar kendimi iyi hissediyordum.

(MULTİ : YERİN )

"Seninde uyumaya ihtiyacın var" Birden gelen ses ile hafif korksam da bana tebessüm ile bakan Yerin' e çevirdim bakışlarımı "Yanıma gelir misin?" Yatakta biraz yana kayarak bana yer açmasını izledim. Yorgun haliyle bile güçlü gözüküyordu. Bu onu kendisi yapan en önemli şeylerdendi. Hep böyleydi. Kötü bile olsa ona göre iyiydi.

Gülümseyerek yanına yattım ve hasta olmasını umursamadan kolundan tutup kollarımın arasına çektim. "Eğer bir erkek beni istemeye gelirse namusumu alan biri var diyeceğim" bana sarılırken bunları söylediğinde anlık bir kahkaha attım.

"Seni isteyen erkek bunları duyup kaçtığında yanında gene ben olacağım" omuz silkerek bunları söylemiştim. Onun da gülmesi iki günün yorgunluğunu almıştı bir anda. İşte ben de tam olarak bunu istiyordum.

Sonraki günler normal geçmişti. Yavaş yavaş herkes kendini toparladıktan sonra iyileşmenin şerefine büyük bir yemek sofrası hazırlamıştık. Sofrada neşeli anılardan bahsedip Sıla Nene' yı anmıştık. Ayrıca en yakın zamanda ziyarete gitmemizi aklımıza not etmiştik.

(MULTİ : ALMİN )

İki hafta boyunca ise araştırma yapmıştım. Hayatımı mahvedenen kişiler üstüne herşeyi araştırdım. O adam, hayatı...ve bana lazım olacak şeyler. Bulmakta zorluk çekeceğimi düşünüyordum. Fakat ismi kulaklarımda yankı yaptığı için arama motoruna direkt ismini yazmıştım. Şans benden yanamı yoksa bulunması zor olmayan bir kişi olduğu için mi bilmem ama herşeyini bulmuştum.

Celal Dağıstan

En ince ayrıntısına kadar gece gündüz araştırdım. Biraz da yardım almıştım. Tabi ki Sefa' dan almıştım yoksa Berke abi intikam peşine düştüğümü öğrenirse işte o zaman ben ve özgürlüğüm biterdi.

Onu suçlayamam. Sonuçta biz büyümüş bile olsak ve formalite icabı bile olsa kardeşleriydik. Bunu bize küçükken kendisi demişti ve ardından eklemişti. -"Eğer olurda bir gün benim küçük kızlarım meleklikten şeytanlığa geçerse işte o zaman Berke abiniz başınıza kurt kesilecek" o zaman gülüp geçtiğim gerçeği ile hafif bir titreme geldi. Çünkü şimdi bana...bize neler yapar bilmiyorum. O sevdiklerini kendi canına bedel olsa bile koruyacak bir insandı. Sıla Nene boşuna Berke abiye kızını vermemişti.

Son iki ay ise diğer hazırlıklar ile geçti. İşin iyi yanı mıdır yoksa kötü yanı mı bilmem ama herkesin intikam alacağı kişiler İstanbul ve çevresinde toplanıyordu. Bu bizim işimizi kolaylaştırdı.

(MULTİ : ANNECİK ZÜLİN)

Ilgın koşarak geldiği için nefessiz kalmış olacak ki ellerini dizlerine koyarak soluklandı. Daha sonra uzun bir nefes çekerek "Yeni avımızı buldum. Bu sefer sömürecek kadar" dedikten hemen sonra doğruldu.

Kaşlarımı çattım. Sonuna kadar gideceksek kurban olan kişi iyi bir suç işlemiş olmalıydı. Aksi halde üşengeç olan Ilgın' ı bu kadar koşturmazdı. Meraklanmıştım.

Evin terasında oturduğumuz için hep birlikte içeri girdik. Koltuğa oturan Ilgın' ın karşısında ki koltuğun başlığına oturdum. Zülin "Anlat bakalım sömüreceğimiz insanı" dediğinde dikkatimi Ilgın' a verdim.

(MULTİ : UYKUCU ILGIN)

Anlını kaşıyarak "Aslında iki haftadır takip ediyorum" dediğinde şaşkınlık ile ona baktım. Bunu bize nasıl söylemezdi. Kızgın bir şekilde baktım. Tam bir şey diyecekken benden önce davrandı. Elini kaldırıp "Ne diyeceğini biliyorum. Üzgünüm. Size söylemem gerekirdi. Fakat iyice araştırmak için gizli tuttum. Ayrıca hepiniz bi işle meşgulsünüz. Beni parka bile götürmediniz" sona doğru sesi kızgın çıkmıştı. Bu haline gülen Lerin koltuğundan kalkıp Ilgın' ın koltuğunun kenarına oturdu ve saçını karıştırdı.

"Üzgünüm. Bir dahakine birlikte gideriz" dedikten hemen sonra güldü. Şu an cidden bunları söyleyen benim arkadaşlarımdı. Hani şu reşit olan arkadaşlarım. Yani 'güya' reşit olan arkadaşlarım...

(MULTİ : OBUR NARİN)

Narin gene sabırsız bir şekilde ellerini çırparak "Konuya dönersek daha çabuk yemek yiyebilirim" dediğinde gözlerimi devirdim. Bir dakika, hepimiz aynı anda gözlerini devirdi. Şaşırmadım.

"Kurbanı şans eseri gördüm" diyerek söze başlayan Ilgın devam etti. "Yakışıklı olduğunu düşündüğüm bir takım elbise ile son model arabasına binerken yanımdan öylece geçti. Evi parkın yakınlarında olduğu için sürekli parka giderken onu görüyordum. Hep takım elbise vardı üstünde fakat ben ordan ne zaman geçsem ya eve giriyor yada evden çıkıyordu" dedikten hemen sonra gözlerini kıstı.

"Fakat bir şeyler yanlıştı. Eve giren adam saçını sağa tarıyor ve sürekli siyah ayakkabı giyiyordu. Evden çıkan adam ise saçını sola tarıyor ve koyu kahve bir ayakkabı gidiyordu" Bunları soylerlerken çok düşünceli bir havası vardı. İşin aslı dediklerini normal karşıladım. Ne yani adam takım elbise giyiyorsa istediği ayakkabıyı giyerdi ve saçlarına istediği şekli verirdi.

Yerin sıkılgan bir tavırla "Ilgın...Bu çok normal. Yani emin misin? Gerçekten kurban bulduğuna? " dediğinde ona katılan bir bakış attım. Benden önce davranmıştı.

Ilgın ilk defa bizi takmayarak devam etti. "Merak duygum yüzünden evin çevresinde dolaşmaya başladım. Fakat üç gün önce gördüklerim pek iç açıcı şeyler değildi. Bir insanın farklı giyinmesini anlarım. Fakat bir insanın sürekli farklı hareketlerde bulunmasını anlayamam. Bir insan ikiz olduklarını saklayamazdı. Dışardan gören aynı kişi sanabilirdi fakat dikkatli bir insan farklı iki beden olduklarını anlardı." dediğinde bu sefer kulak kesildim. İşte olay şimdi başlamıştı. Kaşlarımı otomatik olarak çatılmıştı, Ilgın' a odaklandım.

Yüzüme bakarak "Sağ saçlı olan iş adamı Sadık Yener sabahları işe giderken aynı zamanda kaçakçılık yaparak firmasının gücünü arttırıyor. Önüne çıkan kişileri ise bayıltıyor ve son model arabasına benzeyen çakma plakalı çakma araba ile bayılttığı kişiyi o araba taşıyor. İstenmeyen çocuk olan ikizi Soner Yener ise zengin kardeşinden şantaj yolu ile para koparmak yerine bir anlaşmaya vararak Sadık ' ın yoluna taş koyan adamları öldürüyor." dediğinde olaya iyice kaptırmıştım kendimi fakat Narin Ilgın'ın sözünü bölerek bir soru sordu.

"Öldürdüğü kişiler tanınmış kişiler mi ? Yada sayısı belli mi?" diye sorduğunda Narin' de olan bakışlarımı tekrar Ilgın' a çevirdim.

Gözlerini kapatarak "21" kişi dediğinde anında bir 'Yuh' çektim. Bir elin parmağını geçmez sanıyordum ama adamlar profesyönel olup dünyayı fethedecekler. Hiç mi acıma olmaz br insanda. Nasıl uykuları kaçmadan insan öldürebiliyorlardı.

Sakin olmaya çalışarak "Peki öldürdükten sonra cesedi nereye götürüyorlar? Yani bir mezar gibi bir şey yapmışlardır" diye sorduğumda Ilgın ayağa kalkarak bir sağa bir sola yürüdü "Bende onu merak ediyordum. Tek bilmediğim o kaldı" dedikten sonra anî bir şekilde durdu.

(MULTİ : KIYAFET AVCISI LERİN)

Yüzüne 'noldu?' dercesine baktığımda birşey söyleyecek ama tereddüt ediyor gibi duruyordu. Sessizliğini koruyamayan Yerin ayağa kalkıp Ilgın' ın omzunu sıktıktan sonra "Bilmiyorsun ama tahminin var fakat emin değilsin ve söyleyip söylememekte kararsızsın" dediğinde Ilgın umutsuzca başını salladı.

Zülin bir abla edasıyla "Bize ne olduğunu söyle Ilgın, şüpheler her zaman bizi teze ulaştırır" dediğinde Ilgın başını salladı ve uzun bir nefes çektikten sonra hayal dahî edemeyeceğim bir şey söyledi.

"Cesetler...ikizlerin oturduğu evin bahçesinde gömülü"

•••••□□□□□□•••••

Elime zorla tutuşturulan vişne suyuna bakıyordum. Kahvaltı yapmak günün kuralı olduğu için şu an sofrada bulunuyordum. İştahım hiç yoktu. Dün geceden beri Ilgın' ın anlattıkları kafamda dönüp duruyordu. Tabiki plan yapmıştım fakat uykusuz kalmama neden olacak bir plan olmuştu. En ince ayrıntısına kadar düşünmek zorundaydık. Risk sevmeyen insanlardandım. Yani en azından bu durumlarda.

Elinde ki çatalı tabağın kenarına koyan Lerin " çocuğu gönderdim" diyerek kafasını bana çevirdi.

Tek kaşımı kaldırıp "ağzını sıkı tutması için iyi uyardığını umuyorum" dediğimde güldü.

Gülüşü yaramazlık yapan kız çocuğu gülüşü olduğu için işkillenmiştim. "Aslında çocuğa bunu etrafa yayması için söylemedim. Sahiden bir polisin geleceğini belirten bir açıklama yaptım. Bu sayede daha çok işine konsantre olur" söylediği sözler üzerine fazla umursamaz bir tavırla omuz silkti.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Aslında iyi yapmıştı. İşin aslı mahallenin en çok laf yapan çocuklarından birini bulmuştuk ve ağzına birkaç yalan dedikodu vermiştik. Bu sayede bütün mahalle hatta katil ikizler bile duyacaktı. Onların kulağına gitmesi bizim planımızın düzenli giden ilk aşaması olacaktı.

Çocuklara para karşılığında bu lafı dağıtmasını Lerin' e bizzat ben demiştim. Fakat Lerin' ın küçük değişikliği iyi olmuştu. En azından çocuklara 'size bunu kim söyledi?' gibi sorular sorulursa vericek cevabı olmazdı. Çünkü gece evden ayrılacaktık.

Vişne suyundan bir yudum aldığımda Yerin "Aslında şu an onların duyup duymadığını anlayabiliriz" dediğinde ona döndüm. Hepimize bakarak "Gece biraz yaramazlık yaptım" dedikten hemen sonra bana döndü ve tatlı olduğunu düşündüğü bir sırıtış attı. Üstelik bütün dişlerini gösterecek bir sırıtıştı. Bu demek oluyordu ki gerçekten rahat durmamıştı.

Sinirli bir şekilde ona bakarken "Merak etme başımı derde sokacak bir şey yapmadım" diye savunmaya geçti.

"Herkesin uyuduğu bir saate ikizler dışarıya çıkmıştı. Zaten evin boş olmasını kolladığım için onlar gidince anında içeri girdim. Odaların birinde buldugum dolma kaleme seslere duyarlı kamera yerleştirmiştim. Evin merkezi olan salonun karşısında çalışma mamasının üstünde birbirinden renkli kalemler gördüm. Onların arasına dolma kalemi yerleştirdikten sonra hemen çıktım" dediğinde gerçekten sinirlenmiştim. Bize haber vermeden gitmesini geçtim yakalanma riski yüksek olan bir olayın içine tak başına girmişti.

Narin "Tam bir aksiyon olsa...." diyerek heyecanlı bir şekilde konuştuktan hemen sonra hafif sinirli bir sesle "...bize söylemeliydin" dediğinde "Evet. Sanki biz sana gitme yada yapma dedik. Biz zaten bu işte beraberiz. Belki yapma derdik ama gerçekten işimize yarayacak bir şey yaptığın için yanında biz de gelir arkanı kollardık" dedim ve hemen sonra ona dönüp "Kendini tehlikeye atmak hoşuna gidiyorsa başka işlere ilgilen" dediğimde belki de fazla ileri gitmiştim. Fakat bu kadar düşüncesiz olacağı aklımın ucuna gelmemişti.

Kafasını eğip "Hadi ama sonuçta sen de itiraf ettin. İşimize yarayacak bir şey yaptım. Bir daha olmaz" dediğinde bir şey demedim. Hala işin dalgasındaydı. Aklı başına iş işten geçtikten sonra varacaktı. Buna eminim. Çünkü onu iyi tanıyorum.

Fakat aklıma takılan şey ile Yerin' e döndüm. Şüpheli bir bakış atarak "Odaların birinde bulduğun dolma kalem derken neyi kasttettin?" dediğimde biraz düşündü.

Mutfak duvarları içeriyi gösterecek derecede açık olduğu için işaret parmağı ile gösterdiği yöne baktım. "Aşağıda bir oda olduğunu bilmiyordum. Güzel, şirin ve küçük bir kıza ait olan odanın dizaynı hala duruyordu. Merak edip baktım. Odayı dolaşırken oyma ağaçtan yapılan büyük bir kalemlik yapılmıştı fakat büyük kalemliğin içinde üç tane dolma kalem vardı. Dolma kalemleri görünce aklıma gizli kamera koymak geldi" dediğinde hızla yerimden kalkıp bir kat aşağı indim. Burda ki tek oda benimdi ve herşey bana aitti.

Kapıdan içeri girdiğimde hızla masanın üstünde ki ağaçtan oyma kalemliğime baktım. Babam bizim için yapmıştı. Aynısı annemde de vardı fakat o olaydan sonra ona ne oldu bilmiyordum. Tedirgin bir şekilde kalemlerin üzerine baktım.

Siyah olan kalemin üzerinde babamın ismi ve soy isminin baş harfi oyulmuştu. Bu benim ki değildi. Bordo olan kaleme baktım. Bunda da annemin olduğunu belli eden harfler vardı. Lanet olsun !. Yerin gerçek adımın oyulu olduğu dolma kalemi almıştı.

"Vay bu oda küçükken hayalimde kurduğum odalardan bir tanesi" beğendiğini belli eden bir sesle içeri giren Zülin ve arkasından meraklı kızlar etrafı inceliyordu.

Yerin' e dönüp "Nasıl izin almadan ya da sormadan böyle bir işe kalkışırsın. Salak mısın kızım sen ?" diye bağırdığımda nihayet ilgi odağı olmuştum. Gerçekten sinirlenmiştim.

Anlamaz bir şekilde "Neden bu kadar aşırı tepki verdiğini çözemedim Almin. Az önce 'işimize yarayan' birşey yaptığımı söylemiştin" dediğinde sinirden çatlayacaktım. Sakinleşmek adında oturduğum, bir zamanlar hayalini kurduğum yatağın üstünden kalktım.

İşaret parmağımı her yere sallayarak "Bu ev, bu oda, bu masa, bu dolap, bu yatak ve en önemlisi bu ağaç oymalı kalemlik bana ait. Babamdan son kalan gizli bir evdi. Burası ise gizli bir oda. Annemin bile bilmediği...söylemeye fırsat olmayan odam. Benim odam" dediğimde sinirden gözlerim dolmuştu. İşaret parmağımı etrafta gezdirmeyi bırakıp Yerin' in yüzüne tuttum.

"...Ve sen az önce benim babamdan kalan dolma kalemlerden, gerçek ismim yazılı olan oymalı dolma kalemi resmen o adamın evine koydun" dediğimde şaşkınlık içerisinde gözleri açıldı. Ilgın ağzından şaşkın dolu bir nida yükselirken aynı zamanda eliyle ağzını kapatmıştı.

Diğerleri de Yerin ve Ilgın' dan farksızdı. Aslında hata bendeydi. Baştan buraya gelmeyecektim. Gelsem bile tek gelmem lazımdı ya da bu eve geldiğimizde buranın bana kalan son şey olduğunu söylemem gerekirdi.

Gözlerimi kapatarak sinirden dolan gözyaşlarımı geri gönderdim. Üç kere uzun soluktan sonra Yerin' in "Almin ben üz-" demesine izin vermeden gözlerimi açıp "Unut gitsin. Burda kalın. Birazdan hava kararacak, polisleri işin içine çekmeden dolma kalemi almalıyım" derken bir yandan da odadan çıkmış basamakları atlayarak çıkıyordum.

Salonun ortasına geldiğimde anı bir şekilde donus yaptığım için arkadamdan gelen kızlar anında durdu. Lerin' e hitaben "kıyafetler hazır mı?" soruma başını onaylayarak yanıtladı.

Önüme dönüp iki adım attıktan hemen sonra aklıma gelen şeyle tekrar döndüm. Aynı tepkiyi almaktan şaşırmadım. Zülin' e bakarak "İşitme cihazı, saat ve ayakkabı hazır mı?" dediğimde kendinden emin bir şekilde "Evet kıyafetlerin yanında hazır olarak bırakmıştım" dedi. Onu onaylayıp önüme tekrar döndüm.

Basamakların oraya varmıştım ki sinirle arkamı tekrar döndüm. Ve tekrar aynı tepki. "Beni takip etmeyi kesin. Ayrıca tek gideceğim. Siz sonra geleceksiniz" dediğimde yeterince açık konuştuğumu varsayarak yukarı çıktım.

Odama kadar takip etmediklerine göre anlamışlardı. Üstümü hızla giyinip botu ayağıma geçirdim. Saçlarımı bir toka ile topuz haline getirdikten hemen sonra üstümle uyumlu olan siyah bir şapka takım. Saat, işitme cihazı ve yedek olsun diye kameralı bir kolye taktım.

Aşağı indiğimde hava iyice kararmıştı. Stresli bir şekilde tırnaklarını yiyen Ilgın aşağı indiğimde beni ilk fark eden olduğu için hızla yanıma geldi.

"Bizde gelelim Almin. En azından birimiz gelsin" dediğinde kafamı onaylamazca salladım. "Size burda ihtiyacım var. Bana yardımcı olursanız hemen gider, gelirim" dediğimde kararsız kalmışlardı. "Size sormuyorum farkındaysanız, söylüyorum" dediğimde iyice sinir katsayım artmıştı. Fazla zaman kayıp etmiştim.

Kapıya doğru yürürken açıklama yapıyordum. "Ilgın aramızda en iyi konuyu bilen sen olduğun için bana en çok yararı olacak sensin" dedikten sonra ekledim "Evin çevresini iyi bildiğini umuyorum" dediğimde başıyla onayladı "İçeri girerken bana yardım etmeni istiyorum" diye devam ettiğimden güldü.

"Emredersiniz komutanım" dediğinde göz devirdim. Gergin havayı dağıtmaya çalışıyordu. Bir nevi işe de yaramıştı.

Yerin' e dönüp "İçeriye girdiğine göre birşeyler biliyor olmalısın. Orda da bana sen yardım edeceksin" dediğimde eliyle asker selamı verip Ilgın' a katıldı.

"Ve size gelirsek..." diye başladığım söze teker teker elimle işaret vererek "Zülin kolyeden beni takip et, Lerin polislerin kaçta orada olacağını takip et, Narin sen etraftaki kamera vb. şeyleri kontrol et" sözümü tamamladığımda hepsi asker selamı verdi.

Zülin ellerini çırpıp "Evet...başlıyoruz" dediğinde herkes salonun ortasında ki sehpa geçti. Ellerine aldığı iletişim aletleri ile uğraşırken ben kapıdan çıkmıştım.

Daha birkaç adım atmıştım ki Ilgın'ın mikrofonlu kulak telsizinden sesini duydum. "Hey beni duyuyor musun?" diye sorduğunda "Evet" diyerek kısaca yanıtladım.

Kısa bir cızırtı sesinden sonra Ilgın' ın sesini daha net duydum. Tarif ettiği evi bulmak için kestirme yollardan gitmiştim çünkü sabah ki planı uygulanmak için az zamanımız kalmıştı. O dolma kalemi almak için hem hızlı, hem çevik hem de dikkatli olmak zorundaydım.

Sokağı bulmuştum bundan sonrası evi bulmaktı. Dikkatimi telsizin diger ucunda konuşan Zülin' e verdim. "Almin karşında ki ahşaptan yapılma evi görüyor musun?" diye sorduğunda o görmese de kafamı salladım. Aynı zamanda "Evet" demiştim.

Görmemek mümkün değildi. Zengin İkizlere yakışır bir şekilde dizayn edilmişti sanki. Mahallede ki diğer evlere bir göz atsam da 'ben daha pahalıyım' diye bağıran bir evdi.

Biraz koştuğum için nefesimi düzene sokmak adına planı uygulayacağımız evin karşısında ki karanlık sokakta durdum. Narin "Kontrol bende. Sokağa çıktığın anda kameraları iptal edeceğim" dediğinde biraz bekledim. Hazır olunca "Gidiyorum" dediğim anda Narin anî bir şekilde "Dur!" diye bağırdı.

Kulağım anında gelen baskın ses ile çınlayınca kulaklığı çıkardım. Bir lanet okuyup avuç içimle sağ kulağıma baskı uyguladım. Az zamanın kalması konusunda endişe ederken bu kadar yavaş davranmak hataydı. Endişe etmeye başlamıştım. Kulaklığı taktığımda çınlama geçmişti.

Narin' e cevap vereceğim sırada ikizler evin kapısından çıkınca kendimi iki adım gerileyip karanlığın beni içine hapsetmesine izin verdim.
Tam o anda Narin üzgün bir şekilde "Özür dilerim. Yerin dolma kalemde ki kamera ile içeriyi incelerken ikizlerin dışarı çıkacağını anladı. Bu yüzden anî bir tepki verdim" dediğinde "Önemli değil. öğrenin bakalım nereye gidiyormuş beyler?" dediğimde "Tamam" diye onayladı.

Lerin telaşlı bir şekilde "Yalnız elimizi çabuk tutmalıyız planı uygulamak için az zamanımız kaldı" dedikten hemen sonra ekledi "içeride sadece 10 dakika kalabilirsin" dediğinde güldüm. Şımarık bir kız edasıyla "sen onu 5 dakika yap" dediğimde onunda gülme sesi geldi.

İkizler göz önünde kaybolduğunda "başlıyorum" diyerek eve doğru hızla ilerledim. "Yan tarafta teras kapısı sürekli açık olur. Ordan gir. Ben ordan girmiştim" Yerin' in dediği yere doğru ilerleyip kapının açık olduğunu gördüm. İçeriye girip etrafa baktım.

İçerisi gerçekten güzel dekore edilmişti. "Güzel ev" diye mırıldandığımda Yerin' in "ben demiştim" dediğini işittim. Hem kendi hem de benim başımı belaya sokması yetmiyormuş gibi hala konuşuyordu. "Salonun ortasına doğru git. Belini mutfağa verirsen saat 10 yönünde masanın üstünde ki kalemlikte kalemin var. Şu an seni görüyorum zaten" dediğini yaptım.

Salonun ortasına geçip sırtımı mutfağa verdim. Saat yönüne baktığımda karşımda ki masadanın üstünde ki bana ait olan dolma kalemi burdan bile görmüştüm. Hızla gidip kalemi aldığımda Narin' in endişeli sesi beni de tedirgin etmişti "İkizler birçok insan ile geri döndü. Almin hemen ordan çıkmalısın" diye söyleniyordu.

Telaşlı bir şekilde "Sana ikizlerin yerini tespit et demiştim" dediğimde "Anayola sapıyorlardı ama sapmadan hemen önce adamları bulmuş ve gitmek zorunda kalmamış" dedi. Kilidin açılma sesi geldiğinde geldiğim yerden çıkmayı planlıyordum fakat Narin "Ordan çıkma. Perdelerin arkasına saklan. Çık dediğimde hemen çıkmak zorundasın. Beni anladın mı?" demesi ile perdenin arkasına sakladım.

Perdeler koyu renk ve uzun olduğu için beni saklardı. Narin' e cevap veremedim çünkü birbirine benzeyen meşhur ikizlerimiz başta olmak üzere bir sürü güçlü erkekle içeri girmişti. Nefesimi tutarak kolyeyi kafam hizasında tuttum ve başımı sallayarak kolyeyi göğsüme geri indirdim.

Salonun ortasına doğru oluşan kalabalık bir yandan kötüyken, birkaç güçlü erkeğin önünü kapatıp ikizlerin karşısına geçmesi iyiydi.

Saçı sağa yatık, krem takım elbise giyen Sadık Yener olmalıydı. Sola yatık, lacivert takım elbise giyen ise Soner Yener. Önümde ki adamlar sayesinde fazla birşey göremiyordum. Fakat gördüğüm kadarıyla Sadık' a göre Soner daha tehlikeli bir görüntüye sahipti. Yanlız gerçekten yakışıklı ikizlerdi.

İlk konuşan Sadık "Sadece yarım saat içinde bütün bahçeyi kazacaksınız" ve sözlerine Soner devam etti. Bu arada konuşma ilginç hale geldiği için elimden geldiğince az hareket ederek saatin ses kaydını açtım. Şu an telefon ile uğraşamazdım.

"20 dakika içinde gelecek olan iki kamyonete bahçede olan bütün cesetleri taşıyacaksınız." Demek ki yarım saatim vardı. Buradan gerçekten kurtulmak zorundaydım. Ilgın "Şimdi sakin ol. Ters istikametten çıkacaklar çünkü en çok kazılı olan sol bahçe. Onlar kapıdan dışarı çıkarken sen sağ bahçeden yan evdeki bahçeye atla" dediğinde gene birşey demedim.

Herkesin hep bir ağızdan "Tamamdır patron" diyişini dinledim. Daha sonra ise Soner' ın açtığı diğer kapıdan teker teker çıkan adamlara göz gezdirdim. Soner arkalarından bahçeye girmişti ama Sadık diğer kapıya yürüdüğü anda durup benim taraftaki kapıya baktı.

İşte gerçekten ayvayı yemiştim. Telsizin diger ucundan Lerin' in lanet okuyuşlarını duyuyorum. Yavaş ve temkinli adımlarla iyice bana doğru yaklaşan Sadık yüzünden nefes almayı unutmuştum. Aramızda birkaç adım kala artık şans mıdır? Yoksa başka bir şey mi? Bilemiyorum ama baştan beri gıcık olduğum Soner hayatımı kurtardı.

Gerçekten ölmek üzere nefes almayı unutmuştum ve en dışlı katil hayatımı bilmeden kurtarıyordu. Harika !

Arkadan Sadık' a hitaben "Ne yapıyorsun orda?. Oyalanma. Arabalar birazdan burda olur. Sen şunların başında bekle" fazla emir cümleleri eşliğinde geri dışarı çıktı. Sadık ise Soner' ın arkasından sessizce "O kadar insan öldürüyorum ama en önemlisini hayatta bırakıyorum" dediğinde gülmek istedim. Fakat nefes almadan geberecek bir galdeyken gülmeyi çoktan es geçmiştim.

Diğer kapıdan çıktığında hızla inip kalkan göğsüm nihayet hareket etmişti. Soluklu nefesler alırken kendimi dışarıya atmıştım. Bu arada on tarafta ki hareketlilik bahsi geçen arabaların geldiğinin göstergesiydi.

Diğer bahçeye geçiş yapmak için atlamam gerekiyordu ki atladım ama kulağımda ki telsiz düşmüştü. Bileğimde ki saatin ses kaydını durdurup görüntülü konuşmayı açtım ve tam o anda sessizce yaklaşan polis arabaları etrafı taramaya başlamıştı.

Bileğimden Yerin' in endişeli yüzünü gördüm. Telaşla "Karşıya koş. Hemen" dediğinde hızla karanlık sokağa koştum. Her yaklaştığımda geriye doğru sayan Zülin' in sesi geliyordu.

"2...1...0" ve karşıma çıkan Ilgın' a sarıldığım anda polisler evin önünde bitmişti.

■■■■■□□□□□□■■■■■

Mozart' ın concerto no 3 in G major K 2016 .

Son birkaç zamandır çalmadığım notalar artık bana yabancıydı. Uzun süredir aksatmıştım. Başımı yasladığım kemanıma sanki bir erkeğin kollarında huzur bulan kadın misali bağlanmıştım. Sanki sevdiğim adamın omzuna başımı yaslamış ve gözlerimi kapatmıştım.

Oysa ben ve erkek arkadaş ne kadar kulağa gülünç geliyordu. Sadece hoşlanmak ve zaman geçirmek varken neden çıkma gibi eylemler ile uğraşayım ki? Birisine bağlı kalmak sorumluluk gerektiren bir davranış, oysa ben serbest hayatı seven üşengeç bir insanım.

Hayatımda ki tek erkek Alberto olmuştu. Bir tek ona aşkla baktım. Tabi babamdan sonra olmuştu. Çünkü ben babasının kızıydım. Sevmezdim öyle erkek arkadaşlı mevzuları. Sonra ise Alberto ile tanıştım. Daha doğrusu beni Sıla nene tanıştırdı ve onu çalarken birdenbire aşık oldum.

Ah! Alberto ismini kemanıma Sıla Nene vermişti. Bunun daha eğlenceli olacağını düşünmüştü. Ne zaman üst kattaki ki müzik odamıza çıksam Sıla Neneye 'Alberto beni özledi' diyerek çıkıyordum. Bu hem onu hem beni gülümsetirken hemde eğlendiriyordu.

İlk zamanlar alışkın olmadığım ve yabancılık çektiğim için pek sevmezdim. Çalmak dahi istemezdim. Keman çalmak bana göre değil düşüncesi beynimin içinde dönüp dururdu.

Sıla Nene ise benden daha inatçı bir kişiliğe sahip olduğu için üstüme baskı uygulayıp çalmamı isterdi. Hiçbir zaman Sıla Nene ' yı kırmak istemedim fakat o gün çalamadığım için sinirlenip kemanın yayını bir köşeye fırlattım ve 'olmayan yeteneğimi zorla çıkarma' diye yüzüne bağırmıştım.

İşte o gün aklımdan hiç çıkmaz. Çünkü o gün Sıla Nene ilk ve son defa benim yüzümden ağlamıştı. Onu nasıl kırdım diye hiç düşünmedim. O benim iyiliğimi düşündüğü için bu yolu istemişti ama ben aptaldım. Aklım başıma geldiğinde ise çok geçti. Onu zaten kırmıştım.

Çocukluk aklı işte güzel bir sürpriz yapıp ondan özür diledim ve sarıldım. O ise benden ayrılıp ellerimi büyük avucunun içine hapsetti ve içini baş parmağı ile okşayarak 'Birgün anlayacaksın ne kadar yetenekli olduğunu fakat ben o zamana kadar yaşar mıyım? Bilemiyorum' işte bunu demişti.

O günden sonra içime oturan sıkıntı ile daha çok yüklendim kendime ve şimdiki parçayı çalmıştım ve bu parçayı birtek Sıla Nene' ye dinletip armağan etmiştim.

Kapının ardından bağıran Yerin "Ara verebilir misin? Seninle konuşmak istiyorum" dediğinde Alberto' yu kutusuna koyuyordum. Zaten çalmayı bitirmiştim. Kapının kilidini açtığım anda içeri girmişti.

Hala Hatay' daydık. Olayın üzerinden bir hafta geçse de o gecenin hatıraları üzerimizdeydi. Çoğu kadın olan cesetlerin çıkarılışına şahit olmak kolay değildi. Ayrıca saatte ki ses kaydı da polislerin işine fazla yaramıştı.

Dolma kalemim güvende ve ailesinin yanındaydı. Tek değişmeyen şey ise Yerin' e olan kızgınlığımdı.

Eliyle oturduğum yatağın üstünü göstererek "Oturabilir miyim?" diyince gözümü kapatıp açtım. Onayımı alınca oturdu. Bir zamanlar hayalini kurduğum odada ikimiz yanyana oturuyor ve Yerin' e bakıyordum.

Uzun bir soluktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı "Böyle şeyleri hiç beceremediğimi bildiğin halde bana acı çektirmek hoşuna gidiyor biliyorum" söze başlama tarzı klasik Yerin' di. Ne söyleyeceğini zaten anlamıştım ve gerçekten de kıvrandırmak hoşuma gidiyordu.

Mahçup gözlerle "Hatalı olduğumu biliyorum. Bana kızmanı da anlarım. Fakat benimle konuşmaman çok ağrımaya gidiyor. Özür dilerim. Tek başına hareket etmem de izinsiz bir eşyayı almam da yanlıştı. Geç fark etmem ise tam bir aptallık ama ne yapayım Almin ben böyleyim. Biliyorsun." dediğinde tebessüm ettim fakat içten içe gülüyordum çünkü gerçekten acı çeker gibi zar zor kelimeleri bir araya topluyordu. Kızmam yada bağırmamdan endişelendiği için kelimeleri özenle seçiyordu. Oysa benim sinirim o gece geçmişti.

Elimi omzuna koyup "Yeter bu kadar. Kasma kendini" dediğimde bir 'oh' çekti. Kendisi de biliyordu ona daha fazla küs kalmayacağımı fakat inat edersem daha kötü olacağını da biliyordu.

Gözlerime bakarak gülümsedi ve "En çok da önüne koyduğum vişne sularını içmemen koyuyordu" diyerek sözlerine devam ettiğinde günün güzelliği ile rahatça güldüm.

Kapının diğer ucunda gözüken Narin heyecanlı bir şekilde "İkizlerin hesaplarına bir göz atmak isterseniz diye geldim?" dediğinde sinsice gözlerini kısmıştı. Hesapların şifrelerini kırmak için sabahtan beri uğraşıyordu. Başarmış olmasını tebrik etmeye gerek yoktu çünkü o Narin' di. İstese MIT de baş hacker bile olurdu.

Hızla yerimden kalkarak yukarıya çıktım. Birden fazla elektronik eşyanın olduğu sehpaya göz attığımda Narin' ın leptobu 'ben burdayım' diye bağırıyordu çünkü onca elektronik eşyanın içinde bir tek üzerinde yemek kırıntıları olan o vardı.

Açık kestane olan saçlarını dağınık topuz yaparken "Ne kadar harika olduğumu söylemenize gerek yok. Bana çikolatalı bir pasta alsanız yeter" dedikten sonra dişlerini göstererek bana baktı. Şirin olduğunu sandığı hali fazla itici olduğu için ona tiksinir gibi bakıp işaret parmağımı anlına koyarak ittirdim.

Koltuğa düşen Narin somurtarak kollarını birbirine doladı. "Gerçekten çok gıcıksın...ve itici" diye homurdanması şu an umrumda değildi. Şu an banka hesabı haricinde ki ikizlerin hesabının para yoğunluğuna bakıyordum. Küçük bir "Yuh!" çekmem de çabasıydı.

Ani tepkim ile herkes yanıma gelerek ekrana baktı. Lerin "Oh my good! Hayatım boyunca alışveriş yapacağım para" dediğinde gözlerimi devirdim. Diğer yandan Yerin "Dünya daki bütün gitarları alıp benim ismimde bir fuar oluştursak nasıl olur?" dediğinde bu sefer gözlerimi kapattım. Saçmalamayı ne zaman bırakacaklar diye beklerken Ilgın' ın "Bence dünyaca en büyük yatağı yaptırmalıyız demesi üzerine bu sefer 'sabır' çektim.

Kendimi koltuğa atıp hesaplara daha yakından baktım. Narin "İkizler akıllı davranmışlar. Böyle işlere kalkıştıkları ilk gün sahte hesaplar açarak şirketin geliri olarak gösterdiği paraların çoğunu bu şekilde gizlemiş. Bataklığa daha battıktan sonra geliri daha fazla olunca yakalanma hissi ile var olmayan kişiler ile hesaplar açmış ve büyük miktar para transferini genellikle o adlara yapmış" dediğinde elimi çenemin altına yerleştirdim.

Büyük olasılıkla polis ikizlerin hesaplarına bakmıştı ve şirket de dahil olmak üzere paralara el konulmuştu.

"Gizli hesaplardan polisin haberi var mıdır?" sesli düşündüğüm soru ile Narin' e döndüm. Sinsice sırıtarak "Gizli hesaplarda ki bütün paralar hesabımızda" dediğinde bu sefer memnun bir şekilde ona baktım.

Ona göz kırparak hızla dışarıya çıktım. Montumu almayı ihmal etmedim. Bu aralar sürekli lacivert şişme montumu giydiğim için motorun anahtarları sabit bir yerde duruyordu. Cebimden çıkardığım anahtar ile motora binip en yakın pastaneye gittim.

Karşımda beni güler yüz ile karşılayan kızıl saçlı kıza bakarak "Çikolatalı pasta" dediğimde başını sallayarak durduğu yerden ayrıldı. Arkasından "En büyük boy olsun" dediğimde arkasına bakarak, gülümseyen yüzü ile "Tabi" dedi. Biraz oyalanmanın sonunda elinde pasta ile geldiğinde ücreti ödeyip çıktım.

Eve vardığımda kızlar film izliyordu. Karanlık biran anbians yaratmak için kapanan ışıkları açıp 'neredesin?' sorularını es geçerken elimde ki poşeti kaldırıp "Narin' e katılmak isteyen?" diye sordum. Narin' ın bir çocuk gibi çırpışan elleri bedenime sarıldığında bende ona sarıldım ve saçlarını karıştırdım.

Gülerek benden ayrılırken elinde tabak ile dönen Zülin, arkasından bir tepsi dolusu bardaklara konulmuş kola ile gelen Lerin ve onu takip ederek elinde ki çatal- kaşık ile gelen Ilgın ortada ki masaya elindekileri koydular.

Pastayı yerken gecenin geç saat olması ile Ilgın' ın uykusu nun geldiğini anlamış olduk. Yorgun bir sesle "Ben aşkımın yanına gitsem iyi olur" dediğinde dudağım yukarı doğru kıvrılmıştı. Ölmeden önce Ilgın' ın yatağından başkasına 'aşkım' demesini görecektim.

Merdivenlere iki adım atan Ilgın zilin çalması ile durdu. Kaşlarım çatılırken kızlara bakarak "Birini mi bekliyorduk?" diye sordum. Herkesten onaylanmayan sesler gelince "Saklanın" diyerek ayağa kalktım.

Hızla dağılan kızlar ile kapıya adımlarımı attım. Yavaş bir şekilde elimi koyduğum kapı kolunu indirirken odada bacağı gözüken Zülin' e "Bacağını çek" diye tısladım.
Arkamda ki bibloyu elime alarak kapıyı anî bir şekilde açtığımda tahmin ettiklerimden farklı kişiler beni karşılamıştı.

Ve ben kesinlikle gecenin bir yarısı böyle bir şey beklemiyordum.

□□□□□□□□■■■■■■■■■■□□□□□□□□

Güzel ve heyecanlı bir bölümün yanında kesiyor dolu bir bölüm yazdım. Belki biraz az duygu yüklemiş olsamda okuyacak olan okuyucularımın zihninde canladığında anlayacağınızı umuyorum. Hatay' a tanışılacak olan prensler bir daha ki bölümde karşınıza çıkacak. Önceki bölümde söylediğim sözü tutamadığım için üzgünüm. Hikayede ki kurguyu uzatarak Almin ' ın aşık olacağı gözleri daha sonra ki bölümlere aktardim .

Biraz arkadaşları ole geçireceği zamanlar ayırmak istedim.

Bölüm ile ilgili yorumlarınızı merak ediyorum. Eleştiriye açık bir kişiliğe sahip olsam da ağır yazılar yazmayacağınızı umuyorum. Votelerinizi bekliyor olacağım

Peki merak konusu olan Almin' ın kapıda gördüğü görüntü neydi ?
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere 💋

Facebook - Kitir Tuğçe İrem

İnstagram - Esmeral8

Snapchat - Esmeral

Twitter - Pitirce

Whatsapp için lütfen benimle iletişime geçin :)

Continue Reading

You'll Also Like

802K 46.5K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
104K 6.3K 35
Odanın zemininde uyanık kalırsın Kapının altından gölgeler görüyorsun Kafanda dönüp duran aynı his Babacığın tekrar şehirden ayrılırken Ve tekrar...
297K 22.1K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
685K 45.5K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...